Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2745 E. 2022/462 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

… BAM 26. Hukuk Dairesi ….
T.C.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/07/2019
NUMARASI : ……

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 24/02/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalı … …. …. … … İth. İhr. Ltd. Şti. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 10/12/2014 tarihinde davacı yaya kaldırımında yürüdüğü sırada, davalı … …’ın sevk ve idaresindeki, diğer davalı …. Ltd. Şti. adına trafikte kayıtlı ve davalı sigorta şirketine sigortalı kamyonetin hızlı gelerek yoldan çıkması neticesinde davacıya çarptığını, kaza neticesinde davacının birkaç kaburgasının, kalça kemiği, femur kemiği ile uyluk kemiğinin parçalı şekilde kırıldığını, bu nedenle davacının bakıma muhtaç kaldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi tazminatın (8.000,00TL bakıcı ücreti, 1.000,00TL ulaşım bedeli, 1.000,00TL fizik tedavi, iğne, enjeksiyon gibi tedavi gideri) tüm davalılardan, 50.000,00 TL manevi tazminatın ise araç sürücüsü ve malikinden kaza tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş;
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; aracın davalıya sigortalı olduğunu, davalının sorumluluğunun sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davalının temerrüde düşmediği gibi dava açılmasına da sebebiyet vermediğini, avans faizi istenemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ……Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; kazanın meydana gelmesinde davalının kusurlu olmadığını, kaza mahallinde yaya üst geçidini ve trafik lambalarını kullanmayan davacının kusurlu olduğunu, davalıya ait aracın hızlı olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Davalı … …’a, usulüne uygun şekilde dava dilekçesi ile duruşma gün ve saatini bildiren çağrı kağıdı tebliğ edilmesine rağmen davalı cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, toplanan delillere, tarafların iddia ve savunmalarına, karar vermeye elverişli kusur raporu, maluliyet raporu ile aktüer raporuna ve tüm dosya kapsamına göre; davalı … …’ın, sevk ve idaresindeki araç ile seyir halinde iken olay yerindeki kavşağa geldiğinde, kavşağı geçmek için yolun sağından hareket haline geçen ve en sol şeride kadar ilerleyen davacı yayaya yolunu tamamlayamadan çarpması neticesinde meydana gelen kazada %80 oranında kusurlu olduğu, davacının ise, her ne kadar ilk geçiş hakkına sahip olsa da, araçların hızını ve uzaklığını yeterince kontrol etmeden karşıya geçmesi sebebiyle % 20 oranında kusurlu olduğu ve kaza sonucu davacının 3 ay süre ile bakıma muhtaç olduğu dosya kapsamında yapılan araştırmalar neticesinde tespit edilmiş olup, tüm bu bilgiler ışığında davalı sigorta şirketi ile araç malikinin oluşan zarardan 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85/1 maddesi uyarınca, sigortalı aracın sürücüsü davalı … …’ın kusuru oranında sorumlu oldukları kanaatine varıldığı,yapılan hesaplamaya göre davacının 100 TL yol gideri, 100 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri ve 2.845,28 TL bakıcı gideri zararının oluştuğu kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne karar vermek gerektiği, dava konusu kaza haksız fiilden kaynaklandığından tazminata davalılar … … ve …..Ltd. Şti. yönünden kaza tarihinden itibaren, davalı sigorta şirketi dava ile temerrüte düştüğünden sigorta yönünden dava