Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/3236 E. 2022/1377 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/10/2019
NUMARASI : ….
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 26/05/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 26/05/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … … AŞ vekili, davalı … … vekili, davalı … …, davalı … vekili ve davalı … tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 27.07.2012 tarihinde … plakalı araç ile … plakalı aracın çarpışması neticesi savrulan aracın kaldırımda yaya olarak bulunan müvekkili …’e çarptığını, trafik kazası neticesinde müvekkilinin geçici ve kalıcı iş göremezliğe maruz kaldığını, her iki araç sürücüsünün de kazadan sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla 50,00 TL geçici iş göremezlik, 50,00 TL daimi iş göremezlik olmak üzere toplam 100,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili kurumdan 26.11.2014 tarihinde tazminat aldığını, davacının başkaca alacağının kalmadığını, davacının ibraname imzaladığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçedeki teminat ile sınırlı olduğunu, davacı tarafın ticari temerrüt faizi talebinin haksız olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek aleyhlerine açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … vekili cevap dilekçesinde; öncelikle yetki itirazında bulunduklarını, davacıya müvekkili kurum tarafından 26.04.2017 ve 26.12.2014 tarihinde tazminat ödendiğini, davacının başkaca alacağının kalmadığını, davacının ibraname imzaladığını, bakıcı giderlerinin teminat dışı olduğunu, kusur dağılımının tespiti için alanında uzman bilirkişi heyetince rapor hazırlanması gerektiğini, davacının SGK’dan rücuya tabi bir ödeme alıp almadığının tespit edilmesi gerektiğini belirterek aleyhlerine açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davacıya … … tarafından 2 yıl önce ibraname karşılığı ödeme yapıldığını, bu nedenle davacının alacağının zamanaşımına uğradığını, aracı tamir ustasına verdiğini ve kazanın bu sırada meydana geldiğini, davanın …’a ihbar edilmesi gerektiğini belirterek açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
Davalı …; cevap dilekçesi vermemiştir.
Davalı … …; cevap dilekçesi vermemiş, ıslah dilekçesine karşı zamanaşımı definde bulunmuştur.
Davalı …, cevap dilekçesi vermemiş, ön inceleme duruşmasındaki beyanında asıl kusurlu aracın kazaya karışan diğer araç olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 27.07.2012 tarihinde davalı … (…) … şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı … plakalı araç ile kaza tarihinde sigortası bulunmayan … plakalı aracın çarpışması sonucu araçların savrularak kaldırımda yaya olan davacıya çarpması sonucu davacının Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/40 esas sayılı dosyasında alınan maluliyet raporunda %13,1 malul olacak şekilde yaralandığı, kaza nedeniyle tıbbi iyileşme süresinin 9 ay olduğunun tespit edildiği, bu durumda davacının kalıcı maluliyete ilişkin zararını, geçici iş göremezliğe ilişkin zararını davalı … şirketlerinden isteyebileceği, davacının zararlarının ayrı ayrı teminat kapsamına alındığı, meydana gelen kazada Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/40 esas sayılı dosyasında alınan kusur raporunda davalı … (…) Sigortaya sigortalı … plaka sayılı araç sürücüsü davalı …’un %25 kusurlu olduğu, kaza sırasında … poliçesi bulunmayan ve davalı … … sorumluluğunda bulunan … plaka sayılı araç sürücüsü davalı …’nın %75 kusurlu olduğu, davacı yayanın kusurunun bulunmadığının tespit edildiği, mahkemece alınan aktüerya bilirkişi raporunda davacıya yapılan ödemelerin güncellenerek indiriminin sağlanmasından sonra davalı … …’ndan geçici sürekli iş göremezlikten kaynaklanan bakiye tazminat alacağının 58.481,48 TL olduğu, davalı … … A.Ş.’den bakiye tazminat alacağının 3.375,50 TL olduğunun tespit edildiği, gerekçesiyle davanın KABULÜNE, 61.856,98 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının davalı … Hesabından dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile, davalılar … ve …’den kaza tarihi olan 27.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile, davalılar … … ve …’tan kaza tarihi olan 27.