Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/327 E. 2021/525 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/327 – 2021/525
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/327
KARAR NO : 2021/525

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : .
ÜYE : .
ÜYE :.
KATİP : .

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2018
NUMARASI :.

DAVACILAR : 1-.
2-.
3-.
4.
5-.
6-.
VEKİLİ : Av.

DAVALILAR : 1-.
VEKİLİ : Av. .

: 2-.
VEKİLİ : Av. .
3-.
.

VASİ :.
.

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 18/03/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 05/04/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili, davalı …………….. A.Ş. vekili ve davalı…………. A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili, 21.04.2014 tarihinde davalı …………..idaresinde bulunan, davalı………..dına kayıtlı ve davalı sigorta şirketinin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı olduğu aracın yaya……….’e çarparak ölümüne neden olduğunu, araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunu, davacıların müteveffanın anne, baba ve kardeşleri olduğunu, olay tarihinde 19 yaşında ve………….Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümü öğrencisi olan desteğin vefatı nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacı anne ………..ve……………. için ayrı ayrı 1.000,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatı, 500,00 TL cenaze ve defin giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müteveffanın annesi ……….için 60.000,00 TL, babası …………..için 40.000,00 TL, kardeşleri ……., ……….., ……… ve ……… için ayrı ayrı 20.000,00 TL’den toplam 180.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında davacı ……………… için 26.569,17 TL anne ………………. için 34.603,14 TL olarak ıslah etmiş, 18.11.2016 tarihli dilekçesi ile dava konusu kazaya neden olan aracın davalı Bayram Kaya adına kayıtlı ise de ……..A.Ş. tarafından kiralandığını, HMK.nın 124. maddesi gereğince ……….. yerine………. A.Ş.nın davalı gösterdiklerini beyan etmiştir.
Davalı ………. A.Ş. vekili, kazaya karışan ….. plakalı aracın davalıya Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı olduğunu, davacılara davadan önce 28.059,00 TL tazminat ödemesi yapıldığını, davalının kusur oranına isabet eden tazminatı ödediğini, yolun bakım ve onarımından idaresinin kusurlu olduğunu, kusur oranlarının belirlenmesi gerektiğini, savunmuş davanın reddini istemiştir.
………………vekili; davalıya ait ……… plakalı aracın aracı kaza tarihinden önce 25.04.2013 tarihli uzun süreli araç kiralama sözleşmesi ile dava dışı ………..A.Ş.’ne kiralandığını, kaza tarihinde aracın işleten sıfatının B……….. A.Ş. olduğunu belirterek maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ………… A.Ş. vekili; davacı tarafın dürüstlük kuralına uygun hareket etmediğini, taraf değişikliği talebinin reddi gerektiğini, aracın işleticisinin davalı şirket olmadığını, davalının sadece kiracı olduğunu, davalıya husumet yönlendirilmesinin hatalı olduğunu, davalı Bayram Kaya tarafından dosyaya sunulan 20.05.2013 tarihli makine araç kira sözleşmesinin 10. maddesinde “makinenin sebebiyet verdiği her türlü iş kazası için maddi ve manevi sorumluluk mal sahibine aittir. İş güvenliği kurallarına uyulmaması durumunda doğabilecek bütün müeyyideler mal sahibine aittir.” düzenlemesinin bulunduğunu, sorumluğunun Bayram Kaya’ya ait olduğunu, müteveffanın kazanın oluşumunda asli kusurlu olduğunu, manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olmadığını zamanaşımı ve husumet itirazında bulunduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …………..’na usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen savunma yapmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan delillere göre; davacılar vekilinin 21.11.2016 havale tarihli dilekçesi ile HMK.124/3-4 maddesi gereğince ………..A.Ş.nin davalı olarak taraf değişikliği yapılmasını talep ettiği, HMK.124 maddesi uyarınca davacı vekilinin taraf değişikliği talebinin kabulüne, davalı olarak ………… A.