Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2657 E. 2022/275 K. 10.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/05/2019
NUMARASI :…..

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 10/02/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 07/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 04.03.2016 tarihinde davalıya Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı aracın şerit ihlali yaparak davacının sevk ve idaresindeki araca çarpması sonucu davacının sol bacak ve bilekte kırık olacak şekilde yaralanarak malul kaldığını, davacının kazada kusursuz olduğunu, davacının … üyesi olarak arı yetiştiricisi olup 150 kovan arısı olduğunu, yıllık gelirinin 25.000,00-30.000,00-TL civarında olduğunu belirterek HMK’nın 107. maddesi gereğince fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 2.000,00-TL sürekli iş göremezlik, 200,00-TL geçici iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 08.05.2019 tarihli talep artırım dilekçesi ile sürekli iş görmezlik tazminatını 98.465,56-TL’ye, geçici iş görmezlik tazminatını 40.629,91-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, kazaya karışan … plakalı aracın davalı şirkete 13.01.2016 – 13.01.2017 tarihleri arasında geçerli olmak üzere Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı ve poliçe limitiyle sınırlı olduğunu, kusur konusunda ve davacının maluliyeti ve maluliyetin kalıcı olup olmadığı yönünden ATK’dan rapor alınmasını, tazminat hesabının aktüer bilirkişi tarafından yapılması gerektiğini, geçici iş görmezlik tazminatının teminat dışı olup bundan SGK’nun sorumlu olduğunu, temerrüt sözkonusu olmadığından ancak dava tarihinden yasal faiz istenebileceğini, avans faiz talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, dava konusu kaza nedeniyle düzenlenen kaza tespit tutanağında, dava konusu kazanın oluşumunda davalı nezdinde sigortalı araç sürücüsünün kusurlu bulunup, davacının herhangi bir kusuru bulunmadığının belirtildiğini, Antalya … İl Müdürlüğü cevabından davacıya dava konusu kaza nedeniyle rücuya tabi bir gelir bağlanmadığının bildirildiği, Antalya … Üreticileri Birliğine yazılan müzekkere cevaplarından davacının 2014 yılından itibaren birliğe üye olup, 150 kovan sahibi arıcının aylık yaklaşık gelirinin 4.523,00-TL olduğunun anlaşıldığını, davacının, geçici ve daimi iş göremezlik durumunun tespiti için Ankara Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığına sevk edildiği, düzenlenen raporda davacının dava konusu kaza nedeniyle vücut genel çalışma gücünden % 5,2 oranında kaybettiği ve 9 ay süreyle iş göremez halinde kaldığının bildirildiği, kusur durumunun ve davacının talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi için mahkemece alınan bilirkişi raporunda özetle; dava konusu kazanın meydana gelmesinde davacının kusuru bulunmayıp davalı nezdinde sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu, asgari ücret baz alınarak yapılan hesaplama sonucu davacının 11.708,91-TL geçici iş göremezlik, 20.938,54-TL sürekli iş göremezlik zararının oluştuğunun bildirildiği, davacı vekilinin itirazı üzerine; davacının talep edebileceği tazminat miktarının Antalya … üreticileri Birliğinden gelen yazı cevabı ve asgari ücret nazara alınarak alternatifli hesaplama yapılması konusunda aktüer bilirkişiden ek rapor alındığı, bilirkişi ek raporunda özetle; asgari ücret baz alınarak yapılan hesaplama sonucu davacının 11.708,91-TL geçici iş göremezlik, 21.895,54-TL sürekli iş göremezlik zararının oluştuğu, 4.523,00-TL ücret baz alınarak yapılan hesaplama sonucu 40.629,91-TL geçici iş göremezlik, 58.401,26-TL sürekli iş göremezlik zararının oluştuğu, ticari alanda çalışan kişinin tazminata esas alınacak gelirinin işletmenin gelirine göre değil kişinin kişisel yetenek ve emeğinin işletme gelirine katkısı belirlenerek bu katkının parasal değeri üzerinden zararın belirlenmesi gerektiği, davacının kişisel yetenek ve emeğinin işletme gelirine katkısının 3.523,00-TL olduğu, bu kabulden hareketle yapılan hesaplamaya göre; davacının 31.614,05-TL geçici iş görmezlik, 47.012,00-TL sürekli iş