Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/798 E. 2021/1755 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/10/2018
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 14/10/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 09/11/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ve davalı …. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili, …’nın sevk ve idaresindeki araca, davalı … şirketinin trafik sigortacısı olduğu aracın çarpması ile meydana gelen trafik kazasında ağır yaralandığını ve kısa bir süre sonra da vefat ettiğini, öğretmen olan müteveffanın davacılar olan anne ve babası ile kardeşlerine destek olduğunu, müteveffanın anne ve babası olan davacıların tedavi, ulaşım, yemek, refakatçi masrafları yaparak ayrıca maddi zarara uğradığını belirterek, sigorta şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere her bir davacı için ayrı ayrı 100,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatının haksız fiil tarihinden (sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihinden) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, yapılmak zorunda kalınan zorunlu giderler nedeniyle 100,00 TL tazminatın (sigorta şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) haksız fiil tarihinden (sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihinden) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı … …’a verilmesini, davacılar … ve … için ayrı ayrı 225.000,00’er TL ve davacılar … ve … için ayrı ayrı 75.000,00’er TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve … Nakliyat… Ltd.Şti.’nden müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş; 04/07/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile destekten yoksun kalma tazminatı yönünden talebini davacı … için 129.755,96 TL’ye, … için 129.755,96 TL’ye, … için 12.309,83 TL’ye, … için 34.405,30 TL’ye, yapılmak zorunda kalınan giderlere ilişkin talebini 1.642,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … şirketi vekili, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı ve poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumluluklarının bulunduğunu, desteğin sürekli ve düzenli olduğunun belirlenmesi gerektiğini, faiz başlangıcının dava tarihi olması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Nakliyat… Ltd. Şti. yetkilisi, ceza dosyasının bekletici mesele yapılmasını, mahkemenin yetkisiz olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde; davacı … için 129.755,96 TL, … için 129.755,96 TL, … için 12.309,83 TL, … için 34.405,30 TL olmak üzere toplam 306.227,05 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan (davalı … şirketi 290.000,00 TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen alınıp davacılara belirtilen miktarlarda verilmesine, hükmolunan tazminatlara davalı … şirketi yönünden dava tarihi olan 23/12/2015 tarihinden, diğer davalılar yönünden ise olay tarihi olan 25/11/2015 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, 1.642,00 TL tedavi, bakım, refakatçi ve ulaşım giderinin davalı … şirketi dışındaki davalılardan olay tarihi olan 25/11/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı … …’a verilmesine, davacılar … ve … için ayrı ayrı 35.000,00’er TL ve davacılar … ve … için ayrı ayrı 15.000,00’er TL manevi tazminatın olay tarihi olan 25/11/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacılara belirtilen miktarlarda verilmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş; karara karşı davacılar vekili ve davalı …. vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; hükmedilen manevi tazminat tutarlarının olayın özelliklerine göre çok düşük kaldığını, hak sahiplerine paylaştırılan payların hatalı belirlenmesi sebebiyle destekten yoksun kalma zararının düşük tespit edildiğini ileri sürerek mahkeme kararının istinaf yoluyla kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı …. vekili istinaf dilekçesinde; kusur raporları arasında çelişkinin giderilmesi gerektiğini, hesap raporunda TRH 2010 yaşam tablosunun ve 1,8 teknik faizin uygulanması gerektiğini, desteğin gelirine yönelik bir belge olmadan emsal ücretten hesap yapılmasının doğru olmadığını, davacı kardeşlere sağlığında müteveffa tarafından destek sağlandığı hususunda bir ispat bulunmadığını, hüküm fıkrasının poliçe limiti yönünden çelişki doğurduğunu, yargılama giderlerine manevi tazminatlar da dahil edilmesinin ve poliçe limiti ile sınır getirilmemesinin isabet olmadığını ileri sürerek mahkeme kararının istinaf yoluyla kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle uğranılan destekten yoksun kalma zararı ve sarf edilen zorunlu giderler sebebiyle maddi tazminat ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenlerin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı kalmak kaydı ile yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
1)6098 sayılı TBK’nun 53.maddesinde, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlanmış olup, bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunması, olaydan sonraki dönemde de, destek hayatta olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Bu haliyle sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bununla birlikte, destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir. Öte yandan kardeşlerin birbirine karşı kural olarak bakım görevi yoktur.
Ancak, bir kardeşin diğer kardeşe eylemli ve düzenli olarak yardım etmesi halinde, bu kardeş diğerinin desteği sayılır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 364/1. maddesinde “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.” düzenlemesine; aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir. TMK’nın 364. maddesi hükmüne göre, kardeşlere nafaka vermekle yükümlülükte, desteğin refah içinde olması ve destek tazminatı talep eden kardeşin de yardım edilmediğinde yoksulluğa düşeceğinin ispat edilmesi durumunda kardeş destek tazminatı talep edebilir.