tarihinden itibaren faiz işletildiği, kazaya karışan araç ticari olduğundan avans faizi uygulandığı, Manevi tazminat talebi yönünden ise; trafik kazası neticesinde, cismani zararın meydana gelmesi halinde, haksız fiil niteliğinde olan bu eylem nedeniyle TBK’nun 56. maddesi gereğince bedensel zarara uğrayan kimsenin manevi tazminat talep edebileceği, Mahkemenin, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, tarafların kusur durumunu, olayın ağırlığını, davacının maluliyet süresi ve oranını, tedavi süresini, olayın tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve hükmedilecek tutarın, manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği, Somut uyuşmazlıkta, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde %80 oranında kusurlu olduğu, davacının kaza sebebiyle kaburga kemiğinde kırık saptandığı, 3 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığı ve iş göremez kaldığı 3 ay süresince başkasının bakımına muhtaç olduğu hususları gözetildiğinde bu durumun, davacıyı manevi olarak olumsuz yönde etkileyeceği kanaatine varıldığından bahisle Maddi tazminat istemi ile açılan davanın KISMEN KABULÜ ile, 2.845,28 TL bakıcı gideri tazminatı, 100 TL yol gideri ve 100 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 3.045,28 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinden dava tarihi olan 21/04/2015 tarihinden itibaren, davalı … … ve … … … Şirketinden kaza tarihi olan 10/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, Manevi tazminat istemi ile açılan davanın kısmen kabulü ile, 3.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 10/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalı … … ve … … … şirketinden müştekeren ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili ile davalı …..Ltd.Şti. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Mahkemece ağır şekilde usule, hukuka ve hakkaniyete aykırı karar verildiğini, davacının 2014 yılı aralık ayında geçirdiği trafik kazası sonucunda yatalak ve yürüyemez halde olduğu ve başkalarının yardımıyla yaşamını devam ettirdiğini, yaşlı birinin geçirdiği kaza sonucunda iyileşme süreci ile genç birinin iyileşme sürecinin elbette farklı olduğunu, olay sırasında 80 yaşındaki davacının olaydan sonra bir türlü iyileşemediğini, halen tedavisinin devam ettiğini, yürüyemediğini ve evinde sürekli bakım altında olduğunu, emsal bir trafik kazası olayında açılan ceza davasında davacı kadar kemik kırığı bile bulunmayan 80 yaşındaki bir kişinin kazadan bir yıl sonraki vefatında İstanbul Adli Tıp Kurumunca illiyet bağı bulunduğu rapora bağlanmışken, davacının yatalak ve hastalıklı halinin yaşlılığa bağlanamayacağını davalı şoför … …’a kazada asli kusurlu bulunduğu sebebiyle … 28. Asliye Ceza Mahkemesince 22.3.2016 gün ve E.2015/214, K.2016/159 sayılı karar ile 4 ay süreli hapis cezası verildiğini (Karar kesinleşmiştir) anılan kararda, katılan davacının uğradığı ve mahkemecede var olduğu kabul edilen zararlarının karşılanmadığı belirtilerek … … hakkında CMK. 231. maddenin uygulanmadığının da belirtildiğini, durum böyle iken mahkemece aldırılan 9.8.2017 tarihli kusur raporunda şoför … …’ın %100 kusurlu değil de, %80 kusurlu olduğunun belirtildiğini, rapora itiraz ettikleri halde yeni rapor aldırılmadığını, raporda … …’ın hızla araba kullandığı da belirtildiği halde dosya içeriğine ve açıklanan ceza mahkemesi kararına aykırı şekilde rapor tanzim edildiğini, olay yeri tutanakları incelendiğinde karşıdan karşıya geçişini tamamlamak üzere olan davacıya çarpmamak için gerekli tedbirleri almada gecikme göstererek, dikkatsiz ve tedbirsiz davranan ve yaşlı davacıya çarparak kalıcı sakatlanmasına sebebiyet veren davalı … …’ın %100 kusurlu olduğunu,
