Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2755 E. 2022/1324 K. 20.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/04/2019
NUMARASI :….

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalı …Ş. vekili, davalı …Ş. vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; Davalı …’nun 13/02/2010 günü davacı … yönetimindeki aracın şeridine tecavüz etmesi nedeniyle meydana gelen trafik kazasında davacılar … ve araçta yolcu konumunda olan …’nın yaralandıklarını, davacılar hakkında sürekli özürlü raporu tanzim edildiğini, davalı …’nun asli kusurlu olduğunun ceza mahkemesi dosyasında da sabit olduğunu, davalı yönetimindeki aracın davalı … (…) … şirketine, davacı yönetimindeki aracın davalı … şirketine trafik sigortalı olduğunu, davacılar … ve …’ın davacıların müşterek çocukları olduğunu belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı … ve … için ayrı ayrı 1.000,00’er TL sürekli iş göremezlik, 500,00’er TL efor kaybı zararının davalı …’den kaza tarihinden, davalı … şirketlerinden poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmak üzere başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini, 500,00’er TL kaza sebebi ile çalışamadıkları süreçte uğradıkları kazanç kaybı zararının davalı …’den kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini, davacı … ve … için ayrı ayrı 30.000,00’er TL manevi tazminatın davalı …’den kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini, anne ve babalarının yaralanması sebebiyle yaşadıkları elem sebebiyle diğer davacılar … ve … için ayrı ayrı 10.000,00’er TL manevi tazminatın davalı …’den kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, 21.01.2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile davacı … için talep edilen cismani maddi tazminat miktarını toplam 226.767,47 TL’sına yükseltmiştir.
Davalı … … … A.Ş. vekili cevabında; Davacı … ve eşi …’ya kaza sonucu meydana gelen maluliyetleri nedeniyle (…’ya 87.205,66 TL ve …’ya 55.783,50 TL olmak üzere) 142.989,16 TL ödeme yapıldığını ve davacıların davalı … ibra ettiklerini, davalı şirketin herhangi bir şekilde temerrüdünün bulunmadığını aksine davacıların karar tarihinden önce yani kaza tarihinden itibaren işletilmesini talep ettikleri faizin haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek; davacıların yönelttiği tüm taleplerin ve haksız açılan davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … (…) … A.Ş. vekili cevabında; kazaya karışan davalı … yönetimindeki aracın davalı şirketçe sigortalandığını, söz konusu poliçeye istinaden …’nın hesabına 15.621,00 TL tazminat ödemesi yapıldığını, davacıya karşı sorumluluklarının kalmadığını, davacı …’nın …. … Araştırma ve Uygulama Hastanesinden almış olduğu özürlü sağlık kurulu raporunun gerçek oranları yansıtmadığını, ayrıca %40 oranında kısmen tedavi ile düzelen depresyon tanısı konulduğunu, depresyonun kaza ile illiyet bağının bulunmadığını, bu raporlara itiraz edildiğini, ayrıca davacının bu hastane tarafından … … Fakültesi Hastanesine sevk edildiğini, ancak bu hastaneden alınacak raporun davalı şirkete gönderilmediğini, bu nedenle Adli … Kurumundan rapor alınması gerektiğini, davacı … adına ise davalı şirkete herhangi bir başvuru yapılmadığını, davalı şirkete yapılan başvuruda kaza ve hasarlara ilişkin tüm belgelerin sunulmadığını, bu nedenle davalı şirketin temerrüdünün söz konusu olmadığını, manevi tazminat taleplerinin poliçe teminatı dışında olduğunu; belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … cevabında; kazaya alkollü ve kusurlu davranışı ile dava dışı …’ın sebebiyet verdiğini, kendisine atfedilen kusuru kabul etmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/274 Esas sayılı dosyasında, dava konusu kaza ile ilgili Adli … Kurumundan alınan 17/11/2012 tarihli raporda, sanık …’nun kazanın oluşumunda asli kusurlu, katılan …’nın tali kusurlu olduğu yönündeki görüş doğrultusunda sanıklar … ve … hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan verilen mahkumiyet kararının 22/04/2014 tarihinde onanarak kesinleştiği, iş bu tazminat davasında tarafların kusur oranının tespiti için İstanbul Adli … Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan raporda, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü …’nun %80 (yüzde seksen) oranında, davacı sürücü …’nın %20 (yüzde yirmi) oranında kusurlu olduğunun bildirildiği, dava konusu olaydan kaynaklı alacak davasına ilişkin Eskişehir 2. İş Mahkemesi’nin 2013/460 Esas sayılı dosyasında trafik bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda, …’nun %60 oranında, …’nın ise %40 oranında kusurlu bulunduğu, İş Mahkemesince alınan raporlar ile mahkemece Adli …’tan alınan raporlarda kusur oranlarında farklılık bulunduğundan çelişkilerin giderilmesi ve dava konusu kazadaki kusur oranlarının belirlenmesi yönünden İTÜ’den seçilen 3 kişilik bilirkişi heyetinden alınan 05/12/2016 tarihli