Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2717 E. 2022/634 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …….
T.C.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/06/2019
NUMARASI ……
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 10/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 31/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalı … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili; 10.02.2017 tarihinde… Belediyesinin taşaronu olan şirkete ait aracın … Bulvarında çiçek sulama işi yaptığı sırada araç arkasında bayrakçı olarak görev yapan …’a, davalıların sürücüsü işleteni ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın çarpması sonucu davacıların desteğinin vefat ettiğini, davacıların eş ve babalarının ölümü ile desteğinden mahrum kaldıklarını, manevi olarak zarara uğradıklarını, davalı … şirketinin başvuruları üzerine 111.181,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ödediğini ancak bu tutarın davacıların zararını karşılamadığını belirterek belirsiz alacak davası olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik her bir davacı yönünden ayrı ayrı 100,00-TL olmak üzere toplam 400,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, her bir davacı için ayrı ayrı 50.000,00-TL olmak üzere toplam 200.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalı …’ten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 02.01.2019 tarihli dilekçesi ile davacı … yönünden maddi tazminat talebinin 11.237,49-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … şirketi vekili, İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacıların başvurusu üzerine kendilerine 12.04.2017 tarihinde 111.181,00-TL destek tazminatı ödendiğini, ibraname nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacı çocukların 18 yaşını bitirmiş olması nedeniyle destek alacaklısı olmadığını, kusur ve zararın ispatlanması gerektiğini, ceza dosyası sonucunun beklenmesini, iş kazası nedeniyle SGK ödemelerinin tespiti ile tenzilini, tazminat hesabında 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS genel şartlarının dikkate alınması gerektiğini, dava tarihinden faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı, usulüne uygun tebliğe rağmen cevap dilekçesi sunmamış, davalı vekili yargılama sırasında sunduğu dilekçeleri ve duruşmadaki beyanlarında davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davalı …’ün sevk ve idaresinde olan, davalı nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı bulunan aracın 10/02/2017 tarihinde davacıların eş ve babaları olan …’a çarpması sonucu davacıların desteğinin vefat ettiği; dava konusu kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsünün tam kusurlu olup davacıların desteğinin kusuru bulunmadığı, davacıların eş ve babalarının ölümü nedeniyle varsa destek zararından davalı sigortacı ve davalı araç sürücüsünün KTK, ZMMS poliçesi hükümleri gereği sorumlu olduğu, tazminat hesabında kaza tarihi itibariyle 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS genel şartlarının uygulanması gerektiği, kaza tarihinde davacılardan … 34, …’nın 33 yaşında olması nedeniyle destek tazminatı talep edemeyecekleri, davacı eş …’ya davadan önce davalı … şirketi tarafından 111.181,00-TL destek tazminatı ödemesi yapıldığı, bu ödeme sonucunda makbuz ve ibraname başlıklı belge düzenlenmişse de davacının 2 yıllık sürede yapılan ödemenin yetersiz olduğunu ileri sürerek işbu davayı açtığı, anılan davacı yönünden davalı … şirketi tarafından yapılan ödemenin güncellenmiş değeri dikkate alındığından yapılan ödemenin yeterli olduğu, bu nedenle davacı …’nın talep edebileceği destek zararının bulunmadığı, davacı …’ın kaza tarihinde 22 yaşında olup üniversite öğrencisi olduğundan 25 yaşına kadar destek alacaklısı konumunda olduğu, anılan davacının destek zararının 11.237,49-TL olduğu, davadan önce davalı … şirketine başvuru yapılmış ise de başvurunun tebliği