Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2653 E. 2022/459 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/06/2019
NUMARASI :……
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 24/02/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 17/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Hesabı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı …’a velayeten… ve … ….. vekili dava dilekçesinde; 08/11/2015 günü akşam saat 20:00 sularında plakası tespit edilemeyen bir aracın küçük … … çarparak olay yerinden uzaklaştığını, kaza neticesinde … …’nin çok ciddi şekilde yaralandığını, davacının yaya konumunda olduğunu, tazminat sorumlusu … Hesabına başvuru yapıldığını, başvurularının sonuçsuz bırakıldığını, kazaya karışan aracın tespit edilemediği için kaza tarihi olan 08/11/2015 tarihinde geçerli olan teminat tutarları dahilinde … Hesabının sorumluluğunun bulunduğunu, fazlaya dair her türlü dava ve talep haklarının saklı kaymak kaydıyla, sigortacısı tespit edilemeyen aracın neden olduğu trafik kazası nedeniyle 100,00 TL geçici maluliyet, 100,00 TL bakıcı gideri, 100,00 TL daimi maluliyet olmak üzere 300,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 27/04/2019 tarihli dilekçesi ile dava değerini 22.370,02 TL’ye yükseltmiş ve temerrüt tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesini istemiştir.
Davalı … Hesabı vekili cevap dilekçesinde; Davacı tarafından maluliyeti sebebiyle tazminat talebine ilişkin olarak dava öncesinde davalı kuruma başvuru yapıldığını, ancak söz konusu kazaya ilişkin kusur oranının tespitine yarayacak belgeleri sunmadığını, bu nedenle usulüne uygun başvuru şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin, araç plakası ve sürücüsünün tespit edilemediğinin ispatı gerektiğini, kusur oranının tespitinin adli tıp vasıtasıyla yapılması gerektiğini, davacının kaza tarihinde 18 yaşından küçük olduğundan ve 18 yaşından önce çalışarak gelir elde edemeyeceğinden, maluliyet tazminatının 18 yaşın ikmalinden itibaren hesaplanması gerektiğini, davacının kaza tarihinde 15 yaşında olduğunu, anne ve babasının gözetiminde olan davacı küçüğün herhangi bir gelir elde etmediğinden geçici iş göremezlik tazminatı talep edilemeyeceğini, bakıcı giderine bağlı maddi tazminat isteklerinin reddi gerektiğini, … … Kurumu tarafından davacıya ödenmiş veya ödenen rücuya tabi tazminat miktarı tespit edilerek ödenecek tazminattan mahsup edilmesini, … Hesabının sorumluluğunun kaza tarihinde poliçedeki teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, … Hesabı aleyhine karar verilmesi halinde ancak dava tarihinden itibaren ve ancak yasal faiz oranlarına hükmedilmesi gerektiğini, tazminata konu olayın haksız fiilden kaynaklandığını, davalı kurumun haksız fiilin gerçekleşmesinde taraf olmadığını, sorumluluğunun kanundan kaynaklandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece tüm dosya kapsamı değerlendirmesi sonucunda; 08/11/2015 tarihinde saat 19:00 sıralarında tespit edilemeyen sürücü idaresindeki aracın iki sokak kesişiminde bisikletle seyir halinde olan davacı küçüğe çarptığı, kusur bilirkişi raporunda ayrıntılı belirtildiği üzere davacı küçüğün %75 oranında, firari tespit edilemeyen sürücünün ise %25 oranında kusurlu olduğu, bu çarpma sonucu davacının %8.1 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, iyileşme süresinin ise 4 aya kadar uzadığı, aktüer bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacı küçüğün geçici ve sürekli iş göremezlik zararının 22.370, 02 TL olduğu, davacı vekilinin davadan önce 01/06/2016 tarihinde zararın karşılanması için davalıya başvurduğu, davalının dosyamıza gönderdiği 13/10/2016 tarihli yazıdan