göremezlik zararının oluştuğunun bildirildiği, davacının geçici ve sürekli iş görmezlik durumunun kaza tarihine yürürlükte bulunan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik uyarınca tespiti için yeniden Ankara Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığına müzekkere yazıldığını, anılan Yönetmelik hükümleri uyarınca düzenlenen raporda davacının maluliyet oranının % 8 olduğu, 9 ay süreyle iş göremez halinde kaldığının bildirildiğini, Ankara Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan rapor doğrultusunda davacının talep edebileceği tazminat miktarının yine alternatifli olarak hesaplanması için aktüer bilirkişiden ek rapor alındığını, bilirkişi ikinci ek raporunda özetle; asgari ücret baz alınarak yapılan hesaplama sonucu davacının 11.708,91-TL geçici iş göremezlik, 39.510,69-TL sürekli iş göremezlik zararının oluştuğu, 4.523,00-TL ücret baz alınarak yapılan hesaplama sonucu 40.629,91-TL geçici iş göremezlik, 98.465,58-TL sürekli iş göremezlik zararının oluştuğu, 3.523,00-TL baz alınarak yapılan hesaplamaya göre; davacının 31.614,05-TL geçici iş görmezlik, 80.086,93-TL sürekli iş göremezlik zararının oluştuğunun bildirildiği, davacı vekilinin; talep arttırım dilekçesi ile talep sonucu 136.895,49-TL arttırarak 40.629,91-TL geçici iş göremezlik, 98.465,58-TL sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam 139.095,49-TL maddi tazminatın dava tarihinden işleyecek avans faiziyle tahsilini talep ettiğini, iddia, savunma, toplanan deliller, hükme esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu kazanın davalı nezdinde sigortalı araç sürücüsünün tam kusuru ile meydana geldiğini, bu kaza nedeniyle davacının 9 ay geçici iş görmez hale geldiği ve % 8 malul kaldığını, davalının ZMMS Genel Şartları ve Karayolları Trafik Kanunu gereğince davacının geçici ve sürekli iş görmezlik zararından poliçe limiti (310.000) ile sorumlu olduğunu, Antalya … Üreticileri Birliğine üye olan davacının 300 kovan sahibi olduğu ancak davacının 150 kovan sahibi olduğu bildirilerek davacının aylık gelirinin tespitini talep ettiğinden bu hususta taleple bağlı kalınması gerektiği, 150 kovan sahibi arıcının aylık gelirinin 4.523,00-TL olduğunun bildirildiği fakat ticari alanda çalışan kişinin tazminata esas alınacak gelirinin işletmenin gelirine göre değil kişinin kişisel yetenek ve emeğinin işletme gelirine katkısı belirlenerek bu katkının parasal değeri üzerinden zararın belirlenmesi gerektiğini, davacının kişisel yetenek ve emeğinin işletme gelirine katkısının 3.523,00-TL olduğunu, buna göre yapılan hesaplamaya göre davacının 31.614,05 TL geçici iş görmezlik, 80.086,93 TL sürekli iş göremezlik zararının oluştuğunu, davacının avans faiz talebinin sigortalı aracın dava dışı şirkete ait olması dolayısıyla aracın ticari olması karşısında yerinde olduğunun anlaşılması karşısında davanın kısmen kabulü ile, 31.614,05-TL geçici iş göremezlik ve 80.086,93-TL sürekli iş göremezlik olmak üzere toplam 111.700,98-TL maddi tazminatın 08/04/2016 dava tarihinden işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosya kapsamında alınan emsal gelire ilişkin belgeler ve beyanları doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davacının gerçek geliri dikkate alınmadan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının güncel geliri dikkate alınarak yeniden hüküm kurulması gerektiğini,
Davacı …’ın gelirinin tespiti amacıyla … Üreticileri Birliği’ne yazı yazıldığını, 2017 tarihli gelen yazı cevabında davacı gelirinin 4.523,00-TL, 2018 tarihli cevapta ise 7.117,00-TL olduğunun açıkça belirtildiğini, anılan cevaplar ve 12.03.2018 tarihli beyanları doğrultusunda dosyanın kapsamında hesap bilirkişi raporu alınması gerekirken 2017 tarihli yazı cevabı dikkate alınarak eksik inceleme ve değerlendirme sonucu hesap raporu tanzim edildiğini, bu yöndeki beyanları ile gelen yazı cevapları dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, ancak dosya kapsamından da görüleceği üzere davacının geliri, ticari işletmeden ziyade kişisel emeğine dayandığını, davacı kaza öncesi arıcılık faaliyetlerini