Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2647 E. 2022/197 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/03/2019
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)

KARAR TARİHİ : 03/02/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 25/02/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 06.06.2016 tarihinde davalıların sürücüsü işleteni ve Zorunlu Mali Mesuliyet sigortacısı olduğu aracın, davacı şirkete ait karayolları trafiğini kontrol ve yönlendirme amacı ile kullanılan park halindeki römorka çarparak zarar verdiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün tam kusurlu olduğunu, davacı şirkete ait trafik kontrol cihazının da bu kapsamda otoyol güvenliği için park halinde olması nedeniyle kazada bir kusurunun bulunmadığını, römorkun yurt dışından ithal edilmek suretiyle Türkiye’ye getirildiğini, römork üzerinde ithalatçı imalatçı firma tarafından yapılan incelemede şasi hasar gördüğünden pert kabul edildiğini, bunun üzerine davacı şirketin yurt dışından yeni bir römork siparişi verdiğini, 16/10/2015 tarihinde 14.900 Euro bedeli ile 3.220,00 Euro nakliye bedeli ödenerek yeni römork alımı yapıldığını ve zarar görenin yerine ikame edildiğini, davalı … Sigorta A.Ş.’ne 03.10.2016 tarihinde başvuru yapıldığını sigorta şirketi tarafından 11.09.2017 tarihinde 9.300,00-TL ödeme yapıldığını bu miktarın da 2.809,58 Euro’ya karşılık geldiğini, gerçek zararın karşılanmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacıya ait römorkta meydana gelen zarara karşılık olarak davalı sigorta şirketi tarafından ödenen miktarın dışında kalan şimdilik 1.000,00 Euro’nun olay tarihinden itibaren devlet bankalarının Euro ile açılmış bir yıl vadeli mevduata ödediği en yüksek faiz oranı ile birlikte davalı sigorta şirketinin poliçesindeki bakiye teminat miktarı ile sınırlı sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, kazaya karışan … plakalı aracın davalı sigorta şirketine 15/01/2016 – 15/01/2017 tarihleri arasında ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, sigorta şirketinin davacı tarafın gerçek zararının tespiti için ekspertiz raporu tanzim ettirdiğini, hazırlanan raporda hasar alan römorkun hasarlı tüm parçaları kalem kalem yazılmak sureti ile toplam hasarın 9.300,00-TL olarak hesaplandığını ve bu bedelin davacıya 11/09/2017 tarihinde ödendiğini, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olabileceğini, davacı taraf her ne kadar dava dilekçesinde söz konusu kazada hasar alan römorkun almış olduğu hasar ile pert-total işlemine tabi tutulduğunu ve bu nedenle yurt dışından aynı özelliklere haiz başka bir römorkun ithal edildiğini belirtmiş ise de römorkun tamirinin mümkün olduğunun ekspertiz raporu ile belirlendiğini, pert olmadığını, pert ise kime ve kaç liraya satıldığının ispatlanması gerektiğini, nakliye bedelinin ZMMS poliçesi kapsamında olmadığını, davacının ancak dava tarihinden yasal faiz talep edebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar dava dilekçesi tebliğ edilmiş olmasına rağmen savunma yapmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın, toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalıların sürücüsü, maliki ve trafik sigortacısı olduğu aracın davacıya ait park halindeki römorka çarpması nedeniyle meydana gelen hasar nedeniyle bakiye zararın talep ettiği, kazanın oluşumunda davalı sürücünün tamamen kusurlu olduğu, ancak dosya kapsamında bulunan ve karar vermeye yeterli görülen romörke ait fotoğraflar ve ekspertiz raporu kapsamına göre davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme ile zararın giderildiği, davacının bakiye alacağının bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın reddine ilişkin yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece, ekspertiz raporuna dayalı olarak karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı şirketin 03.10.2016 tarihinde yazılı başvurusu üzerine davalı … Sigorta A.