Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2718 E. 2022/215 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2019
NUMARASI :…..

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 03/02/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 22/02/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 20/08/2011 tarihinde davalı tarafından ZMMS ile sigortalı araçta yolcu olarak bulunan müvekkilinin, karıştığı çift taraflı araç kazasında yaralandığını ve maluliyetinin meydana geldiğini, davalının meydana gelen kaza nedeniyle kusur oranına bakılmaksızın müştereken ve müteselsilen tüm zararlarından sorumlu olduğunu, davalıya müracaat edilmesine rağmen zararının karşılanmadığını, müvekkilinin eniştesinin aracında yolcu olmasına göre taşımanın hatır taşıması da olmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak; 100,00 TL iş göremezlik zararının davalıdan temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili; ıslah dilekçesi ile dava dilekçesi ile 100,00 TL olarak talep ettikleri sürekli iş göremezlik tazminatını 200.000,00 TL’ye artırdıklarını bildirerek, davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. (… Sigorta A.Ş.) vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafından yaralanması sonrasında müvekkiline başvurmuş ise de; başvurunun usulüne uygun olmadığını, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, esas yönden ise davacının yolcu olarak bulunduğu aracın müvekkili tarafından ZMMS ile sigortalı olduğunu, sorumluluklarının sigorta limiti kusur ve zarar ile sınırlı olduğunu, davacının kusuru, zararı ve maluliyeti kanıtlaması gerektiğini, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, kazanın diğer aracın kusurundan kaynaklandığını, kaza esnasında davacının emniyet kemerinin takılı olmadığının yapılacak hesaplamada nazara alınması gerektiğini, taşımanın da hatır taşıması olduğunu, bu nedenle belirlenecek tazminattan indirim yapılması gerektiğini, hesaplamanın Genel Şartlara uygun olarak yapılması gerektiğini, geçici iş göremezlik zararlarının sigorta teminatı kapsamı dışında olduğunu, davacı tarafından müvekkiline Sağlık Kurulu Rapor ile müracaat etmiş ise de söz konusu raporun 2 yıl süreli olduğunu tazminat hesabına esas alınamayacağını, davacının faizi dava tarihinden itibaren talep edebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle tazminat istemine ilişkin olduğu, davalı tarafından ZMMS ile sigortalı ve davacının içerisinde yolcu olduğu araç ile diğer aracın çift taraflı kazasında davalı tarafından sigortalanan aracın %25 oranında, kazaya karışan diğer aracın ise %75 oranında kusurlu olduğu, kaza neticesinde davacının geçici iş göremezliğinin ve maluliyetinin meydana geldiğini, aktüer bilirkişiden alınan rapora göre davacının geçici iş göremezlik zararının 6.124,62 TL olduğu, %22,2 maluliyet oranına göre sürekli iş gücü kaybının 217.474,40 TL, %25 maluliyet durumuna gider ise sürekli iş gücü kaybından kaynaklanan zararının 244.903,61 TL olduğunu, kaza tarihinde ZMMS kapsamındaki teminat limitinin 200.000,00 TL olduğu her iki maluliyet oranına göre davacının talep edebileceği miktarın 200.000,00 TL olduğu, davacının teminat limiti ile sınırlı olarak zararlarını talep etmekte haklı olduğu gerekçesi ile davanın kabulü ile 200.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 16/02/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olmadığını, itirazlarının ve savunmalarının gerekçeli kararda değerlendirilmediği ve gerekçelendirilmediğini, bu şekilde verilen kararın hak arama hürriyetini ihlal eder mahiyette olduğunu, gerekçenin şekli gerekçe olduğunu, bu nedenle kararın kaldırılması gerektiğini, davayı kabul etmemekle birlikte müvekkilinin davacının zararlarından, sigortalı araç sürücüsünün %25 kusuruna isabet eden zararlardan sorumlu olduğunu, zararın %100’ünden sorumlu tutulmasının haksız olduğunu, maluliyet raporunda %22,2 ve %25 olarak iki farklı maluliyet oranı tespit edildiği, bu durumunda çelişki yaratacağını, bu nedenle çelişkiyi giderici rapor alınması gerektiğini, ayrıca davacının meydana gelen kırıklarına göre emniyet kemerinin takılı olmadığının açık olduğunu, bu nedenle müterafik kusurun tartışılması gerektiğini, belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı istemidir.
