Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/3060 E. 2022/1020 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/3060 – 2022/1020
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/3060
KARAR NO : 2022/1020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/10/2019
NUMARASI : 2018/672 Esas 2019/715 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 14/04/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/04/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 08/09/2018 tarihinde … Otobüs ve Turizm İşletmeleri A.Ş.’ye ait olan, … sevk ve idaresindeki … plakalı otobüsün Ankara’dan Aksaray’a seyir halinde iken yoldan çıkması neticesinde tek taraflı, ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, kaza neticesinde araç içerisinde yolcu olarak bulunan …’ın vefat ettiğini, müteveffanın araç içerisinde yolcu olması sebebiyle kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, kazaya karışan aracın ZMMS poliçesini düzenleyen davalı sigorta şirketine, müteveffanın babası olan davacının destek zararlarının tazmini için başvuru yapıldığını, ancak davalının herhangi bir ödeme yapmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı baba …için 500 TL destekten yoksun kalma tazminatının sigorta şirketine başvurunun tebliği tarihini izleyen 15 gün sonrası olan 02/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 05/09/2019 tarihli dilekçesi ile, maddi tazminata ilişkin dava değerini bilirkişi raporu doğrultusunda artırarak toplam 38.622,25 TL destekten yoksun kalma tazminatının ihtarnamenin tebliğinin 8 iş günü sonrası olan 28/09/2018 tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, harcını ikmal etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin sorumluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacının tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, müteveffanın yolculuk sırasında emniyet kemeri takmaması sebebiyle müterafik kusurlu olduğunu, ölenin davacıya destek olmadığını, dava konusu olayın haksız fiilden kaynaklanması sebebiyle avans faizi talep edilemeyeceğini, müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/206 Esas sayılı dosyasında Ankara Trafik İhtisas Dairesinden aldırılan 05/05/2019 tarihli ve 3461 sayılı kusur raporunda, sürücü …’un, sevk ve idaresindeki otobüs ile gece vakti, meskun mahal dışında, bölünmüş yolu takiben seyredip, aydınlatmanın olmadığı olay mahalline geldiğinde, yola gereken dikkatini vermediği, hızını ve sürüşünü mahal şartları ile gece far ışığı altındaki görüşüne göre ayarlamadığı, direksiyon hakimiyetine gerekli özen ve önemi göstermediği, bu haliyle, dalgın ve dikkatsiz seyredip, sağ tekerleğini bankete kaptırdığı otobüs ile yol dışı kalması ve devrilerek sürüklenmesi sonucu meydana gelen olayda, dikkatsizliği, tedbirsizliği ve kurallara aykırı hareketi ile asli ve tam kusurlu olduğunun mütalaa edildiği, raporun, kaza tespit tutanağına ve olayın oluş şekline uygun olması, araç sürücüsünün savcılığa verdiği ifadesinde hafif yorgunluk hissettiğini ve bir kez gözlerinin kapanır gibi olduğunu belirtmesi, kazanın tek taraflı olması ve ölenin araçta yolcu olması nazara alındığında ayrıca kusur raporuna gerek görülmediği, tazminat hesabı için dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişi tarafından düzenlenen 02/09/2019 tarihli raporda; tazminat hesabında TRH 2010 yaşam tablosu ile %1,8 teknik faiz uygulandığı, yapılan hesaplamaya göre …’ın vefatı sebebiyle davacı …’ın destekten yoksun kalma zararının 38.622,25 TL olduğu sonuç ve kanaatine varıldığı,davalı vekili her ne kadar davacı ile ölen kızının birlikte yaşamadıklarını ileri sürse de, anne babası boşanmış olan müteveffanın, annesi ile birlikte kalması halinde davacı babanın, kızının geçimine katkıda bulunmayacağı anlamına gelmeyeceğinden, davacı babanın ölenin desteğinden mahrum kaldığına ilişkin fiili karine gereği davacının, müteveffanın desteğinden mahrum kaldığının kabul edildiği, somut uyuşmazlıkta, davalıya sigortalı otobüs sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu meydana gelen kazada %100 kusurlu olduğu, araçta yolcu olarak bulunan …’ın ise kazanın oluşumuna etkisi olmadığının anlaşıldığı, davalı vekili ölenin emniyet kemeri takmaması sebebiyle müterafik kusurlu olduğunu iddia etse de, müteveffanın emniyet kemeri takmadığına ilişkin hiç bir delil sunmadığı gibi, müteveffanın araçtan fırladığı hususunda bir bilgiye de dosya kapsamında rastlanmadığı ve destek …’ın ölüm sebebinin, göğüs travmasına bağlı hemopnömotoraks (göğüs içi kanama ve hava çıkışı) olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde ölenin, zararın artmasına etkisinin olduğu düşünülemeyeceğinden davalı vekili tarafından ispatlanamayan müterafik kusur iddiasının yerinde görülmediği, davacı babanın ölenin desteğinden yoksun kalması sebebi ile oluşan zarardan davalı sigorta şirketinin, araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu anlaşılmakla denetime ve karar vermeye elverişli aktüer raporunda yapılan hesaplamaya göre, davacı baba …’ın 38.622,25 TL destekten yoksun kalma zararının olduğu kanaatine varılarak davanın kabulüne karar vermek gerektiği, kazaya karışan otobüs malikinin şirket olması ve aracın ticari olması sebebi ile tazminata avans faiz uygulandığı, davacının, zararların tazmini için sigorta şirketine başvurusunda davalıya 15 günlük süre vermesine ve dava dilekçesindeki talebinin de bu yönde olmasına göre başvurunun tebliğ tarihi olan 17/09/2018 tarihinin 15. günü sonunda davalının temerrüde düştüğü kabul edilerek tazminata 02/10/2018 tarihinden itibaren faiz işletildiği gerekçesiyle Davanın KABULÜ ile, …’ın vefatı nedeniyle desteğinden mahrum kalan davacı …için 38.622,25 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan 02/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta AŞ vekili, ilk derece mahkemesinin denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurduğunu, kararda müteveffanın 18 yaşına eriştiği tarihe kadar yetiştirme gideri hesaplandığını, ancak kız çocukları için 22 yaşından itibaren destek olacağı varsayılıp 22 yaşına kadar yetiştirme gideri hesabı yapılması gerektiğini, ayrıca müteveffanın 22 yaşında evleneceğinin varsayıldığını, ancak en güncel olan 2018 TÜİK Evlenme ve Boşanma İstatistiklerine göre kadınlar için evlenme yaşının 24,8 olarak belirlendiğini, bu hususa yönelik itirazlar gözetilmeden hüküm kurulduğunu, nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin E. 2013/1711 K. 2014/106 sayılı kararında, “Tazminatın kapsamı ile ilgili olarak hazırlanan ve yerel mahkemece de benimsenen bilirkişi raporunda; 6 yaşında iken yaşamını yitiren …’in 18 yaşından itibaren ailesine destek olabileceği varsayılmış, asgari ücret üzerinden destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamıştır. Kız çocukları için 22 yaşından itibaren destek olacağının kabulü ile destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması gerekmektedir.O halde yukarıda açıklananlar doğrultusunda bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetli değildir.” denildiğini, kararda güncel evlenme yaşı ve müteveffanın kız olması sebebiyle destek olacağı yaşın dikkate alınmadığını, 23.10.2010 doğumlu …’IN mezkur kazada ölümü sebebiyle davacı baba …’ın müteveffanın desteğinden yoksun kaldığının iddia edildiğini, 23.10.2010 doğumlu 8 yaşındaki …’nın davacı babaya destekliğinin bulunmadığını, kaldı ki müteveffa …’ın babası ile birlikte yaşamadığını, kendisi babasından destek görmezken, babasının müteveffadan destek görmesinin beklenemeyeceğini, uyuşmazlık konusunda davacının desteğinden yoksun kaldıklarını iddia ettiği …’ın, tek taraflı ölümlü trafik kazasında … plakalı araçta yolcu olarak bulunduğunu, … plakalı araç için … no’lu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi düzenlendiğini, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının ; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğunu, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının asıl amacının, üçüncü kişilere verilecek zararların güvence altına alınması olduğunu, araçta yolcu olarak bulunan …’ın trafik kazası sonucu ölümü sebebiyle talep edilen destekten yoksunluk tazminatından dolayı zorunlu mali sorumluluk sigortacısı müvekkil şirketin sorumluluğu olmadığını, müteveffanın yolculuk sırasında emniyet kemeri takılı olmadığını, müterafik kusur bulunduğunu, davalı şirkete usulüne uygun bir başvuru yapılmadığı ve dava şartının gerçekleşmemesi sebebiyle müvekkil şirketin temerrüde düşmesinin söz konusu olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani, haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse, TBK’nun 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.
Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı belirlenmelidir. Ölenin parasal veya bedensel destekliğinin derecesi ile bundan yoksun kalanların tazminat isteklerinin ölçüsü ya da hesaplama yöntemi konusunda, öğretide görüş birliği yoktur. Gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda yargıç, takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebilecektir. Bu belirlemede, destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin, baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir.
Davacının desteği olan …, kaza tarihinde 8 yaşındadır. Trafik kazası sonucu çocuk ölmeseydi ana ve babaya bakması muhtemeldir. Ancak ileriki yaşlarda çocuğun büyüyerek evleneceği ve en az iki çocuğunun olacağı, gelirinin bir kısmını ana ve babasına da ayıracağı varsayılır.
Desteğin anne ve babasının olay tarihinden önce boşanmış olmaları çocuğun anne ve babasına destek sayılamayacağı anlamına gelmez. (17. Hukuk Dairesinin 07/03/2019 tarih ve 2016/6789 Esas ve 2019/2612 Karar sayılı ilamı)
Müterafik kusura ilişkin olarak ise, yolcu olan müteveffanın yolculuğu sırasında emniyet kemeri takmadığına ilişkin bir tespitin bulunmadığı, bu hususun aksinin davalı tarafça ispat edilmediği gibi, müteveffanın yaralanma şekli de gözetildiğinde, anılan nedenlerle, tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmayışında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Evlenme yaşına ilişkin olarak da, Mahkeme kabulünün yargısal içtihatlara uygun olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, … Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, … Üniversitesi ve … Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17. HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas – 2020/8874 Karar sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 Esas – 2021/34 Karar sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90.maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümündeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle aktüer raporunda %1,8 teknik faiz tatbik edilmesi doğru görülmemiş ise de, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21/6/2021 tarih ve 2021/2457 Esas, 2021/3304 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, karara esas alınan rapordaki hesap biçiminin davalı lehine olması ve aleyhe hüküm kurma yasağı gereği tazminat hesap biçimi kaldırma sebebi yapılamayacağından bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.638,29 -TL karar harcından peşin alınan 659,60 -TL harcın mahsubu ile bakiye 1978,69 -TL harcın istinaf eden davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf eden tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde istinaf edene iadesine,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme ve harç ile gider avansı iadesinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 14/04/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.