Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/737 E. 2021/1047 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2018
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 03/06/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 01/07/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalı … Bakanlığı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 27.04.2010 tarihinde davacıların eş ve babası olan müteveffa …’un sevk ve idaresindeki araç ile seyir halindeyken, direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen tek taraflı trafik kazası neticesinde hayatını kaybettiğini, kaza tarihinde aracın davalı … … A.Ş. adına ZMSS poliçesi İle sigortalı olduğunu ve kişi başı 175.000,00 TL teminat sağladığını, aracın davalı idare adına kayıtlı olduğunu ve müteveffanın davalı idare çalışanı olduğunu, kazaya karışan aracın yük naklinde kullanılan kamyonet olup, murisin yük naklinde kullanılan kamyoneti kullanmaya yeterli sürücü ehliyeti bulunmadığı gibi SRC belgesinin de bulunmadığını, yine Emirdağ Kaymakamlığının 05.01.2010 tarihli oluruyla vefat eden murisin davalı kurumun listeye yazılı personeli olarak şoför olarak kullanılmasına yetki alındığını, kurumda bir adet şoför bulunmasına rağmen 3 adet resmi hizmet aracı bulunduğunu, davalı kurumun davacıların uğradığı maddi ve manevi tazminattan sorumlu olduğunu belirterek maddi kayıpların tazmini için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davacı eş için davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilmek üzere 100,00 TL maddi tazminat ile yalnız davalı … Bakanlığından davacı eş için 100.000,00 TL, davacı çocukların her biri için 50,000,0’er TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizleri ile birlikte tahsilini talep etmiş; 07/12/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı eş …’un destekten yoksun kalma tazminatı talebini 100.00-TL’den toplamda 106.512,34-TL’ye, davalı … 12.486,94-TL’sinden sorumlu olmak üzere arttırdıklarını beyan etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde, zamanaşımı itirazında bulunarak, kazanın müteveffanın kendi kusuru ile meydana geldiğini, hiç kimsenin kendi kusurundan faydalanamayacağını, davacıların da bu sebeple 3. kişi olamayacaklarını, her durumda da davalı şirketin sorumluluğunun kusura isabet eden oranda poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kazaya işletenin kendi kusuru ile sebebiyet vermiş olması durumunda sorumluluklarının bulunmadığını aksi yöndeki HGK kararlarının hatalı olduğunu, …’ya müzekkere yazılarak rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığı hususunun sorulması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde; bu davanın, özel hukuktaki araç işleteninin hukuki sorumluluğundan değil kamu hizmetinin neden ve etkisiyle yaşamını yitirmesi sonucunda davacıların uğradıklarını iddia ettikleri özel ve olağan dışı zarardan, idarenin kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca sorumlu olduğu iddiasından kaynaklandığını, bu durumda davanın görüm ve çözüm yerinin İdare Mahkemeleri iken Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış olması görev kuralları ile çeliştiğinden görev itirazlarının bulunduğunu, ilgili Danıştay 10. Dairesinin…..Esas sayılı kararını dilekçe ekinde sunduklarını, davanın görev yönünden reddinin gerektiğini, ayrıca yetkili mahkemenin kazanın meydana geldiği yer ve müteveffanın Afyonkarahisar Emirdağ ilçe Müdürlüğünde çalışması nedeniyle Afyonkarahisar mahkemeleri olduğunu, davanın süresinde açılmadığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu, kazanın müteveffanın kusuruyla meydana geldiğini, davalı idarenin kusurunun bulunmadığını, destekten yoksun kalma ve maddi tazminat istenmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte maddi tazminat kalemleri hesap edilirken hasaplamanın yapıldığı tarihteki ücretler esas alınacağından olay tarihinden itibaren faiz hesaplanamayacağını belirterek haksız ve yersiz açılan davanın öncelikle görev, yetki, zamanaşımı, hak düşürücü süre yönünden ve esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, davalı Bakanlığın malik ve işleteni olduğu, davalı … tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalı bulunan aracın davacıların murisinin sevk ve idaresinde iken meydana gelen tek taraflı kaza sonucu murisin ölümü nedeniyle açılan destekten yoksun kalma ve manevi tazminat talebine ilişkin olduğu, davalı … Bakanlığının davanın İdari Yargı görevine girdiğini ileri sürerek yargı yolu yönünden görev itirazında bulunduğu, mahkemece 2918 Sayılı Yasanın 110. maddesi uyarınca devlet ve kamu kurumlarına ait araçların karıştığı trafik kazalarından doğan davalar adli yargıda görüleceğinden görev itirazının reddine karar verildiği, bunun üzerine davalı Bakanlık tarafından olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması talebi üzerine dosyanın bir örneğinin Danıştay Başsavcılığına gönderildiği, Danıştay Başsavcılığının….Sayılı Yasanın 110. maddesi gerekçe gösterilerek davalı idarenin olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması isteminin reddine karar verildiği, trafik kazası tespit tutanağında, müteveffa …’un, Emirdağ İlçe Tarım Müdürlüğüne ait resmi kamyonet ile Afyon ili istikametinden Ankara ili istikametine seyri sırasında havanın yağışlı, zeminin ıslak oluşunu göz önünde bulundurmaması nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybederek, gidiş yönüne göre yolun sol kısmında ki su kanalına sol lastik kısmı ile çarparak karşı istikamette bulunan yolun dışındaki su kanalına sol kısmına yatarak ölümlü yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazasına sebebiyet verdiği, bu kazanın oluşumunda resmi kamyonet sürücüsü …’un 2918 sayılı KYTK belirtilen sürücülere ait diğer kusurlardan 52-1-B kuralını ihlal ettiğinin bildirildiği, kazaya karışan aracın, davalı … şirketine 04/12/2009 – 04/12/2010 tarihli ZMMS ile sigortalı olduğu, kazanın, poliçe vadesi dahilinde meydana geldiği, poliçenin sakatlık, ölüm üst limitinin kişi başına 150.000,00 TL olduğu, davalı … tarafından 24.11.2015 tarihinde verilen dilekçe ile davacı tarafa 205.390,08-TL ödendiğinin, bu nedenle davanın konusuz kaldığının belirtildiği, dilekçe ekinde sunulan ibraname ve makbuz incelendiğinde davacılar vekili … tarafından ibraname ve makbuzun imzalandığı, ibraname içeriğine göre davalı … tarafından 162.513,06-TL asıl alacak, 15.150,78-TL dava vekalet ücreti, 14.505,95-TL faiz, 500,00-TL yargılama gideri ve 12.720,29-TL olmak üzere toplam 205.390,08-TL’nin davacı …’a ödeneceği, devam eden iş bu mahkeme dosyasında yapılan yargılamada bilirkişi raporunda daha fazla bir tazminata hükmedilmesi halinde, hükmedilen bedelden … firmasının poliçe limiti ile sorumlu olmak üzere sorumluluğunun devam ettiği, ödediği ana parayı aşan kısmı da … firmasının ödeyeceği, iş bu davadan davalı sigortanın ödediği miktarla sınırlı olmak üzere ibra edildiğinin belirtildiği, ekine … …. ait dekont fotokopisinin eklendiği,
Mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda özetle; 27.04.2010 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu vefat eden …’un kazanın oluşumunda % 100 asli kusurlu ve sorumlu olduğu, geride kalan hak sahibi eşin 162.513,06 TL destekten yoksun kalma tazminatı zararı olduğu, davacıların talepte bulunup bulunamayacağı konusunda takdir hakkı mahkemeye ait olmak üzere; 2011 yılı öncesinde sürücü ve malikin tek taraflı veya % 100 kusuru ile sebep olduğu kazalarda, geride kalanların yansıma yolu ile doğan bu hak dolayısı ile hak sahibinin sahip olduğu haktan fazlasına sahip olamayacağı ve malik işletenden talep edilemeyecek tazminatların sigortacıdan da talep edilemeyeceğine dair temel görüş ile, geride kalanların ZMMS poliçesi kapsamında sigortacıdan tazminat talep edemeyecekleri yönündeki daire kararlarının Yargıtay HGK tarafından verilen 2011 tarihli karardan itibaren değişme göstererek, geride kalanların tazminat talep edebilecekleri yününde görüş oluştuğu, anılan Hukuk Genel Kurulu kararı ve akabinde oluşmuş Daire kararları gereği aracın zorunlu mali mesuliyet … poliçesini tanzim eden davalı sigortacının