Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/3051 E. 2022/873 K. 01.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/3051
KARAR NO : 2022/873

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2019
NUMARASI : 2017/228 Esas – 2019/184 Karar

DAVACILAR :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 01/04/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 13/04/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 18.08.2016 tarihinde davalı … idaresindeki aracın, davacıların murisi … yönetimindeki üç tekerli motorlu bisiklete çarparak ölümüne sebep olduğunu, arkadan çarpan davalı sürücünün asli kusurlu olduğunu ileri sürerek şimdilik davacı eş … için 1.000,00TL destek tazminatı ve 300,00TL cenaze gideri olmak üzere toplam 1.300,00TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, davacı eş için 60.000,00TL, diğer davacı çocukların her biri için ayrı ayrı 40.000,00’er TL’sı olmak üzere toplam 180.000,00 TL manevi tazminatın … Sigorta A.Ş. haricindeki davalıdan kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı …, hızlı olduğu iddialarını kabul etmediğini, davacıların murisinin kazada %100 kusurlu olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davalı … adına kayıtlı aracın davalı şirket nezdinde trafik sigortası olduğunu, sigortalının kusuru oranında azami poliçe limitine kadar tazminattan sorumlulukları var ise de, olayda davalı …’ın herhangi bir kusuru bulunmadığından tazminatla sorumlu tutulamayacaklarını, cenaze giderinin teminat kapsamında bulunmadığını, davacı tarafın kusur ve zararı ispatlaması gerektiğini, temerrüde düşmediklerini, müteveffanın kask takmaması nedeniyle müterafik kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, trafik kaza tutanağı ve soruşturma sırasında alınan bilirkişi raporuna göre, davaya konu trafik kazasının meydana gelmesinde müteveffa motorlu bisiklet sürücüsü …’ın %100 kusurlu olduğu, davalı sürücü …’in kusursuz olduğu, mahkemece Ankara Trafik İhtisas Daire Başkanlığından alınan raporda ise …’ın %90 oranında, sürücü …’in %10 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, yerleşik Yargıtay kararlarına göre trafik kaza tutanağı ve yargılama sırasında alınan raporlar ile ceza yargılaması sırasında alınan raporlar arasında çelişki olduğunda, çelişkinin giderilmesi için … Karayolları Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan kusur dağılımına ilişkin çelişkilerin giderilmesi yönünde denetime elverişli, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, bu nedenle Karayolları Genel Müdürlüğünden seçilen 3 kişilik bilirkişi kurulu tarafından hazırlanan 05.11.2018 tarihli bilirkişi raporunda, kaza tutanağı ile ATK raporu arasındaki çelişki giderilerek davaya konu kazanın oluşumunda müteveffa motorlu bisiklet sürücüsü …’ın %100 kusurlu olduğu, davalı sürücü …’in kusursuz olduğunun tespit edildiği, söz konusu heyet raporu bilimsel ve denetime elverişli nitelikte bulunmakla hükme esas alındığı, dosya kapsamı ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde davaya konu trafik kazasının davacıların murisi …’ın tam kusuruyla meydana geldiği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Müteveffa …’ın 18.08.2016 tarihinde üç tekerli motorlu bisikleti ile Osman Kavuncu Bulvarı’nın Kayseri girişinde şehir istikametine doğru seyir halinde iken, Maliye Kontrol noktasına yaklaştığı sırada sol şeritten aşırı hızla ilerleyen …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın sağ ön kısmı ile muris …’ın kullandığı motorlu bisiklete arka sol köşeden vurması sonucu ölümüne sebebiyet verdiğini, trafik kazası tespit tutanağında müteveffanın %100 kusurlu bulunduğu davalı …’in ise kusursuz bulunduğunu, Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen 17/07/2018 tarihli raporda davalı …’in “olay yerine geldiğinde, “90km/s ” hızla seyrettiği kendi beyanından da anlaşılmakla, hızını mahal şartlarına göre ayarlamaması ve fren tedbirine