Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2827 E. 2022/669 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/06/2019
NUMARASI :….
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 17/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 25/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı …Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı …’ya velayeten … vekili dava dilekçesinde; 05/07/2017 tarihinde sürücü …’nın sevk ve idaresindeki aracın tehlikeli viraj bulunan mevkiye geldiği esnada hızının düşürülmemesi sebebi ile gidiş istikametine göre sağ tarafta kalan beton bariyere çarpması neticesin de ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, kaza esnasında aracın içinde yolcu olarak bulunan davacının babası …’nın hayatını kaybettiğini, aracın davalı … şirketine ZMMS sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, kazada müteveffanın herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davalı … şirketine yapılan başvurunun 02/01/2018 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen yasal 15 günlük süre içerisinde ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 700,00-TL destekten yoksun kalma maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işlemiş ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 07.05.2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile talebini toplam 48.242,85-TL’sına yükseltmiştir.
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde; KTK’ nın 97. maddesi gereğince başvuru şartı yerine getirilmeksizin davanın açıldığını, başvuru dilekçesine ekler bölümündeki tüm belgelerin eklenmediğini, kusur yönünden itirazlar bakımından ATK Trafik İhtisas Dairesinden kusur raporu alınmasını, hem araç sürücüsü hem de murisin kaza sırasında alkollü ve uyuşturucu madde etkisinde olduğu, müteveffanın kendi kusuru ile sebep olduğu kazadan davalı … şirketinin sorumlu olmasının mümkün olmadığını, müteveffanın şoföre alkol ve uyuşturucu temin etmesi ve kazanın oluşumunda bizzat sorumlu olması nedeni ile davanın reddi gerektiğini, kusura ilişkin itirazların kabul edilmemesi halinde bu nedenlerle müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle beraber müteveffanın gelirinin asgari ücret seviyesinde kabul edilmesi gerektiğini, tazminat hesabının Hazine Müsteşarlığına kayıtlı aktüerlere yaptırılmasına gerektiğini, SGK tarafından davacıya herhangi bir gelir ödenip ödenmediğinin araştırılması, hatır taşıması ve müterafik kusur nedeni ile tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, yargılama ve toplanan tüm delillere göre 05/07/2017 tarihinde meydana gelen, dava dışı sürücü …’nın sevk ve idaresindeki aracın tek taraflı olarak gerçekleştirdiği kaza sonucu davacının babası …’nın vefat ettiği, oluşan kazada sürücü …’nın %90 oranında kusurlu olduğu, müteveffanın ise %10 oranında müterafik kusurunun bulunduğu, müteveffanın ölüm tarihi itibari ile gelirinin asgari ücret seviyesinde olduğu, alınan aktüer bilirkişi raporuna göre kazada desteğini kaybeden davacının talep edebileceği destekten yoksun kalma maddi tazminat miktarının belirlendiği, hesaplanan tazminat miktarından davalı … şirketinin kazaya karışan aracın ZMMS sigorta poliçesi kapsamında sorumluluğunun bulunduğu, ıslah dilekçesi ve dava dilekçesi dikkate alınarak, davanın kabulü ile; 48.242,85-TL destekten yoksun kalma tazminatının (700,00-TL’lik kısmının dava tarihinden itibaren, bakiye kısmının ise ıslah tarihi olan 07/05/2019 tarihinden itibaren) yasal faizi ile birlikte ve poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla davalı … şirketinden tahsiline karar verilmiş; hükme karşı davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; ZMMS Poliçesi tanzim tarihinin 01.06.2015 tarihinden sonra olduğunu, ZMMS Genel Şartları gereğince TRH-2010 Mortalite Tablosunun esas alınması gerekirken hesaplamanın PMF-1931 Mortalite tablosuna göre yapıldığını, hesaplamanın 1.8 teknik faiz baz alınarak yapılması gerekirken, %10 artırım %10 indirim uygulanarak yapıldığını, aktüer hesabında destek şahsın anne-babasının yaşayıp yaşamadığının belli olmadığını, yaşıyorsa onlara da pay ayrılması gerekirken hesaplamada görülmediğini, aynı şekilde desteğin eşi ve varsa başkaca çocuklarına pay ayrılmadığını, Yapılan hesabın doğru sonuç vermesinin mümkün olmadığını, müteveffanın kazaya kendi kusuru ile sebebiyet verdiğini, bu nedenle davanın husumetten reddi gerektiğini, kaza ile ilgili ifade tutanakları ve raporların tamamında da görüldüğü üzere kaza sırasında hem müteveffa … hem de araç sürücüsü …’nın aşırı derecede alkollü ve uyuşturucu maddenin etkisinde olduklarını, …’nın 17.07.2017 tarihinde … Komutanlığında alınan ifadesinde “…. büfeden 6 adet bira aldı. …’nin yanına giderken biraları araç içerisinde içtik…. … çıkmadan büfeden tekrar 6 adet bira aldık…. Almış olduğumuz 6 adet birayı içtik… … cebinden hapları çıkardı. Bana 2 adet hap verdi. Alkolün etkisi ile vermiş olduğu 2 adet hapı yuttum…. Hapların etkisinde … nasıl gittiğimi …’i ne zaman bıraktığımı hatırlamıyorum….” dediğini, müteveffanın yolculuk esnasında sürücünün iradesini etkileyecek şekilde alkol ve uyuşturucu madde almasını sağladığını, hatta bizzat kendisinin uyuşturucu hapları sürücüye verdiğini, bu nedenle sürücünün aracı kontrol etme kabiliyetinin ortadan kalktığını ve kazaya sebebiyet verdiğini, müteveffanın kendi kusuruyla sebep olduğu kazadan ötürü davalının sorumlu tutulamayacağını,
