Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2861 E. 2022/1125 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No.
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

.

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

.

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/07/2019
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : Tazminat
….

DAVANIN KONUSU : Tazminat

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 21/04/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 11/05/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı esas ve birleşen davaların davalıları … … A.Ş. vekili ile … … A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı … vekili mahkemenin 2014/21 Esas sayılı dosyasında; davacının içinde yolcu olarak bulunduğu ve davalılardan … … AŞ’ne zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı … plaka sayılı araç ile diğer davalı … … AŞ’ne zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı … plaka sayılı aracın 20/09/2012 tarihinde neden oldukları kaza sonucu kusursuz olan davacının çalışma gücü kaybı oluşacak şekilde yaralandığını, bu olay nedeni ile davalı … … AŞ. tarafından 11.406,00 TL; … … AŞ. tarafından 7.262,00 TL ödeme yapıldığını, bu ödemelerin yetersiz olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik sürekli ve geçici iş göremezlikten kaynaklanan toplam 1.000,00 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar karar verilmesini talep etmiş;24.05.2016 tarihli dilekçesi ile dava değerini davacı … yönünden 47.379,32 TL’ye; davacı … yönünden 47.836,66 TL’ye yükseltmiştir.
Davacı … … vekili birleştirilen Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/169 Esas sayılı dosyasında; davacının yolcu olarak bulunduğu ve davalılardan … … AŞ.’ne zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı … plaka sayılı araç ile diğer davalı … … AŞ’ne zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı … plaka sayılı aracın 20/09/2012 tarihinde neden oldukları kaza sonucu kusursuz olan davacının çalışma gücü kaybı oluşacak şekilde yaralandığını, bu olay nedeni ile davalı … … AŞ. tarafından 9.056,00 TL ve … … AŞ. tarafından 6.136,00 TL ödeme yapıldığını, bu ödemelerin yetersiz olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik sürekli ve geçici iş göremezlikten kaynaklanan toplam 1.000,00 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacıları … ve … … vekili birleştirilen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/46 Esas sayılı davasında; her iki davacı tarafından ayrı ayrı açılan davaların yapılan yargılamaları sırasında alınan bilirkişi raporu ile belirlenen ve yapılan ıslah işleminin dışında kalan zararları bulunduğunu, bu nedenle davacı … için 11.437,78 TL’nin, davacı … için 9.862,02 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Esas ve birleşen davalarda davalı … … AŞ. vekili; davalı şirketin merkez adresi itibarı İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davalar açılmadan önce yapılan başvuru üzerine her iki davacının da tüm zararlarının yapılan ödemeler ile karşılandığını, bu nedenle ibraname aldıklarını, ödeme sonrası davacıların giderilmesi gereken zararlarının kalmadığını, olayda kendilerine sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, olayın haksız fiil olması nedeni ile kendilerinden ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini, sürekli ve geçici çalışma gücü oluştuğunun kanıtlanması ve bu konudaki raporların ATK’dan alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik talebinin poliçe kapsamında olmadığını, SGK tarafından yapılmış ödeme var ise bunun tazminattan indirilmesi gerektiğini belirterek esas ve birleşen davaların reddini savunmuştur.
