Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/3021 E. 2022/764 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/3021 – 2022/764
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/3021
KARAR NO : 2022/764
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/06/2019
NUMARASI : 2017/365 Esas 2019/425 Karar

DAVACI : .
DAVALI :

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 24/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 24/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 01.12.2016 tarihinde davalı sigorta şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı olan araç sürücüsünün neden olduğu kazada araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını belirterek HMK’nın 107. maddesi gereğince 5.000,00 TL geçici ve kalıcı işgücü kaybı tazminatının ve 100,00 TL bakıcı gideri tazminatının kaza tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında geçici işgücü kaybı tazminatını 7.531,21 TL, sürekli işgücü kaybı tazminatını 21.803,74 TL ve bakıcı gideri tazminatını 10.534,50 TL olarak belirlemiştir.
Davalı vekili, davacı tarafından dava açılmadan önce gerekli belgeler ile birlikte başvuru yapılmadığını, geçici iş göremezlik zararının ve bakıcı gideri zararından davalının sorumlu olmadığını, davalının poliçe limiti ile sigortalının kusuru oranında sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacının kaza sonrasında meydana gelen yaralanması nedeniyle işgücü kaybı olup olmadığının belirlenmesi için alınan rapora göre davacının kaza nedeni ile 6 ay geçici iş göremezliği bulunduğu, % 7 oranında sürekli işgücü kaybına uğradığı, 6 ay bakıcıya ihtiyacı olduğu, sigorta poliçesinin düzenlendiği tarihte geçerli genel şartlara göre düzenlenen 27.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda davacının geçici işgücü kaybı zararının 7.531,21 TL, sürekli işgücü kaybı zararının 21.803,74 TL ve bakıcı gideri zararının 10.534,50 TL olduğunun belirtildiği, raporun yeterli açıklıkta, doğru verilerle hazırlanmış olduğundan hükme esas alındığı belirtilerek davanın kabulüne, 10.534,50 TL bakıcı gideri, 7.531,21 TL geçici ve 21.803,74 TL sürekli iş gücü kaybı tazminatının 19.05.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; tarafların kusur durumunun belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi ve Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’nden seçilecek kusur konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınması gerektiğini, kusur raporu alınmadan hüküm kurulduğunu, ayrıca sigortalı araç sürücüsünün dava konusu kaza meydana geldiği esnada alkollü içki ve/veya uyuşturucu madde etkisinde olup olmadığı, geçerli sürücü belgesinin bulunup bulunmadığı anlaşılmadığını, bu konuya ilişkin de mahkeme tarafından inceleme yapılmadığını, sigortanın rücu hakkı doğacağından sürücünün alkol ve/veya uyuşturucu madde etkisi altında olup olmadığının ve geçerli sürücü belgesinin bulunup bulunmadığı hususunun araştırılması gerektiğini, davacının maluliyet oranının Yargıtay tarafından da kabul edildiği üzere Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu tarafından özürlülük ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda tespit ettirilmesi gerekirken, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü, Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen maluliyet raporu dikkate alınarak hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, Yargıtay ilke kararlarında kabul gördüğü üzere hükme esas alınabilecek maluliyet raporunun Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenmiş olması gerektiğini, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi tarafından davacıda meydana gelen maluliyet oranının belirlenmesi gerekmekte iken bu hususa uyulmadan … Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü tarafından düzenlenen raporlar doğrultusunda maluliyet oranı üzerinden hesaplama yapılıp hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin tedavi giderleri kapsamında sayılan geçici iş göremezlik zararlarından, sair tedavi giderlerinden ve geçici bakıcı giderlerinden sorumlu olmadığını, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının yürürlüğe girmesi nedeniyle geçici iş göremezlik tazminatı talepleri tedavi giderleri kapsamında olup; 6111 sayılı yasa uyarınca tedavi giderleri, geçici iş göremezlik ve geçici iş göremezlik dönemi geçici bakıcı talepleri nedeniyle herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, tüm sorumluluğun SGK’da olduğunu, dava konusu kaza nedeniyle talep edilen tazminatın hesabı uzmanlık gerektirdiğinden, Hazine Müşteşarlığı tarafından kabul edilen bir aktüer uzmanı seçilerek hesaplama yaptırılması gerektiğini, maluliyet tazminatının hesaplanmasında TRH 2010 yaşam tablosu ve davalı sigorta ile sigortalısı arasındaki sözleşme niteliğindeki Trafik Sigortası Genel Şartlarının Ek 3. maddesinde yer alan hüküm ve şartların dikkate alınması gerektiğini, hükme esas teşkil eden hesap raporunun eksik ve hukuka aykırı olduğunu, yerel mahkemece davalının 19.05.2017 tarihinden faize ilişkin hüküm kurulmuş olmasının hukuka aykırı olduğunu, ancak dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile sorumlu tutulabileceğini ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 01.12.2016 tarihinde davalı sigorta şirketine Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün neden olduğu kazada araçta yolcu olarak bulunan davacının yaralandığını belirterek geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile bakıcı giderinin davalıdan tahsilini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya kapsamına göre dava konusu olayın 01.12 2016 tarihinde meydana geldiği, davalı sigorta şirketi tarafından zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin 09.11.2016-2017 tarihleri arasında geçerli olmak üzere düzenlendiği anlaşılmıştır.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. maddesinde “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E. – 2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan Genel Şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve Genel Şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E. – 2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan Genel Şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve Genel Şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir
TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Yargıtay 4 Hukuk Dairesi (Kapanan 17. Hukuk Dairesi) tarafından tazminat hesaplanmasında esas alınacak yaşam tablosu ile ilgili görüş değişikliğine gidilmiş, (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) destek ve hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda 1931 tarihli “PMF” yaşam tablosuna göre belirlenmekte iken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, … Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, … Üniversitesi ve … Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir. Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yönteminin esas alınması gerekir.
Mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda devre başı ödemeli belirli süreli rant formülüne göre %1,8 teknik faiz uygulanarak hesaplama yapılmış, davacının olay tarihinde 69 yaşında olması nedeniyle pasif dönemde olduğundan tazminata esas alınacak ücretin agisiz asgari ücret olduğu belirtilerek 6 ay geçici iş göremezlik süresi için 2016 yılı 12 ayındaki asgari ücret üzerinden, 5 ay için 2017 yılı asgari ücret esas alınarak 7.531,21 TL geçici iş göremezlik tazminatı belirlenmiş, sürekli iş göremezlik tazminatının hesaplanmasında ise bilinen dönem hesabında 2017 yılı 6. ayından itibaren rapor tarihi olan 27.03.2019 yılına kadar olan dönem için sırasıyla 2017 yılında uygulanan asgari ücret, 2018 yılında uygulanan asgari ücret ve 2019 yılında uygulanan asgari ücretlerin uygulanması gerekirken rapor tarihi olan 2019 yılında uygulanan 2.020,91 TL asgari ücretin 2017 yılından itibaren tüm bilinen dönem hesabında uygulanarak hatalı tazminat belirlenmiş olması ve bu rapora göre hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle mahkemece aktüerya konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak, bilinen dönem için tazminat hesabında geçici iş göremezlik süresinin bitiminden itibaren ilk derece mahkemesi tarafından hükme esas alınan 27.03.2019 rapor tarihine kadar yıllara göre davacının olay tarihinde 69 yaşında olup pasif dönem içerisinde bulunduğundan agisiz asgari ücret esas alınarak hesaplama yapılması ve istinafa başvuran taraf yararına oluşan kazanılmış haklar da gözetilerek karar verilmesi gerektiğinden davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine davalı vekilinin diğer istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran tarafça yatırılan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 24.03.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.