6098 sayılı kanun 52. maddesi gereğince, müteveffanın alkolü bizzat alarak ve şoföre uyuşturucu hapları bizzat vererek iş bu kazanın meydana gelmesinde kendi kusuru olması sebebiyle davanın reddi gerekirken esasa ilişkin karar verilmesinin isabetsiz olduğunu, Yerleşik Yargıtay İçtihatları doğrultusunda müteveffanın vefat etmesinde müterafik kusuru bulunduğunu ve tazminattan en az %20 oranında müterafik kusur nedeniyle indirim yapılması gerektiğini, müteveffaya alkollü sürücünün aracına binmekten %10 kusur indirimi yapıldığını, Borçlar Kanunu gereğince hakime takdir hakkı tanındığını ve Yargıtay uygulamasına göre de en az %20 olmak üzere indirim yapılması gerektiğini, destek ile kazaya neden olan sürücü arasındaki ilişki hatır taşıması olup, hiçbir anlamda tazminat sorumluluğunu kabul anlamına gelmemekle, hesaplanan tazminata en az %20 oranında hatır taşıması indirimi uygulanması gerektiğini, zira desteğin kendi menfaati için taşınırken kazanın gerçekleştiğini, sürücü ile arasında herhangi bir akrabalık ilişkisi bulunmadığını, arkadaşlık ilişkisi olduğunu, taşıma ilişkisinin ticari olmadığını, bu hususlara dikkat edilmeden karar verildiğini, vekalet ücretinin yönetmeliğe aykırı olarak belirlendiğini, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik’in 16. maddesi 13. bendi gereğince “(Ek:RG-19/1/2016-29598) tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekâlet ücreti, her iki taraf için de Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekâlet ücretinin beşte biridir.” şeklinde düzenleme olduğunu, hakem heyeti kararının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı … vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
1-Mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda PMF 1931 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemine göre tazminat hesabı yapılmıştır. Karara karşı davacılar vekili istinaf isteminde bulunmuştur. Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hâkim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, …’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas – 2020/8874 Karar sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 Esas – 2021/34 Karar sayılı ilamı)
Öte yandan Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nın 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve annüite formülüne göre devre başı ödemeli belirli süreli rant esası (%1,8 teknik faiz) bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Anılan nedenlerle tazminat hesaplamasında desteğin ve hak sahibi olan dava dışı kişilerin bakiye ömür süresinin TRH 2010 Tablosu’na göre belirlenmesi, zarar görenin bilinen dönem sonrası muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp, % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken, destek ve varsa hak sahibi dava dışı kişilerin TRH 2010 yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye yaşam süresinin belirlenmesi, bilinmeyen / işleyecek devre hesabı yapılırken, bilinen son gelirin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilerek progresif rant yönteminin kullanılması ve davacının destek alacağı süre gözetilerek talep edebileceği destek tazminatının ( davalı … yararına oluşan usulü kazanılmış haklar gözetilerek) hesaplanması için konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
2-Destekten yoksun kalanların destek paylarını belirlerken, desteğin gelirinin bir kısmını kendisine bir kısmını da eş ve çocukları ile anne ve babasına ayıracağı varsayılmalıdır. Bunun dışında destekten yoksun kalanlardan bir kısmının davacı olup diğer kısmının davacı olmadığı durumda talepte bulunmayan destek görenlerin paylarının da hesaplamada göz önünde tutulması gerekmektedir. Destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında, destek payları doğru belirlenerek, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış/sağlayacak olduğu yardımın miktarı da doğru şekilde hesaplanmalıdır. Destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde destekten yoksun kalanlara ayrılacak paylar Yargıtay uygulamaları ile kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise desteğin gelirden eşi ile birlikte ikişer pay alırken çocuklara birer pay verileceği yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay çocukların her birine 1 pay, ana ve babaya birer pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselmektedir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 desteğe, %50 eşe pay verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanacaktır. Desteğin gelirinin 100 pay olduğunun kabulü ile bu 100 payın davacılar ile dava dışı hak sahiplerine dağıtılması, dağıtılan payların toplamının 100 olması gerekmektedir.
