Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/739 E. 2021/1048 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/12/2018
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 03/06/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 17/06/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı, davalılardan … …’ın maliki davalı … …’ın sürücüsü olduğu aracın 16/09/2016 tarihinde yaya olan davacı …’a çarparak ağır şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, trafik kazası sonucu davacıların maddi ve manevi zarara uğradıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı … için 100,00 TL geçici iş göremezlik, 100,00 TL kalıcı iş göremezlik olmak üzere toplam 200,00 TL maddi tazminatın davalı … ve …’ten kaza tarihinden, davalı sigorta şirketinden (poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini, her bir davacı için 20.000,00 TL olmak üzere toplam 40.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken müteselsilen tahsilini talep etmiş; 01/11/2018 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini toplam 187.621,50 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava şartını yerine getirmediğini, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu trafik kazasına karışan aracın davalı şirket nezdinde 31/08/2016- 27/12/2016 tarihleri arasında ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, davalı şirketin sorumluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kusur oranlarının tespit edilmesi gerektiğini, maluliyet oranının özürlülük ölçütü yönetmeliğine göre alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik taleplerinin teminat dışında kaldığını, dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar … …, … … vekili cevap dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün kusurunun bulunmadığını, kusur oranlarının tespit edilmesi gerektiğini davalı … … işleten sıfatı ile sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığını, dava tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, davalı sigorta şirketinin ZMMS sigorta poliçesi ile sigortaladığı aracın sebebiyet verdiği kaza nedeni ile meydana gelen yaralanmadan dolayı sigorta şirketi, araç işleteni ve sürücüye karşı açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, tüm dosya kapsamından; 16/09/2016 tarihinde sürücü davalı … …’ın sevk ve idaresindeki otomobil ile seyri sırasında, yaya davacı …’a çarpması sonucu davacının yaralandığı, davacının meydana gelen trafik kazasında % 43 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, tıbbi iyileşme süresinin 24 aya kadar uzayabileceğinin belirlendiği, kazanın oluşumunda davacının %30 oranında, davalı araç sürücüsünün % 70 oranında kusurlu bulunduğu, davalı … …’ın sürücü, davalı … …’ın araç maliki, davalı sigorta şirketinin kazaya neden olan aracın ZMMS poliçesini düzenleyen sigorta şirketi olduğu, davacının alınan aktüer raporuna göre 164.385,28 TL daimi iş göremezlik, 23.436,22 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 187.821,50 TL maddi zararı bulunduğu, bu tazminattan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, davalı sigorta şirketi yönünden 02/02/2017 temerrüt tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden 16/09/2016 olay tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceği, manevi tazminata yönelik değerlendirmede ise ;6098 sayılı TBK 56 (BK 47) maddesine göre, Hâkimin, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebileceği, ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebileceği, somut olayda tarafların kusur durumları, olay tarihi, paranın satın alma gücü ve davacının yaşadığı elem ve ızdırap göz önüne alınarak davacı …’ın manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği, davacı … yönünden yapılan değerlendirmede ise, davacı eşi …’ın bu kaza nedeniyle %43 oranında malul kalması, uzun süre tedavi gerektiren bir bakıma ihtiyaç duyması, bundan sonraki hayatında yaşayacağı güçlüklerde eşine ilişkin çektiği ve çekeceği elem ve ızdırap ile kişilik hakları zedelenmiş olduğundan, fakirleşme ve zenginleşme aracı olmayacak şekilde manevi tazminata hükmetmek gerektiği, hükmedilen tazminattan davalı … … araç sürücüsü, davalı … …’ın ise araç işleteni olarak sorumlu bulundukları gerekçesi ile Davacı …’ın maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile, 164.385,28 TL kalıcı, 23.436,22 TL geçici olmak üzere toplam 187.821,50 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinden 02/02/2017 temerrüt tarihinden itibaren, diğer davalılardan 16/09/2016 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı …’ın manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 15.000,00 TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan 16/09/2016 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı …. manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan 