Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2829 E. 2022/784 K. 25.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:…..
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/11/2018
NUMARASI …….

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 25/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 12/04/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … … A.Ş. vekili, … … A.Ş. vekili ve davalı … … Başkanlığı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacı … yönetimindeki, davalı … … A.Ş.’ne ZMSS poliçesi ile sigortalı araç ile davalı … … A.Ş.’ye trafik sigortalı, davalı … … A.Ş.’ye kasko sigortalı (İMSS teminatı olan), davalı …’ın sevk ve idaresindeki kamyon arasında gerçekleşen kazada, davacı aracında yolcu olarak bulunan davacıların oğlu …’nın vefat ettiğini, kazanın meydana geldiği meskun mahalde yolda yapım, bakım ve onarım çalışmalarının olduğunu, davalı … … başkanlığının kavşak girişlerinde gerekli işaret ve önlemleri aldırmadığını, karayolunda trafik güvenliğini sağlamayarak, gerekli dikkat ve özeni göstermediğini, meydana gelebilecek her türlü kaza önlemlerinin ve güvenliğinin sağlanmasının davalı … … … Başkanlığının sorumluluğunda olduğunu, kaza sonucu davacıların çocuklarının desteklerinden mahrum kalması nedeni ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile her bir davacı için 1.000,00 TL olmak üzere, toplam 2.000,00 TL destek tazminatının davacı … … yönünden sürücüsü olduğu aracın … şirketi (… …) dışında diğer davalılardan tahsilini, davacılardan … için tüm davalılar yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş; 25/05/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini davacılardan … için 16.191,06 TL’ye, … için 27.717,14 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … … A.Ş vekili cevap dilekçesinde, 30/10/2010 tarihli kazaya karıştığı belirtilen davalı …’ın kullandığı aracın kaza tarihi itibari ile davalı şirket nezdinde trafik … poliçesi ile sigortalı olduğunu, davalının sorumluluğunun sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olup, kaza tespit tutanağına göre, sigortalı araç sürücüsünün tali kusurlu bulunduğunu, dava öncesinde yapılan başvuru üzerine açılan hasar dosyası kapsamında, müşterek çocuğun ölümü nedeni ile davacılara 3.782,16 TL ödeme yapıldığını, davacıların destek ihtiyacının ispatlanması, uzman bilirkişiler tarafından hesaplama yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … … … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde, davalılardan …’ın kullandığı aracın kaza tarihi itibari ile davalı şirket nezdinde kasko poliçesi ile sigortalı olduğunu ve davalının sorumlu olduğu miktarın, trafik sigortası teminatını aşan kısmından itibaren başlamak üzere ihtiyati mali sorumluluk teminatı olan 25.000,00 TL ile sınırlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; olayda sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olmadığını, davalı … ile belediyenin asli kusurlu bulunduğunu, davacı … sigortalı aracın işleteni olduğundan o davacı yönünden davanın reddi gerektiğini, işleten tarafından ileri sürülen tazminat talebinin teminat kapsamında olmadığını, davadan önce başvuru olmadığından temerrüde düşmediklerini, desteğin emniyet kemeri takmaması nedeniyle müterafik kusuru bulunduğunu, tazminattan indirim yapılması gerektiğini, dolaylı zararların teminat dışında kaldığını, konusunda uzman aktüer bilirkişiden tazminat raporu alınması gerektiğini, olay tarihinden itibaren avans faizi istenemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … … … Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde, hizmet kusuruna dayanılarak dava açıldığını, idare mahkemesinin görevli olduğunu, davanın görev yönünden reddi gerektiği, kazanın meydana