Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2670 E. 2022/549 K. 04.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/05/2019
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 04/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 09/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … ve … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 14.02.2014 günü maliki davalı … olan, davalı sürücü … yönetimindeki … plakalı araç ile… …. Sokak kavşağında karşıdan karşıya geçmekte olan davacıya çarparak yaralanmasına sebep verdiği, çarpma sonucu tek taraflı yaralamalı trafik kazası meydana geldiği, şimdilik 3.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalılardan alınarak davacıya verilmesini, davacı için 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte sigorta dışındaki davalılardan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 07/11/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 34.688,98 TL ye çıkartmıştır.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile; … plakalı aracın davalıya 02/04/2013-02/04/2014 tarihleri arasında ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğu, kişi başı ölüm ve sakatlık teminatının 250.000,00 TL olduğu, davalı şirketin sorumluluğunun kusur ve poliçe limiti ile sınırlı olduğu, kazada sigortalılarının kusurunun bulunmadığı, kusur ve maluliyet tespiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiği, tedavi masrafı ve geçici iş göremezlik zararlarının poliçe teminatında bulunmadığı, müvekkil şirketten dava tarihinden önceki bir tarih için faiz talep edilemeyeceğini, davacının ancak yasal faiz talep edebileceğini davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … ve … vekili cevap dilekçesinde; davalıların kazada kusurları olmamasından dolayı reddi gerektiğini, karanlıkta ve yağışlı havada yola aniden çıkan davacının kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğunu, davacının kusurunun müvekkili arasındaki illiyet bağını kestiğini, davacının tüm masraflının devlet tarafından karşılandığını, ayrıca sağlık gideri yapmasını gerektirecek durumu olmadığını, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı sürücünün Karayolları Trafik yönetmeliği 109 maddesi d bendine aykırı davrandığından birinci derecede kusurlu olduğu, davacı yayanın ise karşıya geçişi öncesinde taşıt trafiğini yeterince dikkatle kontrol etmediğinden ikinci derecede kusurlu bulan İTÜ trafik bölümünden alınan raporun denetime elverişli bulunduğu, hesap bilirkişi raporunda davacıda oluşan geçici ve sürekli iş göremezlik oranı hesaplandığı, 2918 sayılı yasa uyarınca ZMMS şirketi, araç işleten ve haksız fiil sahibi araç sürücüsü müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarından maddi tazminat açısından davanın kabulüne geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiği, manevi tazminat şartlarının da oluştuğu, davacının maluliyet oranı davalıların kusur oranı ve tarafların ekonomik ve … durumları göz önüne bulundurularak araç sürücüsü ve işleteni olan davalıların 5.000,00 manevi tazminatı müştereken ve müteselsilen ödemelerine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle Davanın KABULÜNE; 2.030,40 TL geçici iş göremezlik, 32.658,58 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 34.688,98 TL nin sigorta şirketi açısından dava tarihi olan 05/11/2015 tarihinden diğer davalılar açısından kaza tarihi olan 14/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 14/02/2014 tarihinden işleyecek yasal faizi ile sigorta harici diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … ve … vekili istinaf dilekçesinde, davaya konu olay hakkında üç ayrı rapor varken, en son olarak Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan da rapor alınmışken, tekrardan bilirkişi incelemesine karar verilmesinin son derece hatalı bir usul işlemi olduğunu, Adli Tıp Kurumunun 26.11.2018 tarihli raporu ile, raporlar arasındaki çelişkinin giderildiğini, davacının asli kusurlu (%60), davalı …’nun tali kusurlu (%40) olarak tespit edildiğini, raporlar arasındaki çelişki giderilmiş olmasına rağmen, davacı vekilinin bir talep dilekçesi ile, diğer tarafların görüşü alınmadan alınan bir ara karar ile dosyanın tekrardan, yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edildiğini, davacının maluliyetinin tespiti için alınan A.