tek başına yürütmekte, arıları ile sürekli ilgilenmekte, kovanların bakımını yapmakta ve bu kişisel emeğinin karşılığında ise aylık ortalama 7.117,00-TL gelir elde ettiğini, kaza neticesinde malul-sakat kalan davacının, arılar ile ilgilenemediğini ve faaliyetlerini yürütemediğini, ayrıca arılarının bir kısmının da telef olduğunu, bu bu dönemde çalışamadığı (arıcılık faaliyeti yapamadığı) için de kazanç elde edemeyecek hale geldiğini, sosyal ekonomik durum araştırmasında da davacının çalışamadığı ve aylık 1.000,00-TL civarında geliri olduğunun bildirildiğini, buradan da açık şekilde anlaşılacağı üzere davacının gelirinin tamamıyla kişisel emek ve çabasına dayandığını, bu nedenle hesaplamanın … Üreticileri Birliğinden gelen cevabi yazı ve ekleri, davacının aylık net kazanıcının 7.117,00-TL olduğu dikkate alınarak yapılması gerektiğini, bunların yanında davacının kaza öncesi kişisel emek ve çabası ile aylık 7.117,00-TL gelir elde etmekte iken, kaza sonrası çalışamadığı dönemde aylık geliri 1.000,00-TL civarına düştüğünü, buradan hareketle; davacının çalışamadığı dönemdeki kazancının (1.000,00-TL) işletme geliri olduğunun anlaşıldığını, toplam kazançtan işletme gelirini çıkarttığımızda ise; davacının salt kişisel emek ve çabasının karşılığı olan aylık net gelirinin 6.117,00-TL olduğunun anlaşıldığını, bu nedenlerle davacı gelirinin daha altındaki ücret verileri üzerinden hesaplama yapılmasının her durumda hakkaniyete aykırı olduğunu, anılan rapora itiraz ederek ve bahsedilen aykırılığın giderilmesi istenmişse de, itirazlarının değerlendirilmeden hüküm tesis edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu tüm bu hususlar itibariyle yerel mahkemece verilen karar yerinde olmadığından istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini; davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri yerinde olmadığından davalının istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararında davacı lehine hükmedilen geçici ve kalıcı iş göremezlik zararları hukuka ve hakkaniyet aykırı olduğundan yerel mahkemenin 27.05.2019 tarihli kararının istinaf incelemesi neticesinde “kaldırılmasını” yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı yanın, dava konusu kaza nedeniyle davacı …’ın maluliyeti sebebiyle kalıcı ve geçici iş göremezlik zararına uğramış olduğunu belirterek ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.200,00-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilinin talep ettiğini, öncelikle, … plakalı aracın 13.01.2016 başlangıç – 13.01.2017 bitim tarihleri arasında geçerli olmak üzere 4101600123942 numaralı Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta Poliçesi ile …. adına maluliyet/ölüm halinde kaza tarihi itibariyle şahıs başına 310.000,00-TL’sine kadar azami sorumluluk hadleri ile davalı şirkete sigorta ettirilmiş olup manevi tazminat taleplerinin Trafik Kanunu Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi teminatı dışında olduğunu, tarafların kusur durumunun belirlenmesi için söz konusu dosya Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne ve Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’nden seçilecek kusur konusunda uzman bir bilirkişiye gönderilmesi gerekirken, hatalı bir şekilde bilirkişi kusur raporunda belirlenen %100 kusur oranı dikkate alınarak hüküm kurulduğunu, kusur oranlarının tespiti için hem Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’nden hem de Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’nden seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması zorunluluk arz etmekte olup davalı Şirketin; Karayolları Trafik Kanunu’nun 1. maddesi ve Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası uyarınca, sigortalısının kusuru ile 3. kişilere verdiği zararı, yine poliçe teminat limiti ile sınırlı olmak üzere tazmin etmekle mükellef olduğu da göz önüne alındığında, Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’nden Seçilecek kusur konusunda uzman bir bilirkişi ve ayrıca Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi marifetiyle kusur durumu tespitinin yapılmasının hukuki bir zorunluluk