bu zarardan sorumlu tutulduğu, KTKnın 91/1 yollaması ile KTKm 85/1 ve KTK m.85/5 gereği davalı araç malikinin de zarardan sorumlu olduğunun kabulü gerekeceği, davalı sigortacının 14.11.2014 dava, davalı malikin olay tarihinde temerrüde düştüğü, itirazlar üzerine aldırılan 28.02.2016 tarihli bilirkişi raporunda murisin son maaş bordrosuna göre net gelirinin 1.759,69-TL olduğu, bu miktarın asgari ücretin 3,05199 katı olduğu belirtilerek yeniden hesaplama yapıldığı, buna göre geride kalan hak sahibi eşin 259.499,55-TL destekten yoksun kalma tazminatı alacağı olduğu, … tarafından yapılan ödeme güncellenerek düşüldüğünde bakiye 70.040,71-TL alacağı kaldığı, davalı sigortanın poliçe limitinin 175.000,00-TL olup ödeme yaptığı asıl alacak miktarı düşüldüğünde davalı sigortanın sorumlu olacağı miktarın 12.486,94-TL olacağının belirtildiği, bu rapora da itiraz üzerine bilirkişilerden alınan 13.02.2018 tarihli ek raporda; davacıların murisinin 2010 yılı Nisan ayı maaş bordrosuna göre gelirinin 1.759,69-TL olduğu, ancak bunun içinde arızi nitelikte ek ödemeler bulunduğu, bu miktar indirildiğinde müteveffanın gelirinin 1.361,13-TL olduğu, bu miktarın da asgari ücretin 2,3607367709 katı olduğu, buna göre hesaplama yapıldığında davacı eşin destek zararının 319.148,50-TL olduğu, … tarafından yapılan ödemenin güncellenerek mahsubu sonrasında bakiye 106.512,34-TL alacağı kaldığı, davalı Sigortanın sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olacağından asıl alacak açısından her halükarda 175.000,00 – 162.513,06 = 12.486,94 TL ile sınırlı olduğunun belirlendiği, rapor denetime elverişli bulunduğundan hükme esas alındığı, 6098 sayılı TBK 56 maddesine göre, Hâkimin, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebileceği, ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebileceği, TBK 56 hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarının adalete uygun olması gerektiği, bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği,bu tazminatın sınırının onun amacına göre belirlenmesi gerektiği, 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartların da açıkça gösterildiği, bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakimin bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermesi gerektiği, yapılan yargılama, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamından; davacıların murisi …’un 27.04.2010 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında vefat ettiği, kusur raporuna göre müteveffanın %100 asli kusurlu olduğu, kaza tarihindeki mevzuat ve Yargıtay içtihatları gereğince davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarının kabulü gerektiği, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluğun oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmalarında dahi desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği olay tarihindeki 2918 sayılı KTK ve ZMMS Genel şartlarına göre aracın ZMMS sigortacısı davalı … şirketinin işletenin 3. Kişilere verdiği zararları teminat altına aldığı, mevcut olayda da destekten yoksun kalan davacılar zarar gören 3. kişi konumunda bulunduğundan 2011 yılı HGK kararı ve sonrasında oluşan içtihatlar gereği aracın ZMMS poliçesini tanzim eden davalı Sigortacının bu zarardan sorumlu tutulduğu, KTK 91/1 yollaması ile KTK 85/1 ve KTK 85/5 gereği davalı araç malikinin de zarardan sorumlu olduğunun kabulü gerektiği, bilirkişi raporuna göre davacı eş …’un talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının 319.148,54-TL olduğu, dava devam ederken davalı … tarafından toplam 205.390,08-TL ödeme yapıldığı, bu miktarın 162.513,06-TL sinin asıl alacağa ilişkin olduğu, bu miktarın güncellenerek mahsubu sonrasında davacı eşin bakiye 106.512,34-TL destek tazminatı alacağının bulunduğu, fakat davalı sigortanın sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olacağından ve poliçe limiti 175.000,00-TL olduğundan … tarafından yapılan asıl alacağa ilişkin miktarın düşülmesinden sonra davalı sigortanın sorumluluğunun 12.486,94-TL ile sınırlı olacağı anlaşılmakla maddi tazminat