Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/535 E. 2021/527 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/535
KARAR NO : 2021/527

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/10/2018
NUMARASI : .

.

.

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 18/03/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 02/03/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI;
Davacı vekili, 30.08.2016 tarihinde davalı … şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı . plakalı araç ile davacının yolcu olarak bulunduğu 40 AY 574 plakalı araca çarpması sonucu davacının yaralandığını, davalıya sigorta araç sürücünün tam kusurlu olduğunu, davacının .Spor Yöneticiliği bölümü öğrencisi olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere geçici işgücü kaybı için 500,00-TL, kalıcı işgücü kaybı için 2.500,00 TL olmak üzere toplam 3.000,00 TL tazminatın müştereken ve müteselsilen temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında dava değerini 201.314,61 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili, davalının kazaya karışan aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğunu, davacının davalıya başvuru yapmadan dava açtığını, bu nedenle davanın usulden reddini, Adli Tıp Kurumundan kusur raporu alınması gerektiğini, davacının araçta hatır amacıyla taşındığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; olayın meydana gelmesinde davacının içinde bulunduğu …..plakalı araç sürücüsünün %75, davalı … şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı . plakalı araç sürücüsünün ise %25 oranında kusurlu olduğu, İstanbul ATK 3. İhtisas Kurulundan alınan raporda; davacının %17 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği ve 3 ay süre ile geçici olarak iş gücünden mahrum kaldığının belirlendiği, davacının kaza tarihinden önce… Spor Yöneticiliği bölümü 2. Sınıf öğrencisi olduğu belirtilerek, buna ilişkin öğrenci belgesinin dosyaya sunulduğu, Gençlik ve Spor Bakanlığı Spor Genel Müdürlüğünden, sportif eğitim uzmanı ve sözleşmeli spor eğitim uzmanının alacağı bildirilen maaş ortalaması ve davacının kazadan iki yıl sonra 2019 yılı başında çalışmaya başlayacağı nazara alınarak TRH- 2010 hayat tablosu, %1.18 iskonto oranına göre hesaplama yapıldığı, davacının içinde bulunduğu aracın davalıya sigortalı araç olmadığından hatır taşıması indirimi yapılamayacağı, davacının KTK.nın 88. ve TBK. nın 61 .maddesine dayalı olarak zarara neden olanlardan birisi aleyhinde açarak tüm zararı talep ettiği, davadan önce sigorta şirketine başvuruda bulunulduğu, şirketin 11.11.2016 tarihinde temerrüde düştüğü gerekçesi ile davanın kabulü ile, 201.314,61 TL nin 11.11.2016 temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; KT.nın 97. maddesine göre dava açılmadan evvel usulüne uygun başvuru yapılmadığını, davacı tarafça davalı şirkete yapılan başvuruda maluliyet raporu, İban bilgisi gibi evraklar iletilmediğinden KTK 97. madde uyarınca başvuru şartının usulüne uygun bulunmaması nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, dava haksız fiile dayanmakta olduğundan avans faizi değil de yasal faizin uygulanması gerektiğini, davalının geçici iş göremezlik tazminatı ödemekle yükümlü olmadığını, KTK.nın 90. Maddesinde “(Değişik:14/4/2016-6704/3 md.) Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” .denildiğini, 01.06.2015 tarihli Genel Şartlarda ve 02.08.2016 tarihli değişikliklerde geçici iş göremezlik tazminatının sigorta teminat dışı bırakıldığını, davalının sigortalısının %25 kusurlu olmasına rağmen %100 kusura göre hüküm kurulduğunu, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre hesaplama yapılmamasının hatalı olduğunu, poliçe başlangıç tarihinin 15.12.2015 tarihi olduğunu,. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca da geçici iş göremezlik süresi ve maluliyet oranının Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre hesaplanması gerektiğini, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesi c fıkrası 2.bendinde Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınacağı hükmü bulunduğunu, ancak Adli Tıp Kurumu Raporunda 11.10.2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre maluliyet oranının tespit edildiğini, Hacettepe Üniversitesinden alınan raporda davacının maluliyetinin bulunmadığının belirtilmesine rağmen Adli Tıp Kurumundan alınan raporda %17 oranında maluliyetinin bulunduğunun belirlenmesi nedeniyle raporlar arasında çelişki bulunduğunu, aktüer raporuna karşı itirazlarının dikkate alınmadığını,kabul anlamına gelmemek kaydıyla 22.000 TL. fazla hesaplama yapıldığını, ücret araştırması sonucunda, 15.12.2016 tarihinde Gençlik ve Spor Bakanlığı Spor Genel Müdürlüğü tarafından gönderilen yazıya göre, 2016 yılında sözleşmeli sportif eğitim uzmanının aylık net 2.455,80TL gelir elde edeceğinin belirtildiğini, bu tutarın ilgili dönem bekar kişi için geçerli asgari ücret tutarına oranlandığını ve bu oran bilinmeyen aktif dönemlerde asgari ücrete uygulandığını, hesaplamalarda belgelendirilmiş gelirin kullanılması gerektiğini, işlemiş dönem için ilgili tarihteki AGİ’siz net asgari ücretler esas alındığını, gelecek dönemler için ise 31.12.2018 itibarıyla geçerli olacağı kabul edilen en güncel asgari ücretin 1,9098 katı esas alındığını, bilirkişi raporunda TRH 2010/Erkek Mortalite tablosu kullanılması gerekirken, TRH 2010/Kadın Mortalite tablosunun kullanıldığını, ve tazminatın fazla