Somut olayda dosyada mevcut nüfus aile kayıt tablosuna göre destek … 01.01.1987 doğumlu olup, kaza tarihinde 30 yaşında ve bekardır. Davacı çocuğunu tanıma yolu ile nüfusuna kayıt ettirmiştir. Yine desteğin annesi Sevim ile babası Salih’inde nüfus kaydına göre hayatta oldukları anlaşılmaktadır. Hatta sağ anne ve baba tarafından, davalı … şirketine tazminat ödenmesi hususunda 30.10.2017 tarihli dilekçe ile başvuru yapıldığı görülmektedir. Davalı … vekili de aktüer bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde desteğin anne ve babası tarafından sigorta tahkime dava açıldığını ve davanın sonuçlandığını (2017/78195 esas), poliçe limitinin dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir. Hükme esas alınan tazminat bilirkişi raporunda desteğin gelirinden, davacı çocuğa %20 pay ayrılmış, hayatta oldukları anlaşılan dava dışı anne ve babaya pay ayrılmamıştır. Anne ve babaya da pay ayrıldığında davacının payının değişme ihtimali bulunmaktadır. Bu hali ile aktüer bilirkişi raporu hükme elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece, öncelikle davalı … şirketinin itiraz dilekçesinde bildirdiği sigorta tahkim dosyasının getirilmesi, yine desteğin tam aile nüfus kayıt tablosunun temini ile anne ve babanın halen hayatta olup olmadıklarının belirlenmesi, daha sonra yukarıda açıklandığı üzere inceleme ve değerlendirme yapılarak, bilirkişiden davacı ile desteğin sağ olan dava dışı anne, babasına da desteğin gelirinden pay ayrılıp, davacının talep edebileceği destek tazminatının tespiti hususunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi hüküm kurulması da doğru değildir.
3-a-Davalı … vekilinin hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğine ilişkin istinaf taleplerine gelince; Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52. maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer bir takım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Bu duruma yargısal kararlarda en sık rastlanılan örnek; ehliyetsiz sürücünün ve/veya içkili sürücünün arabasına, onun bu durumunu bilerek binen bir kişinin, meydana gelebilecek zarara önceden, kapalı bir şekilde razı olduğunun kabulü yönündedir. Yine zarar görenin emniyet kemeri takmaması nedeniyle araçtan fırlayarak zararın doğmasına ya da artmasına sebebiyet vermesi de örnekler arasındadır. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir. Zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK’nın 51 ve 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Hatır taşıması ise bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Taşıma, işletenin veya sürücünün değil taşınanın yararına olmalıdır.
Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (Eren, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582)
Buna göre, hatır taşıması indirimi için kural olarak hatır taşıması şartlarının varlığı yeterli iken, müterafik kusur indirimi için zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almaması, bu anlamda kusurlu olması gerekmektedir. Hatır taşıması indirimi ve müterafik kusur indirimi farklı kaideler olup, her olayda bir arada bulunmayabilir.Yargıtay 17. HD’nin yerleşik uygulaması gereğince, hesaplanan tazminattan desteğin hatır için taşınması durumunda %20 oranında, birden fazla müterafik kusur durumunun birlikte bulunması halinde de ayrıca %20 oranını geçmeyecek şekilde müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği kabul edilmektedir.