Ş.nin eklenmesine karar verildiği, Adli Tıp Kurumu, Ankara Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporda davalı sürücü…….nun %75 oranında, müteveffa yaya ….in %25 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, davacıların müteveffanın ölümü ile destekten yoksun kaldıkları, bilirkişi raporunda davacı………….. için 26.569,17 TL, davacı ………. için 34.603,14 TL destekten yoksun kalma tazminatı belirlendiği, davalı sigorta şirketinin kazaya karışan aracın ZMMS poliçesi sigortacısı olması nedeniyle, davalı ………. araç sürücüsü olması sebebiyle, diğer davalı ……… AŞ.nin ise işleten sıfatı kazanmış olduğundan sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davacı ……. için 26.569,17 TL davacı …..için 34.603,14 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan tahsiline, davacı ……. ile 25.000,00 TL,……için 25.000,00 TL…………. için 10.000,00 TL, ……….. için 10.000,00 TL ….. için 10.000,00 TL, ……………. için 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı Sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 500,00 TL cenaze ve defin giderinin davalılardan tahsiline karar verilmiş, karara karşı davacılar vekili, davalı ………… AŞ. vekili ve davalı ………A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Mahkemece belirlenen kusur oranlarının hatalı olduğunu, Trabzon 1.Asliye Ceza Mahkemesinin……….E -…..K sayılı doyasında davalı sürücünün %100 oranında kusurlu bulunduğunu, Ceza Mahkemesi kararının Yargıtay tarafından onandığını, Mahkemece kusurda hataya düşüldüğünü, davacılar için belirlenen manevi tazminat miktarının tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve meydana gelen olayın yaşattığı elem, üzüntü, tarafların kusur durumları ve zarar ile orantılı olmayıp az olduğunu ileri sürmüştür.
Davalı…A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Mahkemece hatalı hesap raporuna göre karar verildiğini, tazminat hesaplamasında davalı şirketin ödemesinin mahsubundan sonra kalan tutardan müteveffanın kusur oranına göre indirim yapılmış olup, indirim sıralamasının hatalı olduğunu, tazminat hesaplamasının öncelikle şirketin ödeme yaptığı tarihlerdeki veriler kullanılmadan yapılmış olduğunu, ödeme tarihinde eksik ödeme olup olmadığı tespit edilmeden rapor tarihine göre hesaplama yapıldığını, 2015 yılına ait veriler kullanılarak öncelikle hesap yapılması eksik ödeme tespit edilmesi halinde rapor tarihine göre yeniden hesaplanması gerektiğini ileri sürmüştür.
Davalı …… Tic. A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacı tarafça sunulan taraf değişikliği talebine göre 11.04.2017 tarihinde …….’nın davalı konumdan çıkarılarak ……… Tic. A.Ş.nin davaya dahil edildiğini, davaya dahil edilmesinin usule aykırı olduğunu, bu işlemin dava açıldıktan 3 sene sonra yapıldığını, bu arada bilirkişi raporlarının alındığını, tanıkların dinlendiğini, bu işlemelerin davalını yokluğunda yapıldığından hiçbir işlemi kabul etmediklerini beyan ettiklerini, ara karardan rücu edilmesini talep ettikleri halde taleplerinin reddedildiğini, taraf değişikliğinin usule aykırı olduğunu, dürüstlük kuralına uygun hareket edildiğinden veya yanlışlığın haklı bir nedene dayandığından söz edilemeyeceğini, davacının kira sözleşmesinden bihaber olduğu iddiasına dayandığını, ileri sürse de Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi dosyasında sürücü ………nun ifadelerinde belirttiğini, davalı.’nın cevap dilekçesi ile uzun süreli kira sözleşmesinden söz ettiğini, davanın karar aşamasında taraf değişikliğine gidildiğini, hukuki dinlenilme ve savunma haklarının kısıtlandığını, işleten olmadıklarını, kira sözleşmesinin 10. maddesinde makinenin sebebiyet verdiği her türlü iş kazası için maddi ve manevi sorumluluk mal sahibine ait olduğu ve iş güvenliği kurallarına uyulmaması durumunda doğabilecek bütün müeyyideler mal sahibine ait olduğunun düzenlendiğini, aracın sadece kiracısı olduklarını, davanın zamanaşımı süresi içerisinde açılmadığını, 2 yıllık sürenin geçtiğini, kusurun hatalı belirlendiğini, KTK.nın 138. maddesi gereğince bankette yürüyen yayanın asli kusurlu olduğunu, Adli