Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/3311 E. 2022/1018 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/11/2019
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 14/04/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/05/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 02.06.2018 tarihinde davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın tek taraflı ve tam kusurlu olarak yaptığı kazada araçta yolcu olarak bulunan kaza tarihinde 11 yaşında olan davacının yaralandığını, malul kaldığını, davalı sigorta şirketine 24.07.2018 tarihinde başvuru yapıldığını, ancak yanıt alamadıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 4.500,00 TL daimi maluliyet, 500,00 TL geçici işgöremezlik tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiş, 12.11.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini daimi işgöremezlik tazminatı yönünden 43.857,92 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, davacının yolcu olarak bulunduğu aracın 02.11.2017-02.11.2018 tarihleri arasında davalı şirkete zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı olup, şahıs başına daimi sakatlık teminatının 360.000 TL olduğunu, davacı tarafından davalı şirkete eksik belge ile başvuru yapıldığından davanın usulden reddi gerektiğini, geçici iş görmezlik isteminin teminat dışı olduğunu, davacının daimi maluliyetinin olup olmadığını varsa derecesini, gerçek zarar ve kusur durumunu ispatlaması gerektiğini, davacının emniyet kemerinin takılı olmaması halinde de belirlenecek tazminattan indirim yapılmasının yasa gereği olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporlarına göre; davalı şirket nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile kayıtlı bulunan ve dava dışı sürücü …’un sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile yaptığı kaza sonucunda araçta yolcu konumunda olan davacının yaralandığı ve vücut genel çalışma gücünden %5 oranında kaybettiği hususunun Adli Tıp raporu ile tespit edildiği, Adli Trafik bilirkişisi tarafından hazırlanan ve dosya kapsamına ve denetime uygun olmakla hükmün tesisinde esas alınan rapor içeriğine göre, gerçekleşen kazada davacının kusursuz olup, davalı sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünün ise %100 oranında kusurlu olduğu, trafik kazası nedeniyle; maluliyet oranı ve kusur oranı, dava açılmadan evvel davacıya yapılan ödeme miktarı göz önünde bulundurularak 43,857,92 TL sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplandığı, buna göre davalı ZMMS sigorta şirketinin davacının oluşan bu zararını gidermekle yükümlü olduğu, davacı vekilince açılan dava ile, davacının geçici iş göremezlik zararına uğradığı ileri sürülmüş ise de; davacının olay tarihinde henüz 11 yaşında olup, gelir getiren bir işte çalışmasının söz konusu olmadığı, henüz okul çağında olduğu, dolayısıyla tedavi müddeti boyunca mahrum kaldığı herhangi bir kazancı da olmadığı anlaşılmakla, davacının geçici iş göremezlik talebinin reddine karar vermek gerektiği, davacı tarafından, davalı sigorta şirketine dava açılmadan evvel 24.07.2018 tarihinde başvuruda bulunulduğu anlaşılmakla, bu tarihin 8 iş günü sonrasına denk gelen 06.08.2018 tarihinde davalının temerrüde düştüğü, kazaya neden olan aracın hususi nitelikte olduğu anlaşıldığından hükmedilen tazminat alacağına yasal faiz işletilmek suretiyle davanın kısmen kabulü ile 43.857,92 TL sürekli maluliyet tazminatının 06.08.2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacının 500,00 TL geçici maluliyet tazminatı talebinin yasal koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı … Sigorta AŞ. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Başvuru şartı eksikliği nedeni ile davanın usulden reddedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, eldeki davada davacı tarafından davalı şirkete her ne kadar başvuru yapılmış ise de, davacı tarafa hasar başvurusu esnasında, ödeme yapılması için gerekli olan “30.3.2013 tarihli ve 28603 sayılı …. Gazete ‘de yayımlanan özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu, mağdura ait son 3 aylık döneme ilişkin ücret belgesi (ve SGK Hizmet Dökümü) ve hak sahibi (ve vekil tazminat ödemesi alacaksa vekile ait) ne ait nüfus cüzdan fotokopisinin” temin edilmediğini, bu belgeler davalı şirket tarafından 17.10.2017 tarihinde davacı taraftan istenmişse de, davacı tarafın kötü niyetli olarak eldeki davayı açtığını, mahkemece