belgesinin dosya kapsamında bulunmadığı, davalı … şirketinin davacılar vekiline gönderdiği 21/03/2017 elektronik posta yazışması tarihi itibariyle başvurudan haberdar olduğunun kabulü gerektiği ve bu tarihten 8 iş günü sonrası olan 01/04/2017 tarihinde temerrüdün gerçekleştiği, davacıların eş ve babalarının ölümüyle manevi açıdan zarara uğradıkları, davacıların çektiği elem ve ızdırap, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, manevi tazminatın zenginleşme aracı olamayacağı ilkesi de gözetilerek davacı eş için 15.000,00-TL davacı çocukları için 10.000,00-TL manevi tazminat miktarının uygun bulunduğu anlaşıldığından davacılar …, … ve … yönünden açılan maddi tazminat davasının reddine, davacı … yönünden açılan maddi tazminat davasının kabulü ile, 11.237,49-TL destekten yoksun kalma tazminatının 01/04/2017 temerrüt tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile anılan davacıya verilmesine, davacıların manevi tazminat davasının kısmen kabul ile; davacı eş … için 15.000,00-TL, davacı … için 10.000,00-TL, davacı … için 10.000,00-TL, davacı … için 10.000,00-TL olmak üzere toplam 45.000,00-TL manevi tazminatın 10/02/2017 kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalı …’ten tahsili ile belirtilen oranlarda davacılara verilmesine, manevi tazminat yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili ile davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel Mahkeme kararının hakkaniyete aykırı olduğunu, mahkemece hükmedilen manevi tazminat bedelinin her bir davacı açısından da çok düşük olup talep gibi karar verilmesi gerektiğini,
Davacı eş hakkında maddi tazminata hükmedilmesi gerekirken bilirkişi raporu doğrultusunda yanlış değerlendirme yapıldığını, bilirkişi raporunda AYİM tablosu uyarınca %1’lik evlenme ihtimali doğrultusunda indirim yapıldığını ve bu kapsamda yapılan ödeme de nazara alınarak maddi tazminata hükmedilmediğini, bu hususun hatalı olduğunu, bilirkişi heyeti raporunda davacı eş …’un kaza tarihinde 53 yaşında olduğu ve AYİM tablosu uyarınca %1’lik evlenme ihtimali olması sebebiyle indirim yapıldığını, AYİM tablosuna göre 51-55 yaş arasında %1’lik indirim öngörülmekte ise de ancak bu oranın çocuksuz eşleri kapsadığını, …’un 3 çocuğu bulunmakta olup bunlardan …’un annesi ile birlikte yaşadığını, ayrıca halen …’un evlenmemiş olduğu nazara alındığında farazi değerlendirmelere gerek olmadığını, mevcut duruma göre değerlendirilme yapılması gerektiğini, bu sebeple de halihazırda 54,5 yaşında olan davacının evlenme ihtimalinin olmadığı da nazara alınarak indirim yapılmaması ve hesaplamanın bu şekilde yapılarak davacı eşin maddi tazminat hakkına sahip olduğunun gözetilmesi gerektiğini,
Bilirkişi kök ve ek raporunda … ödemesinin güncellenmesinin doğru olmadığını, bilirkişinin kök ve ek raporda … şirketinin ödeme yaptığı tarih olan 12.04.2017 tarihi ile rapor tarihi olan 10.12.2018 tarihi arasındaki yasal faizi hesaplayarak güncelleme yaptığını, bu güncelleme yapılırken 2 tarih arasındaki gün sayısını 602 gün olarak tespit edilerek toplam tazminattan indirildiğini, 12.04.2017 tarihinde yapılan … ödemesinin rapor tarihine göre güncellenmesinin kabul edilebilir olmadığını, zira sigortaya yaptıkları başvuruda … şirketinin bilirkişi raporuna göre hesaplanan tutardan eksik ödeme yaptığını, dolayısıyla … şirketinin kendi hatası sonucu eksik ödeme yaptığından ödenen tutarın güncellenmemesi, bakiye tutar üzerinden temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, hakkaniyete uygun bir hesaplamada da … şirketinin temerrüte düştüğü tarih olan 10.02.2017 tarihi (… şirketine başvuruya göre kabul edilecekse 28.03.2017) ile ödemenin gerçekleştiği 12.04.2017 tarihi arasındaki gün sayısına ilişkin de toplam tutar üzerinden faiz işletilmesi ve bunun bakiye alacağa eklenmesi gerektiğini, bu hususun düzeltilmesi neticesinde de davacı eşin maddi tazminata hak kazanacağının değerlendirilmesi gerektiğini,