Yargılamada davacının sakatlık oranı ile sürekli ve geçici iş göremezlik oranın tespiti için aldıran olay tarihinden yaklaşık 5 sene sonra düzenlenen rapora (itiraz ettikleri halde) itibar edilmesinin hukuka ve adalete aykırı olduğunu, … Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığının 4.2.2016 tarihli yazısında rapor tanzim edilmesi için şahsa ait … Numune Eğitim Araştırma Hastanesinden tüm belge, radyolojik tetkik ve evrakların, iade edilen tomar evrak ve cd ve grafiler ile A.Ü.Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığına gönderilmesini istediğini, A.Ü.Adli Tıp Kurumunun 2.1.2018 tarihli yazısında ise halen eksikliğin tamamlanmadığı ve rapor tanzim edilemediğinin anlaşıldığını, A.Ü.Adli Tıp Kurumunun 9.7.2018 gün yazısında ise raporun tanzim edilebilmesi için davacının muayene edilmesi gerektiğinin belirtildiğini, En nihayetinde A.Ü.Adli Tıp Kurumunun 9.7.2018 günlü yazısına aykırı şekilde davacıyı muayene etmeden davacı hakkında özür oranı ve bakıma muhtaçlık yönünden 16.11.2018 tarihli hükme esas alınan raporu düzenlediğini, Hükme esas alınan anılan raporun davacının durumu ile hiçbir ilgisi olmadığını, İtiraz ettikleri ve davacının yaşadığı Kaş Devlet (Sıhhi) Hastanesinden alınan 21.3.2019 gün ve 288 sayılı Sağlık Kurulu raporunda; Kazadan beri süregelen (sağ femur boyun kırığı ve gonartroz, yürüme güçlüğü, çift bastonla mobil) % 73 oranlı sakatlığından oluşan vücut fonksiyon kaybının varlığı ile sağ femur boyun kırığı gonartıroz, yürüme güçlüğü ve çift baston ile yürüme hali tespit edilen davacı hakkında, adli tıbbın %0 özürlü raporu vermesinin son derece hatalı olduğunu, mahkemenin bu hatalı eksik incelemeye dayalı raporları esas alarak hüküm kurduğunu, davacının gerçek durumunu yansıtan Kaş Devlet Hastanesi Sıhhi Kurulu raporu dikkate alınmadığı gibi, olaydan sonra iyileşemediğinden Antalya İli Kaş İlçesinde yakınlarının yanında ikamet etmeye başlayan yatalak davacının …’ya gelme imkânı bulunmadığı için bulunduğu yerdeki bir hastanede muayene edilmesine dair taleplerine itibar edilmeyerek eksik ve hatalı raporlara göre hüküm kurulduğunu,
Davacı için hesaplanan bakıcı gideri 2845,28 TL yol gideri 100.-TL ve tedavi gideri 100.-TL olup, günümüz koşullarına göre gülünç rakamlar olduğunu, hesaplamaların Yargıtay kararına da aykırı olduğunu, davacının, davalının sebep olduğu eylem nedeniyle bakıma muhtaç kaldığını, memur emeklisi olan davacının 1933 doğumlu oluşu ve yaşı da göz önünde bulundurulursa (eşi ve çocuğu da olmadığından) kazadan sonra ancak 3.şahıs bakıcıların desteğine muhtaç olduğunu, davacının bakımının kimin tarafından yapıldığının bir önemi de olmadığını, 86 yaşındaki davacı kazadan önce tek başına yaşarken ve aktif bir hayat sürerken, kazadan sonra davacıda oluşan kalıcı sakatlık ve desteksiz ayağa kalkamama durumu nedeniyle kaza tarihinden bu yana 7 gün 24 saat bakıcı hizmeti aldığını ve bakıcısına asgari ücretin 2 katı tutarında aylık ücret ödediğini, bakıcı hizmeti için ödenen bu ücretin maddi tazminat talebinin bir bölümü olduğunu, 1933 doğumlu davacının yaşı da göz önüne alındığında, kaza tarihinden bu yana bakıcıya ödenen ve ödenecek (geçmiş ve gelecek sürelere ait) brüt asgari ücret tutarı üzerinden hesaplanacak bakıcı ücreti toplamının da maddi tazminat miktarına eklendiği yeni bir rapor alınması gerektiğini, Ayrıca 6 senelik birikmiş tedavi bakıcı ve iş görememezlik tazminatının da hiç verilmediğini, Hakimin BK.50.maddesi (eski 42) uyarınca tedavi gideri ve ulaşım gideri için tedavi süresi , yaralanma şekli, yol ve ulaşım imkanlarına göre uygun bir miktar tayin ederek hüküm altına alması gerektiğini, hükmedilen 3000.