de başvurmaması nedeniyle %10 (yüzde on) oranında kusurlu olduğunun belirtildiğini, Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca aldırılan 04.09.2016 tarihli bilirkişi raporu ile ATK Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın 17.07.2018 tarihli bilirkişi raporu arasında kusur dağılımına ilişkin çelişki olduğunu, çelişkinin giderilmesi amacıyla Karayolları Fen heyeti üyeleri arasından seçilen uzman bilirkişilerden rapor alındığını ve bu raporun hükme esas alındığını (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 19.6.2019 tarihli E. 2016/19275 K. 2019/7796 sayılı kararı), yargılama sırasında kusur dağılımına ilişkin çelişkiyi gidermek amacıyla alınacak bilirkişi raporunun gerekçeli, ayrıntılı ve denetime elverişli olması gerektiğini, ancak hükme esas teşkil eden raporda daha önce alınan raporlardaki kusur oranlarına neden iştirak edilmediği, davalı …’in trafik kaza tutanağında ve Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlenen raporda, belirtilen mevkide hız limiti 70 km/s olmasına rağmen 90 km/s hızla gittiği açıkça yer almasına rağmen davalıya neden kusur atfedilmediğinin açıklanmadığını, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor düzenlenmediğini, raporun ne Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına ne de hukuka uygun olmadığını, raporda “davalı aracının sağ ön kesimi ile motorlu bisikletin sol arka kısmına çarpmasına” şeklinde yer aldığı üzere kazanın davalının aracının, müteveffanın motorlu bisikletine arkadan çarpması şeklinde gerçekleştiğini, çarpışma meydana geldikten sonra müteveffanın aracının davalının belirtilen mevkide hız limitinin üzerinde seyrediyor oluşundan 40 m sürüklendiğini, hız limitine uymayan davalının fren tedbirine de başvurmadığını ve bu hususlar göz ardı edilerek raporda buna ilişkin bir değerlendirme yapılmadığını, aracın çarpışma esnasında gerçekte kaç km/s hızla seyrediyor olabileceği hususunda değerlendirme yapılmadığı gibi, davalının beyanının dahi dikkate alınmadığını, uzmanlık gerektiren hususlara ilişkin bir açıklama yapılmayarak gerçekleşen kazanın, ölümlü kazaya dönüşmesinde araç hızının hiçbir etkisi yokmuşcasına görüş bildirildiğini, raporda belirtilen “motorlu bisikletin sol arka kısmına çarpması” hususu önemli bir ayrıntı olup, motorlu bisiklete yandan çarpmanın söz konusu olmadığını, doğrudan arkadan çarpma olduğunu, hal böyle iken salt davalının beyanları dikkate alınmak suretiyle müteveffanın aniden aracın önüne çıkmış olduğunu kabul etmenin hukuka aykırı olduğunu, motorlu bisiklette bir araç olup, aracın arkasından çarpmanın trafik kazasında asli kusur hali olduğunu, hakimin, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceğini, bilirkişi raporunun hükme esas alınabilmesi için raporun usul ve yasaya uygun, denetlenebilir, hüküm kurmaya elverişli olması gerektiğini, raporda özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllere ilişkin bir değerlendirme, bir görüş bildirmekten öte Karayolları Trafik Kanunu’nun araç manevralarını düzenleyen kurallar ile ilgili hukuka uygunluk değerlendirmesi yapılmış olup, yargılamanın gidişatını etkileyecek olan fren tedbirine başvurulup başvurulmadığı, başvurulmuşsa kaza sonrası müteveffanın aracının sürüklenme mesafesine göre aracın hızı, davalı tarafın kazanın oluşumunu engellemek için başvurabileceği tedbirin yalnızca direksiyon tedbiri olup olmadığı hususlarında teknik bir değerlendirme yapılmadığını, Karayolları Trafik Kanunu’nun 51. maddesinde; “Sürücüler aksine bir karar alınıp işaretlenmemişse yönetmelikte belirtilen hız sınırlarını aşmamak zorundadırlar” denildiğini, … İl Emniyet Müdürlüğü’nün dosyaya göndermiş olduğu 25.12.2017 tarihli müzekkere cevabında kazanın meydana geldiği yerdeki hız sınırının yönetmeliğe göre 50 km/s olduğunu, alınan UKOME kararına göre 70 km/s olarak belirlendiğini belirttiğini, kaza sonrasında davalının, polise verdiği ifadede aracının süratinin 90 km/s olduğunu belirttiğini, davalının aracıyla maktülü 35 metre kadar sürüklediği ve çarpışma noktasından 40 metre sonra durabildiği sabit olduğundan saatteki hızının 90 km’den daha fazla olduğunu, davalının aşırı hızla seyretmesinin başlı başına bir kusur olduğunu (Yargıtay CGK’nın 2008/9-51 E.