Tıp Kurumu raporunda yolda 5 metre genişliğinde yaya yolu olduğunun belirtildiğini, emniyet şeridinin banket olarak tanımlanamayacağını, taşıt yoluna dahil olduğunu, yayanın KTK. 68. maddesi gereğince sol banketten yürümesi gerektiğini, Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı dosyasında yayanın asli kusurlu bulunduğunu, Adli Tıp Kurumunun tali kusur verdiğini, yayanın gece vakti koyu renk elbise ile sağ şeritten yürüdüğünü, sürücüye verilen %75 kusur oranının kabul etmediklerini, Adli Tıp Kurumu genişletilmiş uzmanlar kurulundan rapor alınması gerektiğini, aktüer raporunu hatalı olduğunu müteveffanın gelirinin asgari ücretten fazla olduğunun kabul edildiğini, müteveffanın ………… Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümü öğrencisi olduğuna dair süresinden sonra dayanılan delille göre ATO ve TMMOB den araştırma yapıldığını, . Elektrik Elektronik Mühendisliği bölümü öğrencisi olduğuna dair dosyaya evrak sunulmadığını, süresinden sonra sunulan delile muvafakat etmediklerini, ATO’dan gelen yazınını yanlış yorumlandığını, TMMOB’den gelen yazının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme tazminattan indirildikten sonra kusur oranına göre bakiye zarar hesabı yapıldığını, önce kusur oranına göre indirim yapılıp sonra ödeme ve faizinin tenzil edilmesi gerektiğini, davacılara verilen payların yüzde üzerinden verilmediğini, yetiştirme giderinin tenzil edilmediğini, üniversite öğrencisi olduğu kabul edilirse üniversite bitirinceye kadar ve askerlik süresince kazancı olmayacağını, kaza tarihindeki asgari ücret yerine 2018 yılı asgari ücretinin esas alındığını davacılar için belirlenen manevi tazminat miktarının fazla olduğunu, vekalet ücretlerinin her davacı lehine ayır ayrı verilmesinin doğru olmadığını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE;
Taraf vekillerinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili davalı ………………… idaresinde bulunan, davalı …………..adına kayıtlı ve davalı sigorta şirketinin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı olduğu aracın yaya ………..’e çarparak ölümüne neden olduğunu belirterek davacı anne ve baba için destekten yoksun kalma tazminatı, anne baba ve kardeşler için manevi tazminat talep etmiştir.
1-Davacılar tarafından dava 10.09.2014 tarihinde açılmış, 22 .05.2015 tarihinde ön inceleme duruşması yapılmış, davacılar vekili tarafından verilen 18.11.2016 tarihli dilekçe ile davalı B……..nın davada taraf olmaktan çıkarılarak HMK 124. maddesi gereğince taraf değişikliğine gidilmiş, aracı kiraladığı ve işleten olduğu belirtilen …… Tic. A.Ş.ne karşı dava yöneltilmesi talep edilmiş, mahkemece taraf değişikliği talebinin kabulü ile davaya davalı ………. Tic. A.Ş. davalı olarak kaydedilmiş, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilerek yargılamaya devam edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 118 ve devamı maddelerinde davanın açılmasından sonra yapılacak işlemeler düzenlenmiş, dava dilekçesinin tebliğinden sonra süresinde verilen cevap dilekçesi ve ikinci dilekçelerin verilmesi halinde dilekçeler aşamasında yapılacak işlemler belirtilmiştir. Dilekçeler aşamasının tamamlanmasından sonra HMK’nun ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyeceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulh veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir, HMK’nun 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, HMK’nun 139. maddesinde ön inceleme duruşmasına davet, HMK’nun 140. maddesinde ise yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.
Davacılar vekili tarafından taraf değişikliği yapıldıktan sonra davanın tarafı haline gelen……….Tic. A.Ş.ne dava dilekçesi tebliğ edilmiş ise de bu davalı yönünden ön inceleme (HMK m.137) ve ön inceleme duruşması (HMK m. 140) yapılmadan yargılamaya devam edilmiştir.
