Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ…..
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
…
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
……
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/12/2018
NUMARASI : …….
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 18/03/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 21/04/2021
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve davalı … Sigorta AŞ vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 21/10/2016 tarihinde, müvekkilinin durakta otobüs beklediği sırada, davalının sevk ve idaresindeki, davalı … Sigorta A.Ş. tarafından ZMMS ile sigortalı … plakalı aracın direksiyon hakimiyetini yitirerek, müvekkiline çarpması neticesinde müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin meydana gelen zararlarından davalıların sorumlu olduklarını, davalı sigorta şirketi tarafından 26/04/2017 tarihinde müvekkiline 13.193,00 TL ödeme yapılmış ise de, yapılan ödemenin yetersiz olduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 3.000,00 TL sürekli iş görmezlik tazminatı, 500,00 TL geçici iş görmezlik tazminatı, 500,00 TL ekonomik geleceğinin sarsılmasından kaynaklanan efor kaybı tazminatı, 500,00 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 4500,00-TL.nin 24.02.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, ayrıca davalı …’ten fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 500,00 TL … tarafından karşılanmayan tedavi giderleri ve hastane masraflarının kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline, manevi zararları için ise 25.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili, ıslah dilekçesi ile sürekli iş göremezlik tazminatını 34.286,61 TL, geçici iş göremezlik tazminatını 17.694,50 TL, bakıcı giderini 3.975,12 TL, tedavi giderini 2.481,60 TL olarak belirleyerek davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin aracının … Sigorta AŞ tarafından kasko sigortası ile sigortalı olduğunu, davanın sigorta şirketine ihbarını talep ettiklerini, davacının kusur durumunu, maluliyetini kanıtlaması gerektiğini, davacının bakıcı ve hastane masrafları talebinin hukuki dayanağının bulunmadığını gibi davacının ispatlaması gerektiğini, kaza nedeniyle müvekkilinin de büyük üzüntü duyduğunu, talep edilen manevi tazminatın da fahiş olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde; Sorumluluklarının, sigorta limiti kusur ve zarar ile sınırlı olduğunu, müvekkili tarafından 26/04/2017 tarihinde, %100 kusur durumu ve %3 maluliyete göre 13.193,00 TL ödeme yapıldığını ve sorumluluklarının sona erdiğini, mahkemece hesaplama yapılması halinde yapılan ödemenin güncellenerek mahsubunun gerektiğini, hesaplamanın TRH2010 yaşam tablosuna göre ve %1,8 teknik faiz uygulanarak yapılması, maluliyet raporun da özürlülük ölçütü, sınıflandırılmasına ve özürlülere verilecek raporlara hakkındaki yönetmelik hükümlerine göre alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik zararlarının sigorta kapsamında olmadığını, faize ise dava tarihinden itibaren hükmedilebileceğini, belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminata ilişkin olduğu, davalı tarafından sigortalanan aracın, davacıya çarpması ile meydana gelen trafik kazasında, alınan bilirkişi raporuna göre davalının %100 oranında kusurlu olduğu, …… Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan 17/04/2018 tarihli rapora göre ise davacının kalıcı iş görmezliğinin %10,2 oranında olduğu,18 ay geçici iş göremez kaldığı ve 3 ay bakıma muhtaç olduğu, kusur durumu ve maluliyet durumuna göre aktüer bilirkişiden alınan raporda, davacının geçici iş görmezlik zararının 17.694,50 TL, kalıcı iş görmezlik zararının 49.099,64 TL, bakıcı giderinin 3.975,12 TL, ulaşım giderinin ise 2481,60 TL olduğu, maddi tazminatın hesabına ilişkin raporun karar vermeye uygun olduğu ve davacının bilirkişi tarafından hesap edilen kalemeler yönünden talebinde haklı olduğu, ancak dilekçesinde talep artırımına esas alınan kalemler haricinde, ayrıca efor kaybına ilişkin talepte bulunduğu, söz konusu talebin ise fazladan talep edildiği, manevi tazminat yönünden ise davacının maluliyeti, kaza tarihi, yaralanmasının niteliği, tarafların sosyal ekonomik durumu, caydırılık ilkesi nazara alındığında 15.000,00 TL manevi tazminatın uygun olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabul kısmen reddine, 17.694,50 TL geçici iş göremezlik, 34.286,61 TL sürekli iş göremezlik, 3.975,12 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 55.956,23 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 2.481,60 TL hastane ulaşım giderinin ve 15.