Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2635 E. 2022/665 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/07/2019
NUMARASI :……
KARAR TARİHİ : 17/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 23/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta AŞ vekili ile davalı … … … Sigorta AŞ vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacılar, davalı şirketler nezdinde ZMMS ile sigortalı araçların karıştığı trafik kazası neticesinde yaralandıklarını, olayda davacılara atfedilebilecek kusur bulunmadığını iddia ederek her bir davacı için için ayrı ayrı şimdilik 1.000,00’er TL geçici ve iş göremezlik tazminatı, 1.000,00’er TL daimi iş göremezlik tazminatı ve 1.000,00’er TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 6.000,00 TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken müteselsilen tahsilini talep etmiş; 20.03.2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile davacı Kübra yönünden talebini 2.135,41TL geçici, 238.186,00TL sürekli iş göremezlik olarak yükseltmiş, bu tazminatın davalı … Sigorta AŞ den tahsilini istemiş, davacı … yönünden talebini 2.576,88TL geçici, 92.050,41TL sürekli iş göremezlik olarak yükseltmiş ve bu tazminatın her iki davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekilleri ayrı ayrı sundukları benzer cevap dilekçelerinde; kusur ve maluliyet durumu ile tazminat miktarının ispatı gerektiğini, sorumluluğun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, ticari faiz talebinin yerinde olmadığını bildirerek davanın reddini istemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece tüm dosya kapsamından, kazanın oluşumunda dava dışı … plakalı minibüs sürücüsü …’ın %75 oranında, dava dışı … plakalı araç sürücüsü …’nin %25 oranında kusurlu bulunduğu, davacıların herhangi bir kusurlarının bulunmadığı, meydana gelen kazada davacılardan Kübra’nın %44 oranında sürekli, 90 gün süreyle geçici iş göremezlik halinde kaldığı, davacılardan …’ın %38 oranında sürekli, 90 gün süreyle geçici iş göremezlik halinde kaldığı, hesap bilirkişisi ek raporu çerçevesinde hesaplanan tutarlar üzerinden, davacıların ıslah ettikleri tutarlarda göz önünde bulundurulmak suretiyle, sürekli ve geçici iş göremezlik tazminat alacakları hakkında karar vermek gerektiği, davacılara SGK tarafından herhangi bir ödeme bulunmaması dikkate alınarak geçici iş göremezlik zararından davalı sigortaların sorumlu tutulmaları gerektiği, davacıların bakıcı gideri tazminat taleplerinden feragat ettiği anlaşılmakla, davacı … yönünden davanın kısmen kabulüne, 2.135,41 TL geçici iş göremezlik tazminat alacağı ile 200.304,30 TL sürekli iş göremezlik tazminat alacağının temerrüt tarihi olan 15/10/2015 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Sigorta AŞ ile … Sigorta AŞ’den poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak şartı ile müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı … yönünden davanın kabulüne, 2.576,88 TL geçici iş göremezlik tazminat alacağı ile 92.050,41 TL sürekli iş göremezlik tazminat alacağının dava tarihinden (11/03/2016) işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Sigorta AŞ ile … Sigorta AŞ’den poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak şartı ile müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa verilmesine, bakıcı gideri tazminat talepleri yönünden; Davadan feragat nedeniyle davacıların taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf dilekçesinde; Kusur oranını kabul anlamına gelmemekle birlikte, sigortalıları araç sürücüsünün kusur oranının saptandığını ve davalı şirketin sigortalısının kusuru oranında tazminattan sorumlu olması gerekirken, davacıların tüm zararından sigortalı sürücü %100 kusurluymuş gibi hüküm kurulmasının hakkaniyete ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini,