Esas ve birleşen davalarda davalı … … AŞ. vekili; Ankara Mahkemeleri yetkili olmayıp, davacıların ikamet yeri itibarıyla Çubuk; kaza yeri itibarıyla Polatlı; davalı şirketin merkez adresi olarak İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacıların içinde yolcu olarak bulunduğu … plakalı aracın davalı şirkete 20.04.2012-20.04.2013 tarihleri arasında zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olup kazaya karışan ve kendilerine sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olmadığını, dava açılmadan önce ibraname alınarak yapılan ödeme sonrası davacıların tüm zararlarının karşılandığını, her iki araç sürücüsünün kusur dağılım oranları ile çalışma gücü kayıp oranlarına ilişkin raporların ATK’dan alınması gerektiğini, yasal faiz istenebileceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Davanın, davalılara sigortalı araçların neden olduğu kaza sonucu geçici ve sürekli çalışma gücü kaybı oluşturacak şekilde yaralandıkları iddiası ile davacılarda oluştuğu ileri sürülen bedensel zararların davalılar tarafından giderilmesi istemine ilişkin olduğu, davaya konu kazaya karışan araçlarla ilgili poliçelerin 17/05/2012 ve 20/04/2012 tarihinde düzenlenmiş olduğu anlaşılmakla somut uyuşmazlığın eski trafik sigortası genel şartlarına göre çözümlenmesi gerektiği, dava dışı … … adına kayıtlı … plaka sayılı araç için davalı … … Şirketi tarafından 17/05/2012 tarihinde, dava dışı … adına trafikte kayıtlı … plaka sayılı araç için diğer davalı … … Şirketi tarafından 20/04/2012 tarihinde kaza tarihi olan 21/09/2012 tarihi içinde koruma sağlar biçimde zorunlu trafik … poliçesi düzenlendiği, her iki davacının … … Şirketine sigortalı … sayılı araçta yolcu olarak bulunduğu, söz konusu aracın dava dışı sürücüsü … yönetiminde Ankara – Eskişehir yönünde seyir halinde iken hangi araçtan düştüğü tespit edilemeyen lastiğin önce bu araca çarptığı, olay yeri köprü üstü olması ve yolun daralması nedeni ve daralan arıza şeridini de engelleyecek biçimde duran … … Şirketi’ne sigortalı olup, …’nın kullandığı … plaka sayılı özel aracın da aynı lastiğe çarpması sonucu direksiyon hâkimiyetini kaybederek kısmen sağ şeridi etkileyen otobüsün arka sağ kısmına aracın ön kısmı ile çarpması ile sonuçlanan kazaya neden olduğu, bu kaza sonucu … plaka sayılı araçta yolcu olarak bulunan davacıların yaralandığı, davalı sigortalı araç sürücülerinin kusur oranlarının belirlenmesi amacı ile bilirkişiden 02/11/2015 havale tarihli rapor alındığı, bilirkişi tarafından yapılan değerlendirme sonucu davacıların içerisinde yolcu olarak bulundukları ve … … Şirketine sigortalı … plaka sayılı araç sürücüsünün yerleşim birimleri dışındaki kara yolunun taşıt yolu üzerinde zorunlu haller dışında park etme veya duraklama ve her türlü durumda gerekli tedbirleri almama kuralını ihlal ettiği için % 50 oranında, diğer davalı … … Şirketine sigortalı … plaka sayılı araç sürücüsünün ise arkadan çarpma kuralını ihlal ederek %50 oranında kusurlu olacak şekilde davacıların yaralanması ile sonuçlanan kazaya neden oldukları, davacıların sigortalı araçlardan birinde yolcu olarak bulunup, kazaya etkin davranışlarının bulunduğu ileri sürülmediği için davacıların bu olayda kusurlarının bulunmadığı, raporun kaza tespit tutanağı ile de uyumlu olması nedeni ile hüküm kurmak için yeterli olduğunun kabul edildiği, her iki … poliçesinin düzenlendiği 2012 yılında yürürlükte bulunan trafik sigortası genel şartları uyarınca geçici ve sürekli çalışma gücünden kaynaklanan bedensel zararların … poliçesi kapsamında davalı … şirketleri tarafından giderilmesi gereken zararlar içerisinde yer aldığı, davacıların yaralanması ile sonuçlanan trafik kazası dolayısı ile SGK tarafından davacılara rücu edilmesi mümkün olan ödeme yapılmadığı, zararın davacıların üzerinde ve yerleşim yerleri olan Ankara Ticaret Mahkemesi’nin yetki alanındaki Çubuk İlçesinde meydana gelmesi nedeniyle Ankara Mahkemelerinin yetkili olduğu, davacıların yaralanması ile sonuçlanan kazanın TCK’da suç olarak düzenlenip, 8 yıl zamanaşımı süresinin öngörüldüğü, 2918 sayılı yasanın 109/2. maddesi uyarınca daha uzun süreyi içeren ceza zamanaşımının tazminat istekli davalar yönünden de uygulanması gerektiği, somut olayda yaralanma ile sonuçlanan trafik kazasının 20/09/2012 tarihinde meydana geldiği, zamanaşımının kaza tarihinden itibaren işlemeye başladığı dikkate alındığında davalardan iki tanesinin 2014 yılı içerisinde son davanın ise 2018 yılı içerisinde açılmış olması nedeniyle 2020 yılında zamanaşımı gerçekleşeceği için henüz talepler yönünden zamanaşımının gerçekleşmediği, davacıların maddi tazminatı geçici ve sürekli çalışma gücü kaybı nedeni ile talep edildiği