ve 11/05/2018 tarihli raporlarda gerekçeleri açıklandığı üzere sonuç olarak; davalı kamyon sürücüsü …’nun %80 oranında asli kusurlu, davacı sürücü …’nın %20 oranında tali kusurlu olduğunun belirlendiği, davacı … ve …’in maluliyet ve iş ve güçten kalma durumunun belirlenmesi hususunda İstanbul Adli … Kurumu 3. Adli … İhtisas Kurulunca düzenlenen 08/12/2014 raporda sonuç olarak, …’nın Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre %46,2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağının ve iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 9 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği, aynı sağlık kurumunca davacı … yönünden düzenlenen 30/09/2015 tarihli raporda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre %19.2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağının ve İyileşme süresi 18 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiği, davacı … için Afyon … Hastanesi raporunda % 55 özür grubuna girdiği, Adli … 3. İhtisas dairesince hazırlanan raporda ise maluliyet oranının % 19.2 olduğu belirlenmiş olup, davalı tarafça oranlar arasındaki farkın yüksekliği sebebiyle itirazda bulunulduğundan raporlar arasında varsa çelişkilerin giderilerek davacı …’nın dava konusu kaza sebebiyle oluşan maluliyet durumunun ve oranının yeniden belirlenmesi hususunda İstanbul Adli … Genel Kurulundan alınan 12/02/2018tarihli raporda Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre % 19,2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 18 aya kadar uzayabileceği, belirlenen maluliyet ve kusur oranlarına göre davacıların talep edebileceği tazminatın hesaplanması hususunda aktüerya uzmanı bilirkişiden alınan raporda, davacı …’nın maluliyet ve kazanç kaybı maddi zararının bulunmadığı, davacı …’nın maluliyet ve kazanç kaybı maddi zararının 97.708,01 TL olarak hesaplandığı, davacı vekilince aktüer bilirkişinin 15/02/2016 tarihli raporuna itiraz edilmesi üzerine 11/05/2018 günlü kusur raporu ve 12/01/2018 günlü maluliyete ilişkin adli … kurumu raporu değerlendirilmek suretiyle ve davacı vekilinin 26/09/2018 günlü dilekçesindeki itirazlarını da karşılayacak şekilde davacı zararının hesaplanması yönünden alınan ek raporda, davacı …’nın maluliyet ve kazanç kaybı maddi zararının bulunmadığı, davacı …’nın maluliyet ve kazanç kaybı maddi zararının 114.008,77 TL olduğunun belirlendiği, davalı …’nın sürücü olmadığı ve belirlenen kusur oranlarının …’ya ait olmadığı gözetilerek davacı …’nın maluliyet zararının davacı vekilinin 22/11/2018 tarihli raporundaki itirazları gözetilerek hesaplanması için alınan ikinci ek raporda, davacı …’nın maluliyet ve kazanç kaybı maddi zararının bulunmadığı, davacı …’nın maluliyet ve kazanç kaybı maddi zararının 226.777,47 TL olarak tespit edildiği, 24/12/2015 tarihli Adli … raporu ile İTÜ uzmanlarınca hazırlanan 05/12/2016 ve 11/05/2018 tarihli raporlarda davacı …’nın kazanın oluşumunda %20, davalı …’in %80 oranında kusurlu oldukları belirlenmiş olup, mahkemece verilen kararda bu kusur oranlarının esas alındığı, kabul edilen kusur ve maluliyet oranları esas alınmak suretiyle aktüer bilirkişiden 15/02/2016 tarihli rapor ve 15/11/2018 ve 03/01/2019 tarihli ek raporlar alınmış olup, aktüer bilirkişinin 03/01/2019 tarihli son raporunda davalı … … … şirketince ödenen 87.205,66TL’de gözetildiğinde davacı …’in bakiye iş gücü kaybı zararının olmadığı, davacı …’nın ise iş gücü kaybı zararının 226.777,47 TL olduğu bildirilmiş olup, mahkemece bu tespitlerin dosya kapsamına ve usule uygun olduğunun kabul edildiği, raporlar ile davacı …’in karşılanmayan maddi zararının kalmadığı belirlenmekle; davacı …’nın maddi tazminat talebinin reddine karar vermek gerektiği, davacı …’nın iş gücü kaybı zararının 226.777,47 TL olduğunun belirlenmesi, davacı …’nın araçta yolcu olarak bulunması, dolayısıyla %80 oranındaki kusurlu davranışı ile kazaya sebebiyet veren davalı sürücü Tekin’in meydana gelen zarardan diğer kazaya sebebiyet veren sürücü ile birlikte müteselsil sorumlu bulunması nedeniyle maddi zararın tamamından sorumlu olduğu, aynı şekilde kazaya sebebiyet veren sürücüler … ve …’nun yönetimindeki araçların trafik sigortacısı olan davalı … … … A.Ş. ile Euro … A.