Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/602 E. 2021/1728 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/11/2018
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 07/10/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 03/11/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 06/11/2007 tarihinde, davalı tarafından sigortalanan araç içerisinde yolcu iken, aracın başka bir araca çarpması neticesinde meydana gelen kazada yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu ve zararlarından davalının sorumlu olduğunu, müvekkilinin meydana gelen maluliyeti nedeniyle davalıya müracaat ederek zararının karşılanmasını talep ettiği, davalı tarafından müvekkiline 53.577,69 TL ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin yetersiz olduğunu, belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, 500,00 TL’nin 09/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile tahsilini istemiştir.
Davacı vekili; 10/08/2018 tarihli talep artırım dilekçesi ile dava değerini 26.422,40 TL olarak belirlemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; meydana gelen kaza nedeniyle davacıya ödemede bulunduklarını ve sorumluluklarının sona erdiğini, 66.972,00 TL hesaplanan tazminat miktarından %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılarak, ödeneceğinin davalıya bildirildiğini, davacının ise icra takibinde bulunması üzerine, 53.577,60 TL asıl alacak ve ferileri ile birlikte 62.073,64 TL ödemede bulunduklarını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini, esas yönden ise sorumluluklarının sigorta limiti ve zarar ile sınırlı olduğunu, … tarafından müvekkili hakkında Ankara 18. İş mahkemesine dava açıldığını ve davanın derdest olduğunu, tazminat hesabında nazara alınması gerektiğini, davacının kusuru ve zararını kanıtlaması gerektiğini, yapılan ödemenin güncellenerek tazminat hesabından mahsup edilmesi gerektiğini, müvekkilinden ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini, ayrıca hatır taşıması nedeniyle zarar miktarından indirim yapılması gerektiğini, davacının müterafik kusurunun da tazminattan indirilmesi gerektiğini, belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın haksız fiil kapsamında cismani zarar nedeniyle iş göremezlik tazminatı istemine ilişkin olduğu, davacının davalı tarafından sigortalanan araç sürücüsünün %100 kusuru ile meydana gelen trafik kazasında,…’den alınan rapora göre genel vücut çalışma gücünü %17,2 oranında kaybettiği ve 4 ay süre ile iş göremez kaldığının anlaşıldığı, aktüer hesap bilirkişiden alınan rapora göre, davalı tarafından yapılan ödemenin güncel miktarı ve … tarafından yapılan 1.109,16 TL geçici iş göremezlik ödemesi mahsup edildiğinde, sürekli iş görmezlik zararının 29.566,28 TL olarak hesap edildiği, davalının hesaplanan miktardan, sigorta şirketinin kısmi ödeme yaptığı 26/08/2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile sorumlu olduğu gerekçesiyle; davanın kabulü 29.566,28 TL’nin 26/08/2013 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; müvekkilinin savunma ve itirazlarının değerlendirilmeden davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğundan kararın kaldırılmasını talep ettiklerini, davacı ile işleten arasında hatır taşıması olduğu halde mahkemece indirim yapılmamasının hukuka aykırı olduğunu, meydana gelen kazada taşımanın hatır taşıması olduğunu, mahkemenin gerekçeli kararda sigortalı aracın plakasını hatalı belirterek hatır taşıması indirimi yapmamasının hatalı olduğunu, belirterek ve resen tespit edilecek nedenlerle kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İstinaf incelemesi, istinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı ise de, HMK’nun 355. maddesi gereğince mahkeme kararında kamu düzenine aykırı hallerin bulunması halinde res’en incelenebilir.
Kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesine uygun olmayacak şekilde kurulması ve bu şekilde kurulan hüküm denetlemeyecek mahiyette olması (gerekçesiz olması gibi), gerekçeli olmakla birlikte hükmün esasına etki edecek veya tarafların adil yargılanma hakkını kısıtlayacak şekilde çelişkili olması (kısa karar ve gerekçeli kararın çelişmesi; gerekçe ile hüküm fıkrasının çelişmesi gibi) kamu düzenine aykırılık oluşturacağından, ilk derece mahkemesi kararının öncelikle çerçevede değerlendirilmesi gerekmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki 6100 sayılı HMK’nun 297/1-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrada ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan 297/1-c maddesinde, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK’nun 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir.
Öte yandan, tarafların tüm delilleri toplanıp, inceledikten ve son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, HMK’nun 298/3. maddesi uyarınca kararı, gerekçesi ile birlikte yazması ve hüküm sonucunu HMK’nun 294/3. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne var ki, uygulamada HMK’nun 294/4. maddesi hükmüne dayanılarak zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucu tutanağa geçirilip, tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, HMK’nun 294/3. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara uygun olarak gerekçeli kararın yazılması zorunludur. Esasen, kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan el çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak bulunmamaktadır. HMK’nun 298/2. maddesi uyarınca, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, yargılamanın aleniyetine, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HMK’nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.12.2011 tarih ….. Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler.