yönünden davanın kabulüne, manevi tazminat yönünden ise, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, olayın meydana geliş şekli, olay tarihi, davacıların ölene yakınlığı, paranın satın alma gücü, davacıların yaşadığı elem ve ızdırap göz önüne alındığında davanın kısmen kabulüne karar vermek gerektiğinden bahisle davanın kısmen kabulü ile toplam 106.512,34-TL’nin (davalı … 12.486,94-TL’sinden sorumlu olmak üzere) davalı … yönünden 14.11.2014 dava tarihinden, davalı Bakanlık yönünden 27.04.2010 kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, davacı eş … için 20.000,00-TL, davacı … için 15.000,00-TL, davacı … için 15.000,00-TL olmak üzere toplam 50.000,00-TL manevi tazminatın 27.04.2010 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili ile davalı idare vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; maddi tazminat hesaplamasının hatalı yapıldığını, maddi tazminatın hesaplanmasında bilirkişi kurulu tarafından hesaplanan ve ilk derece mahkemesince hükme esas alınan raporda kazanç tutarının vefat eden eş ile sağ kalan eş arasında 2/4, 2/4 şeklinde paylaştırılmasının uygun olmadığını, sağ kalan eşin bundan sonraki yaşamını tek başına, müteveffadan ayrı kalarak geçireceği göz önüne alınarak daha fazla zararının olacağı düşünülerek, müteveffa hayattaymış gibi aynı oranda paylaştırma yapılmasının hukuka aykırı olduğu gibi hakkaniyetlide olmadığını, bu paylaşım oranının; … kanunu gereğince geride kalan eşe verilmesi gereken oranın daha önce de dosya arasındaki bilirkişi raporlarına itirazlarında belirttikleri gibi ya 4/4 olması ya da 3/4 olması gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplanan maddi zararın (319.148,54 TL) tamamen doğru olduğu düşünülse bile, dava açıldıktan sonra davalı … ile yapılan anlaşma ile davalıdan alınan paranın güncellenmesinde hata yapıldığını, bahsi geçen hatanın alınan bedelin çarpım değerleri ile alakalı olmadığını, dava devam ederken, davalılardan … şirketi ile yapılan bir mutabakat bulunduğunu ve yapılan mutabakatın davayı sonlandırmak amacını taşımadığını, yalnızca o an için yapılan ödemenin makbuz niteliği olduğunun metinden anlaşıldığını, bu nedenle gerek bilirkişinin raporunda gerekse mahkemenin gerekçeli kararında … firmasından alınan paranın tahsilde tekerrür olmamak üzere davacı zararının tam olarak hesaplanması gerektiğini, davalıların temerrüd tarihleri, temerrüd faiz oranları ve sorumlu oldukları miktarın birbirinden farklı olduğunu, davalılardan idarenin tüm zarar miktarından sorumluluğunun 27.04.2010 kaza tarihinden itibaren başlayacağını ve bu tarihten itibaren tamamına faiz işleyeceğini, ancak … şirketinin temerrüd tarihinin dava tarihi olarak belirtildiğini, sigortacının sorumlu olduğu miktarın (en fazla 175.000,00 TL) ve faiz oranının (araç ticari olduğu için avans faizi) diğer davalıya göre farklı olacağını, bu nedenle davalı … firmasının 20.11.2015 tarihinde yaptığı ödemenin yapıldığı tarih itibariyle kısmi tahsilat olarak gözükmesi gerektiğini, bu şekilde davalının yaptığı ödemenin; toplam borçtan kısmi tahsilat olarak indirileceğini, böylece hem gerçek ödemenin yapıldığı tarihte kısmi ödeme olarak davalı sigortanın yaptığı ödemenin düşeceğini, hem de davacının faiz kaybı olmayacağını, hesaplanan 319.148,54 TL olarak davanın karara çıkmasını, ancak kısmi ödeme tarihi olan 20.11.2015 tarihi itibariyle 177.019,01 TL ödemenin ve/veya 162.513,06 TL’nin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla mahsubuna şeklinde karar verilmesi gerekirken, 319.148,54 TL’den davalı … şirketinden alınan paranın, rapor tarihi itibariyle 212.636,20 TL’nin düşülmesiyle kalan 106.513,34 TL’ye kaza tarihi olan 27.04.2010 tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu, 319.148,54 TL olarak hesaplanan alacağa işleyecek faizin olay tarihinden hesaplanması ile birlikte, tahsil edilen miktarın tahsilat tarihi itibariyle iş bu hesap üzerinden mahsup edilmesi gerektiğini, aksi durumda davacının ciddi bir hak kaybına uğradığını, zira davalının ödediği tek bir bedelle iki sefer faiz