Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2812 E. 2022/657 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/06/2019
NUMARASI :…..

…. gelmeden önce …. Şti.nde … … olarak çalıştığını davalıların müvekkilinin zararlarından sorumlu olduğunu, davalı … şirketine müracaat etmesine rağmen zararının karşılanmadığını, ileri sürerek ve fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 1.000,00-TL maddi (geçici ve sürekli iş gücü kaybı) tazminatının kaza tarihi olan 25/09/2016 tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; manevi zararları için ise 100.000,00-TL manevi tazminatın, kaza tarihi olan 25/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 22/01/2018 tarihli dilekçesi ile; 1.000,00-TL olan maddi tazminat talebinin 100,00-TL’sinin geçici iş göremezlik, 900,00-TL’sinin ise sürekli iş göremezlik tazminatına ilişkin olduğunu belirtmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesinde bilirkişi raporunda aleyhe hususları kabul etmemekle beraber 1.000,00-TL olan maddi tazminat (geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı) talebini 194.364,80-TL’ye yükseltilmiştir.
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde bahsi geçen aracın müvekkili şirket tarafından ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, sorumluluklarının sigorta limiti ve sigortalının kusuru ile sınırlı olduğunu, davacının müvekkili şirkete başvurusu bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, davaya yasal süresinde cevap vermemiş, 28/03/2017 tarihli celsede alınan beyanında, aleyhe hususları kabul etmediğini, kazadan sonra davacı ile gerekli irtibatı kurduğunu ve ilgilenmeye çalıştığını, ceza dosyasının devam ettiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, davaya yasal süresi içerisinde cevap vermemiş, 28/03/2017 tarihli celsede alınan beyanında; aleyhe hususları kabul etmediğini, kazadan sonra davacı ile gerekli irtibatı kurduğunu ve ilgilenmeye çalıştığını, ceza dosyasının devam ettiğini, davacının kaza esnasında araca binmek üzere olduğunu, kendisinin de yanından geçtiğini, davacı aracının kapısını açınca, kendi aracının arka kapağına takıldığını ve aracın arka kapağının açıldığını, davacının bu şekilde yaralandığını, bu olayda davacının da kusurlu olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi (geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı) ve manevi tazminat talebine ilişkin olduğu, davacının meydana gelen kaza nedeniyle davalılardan 6098 sayılı TBK’nın 54 ve 56. maddeleri gereğince tazminat talep ettiği, taraf delilleri toplanarak, Ankara Batı 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/127 esas sayılı dosyası ile hasar dosyası getirtildikten sonra davaya konu trafik kazasındaki kusur durumunun tespiti bakımından Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı’ndan alınan raporda; davalı sürücü …’ın olayda % 100 oranında kusurlu olduğu, davacı …’nın ise herhangi bir kusurunun bulunmadığı yönünde görüş belirtildiği, raporun oluşa uygun olduğu, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından; Özürlülük Ölçütü ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri esas alınmak suretiyle düzenlenen 13/07/2018 tarihli raporda; davacının 25/09/2016 tarihli yaralanması neticesinde özürlülük oranının % 26 olarak hesaplandığı, 6 ay süreyle iş göremezlik halinde kaldığının belirtildiği, davacının maddi zararının tespiti için aktüerya uzmanı bilirkişiden alınan raporda; davacıya ait 2016/6-9 aylarına ilişkin ücret bordrolarının incelenmesi neticesinde, davacının kaza tarihinde asgari ücretle çalıştığı ve bekar çalışan için uygulanan asgari geçim indiriminden faydalandığının görüldüğü, davacının kaza tarihindeki vergilendirilmiş gelir tutarını gösterir ücret bordroları esas alınarak değerlendirmeye gidilmesi gerektiği tespiti yapıldıktan sonra yapılan hesaplamaya göre, davacının geçici iş göremezlik nedeniyle oluşan maddi zararının 8.097,97-TL, sürekli iş göremezlik nedeniyle oluşan maddi zararının 158.663,65-TL, toplam maddi zararın ise 166.761,62-TL olduğu, TBK’nın 55. maddesi gereği SGK tarafından yapılan ödemenin tenzili ile davacının bakiye 151.593,92-TL karşılanmamış gerçek zararının bulunduğunun belirtildiği, taraf itirazları üzerine alınan ek raporda ise, davacının geçici iş göremezlik nedeniyle oluşan maddi zararının 8.097,97-TL, sürekli iş göremezlik nedeniyle oluşan maddi zararının 201.434,53-TL, toplam maddi zararın ise 209.532,50-TL olduğu, TBK’nın 55. maddesi gereği SGK tarafından yapılan ödemenin tenzili ile davacının bakiye 194.364,80-TL karşılanmamış gerçek zararının bulunduğunun belirtildiği, mahkemece