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nı yapan sigortacının poliçede belirlenen limite kadar, işletenin sorumluluğunu üstlendiği sonucuna varılabildiğini, yasanın 85/Son maddesine göre, işleten, araç sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olduğundan, sigortacının sorumluluğunun da gerek zamanaşımı ve gerekse zararın niteliği yönünden işleten gibi değerlendirilmesi gerektiğini,
Yukarıdaki açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde sigorta şirketinin müşterek müteselsil sorumluluğunun sadece sigortalısı araç işleteni ile arasında olduğunun anlaşıldığını, dolayısıyla huzurdaki davada davacının zararından davalı şirketin, davalı diğer sigorta şirketi ile müşterek ve müteselsil sorumlu olduğu yönündeki görüşü kabul etmediklerini, davacı yanın talebini kusurlu diğer tarafa da yöneltmesi gerektiğini; aksi takdirde yöneltmediği kusur oranı kadar tazminat hakkından vazgeçtiğinin kabul edilmesi gerektiğini ve dolayısıyla davalı şirketin davacı yanın zararından sadece kusuru oranında sorumlu olacağını,
Davacıların iddia edildiği gibi kalıcı maluliyete uğrayıp uğramadığının tespiti amacıyla T.C. … Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan maluliyet raporunda, davacı …’un “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Yönetmeliği’ne” göre %44 oranında kalıcı maluliyete uğradığının tespit edildiğini, bu raporun fahiş derecede hatalı olduğunu, … Üniversitesi maluliyet raporu hatalı değerlendirme ürünü olup, post travmatik stres bozukluğunun daimi maluliyet teşkil etmediğini, davacı …’un maluliyetine yönelik raporun post travmatik stres bozukluğu esas alınarak tanzim edildiğini, post travmatik stres bozukluğunun daimi maluliyet teşkil etmediğini, maluliyet raporunun tamamen sübjektif verilere dayanılarak tanzim edildiğini, bilimsel olmadığını, davacı hakkındaki “post travmatik depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu” kararının davacıya ait bir takım sübjektif tetkik sonuçları esas alınarak verildiğini, bu türden bir kararın verilmesi noktasında sübjektif verilerle hareket edilmemesi – davacının ciddi sayılabilecek bir süre takibinin yapılması – aile – okul ve … çevre araştırmasının yapılması ile verilecek bilgilerin teyidine ilişkin evrakın belirlenerek takip edilmesinin şart olduğunu, raporda bu yöntemlerden hiçbirine başvurulmadığını,
Davacının kaza sonrası maluliyetinin oluşmadığının tespit edilebilmesi için dosyanın Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesi talep edilmesine rağmen bu itirazlarının hiç değerlendirilmediğini, bu maluliyet oranı üzerinden tazminat hesaplandığını, kaldı ki; söz konusu maluliyete esas arazın … Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü A cetvelinde 1. Liste 16-A-a olarak tanımlanmış olup, ilgili tüzüğün ek A cetveli 1. listesinde “16-A” numarasıyla belirtilen hastalıklar; navrotik bozukluklar; anksiyete, nisteri, fobik, obsesif, kompulsif, nevrotik depresyon, nevrasteni, hipokondirizazis, depersonalizasyon sendromu psikozları olup, “a” numarasında mevcut olan bu hastalıkların tedavi edilmekle çalışmaya olanak verebilecek nitelikte hastalıklar olduğunun görüldüğünü, kaza 01.01.2015 tarihinde meydana gelmekle, kazada meydana gelen psikolojik rahatsızlığın tedavi edilmekle çalışmaya imkân veren bir psikolojik rahatsızlık olduğu bulgusuna ulaşıldığı düşünüldüğünde geçen süre zarfında hastalığın iyileşme ihtimali de göz önünde bulundurularak takdiri iyileşme indirimi yapılması gerektiğini, nitekim davacı yanın maluliyetini tespit eden … Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nca tanzim edilen 07.02.2017 tarihli maluliyet raporunda bu indirim uygulanmayarak %44 oranında maluliyet tespit edildiğini, psikolojik rahatsızlıkların iyileşme durumu göz önünde bulundurularak yapılacak indirimin tespit edilecek maluliyet oranında önemli ölçüde etkili olacağını, indirim yapılmaksızın düzenlenen maluliyet tespiti raporunun fahiş değerlendirme ürünü olduğunu, trafik kazası üzerinden geçen zaman da göz önünde bulundurularak yeni bir maluliyet oranı tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’ne gönderilmesi gerektiğini,
