Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/3190 E. 2022/1107 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/3260 – 2022/1023
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/3260
KARAR NO : 2022/1023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/05/2019
NUMARASI : 2016/633 Esas 2019/531 Karar

DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAHİLİ DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 14/04/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 15/04/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar ve davalı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 02/04/2016 tarihinde … idaresindeki … plakalı araçta yolcu olarak bulunan davacıların desteği ve murisi …’ın çift taraflı yaralamalı ve ölümlü trafik kazası sonucu yaşamını yitirdiğini, …’ın ölmeden önce aynı evde birlikte yaşadığı eşi … ve kızı …’ın fiili destekten yoksun kaldığını, …’ın asli kusurlu olduğunu ve aracın sigortasız olduğunu, güvence hesabına başvuru yapıldığını, ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürüp fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatının avans faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiş, 08/04/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini 123.135,18 TL’ye çıkarmış, yargılama sırasında aynı kazaya karışan … plaka sayılı araç sürücüsü …’ın da davaya dahil edilmesini istemiştir.
Davalı …vekili cevap dilekçesinde, aracın sigortasız olduğunu, ancak olayda davacılar murisinin de müterafik kusuru bulunduğunu, sürücü …’ın alkollü olduğunu bildiği halde araca bindiğini, zarar ile kusur arasında illiyet bağının ispatı gerektiğini, güvence hesabının sorumluluğunun limit ve kusurla sınırlı sorumluluk olduğunu, SGK’den yapılan ödemelerin tazminat hesabından düşülmesi gerektiğini, dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini, davacılardan Derya’nın reşit olduğunu, desteklik durumunun bulunmadığını, 01/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren genel şartlar çerçevesinde hesap yapılması gerektiğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili cevabında; kaza ile ilgili Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/380 esas sayılı dava dosyası ile ceza yargılamasının devam ettiğini, bu dosyada kazaya karışan diğer aracın sürücüsü …’ın da sanık sıfatı ile yargılandığını, kazaya karışan diğer aracın sürücüsü …’ın da davalı sıfatı ile davaya dahil edilmesi gerektiğini, davalı müvekkili ile müteveffa …’ın arkadaş olduklarını, iddia edildiği gibi bir taşıma sözleşmesinin bulunmadığını bildirerek açılan davanın reddine, kazaya karışan … plakalı aracın sürücüsü …’ın da davalı sıfatı ile davaya dahil edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, kaza tarihi 02/04/2016 itibarı ile sorumluluğun 01.06.2015 yani trafik kazasından önce yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’na göre belirleneceği, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları A.3. maddesine ve A.5. maddesinin (ç) bendine göre, üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla destek zararlarının, destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı kapsamında olduğu, Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesinde kusur yönünden Ankara Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesine gönderilmiş, 26/04/2017 tarihli raporda; “sürücü …’ın tali kusurlu olduğu, sürücü …’ın asli kusurlu olduğu”nun bildirildiği yine aynı mahkemede Ankara ATK 1. İhtisas Kurulundan alınan 06/10/2017 tarihli raporunda; “…’ın 02/04/2016 tarihinde maruz kaldığı trafik kazasına bağlı yaralanmasıyla ölümü arasında illiyet bağı bulunduğunun” bildirildiği, somut olayda, davacı …’nin desteği …’nin davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile ışık kontrollü kavşakta “kırmızı” fasılalı ışıkta seyrine göre sağından gelen “sarı” fasılalı ışıkta geçiş yapan …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araçla çarpıştıkları, desteğin trafik kazasında ölmesi sonucu destekten yoksun kaldığı iddiası