için davacılarda 21/09/2012 tarihinde meydana gelen kaza nedeni ile çalışma gücü kaybı oluşup oluşmadığının belirlenmesi için Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığından 27/04/2015 tarihli rapor alındığı, kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak hazırlanan ve davacılardaki yaralanmalar ile uyumlu olan bu raporda da belirtildiği gibi, davacı …’nin % 22 oranında sürekli çalışma gücü kaybına uğrayıp, 3 ay süre ile iş ve gücünden kalacak şekilde, davacı …’in ise % 12.1 oranında sürekli çalışma gücü kaybına uğrayıp, 6 ay süre ile iş ve gücünden kalacak şekilde yaralandıklarının belirlendiği, davacılardan … ile ilgili … Hastanesi tarafından düzenlenen 26/09/2013 tarihli raporda % 8 oranında özür bulunduğu belirtilmiş olup, bu rapora itiraz edilmekle birlikte çalışma gücü kayıp oranı ile özür oranı arasında fahiş fark bulunmadığını, her iki raporun farklı yönetmelikler dikkate alınarak hazırlandığı için bu davalı yönünden bir kez de ATK’dan rapor alınmasına gerek görülmediğini, davacılardan … ile ilgili … Hastanesi tarafından düzenlenen 28/03/2013 tarihli raporda % 10 oranında özür bulunduğu belirtilmiş olup, Ankara Üniversitesi tarafından düzenlenen raporda aynı davacı için % 22 oranında sürekli çalışma gücü kaybı ön görüldüğü ve oranlar arasında fahiş fark bulunduğu için bir kez de ATK 3. İhtisas Kurulundan 23/01/2017 tarihli rapor alındığını, bu raporda da önceki raporda olduğu gibi davacının % 22 oranında sürekli çalışma gücü kaybı oluşturup, 3 ayda iyileşecek şekilde yaralandığı belirtildiği için bu davalı yönünden düzenlenen bu raporlara itibar edilmesi gerektiği, davacılar tarafından dava açılmadan önce … şirketlerine yapılan başvuru üzerine davacı … için davalı … … Şirketi tarafından 15/11/2013 tarihinde 11.406,00-TL ve diğer davalı … … Şirketi tarafından 19/11/2013 tarihinde 7.262,00 TL ödeme yapıldığı, diğer davacı … … için davalı … … Şirketi tarafından 6.136,00-TL ve diğer davalı … … Şirketi yönünden 9.050,00 TL ödeme yapıldığını, davacılardan … …’a yapılan ödeme nedeni ile 11/06/2013 tarihinde davalı … … A.Ş.’ye ve 18/06/2013 tarihinde de daha önce yapılan ödeme nedeni ile … … Şirketi’ne; diğer davacı …’e yapılan ödeme nedeni ile … … Şirketi’ne 08/11/2013 tarihinde ibraname verildiği, dava açılmadan önce her iki … şirketi tarafından davacılar için yapılan ödemeler nedeni ile 2013 yılı içerisinde ibraname düzenlenmiş ise de, 2918 sayılı yasanın 111. maddesi uyarınca ibranamenin düzenlendiği tarihin üzerinden 2 yıl geçmeden 14/01/2014 tarihinde davacı … tarafından, 06/03/2014 tarihinde ise davacı … tarafından daha önce yapılan ödemelerin yetersiz olduğu belirtilerek kalan zararlarının giderilmesi için dava açıldığı için ibranamelere konu ödemelerin yetersiz olduğunun anlaşılması halinde kalan zararların davalılardan talep edilmesinin mümkün olduğunun kabul edildiği, dava açılmadan önce her iki davacı için yapılmış ödeme miktarı ve ödeme tarihi esas alınarak zarar miktarının belirlenmesi, belirlenen zarar miktarı ile ödenen miktarın kıyaslanması sonucu arada fahiş fark var ise bu kez karar tarihine en yakın tarihteki veriler esas alınarak zarar miktarı belirlenip, bu miktardan yapılan ödemelerin güncellenmiş değerleri mahsup edilerek var ise davacılara ait halen giderilmesi gereken zarar miktarının belirlenmesi gerektiği, dava dosyası içerisinde birden fazla rapor bulunmakla birlikte yukarıdaki belirtilen ilkeye uygun biçimde hesaplamanın yapıldığı raporun bilirkişi Niyazi Yaşar tarafından hazırlanan 09/01/2018 UYAP tarama tarihli 2. ek rapor olup, bu rapor gerekçeleri itibarı ile somut olaya uygun ve denetime açık olduğu için raporun hüküm kurmaya elverişli olduğunun kabul edildiği, hükme esas alınan 2.ek raporda da belirtildiği gibi asıl davada davacı …’ın ödemenin yapıldığı tarih itibarı ile toplam zararı 45.414,84 TL olup bu davacı için yapılan toplam ödemenin 18.668,00 TL olup, ödenen miktar ile davacı zararı arasında fahiş fark bulunduğu için davacının karar tarihine en yakın tarihteki verilere göre zararının belirlenip, bu davacıya yapılan ödemelerin güncellenmiş değerleri de belirlenerek bu miktarların zarardan mahsubu sonrası halen davalılar