Ş. tarafından …. Ltd. Şti.’den 02.02.2017 tarihli ekspertiz raporu alınarak bu rapora istinaden 9.300,00-TL ödeme yapıldığını, anılan bu rapor tek taraflı ihtiyari ekspertiz raporu olduğundan Mahkeme nezdinde herhangi bir bağlayıcılığının söz konusu olmadığını, Yargıtay’ın yerleşik görüşünün de, tek taraflı alınan ekspertiz raporuna dayanılarak hasarın tespit edilemeyeceği, dolayısıyla ihtiyari ekspertiz raporunun Mahkeme açısından bir bağlayıcılığının bulunmadığı yönünde olduğunu, bu hususta emsal nitelikteki 11. Hukuk Dairesinin E: 2002/2060 K:2002/6089 sayılı ilamının dosya kapsamında mevcut olduğunu, ancak mahkeme kararının gerekçesinde anlaşıldığı üzere Mahkemece söz konusu tek taraflı ihtiyari ekspertiz raporunun hükme esas alındığını, bu nedenle, Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi kararı usul ve yasaya aykırı olduğu kadar tarafların eşitliği ve hakkaniyet ilkelerine de aykırı olduğunu, hasara uğrayan araç üzerinde keşif icra edilmeksizin eksik incelemeye dayalı karar verilmiş olup davanın aydınlatılmasının sağlanmadığını, eldeki dava maddi hasar iddiasına yönelik olup, gerçek hasarın tespitinin ancak hasara uğrayan araç üzerinden keşif icrası sırasında bizzat gerçekleştirilecek fenni muayene ve teknik inceleme neticesinde net olarak sağlanabileceğini, ekte sunulan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2007/3175 Esas 2008/413 Karar sayılı ilamında “Mahkemece yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş ise de, verilen karar dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Şöyle ki; Borçlar Kanununun 58. maddesi uyarınca bina malikinin binanın gereği gibi yapılmamasından dolayı kusursuz sorumluluğu vardır. Olay tarihi itibariyle ilgili taşınmazda pay sahibi olan davalılar Kat Mülkiyeti Kanununa göre ortak yer sayılan binanın dış kolonlarındaki bakım eksikliğinden kaynaklanan ve sigortalı araçta meydana gelen zarardan payları oranında sorumlu oldukları gibi, yine olay tarihinde taşınmazda pay sahibi olduğu anlaşılan davacının payı oranında da tazminattan indirim yapılması gerekir. O halde, taşınmazın bulunduğu yerde HUMK’nın 275. maddesi uyarınca bir inşaat, bir mimar ve bir de makine mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle keşif yapılarak ve olay tarihi itibariyle tarafların kusur oranlarının ve sigortalı araçta meydana gelen gerçek hasar miktarının tespiti ile dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.” denilerek hasara uğrayan araç üzerinde keşif icra edilmeksizin gerçek hasar miktarının tespitinin sağlanamayacağının açıkça ortaya konulduğunu, bu hususun Yargıtay’ın yerleşik içtihadı olduğunu,
Dava dilekçesi ile bildirdiği delilleri arasında keşif delili mevcut olup, hasara uğrayan aracın davacı Şirkete ait Bakım ve İşletme Merkezi otoparkında kullanılamaz şekilde durduğu ifade edilerek aracın bulunduğu yerin açık adresinin Mahkemeye bildirildiğini, davaya konu araç halen dahi aynı yerde çalışmaz halde bulunduğunu, ancak, beyan ve bilirkişi raporlarına itiraz dilekçelerinde yazılı, duruşmalar da sözlü olarak defaetle söz konusu araç üzerinde istinabe yolu ile keşif icra edilmesi talep edilmişse de bu taleplerinin Mahkemece dikkate alınmadığını ve araç üzerinde keşif icra edilmeksizin karar verildiğini, bu nedenle, Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının kaldırılarak hasara uğrayan araç üzerinde keşif icra edilmesine, elde edilecek somut veriler ışığında hazırlanacak bilirkişi raporu ile davanın aydınlatılmasının sağlanmasına karar verilmesi gerektiğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi kök ve ek raporu denetime elverişli olmadığından, söz konusu raporlara dayalı verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkemece yargılama sürecinde 12.11.2018 ve 08.02.2019 tarihli kök ve ek bilirkişi raporları alındığını, kök rapor incelendiğinde evrak üzerinden gerçekleştirilen soyut, yüzeysel inceleme ve değerlendirmelere dayandığı, bilimsellikten, teknik ve açıklayıcıyı bilgiden uzak olduğu, yukarıda açıklandığı üzere Mahkeme açısından hiçbir bağlayıcılık arz etmeyen davalı … Sigorta A.