Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2551 E. 2022/363 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/06/2019
NUMARASI :…..

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 17/02/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 11/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı ……… vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 29.08.2014 tarihinde davacı … şirketine sigortalı olan, davalı şirketin işleteni olduğu…… plakalı araç sürücüsünün dava dışı…..plakalı araçla karışmış olduğu trafik kazasında ….. plakalı araç sürücüsü …’un öldüğünü, davacı … şirketi tarafından müteveffanın eşi …’a 27.10.2014 tarihinde 64.905,78 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini, davacıya sigortalı davalının işleteni olduğu … plakalı araç sürücüsü …’ın ise kaza esnasında alkollü olduğunu, dolayısıyla davacının sigortalısına rücu etme hakkının doğduğunu, davalıya 13.11.2014 tarihinde rücu yazısı gönderdiklerini ve yazının 17.11.2014 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen ödeme yapılmadığını, bunun üzerin davalı aleyhine 25.11.2015 tarihinde Ankara 25. İcra Müdürlüğünün 2014/23224 sayılı dosyasıyla icra takibi yaptıklarını, davalının 25.02.2014 tarihinde borca itiraz ettiğini belirtilerek, davalının itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi dava ve talep edilmiştir.
Davalı … …. vekili; davalının oto kiralama işi yaptığını, dava konusu … plakalı aracın davacı … şirketi tarafından ZMMS ile sigortalandığını, 29.08.2014 tarihinde aracın kazaya karıştığını öğrendiklerinde yaptıkları araştırma sonucu aracın kazanın olduğu dönemde şirket bünyesinde doldurulan kira sözleşmesinde 23.07.2014 – 04.09.2014 tarihleri arasında …’a kiralanmış gibi şirket kayıtlarına kaydedilmiş olduğunu, ancak yapılan araştırmalar sonucu …’ın 18.08.2014 tarihinde yani şirket kayıtlarında bulunan teslim tarihinden önce aracı o dönem şirket bünyesinde çalışan … ile işbirliği yapan …’e teslim ettiğinin anlaşıldığını, …’ın bu tarihte teslim ettiğine dair de …’den imzalı belge almış olduğunu, …’ın bu tarihten sonra şirketin bilgisi dışında aracı başka bir şahsa kiraladığının anlaşıldığını, bu bağlamda başka bir oto kiralama firmasından söz konusu araca ilişkin fatura kestirildiğini, yani … plakalı aracın kira sözleşmesinin şirketin eski elemanı … tarafından habersiz ve şirketin eski çalışanı olan ancak olay tarihinde şirket bünyesinde olmayan … ile işbirliği yaparak haksız kazanç sağlamak amacıyla şirketin aracını suç işleyerek şirketin onay vermediği, şirketin bilgisi dışında … isimli şahsa kiralamış olduğunu, dolayısıyla aracın bilgi dışında kiraya verilmiş olunması nedeniyle davalının kaza esnasında işleten olmadığını illiyet bağının kesildiğini, şirket çalışanları hakkında şikayetçi olduklarını ve bu konuda açılan davanın Ankara 18 .Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/1655 Esasında derdest olduğunu, davalının işleten sıfatı bulunmadığını öncelikle işleten sıfatının tespiti daha sonra sürücünün alkol durumunun belirlenmesi gerektiğini, kaldı ki sürücü …’ın alkollü olup olmadığının da kesin bir delille kanıtlanmadığını, dava dışı ölenin mirasçıları tarafından açılan Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/552 Esas sayılı dosyasında taraf olduklarını, davanın sürücü … ve şirket çalışanı …’a ihbar edilmesini gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tüm veriler birlikte değerlendirildiğinde kazanın oluşumunda