25.02.2011 tarih ve 27857 sayılı … Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile … Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik yapılması Hakkında Kanun” gereğince “trafik kazası sonucunda oluşan yaralanmalara ilişkin tedavi taleplerinin” … Güvenlik Kurumundan talep edilmesi gerektiğinin hüküm altına alındığını(Yargıtay 10.Hukuk Dairesi 30.06.2011 tarih, 2011/6413 E. – 9823 K. Sayılı kararı),ilgili Kanun’un 59 ve Geçici 1’nci maddesi ile getirilen yeni hükümler çerçevesinde Trafik Kazalarına bağlı olarak davalı Şirket aleyhine açılmış olan geçici iş göremezlik zararı SGK tedavi masrafları kapsamında sayılmakta olup; işbu talebe ilişkin davalı Şirketin yükümlülüğü ve taraf sıfatının da sona erdiğini, geçici iş göremezlik zararına ilişkin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi ve davanın SGK’ya yöneltilmesi gerektiğini, Gerekçeli kararda mahkeme tarafından kazanın 01.06.2015 tarihinde meydana geldiğinin belirtildiğini, Ancak kaza tarihi ve dosyada yer alan evraklar incelendiğinde kazanın 01.01.2015 tarihinde meydana geldiğinin anlaşılacağını, dava tarihinin 11.03.2016 olduğu dikkate alındığında, kazanın dava tarihinden sonra meydana gelmesinin mümkün olmadığını, mahkeme kararının bu yönden de hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … … … Sigorta AŞ vekili istinaf dilekçesinde; Davalı şirketin ancak sigortaladığı aracın kusuru oranında zarardan sorumlu olduğunu, diğer araç yönünden ise diğer sigorta şirketi davalı olduğuna göre, diğer sigorta şirketinden talep edilmesi gerektiğini, aksinin kabulünün Anayasada güvence altına alınan adil yargılanma hakkının da ihlalini oluşturduğunu, yasada müteselsil sorumluluk ilkesinin amacının, zarar görenin korunması olarak yer aldığını, zarar gören korunurken, diğer yan ile orantısız ve anayasal güvencelere aykırı şekilde kelimesi kelimesine uygulamanın usul ve yasaya aykırı bir duruma neden olacağını, davada her iki aracın sigorta şirketinin de davalı olduğunu, sigorta şirketlerinin, … şirket olması gereği maddi durumlarının izahtan vareste olup kamu incelemesine açık olduğunu, davacının alacağının her iki şirket yönünden de tahsili kabil bulunduğunu, böyle bir durumda, her iki yan da zararı ödeyebilecek durumda iken, müteselsil hüküm kurulmasının yalnızca yeni uyuşmazlıklar doğmasına neden olacağını, usul ekonomisine aykırılık taşıyacağını, hiçbir hukuki fayda sağlamayacağın, kusur oranına göre hüküm kurulduğunda davacının alacağını iki taraftan da sorumlulukları nispetinde talep edeceğini, uyuşmazlığın sona ereceğini, müteselsil sorumluluk olduğunda ise, taraflardan biri zararın tümünü ödeyecek, diğer tarafa rücu için yeniden ilamsız takip veya dava yoluna başvuracak, bir uyuşmazlık sona erdirilirken başka uyuşmazlıklara yol açılacak ve bu durumun hiçbir hukuki faydaya hizmet etmeyeceğini, davacılardan Kübra için davalı şirket tarafından sorumlu olunan miktardan fazlaca (fazla ödemeye ilişkin talep hakkı ve kusura karşı itirazları saklı kalmak kaydıyla) ödeme yapıldığını, sorumluluğun sona erdiğini, tarafların kusur oranları belli olmasına karşın asıl alacak, vekalet ücreti, yargılama giderleri yönünden müşterek müteselsil olarak verilen hükmün kaldırılması gerektiğini,
Davacıların maluliyetine yönelik hükme esas alınan raporun hiçbir somut veriye dayanmadığını, maluliyet oranının çok fazla tespit edildiğini, kaza ile illiyeti bulunmayan arazların da tespit edildiğini, davacının psikolojik arazlarına ilişkin kalıcı maluliyet atfedilebilmesi için öncelikle kesintisiz ve sürekli şekilde tedavi görüldüğünün, gerekli ilaçların kullanıldığının; buna rağmen işlevselliğin düzelmediğinin kanıtlanması gerektiğini, tedaviler tamamlandığında tedavi sonrası stres bozukluğunun iyileşebilen/ tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu, davacının tedavi olduğuna, ilaç kullandığına dâir dosyada herhangi bir delil bulunmadığını, bu arazın sürekli olup olmadığı yapılacak tedaviler tamamlandığında anlaşılacağından, kişinin en az bir buçuk yıl aralıksız psikiyatri tedavisi görmesi gerektiğini, davacıya, kesintisiz şekilde tedavi gördüğü, buna rağmen iyileşmenin sağlanmadığına ilişkin olarak tedavi evrakları, medula kayıtları ve ilaç reçetelerinin sunulması için süre verilmesi; ayrıca dosyayı, tespit edilen “psikolojik” arazların sürekli nitelik taşıyıp taşımadığının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesine gönderilmesi gerekirken buna riayet edilmediğini,