Ş. tarafından alınan 02.02.2017 tarihli tek taraflı ihtiyari ekspertiz raporu esas alınarak hazırlandığının açıkça görüleceğini, bilirkişi kök raporunda mevcut bu usule aykırılıklar, eksiklikler ve hatalar bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde dile getirildiği halde, alınan ek raporda itirazların karşılanmadığını ve aynı hatalar tekrarlanarak rapor tanzim edildiğini, bu sebeple gerek kök gerekse ek raporun denetime elverişli olmadığını, bilirkişi raporunda hasar miktarına ilişkin belirleme üretici firmanın beyanı ve araçtaki gerçek hasar miktarı ile bağdaşmadığını, davaya konu römorkun Türkiye’de üretimi bulunmayıp, kaza sonrasında davacı şirketin başvurusu üzerine römorkun üreticisi ve satıcısı olan….. Firması tarafından römorkun emniyetli şekilde kullanılmasını imkansız kılacak ağır şase hasarının bulunduğu, bunun yanı sıra hasar görmüş diğer parça ve tabelasının değişiminin yalnızca Fransa’daki fabrikada yapılabileceği, bu tür önemli onarımlarda ekipmanın komple sökümü ve yeniden montajının yanı sıra parça değişim ve Türkiye – Fransa arası nakliye ücretinin söz konusu olacağının bildirildiği, römorkun tamamen değiştirilmesinin önerildiğini, üretici Firmanın bu bildirimine ilişkin yazı ve tercümesinin dosyaya sunulduğunu, römorkta meydana gelen hasarın, aracın güvenli olarak kullanılmasına izin vermeyecek derecede büyük bir şase hasarı olduğu, aracın kullanılamaz hale geldiği, nakliye ve hasarlı parçaların sökülmesi ve değiştirilmesi masraflarının son derece yüksek olacağı, bu sebeple aracın değiştirilmesi gerektiğinin söz konusu yazı ile sabit hale geldiğini, Gebze–Orhangazi-İzmir Otoyolu’nun işletmesini yapan ve bu nedenle her türlü teknik donanımlı araca ihtiyaç duyan davacı şirketin dava konu römorku üç senedir çalıştıramadığını, otoparkta bekletmek zorunda kaldığını ve yerine araç ikame ettiğini,eğer bilirkişi raporlarında beyan edildiği gibi araçtaki hasar Türkiye’de giderilmesi mümkün hafif bir hasar olsa idi, hayatın olağan akışı ve ticari hayatın gerekleri uyarınca davacı şirketin, ticari işletmesi için zaruri bu aracı dava süresince otoparkta bekletmeyip hasarı giderterek zaman kaybından ve ikame araç sebebiyle uğranılan maddi kayıptan da kurtulması gerektiğini, ancak, üretici Firmanın da bildirdiği üzere araçtaki hasar güvenli şekilde kullanılmasını engelleyici ağır şase hasarı olup, Türkiye’de tamiri ve parça temini mümkün olmadığından davacının uğradığı zararın dava sürecinde de katlanarak arttığını, açıklanan nedenlerle, keşif icra edilmeksizin, teknik inceleme ve değerlendirme içermeyen, yalnızca bir kısım fotoğraflar ve tek taraflı hazırlanan ekspertiz raporuna dayalı hazırlanan bilirkişi raporlarının işbu davanın aydınlatılmasına yeterli olmadığını belirterek istinaf isteminin kabulü ile Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/862 Esas 2019/283 Karar sayılı 27.03.2019 tarihli kararının kaldırılarak istinabe yolu ile icra edilecek keşif ve sonrasında hazırlanacak bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava trafik kazasından kaynaklanan araç (römork) hasarı istemine ilişkindir.
Davacı vekili, zarar gören davacı şirkete ait Karayolları Trafiğini Kontrol ve Yönlendirme amacıyla kullanılan park halindeki römorkun ithal olduğunu, imalatçı ve ithalatçı firma ile yapılan görüşmelerde emniyetli şekilde kullanılmasını imkansız kılacak ağır şase hasarının bulunduğu, bunun yanı sıra hasar görmüş diğer parça ve tabelasının değişiminin yalnızca Fransa’daki fabrikada yapılabileceği, bu tür önemli onarımlarda ekipmanın komple sökümü ve yeniden montajının yanı sıra parça değişim ve Türkiye – Fransa arası nakliye ücretinin söz konusu olacağının bildirildiği, römorkun tamamen değiştirilmesinin önerildiğini bu amaçla aracın pert olduğunu yerine yeni araç ithal edildiğini, araç üzerinde keşif yapılmasını, davalı sigorta şirketi tarafından ödenmeyen bakiye hasar bedeline yönelik olarak eldeki kısmi davayı açmıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi römorkun Türkiye’de tamirinin mümkün olması, araç hasarının sigorta şirketi tarafından ödenmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, sigorta şirketi tarafından yaptırılan ekspertiz raporunun ve anılan rapor gereğince düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alınmayacağını araç üzerinde keşif yapılmasını talep etmiş mahkemece keşif talebi reddedilmiştir.