6100 sayılı HMK’de dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra (HMK m. 126-136), ön inceleme ve ön inceleme duruşmasının yapılması gerekir. HMK m. 137/1-2. Mahkemece ön inceleme duruşması yapılmadığından, davalı …….. ön incelemeye bağlı haklarını kullanamamış ve doğrudan tahkikat aşamasından davaya devam edildiğinden bu durum, davalının adil yargılanma hakkı kapsamındaki hukuki dinlenilme hakkına da (HMK m. 27) aykırılık oluşturmuştur. Bu nedenle taraf değişikliği yapılan davalı yönünden, açıklanan usulü işlemlerin yürütülüp, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden davalı ………..Tic. A.Ş.nin bu yöne ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmüştür.
2-Dava konusu kazadan sonra düzenlenen kaza tespit tutanağında havanın yağışlı, yol aydınlatmasının olmadığı görüş mesafesi düşük olan yolda arıza şeridinde yürüyen hem de araç durdurmaya çalışan yayalardan sol tarafta yürüyen…’e aracın çarptığı belirtilerek sürücünün yol ve mahal şartlarına göre hızını ayarlanması nedeniyle kusurlu olduğu, yayanın ise yayalara ayrılmış yol bölümünü kullanması gerektiği belirtilerek kusur verilmiştir. Mahkemece alınan 19.10.2015 tarihli bilirkişi raporunda Asliye Ceza Mahkemesinde sürücüye tam kusur verildiği, çarpma noktası değerlendirildiğinde sürücünün sağ şeridi takiben seyretmesi gerekirken yağışlı ve zemin ıslak yolda bu hususa dikkat etmediğinden asli ve tam kusurlu olduğu, yayanın ise kullanması için ayrılmış yol şeridinde olduğundan kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir. Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesinden alınan 21.05.2018 tarihli raporda ise olay yerinin 7 metre genişlikte 2 şeritli yol olduğu, 3 metre genişlikte emniyet şeridinin bulunduğu, yayanın araca sırtı dönük yürüdüğü, emniyet şeridi yanında işletmelerin önünde 5 metre genişlikte boş alan bulunduğu, ceza mahkemesi dosyasında ve bu dosyada alınan bilirkişi raporlarında sürücünün zorunlu haller olmadıkça şeridinde kalarak seyretmesi gerekirken emniyet şeridi üzerinde yürüyen yaya çarptığı olayda %75 oranında, yayanın ise gece vakti aydınlatmanın olmadığı yolda yürüyüşüne emniyet şeridinin yanında bulunan boş alan üzerinde devam etmesi gerekirken aksine davranışı ile %25 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Trabzon 1. Asliye Ceza Mahkemesinin ………..E- ………….. K. Sayılı dosyasında sanık . hakkında yapılan yargılamada alınan 15.07.2014 tarihli bilirkişi raporunda kazanın gerçekleşmesinde sanığın asli ve tam kusurlu olduğunun belirtildiği kabul edilerek sanığın mahkumiyetine karar verilmiştir.
6098 sayılı TBK’nun 74. maddesi gereğince Ceza Hukuku ile ilişkisinde başlığı altında “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, Ceza Hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmünü içermektedir.
Hukuk hakiminin kural olarak Ceza Mahkemesinin beraat kararı ile bağlı olmadığı ancak aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda tamamen bağlı olacağı gerek öğreti, gerekse de yargısal uygulamada istikrarla kabul edilmektedir.
Hal böyle olunca, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan Ceza Mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.(HGK, 24.12.2014 gün ve 2014/4-846 E., 2014/1091K). Hukuk hâkimi Ceza Mahkemesi kararındaki fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını belirleyen maddi olgularla ve Ceza Mahkemesince verilen mahkûmiyet kararı ile bağlıdır.
Dava konusu olayda mahkemece belirlenen kusur oranı ile Ceza Mahkemesi dosyası ile belirlenen kusur oranları farklı olduğundan hukuk mahkemesi hakimi her ne kadar Ceza Mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de dava konusu olayda olayın oluşuna ilişkin ceza mahkemesi kararı ile belirlenecek maddi vakıa ve bu hususun kusur oranlarına etkisi yönünden Ceza Mahkemesi kararı etkili olduğundan ceza mahkemesi kararının kesinleşip kesinleşmediği belirlendikten sonra konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi heyetinden Ceza Mahkemesi tarafından belirlenen maddi vakıa ve diğer hususlarda dikkate alınarak kusur oranlarının belirlenmesi için ayrıntılı, denetime uygun ve gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden tarafların bu yöne ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmüştür.
