Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2985 E. 2022/939 K. 08.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/2985 – 2022/939
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2985
KARAR NO : 2022/939

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/07/2019
NUMARASI : 2016/927 Esas 2019/677 Karar
DAVACILAR :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 08/04/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 18/04/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların, davalı şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı dava dışı …’ın kullandığı araçta 08/07/2016 tarihinde yolcu olarak bulundukları sırada meydana gelen tek taraflı kaza sonucu vücut bütünlüklerini yitirecek şekilde yaralandıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla geçici iş göremezlik ve sürekli iş göremezlik nedeniyle her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00’er TL olmak üzere toplamda 3.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; Davacılardan …ve … tarafından açılan dava ile ilgili verilen 03/04/2018 tarihli dilekçe ile davanın takipsiz bırakıldığı belirtilmiş; 25/10/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile davacılardan … için istem 15.716,41 TL’ye yükseltilmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, aracın kaza tarihi itibariyle davalı şirket nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, şahıs başına sakatlık teminatından kaynaklanan sorumluluklarının poliçedeki limit kapsamında sigortalı araç sürücüsünün kusur oranına göre belirlenecek gerçek zarar ile sınırlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, davacıların içerisinde yolcu olarak bulunduğu davalı şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı dava dışı …’ın kullandığı aracın seyir halinde iken meydana gelen tek taraflı kaza sonrasında vücut bütünlüğünü yitirecek şekilde yaralanması nedeniyle aracın ZMMS poliçesi aleyhinde açılan maddi tazminat istemine ilişkin olduğu, Davacılardan …ve … ile ilgili dava taraflarca takip edilmeksizin 3 aydan fazla işlemsiz bırakılmış olmakla bu davacılar açısından açılan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği, … ile ilgili sürdürülen davada ise; SGK tarafından davacıya kaza nedeni ile herhangi bir ödeme yapılmadığının bildirildiği, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından aldırılan 27/07/2017 tarihli raporda kaza nedeniyle davacının vücut çalışma gücünden %2,1 (yüzdeikivirgülbir) oranında kaybettiği, 3 ay süre ile iş göremezlik halinde kalacağının belirtildiği, 02/10/2018 tarihli uzman bilirkişiden aldırılan gerekçeli ve denetime elverişli raporda, davacının vücut bütünlüğünü yitirme oranı ve asgari ücret baz alınarak yapılan hesaplamada davacının geçici iş gücü kaybı nedeni ile oluşan zararının bulunmadığı, sürekli işgöremezlik zararının 15716.41TL olarak hesaplandığı, davanın bu meblağ üzerinden ıslah edildiği, ikinci kez asgari ücret değişikliği baz alınarak, verilen 07/03/2019 tarihli raporda belirlenen 19.927,05 TL ile ilgili 2. Kez verilen ıslah dilekçesinin, ıslah bir kez yapılabilceği için yok hükmünde kabul edildiği, tüm belgeler değerlendirilmek sureti ile verilen rapor gerekçeli ve denetime elverişli olmakla yapılan hesaplama hükme esas alınmak sureti ile davanın kısmen kabulü cihetine gidilediği gerekçesi ile …ve … tarafından açılan davada, davanın HMK 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına, … tarafından açılan davada, davanın kısmen kabulü ile 15.716,41 TL’nin 24/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf dilekçesinde; kusur oranlarına ilişkin bilirkişi raporu alınmaksızın, hesap bilirkişi raporunun tanzim edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, önce kazaya karışan tarafların kusur oranlarının tespiti gerektiğini,
Kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davalı şirketin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olacağını, tazminat miktarının belirlenmesinde dava konusu kazadaki kusur oranlarının önem arz ettiğini, kusur durumlarının yeterli ve gerekli şekilde incelenmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden bilirkişi raporu alınması ve ceza dosyasının neticesinin beklenmesi gerektiğini,
Tebligatların, taralarına usulüne uygun tebliğ edilmediğini, bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunmak için taraflara verilen yasal sürenin dolması beklenmeden dosya karara çıkarılarak savunma ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini, 24.07.2017 tarihli maluliyet raporunun taraflarına tebliğ edilmediğini, tebliğ sayesinde bilirkişinin oy ve görüşlerini incelemek ve gerekçelerini tartışmak imkânı olabileceğini, itiraz süresinin de tebliğden itibaren başlayacağını (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10/02/2010 tarihli 2010/13-26 E., 2010/73 K. sayılı ilamı),
