Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2738 E. 2022/532 K. 04.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:…
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

……
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/06/2019
NUMARASI :……

DAVANIN KONUSU : … (Trafik Sigortası Kaynaklı)

KARAR TARİHİ : 04/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 29/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … … A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirkete sigortalı aracın davacıya ait araca çarpması sonucu davacıya ait aracın hasarlandığını ve araçta değer kaybı oluştuğunu belirterek şimdilik hasar nedeniyle 100,00 TL, araç değer kaybı nedeniyle 100,00 TL, davacının aracının onarımda kaldığı süreçte araç kiralamak mecburiyetinde kalması nedeniyle ödemek zorunda kaldığı ikame araç bedeli için 100,00 TL ve 420,79 TL eksper ücretinin 02/09/2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile hasar bedeline ilişkin talebi 15.000 TL’ye, araç mahrumiyetine ilişkin talebi 1.000,00 TL’ye arttırmıştır.
Davalı … … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; poliçe limiti ile sınırlı sorumlulukları olduğunu, sigortalının kazada asli kusurlu olmadığını, değer kaybı, ikame araç bedeli ve ekspertiz ücreti talebinin poliçe teminatı kapsamında olmadığını, kusur ve zararın ispatlanması gerektiğini, dava konusu kazada davacıya ait araçta değer kaybı oluşmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı … … Ltd.Şti. davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olduğu belirlemesi ile yapılan yargılama neticesi davanın kısmen kabulüne,12.000,00 TL hasar tazminatının, davalı … yönünden temerrüt tarihi olan 02/09/2016 tarihinden, davalı … … … … Ltd Şti yönünden 31/07/2016 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,420,79 TL eksper ücretinin davalı … yönünden temerrüt tarihi olan 02/09/2016 tarihinden, davalı … … … … Ltd.Şti yönünden 31/07/2016 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı … … A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; kısmi dava olarak açılmış bulunan davada ıslah edilen miktara ilişkin zamanaşımı itirazı dikkate alınmadan aleyhe hüküm kurulduğunu, ıslah edilen 14.900,00 -TL bakımından talebin zamanaşımına uğradığını, ıslah edilen kısım için de 02.09.2016 tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu, savunmaları dikkate alınmadan hüküm tesis edildiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, maddi hasarla sonuçlanan trafik kazasından kaynaklanan araç hasarı nedeniyle, araç hasarının, araçta meydana gelen değer kaybının ve araç mahrumiyeti nedeniyle oluşan zararın ve eksper ücretinin tazmini istemine ilişkindir.
Kaza tespit tutanağına göre; davacı tarafça idaresinde olan aracıyla seyri sırasında ışık kontrollü kavşakta yeşil trafik lambasında geçiş yaptığı esnada sol tarafından kavşağa giren araca çarptığının iddia edildiği; davalı şirkete ait ve davalı … şirketine sigortalı araç sürücüsü tarafından ise idaresindeki aracıyla kavşakta kırmızı ışıkta beklediği, yeşil ışık yanınca da seyir haline geçtiği esnada, sağ taraftan kavşağa kırmızı ışıkta giren araçla çarpıştığının iddia edildiği gerekçesi ile kusur belirlemesinin yapılamadığının belirtildiği; Mahkemece bilirkişi heyetinden alınan 24/04/2019 tarihli raporda, kazanın meydana gelmesinde; davalı … şirketine sigortalı araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu, davacının ise kusursuz olduğu, davacıya ait araçta meydana gelen hasar tutarının sovtaj tenzili sonrası 12.000,00 TL olduğu, araç pert olduğundan araç mahrumiyeti ve değer kaybı meydana gelmediği, davacının davalılardan talep ettiği 420,79 TL eksper ücretinin mevzuata uygun olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkemece toplanan delillerle, kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere ve yapılan hesaplamanın da uygun olmasına göre davalı … vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
1-Davacı tarafça fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak davada, hasar bedeline yönelik olarak 100,00 TL talep edildiği, 03/08/2018 tarihli dilekçesi ile bu isteme yönelik müddeabihin 15.000,00 TL olarak ıslah edildiği, ıslah üzerine davalı … şirketi tarafından zamanaşımı definde bulunulduğu, mahkemece hükmün gerekçesinde bu husus değerlendirilmeden yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmıştır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden, dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir. Sonucu alacak hakkına son verme değil, onu eksik borç haline getirme olarak ortaya çıkmaktadır. Zamanaşımına ilişkin düzenlemelerin temelinde iddia edilen alacağa ilişkin hakkın aradan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen kullanılmaması karşısında borçlunun oldukça uzak geçmişte kalan bir borçtan doğabilecek ihtilaflara karşı korunması, kendi alacağına karşı uzun süre kayıtsız kalan kimsenin bu hakkının artık korunmaya layık olmadığını kabul etmiş sayılması yatmaktadır. Diğer bir ifadeyle özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir. (Yargıtay HGK’nın 2018/21-523 E. – 2019/70 K)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2018/523 E – 2019/70 K. sayılı 05/02/2019 tarihli kararında belirtildiği üzere “Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu hâlde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber artık doğal bir borç (obligationaturalis) hâline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmayıp borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def’ide bulunması gerekir (Reisoğlu, Sefa: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1998, s.334 vd.; Kuru/Arslan/Yılmaz: Medeni Usul Hukuku, Ankara 1995, s.304 vd.; Üstündağ, Saim: Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 1997, s.346 vd.; Pekcanıtez/Atalay/Özekes: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2009, s.323; Tutumlu: s.2., HGK’nın 05.05.2010 tarihli ve 2010/8-231 E., 2010/2553 K.; 3.5.2006 tarihli ve 2006/4-232 E. – 269 K. sayılı kararları).”