tarafından karşılanması gereken zarar miktarının olup olmadığının belirlenmesi gerektiği, bu yöntem kullanılarak aynı raporda yapılan hesaplama sonrasında davacının gerçek zararının raporun hazırlandığı tarihteki verilere göre 84.446,98 TL olduğu, davalı … … Şirketi tarafından bu davacı için yapılan ödemelerin güncellenmiş değeri 15.664,03 TL ve … … Şirketi tarafından yapılan ödemelerin güncellenmiş değeri 9.965,85 TL olup, ödemelerin toplam güncellenmiş değerinin (15.664,03 TL + 9.965,85 TL = 25.629,88 TL) 25.629,88 TL olduğu, belirlenen zarar ile ödemelerin güncellenmiş değerinin mahsubu sonrası halen davacının her iki davalıdan talep edebileceği alacağının ( 84.446,98 TL – 25.629,88 TL = 58.817,10 TL ) 58.817,10 TL olduğunun mahkemece hesaplandığı, davacı vekilinin davacı … yönünden 24/05/2016 tarihli dilekçesi ile … ile ilgili taleplerini 47.379,32 TL’ye yükselttiği, ana davada davacı …’in talebi ile ilgili ıslah işlemi de dikkate alındığında halen davalılar tarafından giderilmesi gereken zararın 47.379,32 TL olduğu, her bir davalının yaptığı kısmi ödeme tarihinden itibaren davacı alacağına … … Şirketine sigortalı aracın ticari olması nedeni ile bu şirket yönünden değişen oranlı avans faizi, … … Şirketine sigortalı aracın özel olması nedeni ile değişen oranlı yasal faiz uygulanması gerektiğinin kabul edildiği, birleştirilerek yargılaması yapılan Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/46 Esas sayılı davası ile davacı … yönünden ıslah ile talep edilen ve 47.379,32 TL olarak hüküm altına alınan miktar ile davacının 2. ek bilirkişi raporunda belirlenen ve 58.817,10 TL olduğu kabul edilen zararı arasındaki farkı oluşturan (58.817,10 TL- 47.379,32-TL = 11.437,78 TL) 11.437,78 TL’nin de her iki davalıdan kısmi ödemelerin yapıldığı tarihten itibaren davalı … … Şirketi yönünden değişen oranlı avans faizi ile birlikte, diğer davalı … … Şirketi yönünden değişen oranlı yasal faizi ile birlikte her iki davalıdan müteselsilen tahsili gerektiğinin kabul edildiği, hükme esas alınan 2.ek raporda da belirtildiği gibi birleşen davada davacı … …’ın ödemenin yapıldığı tarih itibarı ile toplam zararının 42.739,57 TL olup, bu davacı için yapılan toplam ödemenin 15.192,00 TL olduğu, ödenen miktar ile davacı zararı arasında fahiş fark bulunduğu için davacının karar tarihine en yakın tarihteki verilere göre zararının belirlenip, bu davacıya yapılan ödemelerin güncellenmiş değerleri de belirlenerek bu miktarların zarardan mahsubu sonrası halen davalılar tarafından karşılanması gereken zararın olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini, bu yöntem kullanılarak aynı raporda yapılan hesaplama sonrasında davacının gerçek zararının 79.128,57 TL olduğu, davalı … … Şirketi tarafından bu davacı için yapılan ödemelerin güncellenmiş değeri 12.771,69 TL ve … … Şirketi tarafından yapılan ödemelerin güncellenmiş değeri 8.658,15 TL olup, ödemelerin toplam güncellenmiş değerini (12.771,69TL + 8.658,15 TL = 21.429,84 TL) 21.429,84 TL olduğu, belirlenen zarar ile ödemelerin güncellenmiş değerinin mahsubu sonrası halen davacının her iki davalıdan talep edebileceği alacağının ( 79.128,57 TL – 21.429,84 TL = 47.836,66 TL) 47.836,66 TL olduğunun mahkemece hesaplandığı, davacı vekilinin 24/05/2016 tarihli dilekçesi ile … ile ilgili taleplerini 47.836,88 TL’ye yükselttiği, ana davada davacı …’nin talebi ile ilgili ıslah işlemi de dikkate alındığında halen davalılar tarafından giderilmesi gereken zararın 47.836,88 TL olduğu, her bir davalının yaptığı kısmi ödeme tarihinden itibaren davacı alacağına … … Şirketine sigortalı aracın ticari olması nedeni ile bu şirket yönünden değişen oranlı avans faizi, … … Şirketine sigortalı aracın özel olması nedeni ile değişen oranlı yasal faiz uygulanması gerektiğinin kabul edildiği, birleştirilerek yargılaması yapılan Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/46 Esas sayılı davası ile davacı … yönünden ıslah ile talep edilen 47.836,88 TL olarak hüküm altına alınan miktar ile davacının 2. ek bilirkişi raporunda belirlenen ve 57.698,73 TL olduğu kabul edilen zararı arasındaki farkı oluşturan ( 57.698,73 TL – 47.836,88 TL = 9.862,07 TL) 9.862,07 TL olmakla birlikte dava dilekçesindeki 9.862,02 TL lik talep dikkate alınarak bu miktarın de her iki davalıdan kısmi ödemelerin yapıldığı tarihten itibaren davalı … … Şirketi yönünden değişen oranlı avans faizi ile birlikte, diğer davalı … … Şirketi yönünden değişen oranlı yasal faizi ile birlikte her iki davalıdan müteselsilen tahsili gerektiği kabul edilerek Mahkemenin 2014/21 Esas sayılı davası ile ilgili olarak; 47.379,32 TL davacı zararının her iki davalı … şirketinden müteselsilen alınıp davacı …’a ödenmesine, davacı alacağına davalı … … A.