Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/822 E. 2021/1590 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2018
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 30/09/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 26/10/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 23/03/2015 tarihinde davalı nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı aracın yolu karşıdan karşıya geçmeye çalışan yaya konumundaki davacıya çarpması sonucu davacının ağır şekilde yaralandığını, davacının kaza neticesi iş göremezlik ve bakıcı gideri zararına uğradığını, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsü kusurlu olduğundan davalı şirketin poliçe kapsamında davacının zararlarından sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00-TL geçici ve sürekli iş göremezlik zararı ile 100,00-TL bakıcı gideri tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 27/08/2018 tarihli ıslah dilekçesinde; geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatı taleplerini 41.986,79 TL’ye, bakıcı gideri taleplerini 2.283,97-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan aracın davalı nezdinde 290.000-TL limit ile trafik poliçesiyle sigortalı olduğunu, kusur durumunun, maluliyet durumunun ve zarar tutarının tespitinin gerektiğini, dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilebileceğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı tarafça düzenlenen poliçede tedavi gideri klozu bulunmadığından davalı tarafın bakıcı giderlerinden sorumlu olmayacağı, davalı tarafa ödeme yapılması için ihtarın 07/11/2016 tarihinde tebliğ edildiği, 8 iş günü sonrası olan 18/11/2016 tarihinde davalı tarafın temerrüte düştüğü, sigortalı araç ticari nitelikte olduğundan temerrüt tarihinden itibaren avans faizi talep edebileceği kanaatine varıldığından ıslah dilekçesi de dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne, geçici iş göremezlik nedeniyle 887,70 TL, kalıcı iş göremezlik nedeniyle 40.187,17 TL olmak üzere toplam 41.074,90 TL’nin 18/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; teminat limiti aşılmamış olmasına ve bakıcı zararının mevcut olduğu maluliyet ve aktüerya raporu ile belirlenmiş olmasına rağmen bakıcı tazminatı taleplerinin reddedilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, reddedilen tutar üzerinden aleyhlerine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek kararı istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle işgücü kaybı ve bakıcı gideri istemine ilişkin maddi tazminat davasıdır. Davacı, davalının sigorta şirketinin ZMMS kapsamında davacının zararlarından poliçedeki ölüm ve sakatlık teminatı kapsamında sorumlu olduğundan bahisle davalıdan tahsilini istemiş, mahkemece davacının işgücü kaybı tazminatına ilişkin talebinin kabulüne, bakıcı gideri talebinin ise bu hususta poliçede tedavi gideri klozu bulunmadığından reddine karar verilmiştir.
Somut olayda, 23.03.2015 tarihinde davalı nezdinde sigortalı olan aracın davacı yayaya çarpması neticesi davacının yaralandığı, mahkemece alınan kusur raporu uyarınca, kazanın meydana gelmesinde davacı …’un %70, sigortalı araç sürücüsünün ise %30 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği, davacıya çarpan aracın davalı şirket nezdinde 25.07.2014 tarihli ZMM sigorta poliçesi kapsamında sigortalandığı, poliçede kişi başı ölüm ve sakatlık teminatı limitinin 268.000 TL olduğu….. Başkanlığından alınan 12/01/2018 tarihli rapor uyarınca trafik kazasında yaralanan davacının %28,2 oranında vücut genel çalışma gücünden kaybettiği, 6 ay süresince iş göremez halinde kaldığı, bu kadar süre bakıma muhtaç olduğunun belirlendiği, ….. dan gelen yazı cevabı uyuarınca davacıya kaza nedeniyle 911.84 TL geçici işgöremezlik ödemesi yapıldığı, aktüer bilirkişiden alınan rapor ve ek rapor uyarınca davacının 1.799,62-TL geçici iş göremezlik, 40.187,17-TL sürekli iş göremezlik, 2.283,97-TL geçici bakıcı giderinden kaynaklı zararının oluştuğunun belirlendiği, mahkemece anılan raporun hükme esas alınmasıyla davanın kısmen kabulüne, 41.074,90 TL işgöremezlik tazminatının davalıdan tahsiline, bakıcı gideri tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında, davacının 6 ay süreyle bakıcıya ihtiyaç duyacağı hususuna ilişkin uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, “bakıcı gideri” nedeniyle sorumlu olunan miktarın, poliçede “…… ….” olarak gösterilen teminattan karşılanıp karşılanamayacağına ilişkindir.
