Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/819 E. 2021/1140 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2018
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 10/06/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 05/07/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: 01.08.2015 tarihinde davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu aracın yapmış olduğu tek taraflı kaza neticesinde davacının ağır şekilde yaralandığını, kazaya sebebiyet veren aracın davalı … şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu beyan ederek, 5.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş;12.02.2018 tarihli celsede dava dilekçesinde talep edilen 5.000,00 TL maddi tazminatın 1.000,00 TL’lik kısmının geçici iş göremezlik, 4.000,00 TL’lik kısmının ise sürekli iş göremezlik tazminatı olduğunu beyan etmiş, 10.07.2018 havale tarihli bedel artırım dilekçesi ile dava değerini arttırarak 4.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatını 4.732,78 TL, 1.000,00 TL geçici iş göremezlik tazminatını ise 3.002,16 TL daha arttırarak toplamda 12.734,94 TL tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacının KTK 97. maddesinde tanımlanan başvuru şartını yerine getirmeksizin işbu davayı açtığını, davacı ceza dosyasında şikayetinden vazgeçtiğinden işbu hukuk davasını açamayacağını, davalının sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, zararın aktüer siciline kayıtlı bilirkişi tarafından hesaplanması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatının poliçe teminatı kapsamı dışında olduğunu, tazminattan müterafik kusur ve hatır taşıması indirimi yapılmasını istediklerini beyan ederek, davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olduğu, 01.08.2015 tarihinde dava dışı sürücü …’un sevk ve idaresindeki aracın yapmış olduğu tek taraflı trafik kazası neticesinde araç içerisinde yolcu olarak bulunan davacının yaralandığı,…. 15.03.2018 tarihli raporuna göre özürlülük ölçütü ve sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporu hakkındaki yönetmelik çerçevesinde davacının bedensel özür oranının %2, tıbbi iyileşme süresinin ise 4 ay olduğunun belirlendiği, kazaya sebebiyet veren aracın kaza tarihini kapsayacak şekilde 01.06.2015-2016 tarihleri arasında ZMMS poliçesi ile davalı … şirketine sigortalı olması karşısında poliçe akit tarihi ve kaza tarihi nazara alındığında somut olayda 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Yeni Poliçe Genel Şartnamesinin uygulanması gerektiğinin kabul edildiği, bu kabulden hareketle davacının talep ettiği geçici ve sürekli işgöremezlik zararının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği, davacının geçici işgöremezlik zararı yönünden yapılan değerlendirmede; 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren poliçe genel şartnamesinin A.5.b bendi uyarınca geçici iş göremezlik zararının poliçe teminat kapsamında olmadığı, anılı zararlardan sigorta şirketinin sorumluluğunun ortadan kalktığı, zarardan sosyal güvenlik kurumunun sorumlu olduğu nazara alınarak, geçici iş göremezlik tazminatı yönünden açılan davanın reddine karar vermek gerektiği, davacının sürekli işgöremezlik zararı yönünden yapılan değerlendirmede; ibraz edilen 20.06.2018 tarihli aktüerya bilirkişi raporuna göre, 01.06.2015 tarihinde yürülüğe giren Yeni Poliçe Genel Şartnamesi uyarınca davacının sürekli işgöremezlik zararının 8.732,72 TL olduğu, her ne kadar davacı yolcu konumunda olması sebebiyle kendisine kusur izafe edilemeyecek ise de, davacının içerisinde bulunduğu araç sürücüsünün davacının arkadaşı olması, taşımanın menfaate dayanmaması karşısında tazminattan %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği, bu suretle davacının gerçek zararının 6.986,17 TL olduğu, yine kaza tespit tutanağında davacının emniyet kemerini takmadığına ilişkin bilgi bulunmadığından ve hayatın olağan akışına uygun olan eylemin emniyet kemeri takmak olduğu gözetilerek iddia ispat edilemediğinden davalı vekilinin müterafik kusur indirimi yapılması yönündeki savunmasına itibar edilemeyeceği, kazaya sebebiyet veren aracın hususi araç olması sebebiyle davacının yasal faiz isteminde bulunabileceği, davacının keşide ettiği ihtarnamenin davalı … şirketine 07.07.2017 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğ tarihine 8 işgünü ilave edildiğinde davalı … yönünden temerrüt tarihinin 20.07.2017 olduğu nazara alındığında sürekli işgöremezlik zararı poliçe teminatı ve limiti dahilinde kaldığının anlaşıldığından bahisle, davanın kısmen kabulü ile; geçici iş göremezlik tazminatı yönünden açılan davanın reddine; sürekli işgöremezlik tazminatı yönünden açılan davanın kabulü ile 6.986,17 TL’nin 20.