Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/630 E. 2021/1193 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/05/2018
NUMARASI : …..

DAVANIN KONUSU : Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 17/06/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 06/07/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 07/07/2016 tarihinde, davalı tarafından ZMMS ile sigortalı araç sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle meydana gelen kazada araç içerisinde yolcu olarak bulunan müvekkilinin ağır şekilde yaralanarak, tamamen felç olduğu ve yatağa bağımlı hale geldiği, müvekkilinin sağlığına kavuşma imkanı olmadığı müvekkilinin bakıcı giderlerinden davalının sorumlu olduğu, davalıya müracaat edilmiş ise de, yetersiz bir miktar teklif ettiklerini, belirterek 310.000 TL’nin kaza tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; kaza yapan aracın ZMMS poliçesinin müvekkilince yapıldığını, sorumluluklarının 310.000.00 TL teminat limiti ile sınırlı olduğunu, müvekkili tarafından sakatlık teminatı kapsamında daha önce davacıya 290.000 TL ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin hesaplamada nazara alınması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacının talebinin kaza nedeniyle %100 malul kaldığından bakıcı giderine ilişkin olduğu, … alınan rapora göre davacının vücut çalışma gücünü %100 oranında kaybettiği ve sürekli iş görmez kaldığının ve devamlı suretle bir başkasının bakımına muhtaç kaldığının tespit edildiğini, aktüer bilirkişiden alınan rapora göre ise bakıcı gideri tazminatının 658.472,07 TL olduğu, poliçedeki sakatlık teminatının 310.000 TL olduğu, davalı tarafından daha önce teminatın 290.000,00 TL sinin davacıya ödendiğini, kalan teminat bakiyesinin ise 20.000 TL olduğu, buna göre davacının talep edebileceği miktarın 20.000,00 TL olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 20.000,00 TL maddi tazminatın 08/03/2017 tarihinden itibaren davacıya ödenmesine, karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kararın hatalı olduğunu, kaza nedeniyle müvekkilinin bakıma muhtaç kaldığını, fazlaya ilişkin taleplerinin gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, gerekçe gösterilmemesinin HMK’nın 297. maddesine aykırı olduğunu, sigorta tarafından daha önce yapılan ödemenin sürekli iş göremezlik tazminatına ilişkin olduğu, eldeki davada ise bakıcı giderinin talep edildiğini, sigorta poliçesi kapsamında davalının teminat sorumluluğunun 310.000 TL sakatlık teminatı ve 310.000 TL tedavi giderileri olmak üzere 620.000 TL olduğunu, bakıcı giderinin tedavi gideri teminatı kapsamında olduğu, sigorta şirketlerinin hak ve yükümlülüklerinin … belirlendiğini, sigorta şirketlerinin bunun içeriğine müdahale etmesinin mümkün olmadığını, ZMMS Genel Şartları A.5.c maddesi gerekçe gösterilerek “bakıcı gideri tazminatının sürekli sakatlık teminatı kapsamında kaldığı” ileri sürülmüş ise de, bu iddianın hukuken geçersiz olduğunu, bakıcı gideri öncesinde tedavi gideri kabul edilmekte iken, genel şartlar ile sakatlık teminatı kapsamına dahil edildiğini, genel şartların tazminatın belirlenmesinde uygulanacağına dair yasal düzelenemenin ise 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe girdiği, davalının sorumluluğunun ise 24/12/2015 tarihli sözleşmeden kaynaklandığı, bu nedenle davacının sorumluluğunun poliçe tarihindeki hükümler çerçevesinde belirlenmesi gerektiği ve davacının tedavi gideri teminatı kapsamında bakıcı giderinden sorumlu olduğunu belirterek kararı istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle bakıcı gideri istemine ilişkindir. Davacı, davalının sigorta şirketinin ZMMS kapsamında müvekkilinin zararlarından poliçedeki tedavi giderleri teminatı kapsamında sorumlu olduğundan bahisle davalıdan tahsilini istemiş, mahkemece poliçe tanzim tarihinde yürürlükte bulunan ZMMS Genel Şartları gereğince, davalının sorumluluğunun poliçedeki sakatlık teminatı kapsamında olduğu ve bakiye teminat limitinin 20.000,00 TL kaldığından bahisle davanın 20.000,00 TL teminat limiti ile sınırlı olarak kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında, davalının sürekli bakıcı giderinden sorumluluğuna ilişkin uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, “bakıcı gideri” nedeniyle sorumlu olunan miktarın, poliçede “Tedavi ve Sağlık Gideri Teminatı” ve “Sakatlık Teminatı” olarak gösterilen teminatlardan hangisinden karşılanacağı, KTK’nın 93. maddesi gereğince Sigorta Genel Şartlarını düzenleme yetkisi olan idarenin, bakıcı giderinin hangi teminattan karşılanması gerektiğini belirleme yetkisi olup olmadığı, idarenin bu şekilde yapacağı düzenlemenin limit belirleme mi, yoksa tazminatın belirlenmesi uygulaması mı olduğu, limit belirlemesi kabul halinde, kanunlarda bunu kısıtlayan bir durum olup olmadığına ilişkindir.