-2008/117 K. Sayılı ilamı), ceza yargılamasında davalının, ceza dosyasında ve poliste verdiği ifadede murisi sağ şeritte ilerlerken gördüğünü, sonra maktülün aracını kendi önüne kırdığını, ona çarpmamak için kornaya bastığını beyan ettiğini, Sonuçta davalının, trafikte seyrederken bu tehlikeleri öngörerek aracının hızını düşürmesi gerekirken aşırı hızla gitmeye devam ettiğini, davalının “bisiklet bir anda önüme kırınca ona çarpmamak için kornaya bastım, fren yaptım, ayrıca da orta refüj kaldırıma çıktım ancak şahıs önüme doğru gelmeye devam etti” şeklinde beyanda bulunduğunu, oysa davalının murise çarptığı nokta ile orta refüje çıktığı yerin aynı yer olduğunu, davalının vermiş olduğu bu ifadenin, olayın bilinçli taksirle işlenmiş olduğunu da gösterdiğini, davalı hız limitlerine riayet etmiş olsaydı veya hız limitlerine riayet etmediği halde maktulü gördüğünde frene basmış olsaydı ölüm olayının gerçekleşmeyebileceğini, murisin yaralı kurtulabileceğini, kazanın ölümle sonuçlanmasının asli sebebinin davalının aşırı hızla araç kullanması, maktulün kendi önüne doğru geldiğini gördüğü halde frene basmayarak arkadan çarpması olduğunu, mahkemece murisin asli kusurlu, sanığın ise kusursuz olarak kabulünün tamamen hukuka aykırı, aşırı hızla araç kullanan sürücüleri cesaretlendirici ve hatalı bir karar olduğunu, ceza yargılamasına ilişkin istinaf başvurusu yapılmış olup, dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi’nin 2019/2343 E. sayılı dosyasıyla derdest olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacılar vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, davacıların murisi … yönetimindeki 3 tekerlekli bisiklet ile davalı … yönetimindeki araç arasında meydana gelen kaza sonucu … vefat etmiş, iş bu dava karşı aracın işleteni ve sürücüsü olan … ve aracın ZMSS şirketi aleyhinde açılmıştır. KTT’da, 18.08.2016 tarihinde saat 14:00 sıralarında davalı sürücünün yönetimindeki aracı ile sol şeritten seyrederken, kendi seyrine göre sağından aynı yönden gelip sol şeride manevra yapan müteveffa yönetimindeki 3 tekerlekli bisikletin sol arka teker kısmına, davalı aracının sağ ön köşe ve ön cam kısımları ile çarpması şeklinde gerçekleşen trafik kazasında, müteveffanın tek yönlü taşıt yolunda seyrederken aracının sol arkasını kontrol etmeden dikkatsiz ve kontrolsüzce sol şeride manevra yapması nedeniyle kusurlu bulunduğu, davalı sürücünün normal olarak sol şeritte kendi istikametinde seyrederken karıştığı kazada kural ihlali olmadığı belirtilmiştir. Hazırlık soruşturmasında trafik uzmanı bilirkişiden alınan 04.09.2016 tarihli raporda da davacılar murisinin doğrultu değiştirme ve manevraları yanlış yapma kuralını ihlalden asli kusurlu olduğu, davalı sürücünün sol şeritte seyrederken, motorlu bisiklet sürücüsünün aniden, kontrolsüzce sola manevra yapması neticesi davalı her ne kadar kazayı önlemek için sol şeritten orta refüj üzerine çıkmış ise de, kazayı önleyemediği dikkate alındığında aracın hızının olayda etken olmadığı, sağ ön tarafında seyreden müteveffanın arkasından ve yan tarafından gelen trafiği kontrol etmeden bir anda sola dönüş (manevra) yaparak seyir şeridini kapatacağını öngöremeyeceği olayda kusurunun bulunmadığı bildirilmiştir. Hazırlık aşamasında dinlenen tanık …, kendisinin de olay tarihinde davalı aracının arkasında sol şeritte seyir halinde olduğunu, bu sırada sağ şeritte seyreden müteveffanın aniden sol şeride, davalı aracının önüne doğru çapraz şekilde ilerlemeye başladığını, davalı sürücünün müteveffa yönetimindeki araca çarpmamak için orta refüje çıktığını ancak buna rağmen kazayı önleyemediğini beyan etmiştir.