Mahkeme’nin temerrüte ilişkin tespitlerinin doğru olmadığını, faiz başlangıcının her iki davalı için de kaza tarihinden itibaren yapılması gerektiğini, aksi yönde düşüncede dahi mahkeme’nin … şirketi açısında temerrüt tarihinin tespitinde hata yaptığını, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı haksız fiil niteliğinde olduğundan zararın doğduğu anda temerrüt oluştuğunu, huzurdaki davanın haksız fiil sorumluluğu hükümleri kapsamında açılmış bir tazminat davası olduğunu evrensel bir hukuk kuralı olan “gasbeden daima temerrüt halindedir (fur semper in moro)” şeklinde hukuk literatürüne geçmiş bir kuralın da varlığı nazara alındığında haksız fiillerde ihbar zorunluluğunun bulunmadığının bir gerçek olduğunu, huzurdaki davada temerrütün bütün davalılar açısından haksız fiil tarihi olan 10.02.2017 tarihinde gerçekleştiğini, faiz hesabının da bu şekilde yapılması gerektiğini, istinaf incelemesinde temerrüt tarihinin … Şirketi’ne başvuru tarihinden itibaren hesaplayacak ise; … Şirketine yapılan başvurunun 15.03.2017 tarihinde tebliğ alındığını 8 iş günlük sürenin de 28 Mart 2017 tarihinde dolduğunu, böyle olmasına rağmen mahkemece tebliğ belgesi yok sayılarak … Şirketinin kendilerine gönderdiği e-posta ile haberdar olduğu gerekçesi ile 01.04.2017 tarihinde faiz başlangıcı kabul ettiğini dolayısıyla bu yöndeki kabulde de maddi tazminatın faiz başlangıcı Sayın Mahkeme’nin kararının aksine 01.04.2017 değil 28.03.2017 tarihi olması gerektiğini, Mahkeme’nin ret edilen manevi tazminat yönünden her bir davacı aleyhine olacak şekilde davalı lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmetmesinin doğru olmadığını ret kısmı açısından sebebin ortak olduğunu, mahkemece manevi tazminat talebi hakkında kısmı kabul kısmi ret kararı verildiğini ve davalı yönünden her bir davacı aleyhine 2.725,00-TL olmak üzere toplam 10.900,00-TL aleyhe vekalet ücretine hükmettiğini halbuki manevi tazminatın ret edilen kısmı için ret sebebi her bir davacı açısından ortak olup davalı lehine tek bir aleyhe vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davacılar aleyhine ret edilen manevi tazminat kısmının gerekçesi tüm davacılar ve davalı açısından tektir ve tek bir aleyhe vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, buna rağmen her bir davacı aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek istinaf isteminin kabulü ile … 5. Ticaret Mahkemesi’nin 2017/285 Esas – 2019/621 Karar sayılı ilamının; maddi, manevi ve karşı vekalet ücreti yönünden kaldırılarak yeni bir karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece karar verilirken 10.12.2018 tarihli ek raporun hükme esas alındığını, bu rapor gerekçelendirilmeden eksik düzenlemiş olup itirazlarının karşılanmadığını,
Kusur yönünden bilirkişice … 17. Asliye Ceza Mahkemesi 2017/337 Esas sayılı dosyasındaki … Adli Tıp Trafik Grup Başkanlığınca düzenlenen rapordaki karşı görüş ile Ceza dosyasındaki tanık ifadeleri dikkate alınmadan denetime elverişli olmayan ek rapor düzenlendiğini,
… 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/337 Esas sayılı dosyası delilleri olup … Adli Tıp Trafik Grup Başkanlığınca düzenlenen rapordaki karşı görüş tespiti irdelenmeden yüzeysel ve gerekçelendirilmeyen denetime elverişli olmayan bir rapor ortaya çıktığını, bu kapsamda oluşan ATK raporunda ki karşı görüş ve Ceza dosyasında ki tanık …’nın ifadesinin de nazara alınarak ve itirazları neticesinde çelişkinin giderilmesi için yeniden kusur incelemesi için T.C. Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesinin yasal süresi içersinde taraflarınca mahkemeden talep edilmiş olmasına rağmen yerel mahkemece bu talebin hukuka aykırı şekilde reddedildiğini,
