Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/795 E. 2021/448 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRES…
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/02/2019
NUMARASI : …
….
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 11/03/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 30/03/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 26.03.2017 tarihinde davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı… idaresinde bulunan … plakalı araç ile davacının yolcu olarak bulunduğu… plakalı aracın çarpıştığını, meydana gelen kaza sonucu davacının yaralandığını, … plakalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru yaptıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında talebinin 4.212,12 TL geçici, 79.494,78 TL sürekli işgöremezlik tazminatı olmak üzere 83.706,90 TL. olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından KTK 97. Maddesi gereğince gerekli belgeler ile başvuru yapılmadığından dava şartının yerine getirilmediğini, kazaya karışan … plakalı aracın davalı şirket nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, kusur ve maluliyet oranlarının Adli Tıp Kurumundan alınacak rapor ile tespit edilmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatından davalının sorumluluğunun kalmadığını, SGK.nın sorumlu olduğunu hesaplamanın zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre yapılması gerektiğini savunmuş, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; …. Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca davacının yaralanması nedeniyle 3 ay süreyle mutat iş ve gücünden kaldığı, vücut genel çalışma gücünden %12,2 oranında kaybettiğinin belirlendiği, …. Dairesinden alınan rapor ile sürücü…’un kazanın meydana gelmesinde %100 oranında kusur olduğunun belirtildiği, aktüer raporuna göre davacının 79.494,78 TL kalıcı, 4.212,12 TL geçici olmak üzere toplam 83.706,90 TL maddi tazminat talep edebileceği, gerekçesi ile davanın kabulüne,79.494,78 TL kalıcı, 4.212,12 TL geçici olmak üzere toplam 83.706,90 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı …. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kaza tarihi ve poliçe tanzim tarihi gözetildiğinde, hükme esas alınan maluliyet raporunun hatalı mevzuat hükümlerine göre düzenlendiğini, 01.06.2015 tarihinden sonra Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.5.c maddesi gereğince Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerektiğini, kazanın 26.03.2017 tarihinde meydana geldiği, sigorta poliçesinin ise 22.11.2016 – 22.11.2017 tarihleri arasındaki dönem için tanzim edildiğini, kabul anlamına gelmemek üzere hükme esas alınan 04.01.2019 tarihli bilirkişi raporunda aktif ve pasif dönem için hesaplanan irat sayısı toplamının olması gerekenden daha yüksek olması nedeniyle davalı şirket aleyhine fazla tazminat hesaplaması yapıldığını, peşin değer formülünde mağdurun hesap tarihindeki yaşının dikkate alınmayıp, kaza tarihindeki yaşının kullanıldığını, mağdurun hesap tarihindeki yaşı olan 42 yaşındaki değerinin bulunması gerektiğini, bilirkişi tarafından 40 yaşın esas alındığını, itirazlarının değerlendirilmediğini, davacının ev hanımı olduğu ve bir işverene bağlı çalışmadığından tüm hayat boyu asgari geçim indirimi düşülmüş ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, davacı … ev hanımı olması nedeniyle geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bir işverene bağlı çalışarak gelir elde etmediğinden geçici iş göremezlik tazminatı almasının da mümkün olmadığını, geçici iş göremezlik tazminatından davalının sorumlu olmadığını, 6111 sayılı yasa ile Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu kapsamına alındığını, Zorunlu Mali Mesuliyet poliçelerinde belirtilen tedavi teminatı ve maluliyetin ayrı ayrı teminatlar olarak belirlendiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı doğrultusunda geçici iş görmezlik tazminatı talebinin tedavi giderleri teminatı içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, davacının kullanılması zorunlu olan emniyet kemerini kullanmamış olması nedeni ile müterafik kusur indirimi yapılmadığını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davalı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı talebine ilişkindir.
Dava konusu olay 26.03.2017 tarihinde meydana gelmiş, kazaya neden olan aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi 22.11.2016-2017 tarihlerini kapsayacak şekilde davalı sigorta şirketi tarafından düzenlenmiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. Maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde …. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
Anayasanın 152. Maddesinde “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.
Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.” düzenlemesi yapılmıştır. Madde metninden de anlaşılacağı gibi somut norm denetimi amacıyla Anayasa Mahkemesine başvuru yapılan hallerde mahkeme Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı ve Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkemenin buna uymak zorunda olduğu düzenlenmiştir. Anayasası’nın 153/5,6 maddesinde “…İptal kararları geriye yürümez. Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.”şeklinde düzenleme mevcuttur.
Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre iptal kararının bağlayıcılığı ve ne zaman hukukî sonuç doğuracağı sorununa ilişkin olarak T.C. Anayasası’nın 153./6. maddesinde, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir. (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı). Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında; “Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler.” 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da; “Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Ancak Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin 2019/2305 E- 2021/1330 K. 2019/6417 E- 2021/1252 K.sayılı ilamlarında “Dairemizce içtihat değişikliğine gidilerek PMF 1931 tablosu yerine ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH 2010 tablosunun bakiye ömrün belirlenmesinde nazara alınması kabul edildiğinden tazminat hesabı yapılması ilkelerini de gözeten, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar verilerek tazminat hesabında TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınması benimsenmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan aktüerya hesap raporunda davacının kaza tarihinde 39 yıl 11 ay olması nedeniyle 40 yaşında olduğu kabul edilmiş, işleyecek dönem için zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarında belirtilen hesaplama yöntemine göre TRH 2010 yaşam tablosu ve %1,8 teknik faiz esas alınarak tazminat belirlenmiş ise de, 04.01.2019 rapor tarihinde davacının 42 yaşında olmasına rağmen hesaplamada 40 yaş esas alınmış yargılama aşamasında davalı tarafından bu hususa ilişkin itiraz edilmiş ancak davalının itirazları değerlendirilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle Anayasa mahkemesinin iptal kararının değerlendirilmesi ve mahkemece hükme esas alınan aktüer raporu hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığından davalı tarafın itirazları da gözetilerek istinafa başvuran taraf yararına oluşan usulü kazanılmış haklarda dikkate alınarak hesaplama yapılması için aktüerya konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden davalı sigorta şirketinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, davalının diğer istinaf nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran tarafça yatırılan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Ankara 7. İcra Müdürlüğünün …. esasına yatırılan 129.000,00 TL teminatın yatıran tarafa iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11.03.2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.