Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/521 E. 2021/593 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/11/2018
NUMARASI : …

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 25/03/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 02/04/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 22.10.2016 tarihinde davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın davacı idaresinde bulunan araca çarptığını, meydana gelen kaza sonucu davacının yaralandığını, geçici ve kalıcı iş göremezliğe maruz kaldığını ve bakıcıya ihtiyaç duyduğu, davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile kazanın meydana geldiğini belirterek HMK.nın 107. maddesi gereğince 1.500,00 TL kalıcı, 2.000,00 TL geçici, 500,00 TL bakıcı giderinin 22.10.2016 tarihinden avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında 5.382,00 TL geçici, 72.459,56 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ile 1.647,00 TL bakıcı gideri olmak üzere 79.488,83 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; olayda sigortalı araç sürücüsünün yönetimindeki aracı ile yerleşim yeri içinde trafik ışığı ile kontrollü kavşağa yaklaşırken daha dikkatli ve tedbirli davranmamakla, kırmızı ışık ihlalinde bulunmakla asli ve tam kusurlu olduğu, davacı sürücünün ise olayın oluşumuna etki eden kusurlu davranışının bulunmadığından kusursuz olduğunun belirlendiği, …, Tıp Fakültesi, Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen raporda; kaza nedeniyle davacının 4 ay süre ile geçici işgöremezlik halinde kaldığı ve kaza dolayasıyla vücut genel çalışma gücünden daimi olarak % 12,1 oranında kayba uğradığı, 1 ay bakıcıya ihtiyaç duyduğunun tespit edildiği, aktüer bilirkişi raporu ile davacının zararının belirlendiği gerekçesi ile 1.647,00 TL bakıcı gideri, 5.382,27 TL geçici iş göremezlik ve 72.459,56 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 79.488,83 TL tazminatın 20.12.2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece Sakatlık Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınmadan davanın kabulüne karar verildiğini, 14.05.2015 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni genel şartlar eki uyarınca maluliyet ve destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken göz önünde bulundurulacak kıstasların değiştirildiğini, 22.10.2016 tarihinde meydana gelen dava konusu olaya ilişkin olarak, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve TBK.nın uygulanması gerektiğini, poliçenin 10.09.2016 tarihinde tanzim edildiğini, poliçe tanzim tarihi ve kaza tarihi dikkate alındığında, olayda 01.06.2015 tarihli zmms genel şartları hükümlerinin geçerli olacağını, ZMSS Genel Şartları A.5.b. maddesi gereğince davacı tarafın geçici iş göremezlik talebinin, bakıcı giderlerinin ve diğer taleplerinin mevcut düzenleme karşısında reddi gerektiğini, sürekli işgöremezlik tazminatı hesaplanırken yeni genel şartların dikkate alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı bakımından davalının herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, 6111 sayılı yasa ve Genel Şartları A.5. b Maddesi uyarınca trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında olduğunu, sağlık giderlerinin sosyal güvenlik kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve güvence hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesi hükmü gereğince sona erdiğini, davacının tedaviye ve dolayısı ile geçici iş göremezliğe ilişkin taleplerinin muhatabının … olduğunu, hatalı maluliyet oranı ile hatalı bir hesaplama yöntemi ile tazminat hesabı yapıldığını, Hazine Müsteşarlığının 05.02.2010 tarih ve 2010/4 sayılı genelgesi uyarınca, aktüer hesaplamalarının Müsteşarlık nezdinde tutulan Aktüerler Siciline kayıtlı aktüerler tarafından yapılması öngörüldüğünü, TRH 2010 Kadın ve Erkek Mortalite Tablolarının, teknik faiz oranlarının kullanılması gerektiğini, bilirkişi hesaplamasına ilişkin bu hususlarında göz önünde bulundurulması gerekmekte iken, Özürlülük oranı yerine Çalışma Gücü ve Meslekte kazanma gücü kaybı oranı esas alınarak hesaplama yapıldığını, bakım gideri taleplerinin trafik poliçesi teminatı kapsamında bulunmadığını, bakıcı giderinin tedavi kapsamında olduğunu, dolayısıyla 6111 sayılı kanun ile bu talepler tedavi gideri kapsamında sayılacağından … tarafından karşılanması gerektiğini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davalı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davalı … şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün neden olduğu kazada davacının yaralandığını belirterek geçici ve sürekli iş göremezlik ve bakıcı gideri talep etmiştir.
