Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/3347 E. 2022/1328 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: .
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

.

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
.

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2019
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 20/05/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 02/06/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … … … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 11/11/2017 tarihinde meydana gelen ve davalı sigorta şirketine kaza tarihi itibariyle ZMMS poliçesi ile sigortalı otobüsün karıştığı çift taraflı trafik kazası neticesinde aracın içerisinde yolcu olarak bulunan davacının desteği …’ın vefat ettiğini, davacının evlilik birlikleri sona ermiş olmasına rağmen müteveffa destek ile aynı evde birlikte yaşamaya devam ettiğini ve vefatı nedeni ile kendisinin desteğinden yoksun kaldığını beyanla HMK 107/2. m. gereğince değer artırım hakkı saklı kalmak kaydı ile şimdilik 4.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 28.09.2018 tarihli bedel artırım dilekçesi ile toplam 207.964,13-TL destek tazminatının kaza tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tazminini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe teminat limiti dahilinde sorumlu olduğunu, davaya bakmaya yetkili ,,, Ticaret Mahkemesi olması nedeni ile yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, davacının murisi …’ın dava konusu tarfik kazası sırasında otobüste yolcu olarak bulunması ve olayın meydana gelmesinde bir etkisi ve kusuru olduğu iddia ve ispat edilememesine göre kusurunun bulunmadığı değerlendirilerek ayrıca kusur raporu alınmasına gerek görülmediği, aktüer hesap bilirkişi raporunda davacının murisi …’ın hayatını kaybetmesi ve desteğin, davacının boşanmış olduğu eski eşi olması nedeni ile destek zararı talep şartlarının bulunup bulunmadığının hukuki değerlendirmesi Mahkemeye ait olmak üzere kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken TRH-2010 ve %1,8 teknik faiz oranı üzerinden yapılan hesaplama sonucunda davacının davalıdan talep edebileceği destek tazminatı alacağının 207.964,13-TL olduğunun mütalaa edildiği, davacı tanıklarından … ile … ve …’un ayrı ayrı alınan birbiri ile uyumlu yeminli beyanlarında davacı ile müteveffa …’ın evli olduklarını, …’nin uzun yol şoförü olması nedeni ile sürekli olarak yola gidip geldiğini, tarafların boşanmalarına rağmen birlikte yaşamaya devam ettiklerini ve müşterek 2 çocuklarının mevcut olduğunu, evin bakım ve geçimi ile ihtiyaçlarını …’nin karşıladığını bildirdikleri, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu trafik kazasının ve vefat olgusunun 11/11/2017 tarihinde gerçekleştiği, güncel nüfus kayıt örneğine göre davacı ile müteveffa eşi …’ın 19/04/2011 tarihinde kesinleşen karar gereğince boşandıkları sabit ve çekişmesiz ise de; destek olgusunun yerleşik içtihatlar gereğince eylemli destek olgusunu ifade ettiği, kolluk araştırması ve sözkonusu araştırmayı teyit eder mahiyetteki davacı tanıklarının beyanları dikkate alındığında; davacının dava konusu trafik kazası tarihi itibariyle boşandığı ancak aynı konutta birlikte karı-koca hayatı yaşamaya devam ettiği eski eşi olan müteveffa …’ın vefatı nedeni ile kendisinin eylemli desteğinden yoksun kaldığı kanaatine varıldığı, davalı sigorta şirketinin, dava dışı sigortalısı olan otobüs sürücüsünün kusurlu eylemi ile karıştığı sabit olan çift trafik kazası nedeni ile davacının oluştuğu sabit olan destekten yoksun kalma zararını, tanzim ettiği ve kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS poliçe teminat limitleri dahilinde 2918 syılı KTK’nın 85 ve 91.m. gereğince tazminle yükümlü olduğundan bahisle, davacının değer artırım dilekçesi de gözetilerek aktüer hesap bilirkişi raporu doğrultusunda (davalının başvuru tarihinden 8 işgünü sonra 25/07/2017 tarihinde temerrüde düştüğü dikkate alınarak) davanın kabulü ile; dava konusu 207.964,13-TL destek tazminatı alacağının 25/07/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf dilekçesinde; Davanın, davalı şirket tarafından zorunlu trafik poliçesiyle sigortalı aracın karıştığı kaza sonucu, imam nikahlı eşi olduğunu iddia eden davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebiyle ikame edildiğini, itirazları değerlendirilmeden karar verildiğini,
