Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/3187 E. 2022/1269 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/3187
KARAR NO : 2022/1269

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2018
NUMARASI : 2017/170 Esas 2018/242 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 18/05/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 30/05/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 24.11.2009 tarihinde davalı … şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı olan … plakalı aracın yaya …’a çarptığını, meydana gelen kaza sonucu yayanın vefat ettiğinin, davacının müteveffanın eşi olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 500,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, husumet, derdestlik ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını; davacının murisinin tam kusurlu olduğunu, davanın reddini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; dava dışı sürücü … idaresinde bulunan … plaka sayılı otobüsün güney yan yoldan İstanbul yönüne seyri sırasında olay yerine geldiğinde seyir yönüne göre yolun sağından yola giren yaya …’a çarparak ölümüne neden olduğu, Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/85 Esas sayılı dosyasından açılan kamu davasında alınan bilirkişi raporunda; yaya …’ın yola birden bire çıkmak kuralını ihlâl etmesi sebebiyle tam kusurlu olduğunun belirtildiği, mahkemece müteveffanın tam kusurlu olduğu gerekçesiyle sanık sürücü … hakkında beraat kararı verildiği, mahkemece alınan Ankara Adlî Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 11.01.2018 tarihli raporunda kazanın, açık havada, yerleşim yerinde, 7 metre genişliğinde iki yönlü, düz, asfalt kaplama yolda, alacakaranlıkta meydana geldiği; trafik kazası tespit zaptında sürücünün herhangi bir kusurunun bulunmadığını ve yaya …’in olay yeri yolda karşıdan karşıya geçmek istediğinde, kural gereği 55 m. mesafedeki yaya üst geçidini kullanması gerekirken bu kurala riayet etmediği gibi, yaklaşmakta olan sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı otobüse ilk geçiş hakkını vermeden can güvenliğine tehlikeye atarak aniden taşıt yoluna girmesi sonucu çarpamaya maruz kalması sebebiyle olayda %100 tam kusurlu olduğunun belirtildiği, adlî tıp kusur raporu, kaza tespit zaptı ile ceza yargılamasında alınan kusur raporu ile birbirini teyit ettiğinden, davacı vekilinin yeniden rapor alınmasına ilişkin isteminin yerinde görülmediği, davalı … şirketinin sigortalısı araç sürücüsünün kusursuz olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı dava dilekçesinin beş numaralı kısmında açıkça belirtildiğini, mahkemece davanın esasına ilişkin kesin olarak karar verildiğini, dava belirsiz alacak davası olarak açılmış olup; bilirkişi incelemesi neticesinde davalının ödemesi gereken toplam meblağın istinaf sınırı üzerinde kalacağını, Yüksek Mahkeme içtihatlarında kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgili olup, temyiz kesinlik sınırı belirlenirken dava konusu edilen alacağın değerinin dikkate alınacağı, alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde kısmi davada kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirleneceği, belirsiz alacak davasında alacağın bir kısmının dava edilmesi ve mahkemece bu alacağa ilişkin davanın tümden reddedilmiş olması halinde davacı yönünden kararın kesin olduğundan söz edilemeyeceğinin kabul edildiğini, mahkeme alınan raporda kaza tespit tutanağı ve ceza mahkemesinde alınan raporların tespitinden yola çıkarak ve tekrarlayarak kanaate ulaşıldığını, ölenin yola aniden girdiğine dair delil bulunmadığını, kazanın oluşumu ile ilgili kamera kaydı olmadığını, kaza tespit tutanağında böyle bir bilgiden söz edilmiş ise de deliller olmadan itibar edilemeyeceğini, ölen kişiye yola birdenbire çıkmak suçlamasının dayanağı bir kayıt olmadığını, dayanaksız bir bilgi üzerinden kusur atfında bulunularak hüküm kurulduğunu, kaza mahallinde bir keşif yapılmadığını, kazaya neden olan araç şehirlerarası yolcu taşımacılığı yapan bir otobüs olduğunu, kazadan sonra hız sınırı ile ilgili cihaz ve trafik kameralara dair hiçbir bilgi ve belge olmadığını, ceza mahkemesinde yetersiz araştırma ile hüküm kurulduğunu, bu şekildeki bir hükmün hukuk mahkemesine hiçbir etkisi olamayacağını, kazaya neden olan araç hızını, yük ve yerleşim yerindeki seyrine göre düşürmediğini, çarpmanın etkisi, müteveffanın başındaki çatlamalar ve ölümle sonuçlanması hızının yüksek olduğu ve kural ihlaline neden olduğu gösterdiğini, kaza yerleşim yerinde meydana geldiğini, bu durumlarda araçlar hızlarını yol ve yaya durumuna göre düşürmek ve çok dikkatli sürüş yapmak zorunda olduklarını, yerleşim yerinde her an yola yaya vs çıkabileceğini, Karayolları Trafik Kanunu 52 ve Trafik Yönetmeliği 100 ve 101. maddelerine göre yerleşim yerinde araçların hızlarını düşürmek zorunda oldukları, belirtilen tüm durumlar mevcut olması halinde de bu hızın 50 km.’yi geçmeyeceğini, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı vekili davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı otobüsün davacının desteğine çarparak ölümüne neden olduğunu belirtmiş ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 500,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsilini istemiş, mahkemece davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde davayı HMK.nın 107. maddesi gereğince belirsiz alacak davası olarak açtıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere açmış olup dava belirsiz alacak davası olduğundan ve yargılama aşamasında dava değeri belirlenmediğinden kesin olmayan bir karara ilişkin olarak mahkemece kararın kesin olarak verildiğinin yazılması yok hükmünde olup, hukuki sonuç doğurmayacağından davacı vekilinin istinaf dilekçesinin incelenmesi gerekmiştir.