Ş.’nin poliçe limitleri 150.000,00TL kapsamında davacının bu zararından sorumlu oldukları, davacılar … ve …’nın kaza nedeniyle kalıcı maluliyetlerinin oluşması, uzun süre tedavi görmeleri, bu aşamalarda çekilen manevi üzüntü ve acının, daimi maluliyet nedeniyle hayatları boyunca kısmen devam edeceği, aynı şekilde davacılar … ve …’nın çocukları olan … ve …’nın anne babalarının yaşadıkları ve maluliyetleri ile sonuçlanan kaza ve sonrası süreçte manevi üzüntü ve acı yaşadıkları olayların bu davacılar yönünden de kişilik haklarını etkileyici nitelikte bulunduğu kabul edilmekle, tarafların kusur durumları, sosyal ekonomik durumları da gözetilerek davacıların manevi tazminata ilişkin talepleri yönünde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiğinden bahisle, davacıların maddi tazminata ilişkin talepleri yönünden; davacı …’nın maddi tazminat talebinin reddine, davacı …’nın maddi tazminat talebinin kabulü ile 226.777,47 TL Maddi tazminatın (Davalı … şirketleri poliçe limiti olan 150.000,00 TL ile sınırlı sorumlu olmak üzere) davalı … şirketlerinden 25/11/2011 ilk ödeme tarihinden, diğer davalı …’dan 06/02/2010 kaza tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacı …’ya ödenmesine, davacıların manevi tazminata ilişkin talepleri yönünden; davanın kısmen kabulü ile davacılar … için 10.000,00 TL, … için 10.000,00 TL, … … için 3.000,00 TL, … … için 3.000,00 TL manevi tazminatın 06/02/2010 kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle davalı …’dan alınarak adı geçen davacılara ödenmesine, her bir davacı için fazla manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş; hükme karşı tüm taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Manevi tazminata ilişkin talepleri yönünden davaların kısmen kabulüne karar verildiğini, kazanın 13/02/2010 günü Afyon-Eskişehir karayolunda, …’ nın sevk ve idaresindeki araç ile davalı … Mutlunun sevk ve idaresindeki araç arasında meydana geldiğini, kaza yeri tespit tutanağı ve Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/274 E. Sayılı dosyası kapsamında kusur oranına yönelik yapılan incelemelerde davalının asli kusurlu olduğu, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/421 E. Sayılı dosyasında 11/05/2018 tarihli bilirkişi raporunda davalının %80 oranında asli kusurlu olduğu, davacı …’nın ise %20 oranında tali kusurlu olduğu kanaatine varıldığını, davanın 03/12/2012 tarihinde açıldığını ve hükmün 09/04/2019 tarihinde verildiğini, Adli … Kurumu raporu ile davacı …’nın sürekli iş göremezlik oranının % 19.2, …’ nın sürekli iş göremezlik oranının ise %46.2 olarak tespit edildiğini, uzman bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporla Davalı …’nın iyileşme süresinin 18 aya, davalı …’ nın ise 9 aya kadar uzayabileceğinin saptandığını, kaza sebebi ile davacıların Eskişehir … Üniversitesi … Fakültesinde uzun bir süre tedavi gördüğünü, çocuklarını dahi tanımalarının aylar sürdüğünü, davacıların kendi kendine yeter hale gelebilmelerinin bile yaklaşık bir yıl sürdüğünü, bu süreç içerisinde çok sayıda ameliyat ve tıbbi operasyonlar geçirdiklerini, bu nedenle çocuklarıyla dahi ilgilenemeyen davacıların bütün mutad iştigallerinden geri kaldıklarını, bu sürecin, mutazarrırları olan … ve … yanında evlatlarını da elem ve kaygı içine soktuğunu, davacılar … ve … …’nın, anne ve babalarının yaşadıkları acılar, ardı ardına geçirilen ameliyatlar ve kaza sonrası aldıkları yeni hal ve içine girdikleri manevi sıkıntı sebebi ile manen elem duyup zarar gördüklerini, Gerek kazanın meydana geldiği tarihte, gerekse davanın açıldığı tarihte çocukların eğitim öğretim hayatı olmakla, kaza sonrası okul hayatlarının sekteye uğradığını, anne ve babalarının manen desteğinden mahrum kaldıklarını, bu nedenle hüküm altına alınan manevi tazminat tutarlarının ekonomik ölçütlerle ve davacıların reel durumları ile bağdaşmadığını, davanın uzun sürmesi, tedavi sürecinin uzunluğu ve davacıların bu sürece göre hayatlarını yeniden şekillendirmeleri, bu süreç boyunca yaşadıkları elem ve üzüntü, davanın açılış tarihi ile karar tarihi arasındaki paranın değer farkı, ülkemizdeki günümüz yaşam koşulları ve paranın alım gücü göz önüne alındığında davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının oldukça düşük olduğunu (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2016/1061 E. , 2018/10491 K. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2016/4923 E. , 2016/4821 K.), istenilen tazminat miktarının yukarıda sayılan hususlar çerçevesinde ve tarafların ekonomik-sosyal durumu gözönüne alınarak talep edildiğini, mahkemece bu konuda hakkaniyetli bir takdir yetkisi kullanılmadığını, mevcut veriler eksik değerlendirmeye tabi tutularak oldukça düşük düzeyde manevi tazminata hükmedildiğini, kazadaki asli kusurlunun davalı olması, davacıların kaza nedeniyle birçok ameliyat geçirmesi ve acılı tedavilere maruz kalması, tedavi ve yargılama sürecinin uzun sürmesi, maluliyet oranları, davanın açılış tarihi ile karar tarihi arasındaki paranın değer farkı dikkate alındığında, mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarlarının davacıların mağduriyetlerini gidermekten çok uzak olduğu açık olup, eksik değerlendirme neticesinde davanın manevi tazminat yönünden kısmen kabulü yönünde kurulan hükmün hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … (,,,,) … vekili istinaf dilekçesinde; Kararın eksik inceleme sonucu verildiğini, davacı … lehine maddi tazminattan … şirketlerinin 150.000 TL’lik teminat limiti ile sınırlı olarak sorumluluğuna karar verilmiş ise de, teminat