Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/3322 E. 2022/1030 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/3322 – 2022/1030
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/3322
KARAR NO : 2022/1030

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/06/2019
NUMARASI : 2016/703 Esas 2019/583 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 14/04/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 15/04/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı ve davalı vekilleri tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı …’in 19.03.2016 tarihinde yaya olarak yolun karşısına geçmek istediği sırada plakası alınamayan bir aracın çarpmasına maruz kalarak yaralanarak malul kaldığını, davacıya çarpan aracın olay yerinde durmayarak kaçtığını bu nedenle failin tespit edilemediğini, davacının sitelerde marangoz ustası olarak çalıştığını, davalı sigorta şirketine 01.07.2016 tarihinde tüm evraklar sunulmak suretiyle tazminat talebiyle başvuru yapıldığını, ancak menfi veya müspet bir cevap verilmediğini, kaza sonrası Ankara C. Başsavcılığının 2016/78964 sayılı soruşturma dosyası açıldığını, kazaya karışanların kusur durumunun ve davacının maluliyetinin tespit edilmesini talep ettiklerini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.500,00 TL kalıcı maluliyet zararı, 250,00 TL geçici maluliyet zararı, 150,00 TL bakıcı gideri zararı, 100,00 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi, yol vs. faturalandırılmamış masraf olmak üzere toplam 2.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans-ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu trafik kazasına sebebiyet verdiği iddia edilen plakası tespit edilemeyen aracın varlığının ve trafik kazasına plakası tespit edilemeyen aracın sebebiyet verdiğinin davacı tarafça ispatı gerektiğini, davalı kurumun bakıcı giderleri, geçici iş göremezlik zararı ve tedavi masrafları yönünden herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davacının dava konusu trafik kazasında yaya olup sürücü konumunda olmadığını bu nedenle davalı kurumdan tazminat talep edilebilmesi için kusurunun olup olmadığının ve maluliyetinin tespit edilmesi gerektiğini, davalı kurumun sorumluluğunun teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, dava konusu aracın ticari bir araç olmaması nedeniyle temerrüt faizi talep edilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacıda meydana gelen maluliyet oranının tespiti için dosyanın İstanbul ATK’ya gönderildiği, ATK tarafından hazırlanan 21/05/2018 tarihli rapora göre, %20 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iş göremezlik süresinin 19/03/2016 tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceğinin rapor edildiği, İstanbul ATK’ca düzenlenen raporun 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre hazırlandığı ancak, kazanın 19/03/2016 tarihinde meydana geldiği dikkate alındığında tespitin 30/03/2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde yapılması gerektiğinden davacıda meydana gelen maluliyet oranının tespiti için dosyanın … Üniversitesi ATK’ya gönderildiği, söz konusu ATK tarafından hazırlanan 21/02/2019 tarihli rapora göre, davacının %8 oranında bedensel özrünün bulunduğu, tıbbi iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceğinin rapor edildiği, kusur ve aktüer bilirkişisi tarafından hazırlanan 27/05/2019 tarihli rapora göre, plakası belirlenemeyen aracın kimliği belirsiz sürücüsünün, olayda %75 oranında kusurlu olduğu, davacı yaya …’in olayda %25 oranında kusurlu olduğu, güncel veriler esas alınarak yapılan hesaplama sonucu davacı …’in %25 kusur oranı ile %8 sürekli iş göremezlik oranına istinaden 32.960,83-TL, 9 ay geçici iş göremezlik süresine istinaden 8.781,68-TL olmak üzere toplam 41.472,51-TL olarak hesaplandığının rapor edildiği, davacının 9 ay süre ile geçici iş göremezlik durumunun bulunduğu ve geçici iş göremezlik süresini aşan bakıcı ihtiyacının bulunmadığı anlaşılmakla, kaza tarihi ve poliçe başlangıç