anlaşılmakla, 2918 sayılı yasanın 99. maddesinde öngörülen süre bu yazıdan sonraki 8. İş günü sonrasında dolduğundan davalı temerrüdünün 14/06/2016 tarihinde oluştuğu anlaşıldığından, dava ve ıslah dilekçesinin kabulü ile, 22.370,02 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 14/06/2016 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş; hükme karşı davalı … Hesabı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Hesabı vekili istinaf dilekçesinde; Kaza Tarihi 08.11.2015 olduğundan, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Trafik Sigortası Genel Şartlarının İşbu davada uygulanması gerektiğini, 01.06.2015 tarihinden sonra açılacak tüm davalarda, dava açmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna başvuru şartı getirildiğini, dava şartı yokluğunun hakimin resen gözeteceği hususlardan olduğunu, cevap dilekçesinde de başvuru dava şartının bulunmadığı itirazının bildirilmesine rağmen, davanın reddine karar verilmesi gerekirken itirazlarının değerlendirilmediğini,
Davacı tarafından maluliyeti sebebiyle tazminat talebine ilişkin olarak, dava öncesinde davalı kuruma başvuru yapıldığını, başvuru sırasında tazminat hesabı için zaruri olan, davacının davaya konu kazaya bağlı maluliyet oranını gösterir Sağlık Kurulu Raporunun davacı vekilinden yazılı olarak talep edildiğini, davacı tarafın bu belgeleri sunmadığını, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiğini, Suriye uyruklu davacının kimlik bilgilerinin ilgili valilik ve konsolosluk aracılığıyla tespit edilmesi gerektiğini, bu nedenle de dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini,
Kazaya sebebiyet verdiği iddia edilen taşıtın cinsinin tespiti ve araç plakası ve sürücüsünün tespit edilemediğinin ispatlanamadığını, kazaya tespit edilemeyen aracın neden olduğunun tanık, kamera kaydı vs. delillerle ispatlanması gerektiğini, Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğunu,
Davacının, kazanın faili meçhul bir aracın etkisiyle gerçekleşmiş olduğu iddiasıyla şikayette bulunduğunu, ancak ceza dosyasında şikayetten vazgeçtiğini, bunun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, iddia edildiği gibi kaza gerçekten faili meçhul bir araç nedeniyle meydana gelmiş olsaydı failin bulunması için ceza dosyasındaki şikayetinden vazgeçmeyeceğini,
Kusur raporunu kabul etmediklerini, raporun hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, kaza sebebi ve meydana geliş biçimi tam olarak irdelenmemiş olduğundan bilirkişi raporunun maddi gerçeği yansıtamadığını, kusur oranına ilişkin raporların Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınarak tespit edilecek hukuki duruma göre karar verilmesi gerektiğini, kusur raporunu düzenleyen bilirkişinin, Yargıtay içtihatlarında aranan niteliklere haiz olmadığını, davacı asil kaza tarihinde çok küçük yaşta olup, davacı asilin anne ve babası, çocuklarını araç trafiğinde gerekli … önlemlerini almadan bulundurduklarından çocukları üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmeyerek, 3. kişi olarak ağır kusurlu olduklarını, 3. kişinin kusurunun ise olay ile davalı kurumun sorumluluğu arasındaki illiyet bağını kestiğini,
Davacının kaza sebebiyle duçar olduğu daimi sakatlık sonucu meydana gelen sürekli iş gücü kaybının Yargıtay içtihatları doğrultusunda Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu marifetiyle tespit edilmesi gerektiğini, söz konusu rapor Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmemiş olduğundan, mevzuata uygun olarak yeniden maluliyet raporu alınması gerektiğini, eksik incelemeyle karar verildiğini,