Somut olayda, destekten yoksun kalma tazminatı talep eden davacıların, davaya konu trafik kazasında vefat edenin anne ve babası ile kardeşleri olduğu, mahkemece hükme esas alınan hesap raporunda desteğin evlenene kadar anne ve babası dışında davacı iki kardeşine de pay ayrıldığı, keza desteğin evlenmesinden itibaren de kardeşlerden …’a bakiye ömrü sonuna kadar pay ayrıldığı, bu şekilde hesaplanan tazminatlara mahkemece hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamında davacı kardeşlerin, ölenin destekliğine ihtiyaç halinde olduğu, ölen yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşeceği, bakıma muhtaç hale geleceği, ölenin kardeşlerine düzenli ve eylemli maddi anlamda bir katkısının bulunduğu, fiilen destek olduğu hususları ispatlanamadığından davacı kardeşler … ve …’ya pay ayrılması ve yazılı şekilde lehlerine destekten yoksun kalma tazminatına karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2)Destekten yoksun kalma tazminatı belirlenirken, gerçek zarar miktarı; hak sahiplerinin ve desteğin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Öte yandan, destek görecek kimselere desteğin gelirinden ayrılacak miktar da, bunların ihtiyaçlarının toplamı kadar olmalıdır. Ölenin parasal veya bedensel destekliğinin derecesi ile bundan yoksun kalanların tazminat isteklerinin ölçüsü ya da hesaplama yöntemi konusunda öğretide görüş birliği yoktur. Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir. Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalana/kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı yerleşik Yargıtay uygulamasına göre belirlenmelidir.
Dosya kapsamına göre destek, kaza tarihinde 30 yaşında olup, bekar ve çocuksuz olarak vefat etmiş olduğu anlaşılmıştır. Hayatın olağan akışına göre bekar ve çocuksuz olarak ölen desteğin 2 yıl sonra evleneceği ve ikişer yıl arayla en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16 şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe, bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14’er pay verilmesi, daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya 12,5’er pay verilmesi, anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek, destek alma ihtiyacının sona ermesi gibi nedenlerle çıkan kişinin payı ise diğer destek alanlara aktarılarak destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması Yargıtay yerleşik uygulaması gereğidir.
Somut olayda mahkemece benimsenen aktüer hesap raporunda, desteğin evlenene kadar anne ve babasına %20’şer, evlendikten sonra %12,50’şer, ilk çocuğun doğumundan itibaren de %10’ar pay ayrılmasının Yargıtay uygulamasına aykırı olması, öte yandan desteğin sadece bir çocuğunun olacağı kabul edilmek suretiyle hak sahiplerinin paylarının belirlenmiş olması nedeniyle rapordaki hesaplamalar doğru olmamıştır. Mahkemece, Yargıtay uygulamaları da gözetilmek suretiyle, bilirkişiden işaret edilen hususta ek rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetli görülmemiştir.
3)Tazminatın hesaplanması için mahkemece alınan ve hükme esas kabul edilen aktüer raporunda bakiye ömür sürelerinin tespitinde PMF Yaşam Tablosu ve bilinmeyen dönem zararı hesabında progresif rant tekniği uygulanarak maddi zarar tutarlarının hesaplanmış olduğu anlaşılmıştır.
Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Destekten yoksun kalma zararının hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken,… ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90.maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu itibarla, somut olayda hükme esas alınan aktüer raporunda tazminat hesaplanmasında progresif rant formülünün tatbikinde bir isabetsizlik görülmemiş ise de; bakiye ömür sürelerinin tespiti açısından TRH 2010 Tablosu’nun esas alınması gerekirken PMF Yaşam TRH 2010 Tablosu’nun kullanılması doğru görülmemiştir.
4)6100 sayılı HMK’nın 294-297. maddelerinde, hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HMK’nın 297/II maddesinde; hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalı ve tereddüt yaratıcı olmamalıdır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A-1.maddesinde, sigortacı poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği düzenlenmiştir.
Buna göre, sigorta şirketleri sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limiti dahilinde zarar miktarından sorumludur. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 96. maddesinde “zarar görenlerin tazminat alacakları, sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta tutarından fazla ise zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat talebi, sigorta tutarının tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirime tabi tutulur” düzenlemesine yer verilmiştir.