Kanunda belirtilen sınırlar ve kurallar çerçevesinde hem maddi, hem de hukuki denetim yapılan istinaf kanun yolunda, HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesi, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlemesini içermekte ise de, gerekçe ile hüküm fıkrasının veya kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olması durumunda hakimin hangi hükmü oluşturmak istediği belli olmadığından, maddi ve hukuki denetime elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında:
Mahkemece kısa kararda “Dava dilekçesi ve talep artırım dilekçesi ile talep edilen davanın kabulü ile 26.422,40 TL nin temerrüt/ödeme tarihi olan 26/08/2013 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline,” karar verilmiştir.
Mahkemece gerekçeli kararın gerekçe bölümünde davacının talep edebileceği tazminat miktarı 29.566,28 TL olduğu vurgulanarak, hüküm fıkrasında “Dava dilekçesi ve talep artırım dilekçesi ile talep edilen davanın kabulü ile 29.566,28 TL nin temerrüt/ödeme tarihi olan 26/08/2013 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline,” şeklinde karar verilmiştir.
Mahkemenin kısa kararı ile gerekçeli karar gerekçe ve hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmakla, denetlenebilir, bir karar bulunmadığından, ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Ayrıca; davalı tarafından sigortalanan araç, davacının içerisinde yolcu olarak bulunduğu …… plakalı araç olduğu halde, gerekçeli kararda ……. plakalı aracın davalı tarafından sigortalı olduğu kabul edilerek, davalı tarafından cevap dilekçesinde ileri sürüdüğü hatır taşıması iddiaları değerlendirilmemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacıya dava tarihinden önce yapılan ödemenin hatır taşıması mahsup edilerek ödediğini ve sorumluluğun sona erdiğini iddia etmiştir. Hatır taşıması uygulanıp uygulanmaması, ödeme yapan davalının ödeme yaptığı tarihteki sorumluluğunun belirlenmesi ve sorumluluğunun sona erip ermediğinin tespiti açısından da önem arzettiğinden, davacının sigortalı araçta yolcu olmasına rağmen hatır taşımasının değerlendirilmemesi doğru görülmemiştir. Bu durumda davalı tarafından davadan önce yapılan ödemenin yeterli olup olmadığının tespiti ve ödeme tarihinde davalının sorumlu olduğu tazminatın belirlenmesi açısından, davacının sigortalı araçta yolcu olmasına göre davalının hatır taşıması itirazları değerlendirilerek; ödeme tarihinde davalının sorumlu olduğu tazminat miktarının belirlenmesinde, hatır taşıması bulunması halinde, ödeme tarihi itibariyle belirlenecek tazminattan mahsup edilerek davalının sorumlu olduğu miktar tespit edildikten sonra yapılan ödemenin belirlenen tazminat miktarına göre yeterli olup olmadığı üzerinde durularak, yeterli olmaması halinde hesap tarihindeki veriler çerçevesinde (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin içtihat değişikliği ile TRH 2010 Yaşam Tablosuna göre muhtemel yaşam süresinin belirlendiği ve Progresif Rant Formülüne göre hesaplamanın yapıldığı) dana önce yapılan ödemenin güncellenerek mahsup edildiği rapor alınarak, bu aşamada da hatır taşıması olup olmadığının ve indirim gerekip gerekmediğini değerlendirildiği rapor alınarak; sigorta şirketinin sakatlık teminatı kapsamında davacıya ve/veya rücuen …’ya yaptığı ödeme var ise mahsubundan sonra bakiye sigorta limiti ile sınırlı olarak zarardan sorumlu olacağı da gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna göre karar verilmiş olması da kabul şekli itibariyle yerinde görülmemiştir.
Bu durumda Dairemizce, 10.04.1992 tarih ve …. karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere önceki verilen kararla bağlı olmaksızın kısa karar ve gerekçeli karar arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde ve yukarında açıklanan hususlarda eksikliklerin giderilerek ve değerlendirilerek karar verilmesi için kararın HMK’nun 353/1-a-4 maddeleri gereğince kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı Vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 26/11/2018 tarihli….Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı tarafından istinaf peşin harcı olarak alınan 504,92 TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davalıya iadesine,
4- Ankara 19. İcra Müdürlüğünü….Esas sayılı dosyasına sunulan 52.000,00 TL bedelli teminat mektubunun yatırana iadesine
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 07/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.