Bu bağlamda zamanaşımına uğramış borç eksik borç olup, zamanaşımı süresinin dolması ile kendiliğinden ortadan kalkmadığından, def’i olarak ileri sürülmesi ile mahkemece değerlendirilebilir.
Yargıtay’ın istikrar kazanmış son uygulamalarına göre, zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def’i olup usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır (Kuru, Baki: age, Cilt:2, s.1761; VonTuhr, A.:Borçlar Hukuku (C.Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt:1-2, s.688 vd.; Canbolat, F.: Def’i ve İtiraz Arasındaki Farklar ve İleri Sürülmesinin Hukuki Sonuçları, EÜHF Dergisi, Cilt:III, Sayı:1, Kayseri 2008, s.255 vd.; HGK’nın 06.04.2011 tarihli ve E:2010/9-629, K:2011/70; 09.10.2013 tarihli ve E:2013/4-36, K:2013/1457; 12.03.2014 tarihli ve E:2013/4-544, K:2013/315 sayılı kararları).
Zamanaşımı bu hukuki niteliği itibariyle; ancak HMK hükümlerince savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesine ilişkin hükümler çerçevesinde usule uygun şekilde ileri sürülmesi halinde nazara alınabilir. Yazılı yargılama usulüne tabi davalarda, dava tarihinde yürürlükte bulunan ve 20/07/2020 tarihli 7251 Sayılı Kanun ile değişiklik öncesindeki HMK’nın 141. maddesinde ” (1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” düzenlemesi yer almakta olup, 20/07/2020 tarihli 7251 Sayılı Kanun ile HMK’nın 141. maddesinde savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesine ilişkin serbestlik en son ikinci cevap dilekçesi ile tanınmış durumdadır. Basit usule tabi davalarda ise savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı HMK’nın 319. maddesi gereğince cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesi ile başlayacağından zamanaşımı def’inin basit usule tabi davalarda cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gereklidir.
Burada değerlendirilecek bir diğer husus ise zamanaşımının kesen nedenler çerçevesinde zamanaşımının değerlendirilmesidir.
Belirsiz alacak davalarında, davanın açılmış olması ile tazminat alacağının tamamı yönünden zamanaşımı kesildiğinden, davacı belirsiz alacak davası olarak açtığı davada sonrasında dava değerini belirlemesi durumunda zamanaşımı süresi yeniden işlemeyeceğinden belirlenen alacak kısmı için zamanaşımı söz konusu olmayacaktır.
Davanın fazlaya ilişkin haklarını saklı tutular kısmi dava olarak açılmış olması halinde, davacının fazlaya ilişkin hakları yönünden davasını ıslah edebilmesi mümkün ise de, fazlaya ilişkin haklar yönünden açılan bir dava bulunmadığından zamanaşımı süreci işlemeye devam edeceğinden, zamanaşımı süresi dolduktan sonra yapılacak bir ıslah halinde davacının zamanaşımı def’i ile karşılaşması gündeme gelebilecektir.