Dava konusu kazadan sonra düzenlenen kaza tespit tutanağında 24.11.2009 tarihinde meydana gelen kazada … idaresinde bulunan otobüs ile seyrederken sağ tarafından yola giren yayaya çarptığı olayda sürücünün kusursuz, yayanın tam kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/85 Esas – 2010/616 Karar sayılı dosyasında otobüs sürücüsü sanık … hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan yapılan yargılamada, olay yerinde keşif yapılarak alınan bilirkişi raporunda, kazanın D-100 karayolunda meydana geldiği, kaza yerine her iki yönde de yakın mesafede üst geçit bulunduğu, yolun demir bariyerle ayrıldığı ve yaya geçişinin engellenmeye çalışıldığı, yayanın demir bariyerleri atlayarak karşıya geçmeye çalıştığı sırada sanık idaresinde bulunan otobüse çarpıldığı olayda müteveffanın tam kusurlu olduğu belirtilerek sanığın beraatine karar verilmiş, kararın katılanlar tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2013/7662 Esas – 2014/2390 Karar sayılı ilamı ile olay günü sanığın idaresindeki aracıyla D-100 karayolundaki yan yolda İstanbul istikametine seyrettiği sırada, ölenin D-100 karayolundan geçilmeyecek yerden geçerek sanığın seyrettiği yan yola gidişine göre sağ taraftan, tanık beyanında da belirttiği gibi, yolu kontrol etmeden aniden girdiği, sanığın ölene aracının ön sağ tarafı ile kendi şeridinde çarptığı sanığın gerekli uyarıları ve önlemleri aldığı halde kazanın meydana geldiği olayda, sanığa atfedilecek bir kusur olmadığı, mahkemenin kabulünde de bir isabetsizlik görülmediğinden onanmasına dair verilen karar kesinleşmiştir.
6098 sayılı TBK.nın 74. maddesi “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmünü içermektedir. Madde metninde de anlaşıldığı üzere ceza mahkemesinin beraat kararının hukuk hâkimini bağlamayacağı, ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hâkimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanık tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hâkimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hâkimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844). Ancak Hukuk hâkiminin kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda tamamen bağlı olacağı gerek öğreti gerekse de yargısal uygulamada istikrarla kabul edilmektedir. Başka bir deyişle maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (HGK, 24.12.2014 gün ve 2014/4-846 Esas, 2014/1091Karar).
Ceza mahkemesinin beraat kararının hukuk hâkimini bağlamaz ise de beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hâkimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hâkimini bağlamayacağından mahkemece Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığından rapor alınmış, raporda kazanın yerleşim yerinde, 7 metre genişliğinde, iki yönlü, eğimsiz, düz, kuru yüzeyli asfalt kaplama yolda, alacakaranlıkta meydana geldiği, sürücü …’in, yönetimindeki “…” plaka sayılı otobüs ile güney yan yoldan İstanbul yönüne seyri sırasında olay yerine geldiğinde, seyir yönüne göre yolun sağından aniden yola giren yaya …’a çarpması sonucu meydana gelen olayda, kazanın oluşu üzerine etken hatalı herhangi tutum ve davranışı ya da kural ihlali görülmediği gibi, olayın aniliği ve mesafenin kısa olması nedeniyle çarpmayı önleyebilmek adına alabileceği herhangi bir önlem de bulunmadığından, atfı kabil kusuru olmadığı, yaya …’ın ise olay yeri yolda karşıdan karşıya geçmek istediğinde, kural gereği geçtiği noktaya 55 metre mesafedeki yaya üst geçidini kullanması gerekirken, bu kurala riayet etmediği gibi, yaklaşmakta olan otobüse ilk geçiş hakkını vermeden, can güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde, aniden taşıt yoluna girmesi sonucu, bu otobüsün çarpmasına maruz kaldığı olayda %100 oranında kusurlu olduğu belirlenmiş, kaza tespit tutanağı, ceza mahkemesi ile belirlenen kusur oranları ve mahkemece alınan raporda da davacı desteğinin tam kusurlu olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70-TL. istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40-TL.nın mahsubu ile kalan 36,30-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 361.maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere 18.05. 2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.