indiriminden yararlanıldığını, bu konuda 28.02.2018 ve 29.03.2018 tarihli dilekçeler ile yaptıkları itirazların dikkate alınmadığını, bu dilekçelerde belirttikleri hesap tablosunu gösterdiklerini, maddi tazminat talebinde avans faizi yerine yasal faize hükmedildiğini, İlk derece mahkemesi kararında 106.512,34 TL tutarındaki maddi tazminatın yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verildiğini, kazaya karışan aracın kamyonet olması nedeniyle, hükmedilecek faiz oranının da avans faizi olması gerektiğini, manevi tazminat bedelinin çok düşük belirlendiğini, davacı eş … için 20.000,00 TL, … için 15.000,00 TL ve … için 15.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, tazminat miktarının artırılması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya bakma görevinin idari yargı mahkemelerine ait olduğunu, bu konudaki itirazlarının mahkemece değerlendirildiğini ancak dosyanın yüksek mahkemeden dönüşü beklenmeden usulü işlemler ve esasa ilişkin değerlendirmeler yapılarak karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yetki itirazlarının da değerlendirilmediğini, olay tarihinden 4 yıldan fazla zaman geçtikten sonra dava açıldığını, BK’nın 72. Maddesi gereğince davanın zamanaşımına uğradığını, davalı idarenin tüm dikkat ve özeni gösterdiğini, sorumluluğunun olmadığını, davalı idarenin tam kusurlu olduğunun kabulü ile dava açıldığını, kazada davalı idarenin kusuru bulunmadığını, Emirdağ Cumhuriyet Savcılığına sunulan bilirkişi raporunda müteveffanın olayda tam kusurlu olduğunun bildirildiğini, araçta teknik kusur olmadığını, B sınıfı ehliyeti olan müteveffanın su birikintisine hızlı girmesinin kazaya sebebiyet vereceğini bildiğinin kabulü gerektiğini, ölüm ile davalı idare arasında illiyet olmadığını, tazmin sorumluluğunun kazaya sebebiyet veren kişilerde olduğunu, taşıt görev emrinin her personeli,n bilgisayarında bulunan matbu evrak niteliğinde olduğunu, göreve çıkacak personelin biri tarafından doldurulup, ilçe müdürü tarafından imzalanarak göreve çıkıldığını, istisnai olarak göreve sonradan dahil edilen personelin bilgisayardan çıktı aldıktan sonra ilçe müdürü bilgisinde el ile doldurulabildiğini, olaya ilişkin taşıt görev emrinde el ile doldurulan alan olmadığını, şoför kadrosunun yeterli olmaması nedeniyle teknik personelin kaymakamlık oluru ile araç kullanmaya yetkili kılındığını, bunun bakanlığın ve çiftçilerin tarla kontrolü, aşı ve küpe gibi işlemlerin aksamaması için yapıldığını, aksinin tek şoför ile hiçbir kontrol, denetim faaliyetinin yapılamaması sonucunu doğuracağını, teknik personelin önce kendi rızaları sorulup, istekleri dahilinde olur alındığını, B sınıfı ehliyetle otomobil, kamyonet, minibüs kullanılabildiğini, teknik personel olan müteveffanın kaymakamlıkça kamu aracını kullanmasında ve bu hususta yetki verilmesinde yasal sakınca olmadığını, dava konusu kaza nedeniyle davacı tarafa aylık bağlanıp bağlanmadığı, bağlanmışsa miktarının …’dan sorulması gerektiğini, destekten yoksun kalınmadığı halde maddi tazminat istenmesinin hukuki dayanağı olmadığını, manevi tazminat talebinin yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafı zenginleştirmeye yönelik olmaması gerektiğini, talebin fahiş olduğunu, olayın üzerinden 5 yıl geçtikten sonra talep edilemeyeceğini, olay tarihinden itibaren faiz istenemeyeceğini, maddi tazminat hesabında, rapor tarihindeki veriler esas alındığından olay tarihinden faiz hesaplanamayacağını, manevi tazminatı davalı idare belirleyemeyeceğinden temerrüdün söz konusu olmayacağını, faiz başlangıç tarihlerini kabul etmediklerini, maddi tazminatın kabul edilen kısmı üzerinden davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin yanlış olduğunu, manevi tazminat talebinin büyük kısmı reddedildiği halde davalı idare lehine verilen vekalet ücretinin eksik olduğunu, taraflar lehine aynı miktarda vekalet ücreti verildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
1-Dava, ölümle sonuçlanan trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Kaza 27.04.2010 tarihinde meydana gelmiştir.