bu hususun hiçbir şekilde değerlendirilmediğini ve işin esasına girilerek haksız bir şekilde hüküm kurulduğunu, işbu sebeple istinaf incelemesi neticesinde davanın reddi gerektiğini, aksi kanaatte olunması halinde, tazminat miktarına işletilecek faizin dava dilekçesi ile talep edilen miktar için dava tarihinden; ıslah dilekçesi ile arttırılan miktar için ise ıslah tarihinden itibaren işletilmesi gerektiğini, dava öncesi davalı şirkete usulüne uygun bir başvuru olmadığından, şirketin temerrüde düşmediğini, bu durumda yerel mahkemenin gerekçeli kararında 06.08.2016 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi haksız ve hukuka aykırı olup tazminat miktarına işletilecek faizin dava dilekçesi ile talep edilen kısmı için dava tarihi, ıslah dilekçesi ile arttırılan kısım için ise ıslah tarihinden itibaren işletilebileceğini, davalı şirket aleyhine yargılama gideri ile vekâlet ücretine hükmedilmesinin kabul edilemeyeceğini, davanın huzura getirilmesinde sigorta şirketine atfedilebilecek bir kusur bulunmadığını, usulüne uygun bir başvuruda bulunulması halinde davacıya gerekli ödemenin yapılacağı çok açık olup bu durumun aksine davacı zorunlu başvuru şartının yerine getirmeksizin dava açma yolunu tercih ederek açıkça hukuka aykırı bir tutum sergilediğini, bu sebeple yargılama neticesinde şirket aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, hükme esas alınan maluliyet raporunda hesaplamaya dahil edilen epilepsi sekeli ile kaza arasında illiyet bağı bulunmadığını, ayrıca raporun, tanzim tarihi itibarıyla yürürlükten kalkan yönetmeliğe göre tanzim edilmiş olup rasyonel olmadığını, yargılama aşamasında birçok kez ısrarla belirttikleri üzere; davacı yanın maluliyetinin “Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumuna” göre tespit edilmesi gerektiğini, Hacettepe Üniversitesi’nin maluliyet raporunun, bağımsız medikal firma olan Alerta Kurumsal Sağlık Yönetim ve Danışmanlık Hizmetleri A.Ş. tarafından yapılan davacının maluliyetine ilişkin değerlendirmede; davacının “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliği’ne göre tanzim edilen Hacettepe Üniversitesi Raporu’nda hesaplamaya dahil edilen epilepsi sekeli ile bahse konu kaza arasında nedensellik bulunmadığından ve raporun tanzim tarihi itibarıyla yürürlükte bulunmayan yönetmeliğe göre tanzim edildiğinden rasyonel bulunmadığının tespit edildiğini, anılan tıbbi mütalaa raporunun sunulduğunu, ( 07/09/2019 tarihli tıbbi mütalaa raporu) tıbbi mütalaanın sonuç kısmında ise …’un 2.6.2018 tarihinde geçirdiği trafik kazasına bağlı yaralanması -mevcut belgeler göz önüne alındığında- “Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmeliğine” göre zarar görende fonksiyon kaybına neden olmamaktadır tespitine yer verildiğini, sonuç olarak Hacettepe Üniversitesi’nin raporu ile dosyaya sunduğu tıbbi mütalaa raporu arasında çelişki bulunduğundan bu çelişkinin giderilmesi için dosyanın Adli Tıp Kurumu’na sevki gerektiğini, yerel mahkeme aşamasında defaatle belirtmiş oldukları üzere; hükme esas alınan bilirkişi hesap raporu fahiş derecede hatalı olup hüküm kurmaya elverişsiz olduğunu, 23.09.2019 tarihli Bilirkişi Hesap Raporu’nda yer alan hesaplamanın fahiş hatalar içerdiğini dolayısıyla, bu hesaba dayanarak hüküm kurulmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı …’un 05.03.2007 doğumlu olup olay tarihi olan 02.06.2018 tarihinde 11 yaşında olduğunu, TRH 2010 Erkek tablosuna göre muhtemel yaşam süresinin yaklaşık 63 yıl olduğunu, bu tablo esas alındığında; …’un muhtemel yaşamının 74 yaş hitamına kadar süreceği varsayılmalı böylelikle TRH2010 Erkek tablosuna göre yapılacak hesapta; davacının 74 yaş hitamına kadar hesaplanmasının esas olduğunu, ancak hükme esas alınan Bilirkişi Hesap Raporu’nda, işleyecek pasif dönem hesabı yapılırken, “dönem peşin değer faktörü” formülünün hatalı kullanıldığını, konu raporda davacının yaşamı 74 yaşında son bulması gerekirken davacının zararının, davacının tablonun sonuna kadar yaşayacağı varsayımı ile hesaplandığını, özetle, hükme esas Bilirkişi Hesap Raporu’nda muhtemel yaşam süresinin 74 yaşında sonlanacağı varsayımı göz ardı edilerek ….formülünün kullanıldığını, oysaki, pasif dönem hesaplanırken,…. formülünü kullanarak “Pasif Dönem Peşin Değer Faktörü” hesaplanması gerektiğini, yukarıdaki açıklananların aksine tüm itirazlara rağmen yanlıştan dönülmemesi ve dosyanın bu şekilde karara çıkmış olmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarara dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Eldeki dava (17.12.2018 dava açılmış) açılmadan önce davacı tarafından davalı sigorta şirketine KTK’nun 97 maddesi gereğince 23.07.2018 tarihinde başvuru yapıldığı, başvuru dilekçesi ve eki belgelerin 24.07.2018 tarihinde davalıya tebliğ edildiği, davalı tarafından davacıdan 25.07.2018 tarihli cevabi yazı ile “30.3.2013 tarihli ve 28603 sayılı … Gazete’ de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu, mağdura ait son 3 aylık döneme ilişkin ücret belgesi (ve SGK Hizmet Dökümü) ve hak sahibi (ve vekil tazminat ödemesi alacaksa vekile ait) ne ait nüfus cüzdan fotokopisinin” istendiği anlaşıldığından davalı vekilinin başvuru yokluğuna ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Mahkemece hükme esas alınan 23.09.2019 tarihli aktüer bilirkişi raporunun incelenmesinde, tazminat hesabında ZMMS genel şartlar ekindeki hesaplama yönteminin kullanıldığı, TRH 2010 tablosu ve 1.8 teknik faizin uygulanması ve davacının yaşam süresinin 99 yıl olacağı varsayımıyla yapılan hesaplama neticesinde davacının sürekli işgöremezlik zararının 43.857,92 TL olduğu anlaşılmıştır. 23.09.2019 tarihli tazminat hesabına ilişkin bilirkişi raporuna davalı vekili “muhtemel yaşam süresi ve irat katsayıları” yönünden itiraz ederek, pasif dönem hesabında Yargıtay kararları gereğince gelir olarak asgari geçim indirimsiz asgari ücret kullanılması gerektiğini belirtmiş; mahkemece davalının bu yöndeki itirazları reddedilerek 23.09.2019 tarihli rapor gereğince hüküm kurulmuştur.
Somut olaya bakıldığında, tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi; (kaldı ki eldeki davada davalı vekilinin anılan yönlere ilişkin itirazı da bulunmakta olup) TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010”adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, … Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90.maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle aktüer raporunda %1,8 teknik faiz tatbik edilmesi doğru görülmediği gibi, TRH 2010 Yaşam Tablosu gereğince tespit edilen Muhtemel Yaşam Süresi ve Beklenen Yaşam Süresi kavramları farklıdır. Uğranılan zarardan kaynaklı tazminat belirlenmesinde zarara uğrayanın, muhtemel yaşam süresi TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre tespit edilmek suretiyle bulunan bakiye ömrü esas alınması gerekirken, aktüer raporunda; TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre davacının kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin 99 yıl olacağı varsayımı altında erkek bireyler için muhtemel bakiye ömrün 71,93 yıl olduğu belirlenmiş, ancak tazminat hesabında bakiye ömür sonuna kadar hesaplama yerine muhtemel yaşam süresi olan 99 yaşına kadar hesaplama yapılan raporun mahkemece hükme esas alınması da doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, dosyanın yeni bir aktüer bilirkişiye tevdii ile davalı lehine kazanılmış haklar gözetilerek (tazminata esas gelir, işlemiş ve işleyecek devre, esas alınan asgari ücret yılı başta olmak üzere) davacının muhtemel ve beklenen yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi, bakiye ömrü esas alınarak, % 1,8 teknik faiz uygulanmadan progresif rant tekniği uygulanmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması için rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden; davalı sigorta vekilinin bu yöne ilişkin istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılması ve dosyanın belirtilen gerekçeyle yerel mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.11.2019 tarihli, 2018/923 Esas, 2019/1055 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Dosyanın yeniden yargılama yapılması için yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan istinaf harcının talebi halinde kendisine iadesine,
3-Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan gider avansından varsa artan kısmın karar kesinleştiğinde kendisine iadesine,
4-İstinafa gelen davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince verilecek kararda gözetilmesine,
5-Ankara 4. İcra Dairesinin 2019/16632 sayılı dosyasına yatırılan 77.000,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yapılmasına dair,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 14.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
….
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.