Ş. yönünden 15/11/2013 kısmi ödeme tarihinden itibaren değişen oranlı avans faizi, davalı … … A.Ş. yönünden 19/11/2013 kısmi ödeme tarihinden itibaren değişen oranlı yasal faiz uygulanmasına, Fazla istemin saklı tutulmasına; Birleşen Ankara 8. ATM’nin 2014/169 Esas sayılı davası ile ilgili olarak; 47.836,66 TL davacı zararının her iki davalı … şirketinden müteselsilen alınıp davacı … …’a ödenmesine, davacı alacağına davalı … … A.Ş. yönünden 15/11/2013 kısmi ödeme tarihinden itibaren değişen oranlı avans faizi, davalı … … A.Ş. yönünden 19/11/2013 kısmi ödeme tarihinden itibaren değişen oranlı yasal faiz uygulanmasına, Fazla istemin saklı tutulmasına, birleşen Ankara 3. ATM’nin 2018/46 Esas sayılı davası ile ilgili olarak; davacı …’ın talebi ile ilgili olarak; 11.437,78 TL davacı zararının her iki davalı … şirketinden müteselsilen alınıp davacı …’e ödenmesine, davacı alacağına davalı … … A.Ş. yönünden 15/11/2013 kısmi ödeme tarihinden itibaren değişen oranlı avans faizi, davalı … … A.Ş. yönünden 19/11/2013 kısmi ödeme tarihinden itibaren değişen oranlı yasal faiz uygulanmasına, davacı … …’ın talebi ile ilgili olarak; 9.862,02 TL davacı zararının her iki davalı … şirketinden müteselsilen alınıp davacı …’ye ödenmesine, davacı alacağına davalı … … A.Ş. yönünden 15/11/2013 kısmi ödeme tarihinden itibaren değişen oranlı avans faizi, davalı … … A.Ş. yönünden 19/11/2013 kısmi ödeme tarihinden itibaren değişen oranlı yasal faiz uygulanmasına karar verilmiş; hükme karşı esas ve birleşen davaların davalıları Neovo … AŞ. vekili ile … … AŞ. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Esas ve birleşen davaların davalısı … … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kusur belirlemesinin hatalı yapıldığını, … plakalı araç sürücüsünün (davacıların içerisinde yolcu olarak bulunduğu araç) otobüsü arıza şeridine almayarak şehirlerarası yolda duraklama yaptığı için asli kusurlu olduğunu, aslen sigortalı … plakalı sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığını, yolda bulunan lastiğe çarpması neticesinde hiç bir önlem almadan yolda duran otobüse çarptığını, mevcut olayda bir diğer sorumlunun ise yola lastik düşüren ve lastiği yoldan kaldırmayan kamyon olduğunu, burada bu aracın kusuruna düşen sorumluluk belirlenmeden hiçbir kusuru olmayan sigortalı araca %50 kusur verildiğini, bilirkişi raporunda davacı Ürziye …’ın ev hanımı olduğu kabul edilerek asgari ücret üzerinden hesaplama yapıldığını, davacının ev hanımı olduğunun kabulü yani çalışması olmadığının kabulü halinde hesaplamanın asgari geçim indirimsiz asgari ücret üzerinden yapılması gerekmekte iken hesaplamanın hatalı yapıldığını, “Pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indirimin ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira asgari geçim indirimi ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasına esas ücrete dahil edilemez.” Somut olayda davacı ev hanımı olup aktif dönem gelirinin asgari ücret üzerinden hesaplandığını, pasif dönem zararının, asgari geçim indirimi olmaksızın asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiğinden ve bu husus hükme esas alınan bilirkişi raporunda açık olmadığından, mahkemece önceki aktüerya uzmanı bilirkişiden bu yönde ek rapor alındıktan sonra varılacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığını (T.CYARGITAY 17.Hukuk Dairesi Esas: 2014 / 15291 Karar: 2014 / 15197 Karar Tarihi: 06.11.2014)” Davacının talebi sürekli iş göremezlik tazminatı iken bilirkişi tarafından tüm tazminatların hesaplanmasının hatalı olduğunu, ıslah ile arttırılan ve birleşen 3. Ticaret 2018/46 E sayılı dosya için zamanaşımı süresi dolmuş