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile, davalı … …’dan dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … … AŞ. vekili istinaf dilekçesinde; müvekkil şirket tarafından davacı yana yapılan ödemeler ve davacı yanın imzalamış olduğu ibraname dikkate alınmadan karar verildiğini, davacıya 26.12.2014 yılında 3.582,00-TL, 26.04.2017 yılında 12.085,00-TL, ödeme yapılmış olup, bu ödemelerin bilirkişi hesap raporu tarihinde güncellenmiş tutarının toplamda 20.580,30-TL olduğu ifade edilmesine rağmen, yerel mahkeme tarafından hüküm kurulurken, hesaplanan tutarın tamamı yönünden müvekkil şirket aleyhine hüküm kurulduğunu, davaya konu trafik kazası sonucunda davacının SGK’dan rücuya tabi tazminat alıp almadığı hususunun araştırılmadığını, geçici iş göremezlik ve bakıcı giderlerinden sorumlulukları bulunmadığını, temerrüdü söz konusu olmayan müvekkil şirket aleyhine ancak dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilebileceğini, kazaya karışan araçlar özel otomobil olduğundan müvekkil şirketin avans faizi ödemekle yükümlü olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … … vekili istinaf dilekçesinde; … Trafik Kanunu’nun 111. maddesi ”Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” hükmüyle belirlenen hak düşürücü sürenin dava tarihi itibari ile dolduğunu, davacıya davadan önce yapılan ödeme sonucunda müvekkil kurumun 26.11.2014 tarihinde ibra edildiğini, davanın ise 2017 yılında ikame edildiğini, hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle davanın reddi gerektiğini, Ankara İl Sağlık Müdürlüğü tarafından düzenlenen maluliyet raporuna göre, davacının başvuru konusu trafik kazası nedeniyle meydana gelen maluliyet oranının %5 olduğunun tespit edildiğini yargılama aşamasında %13,1 üzerinden hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, müvekkil kurumun ZMS sigortasını yaptırmamış aracın kusur oranı ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, müteselsil sorumluluk tesis edilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … … istinaf dilekçesinde; daha önce ıslah dilekçesine karşı dilekçe sunduğunu, zamanaşımı itirazında bulunduğunu, kendisine ait aracı kullanan sürücüye % 25 kusur verilmiş iken kendisinin müteselsilen sorumlu tutulamayacağını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; davacının davadan önce … Hesabına başvurduğunu, tazminat bedelinin davacıya … … tarafından ödendiğini, davacının bu bedeli kabul ederek kurumu ibra ettiğini, bu ödemelerin üzerinden 2 yıldan fazla bir süre geçtiğini, hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle davanın reddi gerektiğini, müvekkilin kusur oranı ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, yargılama aşamasında belirlenen tazminat üzerinden müşterek ve müteselsil sorumluluk tesis edilmesinin hatalı olduğunu, davalı …’in, adına kayıtlı 1998 model … marka ve … plaka sayılı aracı 25.07.2012 tarihinde yeğenine hediye olarak aldığını ve arabanın eski tarihli olması sebebiyle ufak tefek arızalarının giderilmesi amacıyla 26.07.2012 tarihinde öğlen saat 12:00 civarında … (TC: ……) isimli adresi “…” olan araba tamir ustasına teslim ettiğini, aynı gün … isimli şahsın arabasıyla kaza yaptığını öğrendiğini, tamir ustası …’ın Bk. 66’ya göre tüm bu zararlardan sorumlu olduğunu, müvekkilin … hesabına ödeme yaptığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı …; kusura itiraz ettiğini ve müteselsilen sorumlu tutulamayacağını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve istinaf edenin sıfatına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava; trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK’nun 111. maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir.
Somut olayda, her ne kadar 14 Kasım 2014 tarihli ibraname imzalanmışsa da, ibranamenin altına davacı vekili tarafından el yazısıyla “fazlaya ilişkin dava ve talep haklarımız saklı olmak üzere” şeklinde ihtirazi kayıt konulup imzalandığı gözetilerek mahkemece yargılamaya devam edilip taraf delilleri toplanarak ödeme de dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, Mahkeme kabulü yerinde bulunmuş olup, bu yöne ilişkin istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 13/03/2018 tarih ve 2015/8203 Esas, 2018/2286 Karar sayılı ilamı)
Müteselsil sorumluluk konusunda ise, 2918 sayılı … Trafik Yasası’nın 88. maddesinde zarar verenlerin birden fazla olması halinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” düzenlemesi yapılmış, yine TBK 61. maddesinde; “Dış ilişkide, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” denilmiş, 62. madde de ise “Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.” düzenlemesi ile birden çok kişi aynı zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır.