3-Davacıların desteği …………in olay tarihinde …………Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencisi olduğu ve 2019 yılında mezun olacağı kabul edilerek buna göre tazminat hesabı yapılmış ise de desteğin öğrenci olduğu üniversiteden öğrenci olup olmadığı ve mezun olacağı tarih sorulmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
TMK’nun 327. maddesinde “Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır.” denilmektedir. Her baba ve annenin çocuğunu belli bir yaşa kadar büyütmek, yetiştirmek ödevi olup çocuğun ölümü nedeni ile artık yapılması gerekmeyecek yetiştirme giderlerinin belirlenecek destekten yoksun kalma tazminatından düşülmesi gerekmektedir.
Somut olayda destek her ne kadar 19 yaşında ise de vefat tarihinde üniversite öğrencisi olduğu belirtildiğinden üniversite eğitim süresinin sonuna kadar baba ve anne çalışıyor ise anneden yetiştirme gideri mahsubu yapılmadan hesaplanan tazminata hükmolunması doğru değildir.
Bu durumda Mahkemece, desteğin üniversiteden mezun olup işe başlama zamanına kadar geçecek süre, askerlik yapacağı dönem ve üniversite eğitiminin sonuna kadar yapılacak yetiştirme giderleri de değerlendirilerek, bu duruma göre tazminat hesaplanması yapılması hususunda rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
4-Davacı anne ve baba tarafından dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılarak bir miktar tazminat alınmış olmasına göre ödemenin ödeme tarihinde zararı karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi için ödeme tarihi verileri dikkate alınarak hesaplama yapılması ödeme ile zararın karşılanmadığının tespiti halinde rapor tarihi verilerine göre hesaplama yapılarak ödenen miktarın yasal faiz ile güncellenerek destek zararından düşülmesi gerektiği halde bu hususa ilişkin bir değerlendirme yapılmamış olması doğru olmadığı gibi aktüer bilirkişi tarafından belirlenen tazminattan önce tarafların kusur oranına isabet eden miktar belirlenerek ondan sonra yapılan ödemenin güncellenmiş hali ile mahsubu gerekirken önce ödeme mahsup edilip sonra kusur oranına göre indirim yapılması doğru değildir.
5-6098 sayılı TBK.nın 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yargıtay’ın 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hâkimin takdirine bırakılmış ise de hâkim; Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözeterek, hukuk ve adalete uygun hak ve nesafet kurallarına göre uygun miktarda tazminat takdir etmesi gerekmektedir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların değerlendirilmesi gerekir. Hakim manevi tazminata hükmederken; tarafların kusur durumu, kusur derecesi, ekonomik ve sosyal durumları, zarar ile olay arasındaki illiyet bağı, olayın tarihi, olayın ağırlığı, olay tarihindeki paranın satın alma gücü, davacı sayısı gibi hususlar dikkate alınarak davacılar için zenginleşme, davalılar için yoksulluğa neden olmayacak şekilde belirlenmelidir.
Mahkemece davacılar için manevi tazminat belirlenirken tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının dikkate alınması gerektiğinden tüm tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının belirlenmesi olayın oluşu, sürücünün ehliyetsiz olması, davalı şirket tarafından ehliyetsiz sürücünün araç sürücüsü olarak çalıştırılması gibi hususlar ve tarafların kusur oranlarının belirlenmesi için bilirkişi raporu alındıktan sonra tekrar değerlendirilerek yeniden manevi tazminatın belirlenmesi gerektiğinden tarafların manevi tazminata yönelik ve itirazları da yerinde görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekili, davalı…….. Tic. A.Ş. vekili ve davalı ……. A.Ş. vekili davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yatırılan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece Mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.maddesi gereğince KESİN olmak üzere 18.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

.
Başkan.

.
Üye .

.
Üye .

.
Katip.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.