alınan raporun karar vermeye elverişli olduğu, davacının dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi ile talep ettiği maddi tazminat miktarında haklı olduğu, davacının, davalılar … ve … bakımından haksız fiil tarihi olan 25/09/2016, davalı … şirketi bakımından ise temerrüde düştüğü dava tarihinden itibaren yasal faiz (kazaya karışan … plakalı aracın özel araç olması nedeniyle) tazminat alacağını talep edebileceği, manevi tazminat talebi yönünden ise; kaza tarihi, kazanın oluşumundaki kusur oranları, olayın özelliği, davacının yaralanmasının niteliği, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve paranın satın alma gücü birlikte ele alınarak, kaza nedeniyle bedensel bütünlüğü zedelenen davacının kaza sonrası tedavi gördüğü süre içerisinde çektiği acının bir nebze olsun giderilebilmesi amacıyla ve bir tarafın haksız yere zenginleşmesine yol açmamak kaydıyla, hakkaniyete uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin yerinde olacağı kanaatine varıldığı, 30.000,00-TL manevi tazminat miktarının hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle; “davacının maddi tazminat talepli davasının kabulü ile geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 194.364,80-TL maddi tazminatın davalı … şirketi bakımından dava tarihinden, davalılar … ve … bakımından ise haksız fiil tarihi olan 25/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davalı … şirketinin sorumluluğunun poliçe limitiyle sınırlı tutulmasına; davacının manevi tazminat talepli davasının kısmen kabulü ile 30.000,00-TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan 25/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … ve …’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; müvekilinin nitelikli işçi olup gelirinin, emsal araştırması ile tespit edilen ücrete göre hesaplanması gerektiğini, bu nedenle alınan raporu kabul etmediklerini, müvekkilinin meslek lisesi … … … … imalatı bölümünden mezun olduğunu, kazadan önce de …. Şti’de … … olarak çalıştığını, davacının asgari ücret düzeyinde gelir elde etmesinin mümkün olmadığını, nitelikli elemanın yaptığı işin niteliğinin, yaşın ve kıdem gibi faktörlerin nazara alınarak emsal ücrete göre hesaplama yapılması gerektiğini, Genel Şartlarda belgelendirilmiş kazancın nazara alınacağı belirtilmiş ise de, bu durumun hukuka uygun olmadığını, Yargıtay yerleşik uygulamaların nazara alınması gerektiğini, hesaplamanın PMF1931 Yaşam tablosu ve %10 artırım ve iskonto uygulanarak yapılması gerektiğini, KTK’da Genel Şartlara göre zararın hesaplanacağı belirtilmiş ise de, bu düzenelemenin sigorta şirketi yönünden olduğu, oysa ki davada sürücü ve işletenin de taraf olduğunu, bu nedenle de kararın hatalı olduğu, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılan ödemelerin tazminattan mahsup edilmemesi gerektiğini, yerel mahkemece tarafından hükmedilen manevi tazminatında çok düşük olduğunu, müvekkilinin kaza nedeniyle vücut çalışma gücünü %26 oranında kaybettiğini, 6 ay süre ile iş görmez kaldığını, bu nedenle hükmedilen manevi tazminatın hakkaniyet ve nesafete uygun olmadığını, maddi ve manevi tazminat yönünden yargılama giderinin ayrı ayrı hüküm altına alınması gerektiğini, 1724,30-TL yargılama giderinin neredeyse tamamı manevi tazminattan kaynaklanmış gibi ret ve kabul oranına göre 1314,26-TL’sinin (sigorta şirketi 1.138,52-TL ile sınırlı olmak üzere) davalılardan tahsline karar veriliği, oysaki maddi tazminat talebinin kabul ediliğini, bu nedenle yargılama giderinin tamamının davalılar üzerinde bırakılması gerektiğini, müvekkilinin davalıya evrak ile müracaat etmesine rağmen temerrüt başlangıcının dava tarihi kabul edilmemesinin hatalı olduğunu, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava; trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemidir. Mahkemece maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin ise kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
1-Davacı vekilinin müvekkilinin tazminat hesabına esas alınan gelirinin uygun olmadığına ilişkin istinaf talebinin incelenmesinde; davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin, … … … … imalatı bölümünden mezun olduğunu ve kaza meydana gelmeden önce … … … Ltd Şti’nde … … olarak çalıştığını, bu nedenle gelirinin sendiklar ve odalardan araştırılarak Operatörün veya … … … … İmalatı bölümünden mezun olan kıdemli birisinin ortalama emsal ücrete göre belirlenerek hesaplama yapılmasını istemiş, … … … … … imalatı bölümünden 14/06/2013 tarihinde mezun olduğuna dair diploma suretini, alanında çalıştığına ilişkin sertifika ve işe giriş belgelerini dosyaya ibraz ettiği görülmüştür.