ve bitiş tarihleri gözetildiğinde 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Sigorta Genel Şartları uyarınca geçici iş göremezlik, geçici iş göremezlik süresi içerisinde kalan bakıcı ve diğer giderlerden SGK’nın sorumlu olduğu ve yukarıda açıklanan yasal gerekçelerle davalının sorumluluğu bulunmadığından diğer talepler yönünden davanın reddine karar vermek gerektiği gerekçesiyle -Davanın geçici iş göremezlik, bakıcı ve tedavi ve yol masrafları talebi yönünden REDDİNE, -Davanın sürekli iş göremezlik talebi yönünden KABULÜ ile; 32.690,83-TL’nin 22/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalının geçici iş göremezlik tazminatından, bakıcı giderinden ve SGK tarafından giderilmeyen tedavi ve yol masraflarından sorumlu olduğunu, bu hususun Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2012/12603 E., 2013/8356 K. sayılı 04/06/2013 tarihli ilamında da açıkça ifade edildiğini, yerel mahkemece hükmedilen 32.690,83.-TL sürekli iş göremezlik tazminatına “22/07/2016 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine” hükmedilmişse de faizin kaza tarihi olan 19/03/2016 tarihinden itibaren başlatılması gerektiğini, davacı lehine hükmedilen tazminata; kaza tarihi olan 19/03/2016 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, kaldı ki Güvence Hesabına 01/07/2016 tarihinde başvuru yapıldığından davalı yanın temerrüde de düşürüldüğünü belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; başvuru şartının gerçekleşmediğini, eksik evrak ibraz edildiğini dava şartının yerine getirilmediğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık; geçici iş göremezlik zararlarından, geçici bakıcı giderinden ve faturalandırılamayan tedavi ve yol masraflarından davalının sorumluluğu olup, olmadığına ilişkindir.
Davacının zararı ve zararın kapsamı ile bu zarardan davalının sorumluluğu 2918 sayılı KTK ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümleri gereğince belirlenmesi gerekir.
6098 Sayılı TBK’nın 54. maddesinde çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ile kazanç kaybı, tedavi gideri bedensel zararlar kapsamında sayılmıştır. Bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik zararları da bu kapsamda olduğundan, sürücü ve işletenin, zarar görenin bakıcı gideri ve geçici iş görmezlik zararlarından sorumlu olması nedeniyle aracın sigortalı olması halinde 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesi gereğince, sigortanın sorumluluğu da TBK hükümlerine göre belirleneceğinden ve ayrıca bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik zararları 2918 Sayılı Kanunun 92. maddesinde sigorta teminatı dışında tutulmadığından, davacı bu zararlarını davalı sigorta şirketinden talep edebilir. Sigortanın sorumluluğuna ilişkin Genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edildiği gibi, geçici iş göremezlik zararı tedavi gideri niteliğinde değildir. Davalının geçici iş görmezlik ve geçici bakıcı giderlerinden Sosyal Güvelik Kurumunun sorumlu olduğu mahkeme gerekçesinde kabul edilmiş ise de; Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğunu düzenleyen 6111 Sayılı Yasa ile değişik KTK’nın 98. Maddesinde; Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından, trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin karşılanacağı belirtilmiş olup, geçici iş göremezlik ödemeleri ve bakıcı giderleri bu madde kapsamı içerisinde bulunmamaktadır. (Yargıtay 10.H.D.’nin 2016/10172 E. 2019/10217 K. 24.12.2019 Tarihli, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2012/5743-2013/4496 sayılı, 01.04.2013 tarihli ilamı vb.)
Bu itibarla davalı …, zorunlu mali sorumluluk sigortacısı gibi sorumlu olup, kanun ile belirlenen sigortanın sorumluluk sınırları, ikincil norm olan genel şartlar ile daraltılamayacağından, geçici iş göremezlik zararları ve bakıcı gideri teminat kapsamında bulunduğundan, davacının geçici iş göremezlik taleplerinin ve bakıcı giderine ilişkin taleplerinin bu nedenle reddine karar verilmiş olmasında isabet bulunmamaktadır.