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’ten tahsiline karar verilmiş hüküm davacı vekili ve davalı … Sigorta AŞ vekil tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Müvekkilinin gelirinin yanlış ve hatalı hesaplandığını, müvekkilinin son net ücreti 1.777,00 TL olduğu halde, brüt ücretinin 1647,00 TL kabul edilerek hesaplama yapıldığını, hatalı hesaplamanın hak kaybına neden olduğunu, müvekkilinin hastane ulaşım ve tedavi giderlerinin eksik değerlendirildiğini, müvekkilinin geçirmiş olduğu ameliyatların çokluğu ne sıklıkla hastaneye gittiğinin anlaşılmadığını, müvekkilinin 18 ay iyileşme süreci geçirdiğini, müvekkilinin bu süre zarfından yalnızca 12 kez iğne yaptırmak, pansuman ve dikişlerini aldırmak için hastaneye gideceğinin kabulünün hatalı olduğunu, müvekkilinin belirtilen durumların dışında birçok kez de kontrole çağrıldığını ve ağrıları nedeniyle hastaneye gitmek zorunda kaldığını, ayağından yaralanması nedeniyle yürüyemeyecek olması nedeniyle taksiye binmek zorunda kaldığını, kaldı ki kendisine en az bir yakının da refakat edeceğinin ortada olduğunu, taksi açılış ücretinin güncel tarifeye göre hesap edilmesi gerektiğini, bu yönü ile hesaplamanın hatalı olduğunu, ayrıca müvekkilinin koltuk değneklerinin de kaza için gerekli olup, faturalandırılmamış olsa da giderlere eklenmesi gerektiğini, mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarının da yetersiz olduğunu, müvekkilinin kaza nedeniyle %64 oranında maluliyetinin meydana geldiğini,yürüme güçlüğü çektiğini bu nedenle ömür boyu yaralanmasını hissedeceğini, belirlenen miktarın Yargıtay uygulamalarına uygun olmadığını belirterek kararın kaldırılarak yapılacak inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde; hesaplamanın kaza tarihi itibariyle TRH2010 yaşam tablosuna göre ve % 1,8 oranında teknik faiz uygulanarak hesaplanması gerektiğini, müvekkilinin bu şekilde yapılan hesaplamaya göre 13.193,00 TL ödeme de bulunduğunu ve sorumluluğunun sona erdiğini, mahkemece yapılan hesaplamanın ise hatalı olduğunu, ayrıca hesaplanan özürlülük ölçüt ve sınıflandırılması hakkındaki yönetmeliğe göre yapılması gerektiğini, mahkemece alınan maluliyet raporunun karar vermeye elverişli olmadığını, müvekkilinin geçici iş görmezlik ve geçici bakıcı giderlerinden sorumlu olmadığını, söz konusu talepler bakımından …’nın sorumlu olduğunu, bu nedenle müvekkili aleyhine hükmedilen geçici bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik zararlarından müvekkilinin sorumluluğuna karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı … Sigorta AŞ vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde maddi tazminat talebine ilişkin aktüer birlikişi raporunda esas alınan gelirinin gerçek gelirine uygun olmadığı, ulaşım ve tedavi giderlerinin hatalı hesaplandığı iddia edilmiş ise de; davacının geçici iş göremezlik zararlarının ve sürekli iş görmezlikten kaynaklanan aktif dönem zararlarının hesap edilmesinde, “Asgari Geçim İndirimi” eklenmiş net asgari ücretin nazara alındığı, davacının istinaf dilekçesinde belirtilen ücretin de 2017 yılı brüt asgari ücret miktarı olduğu, bu nedenle aktüer bilirkişi tarafından hesaplamaya esas alınan gelirinin davacının iddia ettiği gelirin net miktarı olması karşısında davacının gelirin düşük belirlendiğine ilişkin istinaf sebepleri yerinde olmadığı gibi, davacı tarafından kaza nedeniyle yaptığı tedavi giderine ilişkin delil sunmamış olması nedeniyle TBK’nın 50/2 maddesi gereğince, davacının geçirdiği kaza kapsamında yapabileceği makul tedavi giderleri adli tıp uzmanı bilirkişi tarafından belirlenerek hakkaniyet ilkesi çerçevesinde belirlenen giderlerin hüküm altına alınmış olmasına, davacının bilirkişi tarafından belirlenen miktarı aşan tedavi gideri yaptığına ilişkin delil sunamamasına göre, davacının tedavi giderlerinin eksik hesaplandığına ilişkin istinaf talepleri de yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin maddi tazminata ilişkin istinaf taleplerine gelince; Olay tarihinde, sigortalı araç sürücüsünün %100 kusuru ile meydana trafik kazası neticesinde, … Üni. Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkalığından alınan 17/04/2018 tarihli rapora göre davacının Çalışma Gücü ve Melekte Kazanma Gücü Kaybı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre %10,2 nispetinde maluliyetinin meydana geldiği, 18 ay iyileşme süresi olduğu ve 3 ay bakıma muhtaç olduğunun tespit edilmesi üzerine, aktüer bilirkişiden alınan raporda hesaplanan geçici iş göremezlik tazminatı, sürekli iş görmezlik tazminatı ve bakıcı giderine göre davalı sigorta şirketinin sorumluluğuna gidilmiştir. Sigorta Şirketi tarafından davacıya dava tarihinden önce 26/04/2017 tarihinde 13.193,00 TL ödemede bulunulmuş olması nedeniyle bilirkişi tarafından yapılan ödeme tarihi itibariyle öncelikle yapılan ödeme ile sigortanın sorumluluğunun sona erip ermediği değerlendirilmemiş ise de, sigorta şirketi tarafından ödemenin %3 maluliyet oranına göre yapıldığının belirtilmiş olmasına göre ödeme miktarının sorumluluğunu karşılayacak miktarda olmadığının açık şekilde anlaşılmış olmasına ve yapılan ödeminin de, hesap tarihine güncellenerek mahsup edilmiş olmasına göre sonuca etkili görülmemiş, Davalı tarafından aktüer hesaplamanın TRH2010 Yaşam Tablosuna göre %1,8 teknik faiz uygulaması yapılarak yapılması gerektiği iddia edilmiş ise de, hesaplamanın davalının yapılması gerektiğini iddia ettiği usulde yapılmış olmasına, davacının hesaplama yöntemine ilişkin bir istinafı olmamasına, hesaplamanın karar tarihindeki Genel Şartlara uygun olmasına ve uygulanan hesaplama yönteminin Yargıtay 17. HD’nin içtihat değişikliği ile kabul ettiği TRH2010 yaşam tablosuna ve “progresif rant yöntemi” uygulanarak yapılacak hesaplamaya göre davalının lehine olmasına göre davalının aktüer bilirkişi raporuna itirazları yerinde görülmemiştir.
Hesaplamada esas alınan maluliyet raporuna yönelik istinaf talebi yönünden ise; istinaf eden davalının sorumluluğunun belirlenmesinde, 2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi, 91. maddesi ile 90 ve 92. maddeleri esas alınır. KTK’nun 91. maddesinde, sigortanın, işletenin sorumlu olduğu zararlarından sorumlu olduğu belirtilmiş iken, 2918 Sayılı Yasanın 90. Maddesinde zararın ve tazminatın belirlenmesinde uygulanacak hükümlere yer verilmiş, 92. maddesinde ise teminat dışı kalan haller düzenlenmiştir.
Bu çerçevede, sigorta şirketi, KTK’nın 85/1 maddesi kapsamında kalan zararlardan, zarar görene karşı (2918 Sayılı Yasanın 92. maddesi sayılan haller hariç) sorumludur. 2918 Sayılı Yasanın 90. Maddesinde, daha önceki düzenlemede “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanunun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” denilerek, zararın ne şekilde belirleneceği belirtilmiş ve “gerçek zarardan” sigorta limiti ile sınırlı olarak sorumlu olan sigorta yönünden ayrım yapılmayarak, farklı hesaplama yöntemi ve zarar belirleme yöntemi kanunda getirilmemişken, KTK’nın 90. Maddesinde 6704 Sayılı yapılan 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilerek, sigortanın sorumluluğun belirlenmesinde, işletenin ve sürücüsünün sorumluluğunun belirlenmesinde esas olan ilkelerden ayrılınmış, sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlemesi açısından, işleten ve sürücüsünün sebep olduğu “gerçek zarar” belirlenmesine ilişkin TBK ve Yargıtay tarafından benimsenen ilkelerin yerine “Genel Şartlarda” kabul edilen hesaplama ve zarar belirlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Böylece sigortanın sorumluluğunda işletenin zararlarından sorumlu olacağı teminat miktarı ile sınırlama yanında, TBK ve Yargıtay içtihatları ile belirlenen “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin hükümlere bağlı kalmaksızın, idareye tazminat hesaplama yöntemini belirleme yetkisi verilmiştir.