Davalı … vekili süresi içinde verdiği cevap dilekçesinde, müteveffanın sigortalı araçta yolcu konumunda olup, desteğin araçta hatır için taşındığını, ayrıca müteveffanın alkolü sürücünün aracına binmesi sebebi ile müterafik kusuru ile zarara uğradığını belirterek tazminattan hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini savunmuştur. Davaya konu trafik kazası tek taraflı olarak gerçekleşmiş olup, destek ve dava dışı araç sürücüsünün yüksek oranda alkollü oldukları anlaşılmıştır. Mahkemece, kusur yönünden hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava dışı araç sürücüsünün olayda %90 oranında kusurlu olduğu, desteğin de alkollü olduğunu bilerek dava dışı sürücünün aracına binmesi, kendi can güvenliğini tehlikeye atması nedeniyle alt düzeyde %10 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş, aktüer bilirkişi raporunda davacı için %90 kusur oranına göre tazminat hesaplanmıştır. Burada kazanın oluşumundaki kusur ile müterafik kusurun ayrılması gerekmektedir. Zira destek araçta yolcu olduğundan ve tek taraflı olarak kaza meydana geldiğinden, kazanın oluşumunda desteğin kusurundan söz edilemez. Ancak yerleşik yargıtay uygulamaları ile de kabul edildiği gibi desteğin alkollü olduğu hatta dosya kapsamına göre sürücü ile birlikte alkol aldıkları, alkollü olduğunu bildiği dava dışı sürücünün aracına kendi rızası ile bindiği anlaşılmakla, kazanın oluşunda bir kusuru bulunmasa da, can güvenliğini tehlikeye atarak kendisinin ölümünde müterafik kusurlu olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece, olayda dava dışı sürücünün %100 oranında kusurlu olduğunun kabulü ile davacı için destek tazminatı hesaplandıktan sonra belirlenen tazminattan yerleşik uygulamalar gereği %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi destek kazanın oluşumunda kusurluymuş gibi tazminatın %90 kusura göre hesaplanması ve bu anlamda tazminattan sadece %10 kusur oranında indirim yapılması da isabetli değildir.
b-Ayrıca davalı … destek ile araç sürücüsünün arkadaş olduklarını, birlikte alkol alıp gezerlerken davaya konu kazanın meydana geldiğini, desteğin araçta ücret karşılığı taşınmadığını, taşımanın desteğin menfaatine olduğunu, destek ile sürücünün akrabalıkları olmadığını ileri sürerek tazminattan hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Bu konuda dosya kapsamında sadece dava dışı sürücünün hazırlık aşamasında verdiği ifadesi bulunmakta olup, desteğin araçta ne amaçla bulunduğu, kendisinden ücret alınıp alınmadığı, taşımanın kimin menfaatine olduğu ve taşımanın niteliği tam olarak anlaşılamamıştır. Mahkemece de bu hususta herhangi bir araştırma ve değerlendirme yapılmadığı ve hatır taşıması hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmediği görülmüştür. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Hal böyle olunca mahkemece, soruşturma ve ceza dosyasının tamamının getirtilip, ifadeler de irdelenmek suretiyle araçta yolcu konumunda bulunan desteğin taşımasının, ücret ya da sürücünün menfaati karşılığı taşıma olup olmadığı,aralarında akrabalık yada arkadaşlık ilişkisi olup olmadığı, taşımanın kimin menfaatine olduğu hususu belirlenip, davalı vekilinin bu hususa yönelik (hatır taşıması) savunması üzerinde durulup, değerlendirilme yapılarak hatır taşıması olduğunun kabulü halinde tazminattan ayrıca %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması, aksi halde gerekçesi de gösterilerek indirim yapılmaksızın tazminata karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi hüküm kurulması da isabetli görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece, yukarıda 1, 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan hususlarda 11.04.2019 tarihli aktüer bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihteki veriler esas alınarak (bilinen dönemde aynı tarihte sonlandırılarak) ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli ek tazminat raporu yada konusunda uzman bir başka aktüer bilirkişiden yeni tazminat raporu alınması (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi hükmün esasına ve sonucuna etkili olan bu hususlarda gerekli deliller toplanıp,değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmakla, davalı … vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf taleplerinin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda) ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre istinaf talebinde bulunan davalı … vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … AŞ vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 18.06.2019 tarih, 2018/220 Esas – 2019/585 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kaldırma sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak davalı taraftan alınan 44.40-TL maktu ve 779.50-TL nispi karar harcının istek halinde davalı tarafa iadesine,
3-Davalı tarafça yapılan İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde yeniden yapılacak yargılamada değerlendirilmesine,
4-Ankara 9. İcra Dairesinin 2019/10678 esas sayılı dosyasına yatırılan 75.000,00-TL. teminat mektubunun yatıran iadesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 17/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

.
….
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.