-TL manevi tazminatın, trafik kazasında sakatlanan, yatalak, sürekli bakıma ve tedaviye muhtaç kalan davacının yaşadığı elem ve üzüntünün karşılığı olmadığını, Daha fazla manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, Hükümde red çıkan manevi tazminat yönünden davalı … şirketi lehine usule ve hukuka aykırı şekilde fahiş miktarda vekalet ücretine hükmedildiğini, 3000.-TL manevi tazminat tutarını da aşar şekilde davalı … lehine 5.520,00-TL (fahiş miktarda) ilam vekalet ücretine hükmedilmesinin usule aykırı olduğunu, davalı … şirketi için hükmedilecek ilam vekalet ücretinin, AAÜT’ nin 10/2 maddesi uyarınca davacı lehine hükmedilen ilam vekalet ücreti olan (2725-TL’ yi) geçmemesi gerektiğini, lehe verilen maddi ve manevi tazminat hem miktar hem de nitelik yönünden pek az olup maddi ve manevi kaybı karşılamadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf dilekçesinde; Dosya kapsamında aldırılan “Kusur Raporu”nda kusurun paylaştırılması hususunda hataya düşüldüğünü, Kusur dağılımının belirlenmesinde Karayolları Trafik Kanunu’nun 68/b-3 maddesine dayanıldığını, Aynı maddenin devamında: “Ancak, yüz metre kadar mesafede yaya geçidi veya kavşak bulunmayan yerlerde yayalar, taşıt trafiği için bir engel teşkil etmemek şartı ile ve yolu kontrol ederek kendi güvenliklerini sağladıktan sonra en kısa doğrultuda ve en kısa zamanda taşıt yolunu geçebilirler.” düzenlemesi olduğunu, aynı kanunun 68/c maddesinde: “Yaya yollarında, geçitlerde veya zorunlu hallerde taşıt yolu üzerinde bulunan yayaların, trafiği engelleyecek veya tehlikeye düşürecek şekilde davranışlarda bulunmaları veya buraları saygısızca kullanmaları yasaktır.” Düzenlemesi bulunduğunu, kusur raporu hazırlanırken … 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/214 Esas sayılı dosyasında dinlenen …’ün beyanının dikkate alınmadığını, tanığın, davalı sürücünün ani fren yapması üzerine kendisinin de fren yaptığını ve durduğunu, davalı sürücünün en sol şeritte refüjün kenarında durduğunu, davacı Mustafa … …’nın yerde yattığını, yoğun trafik olduğunu, hızlarının 30-40 km/s kadar olduğunu beyan ettiğini, …’ün beyanlarının bilirkişi raporunda değerlendirme dışı bırakıldığını, Davalı sürücünün yasal hız sınırı limitleri içerisinde aracı sevk ve idare ettiğini, 2,70 metrelik fren mesafesinin de bunu doğruladığını, davacının araçların kullanımına özgülenen yola girmemesi gerektiğini, Her ne kadar bilirkişi raporunda kanunun 68/1b-3 maddesine atıf yapılmışsa da aynı maddedeki “Ancak, yüz metre kadar mesafede yaya geçidi veya kavşak bulunmayan yerlerde yayalar, taşıt trafiği için bir engel teşkil etmemek şartı ile ve yolu kontrol ederek kendi güvenliklerini sağladıktan sonra en kısa doğrultuda ve en kısa zamanda taşıt yolunu geçebilirler.” düzenlemesi olduğunu, kazanın meydana geldiği yerin ilerisinde trafik ışıkları ve yaya geçidi, gerisinde üst geçit, bulunduğu mahalde üst yol kaldırımı bulunduğu ve davacı yayanın bu ihtimalleri değerlendirmediği için kazada tam kusurlu olduğunu, kazanın