Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2527 E. 2022/362 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/07/2019
NUMARASI :….
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 17/02/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 09.09.2017 tarihinde davalının zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın aynı yönde bisikletle giden davacıların oğlu …’a çarpması sonucu …’in vefat ettiğini, sigortalı araç sürücüsü olay yerinden kaçtığı için kaza tespit tutanağında kusur dağımı yapılamadığını, ancak asli ve tam kusurlu olanın arkadan çarpan sigortalı araç sürücüsü olduğunu, 20.11.2017 tarihinde davalıya başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını, davacı anne-babanın destekten yoksun kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, şimdilik davacı anne için 100,00-TL, davacı baba için 100,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiş; 08.04.2019 tarihli talep arttırım dilekçesi ile davacı baba için talebini 25.197,16- TL’ye, anne için 32.793,54-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … şirketi vekili, davadan önce başvuru yapılmadığı için dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi gerektiğini, kazaya karışan … plakalı aracın davalı şirkete 12.12.2016-12.12.2017 tarihleri arasında 310.000-TL limitle ZMMS ile sigortalı olduğunu, sorumluluklarının kusur ve limitle sınırlı olduğunu desteklik durumu, desteğin gelirinin ve zararın ispatlanması gerektiğini, SGK ödemesi yönünden araştırma yapılmasını, hatır taşıması olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini kabul anlamına gelmemek üzere ancak dava tarihinden yasal faiz istenebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimsenin 6098 sayılı TBK. md. 53/1-3 dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebileceği, ancak destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölenle destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerektiği, mahkemece alınan … Fen Heyetinden üç kişilik bilirkişi raporun dosya kapsamına ve olaya uygun, yeterli ve gerekçeli olduğu, buna göre müteveffanın olayda %60 oranında kusurlu olduğu, dava dışı sürücünün ise %40 oranında kusurlu olduğunun kabul edildiği, alınan aktüerya bilirkişisi raporunun usûl ve yasa ile dosya kapsamına uygun, yeterli, gerekçeli ve hüküm vermeye elverişli olduğunun anlaşıldığı, davalı … şirketi tarafından davacıya yapılan herhangi bir ödemenin bulunmadığı, SGK tarafından davacıya rücuya tabi ödeme yapılmadığı, olay nedeniyle davacı annenin toplam destekten yoksun kalma zararının 32.893,54 Türk lirası, babanın 25.197,16 Türk lirası olduğu, belirlenen miktarın sigorta poliçe limiti dahilinde olduğu, dava tarihinden önce sigorta şirketine yapılan başvurunun tebliğ edildiği ve tebliğden 15 gün sonrası olan 01/12/2017 tarihi itibari ile dava sigorta şirketinin temerrüde düştüğü, sigortalı araç ticari olduğundan ticari faiz talep edilebileceği, böylece davacı lehine TBK 45. maddesindeki şartların oluştuğu anlaşıldığından davanın kabulü İle, 32.893,54 Türk Lirası destekten yoksun kalma tazminatının 01/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine, 25.197,16 Türk Lirası destekten yoksun kalma tazminatının 01/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı …’a verilmesine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili ile davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkemece yapılan tahkikat neticesinde davanın kabulüne karar verilmişse de iş bu kazadaki kusur durumunun hakkaniyete uygun bir şekilde değerlendirilmeden hüküm kurulmuş olup verilen kararın kabulünün mümkün olmayıp istinaf incelemesiyle kaldırılması gerektiğini,