Nitekim Yargıtay 2017/2796 E. 2021/1038 K. sayılı kararında “818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun (BK) 133/2. maddesi [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 154/2] gereğince; alacaklı dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa zamanaşımı kesilir. Öğreti ve uygulamada kısmi davada dava edilmeyen alacak kesimi için, fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olmasının zamanaşımını kesmeyeceği kabul edilmektedir (Kuru, s. 1541 vd.; Pekcanıtez, Hakan: Medeni Usul Hukuku, C. II, 15. baskı, İstanbul 2017, s. 1008). Başka deyişle kısmi dava açılması hâlinde zamanaşımı yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilecek, ancak talep konusu yapılmayan geri kalan kısım bakımından ise zamanaşımı işlemeye devam edecektir. Kısmi dava ile talep edilmeyen alacağın geri kalan kısmı için zamanaşımı BK’nın 133. (TBK m. 154) maddesindeki diğer kesilme nedenleri dışında ancak aynı yargılamada karşı tarafın rızası veya ıslah talebinde bulunma tarihinde yahut geri kalan kısım için ikinci dava açılacaksa ikinci davanın açıldığı tarihte kesilmiş olur. Davacının geri kalan kısım için ıslaha başvurması veya ikinci dava açması durumunda da davalının zamanaşımı def’inde bulunabileceğinden tereddüt etmemek gerekir (Pekcanıtez, s. 1008).” düzenlemesine yer verilmiş durumdadırç
Aynı hususla alakalı olarak verilen Hukuk Genel Kurulunun 06.03.2013 tarihli ve 2012/4-824 E., 2013/305 K. ile 22.10.2014 tarihli ve 2014/4-840 E., 2014/837 K. sayılı kararlarında da; “kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması nedeniyle dava konusu yapılmayan alacak miktarının ek davaya veya kısmi ıslaha konu olması hâlinde, bu usul işlemine karşı davalının zamanaşımı def’ini ileri sürebileceği kabul edilmiştir.” denilerek, kısmi dava olarak açılan davada ıslah ile artırılan kısım yönünden zamanaşımı def’inin ileri sürülebileceği, alacağın bir kısmının dava edilmiş olmasının, dava edilmeyen kısım yönünden zamanaşımının işlemesini durdurmayacağı kabul edilmiştir.
Kısmi dava olarak açılan davada da; davacının ıslah ile dava değerini artırması durumunda, davalı zamanaşımı def’inde bulunabileceğinden, bu kapsamda yapılacak zamanaşımı def’inin de, yargılama usulüne göre; HMK’nın 319 ve HMK’nın 141. maddesine uygun şekilde süresi içerisinde yapılması gerekir. Süresi içinde yapılmış bir zamanaşımı definde bulunulması halinde, zamanaşımına uğrayan kısım olup olmadığı, kusur oranına göre hesaplanan tazminat miktarına göre tespit edilmelidir.
Öte yandan 6098 sayılı TBK’nın 155. maddesine göre “Zamanaşımı müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olur” Ancak zamanaşımı def’i müteselsil sorumlular için ortak savunma değildir. Zamanaşımı definden yalnızca defi ileri süren yararlanır.
Somut olayda; davacı 31/07/2016 tarihli kaza nedeniyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 18/10/2016 tarihinde açtığı davada hasar bedeline yönelik olarak 100,00 TL olarak bildirdiği dava değerini, 02/08/2018 tarihinde ıslah ederek 15.000,00 TL’ye artırmış, ıslah dilekçesinin davalı sigortaya 27.08.2018 tarihinde tebliğine müteakip davalı … vekili tarafından 07/09/2018 tarihinde verilen ıslah dilekçesine cevap dilekçesi ile süresi içerisinde yapılmış zamanaşımı def’i bulunmaktadır.
Bu açından eldeki davada öncelikle değerlendirilmesi gereken husus davanın kısmi dava mı, belirsiz alacak davası mı olduğudur.
Belirsiz alacak davası alacaklıya zamanaşımı ve faiz başlangıcı noktasında imkânlar sağlayan istisnai bir dava türü olup, dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının açıkça yazılı olması veya 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanıldığının belirtilmesi gerekir. Alacağın belirsiz olduğunun dava dilekçesinde açıklanması bu noktada önemsizdir. Zira alacak belirsiz ise alacaklının kısmi dava veya belirsiz alacak davası açma hakkı vardır. Dava dilekçesinde “belirsiz alacak davası” açıldığı yazılı değilse veya Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine dayanılmamışsa, davanın kısmi dava olarak açıldığı kabul edilmelidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 7/7/2021 tarih ve 2021/485 Esas, 2021/971 Karar sayılı ilamı)
Somut uyuşmazlıkta; dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak miktar belirtilmek suretiyle talep edilen alacak kalemleri sıralanmış, davanın kısmi ya da belirsiz alacak davası olarak açıldığı açıklanmamıştır. Belirtildiği şekilde, davanın kısmi alacak davası olarak açıldığının kabulü gerekmektedir.
Zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir.