gelmesinde davalıya kusur yöneltilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … … vekili cevap dilekçesinde, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Yerel mahkemece, gerekçeli ve denetime elverişli olarak verilen bilirkişi kurulu rapor ve ek raporunda, kazanın oluşumunda davacı araç sürücüsü …’ın %25, davalı araç sürücüsü …’un %25, … …. Başkanlığının %50 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği, davacıların yaşı, desteğin yaşı, geliri, yakınlık derecesi vb diğer unsurlar dikkate alınarak ve yine … … Şirketi tarafından kaza nedeni ile davacılara ödenen 3.782,16 TL de mahsup edilmek sureti ile davacılardan …’ın 16.191,06 TL, …’in ise 27.717,14 TL destek zararı olduğunun hesaplandığı, davacıların destekten yoksunluk nedeni ile talep edebilecekleri toplam zarar miktarı, 43.908,20 TL olmakla, davacıya ait aracın kasko … poliçesini düzenleyen … … … A.Ş. aleyhine açılan davanın, ihtiyari mali sorumluluk … poliçesi kapsamında başvuru koşulları bulunmadığı için reddi cihetine gidildiğinden bahisle davalı … … A.Ş aleyhine açılan davanın reddine, davalılar … … A.Ş. … … A.Ş, … … ve … … … Başkanlığı aleyhine açılan Davanın kabulü ile davacılardan … için 16.191,06 TL, … için 27.717,14 TL olmak üzere toplam 43.908,20 TL’nin (… Sigortanın sorumluluğu … için 27.717,14 TL ile sınırlı olmak ve faiz başlangıcı davalılardan … BŞB Başkanlığı ve … … için 30/10/2010 olan kaza tarihi, davalı … … ve … … için 23/03/2016 dava tarihi olmak kaydı ile ) yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş; hükme karşı davalı … … şirketi vekili, … … şirketi vekili ve … … … Başkanlığı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davalı … … Başkanlığı vekili istinaf dilekçesinde; 2918 sayılı Karayolları Kanununun hukuki sorumluluğa ilişkin sekizinci kısmında yer alan hükümler birlikte incelendiğinde; Devlet ve diğer kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların karıştığı kazalar nedeniyle araç işleticisi sıfatıyla kamu idareleri ve kuruluşlarına karşı açılacaklar dahil bütün araç sahibi ve işleticilerine karşı açılan davaların görüm ve çözümünün adli yargının görev alanına girdiğini, fakat kamu idareleri ve kuruluşlarının, trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş yasaları, gerekse 2918 sayılı yasaya göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliğini taşımaları ve 2918 sayılı Yasada da görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarının ayrıca düzenlenmemiş olması karşısında; trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı öne sürülen zararların tazmini istemiyle, ilgili idarelere karşı açılan davaların görüm ve çözümünün idari yargının görev alanına girdiğini, bu haliyle açılan dava, özel hukuktaki araç işletenin hukuki sorumluluğundan değil, yürütülen hizmetlerin kusurlu işletildiği, meydana gelen zararda hizmet kusuru bulunduğu iddiasından kaynaklanmakta olup, buna göre davanın görüm ve çözümünün idare mahkemelerinin görev alanında kaldığını, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.11.2015 tarih 2015/17-87 esas, 2015/2365 karar sayılı ilamı), bu nedenlerle yerel mahkemece öncelikle davanın yargı yolu bakımından reddi gerektiğini,
Kazanın meydana geldiği tarihte kaza yerinde davalı … tarafından çalışma yapılmadığını, kaza tarihinde yolun krokide “…” olarak belirtilen ve 1.kısım olarak bilinen şeridinin gidiş-geliş olarak iki yönlü açık olup, 2. Kısım olarak adlandırılan diğer şeritte ise çalışmaların devam ettiğini, ancak kroki çiziminde kaza olan noktada Elazığ yolu tarafına tek yöne trafik akışı varmış gibi gösterildiğini, oysaki kazanın olduğu şeridin krokide gösterildiği gibi sadece … değil, hem … hem de … yolu istikameti trafiğine kaza tarihinde açık olduğunu, “75 mt.lik yol