olup mahkemece bu durumun dikkate alınmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, diğer davalı ile davalı şirket arasında müşterek müteselsil sorumluluk ile karar verilmesinin hatalı olduğunu, her … şirketi kendi sigortalısının kusuru ile sorumlu olup, her iki şirket tarafından farklı tutarlarda ödemeler yapıldığı, farklı tarihlerden faiz uygulandığı dikkate alındığında … şirketleri açısından kendi arasındaki rücu ilişkisinin de karmakarışık bir hale geldiğini, bilirkişi tarafından kusur oranlarına göre hesaplama yapılıp ödemelerin kusur oranlarına göre tenzili yapıldığı halde kararın müşterek ve müteselsil sorumluk esasına göre verildiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/21 E 2019/623 K sayılı kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; her iki davacının da istihab haddi aşılmış araçta ve istihab haddi aşılmış olması sebebi ile emniyet kemeri de takılı olmadan seyahat ettiğini, bu hususun yüksek Mahkemelerin müstakar kararlarında müterafik kusur olarak kabul gördüğünü, ancak bidayet mahkemesinin, davacıların yolcu sıfatı olduğundan son derece hatalı olarak herhangi bir kusur izafesi olmayacağı önyargısı ile müterafik kusura ilişkin irdeleme yapmadan eksik inceleme ile hüküm kurduğunu, kusurun hatalı değerlendirildiğini, kararın gerekçe kısmında kazanın, kimden düştüğü belirlenemeyen bir lastiğin davalılara sigortalı her iki araca da çarpması sebebi ile meydana geldiği ayrıntılı olarak anlatılmış olmasına karşın, kusur incelemesinde kusurun tamamı lastiklerin çarptığı araçlara bölüştürülerek neticeye varıldığını, hâlbuki esasında kararın açıklama kısmın da anlatıldığı gibi davalılara sigortalı araçların kazanın meydana gelmesinde kusurları olmayıp, araçlara çarpan lastik sebebi ile kazanın meydana geldiğini, bu sebeple plakası tespit edilemeyen araç sebebi ile sorumlunun güvence hesabı ile karayollarının güvenliğinden sorumlu … Genel Müdürlüğü’nde olması gerektiğini hal böyle iken, davalı sigortalı aracın sürücüsüne %50 kusur izafe edilerek davalı … şirketinin tüm zarardan sorumlu tutulmasının hukuki ve adil olmadığını, müşterek müteselsil sorumluluğa hükmedilemeyeceğini, davalı sigortalı aracın her ne kadar kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmasa da, dava açılmasına mahiyet verilmemesi ve davalının iş bu şekilde mağdur olunmaması için davacılara tazminat ödemeleri yapıldığını, bu sebeple sigortalı aracın kusursuzluğu bir tarafa, her iki davalının davadan önceki ödemelerinin farklı olması, uygulanacak faiz oranlarının da farklı olması sebebi ile müşterek müteselsil sorumluluk halinde icra aşamasında karışıklıklara sebebiyet verildiğini, ayrıca bir de müşterek ve müteselsil sorumluluğa hükmettikten sonra davalıları farklı faiz oranları ile sorumlu tutmanın ilamın icrasını daha da karmaşık hale getirdiğini halbuki, kusur oranları dikkate alınarak hesap yapılması halinde müterafik kusur da dikkate alındığında davalının ödediği tarihteki ödediği meblağın davalıların zararlarını karşıladığının görüleceğini, müşterek ve müteselsil hüküm kurulması ile diğer davalının zamanında yeterli ödeme yapmamasının sorumluluğunun da müvekkili şirket üzerinde kaldığını, bu sebeple müşterek ve müteselsil sorumluluk esası ile hüküm kurmanın hatalı olduğunu, bidayet mahkemesi kararın gerekçesinde; davacıların davalılara ibraname verdiği ancak 2 yıllık süre dolmadan dava açtığı için ibranamedeki ödemelerin yeterli olmadığının anlaşılması ile bakiyesinin talep edilebileceği gerektiğini açıklamasına karşın, davacıların ıslah ile artırılan kısımları ile birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/46 esas sayılı dosyasındaki taleplerinin iki yıllık süre geçtikten sonra yapıldığını, bu sebeple de ıslah ile artırılan kısım ile Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/46 esas sayılı davasının reddi gerekir iken bunların kabulünün de hatalı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan esas ve birleşen davaların davalıları vekillerinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Esas ve birleşen davalar, yolcu konumunda olan davacıların trafik kazasında yaralanmalarından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Esas