Doktrinde ve Yargıtay kararlarında da bu husus kabul edilmiş olup, “Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, kural olarak zararın kapsamına değil varlığına taalluk eder. Yoksa tazminatın hesabına yarayacak bütün ayrıntıların (zararın miktarının) bilinmesi aranmaz. Zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, davayı ciddi ve objektif şekilde desteklemeye ve davanın gereçlerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmesi için yeterlidir.” denilmektedir. (Turgut Uygur, Türk Borçlar Kanunu Şerhi,2013,C:1 sh:528, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.05.2017 tarih ve 2016/21-1600 Esas – 2017/937 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda davalı … … A.Ş.’nin, davanın ıslah edilen kısmına yönelik olarak yasal süresi içerisinde zamanaşımı def’inde bulunmuş olmasına göre; davacının, kaza tarihi itibariyle zararı öğrendiğinin kabulü gerektiğinden, sırf maddi hasarla sonuçlanan trafik kazası nedeniyle; davanın kısmi dava olarak açılmış olduğundan, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu kısım yönünden KTK’nın 109/1 maddesi gereğince kaza tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde davanın ıslah edilmiş olması aranmalıdır. Davacının, 31/07/2016 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle, 02/08/2018 tarihinde verdiği ıslah dilekçesi ile artırdığı araç hasarına yönelik alacak miktarı zamanaşımına uğradığından, ıslah edilen kısım yönünden alacağın zamanaşımına uğradığından bahisle bu alacak kesimine ilişkin davanın zamanaşımı definde bulunan davalı … … A.Ş. yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan, isabetli değildir.
2-Yine yargılama gideri kalemine ilişkin olan ekspertiz ücretine, mahkemece verilen hükümde tazminat kalemleri arasında yer verilmiş olması da doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılıklar resen gözetilerek yapılan inceleme neticesinde, davalı … … vekilinin sair istinaf sebeplerinin reddine, istinaf sebeplerinin yukarıda (1) ve (2) nolu bentte belirtilen nedenlerle kabulüne, mahkemece hasar bedeline yönelik hüküm altına alınan miktardan ıslaha konu edilen ve zamanaşımına uğramış olan kısmın davalı … şirketi yönünden reddinin gerekmesi ve ekspertiz ücretinin yargılama gideri olarak hüküm altına alınmasının gerekmesi sebebi ile bu yönüyle kararın kaldırılmasına, ancak bu hususun giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden anılan hususların düzeltilerek HMK.353/1-b/2 maddesi uyarınca yeniden hüküm kurulması ve ilk derece mahkemesi kararında kesinleşen yönlerin korunması gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Davalı … … A.Ş. vekilinin istinaf talebinin (1) ve (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle KABULÜ ile, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/06/2019 tarih ve 2016/801 Esas – 2019/604 Karar sayılı kararının HMK 353/1-b/2 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA ve esas hakkında yeniden karar verilmesine,
II-Buna göre Dairemizce yeniden hüküm kurularak;
Davanın KISMEN KABULÜNE,
1-12.000 TL hasar tazminatının bu miktar itibariyle kabulü ile 100,00 TL sinin davalı … yönünden temerrüt tarihi olan 02/09/2016 tarihinden, davalı … … … … Ltd Şti yönünden 31/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 11.900,00 TL sinin ise 31/07/2016 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … … … … Ltd Şti‘den tahsiline davacıya verilmesine, 11,900 TL lik kısma ilişkin davalı … … aleyhine açılan davanın zamanaşımına uğramış olması nedeniyle reddine,
Hasar tazminatına yönelik fazlaya ilişkin istemin reddine,
Araç değer kaybı ve araç mahrumiyeti taleplerinin reddine,
Alınması gerekli 819,72 TL harcın, peşin ve ıslah ile alınan toplam 298,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 521,52 TL harcın (davalı sigortanın sorumluluğu 4,34 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye irad kaydına;
Davacı tarafından yapılan 29,20 TL başvurma, 298,20 TL peşin harç (ıslah harcı dahil) toplamı 327,40 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan 858,00 TL yargılama gideri, 420,79 TL ekspertiz ücreti toplamı 1.278,79 TL yargılama giderinden davanın kabul red oranına göre 953,13 TL’sinin (davalı sigortanın sorumluluğu 7,94 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, artan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Kabul edilen miktar nazara alınarak AAÜT gereğince hesaplanan 5.100,000 TL vekalet ücretinin (davalı sigortanın sorumluluğu 100,00 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Ortak red sebebine konu 4.100,00 TL miktar nazara alınarak AAÜT gereğince hesaplanan 4.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, zamanaşımı sebebiyle reddedilen 11.900,00 TL üzerinden AAÜT gereğince hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … şirketine verilmesine,
Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
III-İstinaf eden davalı … … tarafından yatırılan 212,11 TL istinaf karar ve ilam harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
IV- HMK’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
V-İstinaf eden davalı … … tarafından yapılan 45,50 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
VI-Kararın tebliği ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 04/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…..

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.