Ş…. yol ist. …” olarak belirtilen kısmın, çalışmaların devam ettiği inşa halindeki kısım olduğunu, yolun bu kısmı kaza tarihinde inşaat halinde olduğundan trafik akışına hiç açılmadığını ve bu nedenle de geçici olarak trafiğe kapatılması veya servis yolu verilmesi gibi bir durum bulunmadığını, yolun diğer şeridinde iki yönlü trafik akışı olduğundan, çalışmaların devam ettiği bu yolun kullanılması için herhangi bir neden bulunmadığını, bu nedenle kazanın çalışma devam eden yol inşaatı ile ilgisi bulunmadığını, kazanın meydana geldiği iddia edilen yolda saatte 431 araç günde …. araç geçişi olduğunu, iddia edildiği gibi herhangi bir işaret veya uyarıcı eksikliği veya kusurundan dolayı kaza meydana gelmiş olsaydı, bu yolda trafik akışının mümkün olmayacağını, kazanın meydana geldiği yolda standart trafik levhaları olduğunu, davalı idarenin kazada herhangi bir kusuru bulunmadığını,
05/09/2017 tarihli Bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, krokide çalışma alanı “…” olduğu ve bu alanın devam eden trafikle bağlantısı olmadığının açıkça belirtildiğini, kazanın olduğu noktanın çalışma alanının giriş- çıkış noktası olmadığını veya çalışmadaki araçların direkt veya dolaylı içinde bulunduğu bir kaza olmadığını, tutanağın yol kusurları bölümünde herhangi bir kusur belirtilmediğini, kazanın herhangi bir yol kusuru nedeniyle meydana gelmediğini, kazanın oluşunun; çarpışma noktasında değil, metrelerce önceden başlayan ve trafik kaza raporunda belirtilen sürücüler tarafından “Kavşaklara yaklaşırken aracın hızını azaltmama” ve “Kavşaklarda geçiş önceliğine uymama” kurallarının ihlal edilmesi nedeniyle meydana geldiğini ve bu nedenle kazanın devam eden çalışmalarla ilgisi olmadığını,
Tespit tutanağında; sürücülerinin birinin sürücü asli kusurları bölümündeki 8.maddeyle ve diğer sürücünün de Karayolları Trafik Kanunun 52.1.a maddesine istinaden kusurlu olarak gösterildiğini, 17 mt fren izinin olduğu ve kavşağa kontrolsüz girildiğinin belirtildiğini, buna rağmen sadece evrak üzerinden trafik işaretleme eksikliğinin asli kusur olarak değerlendirilmesinin gerçekçi olmadığını, kazanın olduğu kesimde o dönemde saatte 500 adetin de üzerinde araç geçişi olduğunu, ”Yol çalışmasına dair herhangi bir işaretleme” eksikliğinin varlığı halinde, o noktada benzer çok sayıda kazanın meydana gelmesinin kaçınılmaz olacağını, raporda kusur oranlarının gerekçesinin olmadığını, kaza mahallinden ayrı noktada devam eden çalışmanın kazaya dolaylı olarak ve belirtilen oranda neden olduğu değerlendirilse dahi, söz konusu yapım işi sözleşmelerinin eki olan “Yapım İşleri Genel Şartnamesi” nin “İş ve işyerlerinin korunması ve sigortalanması” başlıklı 9. Maddesinin alt maddeleri gereğince sorumluluğun yükleniciye ait olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … … AŞ vekili istinaf dilekçesinde; davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğunu, hatalı kusur tespiti neticesinde verilen kararın doğru olmadığını,
Dava öncesi ödeme ile davacıların zararı karşılanmış olup başkaca bakiye alacakları bulunmadığını, davalı … şirketi tarafından 23.12.2013 tarihinde 3.782,16 TL ödeme yapılmış olup bu ödeme ile davacıların zararının karşılandığını, hesap raporları ile de bu hususun sabit olduğunu, dosyaya sunulan 19.03.2018 tarihli ek raporun 7. sayfasında davalı … … A.