Mahkemece emsal araştırması için Birleşik Metal İşçileri Sendikasına yazılan yazıya verilen cevapta ise 25/09/2016 tarihinde emsal işlerde çalışanların gelirinin brüt 7.015,97-TL, net 5015,76-TL olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Mahkemece, 30/11/2018 tarihinde alınan aktüer hesap bilirkişi raporda; davacının 2016/6-9 aylar gelirlerinin asgari ücret üzerinde olması nedeniyle hesaplamanın asgari ücret üzerinden yapıldığı belirtilerek, geliri asgari ücret kadar olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmış, davacı vekili müvekkilinin nitelikli işçi olduğundan tazminat hesaplamasının gelirinin dosyadaki emsal ücrete göre yapılması gerektiği, hesaplamanın PMF1931 Yaşam Tablosuna göre yapılması gerektiği belirterek rapora itiraz etmiş; itirazı üzerine aktüer hesap bilirkişinden alınan 29/03/2019 tarihli ek raporda ise, ZMMS Genel Şartlarına göre hesaplamanın belgelendirilmiş gelirine göre yapılması gerektiği, hesaplama tekniğinin de uygun olduğu belirtilerek, geçici iş göremezlik tazminatı ve sürekli iş görmezlik tazminatı rapor tarihindeki asgari ücrete göre güncellenerek davacının geçici iş göremezlik zararının 8.097,97-TL, sürekli iş göremezlik zararlarının 201.434,53-TL olduğu SGK tarafından yapılan geçici iş görmezlik ödemeleri mahsup edildiğinde bakiye sürekli ve geçici iş göremezlik zararının 194.364,80-TL olduğu tespit edilmiştir. Davacı vekili raporda aleyhe olan hususları kabul etmediğini ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutuğunu belirterek dava değerini 194.364,80-TL olarak belirleyerek davalılardan tahsilini istemiştir.
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının ve tazminatın miktarının doğru biçimde belirlenmesi açısından, zarar görenin kaza anındaki gerçek gelir durumunun doğru biçimde saptanması büyük önem taşımaktadır. Davacının kaza tarihinde fiilen çalışması durumunda gerçek geliri nazara alınması gerektiğinden emsal gelire göre hesaplama imkanı yok ise de; hesaplama yapılırken, davacının hesap tarihine kadar olan gelirini gösteren tüm belgelerin temin edilmesi, bu belgeler ile saptanan gelir üzerinden hesap tarihine kadar elde edilebilecek gelirlerin belirlenmesi, belirlenen gelirler üzerinden, işlemiş (bilinen) dönem zarar hesabının yapılması; işleyecek dönem hesabında ise davacının hesap tarihinde bilinen son gelirinin esas alınması hususlarına dikkat edilmelidir. (YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2017/4550 E. 2018/1001 K.) Ayrıca davacının kaza tarihindeki gelirinin de asgari ücretin üzerinde olduğunu ileri sürmesi halinde ispat hakkı da verilmelidir.