KTK’nın 110. maddesi gereğince adli yargı mahkemelerinin davaya bakmaya görevli olması, kaldı ki davalı idarenin adam çalıştıranın sorumluluğu yanında, aynı zamanda araç işleteni olarak da tazminattan sorumlu bulunması, yargı yolu itirazının mahkemece değerlendirilip bu hususta karar verilmesi ve davalı idarenin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemi Danıştay Başsavcılık Uyuşmazlık Dairesinin 14.09.2018 tarihli,… Esas sayılı kararı ile reddine karar verilerek davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu belirtilmiştir.
Dava, KTK’nın 109. maddesi gereğince 15 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmıştır. HMK’nın 6. maddesi hükmü uyarınca davalı idarenin yerleşim yeri adresi itibari ile Ankara Mahkemeleri yetkilidir.
Kazanın tek taraflı olarak gerçekleşmesi, müteveffa sürücünün olayda tamamen kusurlu olması, davacı eşin zarar gören 3. kişi konumunda olması nedeniyle kaza tarihi itibari ile yerleşik Yargıtay uygulamaları, ilgili HGK kararı ve olay tarihinde yürürlükte bulunan yasal mevzuat gereği destek tazminatı talep edebilmesi, davalı idarenin araç işleteni ve adam çalıştıran sıfatı ile tazminattan hukuki sorumluluğunun bulunması, davalı idarenin şoför kadrosundaki yetersizliği giderme görev ve sorumluluğunun olması, …’dan davacı eşe rücuya tabi ödeme yapılmadığına dair cevap verilmesi, davacı tarafa bağlanan ölüm aylıklarının rücuya tabi olmaması, davacı eş yönünden destekten yoksun kalma tazminatı talep etme şartlarının oluşması ve hakkının bulunması, yine davacıların müteveffanın sağ eşi ve çocukları olması sebebiyle TBK’nın 56/2 maddesi gereğince davacı taraf lehine manevi tazminat şartlarının oluşması, yasal süresi içinde maddi manevi tazminat talep edilebilmesi, aracın trafik kayıt maliki olan davalı idarenin haksız fiil tarihinden itibaren faizden sorumlu olması, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte temerrüde düşmesi, davanın kabul ve reddine karar verilen kısımları üzerinden hesaplanan vekalet ücretlerinde hata olmaması, AAÜT’nin 10/2 maddesi gereğince manevi tazminat talebinin kısmen kabul kısmen reddine karar verilmesi halinde, davacı taraf lehine hükmedilen vekalet ücretini geçmeyecek şekilde davalı taraf lehine vekalet ücretine karar verilmesi gerektiğinden, manevi tazminatın kısmen kabul ve kısmen reddedilen kısmı üzerinden taraflar lehine aynı miktarda vekalet ücreti takdirinde isabetsizlik bulunmaması, davacı eş ve müteveffaya gelirden eşit pay ayrılmasında bir usulsüzlük olmaması, kazaya karışan aracın kamu kurumuna ait resmi araç olması, ticari amaçla kullanılmaması, malikinin tacir olmaması nedeniyle yasal faize hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmaması, davacı çocuklar için hükmedilen manevi tazminatların hak ve nesafet kurallarına uygun bulunması, davacılar vekilinin ıslah dilekçesinde sadece bilirkişi raporunda belirlenen bakiye maddi tazminatın davalı taraftan tahsilini talep etmesi, davalı … tarafından yargılamanın devamı sırasında ödenen tazminat yönünden davalı idareden faiz talebinin olmaması, mahkemece taleple bağlı kalınarak karar verilmesi ve mahkemenin gerekçesine göre davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince (HMK.nın 355 maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) esastan reddine, davacılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Davacılar vekilinin davalı … tarafından yargılama sırasında yapılan ödemenin, tazminattan mahsubuna ilişkin istinaf talebinin incelenmesinde; davacı tarafça davalı idare adına trafikte kayıtlı olan ve diğer davalıya trafik sigortası bulunan aracın, müteveffa yönetiminde iken 27.04.2010 tarihinde tek taraflı olarak gerçekleşen kazada davacıların eş ve babaları olan …’un ölümü nedeniyle davacı eş yönünden destek tazminatı istemi ile 14.11.2014 tarihinde iş bu dava açılmıştır. Yargılamanın devamı sırasında 20.11.2015 tarihinde davalı … şirketince davacılar vekili hesabına toplam 205.390,08TL (162.513,06TL asıl alacak, 15.150,78TL dava vekalet ücreti,14.505,95TL işlemiş faiz, 500,00TL yargılama gideri, 12.720,29TL icra vekalet ücreti olmak üzere) ödemede bulunulmuştur.