Zorunlu Sorumluluk Sigortası; sigorta ettiren ile yapılan sözleşme kapsamında, sigortalının üçüncü kişilere olan sorumluluklarının, belirli bir sigorta primi karşılığında üstlenildiği bir sigorta türüdür. Bu nedenle sigorta priminin belirlenmesinde sigorta şirketinin sorumlu olduğu teminat miktarı önem arz ettiğinden, sigorta tarafından üstlenilen sorumluluğun belirlenmesinde kanuna aykırı olmadıkça, hangi zararlardan, hangi teminat kapsamında ne miktarda sigortanın sorumlu olacağı Genel Şartlar ile düzenlenebilir. Bu durum sigortanın, söz konusu zararlardan kaza risk değerlendirmesine göre belirlenen prim karşılığında sorumlu olmasının doğal sonucudur. Bu nedenle mevzuatta zararların hangi teminat kapsamında ödeneceği açıkça düzenlenmiş ise, yapılan düzenleme çerçevesinde sigortanın sorumluluğu belirlenmelidir. Davalının mevzuattaki düzenlemeye göre prim maliyetini belirleyerek üstlendiği sorumlulukta, prim maliyetine de etki edecek şekilde, zararın niteliğine göre sorumlu olunacak teminat yorum yolu ile belirlenemez.
Bu çerçevede, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına bakıldığında, 2918 sayılı yasanın 91/1. maddesinde “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” düzenlemesi ile kanuna tabi araçların üçüncü kişilere vereceği zararlarda, işletenin sorumluluğunun karşılanması için sorumluluk sigortası yaptırılması zorunluluğu getirilmiştir. Kanunda yapılan düzenlemede, sigorta şirketinin sorumlu olduğu teminat üst limitleri, hangi teminatların, hangi zararların hangi limitten karşılanmasına gerektiğine ilişkin açık bir düzenleme yapılmamış, “En Az Sigorta Tutarları” başlıklı 2918 Sayılı Yasanın 93. maddesinde “(1)Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları, teminat tutarları ile tarife ve talimatları Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edilir ve Resmi Gazetede yayımlanır. (2)Tarife ve talimatların tespitinde; araç türleri; coğrafi bölge; sigorta süresi içinde herhangi bir hasar ödemesine neden olmayan işletenlerin primlerinin indirilmesi yoluyla ödüllendirilmesi, hasar ödemesine neden olan işletenlerin primlerinin yükseltilmesi yoluyla cezalandırılması ve gerekli görülen diğer hususlar dikkate alınır.” denilerek, buna ilişkin düzenleme ve belirleme yetkisi Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlığa bırakılmıştır.
İlgili düzenleme ile idareye tanınan yetki sınırlı olup, idare 2918 Sayılı Yasanın 93. maddesinde belirtilen hususlarda ve kanuna aykırı olmamak üzere düzenleme yapabilir. Buna göre; idare, sigortanın sorumluluk sigortası olması nedeniyle, sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişinin TBK çerçevesinde belirlenmesi gereken zararlarının belirlenmesinde, kanun ve uygulamaya aykırı hesaplanmayı içeren düzenleme; kanunda sigorta teminat kapsamında sayılan bir takım zararları teminat kapsamı dışına çıkaran düzenleme yapamaz ise de, sigorta şirketinin sorumlu olacağı en az sigorta teminat tutarlarını belirleyebileceği gibi, zararın niteliğine göre birden fazla teminat belirlenmiş ise, hangi zararların hangi teminat kapsamında karşılanacağını belirleyebilir. İdare tarafından yapılan bu belirleme, prim bedellerinin belirlenmesinde esas alındığından, sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde de esas alınır.
2918 Sayılı Yasada, TTK’da ve TBK’da idarenin hazırlayacağı genel şartlarda, davacının iş gücü ve ölüm için ayrı teminat limiti, ölüm ve sakatlama nedeniyle yapılacak giderler için ayrı bir teminat limiti belirleneceğine ilişkin yasal bir zorunlululuk bulunmamaktadır. Bu durumda, idare tarafından düzenlenen genel şartlarda hangi zararlar için hangi teminat ve limitle sorumlu olabileceğini genel şartlar ile belirleyebilir. Bu kapsamda yapılan düzenleme kanun hükümlerine aykırı olmadıkça ve Danıştay tarafından iptal edilmedikçe yapılan poliçelerdeki sorumlulukta nazara alınmalıdır.
Diğer yandan, Yargıtay içtihatları da, mevcut mevzuat çerçevesinde değerlendirilmelidir. Yargıtay uygulamalarında; genel şartlarda hüküm bulunmadığı dönemde, bakıcı giderinin niteliği itibariyle meydana gelen sakatlık nedeniyle, yapılması gereken gider olmasından hareket ile poliçedeki tedavi giderlerinden karşılanması gerektiği yorum yolu ile kabul edilmişken, bu hususta genel şartlarda yeni düzenleme getirilmesi halinde ve düzenlemenin kanuna aykırı olmaması halinde yapılacak yorum mevcut mevzuat çerçevesinde yapılmalıdır.