davalı yana ait araç sürücüsü …’ın münhasıran alkolün etkisi altında kabul edilebileceği yönünde tam bir vicdani kanaat oluştuğu, Ankara Batı ATM’nin 2014/552 esas sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılamada ölenin mirasçıları tarafından açılan maddi ve manevi tazminat talepli yargılama sırasında, dosyaya rapor sunan hesap bilirkişisi … tarafından dava dışı ölenin eşi … yönünden 65.198,88 TL destekten yoksun kalma tazminat hesaplaması yapıldığı, mahkemece karar verilmeden önce dosya davacısı … tarafından başvuru ve değerlendirme nedeniyle vefat eden … mirasçısı dava dışı … vekiline 23/10/2014 tarihinde 64.905,78 TL ödeme yapıldığı dosyada mevcut ibraname kapsamından açıkça anlaşıldığı, davacı sigortanın yaptığı bu ödemeyi işbu davanın konusu olan Ankara 25. İcra Müdürlüğü’nün 2014/23224 esas sayılı takip dosyasında ilamsız icra yoluyla davalı şirketten talep ettiği, süresinde itiraz üzerine takibin durması ile eldeki itirazın iptali davası açıldığı, davacı sigortanın 3. kişilerin doğan zararını tazmin ederek poliçe genel şartları 4. maddesinde açıkça belirtildiği üzere; kendi sigortalısı olan davalı şirkete karşı kazanın sürücünün münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiği iddiasıyla işbu rücuen tazminat davasını açtığı, dosyada toplanan deliller kapsamından yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklandığı ve mahkemenin kabulünde olduğu üzere, kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiği, sigortalı … plakalı aracın davalı şirkete ait olması dikkate alındığında, şirket çalışanları tarafından aracın habersiz şekilde kiralanmasının davalı şirketin davacı sigortaya yönelik sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, kendi iç ilişkisinde zararını ilgili kişilerden talep edebileceği, davacı sigortaya karşı zarardan sorumlu olacağı değerlendirilmekle, talep edilen alacak ve işlemiş faiz tutarı yönünden takibin devam etmesi gerektiği, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talep edilemeyeceği, kötüniyet tazminat talebinin yasal şartlarının bulunmadığı anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne, davalının Ankara 25. İcra Müdürlüğü’nün 2014/23224 esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin; 64.905.78 TL asıl alacak, 605.94 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 65.511.72 TL üzerinden aynen devamına, davacının yasal şartları bulunmayan icra inkar tazminat talebinin reddine, davalının yasal şartları bulunmayan kötüniyet tazminat talebinin reddine kararı verilmiş, karara karşı davalı … …. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … …. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davanın yerel mahkeme tarafından hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak kabul edildiğini, davalı şirketin … plakalı araç üzerinde kaza tarihi itibari ile hakimiyeti ve işleten sıfatı bulunmadığından herhangi bir sorumluluğunun bulunduğundan da bahsedilemeyeceğini;