Ü.Tıp Fakültesi Adli Tıp ABD Başkanlığı’nın 19.09.2016 tarihli raporuna itiraz edildiğini, maluliyet için Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan rapor alınmasının talep edildiğini, ancak yerel mahkeme tarafından bu talebin kabul görmediğini, davacının kusurunun kaza ile müvekkili arasındaki illiyet bağını kesmiş olduğu gerekçesiyle müvekkiline bir kusur isnadı yapılmaması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu dizenine aykırılık görülmediğinde, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
Kusura ilişkin olarak bilirkişilerden alınan 23/10/2017 tarihli raporda sürücü …, yönetimindeki … plakalı araç ile 14.02.2014 günü saat 22.50 sularında …. Sokağı takiben seyir halinde iken 2933-2929 Sokak kavşağı mevkisinde seyrine göre sağ tarafından taşıt yoluna girerek karşıdan karşıya geçmek isteyen yaya …’e çarpması şeklinde meydana gelen trafik kazasında alınan ilk kusur raporunda, yaya …’in olay yerinde karşıdan karşıya geçmek isterken kendi güvenliği açısından yeterince dikkat ve özen göstermediği gerekçesiyle %40 oranında, sürücünün ise kavşağa yaklaşırken hızını azaltmaması nedeniyle % 60 oranında kusurlu bulunduğunun belirtildiği, Adli Tıp Kurumundan alınan 16/11/2018 tarihli kusur raporunda, davalı sürücü …, idaresindeki araç ile gece vakti yağmurlu havada yolun sağında park halinde bulunan önünden karşıdan karşıya geçmek için kontrolsüzce kaplamaya giren davacı yayayı hızını kavşak mahalli şartlarına göre ayarlamamasından ve dikkatsizliğinden dolayı zamanında fark edemeyip kazayı önlemeye yönelik olarak önlem almakta geciktiği, olayda, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareketleri ile tali kusurlu bulunduğu, davacı yaya …’in, karşıdan karşıya geçiş için yakınında bulunan kavşak başını kullanmadığı, solundan gelip güvenle durmayacak mesafede bulunan davacının hız ve konumuna dikkat etmediği, solundan gelen davacıya ilk geçiş hakkı bırakmadığı, olayda, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareketleri ile asli kusurlu olduğu gerekçesiyle Davalı sürücü …’nun %40(yüzde kırk) oranında kusurlu, davacı yaya …’in %60(yüzde altmış) oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Çelişkiyi gideren 11/02/2019 bilirkişi heyet raporunda ise, olay yeri kontrolsüz kavşak girişi olup, bu kesimden karşıya geçmek isteyen yayaların da kendi can güvenlikleri yönünden, taşıt yoluna girmeden önce yaklaşmakta olan araçların uzaklık ve hızlarını kontrol etmeleri, kendi can güvenlikleri yönünden tedbir almaları gerektiği, davacı yayanın yeterli ve gerekli tedbirleri almadığı, olay yeri kavşak girişi olup, kavşak giriş ve çıkışlarında yolun karşısına geçmek isteyen yayaların ilk geçiş hakkına sahip oldukları, davacı yayanın birinci derecede kusur atfedilmesinin uygun bulunmadığı, aksi yöndeki görüşlere iştirak edilmediği, ilk raporda belirtilen kanaate ise iştirak edildiği, bu suretle davalı sürücünün olayda %60 oranında kusurlu, davacı yayanın olayda %40 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Maluliyete ilişkin olarak ise ; Yerleşik Yargıtay uygulamasında çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplara ilişkin zararın varlığı ve oranın belirlenmesinde, 11/10/2008 tarihinden önceki kazalarda Sağlık İşlemleri Tüzüğü ve ekindeki cetvelin esas alınması gerektiği, 11/10/2008 tarihinden sonra meydana gelen kazalarda Sağlık İşlemleri Tüzüğü yürürlükten kalktığından, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanması gerektiği kabul edilmiştir.
Aynı dönemlerde, 06/02/1998 tarihinden itibaren Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ve bu yönetmeliği değiştiren 30/03/2013 tarihinde yürürlüğe giren Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik yürürlükte bulunmaktadır.
Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği 11/10/2008 tarihinde yürürlüğe girmiş olup Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar başlıklı 1. maddesinde “Bu Yönetmeliğin amacı, 5510 sayılı … Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre sigortalı sayılanlar ve bunların bakmakla yükümlü oldukları veya hak sahibi çocuklarının çalışma gücü veya meslekte kazanma gücü kayıp oranlarının tespitine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmiş, yönetmeliğin çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırılmış, çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına ilişkin hükümleri yürürlükte bulunmaktadır. İş kazası ve meslek hastalıkları ile ilgili olarak … … Kurumu Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan 2013/34 Sayılı Genelgede de “5510 sayılı … Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na dayalı olarak yürürlükte olan “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” 03/08/2013 tarihli ve 28727 sayılı … Gazete’ de yayımlanmış olup, 01/09/2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik ile birlikte; 2011/49 sayılı Genelge çerçevesinde iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin hususlar devam etmekte olup, çalışma gücü kaybı tespitine ilişkin hususlar yeniden düzenlemiştir.” denilerek maluliyet oranının tespitinden uygulana gelen iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin olarak yönetmelik hükümlerinin yürürlükte olduğu belirtilerek, bu çerçevede uygulamanın “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine” göre yapılmasının gerekliliği açıklanmıştır. Yine … … Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü de 17/09/2015 tarihli 2015/23 Sayılı Genelgesinde, iş kazası ve meslek hastalığının rapor düzenlemeye yetkili sağlık kuruluşları tarafından “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine” göre düzenleneceği belirtilmiştir. Bu nedenlerle 01/09/2013 tarihinden sonrası içinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin” iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin düzenlemelerin yapıldığı maddeleri hali hazırda yürürlükte bulunmaktadır.
Çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybının belirlenmesinde Meslekte Kazanma Gücü Azalma Oranının Hesaplanması başlıklı 23. maddesinde belirtildiği şekilde; yönetmeliğin eki olan A Cetveli listelerinde yazılı arızalardan birinin meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağı hesaplanmasında, A Cetvelindeki vücudun çeşitli bölgelerine veya sistemlerine göre hazırlanmış olan 14 arıza listesinden sigortalının arızası bulunur. Bu arızanın solundaki arıza sıra numarası ile sağındaki arıza ağırlık ölçüsü bir tarafa kaydedilir. B cetveli listelerinde önce sigortalının iş kolu, sonra bu iş kolu içindeki meslek veya iş çeşidi bulunur. Bunun karşısındaki meslek grup numarası da bir yere yazılır. Sigortalının meslek veya iş çeşidi bu listelerde bulunmadığı takdirde meslek veya işinin benzeri veya en yakını esas alınır. Sürekli iş göremezlik simgesini gösteren C cetvelinin arızaya uygun tablosunun sütundaki arıza sıra numarası ile satırdaki meslek grup numarasının kesiştiği noktadaki sürekli iş göremezlik simgesi bulunarak bir tarafa kaydedilir. Tespit edilen bu meslekte kazanma gücü azalmasının sigortalının yaşına uygun oranını bulmak için E cetvelinden yararlanılır. Birden fazla sistemi ilgilendiren sekel bulgu varsa, … Formülü kullanılarak birleştirilir ve bu şekilde zarar görenin maluliyeti belirlenir.
Buna göre kısaca zarar görenin maluliyetinin belirlenmesinde o olaya ilişkin yaralanmalar ve arazlar belirlenerek, zarar görenin mesleği, çalıştığı iş koluna ve yaşına göre değerlendirme yapılarak rapor düzenlenir.
Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ise …, Çalışma ve … … Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan en son 30/03/2013 tarihinde yürürlüğe girmiş olup yönetmeliğin Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Başlıklı 1. maddesinde; “Bu Yönetmelik; özürlü sağlık kurulu raporlarının alınışı, geçerliliği, değerlendirilmesi ve özürlü sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumlarının tespiti ile ilgili usul ve esasları belirlemek; özürlülerle ilgili derecelendirmelere, sınıflandırmalara ve tanımlamalara gereksinim duyulan alanlarda ortak bir uygulama geliştirmek ve uluslararası sınıflandırma ve ölçütlerin kullanımının yaygınlaştırılmasını sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Kapsam başlıklı 2. maddesinde ise; “Bu Yönetmelik, özürlülere sağlanan haklardan ve verilecek hizmetlerden yararlanmak üzere istenilen özürlü sağlık kurulu raporları ile özürlü sağlık kurulu raporu verebilecek yetkili sağlık kurumlarını ve özürlülerle ilgili sınıflandırma ve ölçütleri kapsar.” denilmiş, yönetmeliğin Aile ve … Politikalar Bakanı ile Sağlık Bakanı tarafından yürütüleceği belirtilmiştir.
Madde metninden de anlaşıldığı üzere Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik özürlülere sağlanan haklardan yaralanmak üzere düzenlenmiştir.