meydana geldiği yerin kavşak başı olmadığını, kaza mahallinde keşif yapılmadığını, denetime elverişsiz kusur raporundaki diğer aleyhe hususları da kabul etmediklerini, bilirkişi raporunda tazminatın hesaplanması hususunda hataya düşüldüğünü, davacının geçici bakıcı giderlerine ilişkin dosyaya herhangi bir belge sunulmadığını, herhangi bir belge bulunmamasına rağmen davacı lehine geçici bakıcı giderlerine ilişkin tazminat hesaplandığını, davacının yaşı ve rahatsızlıkları itibarı ile kaza öncesinde de bakıma muhtaç olduğu hususunun nazara alınmadığını, zarar tespitine ilişkin diğer aleyhe olan hususlara da itiraz ettiklerini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile davalı şirket bakımından kaza tarihinden itibaren avans faizi işletilmesinin hatalı olduğunu, davalının ticari faaliyeti ile ilgili olmayan bir konuda yasal faize hükmedilmesi gerektiğini, gerekçeli karardaki tüm aleyhe hususlara itiraz ettiklerini belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve istinaf edenlerin sıfatına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; Dava; trafik kazasından kaynaklanan bakıcı gideri, yol, ulaşım, belgesiz tedavi gideri ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
1-Davalı … …Ltd. Şti. vekilinin, davacı lehine hükmedilen maddi tazminata ilişkin istinaf talebinin incelenmesinde; 6100 Sayılı HMK.nın 341/2 maddesinde miktar veya değeri 1.500,00-TL.sını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu belirtilmiş; 02.12.2016 tarihli … de yayınlanan 24.11.2016 tarihli 6763 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 41. Maddesi ile de, madde de yer alan “binbeşyüz” ibaresi “üçbin” şeklinde değiştirilmek suretiyle, sözkonusu kesinlik sınırı 3.000,00-TL.sına çıkarılmış ve her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, bu miktarın Maliye Bakanlığınca her yıl için tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması kabul edilmiştir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; davacı vekili dava dilekçesinde, davacının davaya konu trafik kazasında yaralanması sebebiyle bakıcı gideri ve belgesiz tedavi gideri olarak şimdilik 10.000,00TL maddi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiş; mahkemece maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 2.845,28TL bakıcı gideri, 100,00TL yol, ulaşım gideri ve 100,00TL tedavi gideri olmak üzere toplam 3.045,28TL maddi tazminatın davalı şirket ve araç sürücüsünden kaza tarihinden, davalı sigorta şirketinden dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir. Karar tarihi itibari ile istinaf kesinlik sınırı 4.400,00TL’sıdır. Buna göre davalı şirket aleyhine hükmedilen maddi tazminat miktarı 2019 yılı karar tarihi itibari ile istinaf kanun yoluna müracaat sınırı olan 4.400,00 TL’nın altında olduğundan, verilen karar davalı şirket yönünden kesin niteliktedir. Miktar olarak kesin olduğu yasada açıkça belirtilen bu karara karşı davalı … ..Ltd. Şti. vekili istinaf kanun yoluna başvuramayacağından, HMK.nın 341/2, 352/1-b Maddesi uyarınca davalı şirket vekilinin istinaf talebinin (dilekçesinin) miktar yönünden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde; Davacı vekilinin dava dilekçesi ve 29.01.2016 tarihli talep açıklama ve 19.07.2018 tarihli kuruşlandırma dilekçesinde sadece bakıcı gideri, ulaşım ve SGK sorumluluğunda bulunmayan davacının yaralanması sebebiyle yapılması zorunlu bulunan belgesiz tedavi giderini talep ettiği anlaşılmaktadır.