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece davacı … için 6.986,17 TL. sürekli iş göremezlik tazminatına hükmedildiğini, geçici iş göremezlik tazminatı isteminin reddine karar verildiğini, itirazlarına rağmen usul ve yasaya aykırı ..ait 15.03.2018 tarihli raporun hükme esas alındığını, söz konusu raporun hangi yönetmeliğe göre hazırlandığına dair bir ibare bulunmadığını, bu yönüyle raporun eksik ve hatalı olup hükme esas alınamayacağını, itirazlarının değerlendirilmesi ve davacının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’na sevki gerekirken denetime elverişli bulunmayan raporla hüküm kurulmasının son derece isabetsiz olduğunu, ayrıca geçici iş göremezlik talebinin tümden reddine karar verilmesinin de isabetsiz olduğunu, zira emsal Yargı İçtihatları ve Bölge Adliye Mahkemesi Kararlarına göre geçici iş göremezlik tazminatının da zarar kalemleri içerisinde yer alıp, davalı tarafından karşılanması gereken zararlardan olduğunu, bu nedenle geçici iş göremezlik tazminatı talebinin kabulü gerekirken, reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Olay tarihinde, davacının davalı tarafından sigortalanan araçta yolcu olduğu esnada meydana gelen tek taraflı trafik kazası nedeniyle davacının yaralanmasına ilişkin açılan davada, uyuşmazlık geçici iş göremezlik nedeniyle tazminat talep edilip edilemeyeceği ve tazminat hesabına esas alınan maluliyet raporunun uygun olup olmadığına ilişkindir.
Davacı vekili geçici iş göremezlik tazminatının da kabul edilmesi gerektiği ve maluliyet raporunun hükme esas alınamayacağını belirterek istinaf talebinde bulunmuştur. Mahkemece hükme esas alınan raporda “özürlülük ölçütü, sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkındaki yönetmelik” hükümleri gereğince %2 oranında bedensel özür oranı tespit edilmiş, davacının tıbbi iyileşme süresinin 4 aya kadar uzayabileceği belirtilmiştir. Tazminat hesabı yönünden alınan aktüer bilirkişi raporunda da TRH 2010 yaşam tablosu (Yargıtay 17.Hukuk Dairesi tarafından içtihat değişikliği ile “Progresif Rant Yöntemi” uygulanarak yapılacak hesaplamada TRH2010 Yaşam tablosunun uygulamasına geçildiğinden) ve 1.8 teknik faiz yöntemi uygulanarak davacının talep edebileceği tazminat miktarı hesaplanmıştır. Davalı nezdinde trafik sigortalı araç için 01.06.2015/2016 vadeli ZMSS poliçesi düzenlenmiş olup, 01.08.2015 tarihinde davaya konu kaza meydana gelmiştir. Mahkemece poliçe tanzim tarihi ve kaza tarihi nazara alındığında somut olayda 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni ZMSS poliçesi genel şartlarının uygulanması gerektiğinin kabulü ile genel şartların A.5.b bendi uyarınca geçici iş göremezlik tazminatının poliçe kapsamında olmadığı, bu zarardan davalı … şirketinin sorumluluğunun kalktığı, zarardan …’nın sorumlu olduğundan bahisle geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, hatır taşıması indiriminden sonra kalan bakiye 6.986,17TL sürekli iş göremezlik tazminatı talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Sürekli iş göremezlik tazminatı hesabında davacı yönünden belirlenen bedensel özür oranı esas alınmıştır.
6098 Sayılı TBK’nun 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmıştır. Sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, kazaya karışan aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince, sigortacının sorumluluğunun da TBK hükümlerine göre belirlenmesi gerekmektedir. Geçici iş göremezlik zararları 2918 Sayılı Kanunun 92. maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmamıştır. Genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde, geçici iş göremezlik zararlarının …’nun sorumluluğunda olduğuna ilişkin her hangi bir düzenleme bulunmamaktadır. 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ödemeleri bu yasa kapsamı içerisinde gösterilmemiştir.Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından geçici iş göremezlik zararları tedavi gideri kapsamında görülmediğine ilişkin kararları bulunduğu gibi, Yargıtay 10. H.D.’nin …. Sayılı ve 24.12.2019 tarihli kararında, “6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ödemeleri yasa kapsamı içerisinde bulunmamaktadır.” denilerek, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatlarından farklı bir değerlendirme yoluna gidilmemiştir.