Ayrıca yönetmeliğin 6. maddesinde, Özürlü Sağlık Kurulu’nun teşkili düzenlenmiş, “Özürlü sağlık kurulu; iç hastalıkları, göz hastalıkları, kulak-burun-boğaz, genel cerrahi veya ortopedi, nöroloji veya ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanlarından oluşur. Özürlü sağlık kurulu raporu vermeye yetkili sağlık kurumunda, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzman hekiminin bulunması halinde, bu uzmanın özürlü sağlık kurulunda yer alması zorunludur. Değerlendirilecek özür, birinci fıkrada sayılan uzmanlık dallarının dışında ise ilgili dal uzmanının da kurulda bulunması şarttır. Kurulda bulunan hekimler birbirlerinin yerine karar veremezler.” şeklinde belirtilmiş, 7. maddesinde ise, Yetkili sağlık kurumları düzenlenmiş olmakla, özürlü raporlarını düzenlemeye Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen hastanelerin yetkili olduğu belirtilmiştir.
Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinde kişinin mesleği ve iş kolunun herhangi bir önemi olmayıp kişinin genel özür oranı, hastalıkları dikkate alınarak yönetmelikte belirtilen hastaneler tarafından belirlenmektedir. Bu nedenle de iş gücü kaybını belirlemeye uygun olmaması nedeniyle Yargıtay ilgili daireleri tarafından aynı tarihte yürürlükte olmasına rağmen uygulanması kabul edilmemiştir.
Açıklanan yönetmelik hükümleri ve TBK 54. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, haksız eylemden zarar gören kişinin beden gücünün belli oranda yitirilmesi durumunda, kişi, yaşıtlarına oranla daha fazla güç ve efor harcamak durumundadır. Bu fazla güç kaybı yüzünden haksız eylemden zarar gören kişinin tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Talep edilecek bu tazminatın belirlenmesi için kişinin daha fazla efor sarf edip sarf etmeyeceği, maluliyetin kazancına etkisi olup olmadığının değerlendirilebilmesi için kişinin yaptığı iş önem kazanmaktadır. Doktrinde kabul edilen görüşe göre bir kişinin maluliyetinin kişinin kazancına etkisinin belirlenmesinde zarar görenin mesleği önem kazanmakta olup kişinin parmağının kopması halinde piyano sanatçısı veya katip olması halinde mahrum kaldığı kazancı ile öğretmen yada inşaat işçisi olması halinde kazanç kaybının aynı olmayacağı aşikardır. Bu durumda meslekleri farklı olan kişilerin maluliyet oranının da mesleği dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. Maluliyet yada sürekli iş göremezlik oranının belirlenmesinde asıl olan zarar görenin yaptığı işe göre kaza nedeniyle meydana gelen iş gücü kaybıdır, özür oranı değildir. Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Tespit İşleri Yönetmeliği yürürlükte bulunduğu sürece iş göremezlik oranının SGK ile aynı kurallara göre belirlenmesi gereklidir.
Bu hale göre zarar gören kişinin yaralanması ve maluliyeti arasında illiyet bağı kurularak meslek grup numarası cetvelleri ile maluliyet oranı belirlenen Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre belirlenmesi yerine sağlık bakanlığı tarafından belirlenecek hastanelerden alınması gereken olay ile illiyetinin kurulması yönünden eksik hükümler içeren genel özür oranın belirlendiği Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğinin kabul edilmesi zarar görenler aleyhine durum yaratacağı şüphesizdir.
Açıklanan nedenlerle, davacı için sürekli iş göremezlik oranının Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri esas alınarak belirlenmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, ….çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, … … Kurumu’nca 6da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17. HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas – 2020/8874 Karar sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 Esas – 2021/34 Karar sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90.maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümündeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle aktüer raporunda %1,8 teknik faiz tatbik edilmesi doğru görülmemiş ise de, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21/6/2021 tarih ve 2021/2457 Esas, 2021/3304 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, karara esas alınan rapordaki hesap biçiminin davalı lehine olması ve aleyhe hüküm kurma yasağı gereği tazminat hesap biçimi kaldırma sebebi yapılamayacağından bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.
Bu gerekçelerle, davalı … ve … vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2711,15 -TL karar harcından peşin alınan 835,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 1875,95 -TL harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvurma harcı peşin yatırıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf eden davalılar tarafından yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalılara iadesine,
5-Davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirilmesi, bakiye harç tahsili ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 04/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.