Öte yandan; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi bedensel zararın hesaplanmasında içtihat değişikliğine giderek PMF 1931 Yaşam Tablosunun uygulanmasıdan vazgeçilerek, TRH 2010 Yaşam Taplosunun uygulanması gerektiği kabul edilmiş 2021/7371 E. 2021/11033 K. Sayılı içtihatında ” Trafik kazasında bedensel zarara uğrayan ve buna dayalı olarak işgücü kaybı tazminatı isteminde bulunan hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmıştır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği göz önüne alındığında, Dairemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir.” denilerek içtihat değişikliğine neden gerek duyulduğu açıklanmıştır. Ancak Yargıtay aynı kararında Mahkemece TRH2010 Yaşam Tablosu uygulanarak yapılan hesaplamaya yönelik olarak davacının PMF 1931 Yaşam Tablosuna göre hesaplama yapılması gerektiğine ilişkin temyizi nedeniyle “Bu itibarla; tazminat hesaplamasında, TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş olmakla birlikte, davacı vekilinin temyiz dilekçesinde PMF 1931 Tablosu’nun kullanılması gerektiğine ilişkin itiraz ve kabulü nedeniyle, tazminat hesabında PMF 1931 Tablosu’nun (TRH 2010 Tablosu’ndan daha kısa ömür süresi belirlediği halde davacı kabulü gereği) kullanılması gerekli görülmüştür.” denilerek, hesaplamanın talep çerçevesinde yapılması gerektiğini belirtmiştir.
Somut olayda, davacı 14/06/2013 tarihinde liseden mezun olan müvekkilinin 26/09/2016 tarihinde geçirdiği kaza neticesinde yaralandığından bahisle tazminat talebinde gelirinin emsale göre tespit edilmesi gerektiğini belirtmiş, çalıştığı işyeri tarafından asgari ücret üzerinden gösterilen bodroların gerçeği yansıtmadığını belirtmesine rağmen, gerçek gelirinin ne kadar olduğuna ilişkin beyanda bulunmamış, bilirkişi tarafından da davacının fiilen çalışması olduğu halde kaza tarihindeki geliri üzerinden, TRH 2010 Yaşam Tablosuna göre muhtemel yaşam süresi tespit edilerek, “devre başı ödemeli belirli süreli rant yöntemi” uygulanmak suretiyle yapılan hesaplamaya göre davanın esası hakkında karar verilmiştir. Alınan raporda davacının işlemiş (bilinen) dönem zararının hesaplanmasında davacının gerçek geliri nazara alınmamış olması nedeniyle rapor karar vermeye elverişli olmadığı gibi, tazminat hesaplanmasında Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin içtihat değişikliği ile tazminat miktarının belirlenmesinde TRH2010 Yaşam Tablosu kullanılması ve “progresif rant yöntemi” uygulanmasını kabul etmiş olması nedeniyle de elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece öncelikle davacı vekili, müvekkilinin gerçek gelirinin çalıştığı işyeri tarafından bildirilen miktardan fazla olduğunu iddia ediyor ise buna ilişkin delilleri sorularak, delillerinin değerlendirilmesi, ayrıca fiilen çalışması olduğu anlaşılan davacının çalıştığı işyerlerinden rapor tarihine kadar olan gerçek geliri tespit edilerek işlemiş dönem zararının bilinen geliri üzerinden, işleyecek aktif dönem zararının ise bilinen son geliri üzerinden, yukarıda açıklanan Yargıtay 4. Hukuk Daire’nin emsal kararı doğrultusunda, davacı tarafından istinaf talebinde PMF 1931 Yaşam Tablosu uygulanarak hesaplama talep ettiğinden PMF 1931 Yaşam Tablosuna göre muhtemel yaşam süresi tespit edilerek ve “progresf rant yöntemi” uygulanmak suretiyle yapılarak tazminat miktarının belirlendiği ek rapor yahut yeni bir bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili delillerin toplanılmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek yukarıda açıklanan eksikliklikler giderildikten sonra davanın esası hakkında karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kaldırma sebebine göre davacının sair istinaf sebeplerinin incelenmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 20/06/2019 tarihli 2016/838 Esas 2019/419 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davacıya iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 17/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…..

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.