Öncelikle üzerinde durulması gereken husus, yukarıda da belirtildiği üzere, genel şartlar ile zararların hangi teminattan karşılanacağına ilişkin yapılacak düzenleme sigortanın sorumlu olduğu limitin belirlenmesine ilişkin bir düzenleme olup, tazminatın belirlenmesine ilişkin değildir. Bu nedenle AYM tarafından 2918 Sayılı Yasanın 90 ve 92/1-i maddesinde Genel Şartlara yapılan atfın iptal edilmiş olması, KTK’nın 93. maddesine ilişkin bir iptal olmaması nedeniyle idarenin bu hususta düzenleme yapmasına engel değildir. Aksi düşünce kanun ile idareye verilen bir yetkinin bulunduğu durumda idarenin yerine geçilmesi sonucunu doğuracaktır ki, bu da kanunun öngördüğü bir durum olarak görülmemektedir. TBK’nın 54. maddesinde, zarar görenlerin zararlarının ayrı bentler halinde düzenlenmiş olması, sigortanın sorumluluğu açısından, ayrı ayrı limit göstermesi gerektiği şeklinde değerlendirilemez.
2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi ve 92. maddesindeki AYM tarafından yapılan iptalin gerekçesi değerlendirildiğinde tazminatın belirlenmesinde sigortanın, sürücü ve işletenden ayrıştırılmamasından anlaşılması gereken, sigorta şirketi yönünden de zararın ve tazminatın TBK’da düzenlenen ve Yargıtay tarafından benimsenen gerçek zararın belirlenmesine ilkeler çerçevesinde belirlenmesi gerektiğidir. Bunun sonucu olarak da, gerçek zararın belirlenmesinde, sigortanın sorumluluğunda diğer sorumlulardan farklı yöntem ile maluliyet raporu alınmaması, hesaplamada da diğerlerinden farklı bir hesaplama yönteminin kararlaştırılmaması anlaşılmalıdır. AYM’nin iptal kararı sigorta şirketinin ödeyeceği limite ilişkin değil, zararın ve tazminatın belirlenmesine ilişkindir.
Bu itibarla, somut olayda davacı 23/03/2015 tarihinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle 6 ay bakıma muhtaç kaldığından bahisle, kazaya sebep olan araç sigortasından bakıcı giderine ilişkin zararlarının da karşılanmasını talep etmiştir. Kazaya sebep olan araç zorunlu sorumluluk sigortası 25/07/2014 tarihinde düzenlenmiş olduğundan, davalının sorumluluğunun TBK’da düzenlenen ve Yargıtay tarafından benimsenen gerçek zararın belirlenmesine ilkeler çerçevesinde belirlenmesi gerekir. Buna göre de davalı sigorta şirketi “bakıcı giderinden”, “sürekli sakatlık teminatı” limiti kapsamında sorumludur. Davacı söz konusu “sakatlık teminatı” kapsamında limiti bulunması halinde davalıdan talepte bulunabilir. Mahkemece hükme esas alınan hüküm kurmaya ve denetime elverişli bilirkişi raporu ile, iş göremezlik tazminatı yanısıra bakıcı gideri tazminatı hesabının da yapıldığı, davanın reddedilen kısmına ilişkin davacı aleyhine red vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, bununla birlikte, sakatlık teminatı kapsamında poliçe limiti olan 268.000 TL’lik limitin tüketilmediği, bu suretle davacının işgöremezlik tazminatı talebinin yanısıra bakıcı gideri tazminatına da hükmedilmesi gerekirken mahkemece davacının bakıcı gideri talebinin reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan istinaf talebinin kabulü ile Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.11.2018 tarih ve….. Karar sayılı yerel mahkeme kararının HMK.nun 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılarak, yeniden esas hakkında karar verilmesine (infazda tereddüt yaşanmaması için yerel mahkemenin hüküm fıkrasının dairemizce düzeltilmeyen kısımlarının da hükme aynen yazılmasına) karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.11.2018 tarih ve…. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.2 maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,
Buna göre;
II-Davanın kısmen KABULÜNE,
1-Geçici iş göremezlik nedeniyle 887,70 TL, kalıcı iş göremezlik nedeniyle 40.187,17 TL, bakıcı gideri nedeniyle 2.283,97 TL olmak üzere toplam 42.358,87 TL’nin 18/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Fazlaya ilişkin istemlerin reddine,
3-Davacı taraf kendini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. gereğince hesaplanan takdiren 5.009,48 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
4-Reddedilen miktar üzerinden hesaplanan A.A.Ü.T gereğince 911,89 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalı tarafa ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan vekalet harcı, başvuru harcı, müzekkere, tebligat ve bilirkişi ücretinden ibaret olan toplam 1.269,50 TL yargılama giderinin 1.214,67 TL’sinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa ödenmesine, kalan giderin davacı üzerine bırakılmasına,
6-Arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
7-Alınması gerekli 2.893,53 TL harçtan peşin ve ıslahla alınan 182,40 TL harcın düşümü ile arta kalan 2.711,13 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
8-Peşin ve ıslahla alınan 182,40 TL harcın davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
1-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
2-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan 33,38 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-HMK’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4-Kararın taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361/1 maddesi gereğince kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere 30/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

……

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.