Mahkemece karar verilirken 10.12.2018 tarihli ek raporun hükme esas alındığını, ancak bu raporun da yine eksik düzenlendiğini, bilirkişice zarar hesabında SGK indirimi yapılmadan rapor düzenlemesinin doğru olmayıp hukuka aykırılık teşkil ettiğini, itirazları neticesinde yeniden hesaplama yapılması gerektiğini, zira 81.028,33-TL peşin sermaye değerli gelir ödendiğini, SGK tarafından bu ödemeye istinaden … 8. İş Mahkemesinin 2018/23 Esas sayılı dosyasından davacılara ödenen peşin sermaye değerli gelir için dava açıldığını, ilgili ödemenin hesaplanmaya dahil edilerek ilgili dosyada müfettiş raporu beklenilerek müfettiş raporu tamamlandıktan sonra yeniden ek rapor alınması gerekirken bu yöndeki taleplerinin mahkemece reddedilmesinin yasaya aykırı olduğunu,
Mahkemece verilen manevi tazminatların olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen olsa giderilmesinden çok zenginleşeme sebebi oluşturduğunu, davalı …’e karşı müteveffanın eşi …, kızı … ve oğulları … ve … için ayrı ayrı 50.000,00-TL’den olmak üzere toplam da 200.000,00-TL manevi tazminat davası açıldığını, ölümlü veya yaralamalı trafik kazaları nedeniyle hükmedilen manevi tazminatın amacının zarara uğrayanda bir huzur duygusu yaratmak olup davacı için zenginleşme aracı olmaması gerektiğini, mahkemece manevi tazminatla ilgili hüküm kurarken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesininin amaçlanması gerektiğini, ayrıca saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği, kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumu ve kusuru bulunup bulunmadığı ve varsa kusur derecesi, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesi, ekonomik ve sosyal durumu, tarafların sıfatı, işgal ettikleri makam ve diğer sosyal ve ekonomik durumları, ülkenin ekonomik koşulları, olayın ağırlığı, tarihi, paranın satın alma gücününün göz önünde bulundurması gerektiğini, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranda olması, bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurmayacak, ölçülülük ilkesine uygun, manevi tazminatın amacına uygun, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması, uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek miktarda, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiğini,
Somut olayda davalı …’ün … Bankası’na 63.135.22-TL borcu olup aylık 1.757,46-TL ödemede bulunduğunu, eşi …’ün maaşını ve diğer işçi alacaklarını alamaması nedeniyle işten ayrıldığını, işçi alacakları için Çankırı 1. Noterliğinden …Yevmiye Numaralı ihtarname çekmek zorunda kaldığını, ayrıca … A.Ş ‘ne 23.282,48-TL borcu olup aylık 591,41-TL ödemede bulunduğunu, manevi tazminat belirlenirken davalı ve eşinin içinde bulunduğu durum ile ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum birlikte değerlendirildiğinde yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminatların ayrı ayrı yüksek olup manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini, istinaf incelemesi sırasında davanın reddine karar verilmeyecek ise davalının ekonomik durumu, hükmedilen manevi tazminatın davalı açısından yoksulluğa düşürecek nispette olması, içinde bulunduğu ödeyemeyecek olması, olayda davacının da kusurunun bulunması nedenleri ile tazminatın uygun bir oranda indirilmesi gerektiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile … 5.Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/285 Esas, 2019/621 Karar Sayılı kararın ortadan kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacılar vekili ile davalı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava ölümlü trafik kazasından kaynaklanan, desteğin eş ve çocukları tarafından desteğe çarpan aracın sürücüsü işleteni ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısına karşı açılan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, gerek 10.02.2017 tarihli kaza tespit tutanağı, gerekse eldeki davada emekli trafik komiseri adli trafik bilirkişisi …’den alınan 04.06.2018 tarihli kusur raporunda, 10.02.2017 tarihinde saat 16:00 sıralarında davalı sürücü …’ün … takiben olay mahalli olan yere geldiğinde, yolun sağında dubalarla ve yolun kenarında araçları yavaşlatmak için bayrak sallayan davacıların