Davalı …Ş. tarafından düzenlenen ZMSS poliçesinde ölüm halinde kişi başına azami poliçe limiti olay tarihi itibari ile 175.000,00TL olup, yargılama sırasında yapılan ödemeden sonra limitten bakiye 12.486,94TL kalmıştır. Davacı tarafça verilen 12.11.2015 tarihli ibraname ve makbuz başlıklı belgede “iş bu davada bilirkişi raporunda daha fazla destek tazminatı hesaplanması halinde, bu kısımdan da … şirketinin poliçe limiti ile sınırlı sorumluluğu devam etmek üzere” ibraname düzenlendiği anlaşılmıştır. Davalılar arasında müşterek ve müteselsil sorumluluk bulunduğundan … … A.Ş. tarafından ödenen miktarla sınırlı olarak diğer davalı da borçtan kurtulmuştur. Davacılar vekili dava dilekçesinde davacı eş için şimdilik 100,00 TL destek tazminatının tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile toplam 106.512,34 TL (davalı sigortacı bunun 12.486.94 TL’sından müteselsil sorumlu olmak üzere) maddi tazminatın tazminini istemiştir.
Bu durumda mahkemece, davacı eş için belirlenen 319.148,54TL destek zararından, yargılama sırasında ödenen 162.513,06TL’nın (güncellenmeden) aynen mahsubu ile bakiye 146.634,48 TL maddi tazminat hesaplanması, davacı tarafın talebi ile bağlı kalınarak 106.512,34TL bakiye tazminatın 12.486,94TL’sının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, bakiye 134.147,54TL’sının davalı idareden tahsiline karar verilmesi gerekirken, güncellemenin dava tarihinden önce yapılan ödemeler için geçerli olduğu, yargılama sırasında ödeme yapılması halinde, yapılan ödemenin güncelleme yapılmaksızın aynen (asıl alacak olarak ödenen kısmın) tespit edilen tazminattan mahsup edilerek bakiye tazminata hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, hükme esas alınan aktüer bilirkişi rapor ve ek raporlarında sanki davalı … tarafından, davacı tarafa yargılama sırasında değil de, dava açılmadan önce kısmi tazminat ödemesi yapılmış gibi 162.513.06TL asıl alacağın, ödeme tarihinden rapor tanzim tarihine kadar tespit edilen güncellenmiş değeri olan 212.636,20TL’nın mahsubu ile davacı eşin bakiye 106.512,34TL tazminat talep edebileceğinin kabulü ile yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru görülmemiş ise de HMK’nın 26. Maddesi gereğince davacı tarafın talebi ile bağlı kalınarak aynı hükmün kurulması, ancak davacı tarafın maddi tazminatla yönelik fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
3-Davacılar vekilinin manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf talebinin incelenmesinde; manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Somut olayda kazanın 27.04.2010 tarihinde gerçekleştiği, müteveffanın yönetimindeki aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu tek taraflı olarak geçekleşen kaza sonucu vefat ettiği,olayda %100 oranında kusurlu bulunduğu, davacı eşin 3. kişi konumunda olup olayda her hangi bir kusurunun bulunmadığı, müteveffanın kaza tarihinde 50, davacı eşin 46 yaşında oldukları, davacı eşin 1984 ve 1987 doğumlu iki çocuğu ile birlikte kaldığı, desteğin teknisyen olup, şoför kadrosunun yetersiz olması sebebiyle araç şoförü olarak görevlendirildiği, kazanın görevi sırasında meydana geldiği, davacı ile müteveffanın yakınlık derecesi, birbirlerine her yönden ihtiyaç duyup, destek olacakları yaşlarda müteveffanın kaza sonucu vefat ettiği, davacı lehine manevi tazminat şartlarının oluştuğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kaza tarihi, kazanın oluş şekli, paranın satın alma gücü, ülkenin ekonomik koşulları, desteğin ölümü nedeniyle davacı eşin maruz kaldığı ve ömür boyu kalacağı acı, elem, keder, ızdırap, sıkıntı, üzüntü, stres, manevi tazminatın amacı, zenginleştirme ve fakirleştirme amacı taşımaması, caydırıcı olması, özendirici olmaması ve 22.06.1966 tarih…Karar sayılı YİBK kararındaki kriterler gözetildiğinde, gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiğinden, davacı eş için belirlenen manevi tazminat miktarının hak ve nesafet kuralları çerçevesinde daha yüksek olması ve bu bağlamda davacı eş … için 30.000,00 TL manevi tazminatın hakkaniyete daha uygun düşeceği sonuç ve kanaatine varılmakla davacılar vekilinin bu ve yukarıda 2 numaralı bentte belirtilen hususlara ilişkin istinaf talepleri yerinde görüldüğünden, istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılması ve düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda, infazda tereddüt olmaması için yerel mahkeme kararının Dairemizce düzeltilen ve kaldırılan kısımları dışında kalan hüküm fıkrası aynen yazılmıştır.)