Davalı kurumun geçici iş göremezlik tazminatından sorumluluğu bulunmadığını, yeni genel şartların yürürlüğe girmesi sonrası gerçekleşen kazalarda geçici iş göremezlik zararından … … kurumunun sorumlu olduğunu, 5684 sayılı yasanın 14. maddesi ve … Hesabı yönetmeliği gereği … hesabının bedensel zararlardan sorumlu olduğunu, dolaylı zarar, gelir kaybına ilişkin geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu olmadığını, geçici iş göremezlik tazminatının trafik sigortası genel şartlarının A.2.d maddesindeki zarar tanımına girmediğini, A.6.k maddesinde teminat dışı haller arasında sayıldığını, bu nedenle, geçici iş göremezlik zararından sorumluluğu bulunmadığını, trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderlerin sağlık gideri teminatı kapsamında olduğunu, sağlık giderleri teminatı … … Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … Hesabının sorumluluğunun 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona erdiğini,
Genel Şartlar A.6. maddesinin ( k ) bendinde, gelir kaybının teminat dışında kalan haller içinde sayıldığını, geçici iş göremezlik nedeniyle uğranılan zararlara ilişkin maddi tazminat taleplerinin Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi teminatı kapsamına girmediğini, dava konusu kaza nedeniyle yapılan tedavi masraflarının davalı kurumdan talep edilemeyeceğini,
Davacı kaza tarihinde 15 yaşında olduğundan ve 18 yaşından önce çalışarak gelir elde edemeyeceğinden, geçici iş göremezlik tazminatı talep etme hakkı bulunmadığını, yargılama sırasında alınan aktüer raporunda geçici iş göremezlik tazminatının da hukuka aykırı olarak hesaplamaya dahil edildiğini, söz konusu talep yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, hesaplanan tazminata başvuru tarihinden değil, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, davalı kurum sigorta şirketi olmayıp, Hazine Müsteşarlığına bağlı bir kurum olduğundan, yaptığı işin ticari iş niteliğinde olmadığını, haksız fiilin gerçekleşmesinde taraf olmadığını, sorumluluğunun kanundan kaynaklandığını, kurum tarafından talep olunan belgeler gönderilmediğinden tazminat hesabı yapılamadığını, bu nedenle temerrüt oluşmadığını, aleyhe karar verilmesi halinde ancak dava tarihinden itibaren ve yasal faiz oranlarına hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; dava trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri istemine ilişkindir.
1-Davalı vekilinin, geçici iş göremezlik zararından sorumlu olmadıklarına ve davacı küçüğün yaşı itibari ile de geçici iş göremezlik tazminatı talep edemeyeceğine ilişkin istinafı yönünden yapılan incelemede; Haksız fiil nedeniyle sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54’te özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun mal varlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir. Yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre 18 yaşından küçük olanların fiilen çalıştıkları sabit olmadığı sürece kazanç kaybına uğramayacakları kabul edilmiştir.
Somut olayda davacı kaza tarihinde 15 yaşında olup, hükme esas alınan İstanbul ATK 3. ihtisas kurulundan alınan rapora göre davacı küçüğün meydana gelen kaza nedeniyle %8.1 oranında malul kaldığı ve iyileşme süresinin 4 aya kadar uzayabileceği tespit edilmiştir. Hesap bilirkişisi tarafından küçük davacı için kaza tarihinden itibaren 4 aylık süre için geçici iş göremezlik tazminatı, 4. ayın sonundan itibaren ise maluliyet oranı üzerinden sürekli iş göremezlik tazminatı hesabı yapılmış, mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak davacının 1.829,02 TL geçici iş göremezlik zararı, 20.541,00 TL sürekli iş göremezlik zararı meydana geldiği kabul edilerek, davalı tarafa isnat edilen %25 kusur oranına göre toplam 22.370,02 TL tazminatın tahsiline karar verilmiştir.