Zorunlu Sorumluluk Sigortası; sigorta ettiren ile yapılan sözleşme kapsamında, sigortalının üçüncü kişilere olan sorumluluklarının, belirli bir sigorta primi karşılığında üstlenildiği bir sigorta türüdür. Bu nedenle sigorta priminin belirlenmesinde sigorta şirketinin sorumlu olduğu teminat miktarı önem arz ettiğinden, sigorta tarafından üstlenilen sorumluluğun belirlenmesinde kanuna aykırı olmadıkça, hangi zararlardan, hangi teminat kapsamında ne miktarda sigortanın sorumlu olacağı Genel Şartlar ile düzenlenebilir. Bu durum sigortanın, söz konusu zararlardan kaza risk değerlendirmesine göre belirlenen prim karşılığında sorumlu olmasının doğal sonucudur. Bu nedenle mevzuatta zararların hangi teminat kapsamında ödeneceği açıkça düzenlenmiş ise, yapılan düzenleme çerçevesinde sigortanın sorumluluğu belirlenmelidir. Davalının mevzuattaki düzenlemeye göre prim maliyetini belirleyerek üstlendiği sorumlulukta, prim maliyetine de etki edecek şekilde, zararın niteliğine göre sorumlu olunacak teminat yorum yolu ile belirlenemez.
Bu çerçevede, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına bakıldığında, 2918 sayılı yasanın 91/1. maddesinde “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” düzenlemesi ile kanuna tabi araçların üçüncü kişilere vereceği zararlarda, işletenin sorumluluğunun karşılanması için sorumluluk sigortası yaptırılması zorunluluğu getirilmiştir. Kanunda yapılan düzenlemede, sigorta şirketinin sorumlu olduğu teminat üst limitleri, hangi teminatların, hangi zararların hangi limitten karşılanmasına gerektiğine ilişkin açık bir düzenleme yapılmamış, “En Az Sigorta Tutarları” başlıklı 2918 Sayılı Yasanın 93. maddesinde “(1)Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları, teminat tutarları ile tarife ve talimatları Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edilir ve … yayımlanır. (2)Tarife ve talimatların tespitinde; araç türleri; coğrafi bölge; sigorta süresi içinde herhangi bir hasar ödemesine neden olmayan işletenlerin primlerinin indirilmesi yoluyla ödüllendirilmesi, hasar ödemesine neden olan işletenlerin primlerinin yükseltilmesi yoluyla cezalandırılması ve gerekli görülen diğer hususlar dikkate alınır.” denilerek, buna ilişkin düzenleme ve belirleme yetkisi Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlığa bırakılmıştır.