16/09/2016 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekil tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; maluliyet raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davacının ATK’na sevkinin gerektiğini, ZMSS Genel Şartları gereğince “özürlü sağlık kurulu raporu” alınması gerektiğini, maluliyet oranının özürlülük ölçütüne göre belirlenmesi, sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporunun dikkate alınması gerektiğini, tazminat ödemesinde, ilgili sağlık hizmet sunucularınca tanzim edilecek trafik kazasına ilişkin belgelerde illiyet bağı ile ilgili tespitin yer alması durumunda bu tespitin aksini ispatın sigorta şirketine ait olduğunu, sigortacının söz konusu rapor hakkında ilgili mevzuat uyarınca itiraz usulüne başvurduğunda mağdurun itiraz üzerine yaptığı belgelenmiş harcamaları bu teminat kapsamında karşılamakla yükümlü bulunduğunu, hazırlanacak bilirkişi raporunda maluliyet tespit edilmesi halinde; maluliyetin geçici nitelikte olup olmadığı, kaza ile netice arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı ve maluliyetin sürekli olup olmadığı konularının belirlenmesi ve ayrıca, maluliyetin tazminat gerektirip gerektirmediği konusunun da açıklığa kavuşturulması gerektiğini, bir tazminat ödemesinin söz konusu olabilmesi için; maluliyet oranının yanında, davacının çalışabilecek durumda olup olmadığı, mesleği, maluliyet sebebi ile mesleğini yerine getirip getiremediği konularının tespit edilmesi gerektiğini, davacı, maluliyetine rağmen maluliyet halinden etkilenmiyorsa, kazanç kaybına uğramadan hayatını sürdürebiliyorsa, maluliyet tazminatına hükmedilmemesi ya da somut durumun tazminat hesabında dikkate alınması gerektiğini (Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 19.04.2017 tarihli, …. karar sayılı kararı), geçici iş görmezlik tazminatı teminat limiti kapsamı dışında olmasına karşılık buna yönelik talebin de kabul edildiğini, 01.06.2015 yürürlük tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları kapsamında; geçici iş görmezlik tazminatının poliçe teminatı kapsamında olmadığını (Genel Şartlar A.5. c. Sürekli Sakatlık Teminatı), Genel Şartların Sigorta Sözleşmelerinin Ayrılmaz Parçaları olduğunu, Poliçe sözleşmesinin kurulması ile; kaza tarihini kapsayan genel şartların sigorta ettiren tarafından kabul edilmiş olacağını, sigortalı ve davalı sigorta şirketi arasında sözleşmeye dayalı bir ilişki olduğu düşünüldüğünde; Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları kapsamında geçici iş görmezlik tazminatı talebinin reddedilmesi gerektiğini, genel şartlar gereğince geçici iş görmezlik tazminatı bakımından davalı şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğunun 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona erdiğini, poliçe tanzim tarihi itibariyle genel şartlar sonrası döneme denk gelen poliçeden kaynaklı geçici iş göremezlik tazminatını ödemelerinin hukuka aykırı olacağını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismini zarar nedeniyle sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkindir. İstinaf talebinde bulunan davalı sigorta şirketi sadece maddi tazminatla sorumlu tutulduğundan istinaf incelemesi de maddi (geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı) yönünden yapılmıştır. Mahkemece davacı …’ın sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatı taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
Davalı sigorta şirketi tarafından hükme esas alınan raporun “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Raporların Düzenlenmesine İlişkin Yönetmelik” hükümlerine göre alınması gerektiği iddia edilerek karar istinaf edilmiş ise de, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 54. maddesinde zararın ne şekilde belirleneceği belirtilmiş ve “gerçek zarardan” sigorta limiti ile sınırlı olarak sorumlu olan sigorta yönünden ayrım yapılmayarak, farklı hesaplama yöntemi ve zarar belirleme yöntemi kanunda getirilmemişken, KTK’nın 90. maddesinde 6704 Sayılı yasa ile yapılan ve 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilerek, sigortanın sorumluluğunun belirlenmesinde, işletenin ve sürücüsünün sorumluluğun belirlenmesinde esas olan ilkelerden ayrılınmış, sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenmesi açısından, işleten ve sürücüsünün sebep olduğu “gerçek zarar” belirlenmesine ilişkin TBK ve Yargıtay tarafından benimsenen ilkelerin yerine “Genel Şartlarda” kabul edilen hesaplama ve zarar belirlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Böylece sigortanın sorumluluğunda işletenin zararlarından sorumlu olacağı teminat miktarı ile sınırlama yanında, TBK ve Yargıtay içtihatları ile belirlenen “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin hükümlere bağlı kalmaksızın, idareye tazminat hesaplama yöntemini belirleme yetkisi verilmiştir.
