Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2916 E. 2022/747 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2019
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 24/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 12/04/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 14/02/2017 tarihinde, müvekkilinin içerisinde yolcu olarak bulunduğu, davalı tarafından ZMMS ile sigortalı aracın, karıştığı çift taraflı araç kazasında müvekkilinin yaralandığını ve malul kaldığını, kaza tespit tutanağına göre kazanın meydana gelmesinde davalı tarafından sigortalı aracın asli ve tam kusurlu olduğunu, bu nedenle davalının zararlarından sorumlu olduğunu, davalıya müracaat edilmiş ise de zararının karşılanmadığını ileri sürerek ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 3.200,00 TL sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile davalıdan tahsili istemiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesi ile geçici iş göremezlik tazminatını 5.722,92 TL olarak, sürekli iş göremezlik tazminatını ise 18.928,94 TL olarak talep ettiklerini belirtmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının yaralanması ile sonuçlanan kazaya karıştığı söylenen aracın müvekkili tarafından ZMMS ile sigortalı olduğu, sorumluluklarının sigorta limiti kusur ve zarar ile sınırlı olduğunu, çalışma gücü kayıp oranı ve kusur dağılım oranına ilişkin raporların ATK’dan, tazminat hesabına ilişkin raporun sicile kayıtlı bilirkişiden alınması gerektiğini, kendilerinden temerrüt tarihinden itibaren ve olayın haksız fiil olması nedeni ile ancak yasal faiz talep edilebileceğini, dava açılmadan ödeme yapılması için kendilerine başvuru yapılmasının dava şartı olduğunu, başvuru yapılmadan davanın açıldığını, davadaki taleplerin poliçe kapsamında olmadığını, hatır taşıması nedeni ile tazminattan indirim yapılması gerektiğini ve alacağın zamanaşamına uğradığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın, trafik kazası sonucu davacının yaralanması nedeni ile oluşan bedensel zararların davalıdan tahsili istemine ilişkin olduğu, davacı 14/02/2017 tarihinde davalı tarafından sigortalı araçta yolcu olarak bulunmakta iken, sigortalı aracın kendisi ile aynı istikametteki araca arkadan çarpması neticesinde meydana gelen kazada davacının yaralandığının anlaşıldığı, kaza tespit tutanağında da belirtildiği gibi sigortalı araç sürücüsünün önünde giden araca güvenli takip mesafesi ile seyir etmediği için arkadan çarptığı, davacının da sigortalı araçta yolcu olup kazaya etkin davranışının bulunduğunun ileri sürülmediği, kaza tesbit tutanağının bilirkişilik niteliğine sahip trafik polisi tarafından düzenlendiği ve tüm kusurun sigortalı araç sürücüsüne ait olduğu şeklinde tesbit yaptığı için ayrıca bilirkişi raporu alınmaksızın sigortalı araç sürücüsü tam kusurlu kabul edildiği, davalı taraf geçici iş göremezlikten kaynaklanan alacak talebinin poliçe kapsamında olmadığını ileri sürmüş ise de geçici iş göremezliğe bağlı zararın “kazanç kaybını” içermekte olup, bunun bir “gider” olduğunun kabulü mümkün olmadığından SGK’nın sorumluluğunda olmayacağı, …….. Başkanlığı’ndan alınan raporda davacının davaya konu kaza nedeni ile sürekli çalışma gücü kaybı oluşturmayıp 6 ayda iyileşecek şekilde yaralandığının tesbit edildiği, bu rapora itiraz üzerine ATK 2. İhtisas Kurulundan Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre alınan 17/04/2019 tarihli raporda davacının olay nedeni ile % 4 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturup 4 ayda iyileşecek şekilde yaralandığının belirtildiği, aktüer hesap bilirkişisinden alınan raporda; davacının 5.722,92 TL geçici iş göremezlik zararı ve 18.928,94 TL sürekli iş göremezlik zararının oluştuğu, davacının hesaplananan zararlarından davalının sorumlu olduğu ve davacının davadan önce davalıya müracaat etmesi nedeniyle başvuru tarihini takip eden 8 iş günü sonundan itibaren yasal faiz talep edebileceği gerekçesi ile 5.722,92 TL geçici iş göremezlik ve 18.928,94 TL sürekli iş göremezlikten oluşan toplam 24.651,86 TL’nin 22/03/2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlı yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece, maddi meselenin takdirinde hata edildiği, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, öncelikle davacının eksik evrak ile müvekkiline müracaat etmesi nedeniyle KTK’nın 97. maddesine uygun başvuru dava şartını yerine getirmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olması halinde tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunduğunu, bu nedenle kusur belirlenmeksizin tazminat hesabının hatalı olduğunu, olayın oluş şekline göre sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu kabul edilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece 17/04/2019 tarihli maluliyet raporunun nazara alındığını, rapora itiraz ettikleri halde itirazlarının değerlendirilmediğini, alınan raporun Özürülülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülülere Verilecek Raporlar Hakkındaki Yönetmelik Hükümlerine uygun olmadığını, heyetin yönetmeliğe uygun teşekkül ettirilmediğini, bu nedenle raporun hükme esas alınamayacağını, mahkemece hükmedilen sürekli iş göremezlik tazminatının da afaki olduğunu, davacının gerçek zararını talep edebileceğini, geçici iş göremezlik tazminatının müvekkilinin sorumluluğunda olmadığını, sorumluluğun SGK’da olduğunu, kararın bu yönü ile de hatalı olduğunu, müvekkilinin usulünce temerrüde düşürülmemesi nedeniyle dava tarihinden önce faiz başlangıcının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemdir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
1-Davacı vekili KTK’nın 97. Maddesine uygun başvuru yapılmadan dava açıldığını ileri sürerek kararı istinaf etmiş ise de; 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi 26/04/2016 tarih 29695 sayılı … Gazetede yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren 14/04/2016 tarih 6704 sayılı kanunun 5.maddesi ile değiştirilmiş; “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” hükmü getirilmiştir.