limiti belirlenmesinde davalı şirketin davadan önce ödemiş olduğu, 15.621,00 TL’lik tutarın düşülmediğini, 150 Bin TL’lik teminat limitinden ödenen 15.621,00 TL mahsup edilerek bakiye kalan 134.379,00 TL’lik limitin yazılmamasının hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin davacı … yönetimindeki aracın zorunlu mali mesuliyet … poliçesini yaptığını, kazanın meydana gelmesinde aracın sürücüsü … ya %20 oranında kusur yüklenmiş ise de bu kusur oranının hatalı olduğunu, kazanın diğer davalı …’nun şerit ihlali sonucunda meydana geldiğini, …’ya ise dönemeçlere yaklaşırken hızını azaltmaması nedeniyle %20 kusur yüklenmiş olmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, … kendi şeridinde seyir halinde iken aniden karşıdan gelen aracı fark edip tüm gerekli tedbirleri alabilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, …’nın ifadelerinde davalı …’i selektör ve korna ile uyarmaya çalıştığını ifade ettiğini, tüm tedbirleri almasına rağmen kazaya engel olamayan …’ya %20 kusur yüklenemeyeceğini, davalı şirketin %100 kusura göre maddi tazminattan sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, işletenin kusursuzluğu oranında tazminattan indirim yapılması gerektiğini, ayrıca davacının 21.01.2019 tarihli ıslah dilekçesinde talebinin … şirketleri açısından poliçedeki sorumluluk miktarının aşılmaması ve sigortalısının kusuru nispetinde olduğunu, mahkemenin davacıların talepleri ile bağlı olup, sigortalıların kusuru nispetinde karar vermesi gerekirken davacının talebini aşacak şekilde tüm zarardan sorumlu tutmasının hukuka aykırı olduğunu, davalı şirket aleyhine geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Geçici iş göremezlik iyileşme süresinde çalışılamayan dönemde kaybedilen gelir olup, davacı tarafın kaza öncesi aktif bir işte çalıştığının ispatı gerektiğini, davacı … ev hanımı olup, kazanç getiren bir işte çalışmadığından iyileşme süresinde gelir kaybının da söz konusu olmayacağını, bu nedenle geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Tazminat bilirkişisi raporunun denetime elverişsiz ve hatalı olduğunu, hesaplamanın aktüer tarafından yapılmadığını, davalı şirket yönünden 25.11.2011 tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin 25.11.2011 tarihinde temerrüde düşürülmediğini, ödemeyi 22.01.2012 tarihinde yaptığını, diğer davalı … … …’ya ait ödeme tarihinin, davalı şirketin temerrüt tarihi gibi değerlendirilerek davalı yönünden 25.11.2011 tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3-Davalı …Ş. vekili istinaf dilekçesinde; Hükümde davalı şirket’in bakiye poliçe teminat limitinin gözetilmediğini, davalı Şirket tarafından dava konusu kazaya karışan davacı … yönetimindeki aracın ZMMS (trafik) poliçesinin tanzim edildiğini, ZMMS Genel Şartları uyarınca “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu … limitleri dâhilinde karşılamakla yükümlüdür.” denilmek suretiyle, … kapsamının belirlendiğini, dolayısı ile davalı Şirket’in sorumluluğunun ancak kaza tarihindeki poliçe teminat limiti ile sınırlı olduğunu, kaza tarihi itibari ile poliçe teminat limitinin 150.000,00-TL olduğunu, Şirket’in sorumlu tutulabileceği maksimum tutarın bu kadar olduğunu, dava öncesinde davalı Şirket tarafından davacılardan …’ya 25.11.2011 tarihinde 45.568,50-TL ve 24.12.2012 tarihinde 10.185,00-TL olmak üzere toplam 55.783,50-TL tutarında ödeme yapıldığını, dolayısı ile … bakımından bakiye poliçe teminat limiti 94.216,50-TL olup, bununla birlikte davalı şirket’in 150.000,00-TL üzerinden sorumlu tutulmasını kabul etmediklerini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/18326 E., 2018/573 K. sayılı ve 05.02.2018 tarihli kararı, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2013/24147 E., 2014/21343 K. sayılı ve 28.10.2014 tarihli kararı), kabul anlamına gelmemek üzere, davalı şirket aleyhine ancak bakiye poliçe teminat limiti üzerinden hüküm kurulması mümkün olup işbu bakiye teminat limiti tutarının açıkça hükümde belirtilmesi gerektiğini, davalı şirket’in yargılama gideri, harç ve vekalet ücretleri bakımından da bakiye poliçe teminat limiti oranında sorumlu olacağını, bu kapsamda bakiye poliçe teminat limiti oranında yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin hesap edilmesi ve işbu oranda davalı şirket’in sorumlu tutulması gerektiğini, fahiş hata ile kurulan hükmün davalı şirket açısından mükerrer ve fazla ödemeye sebebiyet verecek nitelikte olduğunu, kesinlikle kabul anlamına gelmemek üzere, hesap bilirkişisi raporunda davalı şirket’çe davacı tarafa ödeme yapılan tarihteki verilerin dikkate alınması ve davalı şirketçe yapılan ödemelerin güncel değerinin tenzili gerekirken, bu hususlara riayet edilmeksizin yapılan hesaplamayı kabul etmediklerini, gerçekten de dava öncesinde gerekli tüm ödemelerin davacı …’ya yapıldığını, tüm sorumluluğun yerine getirildiğini, eksik ödeme olduğundan bahisle