Davaya dayanak olan 29/08/2014 tarihli kazanın davalı şirkete ait … plakalı aracın ihbar olunan …’ın sevk ve idaresinde iken müteveffa …’un kullanımında olan … plakalı aracın kazaya karışması ile meydana geldiğini, davalı şirkete ait olan … plakalı aracın kazanın olduğu dönemde şirket bünyesinde oluşturulan kira sözleşmesinde 23.07.2014 – 04.09.2014 tarihleri arasında dava dışı … isimli kiracıya kiralanmış ve bu şekilde şirket kayıtlarına kaydedildiğini, … ile yapılmış olan kiralama sözleşmesinin sunulduğunu, ancak kaza sonrasında davalı şirketçe yapılan araştırmalar sonucu aracın kiracı … tarafından belirlenmiş olan teslim tarihinden daha önce olan 18.08.2014 tarihinde söz konusu dönemde şirket bünyesinde çalışan … ve onunla da işbirliği yapan …’e teslim ettiğinin anlaşıldığını, …’ın aracı 18/08/2014 tarihinde teslim ettiğine dair de …’den imzalı belge aldığını, söz konusu belgenin ekte yeniden ibraz edildiğini, aracı iade alan …’ın bu tarihten sonra davalı şirketin bilgisi dışında, güveni kötüye kullanarak ve tamamen kötüniyetli olarak, başkaca haksız kazançlar elde etmek maksadıyla başka bir şahsa kiraladığını, söz konusu aracın davalı şirketin bilgisi ve irade beyanı dışında başka bir şahısa kiralandığını, bu bağlamda … plakalı araca ilişkin başka bir oto kiralama firmasından söz konusu fatura kestirildiğini, bunlara ilişkin belgeler mevcut olup sunulduğunu, kısacası … plakalı aracın kira sözleşmesinin, şirketin eski çalışanı … tarafından şirket prosedürlerine uygun olmayacak şekilde, şirketten habersiz ve şirketin eski bir çalışanı olan ancak olay tarihinde şirket bünyesinde olmayan … ile işbirliği yaparak haksız kazanç sağlamak amacıyla şirketin aracını suç işleyerek, şirketin onay vermediği, şirkette bilgileri olmayan … isimli şahsa kiraladığını, söz konusu kiralama davalı şirketin bilgisi dışında ve irade beyanı, kiralama iradesi olmaksızın yapıldığını, …’ın 29.08.2014 tarihli kazaya karışınca davalı şirketin tüm bu hususları öğrendiğini, araç işleteninin, özellikle araç kiralama işi ile iştigal eden bir şirketin araçla ilgili ortaya çıkan herhangi bir haksız fiilden sorumlu tutulabilmesi için; araç işletenin görgüsü bilgisi ve kendi işleten sıfatına haiz olduğu hallerde olan bir olay olması gerektiğini, davalı şirketin araçlarını kiraladığı şahısları araştırdığını, trafik kullarına uygun davranıp davranmadığını, trafik kazasına karışıp karışmadığını, karıştı ise kusur durumunu, kaç yıldır ehliyetinin olduğunu vs. gibi durumları araştırdıktan sonra onay verirse aracın o kişiye kiralandığını, ancak burada davalı şirketin onay vermesi bir yana aracın …‘a kiralandığından haberi bile olmadığını, bu durumun aracın kaza döneminde davalı şirket bünyesinde bulunan mahkemeye sunulan kira sözleşmesinden de açıkça anlaşıldığını, böyle bir durumda davalı şirketi sorumlu tutmanın mümkün olmadığını, olayda illiyet bağının koptuğunu, kişilerin suça vücut verecek eylemlerde bulunarak davalı şirkete ait aracı haksız kazanç sağlamak amacıyla başkalarına kiraladığını, kaza sebebiyle tüm bu durumdan haberdar olan davalı şirketin ivedilikle savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, aracı sadece mülkiyetinde bulunduran gerçek ya da tüzel kişilerin araç işleten sıfatıyla sorumlu tutulabilmesi için uygun illiyet bağının bulunması gerektiğini, bir hırsızın aracı çalıp kaza yapması durumunda araç sahibi nasıl ki araç işleten sıfatıyla sorumlu tutulamadığı gibi yukarıda açıkça anlatılan ve belgelerle kanıtlanan durumda da davalı şirketin sorumlu tutulamayacağını,
Davacının, kazaya karışan sürücünün alkollü olduğu iddiasıyla davalı şirketi sorumlu tutmak istemiş olsa da; araştırılması gereken ancak araştırılmayan husus araç sahibinin aracı fiili hakimiyetinde bulundurup bulundurmadığı, olay ile ilgili uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığı olduğunu, somut olayda davalı şirketin haberi olmaksızın gizlice kiralanan aracın üzerinde şirketin fiili ve ekonomik hakimiyetinin olduğundan bahsedilmesinin söz konusu olmadığını bu sebeple davaya dayanak olan kazada davalı şirketin sorumluluğunun bulunmadığını,