olduğunun aşikar olduğunu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2011/7022 E., 2011/8043 K. Sayılı ve 22.09.2011 tarihli kararının da kusur tespiti bakımından yukarıdaki açıklamaları destekleyecek nitelikte olduğunu, “Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir… Bu durumda Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası da getirilerek kusur yönünden alınan raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyetinden seçilecek kusur konusunda uzman bilirkişi heyetinden tüm dosya kapsamı, tanık beyanları, araçlarda meydana gelen hasar çarpışma noktaları ve önceki bilirkişi raporları da değerlendirilerek kusur raporu alınarak karar verilmesi gerekir.” bu kapsamda yapılacak detaylı incelemeler sonucu, tarafların kusur oranları tespit edilecek ve davalı şirketin sorumluluğu noktasında tüm gerçeklerin net bir şekilde ortaya çıkacağını, ayrıca sigortalı araç sürücüsünün dava konusu kaza meydana geldiği esnada alkollü içki ve/veya uyuşturucu madde etkisinde olup olmadığı, geçerli sürücü belgesinin bulunup bulunmadığı anlaşılmadığından bu konuya ilişkin de inceleme yapılması gerektiğini, davalı şirketin sigortalı araç sürücüsüne/işletenine rücu hakkı doğuracağından sigortalı araç sürücüsünün dava konusu kaza meydana geldiği esnada alkol ve/veya uyuşturucu madde etkisi altında olup olmadığının ve geçerli sürücü belgesinin bulunup bulunmadığı hususunun İstinaf Mahkemesi vasıtasıyla araştırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, açıklanan nedenlerle ve yukarıda yer alan itirazları kapsamında, davaya konu olan kazanın meydana gelmesinde etkili olan tüm unsurların irdelenerek tarafların kusur durumunun belirlenmesi için dosyanın Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti’nden seçilecek kusur konusunda uzman bir bilirkişiye ve Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne tevdii edilmesi gerektiğinden mahkemece eksik inceleme neticesinde verilen 27.05.2019 tarihli kararın kaldırılması gerektiğini, davacının maluliyet oranının Yargıtayca da kabul edildiği üzere Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu marifetiyle özürlülük ölçütü, sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda tespit ettirilmesi gerekirken, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen maluliyet raporu dikkate alınarak hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, gerek doktrinde gerek Yargıtay ilke kararlarında kabul gördüğü üzere hükme esas alınabilecek maluliyet raporunun Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenmiş olması gerektiğini, Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 16. maddesinde de ilgili kurulun görevi açıklanmış; “Üçüncü Adli Tıp İhtisas Kurulu: İkinci Adli Tıp İhtisas Kurulunun görevine girmeyen Sosyal Sigortalar ve İş Kanunları ile ilgili olaylar¸ maluliyetler¸ meslekte kazanma gücü kaybı¸ meslek hastalıkları ve mesleki kusurlar¸ hürriyeti bağlayıcı cezaların infazının ertelenmesi¸ sürekli hastalık¸ sakatlık ve kocama sebepleri ile belirli kişilerin cezalarının hafifletilmesi veya kaldırılmasına ilişkin işlemler” denilmek suretiyle, maluliyet oranlarının belirlenmesinde Adli Tıp Üçüncü İhtisas Kurulunun görevlendirildiğini, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2007/547 E., 2007/512 K. sayılı ve 25.01.2007 tarihli kararında; “Davacı, trafik kazası sonucu yaralandığını iddia ederek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulu, meslekte kazanma gücü kaybı hususunda bilimsel ve teknik görüşlerini mahkemelere bildirmekle yükümlü kılınmıştır. Maluliyet raporunun Adli Tıp Kurumu’ndan alınması gerekirken tıp fakültesinden alınan rapora dayanarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.” denilmek suretiyle bu husus üzerinde durulduğunu ve Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınması gerektiğinin tartışmaya yer bırakmayacak bir şekilde ifade edildiğini, dosyada mevcut bilgi ve belgelerin karara esas alınması mümkün olmadığından “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik’e göre Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi tarafından davacıda meydana gelen maluliyet oranının belirlenmesini gerektiğini, öte yandan, dosyada mübrez verilerle davacının geçirdiği trafik kazası nedeni ile husule gelmiş bulunan yaralanmaları ile bunlara yönelik tedavilere ilişkin projeksiyonla sürekli arazı/arazları bağlamında dosyaya sunulmuş aynı kurum antetli raporlar referans alınarak karar oluşturulmasının sağlıklı ve doğru olmayacağını, zira bahse konu raporlar aynı kurum tarafından verildiği halde bildirilmiş olan kanaatler arasında ciddi bir çelişki olduğunu bu nedenlerle hükme esas maluliyet raporunun kabul edilemeyeceğini, açıklanan nedenle ve yerleşik Yargıtay kararları çerçevesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik’e göre Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi tarafından davacıda meydana gelen maluliyet oranının belirlenmesi gerekmekte iken Yerel Mahkemece bu hususa uyulmadan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü tarafından düzenlenen raporlar doğrultusunda maluliyet oranı üzerinden hesaplama yapılıp hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin tedavi giderleri kapsamında sayılan geçici iş göremezlik zararlarından, sair tedavi giderlerinden ve geçici bakıcı giderlerinden sorumluluğu bulunmadığını, bu nedenle geçici işgöremezlik süreleri dikkate alınarak hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’nın yürürlüğe girmesi itibariyle geçici iş göremezlik tazminat talepleri tedavi giderleri kapsamında olup; 6111 sayılı yasa uyarınca müvekkilimiz Şirket’in tedavi giderleri, geçici iş göremezlik ve geçici iş göremezlik dönemi geçici bakıcı talepleri nedeniyle herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ”Maddi ve Manevi tazminat” başlıklı 90. maddesi ”Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/01/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmünü havi olup maddeden açıkça anlaşılacağı üzere Trafik poliçesinden kaynaklan tazminat ödemelerinin kanun hükmü ile genel şartlara tabi kılındığını, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’nın “Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı A.5. maddesinde ise açıkça görüleceği üzere 01.06.2015 tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları ile birlikte, tedavi giderleri dolayısıyla davalı şirketin herhangi bir sorumluluğu kalmayıp tüm sorumluluğun SGK’ da olduğunu, açıklanan nedenlerle, 17.06.2019 tarihli yerel mahkeme kararında davalı Şirket aleyhine hükmedilen geçici iş göremezlik sürelerinden kaynaklı maddi tazminat hukuka aykırı olup 17.06.2019 tarihli ilamının kaldırılması gerektiğini, dava konusu kaza nedeniyle talep edilen tazminat hesabı uzmanlık gerektirdiğinden, hazine müşteşarlığı tarafından kabul edilen bir aktüer uzmanı seçilerek anılan hesaplamaların yaptırılmasını, bu konuda uzman olmayan hukukçulara bu görevin tevzi edilmemesi gerektiğini, sigorta bir zenginleşme aracı olmayıp sigorta şirketi sigortalısının, kaza nedeniyle oluşan maddi zararlarını tazmin etmekle yükümlü olduğunu, bu sebeple bilirkişinin işin özelliğine göre uygun teknik bilgiye sahip olması gerektiği gibi hazırlayacağı raporun uzman olduğu konudaki özel ve teknik bilgiyi içerir nitelikte bulunması gerektiğini, Hazine Müsteşarlığı’nın 05.02.2010 tarih ve 2010/4 sayılı genelgesi uyarınca, aktüer hesaplamalarının Müsteşarlık nezdinde tutulan Aktüer Siciline kayıtlı aktüerler tarafından yapılmasının uygun görüldüğünü, Yargıtay’ın birçok kararında tazminat hesaplamalarının aktüerya uzmanınca hesaplanması gerektiği vurgulanmakta olup, ehil olmayan bilirkişilerin düzenlediği raporlara itibar edilerek verilen kararların bozulduğunu, öte yandan İstinaf Mahkemesince davacı lehine tazminat hesaplanmasına karar verildiği takdirde, söz konusu hesaplamanın, ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre yapılması gerektiğini, davalı Şirket ile sigortalısı arasındaki sözleşme niteliğinde olan Trafik Sigortası Genel Şartları Ek 3’te yer aldığını davalı şirketin işbu davada taraf olmasına sebep olan hukuki belgelerin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Trafik Sigortası Genel