KTK’nun 96. maddesindeki hükme göre, garameten ödeme ilkesi; bir rizikonun gerçekleşmesi ile zarar görenlerin birden fazla olması ve tazminat alacaklarının da sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta bedelinden fazla olduğu hallerde, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat miktarı isteminden, sigorta bedelinin tazminat alacaklıları toplamına olan oranına göre indirim yapılmasını ifade etmektedir. Burada amaç, zarar görenlerin birden fazla olması halinde, sigortacının poliçede gösterilen limitle sorumlu olacağı da dikkate alınarak, zarar görenler arasında eşitliği sağlayıcı biçimde ve poliçe limitini de aşmayacak biçimde eşit paylaştırmanın sağlanmasıdır.
Somut olayda ilamda her bir davacı yönünden destekten yoksun kalma tazminatları ayrı ayrı hüküm altına alınıp, toplam tazminat tutarı üzerinden davalı … şirketinin sorumluluğunun 290.000,00 TL limitle sınırlı olduğu belirtilmiş ise de hükmolunan maddi tazminatlar miktarı toplamının limiti aştığı görülmekle, mahkeme hükmü bu haliyle davalının zarar görenlere karşı sorumlu olacağı tutar yönünden infazda tereddüt uyandırıcı niteliktedir.
Bu durumda mahkemece, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat alacağının poliçe limiti 290.000,00 TL aşılmadan ve KTK’nun 96.maddesi gereğince oranlama (garame) yapılmak suretiyle belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan davalı … şirketinin poliçe limitiyle sınırlı olarak sorumlu olmasına göre; hükmolunan tazminatın sigorta bedelini geçmesi halinde KTK’nın 96.maddesi ve Sigorta Genel Şartlarının B.2 maddesi 5. fıkrası gereğince, trafik sigortacısı hükmedilen miktara ilişkin yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tamamından değil, sadece poliçe limitinin tazminat miktarına oranına göre sorumludur.
Somut olayda sigorta şirketi yönünden harçlardan sorumlulukta mahkemece anılan hükümlerin gereği tatbik edildiği halde, yargılama giderleri yönünden bu hükümler gözetilmeden suçüstü ödeneğinden karşılanan yargılama giderlerinin poliçe limitinin tazminat miktarına oranına isabet eden kısmı yerine tamamından ve davacılarca karşılanan yargılama giderleri yönünden ise kabul/red oranına göre belirlenen değerin poliçe limitinin tazminat miktarına oranına isabet eden kısmı yerine tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması isabetli olmamıştır.
Manevi tazminat talebi ile ilgili olarak sarf edilmiş bir yargılama gideri olmadığı ve davalı trafik sigortacısı manevi tazminattan sorumlu bulunmadığı halde mahkemece davacılarca karşılanan yargılama giderleri yönünden kabul/red oranına göre davalıların sorumluluğuna gidilmesi yerinde görülmemiş olup istinaf edenin sıfatına göre bu hususa eleştiri getirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle mahkemece usuli kazanılmış haklar gözetilerek hükme esas alınan raporu sunan aktüer bilirkişiden; yaşam süreleri TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmek, bilinmeyen dönem hesabında progresif rant formülü uygulanmak, davacı kardeşlere pay ayrılmamak, destek payları Yargıtay uygulaması dikkate alınmak suretiyle davacı anne ve babanın destekten yoksun kalma zararlarının hesabının yapılması, davacı anne ve baba için hesaplanacak toplam tazminatın poliçe limitini aşması halinde KTK’nun 96.maddesi hükmü gözetilip tartışılarak garame hesabı yapılıp yapılmayacağı hususunun da gözönüne alınması amacıyla hüküm kurmaya ve denetime elverişli ek rapor alınması, akabinde tüm deliller değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden HMK’nun 355. Maddesi gereğince davacılar vekilinin ve davalı …. vekilinin istinaf sebepleri sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek yapılan inceleme neticesinde davacılar vekilinin ve davalı …. vekilinin istinaf taleplerinin yukarıda belirtilen gerekçelerle kabulüne, yerel mahkeme kararının kaldırılması ve dosyanın belirtilen gerekçelerle yerel mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davacılar vekilinin ve davalı …. vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar vekilinin ve davalı …. vekilinin istinaf taleplerinin yukarıda belirtilen gerekçelerle HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 31/10/2018 tarih…..Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
Yukarıda açıklandığı üzere tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kaldırma ve gönderme sebebine göre davacılar vekilinin ve davalı …. vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-Adli yardımdan yararlanan davacılarca yatırılmış istinaf karar harcı ve gider avansı bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinafa gelen davalı …. tarafından yatırılan 4.953,00 TL istinaf karar harcının davalı ….’ye iadesine ,
4-İstinafa gelen davalı …. tarafından yatırılan gider avansından varsa artan kısmın karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
5-İstinaf eden taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek kararda gözetilmesine,
6-Eskişehir 8. İcra Dairesinin…. Esas sayılı dosyasına yatırılan 450.000,00-TL tutarlı teminat mektubunun yatırana iadesine,
7-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 14/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…..

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.