murisleri olan bayrakçı 57 yaşındaki yaya …’a, sevk ve idaresindeki aracıyla çarparak, çarptığı yayayı bariyerlerin yanındaki su kanalına düşürerek yayanın olay mahallinde EKS olmasına ve aracıyla seyrine devam ederek önce yol kenarında tedbir alınan trafik hunilerine ve bariyerlere çarparak savrulmak suretiyle yolun sağında duraklayan dava dışı sürücü … yönetimindeki … plakalı kamyonete de çarptıktan sonra bu araçla birlikte 9,90 metre savrulduktan sonra 2 şeritte duruşa geçmesine bağlı kendisinin ve dava dışı yolcu …’ün yaralanmasıyla meydana gelen dava konusu ölümlü ve dava dışı yaralanmalı ve çift taraflı maddi hasarlı trafik kazasında davalı sürücü …’ün asli ve tam kusurlu, yaya (bayrakçı) desteğin ise kusursuz olduğu belirlenmiştir. Derdest olduğu anlaşılan ve davalı …’ün sanık olarak yargılandığı … 17. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/337 Esas sayılı dosyasından alınan 29.05.2017 tarihli oy çokluğu ile düzenlenen ATK raporunda sanık …’ün asli ve tam kusurlu, desteğin kusursuz olduğu (karşı oy sürücü …’ın asli, yaya desteğin tali kusurlu ) belirtilmiştir.
6098 sayılı TBK.nın 74.maddesi “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” hükmünü içermektedir. Madde metninde de anlaşıldığı üzere ceza mahkemesinin beraat kararının hukuk hâkimini bağlamayacağı, ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hâkimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanık tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hâkimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hâkimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır (Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844). Ancak Hukuk hâkiminin kural olarak ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de aynı olay nedeniyle ceza yargılamasında hükme dayanak alınan maddi olgularla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusunda tamamen bağlı olacağı gerek öğreti, gerekse de yargısal uygulamada istikrarla kabul edilmektedir. Başka bir deyişle maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (HGK, 24.12.2014 gün ve 2014/4-846 E., 2014/1091K). Hukuk hâkimi ceza mahkemesi kararındaki fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını belirleyen maddi olgularla ve ceza mahkemesince verilen mahkûmiyet kararı ile bağlıdır.
Bu hale göre hukuk mahkemesi hakimi her ne kadar ceza mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de; dava konusu olayda olayın oluşuna ilişkin ceza mahkemesi kararı ile belirlenecek maddi vakıa, kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunan kişilerin ve kusur oranlarının belirlenmesi yönünden ceza mahkemesi kararının sonucunun beklenmesi ve ceza mahkemesi kararı ile kesinleşen maddi olgular dikkate alınarak, davalıların 04.06.2018 tarihli bilirkişi raporuna itirazları da değerlendirilmek suretiyle gerekirse konusunda uzman bilirkişi heyetinden … veya İTÜ gibi kuruluşlardan kusur raporu alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden, davalı … vekilinin kusura ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
Davalı vekilleri tarafından dava konusu kazanın iş kazası olması nedeniyle desteğin eşi davacı …’a SGK tarafından rücuuya tabi gelir bağlandığını ve SGK tarafından bu konuda … 8. İş Mahkemesinin 2018/23 Esas sayılı dosyası ile aleyhlerine dava açıldığını belirttiği, SGK tarafından verilen 19.04.2017 tarihli müzekkere cevabında da dava konusu kazanın iş kazası sayılması gerektiği, desteğin eşi …’a 81.028,60-TL PSD gelir bağlandığı, rücuuya tabi olup olmadığının müfettiş tahkikatı sonucuna göre belirleneceğini belirttiği anlaşıldığından mahkemece … 8. İş Mahkemesinin 2018/23 Esas sayılı davasının kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi de isabetli görülmemiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatının aktüer bilirkişiden alınacak denetime uygun hüküm kurmaya yeterli ve elverişli rapora göre belirlenmesi gereklidir.