Kaza Tespit Tutanağında; “20/08/2011 tarihinde saat:12.00 sıralarında sürücü … kullandığı … plakalı araç ile … istikametinden Bergama istikametine seyir halinde iken … kavşağına geldiğinde, kavşağa kontrolsüz girmesi sonucunda, Bergama istikametinden İvrindi istikametine ilerleyen (sigortalı araç) …’ın kullandığı … plakalı aracın sağ ön tamponuna çarptığı, kazada her iki aracın ön kısımlarında maddi hasar meydana geldiği, araç sürücülerinin yaralandığı … plakalı araçta yolcu olarak bulunan …, …, …, …’ın yaralandığı, Kazanın meydana gelmesinde …’ın kavşaklarda geçiş önceliğine uymamak kuralını ihlal ettiğinden asli, …’ın ise kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmamak kuralını ihlal ettiğinden tali kusurlu olduğu,” denilerek kazanın oluş şeklinin tespit ediliği, ceza yargılamasında kazanın, kaza tespit tutanağında belirtilen şekilde meydana geldiğinin kabul edildiği görülmüştür.
Kusur bilirkişi tarafından, kaza tespit tutanağı ve dosya kapsamındaki deliller çerçevesinde, kazanın kaza tespit tutanağında belirlenen şekilde olduğu belirtilerek, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün %25 oranında, karşı aracın %75 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmüştür.
Mahkemece, davacının yaralanmasına ilişkin olarak Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD’den, kaza tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre alınan raporda davacının maluliyet durumu değerlendirilerek, kaza tarihinde ve rapor tarihinde “Arıza Ağırlık Ölçüsü” (AAÖ) açısından bir değişik olmamakla birlikte, Yönetmeliğin “D” cetveline göre kaza tarihi ve rapor tarihindeki yaşına göre maluliyet oranın farklılaşacağı nazara alınarak kaza tarihindeki yaşına göre maluliyet oranın “%22,2”, rapor tarihindeki yaşına göre maluliyetinin “%25” olduğu tespit edilerek, tazminat açısından uygulanacak oranı belirleme yetkisini mahkeme hakimine bıraktığı anlaşılmaktadır.
Aktüer hesap raporunda ise bilirkişi, tespit edilen her iki maluliyet oranın göre alternatifli olarak hesaplama yapılarak, mahkemece maluliyetin %22,2 olarak kabul edilmesi halinde davacının sürekli iş göremezlik zararının 217.474,40 TL, maluliyetin %25 oranında kabul edilmesi halinde ise sürekli iş göremezlik zararının 244.903,61 TL olduğunun tespit edildiği görülmüştür.
Mahkeme gerekçeli kararında ise, davacının zararını davalıdan müşterek ve müteselsilen talep etmiş olmasına, sigorta teminat limitinin ise 200.000,00 TL olmasına göre davacının gerçek zararının ne kadar olduğuna ilişkin bir belirleme ve değerlendirme yapılmaksızın, davanın kabulüne verildiği anlaşılmaktadır.