Dava konusu olayda taşımanın niteliğinin, menfaat karşılığı olmadan yapılan hatır taşımasına dair Yargıtay içtihadı uyarınca değerlendirilmesini talep ettiklerini, bu itibarla taşımanın hatır için olup olmadığı, tarafların yakınlığı, varsa hatır için taşımanın kimin arzusu ve ne amaçla yapıldığı, yani olayın özel şartları göz önüne alınarak araştırılması ve tazminattan hakkaniyete uygun bir oranda indirim yapılması gerektiğini, bilirkişi raporunda bu husus değerlendirilmeden hatır taşıması bulunmadığı kanaatine varıldığını,
Ayrıca davacıların kaza sırasında zararın meydana gelmesine neden olan ya da artmasını sağlayan müterafik kusurlarının olup olmadığının da “araştırılması gerektiğini, SGK tarafından yapılan ödemeler TBK md.55 gereği, rücuya tabi olduğu takdirde hesaplanan tazminattan indirilmesi gerektiğini, olay nedeniyle davacıya ödenen geçici iş göremezlik tazminatı ile bağlanan sürekli iş göremezlik geliri, 5510 sayılı kanun 21. maddesi gereği rücuya tabi olduğundan SGK’ya müzekkere yazılarak davacıya yapılan ödeme ile bağlanan gelirlerin Peşin Sermaye Değerinin sorulmasını talep ettiklerini, olay iş kazası olduğu halde, henüz gelir bağlanmamış ise, davacıya gelir bağlanması için başvuru yapmak üzere süre verilmesi gerektiğini, aksi halde, davacıya PSD tutarını düşmeden ödeme yapan şirketin, SGK’ya karşı sorumluluktan kurtulamadığını ve ayrıca SGK gelir bağladığında yapılan rücu talebiyle mükerrer ödeme söz konusu olduğunu, Ayrıca kişi kamu görevlisi ise 2330 sayılı kanun gereği bağlanacak nakdi tazminatın da rücusu mümkün olduğundan, bağlı olduğu personel daire başkanlığına da müzekkere yazılması gerekeceğini, Somut olayda olayın iş kazası olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nun 355. maddesi gereğince istinaf edenlerin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava, davalılara ZMSS poliçeleri ile sigortalı araçlar arasında meydana gelen trafik kazası sonucu yaya ve araçta yolcu konumunda bulunan davacıların yaralanması nedeniyle açılan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile bakıcı gideri istemine ilişkin olup, davacılar vekili 20.06.2019 tarihli oturumda her bir davacı yönünden talep edilen 1.000,00’er TL bakıcı gideri zararından feragat ettiğini beyan etmiş, mahkemece bu doğrultuda davacıların bakıcı gideri tazminatı taleplerinin feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davaya konu trafik kazası davalı … Sigorta şirketine ZMSS poliçesi ile sigortalı dava dışı sürücü … yönetimindeki araç ile diğer davalı … … … Sigorta şirketine ZMSS poliçesi ile sigortalı arıza nedeniyle emniyet şeridinde gerekli önlemleri almadan durmakta olan dava dışı …’nin sürücüsü olduğu araç arasında meydana gelmiştir. Davacı Kübra, babası olan Halil yönetimindeki araçta yolcu konumunda olup, diğer davacı … arıza nedeniyle duran aracın yanına yardım amacıyla gitmiş olup, aracın sağ yan kısmında durmakta iken dava dışı sürücü Şenol’un yönetimindeki minibüsle gelerek, arıza nedeniyle duran aracın sol arkasından çarpması sonucu arızalı aracın sağ yan kısmı ile bariyer arasına sıkışarak yaralanmıştır.
“Bedensel Zarar” başlığı altında düzenlenen 6098 sayılı TBK.’nın 54. maddesinde bedensel zarara uğranılması nedeni ile talep edilebilecek zarar türleri belirtilmektedir. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebinin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Trafik kazasına maruz kalan kişilerin kaza nedeniyle psikolojik olarak etkilenecekleri tartışmasız bir gerçek olsa da, bu etkilenmenin maluliyete sebep olacak yoğunlukta olup olmadığı hususunun saptanması gerekir.
