Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/3166 E. 2022/1094 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/09/2019
NUMARASI :…..
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 21/04/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 11/05/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, davacının çocuğu olan müteveffanın sevk ve idaresindeki araç ile davalıya sigortalı aracın çarpışması ile meydana gelen trafik kazası neticesinde, davacının çocuğunun vefat ettiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 100,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; yargılama sırasında talebini 46.849,02 TL’ye artırmıştır.
Davalı vekili, talebin zamanaşımına uğradığını, kazada tek kusurlu tarafın müteveffa olduğunu, sorumluluklarının poliçe limiti ile sınırlı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesinde; davanın kabulü ile 46.849,02 TL destekten yoksun kalma tazminatının 04/04/2018 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş; karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; zamanaşımı itirazlarının dikkate alınmadığını, müteveffanın dava konusu sigortalı aracın sürücüsü olup, kendi kusuru ile vefat eden sürücünün zararından işletenin ve işletenin sorumluluğunu teminat altına alan sigorta şirketinin sorumlu tutulamayacağını, 6704 sayılı yasa ile KTK’da yapılan değişiklik neticesinde davaya konu olay sebebiyle ileri sürülecek taleplerin poliçe teminatı kapsamından çıkartılmış olduğunu, müteveffa yakınlarının üçüncü kişi olarak kabul edilemeyeceğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının istinaf yoluyla kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davacının murisinin trafik kazası neticesinde ölümü nedeni Borçlar Kanunu’nun 45. maddesi (6098 sayılı BK m. 53) gereğince destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı kalmak kaydı ile yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Somut olayda; davaya konu trafik kazasının 07/05/2007 tarihinde vuku bulduğu, 27/04/2018 tarihinde eldeki davanın ikame edildiği, davacının desteğinin sevk ve idaresindeki, dava dışı 3. kişinin işleteni olduğu aracın kaza tarihinde davalıya ZMMS sigortası ile sigortalı olduğu, kaza tarihinde poliçe limitinin 60.000,00 TL olduğu, kaza tespit tutanağında ve mahkeme alınan raporlarda kazanın meydana gelmesinde desteğin asli ve tam kusurlu bulunduğu, aktüer raporunda Yargıtay uygulamasına uygun şekilde destek payları ayrılmak suretiyle, neticede davacı annenin 46.849,02 TL destekten yoksun kalma zararının belirlendiği, mahkemece bu rapor esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Tarafların bilirkişi raporuna açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının ve gerçek zarar miktarının Hâkim tarafından belirlenmesi zaruridir.
6098 sayılı TBK’nın 53.maddesinde ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazmini hükme bağlanmış olup, bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dâhilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir sorumluluk sigortası türüdür. Bu sebepledir ki, sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlıdır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 96/1. maddesinde “zarar görenlerin tazminat alacakları, sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta tutarından fazla ise, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat talebi, sigorta tutarının tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirime tabi tutulur” düzenlemesine yer verilmiştir.
KTK’nın 96. maddesindeki hükme göre, garameten ödeme ilkesi; bir rizikonun gerçekleşmesi ile zarar görenlerin birden fazla olması ve tazminat alacaklarının da sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta bedelinden fazla olduğu hallerde, zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltebileceği tazminat miktarı isteminden, sigorta bedelinin tazminat alacaklıları toplamına olan oranına göre indirim yapılmasını ifade etmektedir. Burada amaç, zarar görenlerin birden fazla olması halinde, sigortacının poliçede gösterilen limitle sorumlu olacağı da dikkate alınarak, zarar görenler arasında eşitliği sağlayıcı ve poliçe limitini de aşmayacak şekilde eşit paylaştırmanın sağlanmasıdır. Zarar görenler arasında eşitlik esasını dikkate alan bu ilkenin, zorunlu mali mesuliyet sigortalarında da dikkate alınması gerekmektedir.
Destekten yoksun kalanların destek paylarını belirlerken desteğin gelirinin bir kısmını kendisine bir kısmını da eş, çocukları ile ana ve babasına ayıracağı varsayılmalıdır. Bunun dışında destekten yoksun kalanlardan bir kısmının davacı olup diğer kısmının davacı olmadığı durumda talepte bulunmayan destek görenlerin paylarının da hesaplamada göz önünde tutulması gerekmektedir.
Somut olayda hükme esas alınan aktüer raporunda desteğin kaza tarihinde bekâr olup, evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da annesi ve babasına için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki, anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde davacı anne ve dava dışı babanın her birine %25 pay ayrılmak, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay ayıracağı varsayılarak, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak davacı anne ve dava dışı babanın her birine %16 pay ayrılmak, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe, bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında davacı anne ve dava dışı babanın her birine %14 pay ayrılmak, daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak davacı anne ve dava dışı babanın her birine %12,5 pay ayrılmak suretiyle destek tazminatının varsayımsal hesabının aynı yöndeki Yargıtay uygulamasına da uygun olarak yapıldığı ancak; dava dışı babanın sağ olması nedeniyle zarar görenlerin birden fazla olması hali mevcut bulunduğu halde, sigortacının poliçede gösterilen limitle sorumlu olacağı da dikkate alınarak, zarar görenler arasında eşitliği sağlayıcı ve poliçe limitini de aşmayacak şekilde eşit paylaştırmanın sağlanması ilkesinin tatbik edilmediği anlaşılmıştır.
Bu izahatlara göre, somut olayda mahkemece hükme esas alınan raporun anılan hususlar yönünden denetime elverişli olmadığı anlaşılmıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Açıklanan nedenlerle HMK’nın 355. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf sebepleri sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek yapılan inceleme neticesinde, davalı vekilinin istinaf talebinin belirtilen nedenlerle kabulüne, mahkemece hükme esas alınan rapor tarihi nazara alınarak, usulü kazanılmış haklar korunmak suretiyle, davalı sigorta şirketinin olayda zarar görenlere karşı sorumlu olduğu teminat limitinin garame hesabı ile zarar görenlere paylaştırılması, davalının, davacıya garameten ödemekle yükümlü olduğu tutarın hesabının yapılması amacıyla aktüer bilirkişiden hüküm kurmaya ve denetime elverişli ek rapor alınması, ek raporun dosyaya sunulmasından sonra tüm deliller değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden; yerel mahkeme kararının kaldırılması ve dosyanın belirtilen gerekçeyle yerel mahkemesine gönderilmesine kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 24/09/2019 tarihli 2018/324 Esas 2019/736 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma ve gönderme sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına
2-İstinafa gelen davalı tarafça yatırılmış 800,60 TL istinaf karar harcının talebi halinde davalıya iadesine,
3-Davalı tarafından yatırılan istinaf gider avansından varsa artan kısmın talebi halinde davalıya iadesine,
4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek kararda gözetilmesine,
5-İİK’nın 36. maddesi gereğince Ankara 11. İcra Dairesinin 2019/14450 Esas sayılı dosyasına yatırılan 73.000,00 TL teminatın yatıran tarafa iadesine,

6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 21/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.