Yerel mahkemece 04.02.2019 tarihli kusur bilirkişi raporunun alındığını, ilgili rapor doğrultusunda 08.04.2019 tarihli dilekçesinde de görüleceği üzere rapora itirazlarıyla aleyhe hususları kabul etmediklerini beyan etmekle birlikte davacıların daha fazla mağdur olmaması adına bedel arttırım dilekçesi sunduğunu, bunun yanı sıra ilgili kusur tespiti baştan sona hatalı olduğundan ayrı bir dilekçe sunularak da rapora itiraz etiklerini, kaza anı görüntülerin varlığı ile dosyaya kazandırılan kusur raporunun tamamen çelişkili olduğunu, yerel mahkeme kaza anı görüntülerine rağmen ilgili kusur raporu doğrultusunda hüküm kurduğunu, yerel mahkeme hükmüne esas alınan 04.02.2019 tarihli bilirkişi raporunun kabulünün mümkün olmadığını, ilgili raporun, alelade ve yeterli inceleme yapılmadan hazırlandığını, öyle ki; rapor içeriğinde hiçbir açıklamaya yer verilmediğini ve olay hakkında hiçbir aydınlatma yapılmadığını, sadece araç sürücüsünün ve aynı araçta yolcu konumunda bulunan tarafsız olması beklenemeyen tanık …’in ifadelerine yer verilerek rapor oluşturulduğunu, kaldı ki savcılık dosyasında olay anını gösterir kamera görüntüleri de mevcut olup polis merkez amirliğince CD çözümleme tutanağı tanzim edildiğini, bilirkişinin inceleme yaparken ilgili kamera görüntülerini incelemeden rapor oluşturulduğunu, ancak ilgili CD çözümleme tutanağında da görüldüğü üzere “… videonun 24. saniyede ticari taksinin bisikletli çocuğa sert bir şekilde çarparak çocuğun havaya fırladığı ve yere çakıldığının görüldünün…” belirtildiğini, sadece bu belirlemeden bile aracın hızının yüksek olduğu ve haliyle araç sürücüsü … ve arkadaşı …’in ifadelerinin güvenirliği hususunu şüpheye düşürdüğünü, her ne kadar araç sürücüsü mütevaffayı korno çalarak uyardığını belirtse de bir bisikletliyi havaya kaldırıp atacak kadar da hızlı olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, hal böyle iken kaza anını gösterir kamera görüntülerinin bir kez de huzurda incelenmesini talep ettiklerini, zira ilgili görüntüler incelendiğinde yerel mahkemenin ne kadar hatalı bir hüküm kurduğunun gözler önüne serileceğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/860 Esas – 2019/538 Karar sayılı 08.07.2019 tarihli kararının kaldırılarak kaza anını gösterir kamera görüntülerinin bir kez de huzurda incelenerek yerel mahkemenin hükme esas aldığı kusur tespitinin reddi ile yeniden kusur raporu alınarak yeniden hüküm kurulmasını,davalı tarafın istinaf yoluna başvurusunun ise reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece maddi meselenin takdirinde hata yapıldığını ve hükme esas alınamayacak nitelikte olan bilirkişi raporu dikkate alınarak eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu, usul ve yasaya aykırı şekilde verilen yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, dava şartı yerine getirilmeden ikame edilen davanın usulden reddi gerekmekte iken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, 6704 Sayılı Kanun ile 26.04.2016 tarihinde yapılan değişiklik ile 2918 Sayılı … Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde; “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” denildiğini, Yine 6704 Sayılı Kanunun 31. maddesinde; “bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğü girer.”denilmekle birlikte, Kanunu’nun yayım tarihinin 26.04.2016 olduğunu, sigortalı araca ilişkin poliçe başlangıç tarihi 12.12.2016 olup, huzurdaki davanın da 11.12.2017 tarihinde ikame edildiğini, … Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk sigortası Genel Şartlarının “C.7.Arabulucuya Başvuru Ve Yetkili Mahkeme” başlıklı düzenlemesinde; “Zarar görenin,zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigortacıya yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigortacının başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, hak sahibi sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinde, kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde ya da zarar görenin ikametgâhının bulunduğu mahkemede dava açılabileceği gibi uyuşmazlığın çözümü için Sigorta Tahkim Komisyonuna da başvurabilir.” denildiğini, yukarıda anılan mevzuat gereği, dava yoluna gitmeden önce sigorta şirketine başvuru yapılması ve evrakların eksiksiz teslim edilmesinin dava şartı haline geldiğini, başvuru sırasında ibrazı zorunlu olan evrakların poliçe genel şartlarında sayıldığını, buna göre;destekten yoksun kalma tazminatı talebi için; kaza raporu,veraset ilamı,güncel vukuatlı nüfus kayıt örneği,mağdura ait son 3 aylık döneme ilişkin ücret belgesi,hak sahibine ait banka hesap bilgileri olup bunlarla başvurulması gerektiğini, dava öncesi davalı şirkete herhangi