ile davacının davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunduğu, davalının müterafik kusur savunmasının da değerlendirildiği, destekten yoksun kalma tazminat ödemesi için ölenin alkollü olduğunu bilerek aracına bindiği sürücünün kullandığı araç ile seyahat etmesi nedeniyle müterafik kusurlu olduğu, kusur indiriminin yerleşik Yargıtay kararları doğrultusunda %20 oranında yapılmasına karar verildiği, (davacı … için kabul edilen 101.670,64 TL’nın %20’si oranında müterafik kusur indirimi yapıldığı) Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinden kaynaklanan indirim yasadan kaynaklandığından bu indirim nedeni ile davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmediği gibi olayda hatır indirimi yapılmasına da yer olmadığı, davacılardan Derya’nın ölmeden önce desteğin bakım ve gözetimi altında olmadığı en azından yaşı ve sağlığı itibariyle bakım ve gözetimi altında olmasına gerek olmadığı değerlendirildiğinde, davacı …’nın bu duruma yönelik herhangi bir belgeyi dosyaya sunmadığı anlaşılmakla davacı … bakımından destekten yoksun kalma tazminatının reddine karar verilmesi gerektiği, bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah edilen davacı …’ın davasının kabulüne, davadan önce davalı …temerrüde düşürüldüğünden temerrüt tarihi olan 21/07/2016 tarihinden itibaren aracın özel araç olması nedeniyle yasal faizi ile birlikte bu davalıdan tahsiline, kaza tarihinden itibaren başlayan yasal faiziyle birlikte davalı …’dan tahsiline karar verilmesi gerektiği, öte yandan, dahili dava yolu ile kimseye davada taraf sıfatı kazandırılamayacağı, dahili davalı yapılan … hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gözetildiğinde bu kişi leh ve aleyhine hüküm kurulmadığı gerekçesiyle Davanın KISMEN KABULÜNE, 81.336,51 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan tahsili ile davacı …’ye ödenmesine, (davalı sürücü … yönünden kaza tarihinden itibaren, davalı …yönünden temerrüt tarihi olan 21/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline), Davacı … yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı … yönünden açılan davanın REDDİNE karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde, sorumluluğun kaza tarihine göre belirlendiği, Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesi dosyasının kusur belirlemesine uygun şekilde karar verildiği, …’ın desteğinden yoksun kalan … yönünden maddi tazminat hesabı yapıldığını, bu anlamda dosyaya alınan rapor ile yapılan hesapta …’ın %75 kusurlu olduğunu, ancak müteveffanın da müterafik kusuru bulunduğu bu sebeple %20 indirime gidildiğini, Yerel Mahkemece … yönünden verilen ret kararının usul ve yasaya olduğunu, diğer davacı … yönünden verilen kısmen kabul kararı usul ve yasaya aykırılık teşkil etmekte olup, kararın kaldırılması ve yeniden yargılama yapılarak reddi yönünde karar verilmesi gerektiğini, mahkemece yapılan kusur değerlendirmesini kabul etmelerinin mümkün olmadığını, kazaya karışan diğer araç sürücüsü …’ın hız sınırının üstünde olduğu ve kazaya sebebiyet verdiğini, hız ihlali olmasa idi kazanın gerçekleşmeyeceğini, ceza yargılamasının devam etmekte olup, henüz karara bağlanmadığını, bu durumda ceza dosyasında bulunan rapora istinaden yapılan kusur belirlemesinin dayanaksız kaldığını, karar kesinleşmemiş olup, dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi 2018/2746 E. numarasını aldığını, bu dosyanın bekletici mesele sayılması gerektiğini, SGK tarafından aylık bağlanıp bağlanmadığının araştırılmadığını, müteveffanın aylık düzenli bir çalışması bulunmadığı halde, hesaba dahil edildiğini, ayrıca müvekkil ile müteveffa arkadaş olup, müteveffanın müvekkilin aracında bir taşıma sözleşmesine istinaden bulunmadığını, müteveffanın müvekkilin aracında bulunmasının ancak bir hatır taşıması olarak değerlendirilebileceğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde, bilirkişi tarafından hesaplamaya esas alınan Sigorta Genel Şartlarının SADECE davalı …yönünden geçerli olup işleten ve sürücü bakımından genel