Davacı Kübra ve …’ın maluliyetinin belirlenmesi için … Üniversitesi Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan 07.02.2017 tarihli raporlarda; davacı …’ın pelvis ve alt ekstremite arızaları (diz eklem hareketlerinde kısıtlanmaya neden olan sertlikler-İ-0-130 arası hareketli-a-tek taraflı) balthazard yöntemi ile birleştirilerek 30, baş arızaları (ASN:16-nevrotik bozukluklar, kişilik bozuklukları ve başka psikotik olmayan ruhsal bozukluklar-nevrotik bozukluklar, anksiyete, histeri, fobik, obsesif, kompulsif, nevrotik depresyon, nevrasteni, hipokondriazis, depersonalizasyon sendromu psikozları-a-tedaviyle çalışma olanağı veren) AAÖ:15 (45 olan AAÖ1/3 kanaat kullanılarak15 olarak uygulandı) denilerek balthazard formülü ve E cetveline göre %38 oranında sürekli maluliyetinin, 90 gün geçici iş göremezliğinin bulunduğu belirtilmiş, yine aynı sağlık kurumunca aynı tarihte davacı Kübra için düzenlenen raporda, baş arızaları (ASN:16-nevrotik bozukluklar, kişilik bozuklukları ve başka psikotik olmayan ruhsal bozukluklar-nevrotik bozukluklar” anksiyete, histeri, fobik, obsesif, kompulsif, nevrotikdepresyon, nevrasteni, hipokondriazis, depersonalizasyon sendromu psikozları-a-tedaviyle çalışma olanağı veren) AAÖ:15(45 olan AAÖ1/3 kanaat kullanılarak15 olarak uygulandı), göz arızaları ASN:1-bir gözün 1.0,diğerinin 0 görmesi, AAÖ:35 balthazard formülü ile birleştirilerek 51 bulunduğu, E cetveline göre %44 oranında sürekli maluliyeti bulunduğu, 90 gün geçici iş göremezliği olduğu belirtilmiş, davalı sigorta şirketleri tarafından rapora itiraz edilmiş, mahkemece davalıların itirazları değerlendirilmemiştir.
Trafik kazasına maruz kalan kişilerin kaza nedeniyle psikolojik olarak etkilenecekleri ve bu etkilenmenin maluliyete sebep olacak yoğunlukta olup olmadığı hususunun açık ve net olarak saptanması gerekir. Mahkemece hükme esas alınan raporda yapılan klinik değerlendirme sonunda davacıların kaza sonrası ruh sağlığının bozulduğu, işlevselliklerinin davacı Kübra için hafif düzeyde, davacı … için hafif-orta düzeyde etkilendiği gerekçesi ile adı geçen davacılar yönünden maluliyet oranları belirlenmiş ise de, raporda davacının stres bozukluğunun kaza ile ilgili olup olmadığı, davacıların bu nedenle tedavi olup olmadıkları, ilaç kullanıp kullanmadıkları, varsa tedavilerinin sona erip ermeyeceği, tedavi ile tamamen iyileşip iyileşmeyecekleri ve kalıcı maluliyet haline gelip gelmediği hususları ayrıntılı olarak değerlendirilmemiş olduğundan rapor hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Bu durumda mahkemece, öncelikle davacıların travma sonrası stres bozukluğunun kaza ile illiyetinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi bakımından davacıların kaza öncesinde stres bozukluğu ile ilgili tedavi görüp görmediğinin ve buna ilişkin ilaç kullanıp kullanmadığının belirlenmesi için kaza tarihi ve öncesine ait tüm tedavi bilgilerinin ve belgelerinin istenmesi, ondan sonra kaza tarihinden sonra ortaya çıktığının belirlenmesi halinde tedavi ile iyileşip iyileşmeyeceği, tedavisinin sona erip ermediği, maluliyete neden olacak şekilde kalıcı hale gelip gelmediği, araz bırakacak şekilde çalışmasına engel teşkil edip etmediğinin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden rapor alınması gerektiği halde yetersiz ve itiraza uğramış rapora göre karar verilmesi ve bu hususa ilişkin araştırma ve değerlendirme yapılmamış olması doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereği davalı … Sigorta A.Ş. vekili ve davalı … … … Sigorta AŞ vekilinin maluliyet raporuna yönelik istinaf taleplerinin ayrı ayrı kabulü ile, mahkemece yukarıda açıklandığı üzere işlem yapılarak, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davalı sigorta şirketi vekillerinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta AŞ vekili ile davalı … … … Sigorta AŞ vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı kabulü ile; Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.07.2019 tarihli,2016/245 Esas-2019/681 Karar sayılı kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın kaldırılma sebebine göre adı geçen davalılar vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-İstinaf yoluna başvuran davalı … Sigorta şirketi tarafından yatırılan 44,40TL maktu, 4.777,61TL ve 251,16TL nispi istinaf karar harçları ile davalı … … … Sigorta şirketi tarafından yatırılan 5.075,00TL istinaf karar harcının istek halinde ilgili davalılara iadesine.
3-Davalı sigorta şirketleri tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Davalı … Sigorta şirketi tarafından yatırılan 100,00TL gider avansından kullanılmayan kısmın adı geçen davalıya iadesine,
5-İstanbul 28. İcra Müdürlüğünün 2019/31357 sayılı dosyasına yatırılan 500.000,00-TL ve 430.000,00 TL teminatların yatıran taraflara iadesine,
6-Karar tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 17.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
…….
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.