Haksız fiil neticesinde, maddi zarara uğrayan kişi TBK’nın 49. maddesi gereğince haksız fiilden kaynaklanan zararlarını, zarara neden olandan talep edebilir. Zarar görenin talep edebileceği zarar “gerçek zarar” olup, zarar gören zararın artmasına neden olmuş yahut zarara neden olanın durumunu ağırlaştırmış ise bu kapsamda zararlar “gerçek zarar” kapsamında görülemeyeceğinden, zarar gören kendisinin artmasına neden olduğu zararları, zarara neden olandan talep edemeyeceğinden, haksız fiil neticesinde zarar oluşup oluşmadığı, davacının talep ettiği zararların haksız fiilden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, zarar meydana gelmiş ise meydana gelen zararın miktarı, talep edilen tazminatın meydana gelen zararın giderilmesi açısından makul olup olmadığı, bilirkişi tarafından haksız fiil tarihine göre; Yargıtay tarafından “gerçek zarar” tespitinde benimsenen yöntemler çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Somut olayda davacının, davalı sigorta şirketine başvurusu üzerine … Hiz. Ltd. Şti. tarafından 02.02.2017 tarihli rapor düzenlediği, anılan raporda davacıya ait römorkun 15.07.2016 tarihinde davacıya ait ….. Yalova adresinde görüldüğü, dava konusu trafik yönlendirme işaretlerini içeren römorkun piyasa değerinin 55.000,00-TL olduğu, römorkun sol arka kesiminden aldığı darbe sonucu; arka dingil, lastik, jant, çamurluk, stop ve sinyal lambaları ile arka tampon ve sol reflektör duvarının hasarlandığı, hasarlı parça bedelleri toplamının 8.200,00-TL, işçilik bedelleri toplamının 1.200,00-TL olmak üzere toplam hasar bedelinin, KDV hariç 9.300,00-TL olduğu, davacı şirketin aracın pert olduğunun kabul edilmesini istedikleri, ancak konu hasarın trafik dosyası olması ve trafik sigortası genel şartları gözönüne alınarak yapılan çalışmalarda onarımının mümkün olduğunun tespit edildiğini, aracın ilgilileri ile yapılan tüm görüşmelerde römorkun onarımı için yönlendirme yapılmasına müsaade etmediklerinden ve kesin pert olması ve taraflarına 18.120,00 Euro ödenmesi hususunda baskı yaptıklarından dolayı ekspertiz raporunun dış piyasa onarım bedelleri gözönüne alınarak tanzim edildiği belirtilmiş; rapora hasar resimleri de eklenmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi tarafından düzenlenen 12.11.12018 tarihli kök raporda “dosya kapsamındaki dava konusu aracın hasarlı halini gösteren fotoğraflar ile ekspertiz raporu birlikte değerlendirildiğinde, römorkun sol arka köşe kesiminden aldığı darbe sonucu hasarlandığı, römorkun çekici araca bağlandığı ön kesiminde yer alan elektronik sistemlerde herhangi bir hasar gözükmediği, yine arka pano üst kısımda yer alan ikaz lambalarında da herhangi bir hasar bulunmadığı, davacı şirket tarafından römork şasesinin eğilmesi nedeniyle aracın pert total işlemine tabi tutulduğunu iddia edilmekle beraber, bu yönde yapılmış bir tespit de bulunmadığı, aracın hasarlı halini gösteren fotoğraflardan, hasarın pert seviyesinde olmadığı kanaatine varılmış olup ekspertiz raporunda belirtilen parçaların dava konusu trafik kazasında hasarlandıkları kanaatine varılmış, parça bedelleri ve işçilik bedelleri makul bulunduğundan, KDV hariç 9.300,00-TL olarak belirlenen hasar bedelinin aynen alındığı” belirtilmiş; davacının itirazı üzerine alınan ek raporda da denilmiştir.
Bu durumda, dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle, gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davacıya ait römork görülerek düzenlenen ekspertiz raporu ve hükme esas alınan bilirkişi raporunun dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun olmasına, anılan raporlarla aracın pert olmayıp tamirinin Türkiye’de mümkün olmasının belirlenmesine, davacının Türkiye’deki tamire karşı çıkması nedeniyle aracın tamir edilmemiş olmasına, ekspertiz raporunun davacı adresinde ve bilgileri dahilinde yapılmış olması nedeniyle araç üzerinde keşif yapılmamasında bir isabetsizlik bulunmamasına, davacının sigorta ödemesi dışındaki zararını ispatlayamamasına, mahkemenin gerekçesine göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince (HMK.nın 355. maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvuru harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinaf talebinde bulunan davacıdan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 44,40-TL maktu karar harcının mahsubu ile bakiye 36,30-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna müracaat eden davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 361/1 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde temyizi kabil olmak üzere 03.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…..

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.