Dava konusu kaza 22.10.2016 tarihinde meydana gelmiş, aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi 12.09.2016 tarihinde düzenlenmiştir.
Davalı … şirketinin diğer istinaf nedenlerinin incelenmesinde, davalı 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları gereğince geçici iş göremezlik, bakıcı giderinden sigorta şirketinin sorumluluğunun sona erdiğini ve …’nın sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı KTK.nın 90.maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Şeklindeki düzenleme ve zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatı kapsamına dışına bulunan hallerin düzenlendiği 92/i maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” Şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde …. K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
Anayasanın 152. Maddesinde “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.
Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.” düzenlemesi yapılmıştır. Madde metninden de anlaşılacağı gibi somut norm denetimi amacıyla Anayasa Mahkemesine başvuru yapılan hallerde mahkeme Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı ve Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkemenin buna uymak zorunda olduğu düzenlenmiştir. Anayasası’nın 153/5,6 maddesinde “…İptal kararları geriye yürümez. Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”şeklinde düzenleme mevcuttur.
Ancak Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre iptal kararının bağlayıcılığı ve ne zaman hukukî sonuç doğuracağı sorununa ilişkin olarak T.C. Anayasası’nın 153./6. maddesinde, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir. (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve … K. sayılı kararı). Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve ….sayılı kararında; “Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da; “Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve…. K. sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve …..K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve …K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve ….K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde…. K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. Maddesinde “ Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.”
Bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebilir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85.maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” denilmiştir, aynı kanunun 91. Maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”şeklinde belirtilmiştir. 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi: olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, tüm tedavi giderlerinden değil, sözkonusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi yada özel sağlık kuruluşlarında yapılan sağlık hizmet bedellerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere geçici iş göremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup 2918 sayılı KTK.nın 98. Maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. Maddesinde de sayılan bu zarardan zarar sorumluları KTK.nın 85. Maddesi ve 91. Maddesi gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. Maddesinde belirtilen SGKnın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici işgöremezlik, bakıcı gideri ve tüm tedavi giderleri zararı bulunmadığından ve yasa ile düzenlenmeyen hususun zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden davalı … şirketinin bu yöne ilişkin istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Davalı … şirketi vekili davacının maluliyetinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; Anayasa Mahkemesinin Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacıların zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir. Yerleşik Yargıtay uygulamasında sürekli iş göremezlik tazminatı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplara ilişkin olduğundan, maluliyet oranın belirlenmesinde, 11.10.2008 tarihinden önceki kazalarda Sağlık İşlemleri Tüzüğü ve ekindeki cetvelin esas alınması gerektiği, 11.10.2008 tarihinden sonra meydana gelen kazalarda Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanması gerektiği kabul edilmiştir. Aynı dönemlerde, 06.02.1998 tarihinden itibaren Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ve bu yönetmeliği değiştiren yeni yönetmelikler yürürlükte olmasına rağmen, TBK 54. maddesi kapsamındaki belirlenen çalışma gücünün azalması ve yitirilmesi oranını belirlemeye uygun olmaması, nedeniyle Yargıtay ilgili daireleri tarafından uygulanmamıştır.
01.09.2013 tarihinde ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği yürürlüğe girmiş, yönetmelik ile Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde de düzenlenen, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 25. maddesinde düzenlenen malul sayılma, 28. Maddesinde düzenlenen yaşlılık aylığı bağlanması, 47. Maddesinde düzenlenen Vazife Malullüğü çerçevesindeki uygulamanın ne şekilde yapılacağına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Bu yönetmelik ile Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği tümüyle yürürlükten kaldırılmamış, sadece “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” ile düzenlenen konulardaki hükümler yürürlükten kaldırılmış, meslekte kazanma gücündeki azalmanın belirlenmesine ilişkin maddeler yürürlükten kaldırılmamıştır.