hesaplandığını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davalı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Davalı … davacı tarafından davadan önce davalı … şirketine usulüne uygun başvuru olmadığını, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; Dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuruyu düzenleyen 2918 sayılı KTK.nın 97. Maddesinde “sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması” gerektiği belirtilmiş bu yazılı başvuruya eklenmesi zorunlu olan ve dava şartı olan başvurunun yapılmamış sayılmasına neden olacak belgeler belirtilmemiştir. Dosya kapsamına göre davacı tarafından dava açılmadan önce, davalının da kabulünde olduğu gibi davacı tarafından sigorta şirketine başvuru yapıldığı anlaşıldığından KTK.nın 97. Maddesinde belirtilmeyen belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle dava şartının yerine getirilmediğine ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
Dava konusu olay 30.08.2016 tarihinde meydana gelmiş, kazaya neden olan aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi 15.12.2015-2016 tarihlerini kapsayacak şekilde davalı … tarafından düzenlenmiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. Maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde…E-….K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
Anayasanın 152. Maddesinde “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.
Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.” düzenlemesi yapılmıştır. Madde metninden de anlaşılacağı gibi somut norm denetimi amacıyla Anayasa Mahkemesine başvuru yapılan hallerde mahkeme Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı ve Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkemenin buna uymak zorunda olduğu düzenlenmiştir. Anayasası’nın 153/5,6 maddesinde “…İptal kararları geriye yürümez. Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre iptal kararının bağlayıcılığı ve ne zaman hukukî sonuç doğuracağı sorununa ilişkin olarak T.C. Anayasası’nın 153./6. maddesinde, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir. (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında; “Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler.” 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da; “Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Ancak Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin 2019/2305 E- 2021/1330 K. 2019/6417 E- 2021/1252 K.sayılı ilamlarında “Dairemizce içtihat değişikliğine gidilerek PMF 1931 tablosu yerine ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH 2010 tablosunun bakiye ömrün belirlenmesinde nazara alınması kabul edildiğinden tazminat hesabı yapılması ilkelerini de gözeten, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.” Şeklinde karar verilerek tazminat hesabında TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınması benimsenmiştir.
Mahkemece davacının….., Beden Eğitimi Ve Spor Yüksekokulu Spor Yöneticiliği Bölümü öğrencisi olduğuna ilişkin davacı tarafından sunulan belge esas alınmış ve davacının mesleğine göre emsal ücretinin araştırılması için gençlik Ve Spor Bakanlığı Spor Genel Müdürlüğüne yazılan yazı cevabında 7/1 derecede 3 yıllık hizmet süresi olan kadrolu sportif eğitim uzmanının ve sözleşmeli sportif eğitim uzmanının maaşları bildirilmiş, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davacının olay tarihinde 2. Sınıf öğrencisi olduğu 2018 yılında mezun olacağı, 2019 yılında çalışmaya başlayacağı kabul edilmiş ve gelirinin Gençlik Ve Spor Bakanlığı Spor Genel Müdürlüğünden gelen yazı cevabına göre asgari ücretin 1.9098 katı olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmış ise de davacının öğrenim gördüğü okuldan öğrenci belgesi mezun olacağı tarihe ilişkin bilgiler sorulmadığı gibi bilirkişi raporunda Gençlik Ve Spor Bakanlığı tarafından bildirilen yazıda sportif eğitim uzmanı olan ve 3 yıllık kıdemli 7/1 Derecedeki memur maaşı bildirilmiş olmasına rağmen davacının mezun olur olmaz bu gelirle işe başlayacağı kabul edilerek hesaplama yapılmış olması nedeniyle kurulan hüküm usul ve yasaya uygun olmadığı gibi eksik inceleme ile hüküm kurulmuştur.
Mahkemece öncelikle davacının öğrenim gördüğü okuldan öğrenci belgesinin ve mezun olacağı tarihin sorulması, ondan sonra gelen yazı cevabına ve davacının öğrenim gördüğü bölüme göre dosyada mevcut belgeye göre spor yöneticiliği bölümü olduğu anlaşıldığından mesleği belirlenerek buna göre çalışabileceği alanlara göre emsal ücret araştırmasının yapılması ve resmi kurumlardan emsal ücret araştırması yapılması halinde okuldan yeni mezun olan kişinin elde edeceği gelirin sorularak belirlenmesinden sonra Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin son içtihatları dikkate alınarak istinafa başvuran davalı yararına usulü kazanılmış haklarda gözetilerek davacının mezun olup iş bulacağı makul süre için asgari ücret düzeyinde, iş bulduktan sonra emsal ücretlere göre gelir elde edeceği kabul edilerek davalının itirazları da dikkate alınarak konusunda uzman bilirkişiden rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden ve bu hususta gerekli olan deliller toplanmadığından davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran tarafca yatırılan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Ankara 3. İcra Müdürlüğünün 2018/14112 esasına yatırılan 323.000,00 TL teminatın yatıran tarafa iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …


Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.