Ş.’nin dava öncesinde gerçekleştirdiği ödemenin ödeme tarihindeki verilere göre toplam zararı karşıladığının tespit edildiğini, güncel verilere göre yapılan hesaplamada önceki hasar ödemesinin, faizi güncellenerek toplam tazminattan mahsup edildiğini, buna karşın, hüküm aşamasında önceki ödemenin zararı karşıladığı tespiti atlanarak 43.908,20-TL üzerinden davalı şirketin dava öncesi gerçekleştirdiği hasar ödemesi düşülmeden-zararın karşılandığı gözetilmeden- hüküm kurulduğunu, zararın karşılanmış olması nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, 19.03.2018 tarihli ek raporda, davacı anne- babanın maddi zararlarının davalı şirket açısından karşılanmış olduğu ve davalı şirketin sorumluluğunun kalmadığının belirtildiğini, tüm bu hususlara rağmen mahkemece kurulan hükümde davalı … şirketi tarafından yapılmış olan önceki ödeme mahsup edilmeksizin … yönünden 27.717,14-TL, … için ise 16.191,06 TL üzerinden hüküm kurulduğunu, davaya konu kaza sonucunda hayatını kaybeden …’nın, kaza tarihinde henüz yaşını dahi doldurmadığını, 5 aylık bir bebekle yolculuk yapan davacı anne ve babanın çocuklarının can güvenliği ve vücut bütünlüğü için her türlü tedbiri almaları gerektiğini, fakat davaya konu kaza sırasında müteveffa çocuğun, aracın ön sağ koltuğunda annesinin kucağında yolculuk yaptığını, çocukları için yeterli derecede tedbir almayan davacıların, tazminat talebinde bulunmalarının hakkaniyete aykırı olduğunu, emniyet kemeri bulundurması zorunlu olan araçlarda, 150 cm’den kısa ve 36 kg’ın altındaki çocukların taşınması sırasında, çocuk koltuğu bulundurulması ve kullanılmasının zorunlu olduğunu, kaza sonucunda hayatını kaybeden …’nın 5 aylık olduğu gözetilecek olursa, çocuk koltuğu konusunda yeterli dikkat ve özenin gösterilmediğini, anne ve babanın ihmalkar davrandığını, davacı anne ve babanın, meydana gelen kaza sonucunda çocuklarının hayatını kaybetmesinde asli ve ağır kusurlu davrandığını, bu kusurlarına denk gelen tazminat taleplerinin haksız olduğunu, sonuç olarak meydana gelen kazalarda zararın önüne geçmek ya da kazanın en az zararla atlatılması noktasında bu kadar etkili ve etkin olan çocuk koltuğunun 5 aylık bir bebek ile yolculuk yapan davacı yanların aracında bulunmamasının kabulü mümkün olmayan bir hata olduğunu, bu ihmalin sorumlusu davacı annenin kusursuz ve davacı sürücü babanın yalnızca %25 kusurlu olduğu varsayımının hakkaniyete aykırı olduğunu, hesaplanan tazminattan mahkemece müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken bu hususun gözetilmediğini, mahkemece davanın kabulünün gerekçesinin hiçbir bir şekilde açıklanmadığını, içeriği dahi yazılmayan bilirkişi kurulunun raporuna atıf ile yetinildiğini, bunun kararın gerekçeli olduğunu göstermediğini, kararın T.C. Anayasası’nın 141 ve HMK.’nun 297. maddesinin amaçladığı anlamda gerekçe taşımadığını, davalı şirketin sorumluluğunun sarih bir şekilde belirlenmediğini, bilirkişi hesap raporunun sonuç kısmında anılan rakamlarla yerel mahkeme kararında hükmedilen tazminat kalemlerinin örtüşmediğini, rakamların kaynağının dahi anlaşılamadığını, müteveffa destek hayatını kaybettiğinde 5 aylık olduğunu, bilirkişinin, müteveffanın evli ve tek çocuk sahibi olması muhtemel dönem için anne babaya toplam %28 pay ayırdığını, Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, evli ve çocuklu desteğin anne babasına %7,5’şer oranında pay ayrılması gerekirken, bilirkişinin %10’ar pay ayırmasının fahiş bir hesaplama hatası olduğunu, (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 04.06.2015 tarih 2014/1162 Esas ve 2015/8262 Karar sayılı ilamı), çocukların anne babalarına en fazla %7,5’er oranda destek payı ayrılarak tazminat hesabı yapılması gerektiğini, hesap raporunda anne baba için ayrılmış destek payının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3-Davalı … … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; sigortalı araç sürücüsünün olayda kusurunun bulunmadığını, kusurun hatalı tespit edildiğini, 19.03.2018 tarihli ek raporun 7. sayfasında diğer davalı … … A.