Şartları olup dolayısıyla genel şartlarda yer alan hüküm ve şartların tazminat hesabında dikkate alınması gerektiğini, Ek 3’te Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplamasına ilişkin başlık altında yer alan 3. ve 4. maddelerde bu hususa değinildiğini “3) Hesaplamalarda ölüm tablosu olarak TRH 2010 tablosu dikkate alınır. Tablonun belirli periyodlarla güncellenmesi halinde tazminat tutarı, kaza tarihi itibariyle güncel versiyona göre hesaplanır.4)Hesaplamalarda iskonto oranı (teknik faiz) %1,8 olarak dikkate alınır. İskonto oranı (teknik faiz) gerekli görülen hallerde Hazine Müsteşarlığı tarafından güncellenir.”denilerek söz konusu tablonun tazminat hesabında kullanılması gerektiğinin açıkça belirtildiğini, davalı şirketin işbu davada taraf olmasına sebep olan hukuki belgeler 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ile Trafik Sigortası Genel Şartları olduğundan genel şartlarda yer alan hüküm ve şartların tazminat hesabında dikkate alınması gerektiğini, belirtildiği üzere, alınan ödemelerin tenzili ve gerçek zararın tespiti gerektiğinden, yapılacak hesaplama oldukça fazla teknik bilgi gerektirdiğini bu nedenle hazine müsteşarlığı tarafından kabul edilen bir aktüer uzmanı seçilerek anılan hesaplamalar aktüerler siciline kayıtlı aktüerlere yaptırılması ve ayrıca Trafik Sigortası hakkındaki Yeni Genel Şartlar ve Torba Yasa ile de açıkça görüleceği üzere, TRH 2010 Yaşam Tablosunun hesaplamalarda esas alınması gerektiğini açıklanan nedenlerle Yerel Mahkeme tarafından hükme esas teşkil eden hesap raporu eksik ve hukuka aykırı olup söz konusu ilamın kaldırılması gerektiğini, davacının gelirinin kaza tarihindeki SGK kayıtları ve maaş bordroları doğrultusunda Asgari Ücrete göre hesaplanması gerektiğini, yüksek Mahkemenin yerleşik içtihatlarında tazminat hesabında zarara uğrayan kişilerin beden ve beyin gücüyle başka bir deyişle zarar görenin işletmeye kişisel katkısı oranında elde edebilecekleri kazançların tazminat hesabına katılması gerektiğinin benimsendiğini, davacının geliri SGK kayıtları ile belirlenebilir olduğuna göre dava konusu tazminatın kaza tarihindeki SGK kayıtları esas alınarak sadece asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiğini ,bu nedenle emsal ücret araştırması sonucunda gelirin 3.523,00-TL olduğunun kabulü ile hesaplama yapılmış olması ve hüküm kurulmuş olmasının hukuka aykırı olup söz konusu ilamın kaldırılması gerektiğini, yerel mahkemece dava tarihi olan 08.04.2016’dan itibaren işleyecek avans faizine ilişkin hüküm kurulmuş olması hukuka aykırı olup söz konusu ilamın kaldırılması gerektiğini, öncelikle işbu davada KTK m.99/1 uyarınca davalı şirket aleyhine faize hükmedilemeyeceğini, davayı ve faizi kabul anlamına gelmemek kaydı ile, gerekli şartların varlığı halinde dava konusu tazminata “ancak dava tarihinden itibaren” işleyecek “yasal faiz” ile birlikte hükmedilebileceğini, öte yandan sigortalı aracın dava dışı şirkete ait olması ve aracın ticari olması yerel Mahkemece avans faizine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, sigortalı aracın ticari sınıfında bulunması sebebiyle avans faizine hükmedilemeyeceğini, öncelikle söz konusu aracın ticari faaliyette bulunup bulunmadığı araştırılmalı, ticari faaliyette bulunmuyor ise avans faizine hükmedilmemeli gerekli şartların varlığı halinde sadece yasal faize hükmedilmesi gerektiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini; davacının istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı ve davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan sürekli ve geçici iş görmezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı vekili tarafından davalının zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın davacının sevk ve idaresindeki araca çarpması sonucu davacının yaralanması nedeni ile geçici ve kalıcı işgörmezlik tazminatı talep edilmiş, mahkeme tarafından davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacı ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı taraf trafik kazası nedeni ile oluşan gerçek zarar ile sorumludur. Davacının yaralanması nedeni ile uğradığı gerçek zarar miktarının tespit edilebilmesi için, öncelikle davacının gelirinin doğru saptanması gerekmektedir. Davacı vekili, dava dilekçesinde davacının arı yetiştiricisi olup, … üyesi olarak 150 kovan arısı olduğunu, yıllık 25.000,00-35.000,00 TL arası gelir elde ettiğini, aylık geliri için sosyal ekonomik durum araştırması yapılmasını ve … Birliğinden de aylık ve yıllık net gelirinin sorulmasını istemiştir. 