Davacı … şirketinin ödediği tazminatı, söz konusu araç sürücüsünün alkollü olması gerekçesi ile davalı şirkete rücu etmesinin hukuka aykırı ve dayanaksız olduğunu, davacının, kazaya karışan sürücünün alkollü olduğu iddiasıyla davalı şirketi sorumlu tutmak istediğini, davacının bu iddiasının tamamen dayanaktan yoksun olduğunu, 29/08/2014 tarihli kazada davalı şirketin aracını kullanan …’ın alkollü olduğu iddiasının herhangi bir dayanağı bulunmadığını, gerçekleşen kazaya ilişkin tespit tutanağında, sürücünün alkollü olduğu belirtilmiş ve fakat kaç promil alkollü olduğu, aracı hakimiyet gücünü ne oranda kaybettiği hususlarına yer verilmediğini, kaza tespit tutanağı incelendiğinde, sadece doktor raporuna dayanarak alkollü yazıldığını, kaza tespit tutanağına dayanak oluşturan doktor raporunun ise kan tahlili yapılıp yapılmadığı, tahlil yapıldıysa hangi saatte kan alındığı, sonucun hangi saatte çıktığı, sürücünün kanında hangi oranda alkol bulunduğu hususlarını dahi içermeyen, hangi verilere dayanılarak oluşturulduğu bile belli olmaksızın salt alkollü yazan, bilimsellikten ve gerçeklikten uzak, hiçbir ispat niteliği taşımayan bir rapor olduğunu, bu şekilde bilimsel vasfı düşük ve kanıtlanabilirliği dahi bulunmayan bir rapora dayanmak suretiyle oluşturulan kaza tespit tutanağı, bunun akabinde de alkollü olduğu gerekçesi ile … şirketi tarafından ödenilen tazminatın rücu edilmek istenmesi ve yerel mahkemece de bu rapora göre hüküm tesis edilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bu şekilde bilimsellikten uzak bir raporun hükme esas alınması ile dava sonucunda davalı şirkete sorumluluk izafe edilmesinin kabulünün söz konusu olmadığını, nitekim bu şekilde maddi gerçeklerden ve bilimsel veriden uzak bir tutanağa dayanarak sürücünün, davacı … şirketi tarafından alkollü ilan edilmesi tazminat davasının görüldüğü Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından da kabul görmediğini, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/552 E. ve 2016/408 K. sayılı kararın gerekçeli kararı incelendiği taktirde; sürücü …’ın “asli ve tam kusurlu olduğu, dikkatsizlik ve tedbirsizlik ile direksiyon hakimiyetini kaybettiği …” hususlarına dayanılarak hüküm kurulduğunu fakat sürücünün alkollü olduğundan bahisle sorumluluğunun bulunduğunun belirtilmediğini,
Mahkeme hükmünde açıkça alkol hususuna yer verilmediğini, kazaya ilişkin kaza tespit tutanağının gerçeklik payının olmadığına ve dolasıyla sürücünün alkollü olmadığına kanaat getirildiğini, işbu huzurdaki davada; davacının en büyük delili olan kaza tespit tutanağı ve bu tutanağın dayanağı olan doktor raporunun hukuken kabul edilemeyeceğini bu şekilde düzenlenmiş bir rapora göre tesis edilmiş yerel mahkeme kararının kaldırılması ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar vermenin hukuken bir gereklilik olduğunu, davalı şirket açısından işleten sıfatının ortadan kalktığını, davalı şirketin davaya karışmış olan araç üzerindeki işleten sıfatı söz konusu araç şirketin eski çalışanlarınca kullanım hırsızlığına konu edildiğinden, bu durumda şirketin işleten sıfatının ortadan kalkacağını, yine Yargıtay ‘ ın yaygın kararlarına göre aracın gasp ve çalınma durumlarında malikin araç üzerinde işleten sıfatının kalmadığının kabul edildiğini, somut olayda da şirketin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığının açık olduğunu, kazanın salt alkolün etkisi ile geçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti yapılması gerekirken bu konuda herhangi bir tespit yapılmaksızın hüküm kurulduğunu, huzurdaki dosyaya sunulmuş olan bilirkişi raporları incelendiğinde görüleceği üzere bilimsel veriden uzak olarak oluşturulmuş olan doktor raporuna dayanmak suretiyle sürücünün alkollü olduğunun kabul edildiğini ve ihbar olunan …’ın asli kusurlu olduğuna kanaat getirildiğini, söz konusu kazada sürücü kazada asli ve tam kusurlu olarak kabul edilecek idiyse dahi bu kusurun alkolün etkisinde mi yoksa alkolün etkisi olmaksızın mı gerçekleştiğinin huzurdaki davanın neticesi için araştırılması ve irdelenmesi gerektiğini, yerel mahkemece ve yerel mahkemeye ibraz edilmiş olan bilirkişi raporlarında bu konuda herhangi bir irdeleme yapılmadığını yine sürücü şayet alkollü idiyse de yasal sınırın altında mı yoksa üzerinde mi alkollü olduğunun saptanmadığını, salt alkollü olduğunun baştan itibaren kabul edildiğini ve buna göre de tutanaklar düzenlendiğini, oysa hukukumuzda bir olgunun baştan itibaren var olduğunun kabul edilmesinin yazılı olarak delillere dayanmadığı durumlarda kabul edilmesinin yeri olmadığını, söz konusu olayda alkollü olduğu iddia edilen sürücüye ilişkin detaylı olarak rapor düzenlenmek ve bunu gerekli niteliklere haiz delillerle ispat etmek mümkünken tam aksi şekilde yeterince açık ve anlaşılabilir verilerden oluşmayan delillerin kabul edilmesi veya kabul edilmesinin beklenmesinin davalı olarak söz konusu olmadığını, dolayısıyla söz konusu kazada sürücünün kazayı salt alkolün etkisi ile gerçekleştirdiğinden de bahsedilemeyeceğini, bu durum açık olmadığı için de … şirketinin ödemiş olduğu tazminatı davalıya rücu etme hakkının bulunduğundan bahsedilemeyeceğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Davacı … şirketi tarafından Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalanan ve davalının işleteni olduğu … plakalı aracın, dava dışı … idaresindeyken, … plakalı araç ile karıştığı kaza sonucunda anılan araç sürücü …’un vefat ettiğini, davacı … şirketi tarafından sürücünün eşine destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini, kaza sırasında sigortalı aracı kullanan sürücünün alkollü olması nedeni ile rücu isteminde bulunularak davalı işleten hakkındaki yaptığı icra takibine davalının yaptığı itirazın iptalini istemiştir.
Davalı vekili, kazaya karışan aracın davalının iradesi ve bilgisi dışında kazaya karışan sürücüye kiralandığını, işleten sıfatları bulunmadığını, illiyet bağının kesildiğini, sürücünün alkollü olduğuna ilişkin kabul edilebilir ve kesin delil bulunmadığını, rücuu şartlarının oluşmadığı iddiasıyla istinaf talebinde bulunmuştur.
2918 sayılı KTK hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır.
Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir. 2918 sayılı KTK’nun 107. maddesinde ise; “Bir motorlu aracı çalan veya gasbeden kimse işleten gibi sorumlu tutulur. Aracın çalınmış veya gasbedilmiş olduğunu bilen veya gereken özeni gösterdiği takdirde öğrenebilecek durumda olan aracın sürücüsü de onunla birlikte müteselsilen sorumludur. İşleten, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerden birinin, aracın çalınmasında veya gasbedilmesinde kusurlu olmadığını ispat ederse sorumlu tutulamaz. İşleten, sorumlu olduğu durumlarda diğer sorumlulara rücu edebilir” hükmü ile çalınan veya gasbedilen araçlarda sorumluluk düzenlenmiştir.