işbu davanın açıldığını, kesinlikle kabul anlamına gelmemek üzere, davalı Şirket’çe yapılan ödemenin eksik olup olmadığı hususunun tespitinin ödeme tarihi esas alınarak yapılması gerektiğini, öncelikle ödeme yapılan tarihte, davacının o tarih itibari ile hak ettiği tazminatın tamamen ödenip ödenmediği hususunun belirlenmesi gerektiğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2014/18287 E., 2017/7218 K. ve 05.07.2017 tarihli kararı), eksik ödeme olduğunun tespiti halinde ise Karayolları Trafik Kanunu’nun 111. maddesi ve Yargıtay kararları uyarınca, işbu eksikliğin fahiş olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerektiğini, zira eksik ödendiği tespit edilen kısım fahiş sayılamayacak nitelikteyse, ibranamenin geçersiz olduğunun söylenemeyeceğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2014/22636 E., 2017/4043 K. sayılı ve 17.04.2017 tarihli kararı),Bir an için aksi düşünülse dahi, davalı Şirket’in sorumluluğunun, hesap edilen tutardan, davalı Şirket’çe dava öncesinde yapılan ödemelerin güncel değerinin tenzili ile birlikte ortaya çıkan tutar olacağını (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2014/22193 E., 2017/3730 K. ve 06.04.2017 tarihli kararı), hükme esas alınan hesap bilirkişisi raporunun son derece hatalı olduğunu, davalı … tarafından dava öncesinde tüm sorumluluk yerine getirilmiş olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davalı şirket’in sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru nispetinde olduğunu buna binaen mahkemece, davalı şirket ve diğer davalının kusur oranları gözetilmeksizin %100 kusur oranı üzerinden kurulan hükmü de kabul etmediklerini, Karayolları Trafik Kanunu’nun 91 maddesi ve Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası uyarınca, davalı sigortacının, sigortalısının kusuru ile 3. kişilere verdiği zararı, yine poliçe teminat limiti ile sınırlı olmak üzere tazmin etmekle mükellef olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, kusur raporunda davalı Şirket’çe sigortalı araç sürücüsünün kusur oranının %80, diğer davalı …Ş. nezdinde sigortalı bulunan araç sürücüsünün kusur oranının %20 olarak tespit edilmesine rağmen bu durum gözetilmeden %100 kusur oranı üzerinden hüküm kurulduğunu, hatta haksız bir şekilde davalı Şirket açısından bakiye tazminat hesaplanmasına sebebiyet verildiğini, kabul anlamına gelmemek üzere, hükme esas alınan hesap bilirkişisi raporu’nda geçici iş göremezlik süresi açısından hesaplama yapıldığını ve davalı şirket aleyhine hüküm kurulduğunu, davalı şirketin poliçe dahilinde davacının geçici iş göremezlik giderlerinden sorumlu olmadığını, davalı şirket aleyhine geçici iş göremezlik tazminatı açısından hüküm kurulduğunu,13.02.2011 tarih ve 6111 Sayılı Yasanın 59. maddesi ile 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesinin değiştirildiğini, Ayrıca, 6111 Sayılı Kanunun, yayımı tarihinde yürürlüğe giren Geçici 1. maddesi ile de trafik kazalarına sağlık teminatı sağlayan zorunlu sigortalarda, … şirketlerince yazılan primlerin … Kurumuna aktarımının gerçekleştirilmesi ile … şirketlerinin bu teminat kapsamındaki yükümlülüklerinin sona ereceğini ( Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’ nin 2011/7758 E., 2012/6081 K. sayılı ve 11.05.2012 tarihli kararı), ilgili yasa ile tanınan üç yıllık süre içerisinde, davalı Şirket tarafından bakıcı giderlerine ilişkin aktarımın … Kurumu’na yapıldığını ve bu sebeple tedavi giderlerine ilişkin herhangi bir mükellefiyeti kalmadığını, somut olayda, davacının davaya konu kaza nedeni ile uğradığı bedeni zarara ilişkin tüm sağlık hizmet bedellerinin kaza tarihi itibariyle SGK tarafından karşılanacağını, buna rağmen davalı Şirket aleyhine geçici iş göremezlik yönünden kurulan hükmün kaldırılması gerektiğini, hükme esas alınan kusur raporu’nu kabul etmediklerini, yetkili merci tarafından kusur incelemesi yapılmadığını (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/3082 E., 2017/7498 K. sayılı ve 11.09.2017 tarihli kararı),trafik kazasında tarafların kusur oranlarının asli-tali olarak ifade edildiği hallerde asli kusur oranının %75, tali kusur oranının ise %25 olarak esas alınması gerektiğini, sigortalı araç sürücüsüne asli ve davacı karşı araç sürücüsüne tali kusur izafe edilmesi kabul edildiğinde dahi işbu oranların %75’e %25 olması gerektiğini, yetkili merci olan Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’nden seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişi ve ayrıca Adli … Trafik İhtisas Dairesi marifetiyle kusur durumu tespiti yapılmasının hukuki bir zorunluluk olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, hükme esas alınan bilirkişi raporunun son derece teknik hatalar içerdiğini, Hazine Müsteşarlığı’na kayıtlı bir aktüerya uzmanı tarafından yeniden inceleme yapılması gerektiğini, maluliyet tazminatı hesaplamasının son derece teknik donanım gerektirdiğini, hükme esas alınan Bilirkişi Raporu’nda birçok teknik hata mevcut olup Yargıtay içtihatlarına uygun bir şekilde rapor hazırlanmadığını, Hazine Müsteşarlığı’na kayıtlı bir aktüerya uzmanı tarafından yeniden inceleme yapılması(ilk ödeme tarihindeki veriler baz alınarak) gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