ve birleşen davalarda davacılar vekili, davacıların içinde yolcu olarak bulunduğu, davalılardan … … AŞ’ne zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı … plaka sayılı araç ile diğer davalı … … AŞ’ne zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı … plaka sayılı aracın 20/09/2012 tarihinde neden oldukları kaza sonucu kusursuz olan davacıların çalışma gücü kaybı oluşacak şekilde yaralandığını, bu olay nedeni ile davalı … şirketleri tarafından davacılara kısmi ödemeler yapılmış olmasına rağmen ödemelerin yetersiz olduğunu belirterek her davacı için ayrı ayrı sürekli ve geçici iş göremezlikten kaynaklanan toplam 1.000,00 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar karar verilmesini talep etmiş; 24.05.2016 tarihli dilekçesi ile dava değerini davacı … için 47.379,32 TL’ye; davacı … için 47.836,66-TL’ye yükseltmiş, birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/46 esas sayılı dosyası ile de bedel artırım dilekçesinin üstünde kalan bakiye geçici ve sürekli işgörmezlik tazminatının tahsilini istemiş; mahkemece esas ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiştir. Esas ve birleşen davaların davalısı … … AŞ. vekili, kusur oranı, davacı … yönünden yapılan tazminat hesabına, ıslah edilen kısım ile bileşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyası yönünden zamanaşımı süresi, müşterek ve müteselsil sorumluluk yönünden; davalı … … AŞ. vekili ise kusur oranı, müterafik kusur, ıslah edilen kısım ile bileşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyası yönünden zamanaşımı süresi, müşterek ve müteselsil sorumluluk yönünden istinaf talebinde bulunmuşlardır.
Davaya konu trafik kazasının 21.09.2012 tarihinde meydana geldiği, davaların KTK’nın 109. maddesi gereğince 8 yıllık zamanaşımı süresi içinde (esas dava 14.01.2014 tarihinde, birleşen davalar 06.03.2014, 17.01.2018 tarihlerinde, ıslah dilekçesinin 24.05.2016 tarihinde verildiği) açıldığı anlaşılmıştır.
2918 sayılı … Trafik Yasası’nın 88. maddesinde zarar verenlerin birden fazla olması halinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” düzenlemesi yapılmış, yine TBK 61. maddesinde; “Dış ilişkide, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” denilmiş, 62. madde de ise “Tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.” düzenlemesi ile birden çok kişi aynı zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır.
Türk Borçlar Kanunun müteselsil borçluluk ve dış ilişki de borçluların sorumluluğu başlıklı 163. maddesinde; “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder” denilerek zarar verenlerin zarar görenlere karşı sorumluluğunun kapsamını düzenlemiştir. Buna göre, zarar gören tazminatın tamamını dilediği takdirde zarar verenlerin hepsinden talep edebileceği gibi, bir kısmından veya sadece birinden de talep edebilir. Burada yasa koyucu zarar görene, tazminatın tamamının zarar verenlerden yalnız birine karşı ileri sürebilmesi imkânı sağlamıştır. Zarar verenlerden biri tazminatın tamamını ödediği takdirde borç ortadan kalkar, dolayısıyla zarar gören öyle bir halde artık diğer zarar verenlerden tazminat talep edemez. Bu nedenle kusursuz zarar görenin zarardan sorumlu olanların birinden, bir kısmından ya da hepsinden zararın tamamını talep etmesi durumunda davalı zarar veren, tazminatın diğer zarar verenlerden talep edilmesi gerektiğini ya da kusuru kadar sorumlu olması gerektiğini ileri süremez. Müteselsil sorumluluk, kanundan doğan bir sorumluluk türü olup müteselsil sorumluların birinden talepte bulunan hak sahibinin, tüm ilgililer bakımından müteselsil sorumluluğa dayandığını ifade etmesine de gerek yoktur. Müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, araçta yolcu olarak bulunan davacıların kazanın oluşumunda kusurunun bulunmamasına göre, zararın tamamını, isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebilir. Ancak TBK’nın 163. maddesinde belirtildiği gibi alacaklının borcun tamamını veya bir kısmının ifasını dilerse borçluların hepsinden dilerse yalnız birinden isteyebileceği düzenlenmiş olmasına göre, tazminatın davalılardan tahsilini isteyen davacının borcun tamamının talep edildiğini açıkça belirtmesi gerekir.