Geçici iş göremezlik talebi olmadığından, hakim taleple bağlılık ilkesi gereğince talepten başka bir şeye karar veremez. Bu nedenle geçici iş göremezlik tazminatı yönünden hüküm kurulmamasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı tarafa ait aracın kamyonet vasfında olması ve aracın davalı ticari şirket adına trafikte kayıtlı olması nedeniyle TTK’nın 19. Maddesi de gözetildiğinde avans faizine hükmedilmesinde de bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Yine davalı araç işleteni ve sürücüsü yönünden haksız fiilin meydana geldiği tarihte temerrüt oluştuğundan olay tarihinden itibaren adı geçen davalıların faizle sorumlu tutulması da doğru görülmüştür. Kazanın 10.12.2014 tarihinde saat 12:00 de gerçekleşmesi, KTT’da kavşak başından karşıya sola geçmeye çalışan davacı yayanın geçiş önceliği bulunduğu, davalı tarafa ait aracın sağ ön tampon ve cam kısımları ile davacıya çarptığı, davacının sol şeride geldiğinde solundan gelen aracın hızını ve uzaklığını dikkate alarak uygun zamanda karşıya geçmemesi nedeniyle olayda kusurlu olduğu, davalı sürücünün ise geçiş önceliğine uygun davranmaması nedeniyle kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Aynı kazaya ilişkin olarak ceza mahkemesinde alınan kusur raporunda da davalı sürücünün asli, davacının tali kusurlu olduğu belirtilmiş, mahkemece bu rapora ve kusur oranına itibar edilerek sanık sürücü hakkında 5 ay hapis cezası verilerek, cezanın ertelendiği anlaşılmıştır. Davalı sürücü ceza mahkemesindeki savunmasında önünde seyreden ticari taksinin sola dönmesi üzerine davacının yolda olduğunu gördüğünü, fren yapmasına rağmen duramadığını ve davacıya çarptığını, ticari taksi sürücüsünün kendisini kazadan kurtardığını, ancak kendisinin kurtaramadığını ifade etmiştir. İş bu tazminat davasında trafik kusur uzmanı bilirkişi ve tarafların itirazı nedeniyle … ATK Trafik İhtisas dairesinden alınan raporlarda (KTT, ceza dosyasındaki ifadeler ve tarafların itirazları da incelenip değerlendirilerek) olay yerinin kavşak başı olduğu, davacının geçiş önceliği bulunduğu, olay yerine 100mt mesafede üst geçit vb. bulunmadığı, davacının davalı aracının hızını ve uzaklığını dikkate almadan karşıya geçmek istediği olayda %20 oranında, davalı sürücünün yerleşim yerinde 50 km hız sınırı olduğunu dikkate alarak frenle duracak şekilde ve hızda seyretmediği, sağdan sola geçmeye çalışan davacıyı gördüğünde zamanında etkin fren tedbiri almadığı, 2.70mt fren izi ile aracın sağ ön köşe kısımları ile davacıya çarptığı olayda %80 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiş, kusur durumunun kazanın oluş şekline, dosya kapsamına uygun, KTT ve ceza dosyasında hükme esas alınan raporla uyumlu olduğu anlaşılmıştır.
AÜTF dahili tıp bilimleri Adli Tıp ABD başkanlığının 09.07.2018 tarihli yazı ile davacının muayenesinden sonra maluliyet raporu tanzim edilebileceğini bildirmesi, bunun üzerine davacı vekilince verilen 25.07.2018 tarihli dilekçesinde davacının ayağa kalkamadığını, yürüyemediğini, Kaş’ta köyünde 7/24 bakıcı kontrolünde yaşadığını, muayeneye gelme olanağı olmadığını, bu nedenle davacının önceki muayene kayıtları ve tedavi dosyası üzerinden davacının maluliyetinin tespit edilmesini talep etmesi nedeniyle davacının yeniden muayenesi yapılamamıştır. Davacının tedavisine dair tüm tıbbi belgelerin temininden sonra AÜTF hastanesince düzenlenen 16.11.2018 tarihli raporda, şahsın 01.02.2016 tarihinde yapılan muayenesinde davaya konu trafik kazasından sonra … Numune Eğt. Araştırma hastanesine kaldırıldığı, 2 gün hastanede kaldıktan sonra taburcu edildiği, 3 ay evde istirahat ettiği, sol kalçaya darbe alıp leğen kemiğinin kırıldığı, sağ omuz ağrısı ve yürüme güçlüğü şikayetlerinin mevcut olduğu, daha öncesine ait sağ kalça protez öyküsü olduğunu ifade ettiği anlaşılmıştır. … Numune hastanesince olay tarihinde düzenlenen genel adli muayene raporunda, davacının belde ağrı şikayeti olduğu, sol yüzde 4×4 cmlik alanda şişlik, kafada oksipital bölgede 2 cmlik kesi olduğu, genel durumunun iyi, solunumun rahat ve