hükümlerin uygulanması gerektiğini, sürücü … hakkında yapılan hesaplamalarda fiilen elde edilen kazancın asgari ücret netinin üzerinde olması nedeniyle hesaplamada fiili kazanç esas alınarak hesaplama yapılması gerektiğini, müteveffa …’ın emekli olmasına rağmen engelli arabası işlerinde çalıştığı ve bu yüzden ek gelir elde ettiği tanık beyanlarından anlaşıldığına göre bu hususta gerekli inceleme ve araştırma yapılmadan hesaplanan ve hükme esas alınan maddi tazminat miktarının hatalı olduğunu, Mahkemece “… davacılardan …’nın ölmeden önce desteğin bakım ve gözetimi altında olmadığı en azından yaşı ve sağlığı itibariyle bakım ve gözetimi altında olmasına gerek olmadığı değerlendirildiğinde, davacı …’nın bu duruma yönelik herhangi bir belgeyi dosyaya sunmadığı anlaşılmakla davacı … bakımından destekten yoksun kalma tazminatının reddine karar verilmesi gerektiği..” ifadelerine yer verilmiş ise de hukuka, maddi gerçeklere ve örf, adet ve geleneklere aykırı bu kararın kabulünün mümkün olmadığını, dosyada mübrez delillerden ve 29.05.2017 tarihli tanık anlatımlarından da açıkça anlaşılacağı üzere müvekkil …’ın ilkokul mezunu olup olay tarihinden önce boşandığını ve ailesinin yanına taşındığı ayrıca tüm çabalarına rağmen iş bulamadığını, …’a ailesinin destek olduğunu, her ne kadar davalıların dosya kapsamındaki beyanları ile müteveffa …’ın da alkollü olduğu, davalılardan …’ın müteveffaya alkollü olması nedeni ile yardımcı olmaya çalıştığı ve müteveffanın davalılardan …’ın alkollü olduğunu bilerek aracına bindiği iddia edilmiş ve yerel mahkemece işbu savunmalar doğrultusunda %20 müterafik kusur indirimi yapılmış ise de maddi gerçeklerden uzak olduğu açıkça ortada olan savunmalara itibar edilerek yapılan indirimin kabul edilemeyeceğini, dosya kapsamında yer alan rapor ve deliller incelendiği zaman açıkça görüleceği üzere davalıların iddialarının aksine müteveffa …’ın kanında herhangi bir alkol yada maddeye rastlanmadığını, davalının alkollü olarak araç kullandığı sabit ise de, dosyada davalının emniyetli bir şekilde araç kullanamayacağına ilişkin herhangi bir bilgi veya belge bulunmadığını, 22.07.2016 tarihli dava dilekçesinin netice ve talep kısmı incelendiği zaman görüleceği üzere talep edilen tazminatın müşterek ve müteselsilen talep edildiğini, bu nedenle bilirkişi tarafından yapılan ve %100 kusur esas alınması gerekirken %75 kusura denk gelen ve yerel mahkemece hükme esas alınan hesaplamanın kabul edilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Dava; trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı kalmak kaydı ile yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Müteselsil borçluluk; alacaklının, borcun tamamının ifasını birden çok borçludan ve dilediğinden isteyebildiği, borcun tamamı ifa edilinceye kadar borçluların hepsinin sorumlu olduğu bir borç ilişkisidir.
Kanundan kaynaklanan teselsül, müteselsil borçluluğun doğrudan doğruya bir kanundan kaynaklanması halidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) “Müteselsil sorumluluk” ana başlığını, “Dış ilişkide” alt başlığını taşıyan 61. maddesinde yer almaktadır. Madde; “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” düzenlemesini içermektedir.
Böylece kanun koyucu birden fazla kimsenin müşterek kusurlarıyla bir zarara sebebiyet vermesi halinde, bu kimselerin zarara uğrayana karşı müteselsilen sorumlu olmalarını öngörmüştür. Aynı haksız eylemden değişik hukuki nedenlerle sorumlu olanlardan her biri 6098 sayılı TBK’nın 61. maddesi uyarınca, zarar nedeniyle davacıya karşı müteselsil (zincirleme, dayanışmalı) olarak sorumlu durumundadırlar. Aynı Kanun’un 163. maddesine göre alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.
Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri borcun tamamından sorumludur. Nitekim, 2918 sayılı KTK.nun 88/1 maddesinde trafik olayı nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. TBK.nın 167. maddesi uyarınca, sorumluların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu hakları da mevcuttur.