İlgili düzenleme ile idareye tanınan yetki sınırlı olup, idare 2918 Sayılı Yasanın 93. maddesinde belirtilen hususlarda ve kanuna aykırı olmamak üzere düzenleme yapabilir. Buna göre; idare, sigortanın sorumluluk sigortası olması nedeniyle, sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişinin TBK çerçevesinde belirlenmesi gereken zararlarının belirlenmesinde, kanun ve uygulamaya aykırı hesaplanmayı içeren düzenleme; kanunda sigorta teminat kapsamında sayılan bir takım zararları teminat kapsamı dışına çıkaran düzenleme yapamaz ise de, sigorta şirketinin sorumlu olacağı en az sigorta teminat tutarlarını belirleyebileceği gibi, zararın niteliğine göre birden fazla teminat belirlenmiş ise, hangi zararların hangi teminat kapsamında karşılanacağını belirleyebilir. İdare tarafından yapılan bu belirleme, prim bedellerinin belirlenmesinde esas alındığından, sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde de esas alınır.
2918 Sayılı Yasada, TTK’da ve TBK’da idarenin hazırlayacağı genel şartlarda, davacının iş gücü ve ölüm için ayrı teminat limiti, ölüm ve sakatlama nedeniyle yapılacak giderler için ayrı bir teminat limiti belirleneceğine ilişkin yasal bir zorunlululuk bulunmamaktadır. Bu durumda, idare tarafından düzenlenen genel şartlarda hangi zararlar için hangi teminat ve limitle sorumlu olabileceğini genel şartlar ile belirleyebilir. Bu kapsamda yapılan düzenleme kanun hükümlerine aykırı olmadıkça ve Danıştay tarafından iptal edilmedikçe yapılan poliçelerdeki sorumlulukta nazara alınmalıdır.
Diğer yandan, Yargıtay içtihatları da, mevcut mevzuat çerçevesinde değerlendirilmelidir. Yargıtay uygulamalarında; genel şartlarda hüküm bulunmadığı dönemde, bakıcı giderinin niteliği itibariyle meydana gelen sakatlık nedeniyle, yapılması gereken gider olmasından hareket ile poliçedeki tedavi giderlerinden karşılanması gerektiği yorum yolu ile kabul edilmişken, bu hususta genel şartlarda yeni düzenleme getirilmesi halinde ve düzenlemenin kanuna aykırı olmaması halinde yapılacak yorum mevcut mevzuat çerçevesinde yapılmalıdır.
Öncelikle üzerinde durulması gereken husus, yukarıda da belirtildiği üzere, genel şartlar ile zararların hangi teminattan karşılanacağına ilişkin yapılacak düzenleme sigortanın sorumlu olduğu limitin belirlenmesine ilişkin bir düzenleme olup, tazminatın belirlenmesine ilişkin değildir. Bu nedenle … tarafından 2918 Sayılı Yasanın 90 ve 92/1-i maddesinde Genel Şartlara yapılan atfın iptal edilmiş olması, KTK’nın 93. maddesine ilişkin bir iptal olmaması nedeniyle idarenin bu hususta düzenleme yapmasına engel değildir. Aksi düşünce kanun ile idareye verilen bir yetkinin bulunduğu durumda idarenin yerine geçilmesi sonucunu doğuracaktır ki, bu da kanunun öngördüğü bir durum olarak görülmemektedir. TBK’nın 54. maddesinde, zarar görenlerin zararlarının ayrı bentler halinde düzenlenmiş olması, sigortanın sorumluluğu açısından, ayrı ayrı limit göstermesi gerektiği şeklinde değerlendirilemez.