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
A-Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
B-Yukarıda 2 ve 3 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin istinaf talebinin kabulü ile Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.12.2018 gün ve… Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Buna göre HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca yeniden esas hakkında düzelterek karar verilmesi gerektiğinden;
1-Davacı …’un destek tazminatı davasının KABULÜ İLE, 106.512,34-TL’nin (davalı … 12.486,94-TL’sinden diğer davalı … ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak üzere) davalı …Ş. yönünden 14.11.2014 dava tarihinden, davalı … yönünden 27.04.2010 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talep ve dava hakkının saklı tutulmasına,
2-Davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile; davacı eş … için 30.000,00-TL, davacı … için 15.000,00-TL, davacı … için 15.000,00-TL olmak üzere toplam 60.000,00-TL manevi tazminatın 27.04.2010 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … alınarak davacılara verilmesine, Fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin REDDİNE,
3-Davacı … kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen maddi tazminat yönünden A.A.Ü.T. 3,13 maddesi gereğince hesaplanan 11.270,99-TL vekalet ücretinin (davalı … 2.180,00-TL vekalet ücretinden diğer davalı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’a verilmesine,
4-Davacılar kendilerini bir vekille temsil ettirdiklerinden manevi tazminat yönünden A.A.Ü.T’nın 10/1-4 maddeleri gereğince,davacı … için hesaplanan 3.600,00-TL, davacı … için hesaplanan 2.180,00-TL, davacı … için hesaplanan 2.180,00-TL vekalet ücretinin davalı Bakanlıktan tahsili ile adı geçen davacılara verilmesine,
5-Davalı Bakanlık kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden manevi tazminatın reddedilen kısmı için A.A.Ü.T’nın 10/2 maddesi gereğince hesaplanan 3.600,00-TL’nin davacı …’den, 2.180,00-TL’nın davacı …’den, 2.180,00-TL’nin davacı …’dan alınarak davalı Bakanlığa verilmesine,
6-Davacılar tarafından yapılan 360,70-TL posta ve tebligat gideri, 1.000,00-TL bilirkişi gideri, 29,00-TL dava açma gideri olmak üzere toplam 1.360,70-TL yargılama giderinden, davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan takdiren 830,40-TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
7-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
8-Davalı idare harçtan muaf olduğundan ve harç hususu kamu düzenine ilişkin olduğundan davalı idareden harç alınmasına yer olmadığına,
9-Davalı …Ş.’den alınması gereken 852.98TL harçtan, peşin alınan 683,45-TL ve ıslahla alınan 407,00-TL harcın mahsubu sonucu bakiye harç bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
10-Davalı idare harçtan muaf olduğundan, peşin ve ıslahla alınan 1.090,45-TL harcın,852.98TL’sının davalı … şirketinden tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, davacı tarafça karşılanan bakiye 237.47TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
İSTİNAF BAŞVURUSU NEDENİYLE YAPILAN HARÇ VE MASRAFLAR YÖNÜNDEN;
1-Davacılar tarafından yatırılan 44.40TL istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
2-Davalı idare harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davacılar tarafından yapılan 79,88 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine (davalı … bunun %7’sinden diğer davalı idare ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak üzere),
4-Davalı idare tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu, manevi tazminat yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN, maddi tazminat yönünden HMK’nın 361/1 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile 03.06.2021 tarihinde karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.