Faturalandırılmayan tedavi giderine ilişkin olarak ise, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır, ancak sigortanın SGK tarafından karşılanmayan belgesiz tedavi giderlerinden sorumluluğu devam etmektedir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarında belirtildiği üzere olayın niteliği gereği bütün giderlerin belgelendirilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Ulaşım gideri konusunda belge bulunmasa da, davacının yaralanmasına göre tedavisi tamamlanıncaya kadar hastaneye gidip gelmesi hayatın olağan akışına uygundur. Bu durumda mahkemece doktor bilirkişiden davacının tedaviye gitmesi gerektiği tarihler konusunda rapor alınarak davacının ikamet adresi ile hastanelerin mesafesi, o tarihlerdeki ticari taksi ücretleri v.s. gözönünde bulundurularak makul bir ulaşım giderine hükmedilmesi gerekmektedir. Yine yaralanmaya bağlı olarak yapılması olanaklı bulunan fatura edilemeyen tedavi giderleri yönünden davacının tüm tedavi evrakları incelenerek yaralanma derecesi ve iyileşme süreci de gözetilerek uzman doktor bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre fatura edilmeyen tedavi giderleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme neticesi karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur. (Yargıtay 17. H.D’nin 11.06.2020 tarih 2019/2585 Esas- 2020/3385 Karar, 28.02.2019 tarih 2016/4476 Esas- 2019/2293 Karar, 27.09.2017 tarih 2015/1535 Esas- 2017/8273 Karar, 09.04.2015 tarih 2015/1134 Esas – 2015/5600 Karar ve 12.11.2012 tarih 2012/32523 Esas-2012/12417Karar).
Faiz başlangıcına yönelik olarak ise, Yargıtay 17. HD’nin 2019/4651 esas, 2020/6981 karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, … yönünden faizin başlangıç (temerrüt) tarihi belirlenirken, ilgililerce gerekli belgeler de ibraz edilerek … Yönetmeliğinin 9. 14. ve 15. maddelerinde yazılı biçimde fona başvurulduğu halde ödeme yapılmamışsa başvuru tarihinden itibaren …nın temerrüde düştüğünün kabulü gerekir. Gerekli belgeler ibraz edilmeksizin başvuruda bulunulmuş ya da hiç müracaat edilmemiş ise …nın temerrüdünden bahsedilemeyeceğinden faiz başlangıcının dava tarihi olarak kabulü gerekir.
Diğer taraftan, tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, … Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, … Üniversitesi ve … Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17. HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas – 2020/8874 Karar sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 Esas – 2021/34 Karar sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90.maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümündeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle aktüer raporunda %1,8 teknik faiz tatbik edilmesi doğru görülmemiş ise de, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21/6/2021 tarih ve 2021/2457 Esas, 2021/3304 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, karara esas alınan rapordaki hesap biçiminin davalı lehine olması, davacının istinafının münhasıran reddedilen bakıcı gideri, geçici iş göremezlik ödeneği ve faturalandırılamayan tedavi gideri ile faiz başlangıcına ilişkin olduğundan bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.
Bu gerekçeler ile davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, yukarıda belirtilen şekilde deliller toplandıktan sonra bir karar verilmesi bakımından, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin sair, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesine bu aşamada yer olmadığına karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/06/2019 tarih, ve 2016/703 Esas, 2019/583 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, kaldırma sebebine göre davacı vekilinin sair, davalı vekilinin tüm istinaf sebeplerinin incelenmesine bu aşamada YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar harcının istek halinde taraflara iadesine,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından davacı taraf lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
7-İİK’nın 36. maddesi gereğince Ankara 1. İcra Dairesinin 2019/10602 Esas sayılı dosyasına yatırılan 60.000,00 TL teminatın yatıran tarafa iadesine,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 14/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.