Dosyada mevcut olan nüfus kayıt örneği incelendiğinde; davacının,19.04.2011 tarihinde …’dan boşandığını, boşanmadan sonra …’ın 21.04.2011 tarihinde … ile evlendiğini, davacı ile evliliği bittiği gibi, boşanmadan sonra …’ın başka bir evlilik gerçekleştirdiğini, davacının iddia ettiği gibi, boşanmaya rağmen birlikte yaşamaya devam ettikleri iddiasının gerçeği yansıtmadığını, …’ın … ile evlenmesinin bunun açık bir kanıtı olduğunu, davacı ile müteveffa arasındaki ilişkinin boşanma ile bittiğini, ilk evlilikten doğan müşterek çocuklarının olmasının imamlı nikahlı eş olarak ilişkilerinin devam etmesinin bir kanıtı olmayacağını, … ile yapılan ikinci evliliğin davacı ile … arasındaki ilişkinin bittiğinin, aralarında bir desteklik olmadığının kanıtı olduğunu, davacının … ile aynı konutta yaşadığını kanıtlayamadığını, birlikte yaşadıklarının, ikametgah belgesi, adres bilgisi gösterir fatura gibi evraklar, mernis adresi gibi hususlar ile kanıtlanması gerektiğini, oysa dava konusu olayda, müteveffa başka bir kişi ile evli olduğu gibi, davacı ile birlikte yaşadıklarını gösterir hiçbir evrakın dosyaya sunulmadığını, sadece tanık beyanlarına dayanılarak hüküm kurulmasını kabul etmediklerini, desteklik unsuru bulunmadığını, davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebinin haksız olduğunu, dava konusu olayın iş kazası olduğunu, müteveffa muavin olarak çalışmakta iken olayın meydana geldiğini, nikahlı eşlerin, iş kazası sigorta kolundan bağlanacak gelirin peşin sermaye değeri ile bir kısmını SGK’dan karşılayacaklarını, imam nikahlı kişilere gelir bağlanmadığından, bu kişilerin maddi zararının hesabında TBK’nın 51.. Ve 52. maddeleri uyarınca uygun indirim yapılması gerektiğini (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Esas -2007/289 Karar 2007/8718 T. 28.05.2007 kararı), hesaplamaya esas alınan maaşı kabul etmediklerini, olması gerekenin çok üstünde belirlendiğini, gerçeği yansıtmayan gelir esas alınarak hesaplanan tazminatın hatalı olduğunu, müteveffanın müterafik kusurunun dikkate alınarak, tazminat tutarından indirim yapılması gerektiğini, salt araçta yolcu olmasının kusursuz olduğu anlamına gelmediğini, örneğin alkollü, ehliyetsiz sürücünün aracında yolculuk yapılması; emniyet kemeri kullanılmaması ve dahi kamyonet kasasında, motorsiklette yolculuk yapılması gibi durumların müterafik kusur teşkil ettiğini, dava konusu olayda emniyet kemerinin takılı olduğunu gösterir hiçbir bilgi olmadığını, emniyet kemerinin takılı olmamasının ağır kusur teşkil ettiğini, tazminat tutarında indirim yapılması gerektiğini, hesaplamaların, aktüeryal yöntem ve 1,8 teknik faizle yapılması gerektiğini, zira, peşin ödeme iskontosu olarak her ne kadar %10 arttırım %10 indirim yapılmaktaysa da esasen bu yöntemin yalnızca güncel değer belirlemeye yaradığını, söz gelimi kişinin 2019 daki alacağı gelirin, şuan için kaç TL’ye tekabül ettiğini tespite yaradığını, halbuki tüm bu aylık gelirlerin, toplu ve erken alınarak irat getiri kabiliyetini dikkate almayan bu yöntemin, istatistik bilimi gereklerine uygun olmadığını, hesap raporunda %10 arttırım %10 indirim yapılmaksızın hesaplama yapıldığını, bu nedenle, aktüeryal yönteme göre hesap yapılmak ve teknik faiz kullanılmak üzere dosyanın sicile kayıtlı aktüere gönderilmesi gerektiğini, davanın konusu davacıların gelecekte doğacak zararları olduğundan işbu zararlar için bugünden faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, davalıya trafik sigortalı araçta yolcu konumunda olan desteğin,trafik kazası sonucu ölümü nedeniyle imam nikahlı eşi olduğu ileri sürülen davacı tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse 6098 sayılı TBK’nın 53/3. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. … Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bu nedenledir ki, destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilmek için nikâhlı eş ve mirasçı olmak koşul değildir.