Somut olayda esas ve birleşen davalarda davacılar vekili, davacıların kazaya karışan araçta yolcu olup kusuru bulunmadığını belirterek tazminatın davalı … şirketlerinden müşterek müteselsil tahsilini talep etmiştir. Gerek esas, gerekse birleşen davalarda davacılar vekillerinin teselsül hükümlerine dayandığı ve tazminatı davalı … şirketlerinden müşterek ve müteselsil istediğinden hükmün müşterek müteselsil sorumluluk ilkesi gereğince kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Gerek 21.09.2012 tarihli KTT’da, gerekse mahkemece alınan 31.10.2015 tarihli makine mühendisi bilirkişince düzenlenen raporda 21.09.2012 tarihinde 05.55 sıralarında Ankara – Eskişehir yolunda sağ şeride hangi araçtan düştüğü tespit edilmeyen kamyon lastiğine önce davalı … … AŞ’ne zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı otobüsün çarptığı, anılan otobüsün sürücüsü …’ın arıza şeridinde sağ şeridi engelleyecek şekilde durup aracını kontrol ettiği sırada, aynı istikametten gelen ve davacıların içinde yolcu olarak bulunduğu dava dışı …’nın sevk ve idaresindeki davalı … … AŞ’ne zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı … plakalı aracın yol ortasındaki aynı kamyon lastiğine çarpıp direksiyon hâkimiyetini yitirerek arıza şeridinde sağ şeridi engelleyecek şekilde park eden … plakalı aracın arka sağ kısmına kendi aracının ön kısmı ile çarpması sonucu mevcut kazanın meydana geldiği, kazada … plakalı araç sürüsünün yoldaki lastiğe çarptıktan sonra aracını arıza şeridine almayıp arkadan gelenler için tedbir almadığından asli kusurlu (%50); davacıların içinde yolcu olarak bulunduğu … plakalı araç sürücüsünün arkadan çarpma nedeniyle asli kusurlu (%50) olduğu, davacıların kusursuz olduğu tespit edilmiş olup anılan bilirkişi raporunun kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmıştır.
Davalı … … AŞ. vekili, istinaf başvuru dilekçesinde davacıların istihap haddi aşılmış araçta emniyet kemeri takmadan seyahat ettiklerini belirterek müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini belirtmiş ise de cevap dilekçesinde bu yönde bir savunma yapmamıştır.
HMK’nın 357.maddesinde; “…Bölge Adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz… hükmü gereğince yargılamada ileri sürülmeyen hususlar istinaf nedeni yapılamaz ve kamu düzenine ilişkin olmayan hususlar dışında istinaf incelemesinde resen dikkate alınamaz” hükmü getirilmiştir. Buna göre; bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacak hususlar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği ve yeni delillere dayanılamayacağı kabul edilmiştir. Bu nedenle, davalı … … A.Ş. vekilinin istinaf istemine konu yaptığı, müterafik kusura yönelik inceleme istemi ilk derece mahkemesinde ileri sürülmesine hukuki bir engel bulunmadığı halde, ileri sürülmediği sabit olduğundan, davalının HMK 357/1. madde kapsamında kalan bu konudaki itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, dosyadaki bilgi ve belgelere, hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen tazminatın mahkemece benimsenmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına, eldeki davaların davalı … şirketleri tarafından davadan önce yapılan ödeme tarihlerinden (15.11.2013, 08.11.2013, 19.11.2013, 11.06.2013, 27.06.2013) itibaren KTK’nun 111 maddesinde öngörülen iki yıllık süre içinde (14.01.2014, 06.03.2014) açılmasına ve ödemelerin ödeme tarihindeki verilere göre yetersiz olduğu anlaşılmasına, mahkemenin gerekçesine göre esas ve birleşen davaların davalıları vekillerinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince (HMK.nın 355 maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Esas ve birleşen davaların davalıları … … A.Ş. vekili ile … … A.Ş. vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinaf isteminde bulunan davalılardan alınması gereken 7.959,19 TL nispi istinaf karar harcından, peşin alınan (toplam) 4.001,81 TL nispi karar harcının mahsubu ile bakiye 3.957,38 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme ve harç ikmali işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 21.04.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
…..

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.