Üçüncü kişinin zarar görmesine neden olan kaza 29.08.2014 tarihinde meydana gelmiş, dayanak … poliçesi ise 10.06.2014 tarihinde düzenlenmiştir. Poliçenin düzenlenme tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 2918 sayılı yasının 95. maddesi ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları B 4. maddesi uyarınca; kazanın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış ve güvenli sürüş yeteneğini kaybetmiş kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelmesi durumunda, oluşan zararlar teminat dışında kalmakta olup, zarar bedeli, … şirketi tarafından üçüncü kişiye ödendikten sonra, kendi sigortalısına rücu imkanı bulunmaktadır. Ancak bunun için kazanın meydana geliş şekli itibariyle, sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmemektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığının, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla, olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın -sigortalı yönünden- poliçe teminatı dışında kalacağından, … şirketinin sigortalısına rücu imkanı tanınması esası kabul edilmiştir.
Somut olayda kazaya sebebiyet veren … plakalı araç davalı şirket adına kayıtlı olup 23.07.2014 -04.09.2014 tarihleri arasında dava dışı …’a kiralandığı, …’ın aracı süresinden önce 18.08.2014 tarihinde davalı şirket çalışanı …‘a iade ettiği, aynı aracın daha sonra şirket çalışanı … ile şirketin eski çalışanı … tarafından …’a kiralandığı, …’in elinde iken 29.08.2014 tarihli ölümlü trafik kazasının meydana geldiği ve kazada dava dışı …’un öldüğü anlaşılmaktadır. Davalı şirketin dava konusu araçla ilgili şikayeti üzerine şirket çalışanları … ve … aleyhine açılan davada Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/1655 Esas – 2017/873 Karar sayılı, 01.06.2018 tarihinde kesinleşen kararla adı geçen çalışanlar hakkında beraat kararı verildiği; dava dışı …’un mirasçıları …,, …, … tarafından davalılar …, … … A.Ş., … Genel … A.Ş., … …. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine açılan maddi ve manevi tazminat davasında (eldeki davanın konusunu oluşturan rücuuya konu dava) Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin (bozmadan önce 2014/552 Esas 2016/408 Karar ) 2019/293 Esas 2019/796 Karar sayılı ilamının Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin 04.12.2017 Tarih 2016/13989 esas ve 2017/11279 karar ve aynı dairenin 2020/724 Esas 2021/1336 karar sayılı ilam içeriklerinden davalı … … … …. San. Ltd. Şti’nin işleten sıfatının kabul edildiği ve bu yönünün kesinleşmiş olmasına göre davalı vekilinin “işleten” sıfatı bulunmadığına ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Yine davalının da tarafı olduğu anılan tazminat davası içeriği ve Yargıtay denetiminden geçerek 15.10.2020 tarihinde kesinleşen Ankara Batı 4.Asliye Ceza Mahkemesinin 28.05.2019 tarih 2019/323 Esas – 2019/404 Karar sayılı ilamından sanık …’ın …’un ölümüne bilinçli taksirle neden olma suçu nedeniyle ceza aldığı ve dava konusu 29.08.2014 tarihli kazanın sanık …’ın salt alkol almasından kaynaklandığı ve kazada %100 kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan 01.04.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporuna göre de, davalının işleteni olduğu araç sürücüsünün şerit ihlali yaparak karşı yönden gelen araca çarparak tam kusuru ile kazaya ve ölüme sebebiyet verdiği, sürücünün kaza sırasında aşırı derecede alkollü olduğu ve kazanın salt alkolden kaynaklandığı belirtilerek Zorunu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4. maddesi gereğince sigortacının sigortalısına rücu şartlarının oluştuğu kabul edilmiştir.
Bu durumda, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davalıya ait araç sürücüsünün kaza sırasında alkollü olması ve tam kusuru ile salt alkolün etkisi ile kazaya neden olması nedeniyle davacı … şirketi tarafından Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları gereğince sigortalısına rücu şartlarının oluştuğunun ve davalının işleten olduğunun kesinleşmiş bulunmasına göre davalı … …. vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … …. vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 4.475,11 TL karar ilam harcından peşin alınan 1.074,38+44,40 TL hacın mahbubu ile bakiye 3.356,33 TL istinaf karar ve ilam harcının davalı … ….‘den tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 362/1.a maddesi gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere 17.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…..

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.