Somut olayda davacı ile desteğin 11.06.1996 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten 1998 ve 1999 doğumlu iki tane çocukları olduğu, bilahare 19.04.2011 tarihinde resmi şekilde boşandıkları, desteğin 21.04.2011 tarihinde … ile ikinci evliliğini yaptığı, …’nın 30.05.2014 tarihinde vefat ettiği, duruşmalarda dinlenen tanıklar, tarafların boşanmalarına rağmen birlikte yaşadıklarını, desteğin bir başkası ile evli olduğu dönemde dahi davacı ve çocuklarının yaşadığı eve gelip gittiğini, evin geçimini temin ettiğini, resmi nikahlı eşin ölümünden sonra sürekli davacı ve çocuklarının yaşadığı eve geldiğini, müşterek iki çocukları olduğunu, desteğin uzun yol şoförlüğü yaptığını, evin iaşesini desteğin sağladığını ifade etmişler, SED araştırmasına verilen cevapta davacı ve desteğin boşanmalarına rağmen birlikte yaşamaya devam ettikleri, evin geçimini desteğin sağladığı, davacının da zaman zaman ev işlerine giderek katkıda bulunduğu belirtilmiştir.
Davacı ve desteğin öncesinde resmi nikahlı eş oldukları, evliliklerinden müşterek iki çocuklarının bulunması, destek ile davacının yaklaşık 15 yıl kadar resmi evliliklerini sürdürdüğü, 19.04.2011 tarihinde resmen boşandıkları, desteğin bir başkası ile evlendiği, tanık beyanlarına göre bir başkası ile evli iken dahi davacı ve çocuklarının yaşadığı eve gelip gittiği, evin iaşesini desteğin sağladığı, desteğin evli olduğu …’nın 30.05.2014 tarihinde vefat ettiği, ondan sonrasında ise davacı ve desteğin sürekli ve düzenli şekilde birlikte yaşamaya devam ettikleri, evin geçimini desteğin sağladığı, bu şekilde müteveffanın, davacıya sürekli ve düzenli şekilde destek olduğu, aralarındaki eylemli destek ilişkisinin kanıtlandığı ve davacı lehine destek tazminatı şartlarının oluştuğu anlaşılmakla davalı sigorta şirketi vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, davacının müteveffanın imam nikahlı eşi olması nedeniyle destek tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmaması, kaza yapan aracın kaza tarihinde geçerli ZMM sigorta poliçesi ile davalı şirkete sigortalı olması nedeniyle tazminattan, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu bulunması, SGK tarafından verilen 21.09.2018 tarihli cevapta desteğin trafik kazası sonucu ölümü nedeniyle hak sahiplerine herhangi bir ödeme yapılmadığının bildirilmesi, desteğin olay anında emniyet kemeri takmadığına ve müterafik kusurlu olduğuna dair dosya kapsamında belge yada bilgi bulunmaması, davalı sigortacının aksi durumu somut şekilde kanıtlayamaması, tazminat hesabında esas alınan gelirin, desteğin SGK hizmet dökümü gözetilerek asgari ücretin 1.389 katı olarak kabulünde bir isabetsizlik bulunmaması, yerleşik Yargıtay uygulamaları gereğince tazminat hesabının TRH 2010 yaşam tablosu ve progressif rant yöntemince yapılması gerekmekte ise de, hükme esas alınan raporda TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz yöntemiyle bulunan tazminat miktarının istinaf talebnde bulunan davalı sigortacının lehine olması, bu yönde davalı lehine oluşan usulü kazanılmış haklar, istinaf edenin sıfatı gözetilerek bu hususa girilmemesi, tazminat hesabında davacı ve dava dışı hak sahiplerinin paylarının gözönünde bulundurulması, davalının temerrüt tarihinden itibaren faizle sorumluluğuna karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmaması ve mahkemenin gerekçesine göre davalı … … … Sigorta A.Ş. vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince (HMK.nın 355 maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … … … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gereken 14.206,02-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 3.551,50-TL nispi harcın mahsubu ile bakiye 10.654,52-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere 20/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.