düzenli, bilincin açık, pupillerinin izokorik olduğu, belirgin bir psikopatolojik bulgusu olmadığı, sağda tek kot fraktürü izlendiği, … ve toraks … kesitlerinde hemo/pnömotoraks bulguları izlenmediği, sol orbita altında şişlik ve ekimoz olduğu, lomber bölgenin sağ lateralinde ağrı ve hassasiyet olduğu, diğer tüm ekstremite romlarının tam ve aktif olduğu, pervil ve vertebral hassasiyet olmadığı, nörolojik muayenesinin normal olduğu, çekilen xray ve … de sol 8. Kostada fraktür izlendiği, acil … raporunda kranial kemik yapılarda fraktür saptanmadığı, bilateral orbital kemik yapıların normal görünümde olduğu, maksillofasial kemiklerde fraktür izlenmediği, davacının kaza sonucu yaralanmasının hayati tehlike yaratmadığı, … ile giderilecek ölçüde hafif olmadığı, saptanan kırığın hayati fonksiyonlarına orta derecede etkili olduğu, sağ kalça protezinin yoğun artefakt nedeni olduğu, solda ramus pubis inferior ve süperiorda fraktür hatları izlendiği, diğer kemik yapılarda aşikar fraktür hatları izlenmediğinin tespiti ile 1933 doğumlu davacının 10.12.2014 tarihli yaralanması nedeniyle özürlülük ölçütü, sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporları hakkında yönetmelik hükümleri esas alındığında özür oranının yüzde sıfır olduğu, 3 ay süre ile iş göremez halinde kaldığı, bu süre içinde başkasının bakımına muhtaç olduğu, devamlı surette başka birinin bakımına muhtaç olmadığı belirlenmiş, rapor denetime elverişli ve hüküm kurmaya uygun bulunmuştur.
Davacının raporda da belirtildiği üzere kaza tarihinden önce geçirdiği operasyon ve rahatsızlıkları bulunması, olay tarihinde 81 yaşında olması, bakıcı gideri ve belgesiz tedavi gideri yönünden alınan tazminat raporunun yöntemine uygun bulunması ve konusunda uzman bilirkişilerce düzenlenmesi, davacının davaya konu kaza neticesi yaralanma durumu gözetilerek hesaplama yapılması, kaza ile illiyetli olmayan giderlerin davalı taraftan talep edilememesi, davacı tarafça dosyaya sunulan Kaş Devlet hastanesince düzenlenen 2019 tarihli raporun engelli sağlık kurulu raporu olup, bakıcı gideri ve tedavi gideri hesabına esas alınamaması, bakıcı gideri için belge ibrazının zorunluluğu bulunmaması, tarafların kusur durumu, SED, davacının yaralanma durumu, derecesi, sürekli maluliyeti bulunmaması, bakıcı ihtiyacı süresi, kaza tarihi, kazanın oluş şekli, manevi tazminatın amacı, ülkenin ekonomik koşulları, paranın satın alma gücü, davacının yaşı, yaralanması sebebiyle maruz kaldığı acı, ağrı, üzüntü, elem, ıstırap, keder, sıkıntı, manevi çöküntü, manevi tazminatın amacı, zenginleştirme ve fakirleştirme amacı taşımaması, caydırıcı olması, özendirici olmaması ve 22.06.1966 tarih,1966/ 7 Esas-7 Karar sayılı YİBK kararındaki kriterler gözetildiğinde davacı için yerel mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarının hakkaniyete uygun bulunması ve mahkemenin gerekçesine davalı şirket vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
3-Davacı vekilinin davalı araç işleteni şirket lehine manevi tazminat talebinin reddi sebebiyle hükmedilen vekalet ücretine ilişkin istinaf talebine gelince; Yerel mahkemenin karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/2 maddesi hükmü gereğince davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez. Bu durumda mahkemece davacı vekilince talep edilen manevi tazminatın kısmen kabulüne karar verilmesine göre, davacı lehine hükmedilen vekalet ücretini (2.725,00TL) geçmeyecek şekilde davalı araç işleteni şirket lehine vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi davacı vekili lehine hükmedilen vekalet ücretinden daha fazla (5.520,00TL) vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmediğinden, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılması ve düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.(HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile bağlı kalınarak yapılan inceleme sonunda, infazda tereddüt olmaması için yerel mahkeme kararının Dairemizce düzeltilen ve kaldırılan kısımları dışında kalan hüküm fıkrası aynen yazılmıştır.)