6704 Sayılı Yasa ile yapılan bir kısım düzenlemelerin iptali hususunda Anayasa Mahkemesine açılan iptal davasında da, Anayasa Mahkemesinin 17/7/2020 Tarih, ….Karar Sayılı kararında Kanunun 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin ….bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda..,” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda… ” İbaresi ve 92. Maddesinin (i) Bendi başlığı altında incelediği Anayasa’ya Aykırılık Sorununun incelenmesinde bu duruma dikkat çekilerek “Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, sigorta şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir. 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı yine farklı olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.” denilerek, ilgili düzenlemelerin iptalinde, somut değerlendirmelerini ortaya koyarak, gerçek zarardan sigorta teminat limiti ile sorumlu olan sigortacının sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, sürücü ve işletenin sorumlu olduğu yöntemden farklı bir değerlendirme yoluna gidilemeyeceği kabul edilmiştir.
Hal böyle iken, Anayasa Mahkemesinin, 6704 Sayılı Yasa ile değişik 2918 Sayılı Yasanın 99. Maddesinde yer alan sigortanın temerrüte ilişkin maddeyi iptal etmemesi nedeniyle, bedensel zararlarda aranacak maluliyet raporunu idarenin serbestçe belirleyebileceği, sigorta şirketinin de poliçe kapsamında, Genel Şartlarda niteliği belirlenen rapor çerçevesinde sorumlu olması gerektiği ileri sürülmekte ise de; Genel Şartlar ikincil norm olup, kanuna aykırı düzenlemeler geçerli değildir. Zorunlu Sorumluluk Sigortasının sorumluluk sınırları kanun ile belirlenmiş olup, Kanunla belirlenen sorumluluk Genel Şartlar ile daraltılamayacağı gibi, Kanun ile belirlenen ve “gerçek zarar” hesabında benimsenen yöntemden ayrık bir düzenleme de getirilemez. Bu durum bedensel zararlarda, maluliyetin belirlenmesi açısından alınacak raporları da kapsar. Kısaca sürücü ve işletenin sorumluluğu açısından, alınması gereken maluliyet raporu hangi niteliğe sahip ise sigortacının sorumluluğu açısından da aynı niteliğe sahip olmalıdır. Daha da somutlaştırmak gerekir ise; sürücü ve işletenin sorumluluğunun “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ile belirlendiği bir durumda, Genel Şartlarda sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre sorumlu olacağı kararlaştırılamaz. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde de açıklanan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, “gerçek zarar” kriterinden uzaklaşılacağı aşikardır. Bu nedenle 2918 Sayılı Yasanın 99. Maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş olması, Anayasa Mahkemesi tarafından inceleme konusu yapılmayan Genel Şartlardaki düzenlemenin, sigorta yönünden uygulanması gerektiği sonucunu doğurmaz.
Somut olaya bakıldığında, trafik kazası 16/09/2016 tarihinde meydana gelmiş ve davalının sorumluluğu da 01/06/2015 tarihindeki Genel Şartlar çerçevesinde düzenlenen poliçeden kaynaklanmaktadır. Mahkemece “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde maluliyet raporu alınarak 21.12.2018 tarihinde davanın esası hakkında karar verilmiştir. Mahkemece raporun alındığı tarihte ve karar tarihinde, 2918 Sayılı Yasanın 90. Maddesindeki Genel Şartlara atıf yapan madde iptal edilmemiş olması nedeniyle Genel Şartlar çerçevesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre rapor alınması gerekir ise de, 2918 Sayılı Yasanın 90 ve 92. Maddesinde Genel Şartlara atıf yapılan maddeler yukarıda bahsi geçen Anayasa Mahkemesi Kararı ile iptal edildiğinden iptal kararı da 09/10/2020 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğinden, iptal kararının devam eden uyuşmazlıklarda da uygulanacak olması karşısında, davalının uyuşmazlıkta “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” uygulanması gerektiğine ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”, “Maluliyet İşlemleri Tespit Yönetmeliği” ile kısmen yürürlükten kaldırılmış ise de, çalışma gücü ve meslekte kazanma gücünün belirlenmesinde uygulanan “iş kazası ve meslek hastalığı” oranlarının belirlenmesine ilişkin hükümlerin, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan … Sayılı Genelgede ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 17/09/2015 tarihli … Sayılı Genelgesinde de açıklandığı üzere halen yürürlükte olması karşısında, davacının maluliyetinin belirlenmesinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde alınan rapora göre karar verilmesi yerinde görüldüğünden davalı sigorta şirketinin bu hususa ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davalının geçici iş göremezlik zararlarından sorumluluğuna yönelik istinaf talebi yönünden de; 6098 Sayılı TBK’nun 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş göremezlik zararları da bu kapsamdadır. Sürücü ve işletenin, zarar görenin geçici iş göremezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle, aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince (sigortanın sorumluluğu TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve geçici iş göremezlik zararları da 2918 Sayılı Kanunun 92. Maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından) davalı sigorta şirketinden talep edilebilir. Diğer yandan geçici iş göremezlik zararı tedavi gideri olmadığı gibi …’nun sorumluluğunu düzenleyen 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesinde geçici iş göremezlik zararlarının …’nun sorumluluğunda olduğuna ilişkin düzenleme de yer almamaktadır.