Haksız eylemden zarar gören kişinin beden gücünün belli oranda yitirilmesi durumunda kişi, yaşıtlarına oranla daha fazla güç ve efor harcamak durumundadır. Bu fazla güç kaybı yüzünden haksız eylemden zarar gören kişinin tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Her ne kadar davacı çocuğun kaza tarihindeki yaşı itibariyle, kazanç getiren herhangi bir işte çalışması söz konusu olmasa ve dosya kapsamında davacı tarafça bunun aksini kanıtlayan belge ve bilgi bulunmadığından, bu yönden mahrum kalınan bir kazançtan bahsedilemez ise de yukarıda açıklandığı üzere yalnızca meslek sahipleri ve çalışıp kazanç elde etmekte olanların değil, uğranılan kaza nedeniyle günlük işlerini yapamayan veya yapmakta zorlanan (daha fazla güç sarf eden) diğer kişilerin de maddi tazminat (efor tazminatı) talep edebileceğinin kabulü gerekmekte olup, olay sırasında 15 yaşında olan davacının 4 aylık geçici iş göremezlik dönemi için maddi tazminat isteyebileceği hususu gözetilerek, davacı çocuk için, kaza tarihinden itibaren efor kaybına uğrayacağının kabulü ile %8.1 olarak belirlenen maluliyet oranı üzerinden reşit olduğu tarihe kadar AGİ’siz asgari ücret üzerinden daimi iş göremezlik zararı hesaplanması hususunda aktüerya bilirkişisinden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davacının geçici iş göremezlik zararına uğrayacağı kabul edilerek, karar vermeye elverişli olmayan rapora göre yazılı biçimde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
2-HMK’nın 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bir başka ifade ile her talep hakkında mahkemece olumlu yada olumsuz bir karar verilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde şimdilik 100,00 TL geçici, 100,00 TL sürekli iş gücü kaybı tazminatı ile 100,00 TL bakıcı giderinin davalıdan tahsilini talep etmiştir. Hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda davalı tarafa isnat edilen kusur oranına göre 4 aylık geçici iş gücü kaybı tazminatı olarak 1.829,02 TL, sürekli iş göremezlik tazminatı olarak ta 20.541,00 TL tazminat hesaplanmış, yine davacının iyileşmesi için belirlenen 4 aylık süre bakımından 2.020,90 TL bakıcı gideri hesaplanmıştır. Davacı vekili 27.04.2019 tarihli artırım dilekçesi ile toplam 300,00 TL olan dava değerini 22.370,02 TL’sına yükselttiğini belirtmiş, mahkemece davanın kabulü ile 22.370,02 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Oysa dava dilekçesinde talep edilen 300,00 TL tazminatın 100,00 TL’sı bakıcı gideri tazminatına ilişkin olup, bu konuda mahkemece olumlu yada olumsuz herhangi bir karar verilmediği gibi, sanki dava dilekçesinde sadece geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı talep edilmiş, bakıcı gideri istenmemiş gibi, 300,00 TL üzerine harcı yatırılan 22.070,02 TL eklenerek davanın tamamen kabulüne karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Bu nedenle mahkemece, dava dilekçesinde toplam 200,00 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı talep edildiği ve artırım dilekçesi ile harcı yatırılan kısmın 22.070.02 TL olduğu, dava dilekçesinde ayrıca 100,00 TL bakıcı gideri talep edildiği, davacı tarafın her bir talebi hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmesi gerektiği gözetilerek sonucuna göre (istinaf talebinde bulunanın sadece davalı olduğu, lehine oluşan usulü kazanılmış haklar nedeniyle daha aleyhine hüküm kurulamayacağı hususuna da dikkat edilerek) bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle aktüer bilirkişiden ek rapor alınması ve 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın bakıcı gideri talebi hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmesi, davacı tarafın dava dilekçesi ve artırım dilekçesindeki talepleri gözetilerek sonucuna göre (davalı lehine oluşan usulü kazanılmış haklarda dikkate alınarak)bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmediğinden, davalı … Hesabı vekilinin bu hususa ilişkin istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Hesabı vekilinin istinaf taleplerinin KABULÜ ile HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.06.2019 tarihli, 2016/896 esas – 2019/528 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kararın kaldırılma sebebine göre davalı vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-Davalı tarafça yatırılan 382,00 TL istinaf karar harcının talep halinde davalı tarafa iadesine,
3-İstinafa gelen davalı … Hesabı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
4-Davalı tarafça yatırılan 150,00 TL gider avansından kullanılmayan kısmın davalıya iadesine,
5-Ankara 9. İcra Dairesinin 2019/8513 Esas sayılı dosyasına yatırılan 44.000,00 TL’lik teminatın yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, gider avansı ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 24.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

……

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.