15.06.2016 tarihli SED araştırması sonucu düzenlenen tutanakta davacının 1971 doğumlu evli, eşinin ev hanımı olduğu, 300,00-TL bedelle kirada oturduğu, ilkokul mezunu olduğu, gündelik işlerde hamallık yaptığı, 1.000,00-TL civarında geliri olduğu, şu an geliri bulunmadığı, kazadan sonra sol ayağı kırık olduğu için çalışamadığı, …plakalı aracı olduğu belirtilmiştir. Antalya … Üreticileri Birliğinin 17.02.2017 tarih 2017/1 sayılı yazısında davacı …’ın usta arıcı olarak 150 kovan arı ve … satışından takriben aylık 4.523,00 TL gelir elde edeceği, aynı birliğin 22. 08.2018 tarihli yazısında da davacının 2014 yılından bugüne kadar Antalya … Üreticileri Birliğinin üyesi olduğu ve üyeliğinin halen devam ettiği, davacının Gıda ve Tarım Bakanlığı sisteminde 12.02.2018 tarihi itibarıyla 300 arılı kovanı görüldüğü, … ve arı satışından 300 arılı kovandan elde edeceği aylık gelirin takriben 7.117,00 TL olabileceği belirtilmiştir.
Hükme esas alınan 22.04.2019 tarihli ek bilirkişi raporunda “16.05.2016 tarihli Sosyal ve Ekonomik durum araştırma raporunda özetle; davacının gündelik işlerde hamallık yaptığı, 1.000,00-TL civarı aylık gelir elde ettiği, şu an gelirinin olmadığı kaza sonrası sol ayağının kırık olması nedeniyle çalışamadığının belirtildiği, … Üreticileri Birliği’nin yazı cevabında … ve arı satışından usta arıcı bir kişinin aylık ortalama 4.523,00-TL gelir elde edebileceğinin belirtildiğini, söz konusu kazancın; davacının kişisel emek ve katkısından hariç olarak sahip olduğu 150 kovan arı dolayısıyla elde edildiğinin anlaşıldığını, Yargıtay uygulamalarına göre ticari bir alanda çalışan kişinin tazminata esas alınacak gelirinin işletmenin gelirine göre değil, kişinin kişisel yetenek ve emeğinin işletme gelirine katkısı belirlenerek bu katkının parasal değeri üzerinden zararının belirlenmesi gerektiğinden; davacının kişisel yetenek ve emeğinin işletme gelirine katkısının belirlenmesi halinde bu katkının parasal değeri üzerinden zararının hesaplanabileceği kanaatine varıldığı, mahkeme ara kararı uyarınca, hesaplamanın hem asgari ücret hem de … Üreticileri Birliği’nin yazı cevabı ve davacı vekilinin 19.10.2017 tarihli beyan dilekçesindeki talebi gözönüne alınarak, aylık net kazancın 4.523,00-TL olduğu ve yine aynı talepler ve yazı cevabı esas alınarak davacının kişisel yetenek ve emeğinin işletme gelirine katkısının 3.523.00-TL olduğu da gözönünde bulundurularak 3 ihtimal de gözetilerek hesaplanacağı, 2016 yılında asgari net ücretin 1.300,99-TL olduğu nazara alınarak; davacının gelirinin 4.523,00-TL olduğunun kabulü halinde asgari ücretin 3,47 katı olduğu, davacının gelirinin 3.523,00-TL olduğunun kabulü halinde asgari ücretin 2.70 katı olduğu varsayılarak alternatifli hesaplama yapıldığını buna göre davacı yönünden; asgari ücret esas alınarak yapılan hesaplamada: 11.708,91-TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 39.510,69-TL sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplandığı ;3.523,00TL ücret esas alınarak yapılan hesaplamada: 31.614.05-TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 80.086,93-TL sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplandığı, 4.523,00-TL ücret esas alınarak yapılan hesaplamada: 10.629.91-TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 98.465,58-TL sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplandığı” belirtilmiş; mahkemece anılan rapordaki davacının kişisel yetenek ve emeğinin işletme gelirine katkısının belirlendiği bu katkının parasal değeri olan 3.523,00-TL üzerinden hesaplanan tazminata karar verilmiştir. Davacı vekili ise 4.523,00-TL üzerinden hesaplanan miktara göre dava değerini arttırmıştır.