Davalı vekili tarafından, mahkemece tespit edilen kusur durumuna itiraz edilmiş ise de, mahkemece alınan kusur raporunun kaza tespit tutanağına, ceza yargılamasında kabul edilen kusur durumuna, dosya kapsamındaki delil durumuna göre belirlenmiş olmasına ve kazanın oluş şekline uygun olmasına; davacının müterafik kusurunun olduğuna ve emniyet kemerinin takılı olmadığına dair delil bulunmamasına ve davalı tarafından müterafik kusurun kanıtlanamamasına göre davalı vekilinin kusura ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Yine kararın dayandığı delillerle, davacının ailece seyahatlari sırasında kaza geçirmiş olması nazara alındığında, ailevi sebepler veya ahlaki bir vazifenin yerine getirilmesi ile yapılan taşımanın hatır taşıması olmamasına göre hatır taşımasına yönelik istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Davacının zarardan sorumluluğu açısından da; kaza tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK’nın 50. maddesi ( 6098 S.TBK m.61.) gereğince zarar görenin, sorumlulardan zararını müştereken ve müteselsil olarak talep etme hakkının bulunmasına göre yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
1-Davalı vekilinin, hükme esas alınan maluliyet raporuna ve mahkemenin gerekçesine yönelik istinaf taleplerinin incelemesinde; Mahkemece verilen kararda, alternatifli olarak hazırlanan maluliyet raporu nazara alınarak yine aktüer hesap bilirkişisi tarafından alternatifli olarak hazırlanan zarar miktarına göre, hesaplanan her iki alternatifte de, zararın sigorta teminat limiti üzerinde olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemelerin kararının Anayasa’nın 141. maddesi gereğince gerekçeli olması zorunludur. “Makul gerekçe, davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır (bkz. B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 24). Gerekçelendirme, davanın sonucuna etkili olay, olgu ve argümanları açıklamak yükümlülüğü olmakla birlikte, bu şekildeki gerekçelendirmenin mutlaka detaylı olması şart değildir. Ancak gerekçelendirmenin, iddia ve savunmadan birinin diğerine üstün tutulma sebebinin ve bu kapsamda davanın taraflarınca gösterilen delillerden karara dayanak olarak alınanların mahkemelerce kabul edilme ve diğerlerinin reddedilmesi hususunda, makul dayanakları olan bir bilgilendirmeyi sağlayacak ölçü ve özene sahip olması gerekmektedir.
Zira bir davada tarafların, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün içerik ve kapsamı ile bu hükme varılırken mahkemenin neleri dikkate aldığı ya da almadığını gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması “gerekçeli karar hakkı” yönünden zorunludur.
Aksi bir tutumla, mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olabilecektir.” ” (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § …)
Somut olayda, mahkemece davaya konu eylemin haksız fiilden kaynaklanması ve davalının sigorta kapsamında kalan zararlardan, sigorta teminat limiti ile sınırlı olarak sorumlu olması nedeniyle alternatifli olarak hazırlanan maluliyet raporundaki, maluliyet oranlarından her ikisine göre yapılan hesaplamada da zararların sigorta teminat limitinin üzerinden olduğundan ve davalının teminat miktarı kadar sorumlu olduğundan bahisle davayı kabul etmiş, gerçek zarara ilişkin bir belirlemede bulunmamıştır.
HMK’nın 297/1-c maddesi gereğince “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” kararda gösterilmesi gerekir. Davalının, mahkeme kararı çerçevesinde ödemek zorunda kaldığı miktar kadar, tazminatın ne şekilde tespit ediliğini, zarar görenin gerçek zararının ne kadar kabul ediliğini bilmesi, özellikle de gerçek zarar çerçevesinde 3. kişilere müracaat hakkının bulunduğu durumlarda önemlidir.
Mahkeme kararında, davacının zararlarından davalının sorumluluğu açısından gerekçe mevcut ve davalının sorumlu olduğu miktarı belirlemek açısından gerekçe yeterli ise de, davalı hakkındaki dava müşterek müteselsil sorumluluk hükümleri çerçevesinde açılmış olup, davalı sigorta limiti kadar borçtan müşterek ve müteselsil olarak sorumlu ise de, kusuruna isabet eden zararlardan sorumluluğunu gerçek zarar üzerinden belirleyerek, iç ilişki çerçevesinde kusuruna isabet etmeyen, ancak müteselsil sorumluluk hükümleri gereğince ödemek zorunda kalacağı miktarı, diğer sorumlulardan talep edebileceğinden, gerçek zarar sigorta teminatının üzerinde dahi olsa ne kadar kabul ediliğinin kararda gösterilmesi gerekmektedir. Davalının gerçek zarar miktarını öğrenmesi gerekçe ile sağlanmalıdır. Mahkemece davacının gerçek zararına ilişkin deliller toplanmış ve bu çerçevede karar verilmiş olmasına rağmen, gerekçesinde kabul edilen gerçek zarara ilişkin belirleme yapılmaksızın, Maluliyet raporunda belirlenen sürekli maluliyet oranından ve aktüer bilirkişi tarafından hesap edilen alternatifli zarar hesabından hangisine itibar ediliği açıklanmaksızın davanın esası hakkında karar verilmiş olması nedeniyle, sonuç itibariyle davalıdan talep edilebilecek miktar açsından hata bulunmamakta ise de, gerçek zarara ilişkin belirleme yapılmamış olması müteselsil sorumlulukta iç ilişki açısından hak ve borçların belirlenmesinde belirsizlik yaratacağından, zarar miktarına ilişkin belirleme ve gerçekçe oluşturmaksızın karar verilmesi doğru görülmediğinden, davalının buna ilişkin istinaf talepleri yerinde görülmüştür.