6704 Sayılı Yasa ile yapılan bir kısım düzenlemelerin iptali hususunda Anayasa Mahkemesine açılan iptal davasında da, Anayasa Mahkemesi … Karar Sayılı Karar Tarihi 17/7/2020 kararında “Kanunun 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin ‘„.bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda..,” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda… ” İbaresi ve 92. Maddesinin (i) Bendi” başlığı altında incelediği Anayasa Aykırılık Sorunun incelemesinde bu duruma dikkat çekilerek “Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, sigorta şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir. 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı yine farklı olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.” denilerek, ilgili düzenlemelerin iptalinde, somut değerlendirmelerini ortaya koyarak, gerçek zarardan sigorta teminat limiti ile sorumlu olan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, sürücü ve işletenin sorumlu olduğu yöntemden faklı bir değerlendirme yoluna gidilemeyeceği kabul edilmiştir.
Hal böyle iken, Anayasa Mahkemesinin, 6704 Sayılı Yasa ile değişik 2918 Sayılı Yasanın 99. Maddesinde yer alan sigortanın temerrüte ilişkin maddeyi iptal etmemesi nedeniyle, bedensel zararlarda, aranacak maluliyet raporunu idarenin serbestçe belirleyebileceği, Sigorta Şirketinin de poliçe kapsamında, Genel Şartlarda niteliği belirlenen rapor çerçevesinde sorumlu olması gerektiği ileri sürülmekte ise de; Genel Şartlar ikincil norm olup, kanuna aykırı düzenlemeler geçerli değildir. Zorunlu Sorumluluk Sigortasının sorumluluk sınırları kanun ile belirlenmiş olup, Kanunla belirlenen sorumluluk Genel Şartlar ile daraltılamayacağı gibi, Kanun ile belirlenen ve “gerçek zarar” hesabında benimsenen yöntemden ayrık bir düzenleme de getirilemez. Bu durum bedensel zararlarda, maluliyetin belirlenmesi açısından alınacak raporları da kapsar. Kısaca sürücü ve işletenin sorumluluğu açısından, alınması gereken maluliyet raporu hangi niteliğe sahip ise sigortanın sorumluluğu açısından da aynı niteliğe sahip olmalıdır. Daha da somutlaştırmak gerekir ise; sürücü ve işletenin sorumluluğu “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ile belirlendiği bir durumda Genel Şartlarda sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre sorumlu olacağı kararlaştırılamaz. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde de açıklanan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, “gerçek zarar” kriterinden uzaklaşılacağı aşikardır. Bu nedenle 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş olması, Anayasa Mahkemesi tarafından inceleme konusu yapılmayan Genel Şartlardaki düzenlemenin, sigorta yönünden uygulanması gerektiği sonucunu doğurmaz.
Somut olaya bakıldığında, meydana gelen trafik kazası 21/10/2016 tarihinde meydana gelmiş ve davalının sorumluluğu da, 01/06/2015 tarihindeki Genel Şartlar çerçevesinde düzenlenen poliçeden kaynaklanmaktadır. Mahkemece “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde maluliyet raporu alarak 06/12/2018 tarihinde davanın esası hakkında karar vermiştir. Mahkemece raporun alındığı tarihte ve karar tarihinde, sigorta yönünden 2918 Sayılı Yasanın 90. Maddesinindeki Genel Şartlara atıf yapan madde iptal edilmemiş olması nedeniyle Genel Şartlar çerçevesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre rapor alınması gerekir ise de, 2918 Sayılı Yasanın 90. ve 92. Maddesinde Genel Şartlara atıf yapılan maddeler yukarıda bahsi geçen Anayasa Mahkemesi Kararı ile iptal ediliğinden iptal kararı da 09/10/2020 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğinden, iptal kararının devam eden uyuşmazlıklarda da uygulanacak olması karşısında, davalının uyuşmazlıkta “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” uygulanması gerektiğine ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”, “Maluliyet İşlemleri Tespit Yönetmeliği” ile kısmen yürürlükten kaldırılmış ise de, “çalışma gücü ve meslekte kazanma gücünün” belirlenmesinde uygulanan “iş kazası ve meslek hastalığı” oranlarının belirlenmesine yönelik hükümlerin, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan 2013/34 Sayılı Genelgede ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü de 17/09/2015 tarihli 2015/23 Sayılı Genelgesinde de açıklandığı üzere halen yürürlükte olması karşısında, Davacının Maluliyetinin Belirlenmesinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde alınan rapora göre karar verilmesi yerinde görüldüğünden davalının buna ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davalının geçici iş göremezlik ve bakıcı giderleri zararlarından sorumluluğuna yönelik istinaf talebi yönünden de;