Davacı gibi aylık net sabit geliri olmayan tarımsal faaliyet icra eden, ticari işletmesi bulunan veya serbest olarak mesleki çalışma yapan kişiler yönünden, işletmesine ilişkin bilgiler ile, işletme defteri ve vergi kayıtları toplanarak, yapılan işten sağlanan bir gelirin bulunması halinde bu gelirin elde edilmesinde yaralı ya da malul olan kişinin bedensel ve yönetsel katkısı belirlenip, kişinin yerine başkasının çalıştırılması olanağı gözönüne alınarak ona yapılacak ya da yapılması gereken ücret esas alınarak bu miktar üzerinden çalışma gücü zararının hesaplanması gereklidir.
Bu durumda, davacının arı üreticisi olduğu Antalya … Üreticileri Birliğinin 17.02.2017 ve 22. 08.2018 tarihli yazısında anlaşılmış olmakla, anılan birliğin 22.08.2018 tarihli yazısında da davacının 2014 yılından bugüne kadar Antalya … Üreticileri Birliğinin üyesi olduğu ve üyeliğinin halen devam ettiği, davacının Gıda ve Tarım Bakanlığı sisteminde 12.02.2018 tarihi itibarıyla 300 arılı kovanı görüldüğü belirtildiğinden mahkemece öncelikle T.C. … Hayvancılık Genel Müdürlüğünden davacının arı üreticisi olup olmadığı, arı üreticisi ise arı üreticisi olarak kayıtlı olduğu tarihten bugüne kadar adına kayıtlı kovan sayısı, kayıtlı olduğu yıllara göre aylık ve yıllık geliri, anılan bakanlıktan arı desteği alması halinde aldığı destekleme miktarına ilişkin belgeler ile 2016 yılı itibarıyla yine davacının gelirinin tespitine yönelik … ve ayrıca Tarımsal … Üreticileri Merkez Birliğinden 2016 yıllı itibarıyla 150 kovan arısı olan arı yetiştiricisinin 2016 yılından bugüne kadar aylık ve yıllık geliri, davacının kişisel özellikleri, kaç yaşına kadar arı üreticiliğinde bizzat çalışmaya devam edebileceği, bedensel katkısının ne oranda olduğu, davacının yerine işin görülmesi için başka birisinin çalıştırılması halinde de T.C.,,,, Birliğinden sorularak bu iş için ne kadar ücretle başka birisinin çalıştırılabileceği belirlenerek gerektiğinde uzman bilirkişilerden bilirkişi raporu alınmak suretiyle davacının arıcılık faaliyetinden (yetiştiriciliğinden) fiili emeği ile elde edeceği net gelirin ne kadar olacağı tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik araştırma ile hüküm kurulması doğru görülmediğinden, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, davalı vekilinin sair istinaf nedenleri incelenmeksizin, HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 27.05.2019 tarihli, 2016/337 Esas – 2019/544 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar harcının istek halinde istinaf isteminde bulunan davacı ve davalıya iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Ankara 8. İcra Dairesinin 2019/9807 sayılı dosyasına yatırılan 157.000,00-TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 10.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…..

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.