2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi ve 92. maddesindeki … tarafından yapılan iptalin gerekçesi değerlendirildiğinde tazminatın belirlenmesinde sigortanın, sürücü ve işletenden ayrıştırılmamasından anlaşılması gereken, sigorta şirketi yönünden de zararın ve tazminatın TBK’da düzenlenen ve Yargıtay tarafından benimsenen gerçek zararın belirlenmesine ilkeler çerçevesinde belirlenmesi gerektiğidir. Bunun sonucu olarak da, gerçek zararın belirlenmesinde, sigortanın sorumluluğunda diğer sorumlulardan farklı yöntem ile maluliyet raporu alınmaması, hesaplamada da diğerlerinden farklı bir hesaplama yönteminin kararlaştırılmaması anlaşılmalıdır. …’nin iptal kararı sigorta şirketinin ödeyeceği limite ilişkin değil, zararın ve tazminatın belirlenmesine ilişkindir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları incelendiğinde, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Genel Şartlar A.5 Maddesinde, sigorta poliçesinde yer alan teminatlar düzenlemiş, sigortanın hangi zararlardan, hangi teminat kapsamında sorumlu olacağı belirlenmiştir. “Sürekli Sakatlık Teminatına” ilişkin “c” bendinde “Sürekli Sakatlık Teminatı: Üçüncü kişinin sürekli sakatlığı dolayısıyla ileride ekonomik olarak uğrayacağı maddi zararları karşılamak üzere, bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisinin tamamlanması sonrasında yetkili bir hastaneden alınacak özürlü sağlık kurulu raporu ile sürekli sakatlık oranının belirlenmesinden sonra ortaya çıkan bakıcı giderleri bu teminat limitleri ile sınırlı olmak koşuluyla sürekli sakatlık teminatı kapsamındadır. Söz konusu tazminat miktarının tespitinde sakat kalan kişi esas alınır.” denilerek, sürekli bakıcı giderlerinden sigortanın, “sürekli sakatlık teminatı” kapsamında sorumlu olacağı düzenlenmiş olup, bu şekilde yapılan düzlemenin, TBK’da, TTK’da ve 2918 Sayılı Yasadaki, zararı ve sigortanın sorumluğunu belirleyen hükümleri kaldırmamasına ve azaltmamasına, yine belirtilen kanunlarda teminatın belirlenmesine ilişkin aksine bir düzenleme olmamasına göre davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu teminat miktarı genel şartların A.5-c bendine göre belirlenmesi gerekir. Her ne kadar Yargıtay uygulamalarında, sorumlu olunan zararın niteliğinden hareket ile daha önce söz konusu zararların “Tedavi ve Sağlık Teminatı” kapsamında olduğu, “Sakatlık Teminatı” kapsamında olmadığı kabul edilerek uygulama yapılmış ise de, 01/06/2015 tarihinden önce Genel Şartlarda bu hususta hüküm bulunmaması nedeniyle yorum yöntemi ile söz konusu belirlemenin yapıldığı, oluşan yeni mevzuatta bu durumun açıkça düzenlenmiş olması, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından 2918 Sayılı Yasanın 93. Maddesinden aldığı yetkiye istinaden düzenlemenin yapılmış olması, yapılan düzenlemenin sigortanın sorumlu olduğu en az sorumluluk miktarının belirlenmesine yönelik olması ve 2918 Sayılı Yasanın 91 ve 92. maddesinde çerçevesi çizilen sorumluluğu kaldıran veya azaltan mahiyette olmaması karşısında, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Genel Şartlar çerçevesinde düzenlenen poliçeler açısından sigortanın sorumluluğunda, “Sürekli Bakıcı Giderinin”, “Tedavi ve Sağlık Gideri Teminatı” kapsamında görülmesine ilişkin değerlendirme yapılması mümkün görülmemektedir.
Bu itibarla, somut olayda davacı 07/07/2016 tarihinde geçirdiği trafik kazası nedeniyle bakıma muhtaç kaldığından bahisle, kazaya sebep olan araç sigortasından bakıcı giderine ilişkin zararlarının karşılanmasını talep etmiştir. Kazaya sebep olan araç zorunlu sorumluluk sigortası 24/12/2015 tarihinde düzenlenmiş olduğundan, davalının sorumluluğu 01/06/2015 tarihli Genel Şartlar çerçevesinde belirlenmesi gerekir. Buna göre de davalı sigorta şirketi “bakıcı giderinden”, “sürekli sakatlık teminatı” limiti kapsamında sorumludur. Davacı söz konusu “sakatlık teminatı” kapsamında yapılan ödemeler sonrasında limit kalması halinde davalıdan talepte bulunabilir. Sakatlık Teminatı kapsamında davacıya davalı tarafından daha önce yapılan ödeme sonrasında, kalan bakiye limitin 20.000,00 TL olması nedeniyle, “bakıcı gideri” kapsamındaki davanın kalan bakiye limit üzerinden kısmen kabul edilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacının istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacıdan alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcından, peşin alınan 35,90-TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
6-HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Duruşma açılmadan dosyaüzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere 17/06/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.