Yapılan bu düzenleme ile zarar görenlerin dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvurmasının gerekli olduğu, başvurudan itibaren sigorta kuruluşu en geç 15 gün içinde yazılı olarak cevap vermez ya da verilen cevap zarar görenin talebini karşılamaz ise zarar gören dava açabileceği gibi, sigorta tahkim komisyonuna da başvuru yapabilir.
Düzenlemede yazılı başvurunun yapılmış olması yeterli görülmüş, Sigortanın temerrüdünü düzenleyen 99. maddeye atıf yapılmamış, başvuruda bulunması gereken evraka ilişkin bir düzenleme getirilmemiştir.
Somut olayda; davacı tarafından, davalı … şirketi hakkında ZMMS kapsamında açılan davada, davalıya başvuru sonrasında dava açtığı anlaşılmış olmasına göre, davalı vekilinin dava şartı bulunmadığına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmiştir.
2-Davalı vekilin kusur tespitine yönelik istinaf sebeplerinin değerlendirilmesinde; Davacı dava dilekçesinde, iki aracın karıştığı trafik kazasında, araçta yolcu olarak bulunan müvekkilinin yaralandığından bahisle cismani zararlarını talep etmiş, davacının dava dilekçesinde delil olarak kaza tespit tutanağı yanında kazaya ilişkin savcılık soruşturma dosyasına dayandığı anlaşılmaktadır.
Davalı vekilinin kaza tespit tutanağında tespit edilen kusura ilişkin bir kabulü bulunmamaktadır. Aksine davacının kusuru kanıtlaması gerektiğini dava dilekçesinde savunmuştur.
Mahkemece, kazanın kaza tespit tutanağında belirtilen şekilde olduğu kabul edilerek, sigortalı aracın arkadan çarpma kuralını ihlal ettiğinden bahisle tam kusurlu olduğu, kaza tespit tutanağının tanzim eden trafik polisinin de bilirkişilik niteliğine sahip trafik polisi olduğundan bahisle kusur raporu alınmasına gerek olmadığına karar verildiği görülmüştür.
Kaza tespit tutanağı kazanın meydana gelişine yönelik olarak kesin delil niteliğinde değildir. Aksi her zaman ispatlanabilecek mahiyette bir delildir. Öte yandan; kaza tespit tutanağını tanzim eden trafik polisinin, kazanın meydana gelmesinden sonra elde ettiği kısıtlı, kimden ve ne şekilde elde edildiği bilinmeyen bilgiler çerçevesinde olayın oluş şekline ilişkin tespiti, görüşü niteliğinde olup, taraf iddiaları, savunmaları, delilleri çerçevesinde değerlendirme yapılarak, HMK hükümlerine uygun belirlenen bilirkişi yahut bilirkişi heyeti raporu ile de eş değerde değildir.
Bu durumda; taraflar arasında kazanın oluş şekli ve kusur durumu uyuşmazlık konusu olmasına göre, davacı tarafından delil olarak bildirilen Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma dosyası da, dosya içerisine kazandırılarak, kazanın çift taraflı trafik kazasından kaynaklanmış olmasına göre kusur bilirkişisinden kazanın oluş şeklinin ve oluş şekline göre kusur durumunun tespit ediliği rapor alınması gerekirken, yazılı gerekçe ile kusurun tespitine yönelik deliller toplanılmadan eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
3-Davalı vekilinin aktüer heap raporuna yönelik istinaf sebeplerinin incelenmesinde; bilirkişi, 14/02/2017 tarihinde meydana gelen kazaya ilişkin olarak davacının kaza tarihinde muhtemel yaşam süresinin 13.03.2043 tarihine kadar devam edeceğini ve hesaplamanın bu tarihe kadar yapıldığı belirtilmesine rağmen, açıklamalarının aksine bilinmeyen pasif dönem zararının hesaplamasında 99 yaşına kadar (20/04/2062 tarihine kadar) hesaplama yapılarak, mahkeme ve tarafları yanıltıcı, denetime elverişli şekilde rapor tanzim etmemiş olması nedeniyle rapor karar vermeye elverişli olmadığı gibi, KTK’nın 90. Maddesine ilişkin AYM’nin kısmi iptal kararından sonra Yargıtay 4. Hukuk Dairesi içtihat değişikliğine giderek, tazminat hesabında TRH2010 Yaşam Tablosuna göre muhtemel yaşam süresinin tespit edilmesi ve hesaplananın ise “progresif rant yöntemi” uygulanarak yapılması gerektiği kabul edildiğinden bu nedenle de rapor karar vermeye elverişli olmadığından davalı vekilinin aktüer hesap bilirkişi raporuna yönelik istinaf sebepleri de yerinde görülmüştür.
Buna göre; yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanılmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle kararın HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek, yukarıda açıklanan eksiklikler giderilerek, davanın davalı vekili tarafından istinaf edilmiş olması nedeniyle usulü kazanılmış haklar korunarak (kusurun tespit halinde, alınacak aktüer hesap raporunun kaldırılan hükme esas alınan rapor tarihindeki verilere göre hesaplanarak ve davacı tarafından istinaf edilmeyen miktarı aşmamak üzere) sonucu göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, davalı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 09/09/2019 tarihli 2017/252 Esas 2019/730 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan 421,00 TL İstinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davalıya iadesine,
4-Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2019/13101 E. Sayılı dosyasına depo edilen 41.000,00 TL bedelli teminat mektubunun yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 24/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.