Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2810 E. 2022/624 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/06/2019
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 10/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 28/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 21/01/2016 tarihinde karşıdan karşıya geçmek isterken davalı …’ın sürücüsü olduğu, işleteni davalı … olan ve davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS ile sigortalı araç ile müvekkiline çarptığını ve yaralanmasına sebebiyet verdiğini, müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını zararlarından davalıların sorumlu olduğunu, ileri sürerek ve fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 100,00 TL geçici iş göremezlik, 100,00 TL kalıcı iş göremezlik olmak üzere 200,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile; davalı sigorta şirketinden, 5.000,00 TL manevi tazminatın ise gerçek kişi davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 14/05/2019 tarihli talep artırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.300,99 TL olarak belirlemiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; Söz konusu kaza ile ilgili davadan önce davalı şirkete müracaat edilmediğini ve herhangi bir hasar dosyasının açılmadığını, kazaya karışan aracın ZMMS poliçesi ile müvekkili tarafından sigortalı olduğunu, müvekkilinin poliçe teminat limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında zararlardan sorumlu olduğunu, davacının kusuru, zararı ve maluliyeti kanıtlaması gerektiğini, davacının kaza tarihinden itibaren faiz işletilmesi talebinin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar; usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmesine rağmen davaya cevap vermemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, davacının sigorta şirketinden ZMMS kapsamında maddi tazminat talep ettiği; dava tarihinde yürürlükte bulunan KTK’nın 97. maddesine göre sigorta şirketine müracaat etmeden dava açılamayacağı, müracaatın dava şartı olduğu, davacıya sigorta şirketine müracaat etmesi için HMK’nın 115. maddesi gereğince mehil verildiği halde, davacının sigorta şirketine müracaatın şart olmadığına dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin kararını emsal olarak sunduğu ve sigorta şirketine başvurmadığını, bu nedenle davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerektiği; tarafların delilleri toplanarak A.Ü. Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından rapor alındığını, davacının manevi zararlarını kusuru ile zarar veren sürücü ve işletenden talep edebileceği, kaza sonrası, araç sürücüsünün, yaralanan davacı yayayı hastaneye götürmek için olay mahallini terk etmesi nedeniyle trafik kazası tespit tutanağı düzenlenmemiş olduğu, bilirkişiden alınan kusur raporunda, kazanın meydana gelmesinde yaya geçidi bulunmayan bir kesimden karşıya geçen davacının ilk geçiş hakkını araçlara vermemek, aracın geçişini beklememekten dolayı %75 oranında, davalı araç sürücüsünün ise yerleşim yeri içerisinde seyretmekte iken daha dikkatli ve tedbirli davranmamaktan ve yayayı fark edip tedbir almakta gecikme nedeniyle %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Ana bilim Dalı Başkanlığınca ve İstanbul Adli Tıp Kurumunca düzenlenen maluliyet raporlarında davacının kalıcı maluliyetinin bulunmadığı, geçici iş göremezlik süresinin 4 ay olduğunun tespit edildiği, alınan raporların karar vermeye elverişli olduğu, meydana gelen kaza nedeniyle kusur durumu ve yaralanmasının ağırlığına göre 1.000,00 TL manevi tazminatın uygun olduğu gerekçesi ile; davalı … Sigorta A.Ş. aleyhine açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine, davalılar … ve … hakkındaki manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 1.000,00 TL manevi tazminatın 21/01/2016 kaza tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlı yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine; karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkemece, sürekli iş göremezlik, geçici iş göremezlik nedeniyle maddi tazminat ve sigorta şirketi haricindeki davalılardan manevi tazminat taleplerine ilişkin yapılan yargılamada; mahkemece maddi tazminata yönelik taleplerinin dava şartı yokluğundan reddedildiğini, manevi tazminata ilişkin talebi yönünden ise taleplerinin kısmen kabulüne karar verildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, maddi tazminat yönünden; meydana gelen kaza tarihinde 2918 Sayılı Yasanın 97. maddesindeki düzenlemenin bulunmadığını, müvekkilinin sigorta şirketi hakkında doğrudan dava açabileceği gibi, sigorta şirketine de başvurabileceğini, seçimlik hakkının olduğunu, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin emsal kararının da bu yönde olduğunu, davacının doğrudan dava açma hakkı bulunduğu halde, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, manevi tazminat yönünden ise; müvekkilinin 5.000,00 TL manevi tazminat talep ettiğini, mahkemece hükmedilen 1.000,00 TL manevi tazminatın yetersiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle, sigorta şirketinden ZMMS kapsamında maddi tazminat; sürücü ve işletenden ise manevi tazminat istemidir. Mahkemece, sigorta şirketi hakkında dava açılmadan önce sigorta şirketine müracaatın KTK’nın 97. Maddesinde dava şartı olarak düzenlendiğinden, müracaat şartı yerine getirilmeden davanın açılmış olması, tamamlanabilir dava şartı olan başvuru şartının da HMK’nın 115/2 maddesi gereğince verilen kesin süreye rağmen ikmal edilmemiş olması nedeniyle, dava şartı yokluğu nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine, diğer davalılar hakkındaki manevi tazminatın ise kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
1-Davacı vekilinin, maddi tazminatın dava şartından reddine yönelik istinaf taleplerinin incelenmesinde;
Trafik kazasından kaynaklanan maddi zarar nedeniyle; sigorta şirketi hakkında ZMMS’den kaynaklanan sorumluluğu kapsamında açılacak davalarda 2918 Sayılı KTK’nın 97. Maddesinde, 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 Sayılı Yasa ile değişikliğe gidilerek ” Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” hükmü getirilmiştir.