Ş.’nin dava öncesinde gerçekleştirdiği ödemenin ödeme tarihindeki verilere göre toplam zararı karşıladığının tespit edildiğini, güncel verilere göre yapılan hesaplamada önceki hasar ödemesi faizi güncellenerek toplam tazminattan mahsup edildiğini, buna karşın, hüküm aşamasında önceki ödemenin zararı karşıladığı tespiti atlanarak 27.717,14-TL üzerinden … … A.Ş.’nin dava öncesi gerçekleştirdiği hasar ödemesi düşülmeden karar verildiğini, her ne kadar dava dilekçesi ile … … için davalı şirkete husumet yöneltilmemiş olsa da, dosyaya ibraz edilen 25.05.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile bu talebin genişletilip, her iki davacı için tüm davalılar yönünden ıslah işlemi yapılarak … … için hesaplanan tazminat için de davalı şirkete karşı husumet yöneltildiğini, ıslah ile genişletilen talep gereği … … yönünden bu kişi sigortalı aracın işleten ve sürücüsü olduğundan davalı şirket yönünden davanın reddine, masraf ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesi gerekmekte iken bu hususun atlandığını, gerekçeli kararın 2. maddesinde davalı şirketin sorumluluğunun sarih bir şekilde belirlenmediğini, … … yönünden davanın davalı şirket yönünden reddine dair sarih ifadelerle, herkes tarafından anlaşılır bir hüküm kurulması gerektiğini, dosyaya sunulmuş olan, tek uzmandan alınan kusur değerlendirmesini kesinlikle kabul etmediklerini, tek uzmanla kusur belirleme uygulamasının, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun ilgili maddelerini ilga eden 15.07.2018 tarih, 4 sayılı “bakanlıklara bağlı, ilgili, ilişkili kurum ve kuruluşlar ile diğer kurum ve kuruluşların teşkilatı hakkında cumhurbaşkanlığı kararnamesi”nin 3. ve 23. maddesine aykırı olduğunu, kusur konusunda “kanun koyucu”nun iradesinin raporların adli tıp kurumu nezdinde tanzim ettirilmesi yönünde olduğunu, karayolları trafik yönetmeliği’nin 156. maddesi ile kaza sonrasındaki trafik kazası tespit tutanağı’nın dahi en az iki kolluk görevlisi tarafından düzenlenmesi zorunluluğu getirilmişken mahkeme nezdinde tek uzman tarafından tanzim edilen rapora itibar edilemeyeceğini, kusur konusunda çelişki bulunması halinde dosyanın adli tıp kurumu trafik ihtisas dairesi’ne gönderilmesi yönünde yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin pek çok kararı bulunduğunu, önceki ödeme mahsup edilmeksizin … yönünden 27.717,14-TL üzerinden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı … … AŞ ve … … AŞ vekilleri ile davalı … … vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava, davacıların oğullarının ölümü ile sonuçlanan trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
1-Somut olayda davacı … yönetimindeki, davalı … … A.Ş. nezdinde trafik sigortalı araç ile davalı … … AŞ nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı, davalı … … A.Ş.’nin İMMS teminatı verdiği, davalı … yönetimindeki araçların karıştığı trafik kazasında, davacı … yönetimindeki araçta yolcu konumunda olan davacıların müşterek çocukları … vefat etmiştir.
Olay yerinde yol çalışması olduğundan, davalı … aleyhinde de yol çalışması sebebiyle gerekli ve yeterli önlem almadığından olayda kusurlu olduğundan bahisle dava açılmıştır. Davacı …, davalı … … A,Ş.’ne trafik sigortalı aracın sürücüsü ve aynı zamanda trafik kayıt maliki olduğundan, kendi aracının ZMSS şirketinden tazminat talep hakkı bulunmamaktadır. Zira teminat kapsamında değildir. Bu nedenle dava dilekçesinde açıkça davacı …’ın destek tazminatını … … A.Ş. dışında kalan diğer davalılardan talep ettiği belirtilmiştir. Davalı … … AŞ tarafından, davaya konu kaza nedeniyle iş bu dava açılmadan önce 23.12.2013 tarihinde davacı … … hesabına 3.782,16 TL tazminat ödemesi yapıldığı anlaşılmakta ise de, bu tazminatın sadece …’ın zararını gidermek için mi, yoksa davacı anne ve babanın zararlarını gidermek için mi ödendiğine dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmamaktadır.