Genel Şartlarda sigorta primine esas alınan bu zararların … sorumluluğunda olduğu belirtilmiş ise de, bu hususun 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesine aykırılık oluşturup, oluşturmadığının ve ayrıca genel şartlar ile, sorumluluğu kanun ile belirlenen …’nın, aktarılan prim sebebiyle geçici iş göremezlik ödemesinden sorumlu olacağına ilişkin düzenlemenin … yönünden bağlayıcı olup olmadığının hukuken tartışılıp, değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davacı vekilinin hesaplamada esas alınan maluliyet raporuna yönelik istinaf talebinin incelenmesinde; Davalı trafik sigortası şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde, 2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi, 91. maddesi ile 90 ve 92. maddeleri esas alınır. KTK’nın 91. maddesinde, sigortanın, işletenin sorumlu olduğu zararlardan sorumlu olduğu belirtilmiş, 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesinde zararın ve tazminatın belirlenmesinde uygulanacak hükümlere yer verilmiş, 92. maddesinde ise teminat dışı kalan haller düzenlenmiştir.
Bu çerçevede, sigorta şirketi, KTK’nın 85/1 maddesi kapsamında kalan zararlardan, zarar görene karşı (2918 Sayılı Yasanın 92. maddesi sayılan haller hariç) sorumludur. 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesinde, daha önceki düzenlemede “maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanunun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” denilerek, zararın ne şekilde belirleneceği belirtilmiş ve “gerçek zarardan” sigorta limiti ile sınırlı olarak sorumlu olan sigorta yönünden ayrım yapılmayarak, farklı hesaplama yöntemi ve zarar belirleme yöntemi kanunda getirilmemişken, KTK’nın 90. maddesinde 6704 Sayılı yasada yapılan ve 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile “zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilerek, sigortanın sorumluluğunun belirlenmesinde, işletenin ve sürücüsünün sorumluluğunun belirlenmesinde esas olan ilkelerden ayrılınmış, sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlemesi açısından, işleten ve sürücüsünün sebep olduğu “gerçek zarar” belirlenmesine ilişkin TBK ve Yargıtay tarafından benimsenen ilkelerin yerine “Genel Şartlarda” kabul edilen hesaplama ve zarar belirlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Böylece sigortanın sorumluluğunda işletenin zararlarından sorumlu olacağı teminat miktarı ile sınırlama yanında, TBK ve Yargıtay içtihatları ile belirlenen “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin hükümlere bağlı kalmaksızın, idareye tazminat hesaplama yöntemini belirleme yetkisi verilmiştir.
6704 Sayılı Yasa ile yapılan bir kısım düzenlemelerin iptali hususunda Anayasa Mahkemesine açılan iptal davasında da, Anayasa Mahkemesi 2019/40 Esas 2020/40 Karar Sayılı Karar Tarihi 17/7/2020 kararında, Kanunun 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin Bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda..,” ibaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda… ” İbaresi ile 92. maddesinin (i) Bendi başlığı altında incelediği Anayasaya Aykırılık Sorununun incelemesinde bu duruma dikkat çekilerek “Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi hâlinde, işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, sigorta şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir. 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de, işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı yine farklı olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen, sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan, zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.” denilerek, ilgili düzenlemelerin iptalinde, somut değerlendirmelerini ortaya koyarak, gerçek zarardan sigorta teminat limiti ile sorumluluğu bulunan sigortacının sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, sürücü ve işletenin sorumlu olduğu yöntemden faklı bir değerlendirme yoluna gidilemeyeceği kabul edilmiştir.