İlgili düzenlenme dava şartı niteliğinde olup, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin emsal içtihatlarında da dava şartı olduğu kabul edilmektedir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi: 2021/4672 E. 2021/7390 K.; 2021/7974 E. 2022/1447 K. ; 2021/4549 E. 2022/58 K. emsal kararları)
Dava şartları; davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. Dava Şartı HMK’da düzenlenebileceği gibi, diğer kanunlarda da düzenlenebilir. (HMK’nın 114/2) Dava şartı, usul hukuku düzenlemesi olduğundan, öncesinde mevcut olan hakkın ileri sürülmesini imkansız hale getirmedikçe yahut adil yargılama ilkesinin ihlal edebilecek boyutta zorlaştırmadıkça, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uygulanması gerekir. Bu durum dava şartının kamu düzenine ilişkin olmasının yasal sonucudur. 2918 sayılı Yasadan kaynaklanan sigorta şirketi hakkında ZMMS kapsamında açılacak davalardan önce KTK’nın 97. maddesinde düzenlenen sigorta şirketine müracaat dava şartı ve kamu düzenine ilişkin olduğundan, sigorta şirketine başvuru şartının eldeki davada da uygulanacağının mahkemece kabul edilmiş olmasında, isabetsizlik bulunmamaktadır.
KTK’nın 97. Maddesindeki yasal düzenleme, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından tamamlanabilir dava şartı olarak kabul edildiğinden, dava açılmadan önce yerine getirilemeyen dava şartı eksikliğini davacı verilen kesin süre içerisinde gidermekle yükümlüdür. Dava şartının verilen kesin süreye rağmen yerine getirilmemesinin sonucu HMK’nın 115/2 maddesinde açıkça gösterilerek, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddedileceği belirtilmiştir.
Bu durumda; davacı tarafından sigorta hakkında, davalı sigortaya başvurmadan 24/05/2016 tarihinde açılan davada, mahkemece dava şartını tamamlaması için verilen kesin süreye rağmen de, dava şartı eksikliğini gidermemiş olmasına göre mahkemece maddi tazminata ilişkin davanın dava şartının yerine getirilmemiş olması nedeniyle usulden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin buna ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
2-Davacı vekilinin manevi tazminata ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde; 21/01/2016 tarihinde, davacının yaya geçidi olmayan noktada, taşıt yolundan yolun karşısına geçmek isteği sırada, davalı …’ın sevk ve idaresindeki, diğer davalının işleteni olduğu aracın taşıt yolu üzerinde, kendisine çarpması ile kazanın meydana geldiği, olaya ilişkin soruşturma dosyasındaki beyanlardan anlaşılmaktadır.
Kusur bilirkişisinden alınan raporda, kazanın meydana gelmesinde yaya geçidi bulunmayan bir kesimden karşıya geçen davacının ilk geçiş hakkını araçlara vermemek, araçların geçişini beklememekten dolayı %75 oranında, davalı araç sürücüsünün ise yerleşim yeri içerisinde seyretmekte iken daha dikkatli ve tedbirli davranmaması ve yayayı fark edip tedbir almakta gecikmesi nedeniyle %25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
Kaza neticesinde davacının Ankara Üni. Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD’den alınan 09/06/2017 tarihli raporunda, kaza nedeniyle davacının sağ humerusunda fraktür meydana geldiği, meydana gelen kırık nedeniyle genel vücut çalışma gücünü kaybetmediği, 4 ay süre ile iş göremez kaldığının tespit edildiği görülmüştür.
Davacı vekili tarafından manevi tazminatın yeteriz olduğunu ileri sürülmüş ise de; Mahkemece, tazminatın belirlenmesinde, kaza tarihi, kusur oranı, tarafların sosyal ekonomik durumları ve davacının kolunda meydana gelen yaralaması neticesinde maluliyetinin meydana gelmediği değerlendirilerek tazminat miktarı belirlemiş olmasına, hükmedilen manevi tazminat miktarının, manevi tazminatın niteliğine ve Yargıtay tarafından benimsenen ilkelere uygun olarak tespit edilmiş olmasına göre davacı vekilinin manevi tazminata ilişkin istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Buna göre; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, göre; davacı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
6-HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a -g maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 10/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.