4-Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; her ne kadar ilk derece mahkemesi kararına karşı davalı … vekili tarafından 25.08.2019 tarihli dilekçe ile istinaf talebinde bulunulmuş ise de, adı geçen davalı tarafça istinaf karar ve başvuru harcının yatırılmadığı anlaşılmakla, mahkemece bu hususta davalı vekiline muhtıra çıkarılarak bir hafta kesin süre verilmiş, muhtıranın davalı vekiline 11.09.2019 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür. Mahkemece 03.10.2019 tarihli ek karar ile HMK’nın 344.maddesi gereğince gerekli harç ve masrafların yatırılmadığı anlaşılmakla istinaf talebinden vazgeçmiş sayılacağına karar verilmiş, bu ek karar 08.10.2019 tarihinde adı geçen davalı tarafa tebliğ edildiği halde ek karara karşı istinaf talebinde bulunulmadığı gibi, davalı vekili tarafından verilen 04.10.2019 tarihli dilekçesinde, davalının istinaf harç ve masraflarını sağlayamayacağını şifahi görüşmelerinde kendisine beyan ettiğini, davalının ekonomik zorluklar nedeniyle harç ve masrafları karşılayamadığını belirttiği anlaşıldığından, adı geçen davalı yönünden istinaf talepleri incelenmemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İstinaf eden taraf vekillerinin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; dava, yaralanmalı trafik kazasından kaynaklanan cismani maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Somut olayda davacı … yönetimindeki araçla, davalı … yönetimindeki araç arasında meydana gelen trafik kazasında davacı … ile onun aracında yolcu konumunda olan eşi … yaralanıp malul kalmışlardır. Davalı … (…) … Şirketi davalı aracının ZMMS şirketi, davalı … AŞ. davacı sürücüsü olduğu aracın ZMMS şirketidir. Davacılar vekili dava dilekçesinde davadan önce başvuru nedeniyle davalı … şirketleri tarafından davacı tarafa işgöremezlik tazminatı ödemeleri yapılmış ise de, ödemelerin gerçek zararı karşılamadığını, yetersiz kaldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin talepleri saklı kalmak kaydı ile davacı … ve … için şimdilik ayrı ayrı 1.000,00’er TL maddi tazminat ile hayatlarının kalan kısmında eskisinden daha fazla efor sarfedecek olmaları nedeniyle 500,00’er TL efor kaybından kaynaklanan maddi zararın davalılardan (davalı … kaza tarihinden, … şirketleri bildirim tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ve poliçe limiti ile sorumlu olmak üzere) müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, adı geçen davacıların kaza sebebiyle çalışamadığı süreçte uğradığı kazanç kaybından kaynaklanan maddi zararlarına karşılık şimdilik ayrı ayrı 500,00’er TL maddi zararın davalı …’den kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazminini istemiştir. Hükme esas alınan davacılarla ilgili maluliyet raporunda, davacı …’nın %46.2 oranında sürekli maluliyeti ve 9 ay süre ile geçici iş göremezliği bulunduğu, davacı …’in ise %19.2 oranında sürekli maluliyeti ve 18 ay geçici iş göremezlik süresi olduğu tespit edilmiştir. Hükme esas alınan 03.01.2019 tarihli aktüer bilirkişi raporunda davacı …’nın rapor tarihindeki veriler esas alınarak yapılan hesaplama sonucu bulunan tazminattan, davalı … şirketleri tarafından yapılan ödemelerin güncellenmiş değeri indirildiğinde bakiye tazminat alacağı olmadığı tespit edilmiş, davacı … yönünden aynı şekilde yapılan tazminat hesabında adı geçen davacının bakiye 226.777,47TL bakiye tazminat alacağı olduğu belirtilmiş, davacı vekilince 21.01.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı … için dava dilekçesinde talep edilen toplamı 2.000,00TL olan maddi tazminat miktarı 224.767,47TL daha artırılarak, sürekli ve geçici iş göremezlik zararı olmak üzere toplam 226.767,47TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tazmini istenmiş, mahkemece davacı … yönünden 226.777,47TL tazminata hükmedilmiştir. Söz konusu tazminat raporunda her bir davacı için maluliyet raporunda belirtilen geçici iş göremezlik süreleri dikkate alınarak geçici iş göremezlik tazminatı hesaplandığı gibi, ayrıca aynı süre için kazanç kaybı adı altında (davacı … için 9 aylık geçici iş göremezlik süresi için hesaplanan 6.702,75TL’sından SGK tarafından yapılan 5.409,38TL ödemenin mahsubundan sonra kalan bakiye 1.293,37TL geçici iş göremezlik tazminatı ve ayrıca 9 ay için 6.702,75TL kazanç kaybı hesabı gibi) tazminat hesabı yapılmış, daha sonra sürekli, geçici iş göremezlik tazminatı ve kazanç kaybı adı altında hesaplanan tazminatın toplamı üzerinden, … şirketlerinin ödemelerinin güncellenmiş değeri indirilerek 226.777,47TL sonuç tazminat bulunmuştur.