Davacı kaza tarihinde 10 yaşında olup, çalışmdığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, tazminat hesaplamasının davacının reşit olacağı 18 yaşından itibaren başlatılması gerektiğini, davacı kaza tarihinde 18 yaşından küçük olup çalışmadığından herhangi bir kazanç kaybının olmadığını, bilirkişi raporunda olay tarihinde 10 yaşında olan davacı için olay tarihinden itibaren tazminat hesabı yapıldığını, davacı henüz çalışmadığı ve gelir elde etmediği için 18 yaşında çalışmaya başlayacağı kabul edilerek hesaplamaların reşit olduktan sonraki dönem için yapılması gerektiğini (Yargıtay 4.HD. 2012/5104 – 2012/9870 – 06.06.2012),
Kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bilirkişi raporunda davacının 18 yaşına kadar olan dönem için asgari ücrete agi dahil edilerek hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, mağdurun 18 yaşında olacağı tarihe kadar olan dönem için yapılan hesaplamada asgari ücrete asgari geçim indiriminin dahil edildiğini, söz konusu dönem için hesaplanan tutarın, ücretli bir çalışmanın karşılığı değil efor kaybından dolayı mağdurun uğradığı zarara ilişkin olduğunu, Bu nedenle söz konusu dönemde kullanılan asgari ücrete asgari geçim indiriminin dahil edilmemesi gerektiğini(Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2010/5213 K. 2010/8521 T. 19.10.2010 kararı) belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava, davacıların yaralanması ile sonuçlanan tek taraflı trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının tahsili için davacıların içinde yolcu konumunda olduğu aracın ZMMS şirketi aleyhine açılan cismani tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, trafik kazası tek taraflı olarak meydana gelmiş olup, 08.07.2016 tarihli KTT’da, kazanın saat:00:15’te meydana geldiği, araç sürücüsü ve aynı zamanda davalının sigortalısı olan …’ın yönetimindeki hususi oto ile seyrederken, virajda direksiyon hakimiyetini kaybederek yoldan çıkması, yolun solundaki 13 mt.lik dere yatağındaki suyun içine düşüp devrilmesi, aracın tavan üzerinde kalması şeklinde gerçekleşen kazada dava dışı sürücünün tamamen kusurlu olduğu belirtilmiştir. Olayda yaralandıklarından bahisle iş bu davayı açan davacıların söz konusu araçta yolcu konumunda olmaları sebebiyle zaten kazanın oluşumuna ilişkin herhangi bir kusurları bulunmasının söz konusu olmaması nedeniyle kusura ilişkin rapor alınması sonuca etkili olmayacağından, kusur raporu alınmadan, dosya kapsamına göre dava dışı sürücünün olayda %100 oranında kusurlu olduğunun kabulü ile tazminat raporu alınmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, davacının maluliyetine ilişkin raporun, davalı sigorta vekiline 07.01.2019 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edildiğ anlaşılmakla, davalı vekilinin buna yönelik istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
Dava, 6098 sayılı TBK 54. maddesi gereğince çalışma gücü kaybı nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı taraf …’ye velayeten açılan davada, davacı …’nin davaya konu tek taraflı kazada yaralanıp geçici ve daimi işgöremezliğe uğradığı iddiası ile maddi tazminat isteminde bulunmuş; mahkemece, 02.10.2018 tarihli hesap bilirkişi raporu ile belirlenen miktar hüküm altına alınmıştır. … olay tarihinde 10 yaşlarında olup, hükme esas alınan maluliyet raporunda, davaya konu trafik kazası sonucu %2.1 oranında sürekli maluliyeti bulunduğu, 3 ayda iyileşebileceği belirtilmiştir. Aktüer bilirkişi raporunda davacı …’nin kaza tarihinde 18 yaşından küçük olması nedeniyle yerleşik Yargıtay uygulamaları gereği gelir sağlayamayacağı ve dolayısı ile geçici iş göremezlik zararı doğmayacağı kabul edildiğinden geçici iş göremezlik tazminatı hesaplanmadığı, ancak yine yerleşik Yargıtay kararları ile çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeniyle evde yada dışarıda tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarf etmesi gereken fazla çaba ve gücün (efor) bir ekonomik değer olarak görülmesi gerektiği ve bu sebeple bir zararın oluştuğu kabul edilerek sürekli çalışma gücünün yitirildiği tarihten itibaren zararın oluştuğu esası ile hesaplama yapılması gerektiğinin kabulü ile davacının 18 yaşını doldurduğu zamana kadar AGİ’siz asgari ücretten maluliyet oranı gözetilerek tazminat hesabı yapılmış, 18 yaş sonrası AGİ’li asgari ücretten(pasif dönem hariç) sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplanmıştır.
Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlâl etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54’de özel olarak hükme bağlanmıştır. Sorumluluk hukukunun temel amacı, bir kimsenin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen eksilmeleri aynen veya nakden gidererek zarar görenin zarar verici olay sonucunda malvarlığında eksilen değer yerine nitelik veya nicelik yönünden eş bir değer koymaktır. Zarar görenin malvarlığında eksilen değer yerine aynı nitelikte bir değer konulması mümkün olduğu takdirde bu değer; bu mümkün olmadığı takdirde, nicelik yönünden, yani para ile ona denk bir değer konulur ve zarar verenin yerine getirmek zorunda olduğu bu yükümlülüğe tazminat yükümlülüğü adı verilir. Tazminat yükümlülüğünün, bir diğer ifadeyle zarar verenin ödeyeceği tazminat miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle zararın hesaplanması gerekmektedir. Zarar görenin malvarlığının zarar verici olaydan sonraki durumu ile böyle bir olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki farkı ifade eden zarar, eşyaya ilişkin olabileceği gibi kişiye ilişkin de olabilecektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararların da kişiye ilişkin zarar kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Çalışma gücü, zarar görenin iş gücünün, yani beden ve fikir gücünün, gelir getirici şekilde kullanılması demektir. Burada asıl önem arz eden kazanç kaybı veya azalması değil, kazanma gücünün kaybı veya azalmasıdır. Bu kayıp ve azalmadan doğan olumsuz ekonomik sonuçlar, zararı oluşturur (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 713).
Bununla birlikte Yargıtay’ın yerleşik uygulaması gereğince kişinin vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan beden gücü kayıplarının gelirinde veya malvarlığında bir azalma meydana gelmese dahi tazminat gerektirdiği kabul edilmekte ve bu husus güç kaybı tazminatı olarak ifade edilmektedir. Bu durum, ilk bakışta sorumluluk hukukundaki zarar kavramına aykırı gibi görünse de, burada vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin aynı işi zarardan önceki durumu ve diğer kişilere göre daha fazla güç sarf ederek yaptığı gerçeğinden hareket edilmekte ve zararı, fazladan sarf edilen bu gücün oluşturduğu kabul edilmektedir. Bunun gibi çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden de, bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeni ile evde ya da dışarıda aileye yardımcı olma, eğitim alma, yeme, içme vb. gibi tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarfetmesi gereken fazla çaba veya güç (efor) bir ekonomik değer olarak gürülmeli ve bu nedenle bir zarar oluştuğu kabul edilmelidir.
Somut olayda dava, 6098 sayılı TBK 54.maddesi gereğince çalışma gücü kaybı nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı …’ye velayeten açılan davada, davacı …’nin davaya konu tek taraflı kazada yaralanıp geçici ve daimi işgöremezliğe uğradığı iddiası ile maddi tazminat isteminde bulunulmuş; mahkemece, 02.10.2018 tarihli hesap bilirkişi raporu ile belirlenen miktar hüküm altına alınmıştır. … olay tarihinde 10 yaşlarında olup, hükme esas alınan maluliyet raporunda, davaya konu trafik kazası sonucu %2.1 oranında sürekli maluliyeti bulunduğu, 3 ayda iyileşebileceği belirtilmiştir. Aktüer bilirkişi raporunda davacı …’nin kaza tarihinde 18 yaşından küçük olması nedeniyle yerleşik Yargıtay uygulamaları gereği gelir sağlayamayacağı ve dolayısı ile geçici iş göremezlik zararı doğmayacağı kabul edildiğinden geçici iş göremezlik tazminatı hesaplanmadığı, ancak yine yerleşik Yargıtay kararları ile çalışma yaşına gelmemiş küçükler yönünden bedensel zarar sonucu oluşan maluliyet nedeniyle evde yada dışarıda tüm yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinde emsallerine göre sarf etmesi gereken fazla çaba ve gücün(efor) bir ekonomik değer olarak görülmesi gerektiği ve bu sebeple bir zararın oluştuğu kabul edilerek sürekli çalışma gücünün yitirildiği tarihten itibaren zararın oluştuğu esası ile hesaplama yapılması gerektiğinin kabulü ile davacının 18 yaşını doldurduğu zamana kadar AGİ’siz asgari ücretten maluliyet oranı gözetilerek tazminat hesabı yapılmış, 18 yaş sonrası AGİ’li asgari ücretten(pasif dönem hariç) sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplanmıştır. Bu durumda hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda yukarıda yapılan açıklamalar göz önünde tutularak davacı çocuğun sürekli çalışma gücünü yitirdiği tarihten itibaren (olay tarihi) zararın oluşacağı kabul edilerek hesaplama yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı sigorta şirketi vekilininyerinde görülmeyen, buna yönelik istinaf talebininde reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve mahkemenin gerekçesine göre davalı … Sigorta AŞ vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince (HMK.nın 355. maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta AŞ vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gereken 1.073,59TL istinaf karar harcından, peşin alınan 224,00TL nispi ve 44,40TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 805,19TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 150,00TL gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
4-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirmesi, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 08.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.