6098 Sayılı TBK’nun 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, bedensel zararlar kapsamında sayılmış olup, geçici iş göremezlik zararları da bu kapsamda olduğundan haksız fiil sorumlusundan talep edilebileceği gibi bakıcı giderleri de, tedavi giderleri kapsamında haksız fiil sorumlusundan talep edilebilecek zararlardandır. Davalı tarafından 2918 Sayılı Yasanın 98. Maddesi gereğince geçici iş göremezlik zararlarının ve bakıcı giderlerinin …’nın sorumluluğunda olduğu, ZMMS Genel Şartlarında bu hususun düzenlendiği iddia edilmiş ise de; 6111 sayılı Yasa ile KTK’nın 98. Maddesinde yapılan düzenleme ile ” trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı” belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ödemeleri ile sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmeti dışında kalan bakıcı gideri yasa kapsamı içerisinde bulunmamaktadır. Bu nedenle geçici iş göremezlik zararlarının ve bakıcı giderlerinin TBK’nın 54. maddesi kapsamındaki zararlardan olması ve araç işletenin sorumluluğunda bulunması, kaza tarihinde yasanın 92. maddesinde açıkça sigorta teminat dışında sayılmaması nedeniyle geçici iş göremezlik zararları ve bakıcı gideri davalının sorumluluğundadır. Genel Şartlarda sigorta primine esas alınan bu zararların … sorumluluğunda olduğu belirtilmiş ise de, 2918 Sayılı Yasanın 98. maddesine aykırı şekilde …’nın sorumluluğunda olduğunun düzenlenmesi, davalının geçici iş göremezlik zararlarından ve bakıcı giderinden sorumlu olmadığı sonucunu doğurmaz. Genel şartlar ile sorumluluğu kanun ile belirlenen …’nın, aktarılan prim sebebiyle geçici iş göremezlik ödemesinden ve bakıcı giderlerinden sorumlu olacağına ilişkin düzenleme, … yönünden bağlayıcı olmadığından, zarar görene karşı da ileri sürülemez. Bu nedenle davalının geçici iş göremezlik tazminatından ve bakıcı giderinden sorumlu olmadığına ilişkin istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Davacının manevi tazminata ilişkin istinaf sebeplerine gelince; 6098 sayılı TBK’nnn 56/1. maddesinde yer alan “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” hükmü ile aynı yasanın 51.maddesinde de “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” hükmüne göre, somut olayda olay tarihi, olayın oluş şekli, davalı araç sürücüsünün % 100 oranında kusurlu, davacının kusursuz olması, davacının kaza nedeniyle meydana gelen maluliyet oranı, tarafların sosyal ekonomik durumu, davacının çektiği acı ve duymuş oldukları üzüntünün boyutu, hakkaniyet ve manevi tazminat miktarının bir taraf için zenginleşme aracı, diğer taraf için de yıkım olmaması ilkesi ve davacının uğradığı manevi zarar göz önüne alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarlarının usul ve yasaya uygun bulunmasına göre davacı vekilinin bu nedenle yaptığı istinaf başvurusu da, yerinde görülemiştir.
Buna göre; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, göre; davacılar vekilinin ve davalı … Sigorta AŞ tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin ve davalı … Sigorta AŞ vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacıdan alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalı … Sigorta AŞ alınması gereken 3.822,37 TL nispi istinaf karar harcından, peşin alınan (956 TL+300 TL) 1256,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2566,37 TL harcın davalı … Sigorta AŞ’den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf eden taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
6- Kararın usule uygun olarak taraflara tebliğine,
7-HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nun 361/1-a maddesi gereğince kararın taraf ve vekillerine tebliğinden itibaren İKİ HAFTA İÇERİSİNDE TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 18.03.2021 tarihinde oy birliğiyle ile karar verildi.
……
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.