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
A-Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … ..Ltd. Şti. vekilinin maddi tazminata yönelik istinaf talebinin (dilekçesinin) HMK.nın 341/2-4 ve 352/1-b maddeleri gereğince MİKTAR İTİBARİYLE REDDİNE,
B-Yukarıda 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı … ..Ltd. Şti. vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
C-Yukarıda 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı … … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile … 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.07.2019 gün ve 2015/1014 Esas-2019/550 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Buna göre HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca yeniden esas hakkında düzelterek karar verilmesi gerektiğinden;
1-Maddi tazminat istemi ile açılan davanın KISMEN KABULÜ ile, 2.845,28 TL bakıcı gideri tazminatı, 100 TL yol gideri ve 100 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 3.045,28 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinden dava tarihi olan 21/04/2015 tarihinden itibaren, davalı … … ve … … … Şirketinden kaza tarihi olan 10/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca maddi tazminat yönünden alınması gereken 208,02 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 204,93 TL’den mahsubu ile bakiye 3,09 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden maddi tazminat yönünden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı … Sigorta A.Ş. ile … … kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, maddi tazminat yönünden reddedilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … Sigorta A.Ş. ile … …’a verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 204,93 TL peşin harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
D)1-Manevi tazminat istemi ile açılan davanın KISMEN KABULÜ ile, 3.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 10/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalı … … ve … … … şirketinden müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince manevi tazminat yönünden alınması gerekli 204,93 TL nispi karar ve ilam harcının davalı … … ile … …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden manevi tazminat yönünden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalı … … ile … …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı … … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden,AAÜT’nin 10/2 maddesi gereğince manevi tazminat yönünden reddedilen miktar üzerinden hesap ve takdir edilen 2725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … …’a verilmesine,
E)Davacı tarafından yapılan 27,70 TL başvurma harcı, 4,10 TL vekalet harcı, 210 TL ATK kusur raporu ücreti, 300 TL muayene ücreti, 1.300,00 TL bilirkişi ücreti, 589,20 TL tebligat ve toplu müzekkere gideri olmak üzere toplam 2.431,00 TL yargılama giderinin davada ret ve kabul oranına göre 244,93 TL’sinin davalılardan (davalı … Sigorta A.Ş.’nin 123,38 TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
F)HMK’nun 333. ve GAT’nin 5. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının kalan kısmının hüküm kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İSTİNAF YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
1-Davalı … …. …. … … İth. İhr. Ltd. Şti.nden alınması gereken 204.93TL istinaf karar harcından, peşin alınan 60.00TL ve 44.40TL karar harçlarının mahsubu ile bakiye 100.53TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
2-Davacı tarafça yatırılan 44.40TL maktu istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine,
3-Davalı … …. …. … … İth. İhr. Ltd. Şti. tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 74,15TL istinaf yargılama giderinin, davalılardan(sigorta şirketi dışında kalan diğer davalılardan) tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 361/1 maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK SÜRESİ İÇİNDE TEMYİZİ KABİL olmak üzere oy birliği ile 24.02.2022 tarihinde karar verildi.

……

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince … imza ile imzalanmıştır.