6100 sayılı HMK’nın “Hâkimin davayı aydınlatma görevi” başlıklı 31.maddesinde; “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” şeklinde düzenlemesi ile hâkime yargılamadaki belirsiz durumları aydınlatma görevi verilmiştir. Mahkemenin hüküm vermesi için, kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak hâkimin görevidir. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkân vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesi söz konusudur. Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenleme ile doğru hüküm verebilmesi ve maddi gerçeğin bulunabilmesi amaçlanmıştır. Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de, bunun, hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir. Görüldüğü üzere, hâkimin davayı aydınlatma ödevine ilişkin ve HMK’nın 31’inci maddesinde, hâkimin, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz ya da çelişkili gördüğü konular hakkında taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği, kanıt gösterilmesini isteyebileceği belirtilmiştir. HMK’nın 26. maddesi hükmü gereğince hâkim, kural olarak tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Buna usul hukukunda; taleple bağlılık ilkesi denilmektedir. Taleple bağlılık ilkesi yargılamanın temel ilkelerinden biridir. Yargılama bu ve benzeri ilkeler ile şekillendirildiğinden, gerek taraflar gerekse hâkim yargılamanın ilkelerini gözetmek durumundadır. Mahkemece verilen karar, davacının talepleri çerçevesinde yapılacak yargılama ile değerlendirilerek verileceğinden mahkemece, davacının talepleri ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konuları tam olarak belirlenmeli, gerektiğinde HMK’nın 31. Maddesindeki “Hâkimin Davayı Aydınlatma Ödevi” kapsamında talepleri açıklatmalıdır. Bu kapsamda yapılan yargılama neticesinde, uyuşmazlıkta haklılık durumunu değerlendiren ve tespit eden hâkim, Anayasa’nın 141. maddesi ve HMK’nın 297. maddesi gereğince gerekçeli olarak vereceği karar ile tarafların haklarını, borç ve yükümlülüklerini belirlemelidir.
Bu durumda mahkemece davacılar vekilinden, dava dilekçesinde maddi tazminat kapsamında sadece davalı …’den talep ettiği davacının kaza sebebiyle çalışamadığı süreçte uğradığı kazanç kaybından kaynaklanan maddi zarardan kastının ne olduğu, bunun hangi zarar kalemine girdiği, geçici iş göremezlik tazminatından farklı olup olmadığı, farklı ise ne gibi bir farkı olduğu hususunda HMK’nın 31. maddesi gereğince açıklama yapması istenerek talebin netleştirilmesi, bu tazminatın sadece davalı …’den talep edildiğinin gözetilmesi, dava dilekçesinde davalı … şirketlerinden sadece geçici ve sürekli iş göremezlik kapsamında toplam 1.500,00TL talep edildiğine dikkat edilmesi, buna göre de davalı … şirketlerinden ıslah dilekçesindeki talebine göre 1.500,00 TL + 224.767,47 TL talep ettiği göz önünde bulundurulması, davacı … için talep edilen her bir maddi tazminat talebi yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmesi gerektiği gözetilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; davacı vekilinin ıslah dilekçesindeki talebi aşılarak (HMK 26. maddesi hilafına) tazminata hükmedildiği gibi, dava dilekçesinde kazanç kaybı olarak belirtilen maddi tazminat sadece davalı …’den talep edildiği halde yine talep aşılarak tüm davalıların bu tazminattan da sorumluluğuna karar verilmesi ve 9 aylık geçici iş göremezlik dönemi için ayrı isimler altında iki kez, mükerrer olacak şekilde tazminat hesaplanıp davalı taraftan tahsiline karar verilmesi de doğru değildir.
2-Davacıların başvurusu üzerine davalı …Ş. tarafından 11.12.2012 tarihinde iş bu dava açılmadan önce davacı …’ya 25.11.2011 tarihinde 45.568,50 TL ve dava açıldıktan sonra yargılama sırasında 24.12.2012 tarihinde 10.185,00TL tazminat ödemesi yapılmıştır. Yine diğer davalı … (…)… şirketi tarafından da davacı …’ya dava tarihinden önce 12.01.2012 tarihinde 15.621,00 TL ödendiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. (Davacı … yönünden, davalı … şirketlerince yapılan ödemelerle zararının karşılandığının kabulü ile maddi tazminat taleplerinin reddine karar verildiği ve buna ilişkin hükmün davacı tarafça istinaf edilmediği anlaşılmakla, adı geçen davacı yönünden kurulan hükümle davalı … ve … şirketleri lehine usulü kazanılmış hak oluştuğundan bu davacı yönünden tekrar tazminat hesabı yapılmasına gerek görülmemiştir.)
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; davadan önce yapılmış ödeme bulunması halinde ödeme tarihi itibariyle davalı tarafça gerçekleştirilen ödemelerin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için, ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödenen miktarın karşılaştırılması ve ödemenin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi, ödemenin yeterli bulunması halinde ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmesi, şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa, bu kez rapor tarihindeki veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanması, hesaplanan tazminattan davalı tarafça yapılan ödemelerin güncellenmiş değerinin mahsubu ile davacının talep edebileceği bakiye tazminatın bulunması gerekmektedir. Dava açıldıktan sonra yargılamanın devamı sırasında yapılan ödemelerin de güncelleme yapılmadan hesaplanan tazminattan indirilmesi gerekir.
Somut olayda, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu ve 03.01.2019 tarihli ek aktüer raporunda davacı … yönünden, davalı … şirketlerince dava tarihinden önce yapılan ödemelerin yeterli olup olmadığına dair, ödeme tarihindeki verilere göre tazminat hesaplaması yapılmadan, doğrudan rapor tarihindeki verilere göre tazminat hesaplanıp, ödenen tazminatların güncellenmiş değerleri mahsup edilerek tazminat hesaplanmış ve bu rapor doğrultusunda hüküm kurulmuştur. Oysa aktüer bilirkişi tarafından davalı … şirketleri tarafından yapılan ödeme tarihindeki verilere göre davacı … için ödenen tazminatın yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi, ödeme tarihindeki verilere göre yapılan ödemenin yetersiz olduğunun anlaşılması halinde hükme esas alınan 03.01.2019 tarihli rapordaki veriler dikkate alınarak, bilinen dönem 31.12.2019 tarihinde sonlandırılmak suretiyle hesaplama yapılması (davalı … tarafından yapılan 24.12.2012 tarihli 10.185,00TL ödeme dava açıldıktan sonra yapılmış ise de, aktüer raporunda bunun da güncellenen değeri hesaplanan tazminattan mahsup edildiğinden ve davacı tarafın buna ilişkin açıkça itirazı olmadığından, davalılar lehine oluşan usulü kazanılmış haklarda dikkate alınarak) ve davalılar tarafından yapılan ödemelerin yasal faiziyle güncellenip mahsubu suretiyle tazminatın hesaplanması gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi de doğru görülmemiştir.