Hal böyle iken, Anayasa Mahkemesinin, 6704 Sayılı Yasa ile değişik 2918 Sayılı Yasanın 99. Maddesinde yer alan sigortacının temerrüdüne ilişkin maddeyi iptal etmemesi nedeniyle, bedensel zararlarda aranacak maluliyet raporunu idarenin serbestçe belirleyebileceği, sigorta şirketinin de poliçe kapsamında, Genel Şartlarda niteliği belirlenen rapor çerçevesinde sorumlu olması gerektiği ileri sürülmekte ise de; Genel Şartların ikincil norm olduğu, kanuna aykırı düzenlemeler içeremeyeceği, aksi halde kanuna aykırı düzenlemelerin geçerli olmayacağı muhakkaktır. Zorunlu Sorumluluk Sigortasının sorumluluk sınırları kanun ile belirlenmiş olup, kanunla belirlenen sorumluluk, Genel Şartlar ile daraltılamaz. Dolayısı ile Kanun ile belirlenen ve “gerçek zarar” hesabında benimsenen yöntemden ayrık bir düzenleme de getirilemez. Bu durum bedensel zararlarda, maluliyetin belirlenmesi açısından alınacak raporları da kapsamaktadır. Sürücü ve işletenin sorumluluğu açısından alınması gereken maluliyet raporu hangi niteliğe sahip ise, sigortacının sorumluluğu açısından da aynı niteliğe sahip olmalıdır. Daha da somutlaştırmak gerekir ise; sürücü ve işletenin sorumluluğunun “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ile belirlendiği bir durumda, Genel Şartlarda sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre sorumlu olacağının kararlaştırılması, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde açıklanan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, “gerçek zarar” kriterinden uzaklaşılmasına sebebiyet verebilir. 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş olması, Anayasa Mahkemesi tarafından inceleme konusu yapılmayan Genel Şartlardaki düzenlemenin, sigorta yönünden uygulanması gerektiği sonucunu doğurmayacaktır.
Nitekim Danıştay 8. Dairesi’de 20/03/2020 tarih ve 31074 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapan ve tazminatın belirlenmesinde idareye tanınan yetkilere ilişkin olarak yürütmenin durdurulması talepli iptal başvurusunda ….E. Sayılı 26/01/2021 tarihli yürütmenin durdurulması kararında, “gerçek zarar” ve Anayasa Mahkemesi kararına vurgu yapılarak, tazminat hesaplanmasına dair bir kısım maddelerin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş, her ne kadar yürütmenin durdurulması kararı somut olay tarihinden sonra yürürlüğe giren hükümlere ilişkin ve olayda uygulanma imkanı yok ise de, Genel Şartlarda yapılan düzenlemeye, AYM’nin iptal kararından sonra bakış açısını yansıttığı görülmektedir.
Somut olaya bakıldığında, trafik kazası 01.08.2015 tarihinde meydana gelmiş ve davalının sorumluluğu da, 01/06/2015 tarihindeki Genel Şartlar çerçevesinde düzenlenen poliçeden kaynaklanmaktadır. Mahkemece “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri çerçevesinde maluliyet raporu alınarak davanın esası hakkında karar verilmiştir. Mahkemece raporun alındığı tarihte ve karar tarihinde, sigorta yönünden 2918 Sayılı Yasanın 90. Maddesindeki Genel Şartlara atıf yapan madde iptal edilmemiş olması nedeniyle Genel Şartlar çerçevesinde bu yönetmelik hükümlerine göre rapor alınması gerekir ise de, 2918 Sayılı Yasanın 90. ve 92. maddesinde Genel Şartlara atıf yapılan maddeler yukarıda bahsi geçen Anayasa Mahkemesi Kararı ile iptal edilmiş olup, iptal kararının devam eden uyuşmazlıklarda da uygulanması gerekmektedir. “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”, “Maluliyet İşlemleri Tespit Yönetmeliği” ile kısmen yürürlükten kaldırılmış ise de, “çalışma gücü ve meslekte kazanma gücünün” belirlenmesinde uygulanan “iş kazası ve meslek hastalığı” oranlarının belirlenmesine yönelik hükümlerin, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan 2013/34 Sayılı Genelgede ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 17/09/2015 tarihli 2015/23 Sayılı Genelgesinde de açıklandığı üzere halen yürürlükte olması karşısında, davacının Maluliyetinin Belirlenmesinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde rapor alınması gerekip gerekmediği hususunun tartışılıp, değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, mahkemenin karar tarihinden sonra, Anayasa Mahkemesince iptale konu olan KTK’nın 90. maddesi ve iptal kararı gereğince, davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin ZMSS poliçesi teminatı kapsamında olup olmadığı hususu ile davacının maluliyetinin belirlenmesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerinin mi yoksa “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerinin mi uygulanması gerektiği hususlarını tartışıp, değerlendirerek sonucuna göre karar vermesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru olmadığından, davacı vekilinin hükme esas alınan maluliyet raporu ve reddine karar verilen geçici iş göremezlik tazminatına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı … vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.11.2018 tarihli, …. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davacı tarafından peşin yatırılan 120.00 TL istinaf karar harcının talebi halinde davacıya iadesine,
3-İstinafa gelen davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
4-Kararın tebliği, kesinleştirme ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 10.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.