Mahkemece Ankara ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan 17.07.2018 tarihli raporda, olay mahallinin yerleşim yeri olduğu, hız sınırının 70km olduğu, davalının 90km hızla seyrettiğini ifade ettiği, desteğin orta şeritten seyrederken arkasından gelen trafiği kontrol etmediği, kurallara aykırı şekilde sol şeride manevra yapması sonucu, solda seyreden davalının seyir güvenliğini bozduğu olayda %90 oranında kusurlu bulunduğu, davalının ise hızını mahal şartlarına göre ayarlamaması, fren tedbirine başvurmaması nedeniyle az da olsa %10 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir. Tarafların itirazı, KTT ve Cumhuriyet Savcılığında alınan raporda belirlenen kusur ile bu rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için KGM Fen Heyetinden alınan 05.11.2018 tarihli raporda, hazırlık evrakı kapsamı, ifadeler, KTT, Cumhuriyet Savcılığında alınan rapor ve iş bu dosyada düzenlenen Ankara ATK raporları da incelendikten sonra, olay yerinin 3 şeritli yol olduğu, desteğin idaresindeki araçla orta şeritte ilerlerken, kontrolsüzce sola manevra yaptığı, davalı sürücünün yönetimindeki aracın sağ ön köşe kısımları ile destek yönetimindeki aracın sol arka tekerlek kısmından çarptığı, desteğin sol arkasından gelen trafiği, aracı kontrol etmeden dikkatsizce sola manevrada bulunduğu, sola yaklaşma ve şerit değiştirme kurallarına riayet etmediği, davalının, desteğin aniden ve kontrolsüz şekilde sola manevra ile seyir şeridine girmesi nedeniyle direksiyon tedbirine başvurduğu ancak intikal süresi içinde desteğin aracının sol arka teker kısmından çarpmak durumunda kaldığı olayda davalının herhangi bir kusurunun bulunmadığı, müteveffanın kazanın oluşumunda %100 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunun dosya kapsamına ve kazanın oluş şekline uygun, denetime ve hükme elverişli, KTT ve hazırlık aşamasında alınan trafik bilirkişi raporu ile de uyumlu olması, müteveffanın kazada %100 oranında kusurlu bulunması, kendi kusuru ile sebebiyet verdiği kaza sonucu vefat etmesi, kimsenin kendi kusuruna yada desteğin kusuruna dayanarak hak iddia edememesi, olayda davalı araç işleteni ve aynı zamanda sürücüsü olan …’ın kusursuz bulunması, araç işleteninin 3. kişilere karşı hukuki sorumluluğunu üstlenen davalı … şirketinin de sigortalısının kusurunun olmaması nedeniyle tazminattan sorumluluğunun bulunmaması ve mahkemenin gerekçesine göre davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince (HMK.nın 355. maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar …, …, … ve … vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılardan alınması gereken 80.70TL istinaf karar harcından, peşin alınan 44,40TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 36.30TL harcın davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 361/1 maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde TEMYİZİ KABİL olmak üzere 01.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.