Ödeme tarihindeki verilere göre yapılan tazminat ödemesinin yeterli olup olmadığının tespiti için de davalı … … şirketi tarafından ödemenin kime ne kadar yapıldığı önem arz etmektedir. … şirketleri genelde kendilerine yapılan başvuru üzerine hasar dosyası açıp, kendi bünyelerinde aktüer bilirkişiye rapor düzenlettirerek hak sahibine ödenecek tazminat miktarını belirlemekte ve bu rapora istinaden ödeme yapmaktadır. Bu nedenle mahkemece öncelikle davalı … … AŞ genel müdürlüğünden davaya konu trafik kazası nedeniyle açılan hasar dosyasının tamamının getirilerek (varsa davacılar için tazminat hesabını gösteren aktüer raporu, kim için ne kadar tazminat hesabı yapıldığına dair belge ve bilgiler vb.) davalı … şirketince hangi davacıya ne kadar destek tazminatı ödendiğinin belirlenmesi ve buna göre ödeme tarihindeki verilere göre her bir davacı için ödenen tazminatın yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi, ödeme tarihindeki verilere göre yapılan ödemenin yetersiz olduğunun anlaşılması halinde hükme esas alınan 19.03.2018 tarihli rapordaki veriler dikkate alınıp, bilinen dönem 31.12.2018 tarihinde sonlandırılarak davacı anne ve baba yönünden ayrı ayrı destek tazminatı hesaplanması, davalı … … A.Ş. tarafından yapılan ödemenin güncellenmiş değerinin belirlenerek ayrı ayrı davacı anne ve baba için hesaplanan destek tazminatlarından mahsubu ile davacılar lehine hükmedilecek tazminatların tespiti hususlarında önceki hesap bilirkişisinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hasar dosyası getirilmeden ve kime ne kadar tazminat ödendiği tespit edilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Davacılar vekili dava dilekçesinde ve bedel artırım dilekçesinde tazminatın davalılardan kusurları oranında değil, müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Bu halde davacıların, davalı taraftan talep edebileceği toplam tazminatın hesaplanması, tazminatlardan gereken indirimlerin yapılması (davacı … için %25 kusur, yetiştirme gideri ve ödenen miktar belirlendikten sonra güncellenen değer, davacı … … için yetiştirme gideri ve varsa ödemenin güncellenen değeri vb.) ve davacıların talebi ile bağlı kalınarak (davacı baba için davalı … … A.Ş. dışındaki davalılardan tazminat istendiği, davacı anne için tüm davalılardan tazminat talep edildiği gözetilerek) belirlenen tazminatın davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Zira davalıların kusur oranına göre tazminattan sorumluluğu kendi aralarındaki iç ilişkide geçerli ve önem arzetmektedir. Davacı … için davalı … … A.Ş.’den tazminat talebi bulunmadığından, bu davacı için hesaplanan tazminattan kendi kusuruna (%25) isabet eden kısmın tenzili gerektiği, diğer davalılardan azami %75 kusur oranına isabet edecek destek tazminatına karar verilebileceği de göz önünde bulundurulması gerekirken, davacı … yönünden herhangi bir kusur indirimi ve güncellenmiş ödeme indirimi yapılmadan hesaplanan 16.191,06 TL destek tazminatına, davacı … … yönünden de güncellenmiş ödeme indirimi yapılmadan hesaplanan 27.717,13 TL tazminata hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.
Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalılar … ve … … A.Ş. vekillerinin istinaf taleplerinin kabulü ile; 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davalılar … ve … … Aş vekillerinin sair, davalı … … … Başkanlığı vekilinin ise tüm istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı … … AŞ vekili ile davalı … … A.Ş. vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile; Ankara 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29.11.2018 tarihli, 2016/263 Esas, 2018/899 Karar sayılı kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın kaldırılma sebebine göre davalı … … AŞ vekili ve davalı … … AŞ vekilinin sair davalı … … … Başkanlığı vekilinin ise tüm istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinaf yoluna başvuran davalı … … şirketi tarafından yatırılan 750,00 TL nispi, davalı … … şirketi tarafından yatırılan 428,93 TL nispi ve 44,40 TL maktu, davalı … tarafından yatırılan 749,95 TL nispi istinaf karar harcının istek halinde ilgili davalılara iadesine,
3-Davalılar … … şirketi, … … şirketi ve … … … Başkanlığı tarafından ayrı ayrı yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.