bir başvuruda bulunulmamış olup, başvuru şartının yerine getirilmediğini, davacı tarafından davadan sonra başvuru yapıldığına ilişkin beyanda bulunulmasının kabul edilemeyeceğini başvuru hususu dava şartı olup davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davaya konu kazanın davalı … şirketine trafik sigorta poliçesi ile sigortalı … plakalı araç sürücüsü…’in bisikletli müteveffa ile çarpışması sonucu meydana gelmiş olup bisiklet sürücüsünün hayatını kaybettiğini, bu kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün %40 oranında kusurlu bulunduğunu, dosyada mevcut kusur raporları çelişmekte iken, çelişki giderilmeden alınan hesap raporuna göre karar verilmesinin kabul edilemeyeceğini, öncelikle objektif kusur değerlendirmesi yapılarak ve buna göre karar verilmesi gerektiğini, müteveffanın davacılara destek oldukları sürekli ve düzenli destek sağladıkları hususunun davacı tarafça somut verilerle ispat edilmesi gerektiğini,
Mahkemece itirazları değerlendirilmeden objektif unsurlardan uzak, eksik ve hükme esas alınamayacak bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmesinin hatalı olduğunu hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtilen tazminat miktarının fahiş olduğunu, zira destekten yoksun kalma tazminatının varsayımlara dayanılarak belirlendiğini, gerçeği yansıtmayan bu tazminat miktarının kabulünün mümkün olmadığını, destekten yoksun kalma tazminatının, bilindiği gibi zarar görenin gelecekte gerçekleşmesi muhtemel farazi bir zararının karşılanmasını konu aldığını, bu bağlamda tazminatın hesaplanabilmesi için müteveffa ve destekten yoksun kalanın ömürleri, çalışma hayatları ve gelir düzeyleri ve sair konularda varsayımlarda bulunmak gerektiğini, bu varsayımlar temelinde bir takım teknik hesaplamalar sonucu destekten yoksun kalma tazminatı bulunduğunu, yani davaya konu sigorta poliçesinin teminatı maktuen ödenecek rakam olmadığını, poliçede belirtilen limit, ölüm halinde mutlak ve likit ödenecek meblağ olmayıp, vefat edenin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin yoksun kaldıkları zararın, yani destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması sonucunda belirleneceğini, sigortanın zenginleşme aracı olmayıp ancak gerçek zararın tazmininin talep edilebileceğini, bu nedenle hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, aksi düşünülecek olsa bile bilirkişi raporunda hesaplanan miktarların hatalı olduğunu, mahkemece faiz başlangıç tarihinin 01.12.2017 tarihi olduğu belirtilmiş olup kararın bu yönüyle de hatalı olup kaldırılması gerektiğini, bu tarihin ne şekilde belirlendiğinin anlaşılamadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla faizin dava tarihinden itibaren hükmedilecek yasal faiz olduğunu, … Trafik Kanunu’nun 99. maddesi ve yerleşmiş Yargıtay Kararları gereğince,gerekli belgelerin eklenmesi sureti ile şirkete müracaat tarihinden öncesinde şirketin temerrüdü söz konusu olmadığını, sigortacı yönünden sigorta bedelini ödeme yükümlülüğünün belgelerin ibrazından itibaren (8) iş günü içinde, böyle bir başvuru olmadığı takdirde dava tarihinde muaccel hale geldiğinden bu tarihler öncesinde davalı … şirketi açısından faiz sorumluluğu da bulunmadığını, davacı yanca, davalı şirkete geçerli bir başvuru yapılmadığını dolayısıyla başvuru şartı yerine getirilmediğinden davalı şirketin temerrüdünün söz konusu olmadığını bu nedenle mahkemece hesaplanan temerrüt tarihi hatalı olup faize hükmedilmesi gerektiğini kabul anlamına gelmemek kaydıyla faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak belirlenmesi gerektiğini, gerekçeli kararda dava öncesi davalı şirkete başvuru yapılmadığına ilişkin itirazlarına değinilmemiş olup bu hususta bir açıklama yapılmadığını belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme karanın kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince davacılar ve davalı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve istinaf edenlerin sıfatına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava; trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup, mahkemece davalı … şirketi yönünden destek tazminatının kabulüne karar verilmiştir.