Cismani Zarar nedeniyle Maluliyet raporu, Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin 2. Maddesinde “(1) Bu Yönetmelik; a) 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalıların iş kazası ile meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hâllerinin meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağına,….ilişkin usul ve esasları kapsar.” düzenlemesi ve ilgili yönetmeliğin 22. Maddesinde yer alan “(1) İş kazası veya meslek hastalığı sonucu meydana gelen arızalar sonucunda, sigortalının meslekte kazanma gücünün ne oranda azalacağına ilişkin hesaplama, Meslekte Kazanma Gücü Kayıp Oranı Tespit Cetvellerinde (Ek-3) yer alan A, B, C, D ve E cetvellerine göre yapılır.” düzenlemesi gereğince, “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerinde düzenlenmekte olup bu düzenlemeler Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırılmamış olduğundan halen yürürlüktedir. Nitekim Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin 23. Maddesinde “(1) Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde yer alan; çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler yürürlükten kaldırılmıştır.” denilmiş, ancak iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle maluliyet oranın belirlenmesine yönelik hüküm ve cetvellerin yürürlükten kaldırıldığı belirtilmemiştir.
Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanmasına ilişkin olarak Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan 2013/34 Sayılı Genelgede de “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na dayalı olarak yürürlükte olan “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” 03.08.2013 tarihli ve …. sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmış olup, 01.09.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik ile birlikte; 2011/49 sayılı Genelge çerçevesinde iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin hususlar devam etmekte olup, çalışma gücü kaybı tespitine ilişkin hususlar yeniden düzenlemiştir denilerek, maluliyet oranının tespitinden uygulana gelen iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin olarak yönetmelik hükümlerinin yürürlükte olduğu belirtilerek, bu çerçevede uygulamanın “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine” göre yapılmasının gerekliliği açıklanmıştır. Yine Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü de 17.09.2015 tarihli 2015/23 Sayılı Genelgesinde, iş kazası ve meslek hastalığının rapor düzenlemeye yetkili sağlık kuruluşları tarafından “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine” göre düzenleneceği belirtilmiştir. Bu nedenlerle 01.09.2013 tarihinden sonrası içinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin” iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin düzenlemelerin yapıldığı 17 ve devamı maddeleri hali hazırda yürürlükte bulunması nedeniyle, sürekli iş göremezlik oranının belirlenmesinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre maluliyetin belirlenmesi gerektiğinden davalı vekilinin Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasına ilişkin itirazları da yerinde görülmediği gibi davalı … şirketi tarafından yargılama aşamasında mahkemece alınan maluliyet raoruna itiraz edilmediği gibi Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre rapor alınması da talep edilmemiştir.
Açıklanan nedenlerle Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarih ve … K. sayılı kararı ile 2918 sayılı KTK.nın tazminatın kapsamının zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre belirleneceğine ilişkin düzenlemenin iptal edilmiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerektiğinden ve maluliyet raporunun Yargıtay uygulamalarına göre düzenlenmiş olması nedeniyle hükme esas alınmasında bir isabetsizlik görülmediği gibi ayrıca davalı … şirketi vekili yargılama aşamasında… Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan rapora itiraz etmediğinden HMK.nın 357. Maddesi gereğince yargılamada ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar istinaf aşamasında dinlenemeyeceğinden ve davalı istinaf dilekçesinde tazminat hesaplamasının zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarında belirtilen usule göre yapılmasını talep ettiği, mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda hesaplamanın zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre yapılmış olması nedeniyle davalının talebi ve istinafa başvuran taraf aleyhine değerlendirme yapılamayacağı gözetilerek dosyadaki bilgi ve belgelere hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen tazminatın mahkemece benimsenmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına, göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1.maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.429,88 TL. istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 1.360,00 TL. nın mahsubu ile kalan 4.069,88 TL. harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3- Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 361. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere 25.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.