Nitekim, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından geçici iş göremezlik zararları tedavi gideri kapsamında görülmediği gibi, Yargıtay 10. H.D.’nin ….K. Sayılı ve 24.12.2019 tarihli kararında, “6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede; trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ödemeleri yasa kapsamı içerisinde bulunmamaktadır.” denilerek, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatlarından farklı bir değerlendirme yoluna gidilmemiştir.
Geçici iş göremezlik zararlarının, TBK’nun 54. maddesi kapsamındaki zararlardan olması ve araç işletenin sorumluluğunda bulunması, kaza tarihinde yasanın 92. maddesinde açıkça sigorta teminatı dışında sayılmaması nedeniyle geçici iş göremezlik zararları davalı sigortacının sorumluluğundadır. Genel Şartlarda sigorta primine esas alınan bu zararların … sorumluluğunda olduğu belirtilmiş ise de, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesine aykırı şekilde …’nın sorumluluğunda olduğunun düzenlenmesi, davalının geçici iş göremezlik zararlarından sorumlu olmadığı sonucunu doğurmaz. Genel şartlar ile sorumluluğu kanun ile belirlenen …’nın, aktarılan prim sebebiyle geçici iş göremezlik ödemesinden de sorumlu olacağına ilişkin düzenleme, … yönünden bağlayıcı olmadığından, zarar görene karşı da ileri sürülemez. Bu nedenle davalının geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığına ilişkin istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrasında TBK ve Yargıtay tarafından “Gerçek Zarar” hesabında benimsenen yöntem ve ilkeler çerçevesinde tazminat hesaplaması yapılması gerektiğinden, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin …K. Sayılı kararı ile içtihat değişikliğine gidilerek, TRH-2010 Yaşam Tablosu ile “muhtemel yaşam süresi” belirlendikten sonra “progresif Rant Yöntemi” uygulanarak “1/kn” formülüne göre %10 artırım, %10 indirim yapılmak suretiyle tazminat hesaplanması yöntemi benimsendiğinden, bu yönteme göre tazminat hesaplanması gerekirken, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda, tazminat hesabında TRH-2010 Yaşam Tablosu ve %1,8 teknik faiz uygulaması ile “Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant Yöntemi” tazminat hesabı yapılmış ise de (Rapor tarihi ve mahkemece verilen karar tarihi itibariyle, Anayasa Mahkemesi tarafından yukarıda açıklanan maddeler henüz iptal edilmediğinden, Genel Şartlara göre TRH-2010 Yaşam Tablosu ve %1,8 teknik faiz uygulaması), istinaf talebinde bulunanın sıfatına göre bu hususa girilmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının sürekli maluliyetinin “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre tespit edilmesinde ve davalı sigortacının geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik olmamasına, ilk derece mahkemesi kararın da kamu düzenine aykırılık bulunmamasına ve istinaf sebepleri çerçevesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına göre, davalı sigorta şirketi vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davalı sigorta şirketinden alınması gereken 12.830,08 TL nispi istinaf karar harcından, peşin alınan 3.465,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.365,08TL harcın davalı … Sigorta A.Ş. den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333 maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK SÜRESİ İÇİNDE TEMYİZİ KABİL OLMAK ÜZERE 03/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.