Kabule göre de davalı … tarafından davacı …’ya 12.01.2012 tarihinde tazminat ödendiğine göre adı geçen davalı şirket yönünden bu tarihten itibaren temerrüt faizine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi daha aleyhine olacak şekilde diğer davalı sigortacının ödeme tarihi olan 25.11.2011 tarihinden itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.
3-Davacı … dosya kapsamına ve … araştırmasına göre ev hanımı olup, herhangi bir işte çalışmadığı anlaşılmıştır. Ev hanımı olan davacı yönünden yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesinin karşılığı olarak maddi tazminat hesabı yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davalı … şirketlerinin bu hususa ilişkin istinaf talepleri yerinde görülmemiş ise de; fiilen çalışanlara ödenen AGİ’nin, ev hanımı olan davacı …’nın tazminat hesabında dikkate alınmaması, aktif ve pasif dönem ayrımı yapılmaksızın tazminata esas gelirinin AGİ’siz net asgari ücret olduğunun kabulü ile adı geçen davacı için tazminat hesaplanması gerekirken, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda aktif döneme ilişkin tazminat hesabında AGİ dahil asgari ücrete göre geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplanması da doğru olmamıştır.
4-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinde, mahkeme kararlarında tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri, hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini, hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını, gerekçeli kararın yazıldığı tarihi, içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu – 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).
Davalı … şirketlerinin tazminattan sorumluluğu, … poliçesinde belirtilen teminat limiti ile sınırlıdır. Bu durumda hüküm kurulurken poliçe limitinin gözetilmesi ve davalı … şirketinin harç, yargılama gideri ve avukatlık ücretinden, … bedelinin (limitinin) hükmolunan tazminata oranı dâhilinde sorumlu tutulması gerekir.
Somut olayda, davalı … şirketlerinin kaza tarihi itibariyle sakatlık halinde azami poliçe limitlerinin 150.000,00’er TL olduğu kabul edilmiştir. Ancak mahkeme hükümlerinin açık, anlaşılır ve infaz edilebilir mahiyette olmasındaki yasal zorunluluk gözetildiğinde; davalı … şirketleri tarafından davadan önce ve yargılama sırasında yapılan ödemeler (güncelleme yapılmaksızın) azami poliçe limitinden mahsup edilmek suretiyle, davalı … şirketlerinin davacı … lehine hükmedilen maddi tazminattan açıkça sorumlu olacakları bakiye poliçe limiti miktarları hüküm fıkrasında belirtilerek müştereken ve müteselsilen sorumluluklarına hükmedilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi infazda tereddüt oluşturacak biçimde sanki poliçe limitlerinden hiç ödeme yapılmamış ve poliçe limitleri ödemelerle eksilmemiş gibi davacı … için hükmedilen tazminattan 150.000,00 TL poliçe limitleriyle sınırlı sorumluluklarına karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece öncelikle yukarıda 1 nolu bentte izah edildiği üzere davacı vekiline HMK’nın 31. Maddesi gereğince talebini açıklattırması, daha sonra yukarıda 1, 2, 3 ve 4 nolu bentlerde izah edildiği gibi önceki bilirkişi dışında başka bir aktüer bilirkişiden davacı …’nın talep edebileceği bakiye geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı bulunup bulunmadığına ilişkin gerekçeli, denetime ve hükme elverişli rapor alınıp, taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar gözetilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetli olmadığından, davalı … AŞ. vekili ile davalı … (…) … AŞ. vekilinin yerinde görülen istinaf talebinin kabulü ile (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da göz önünde tutulmak suretiyle) HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına (HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda) ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre, davacılar vekilinin istinaf talepleri ile davalı … şirketleri vekillerinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Yukarıda 1,2, 3 ve 4 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı … AŞ. vekili ile davalı … (…) … A.Ş. vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜ ile; Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 09.04.2019 tarih, 2014/421 Esas 2019/331 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kararın kaldırılma sebebine göre istinafa gelen davacılar vekilinin tüm, davalı … şirketlerinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan 44,40 TL maktu, 3.872,62 TL nispi istinaf karar harcı ile davalı … … A.Ş. tarafından yatırılan 1.922,00 TL nispi, davalı …Ş. tarafından yatırılan 44,40 TL maktu, 1.921,87 TL nispi istinaf karar harçlarının talepleri halinde ilgili taraflara iadesine,
3-Davacılar ile davalı … ve … … şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada ayrı ayrı dikkate alınmasına,
4-Davacılar tarafından yatırılan 200,00 TL, davalı … tarafından yatırılan 100,00TL, davalı … … şirketi tarafından yatırılan 150,00TL gider avansından kullanılmayan kısmın ilgililerine iadesine,
5-İİK’nın 36. maddesi gereğince Afyonkarahisar İcra Dairesinin 2019/19031 Esas sayılı dosyasına yatırılan 340.000,00 TL teminatın yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20.05.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.