Yukarıda açıklandığı üzere, davalılar alacaklıya karşı borçtan müteselsilen sorumludurlar. 6098 Türk Borçlar Kanunu’nun, müteselsil sorumlulukta borçluların iç ilişkilerini düzenleyen hükümleri gereğince, müteselsil borçlulardan biri alacaklıya borcu ödediği takdirde, diğer borçlular da aynı oranda borçtan kurtulur. Ancak, ödeme yapan borçlunun diğer müteselsil borçlulara rücu hakkı bulunmaktadır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 31/5/2017 tarih ve 2016/13645 Esas, 2017/6150 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda, müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, davacıların desteği yolcu olup kazanın meydana gelmesinde kusursuz olduğuna göre zararın tamamını isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebileceği, davada teselsül hükümlerine dayanıldığı da anlaşılmakla, mahkemece bu yönde hüküm kurulmaması isabetsizdir.
Hatır taşıması konusuna gelince,
Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nın 51. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Hakim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de, bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir.
Taşımanın hatır için yapılmış olması, TBK’nın 51. maddesi kapsamında tazminatın belirlenmesinde hâkim tarafından göz önüne alınması gereken bir husus olduğu, Yargıtay içtihatlarında kabul edilmiş olup, davalı tarafından ileri sürülmüş ise mahkemece taşımanın hatır taşıması olup olmadığı değerlendirilerek, taşımanın neden hatır taşıması kabul edilip edilmediği karar gerekçesinde belirtilmelidir.
Tazminat hesaplanma yöntemine ilişkin olarak ise,
Mahkemece tazminat hesaplamasında …açısından Genel Şartlara göre TRH2010 Yaşam Tablosu, %1,8 Teknik Faiz ve “Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant Formülü”, diğer davalı yönünden ise PMF1931 Yaşam Tablosu ve “Progresif Rant Yöntemi” uygulanmak suretiyle hesaplama yapılmıştır. Kaza tarihi ve ilk derece mahkemesi karar tarihi itibariyle KTK’nın 90. maddesi gereğince hesaplamada sürücü, işleten ve sigorta açısından ayrım yapılmadan “TRH2010 Yaşam Tablosu 1,8 Teknik Faiz ve “Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant Formülü” uygulanması gerekirken (her ne kadar Yasa’da sigortanın sorumluluğu düzenlenmiş ve sorumluya göre sorumlu olunacak limit değişebilir ise de zarar görenin şahsında oluşan gerçek zararın miktarı değişmemesi gerektiğinden), mahkemece belirtilen şekilde ayrı hesaplama yöntemi uygulanması doğru değildir. Öte yandan; mahkemece verilen karar sonrasında KTK’nın 90. maddesinde zarar hesabında “Genel Şartlara” atıf yapan hükümlerin Anayasa Mahkemesi’nin 2019/40 Esas – 2020/40 Karar sayılı karar tarihi 17/7/2020 kararı ile iptal edilmesi sonrasında, Yargıtay 4 Hukuk Dairesi tarafından destek tazminatının hesaplamasında TRH2010 Yaşam Tablosuna göre muhtemel yaşam sürelerinin belirlenmesi ve hesaplamanın “Progresif Rant Yöntemi” ile yapılması gerektiğini kabul etmiş olup, tazminat hesaplamasında bakiye ömür sürelerinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmesi, zarar görenin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir. Bu itibarla, mahkemece hükme esas alınan hesap raporunda TRH 2010 Tablosu’nun esas alınmasına bir isabetsizlik görülmemiş ise de; progresif rant formülü yerine %1,8 faizin tatbik edilmesi isabetsizdir.
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili durumlar ışığında, TRH-2010 Yaşam Tablosu ile “muhtemel yaşam süresi” belirlendikten sonra “progresif Rant Yöntemi” uygulanarak “1/kn” formülüne göre %10 artırım, %10 indirim yapılmak suretiyle tazminat hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınması sonrasında davalının hatır taşıması iddiasının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi için dosyasın mahal mahkemesine gönderilmesine, sair istinaf taleplerinin incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 03/05/2019 tarihli 2016/633 Esas 2019/531 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yatırılan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
4-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
5-İstinaf eden taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
6-Karar tebliği, harç mahsup ve iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 14/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.