Türk Borçlar Kanunun müteselsil borçluluk ve dış ilişkide borçluların sorumluluğu başlıklı 163. maddesinde; “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder” denilerek zarar verenlerin zarar görenlere karşı sorumluluğunun kapsamını düzenlemiştir. Buna göre, zarar gören tazminatın tamamını dilediği takdirde zarar verenlerin hepsinden talep edebileceği gibi, bir kısmından veya sadece birinden de talep edebilir. Burada yasa koyucu zarar görene, tazminatın tamamının zarar verenlerden yalnız birine karşı ileri sürebilmesi imkânı sağlamıştır. Zarar verenlerden biri tazminatın tamamını ödediği takdirde borç ortadan kalkar, dolayısıyla zarar gören öyle bir halde artık diğer zarar verenlerden tazminat talep edemez. Bu nedenle kusursuz zarar görenin zarardan sorumlu olanların birinden, bir kısmından ya da hepsinden zararın tamamını talep etmesi durumunda davalı zarar veren, tazminatın diğer zarar verenlerden talep edilmesi gerektiğini ya da kusuru kadar sorumlu olması gerektiğini ileri süremez. Müteselsil sorumluluk, kanundan doğan bir sorumluluk türü olup müteselsil sorumluların birinden talepte bulunan hak sahibinin, tüm ilgililer bakımından müteselsil sorumluluğa dayandığını ifade etmesine de gerek yoktur. Müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, yaya olan davacının kazanın oluşumunda kusurunun bulunmamasına göre, zararın tamamını, isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebilir. Ancak TBK’nın 163. maddesinde belirtildiği gibi alacaklının borcun tamamını veya bir kısmının ifasını dilerse borçluların hepsinden dilerse yalnız birinden isteyebileceği düzenlenmiş olmasına göre, tazminatın davalılardan tahsilini isteyen davacının borcun tamamının talep edildiğini açıkça belirtmesi gerekir.
Somut olayda, yaya olan davacının zararını kazaya karışan araçların sürücüleri, malikleri, … şirketlerinden müşterek müteselsil tahsilini talep etmiş olup, hükmün müşterek müteselsil sorumluluk ilkesi gereğince kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Zamanaşımı hususunda ise, davalı … … tarafından ıslaha karşı zamanaşımı defi’nde bulunulduğu anlaşılmaktadır. 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrası uyarınca ceza zamanaşımının uygulanması gerekmektedir. Buna göre birden fazla kişinin yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nın 89/4. maddesinde düzenlenen ve taksirle yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; kaza tarihi 27.07.2012 tarihinden ıslah tarihi olan 8/1/2019 tarihine kadar 8 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı …’in işleten olmadığına ve aracının tamir için bıraktığına ilişkin istinaf sebeplerine gelince; kısa süreli basit onarım, deneme sürüşü gibi durumların araç sahibi gerçek işletenin sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde fiili hakimiyetin tamir servisine geçtiği anlamına gelmeyeceği (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22.09.2006 tarih ve 2005/825 Esas, 2006/9145 Karar sayılı ilamı) ve davalı tarafından bu yöne ilişkin hiçbir delil sunulmadığı gibi kendisinin de kısa süreli tamirat için tamirhaneye bıraktığını belirttiği anlaşılmakla bu yöne ilişkin istinaf sebeplerine de itibar edilememiştir.
Yine, tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK’nın 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hâkim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar …, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, …’nca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Bu itibarla, somut olayda hükme esas alınan aktüer raporunda tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle aktüer raporunda %1,8 teknik faiz tatbik edilmesi doğru görülmemiş ise de, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21/6/2021 tarih ve 2021/2457 Esas – 2021/3304 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, karara esas alınan rapordaki hesap biçiminin davalılar lehine olması ve aleyhe hüküm kurma yasağı gereği tazminat hesap biçimi kaldırma sebebi yapılamayacağından bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.
Davalı … …, maluliyet oranlarına yönelik istinaf talebinde bulunmuşsa da çelişki bulunmadığı, değişik oranların farklı yönetmelik hükümlerinin uygulanmasından kaynaklandığı anlaşılmakla, bu yöne ilişkin istinaf sebeplerine itibar edilmemiştir.
Faiz türü ve başlangıcına ilişkin olarak, davalı … … AŞ vekili, dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken avans faize hükmedilmesinin isabetsiz olduğunu belirtmiş olup, aracın ticari araç niteliğinde olduğu ve dava tarihinden itibaren faize hükmedildiği anlaşılmakla bu yöne ilişkin istinaf sebeplerine de itibar edilememiş istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Davalı … … AŞ vekili, davalı … … vekili, davalı … …, davalı … vekili ve davalı …’un istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
II-İstinaf talebi reddedilen davalı … … AŞ. yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.225,45 TL karar harcı peşin olarak alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
İstinaf talebi reddedilen davalı … … yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.225,45 TL karar harcından peşin alınan 1.012,00 TL + 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.169,05 TL harcın davalı … Hesabından alınarak hazineye gelir kaydına,
İstinaf talebi reddedilen davalı … yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.225,45 TL karar harcından peşin alınan 1.056,37 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.169,08 TL harcın davalı Hasan Yetimden alınarak hazineye gelir kaydına,
İstinaf talebi reddedilen davalı … yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.225,45 TL karar harcından peşin alınan 1.057,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.168,45 TL harcın davalı …’tan alınarak hazineye gelir kaydına,
İstinaf talebi reddedilen davalı … … yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.225,45 TL karar harcından peşin alınan 1.056,37 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.169,08 TL harcın davalı … …’dan alınarak hazineye gelir kaydına,

IIl-İstinafa gelen davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Vll-Başvuran tarafça yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısım var ise HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Vlll-Karar tebliği ile harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 26/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.