Somut olayda hükme esas alınan 04.06.2018 tarihli kök ve 10.12.2018 tarihli ek raporda tazminat hesabında TRH 2010 tablosu esas alınmasına rağmen, 1,8 teknik faiz esas alınarak hesaplama yapılması, desteğin işlemiş (bilinen) dönem kazancı (kaza tarihinden rapor tarihine kadar olan dönem) için asgari ücret belli olmasına rağmen rapor tarihindeki (2018 yılı) asgari ücretin esas alınarak işlemiş döneme ilişkin hesaplama yapılması, davacı eşin rapor tarihindeki evlenme ihtimali yerine kaza tarihindeki evlenme ihtimalinin esas alınması ve davacı çocuk … yönünden de %1 evlenme ihtimali gereğince tazminattan indirim yapılması doğru görülmemiştir.
Ayrıca Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; davadan önce yapılmış ödeme bulunması halinde ödeme tarihi itibariyle davalı tarafça gerçekleştirilen ödemelerin yetersiz olup olmadığının belirlenmesi gerekmekte olup bunun için, ödeme tarihi verileri dikkate alınarak yapılacak hesaplama sonucu bulunacak tutar ile ödenen miktarın karşılaştırılması ve ödemenin yeterli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ödemenin yeterli bulunması halinde ödeme yapılan yönünden ibra nedeni ile davanın reddine karar verilmeli, şayet ödemenin yetersiz olduğu anlaşılırsa, bu kez karar tarihine en yakın veriler dikkate alınarak tazminat hesaplanmalı ve zarar ile yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davalı tarafından yapılan ödemeye, hesaplama yapıldığı tarihe kadar geçen süre için yasal faiz uygulanarak (güncelleme), hesaplanan tutardan mahsup edilmelidir. Hükme esas aktüer raporunda davalı … şirketi tarafından davacı eşe davadan önce yapılan ödeme tarihindeki verilere göre hesap yapılmaması dolayısıyla ödeme tarihindeki verilere göre belirlenecek tazminatın yeterli olup olmadığı değerlendirilmeden rapor tarihindeki verilerek göre hesap yapılıp bulunan tazminattan ödemenin güncellenmesi doğru görülmemiştir.
Mahkemece hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda, TRH 2010 ve %1, 8 teknik faize göre hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Somut olaya bakıldığında, tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi; TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90.maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılarak (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) hak sahiplerinin bakiye muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi ve buna göre tazminat hesabı yapılması gerekirken, TRH 2010 yaşam tablosu kullanılmış ise de, progresif rant yöntemi yerine 1.8 teknik faiz yöntemine göre tazminat hesabı yapılması doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece öncelikle tarafların kusur durumunun belirlenmesi açısından ceza dosyasının ve rücuya tabi ödeme olup olmadığı yönünden İş Mahkemesine açılan davaların kesinleşmesi beklenerek, konusunda uzman yeni bir aktüer bilirkişiden yukardaki ilkeler doğrultusunda denetime elverişli (usulü kazanılmış haklarda gözetilerek) rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden, davacılar vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre adı geçen taraf vekillerinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı KABULÜ İLE; HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, kaldırma ve gönderme sebebine göre adı geçen taraf vekillerinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yatırılan peşin harcın istek halinde yatırdıkları oranda kendilerine iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

……

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.