Buna göre; davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne; mahkemece yapılan yargılamada eksiklik bulunmamasına, yapılan hata nedeniyle yeniden yargılamaya ihtiyaç duyulmamasına göre ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, ilk derece mahkemesince hüküm altına alınan miktarda isabetsizlik bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde eksik olan hususların düzeltilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
Bu çerçevede; davacı, davalı tarafından ZMMS ile sigortalı aracın karıştığı kaza neticesinde … tarafından tanzim edilen 19/03/2019 tarihli maluliyet raporuna göre mevcut yaralanmasının, kaza tarihindeki yaşı itibariyle %22,2 oranında, rapor tarihindeki yaşı itibariyle %25 oranında maluliyet oluşturduğu tespit edilmiştir. Davacının gelişen durum nedeniyle artan maluliyet iddiası bulunmadığı gibi, raporda da maluliyet oranlarındaki farklılık ise davacının kaza tarihindeki yaşı ile rapor tarihindeki yaşından kaynaklanmadır. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” 22/ (8). Maddesi gereğince “Sigortalının yaşına göre meslekte kazanma gücü azalma oranı tespitinde; sürekli iş göremezlik hâlinin oluştuğu ilk rapor tarihindeki yaş esas alınır. Ancak sigortalının sağlık durumunda sürekli iş göremezlik yönünden bir değişiklik olmuş ise, bu değişikliğin raporla saptandığı tarihteki yaşı esas alınır.” hükmünü içerdiğinden, davacının gelişen durum nedeniyle artan maluliyeti de söz konusu olmamasına göre kaza tarihindeki yaşının nazara alınması gerektiğinden, davacının kaza nedeniyle oluşan maluliyetinin %22,2 olduğunun kabulü gerekmiştir. Davacının %22,2 maluliyet durumuna göre hesaplanan tazminat miktarı ise 18/06/2019 tarihli bilirkişi raporunda 217.474,40 TL olarak hesaplanmıştır. Her ne kadar bilirkişi tarafından 6.124,62 TL geçici iş göremezlik zararı hesaplanmış ise de, davacının geçici iş göremezlik zararına ilişkin talebi bulunmadığından, davacının dava konusu ettiği sürekli iş göremezlik zararının 217.474,40 TL olduğunun anlaşılmış olmasına, davacının kazanın meydana gelmesinde kusursuz yolcu olmasına göre, meydana gelen zararını davalı sigorta şirketinden sigorta teminat limiti ile sınırlı olarak müştereken ve müteselsilen talep etmesinin yasal hakkı olduğundan, davacının davasının kabulü ile 200.000,00 TL sürekli iş göremezlik zararının müştereken ve müteselsilen davalı sigorta şirketinden tahsiline; şekilinde ilk derece mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilerek ve ilk derece mahkemesi kararındaki kesinleşen yönler korunarak aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile; Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 17/07/2019 tarihli, 2017/314 Esas 2019/705 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilerek yeniden karar verilmesine, buna göre;
1-Davanın kabulüne,
200.000,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 16/02/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacıya ödenmesine,
2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince hesaplanan 13.662,00 TL harçtan, 31,40 peşin harç ve 683,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 714,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.2947,60 TL karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı vekille temsil olunduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca takdir olunan 17.950,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvurma harcı, 31,40 TL peşin harç ve 683,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 745,80 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine
5-Davacı tarafından yapılan 188,00 TL posta/tebligat masrafı, 1.200,00 TL bilirkişi masrafı olmak üzere toplam 1.388,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-HMK’nın 333.maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının davacıya iadesine,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
II-Davalı tarafça yatırılan 3.237,00 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
lll-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf başvuru harcı ve 50,30-TL tebligat ve posta giderleri olmak üzere toplam 171,60 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
lV-HMK’nın 333.maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
V-Kararın taraflara tebliğine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usullen tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere 03/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.