Davacılar vekili kusur oranına, davalı … şirketi vekili kusur oranı, dava şartı olan başvuru yokluğu, tazminat raporu, temerrüt tarihi ve faiz çeşidine yönelik olarak istinaf isteminde bulunmuştur.
09.09.2017 saat 12.30 tarihli kaza tespit tutanağında olay günü sigortalı araç sürücüsü…’in sevk ve idaresindeki araçla Bulanık istikametinden Muş istikametine giderken aynı yönde giden bisikletli …’a aracının sağ sinyal kesimi ile çarpması ile yaralamalı trafik kazası meydana geldiği, araç sürücüsü kaçtığı için kusur dağılımının yapılamadığı, …’in hastanede vefat ettiği belirtilmiştir. Mahkemece Adli Trafik Uzmanı bilirkişi …’den alınan raporun; kaza tespit tutanağı, sürücü ve araçta yolcu olarak bulunan tanık beyanı, olay yerine ait CD dökümü ve hazırlık dosyası kapsamını esas alınarak düzenlediği, 10.07.2018 tarihli raporda bisiklet sürücüsü müteveffa …’ın, sevk ve idaresindeki bisikleti ile Malazgirt istikametinden Muş istikametine Devlet Karayolunun sağ tarafından seyir halinde iken Mezbahane yol ayrımına geldiği sırada, alınan ifadelerden de anlaşılacağı üzere kontrolsüz bir şekilde ve aniden … plakalı ticari taksinin şeridine girerek araçlara ilk geçiş hakkını vermediği, olayın meydana gelmesinde dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak, yola gereken dikkatini vermeden dikkatsiz bir şekilde yola girmesi sonucu, aynı istikametten arkasından gelen …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı ticari taksinin sağ ön kısmı ile çarpılarak kaldırıldığı hastanede ölümü ile sonuçlanan kazadaki hatalı hareketi ile; 2918 Sayılı … Trafik Kanunu’nun, şerit izleme, gelen trafikle karşılaşma, araçlar arasındaki mesafe, yavaş sürme ve geçiş kolaylığı sağlama başlıklı (56) maddesinin (e) bendini, “Taşıt yolunun dar olduğu yerlerde aksini gösteren bir trafik işareti yoksa motorsuz araçları kullananlar motorlu araçlara, otomobil, minibüs, kamyonet, otobüs, kamyon, arazi taşıtı, lastik tekerlekli traktör, iş makineleri, yazılış sırasına göre kendisinden öncekilere geçiş kolaylığı sağlamak zorundadırlar. Kuralını ihlali ile aynı Kanunun (66) maddesinde belirlenen, Bisiklet, motorlu bisiklet ve motosiklet sürücüleri ile ilgili kuralları ihlali nedeniyle asli kusurlu (% 75 oranında) olduğu, …’in, sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile gündüz vakti yerleşim yeri içinde Malazgirt istikametinden Muş istikametine Devlet Karayolunda seyir halinde iken olay yeri Mezbahana yol ayrımına geldiğinde, her ne kadar bisiklet sürücüsüne göre geçiş önceliği olsa da zamanında tedbire başvurmadığı, gündüz vakti düz ve eğimsiz yolda, mezbahana yol ayrımına yaklaştığında hızını azaltması yola gereken dikkatini vermesi ve kontrollü bir şekilde geçişini tamamlaması gerekirken bu kurallara riayet etmeyerek olayın meydana gelmesinde dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak bisiklet sürücüsü …’a çarparak ölümüne neden olduğu kazadaki hatalı hareketi ile; 2918 sayılı … Trafik Kanunu’nun (52) maddesinin (a) bendinde yer alan “Kavşaklara yaklaşırken, dönemeçlere girerken, tepe üstlerine yaklaşırken, dönemeçli yollarda ilerlerken, yaya geçitlerine, hemzemin geçitlere, tünellere, dar köprü ve menfezlere yaklaşırken, yapım ve onarım alanlarına girerken, hızlarını azaltmak.” kuralını ihlali ile 2918 sayılı Trafik Kanunun “Trafik kazalarında yükümlülük” başlıklı (82) maddesinde “Karayollarında meydana gelecek trafik kazalarına hemen el konmasını, ölü ve yaralıların taşınmasını veya yaralıların tedavisini veya sanıkların yakalanmasını sağlamak için (a) bendi, kaza yerinden geçmekte olan veya kazaya karışmış bulunan araçların sürücüleri kaza mahallinde ilk yardım önlemlerini almaya ve en yakın zabıtaya veya sağlık kuruluşuna haber vermeye ve yetkililerin talebi üzerine yaralıları en yakın sağlık kuruluşuna götürmeye, zorunlulardır.” hükmü gereğince sürücünün kaza sonrası gerekli önlemlerin alınması gerekirken bu önlemleri almadan sağlamadan kaza yerinden ayrıldığı delillerle sabit olduğundan tali kusurlu (% 25 onanında) olduğu belirlenmiştir. Anılan rapora taraf vekilleri tarafından itiraz edilmiştir. Bulanık Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/67 Esas sayılı dosyasında alınan 14.09.2018 tarihli ATK raporunda ise müteveffa …’in kusursuz, sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu belirlenmiştir. Raporlar ararası çelişkinin giderilmesi ve taraf vekillerini itirazları doğrultusunda mahkemece … Fen Heyeti üyelerinden oluşan üç kişilik bilirkişi kurulundan alınan 04.02.2019 tarihli raporda “müteveffa bisiklet sürücüsü …, yönetimindeki bisiklet ile transit trafiğe hitap eden bir karayolu üzerinde seyretmekte iken dikkatli ve tedbirli davranmamakla, yolun sağ kenarındaki banketi kullanmamakla, yolun sağ kenarından seyir halinde iken sola manevrası öncesinde sola dönüş işareti vererek sol gerisinden gelen trafiği kontrol etmemekle, kontrolsüz olarak sola manevra yapması nedeniyle arkasından olay yeri koşullarına göre yüksek hızla gelmekte olan araç tarafından önlemsizce çarpılmakla, 2918 sayılı … Trafik Kanunu’nun 46. maddesi (b) ve (c) bendi ile 56. madde (a) ve 67. madde (a) bendi hükümlerine aykırı davranarak, 84. maddede belirtilen asli kusurlu hallerden manevraları düzenleyen kurallara uymamakla, meydana gelen olayda birinci derecede kusurlu bulunduğu, davalı şirkete ZMMS poliçesi ile sigortalı araç sürücüsü…, yerleşim yeri içinde daha dikkatli ve tedbirli davranmamakla, yönetimindeki aracının hızını; aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gereklerine göre ayarlamamakla, yol yapım çalışması bulunan olay mahallinde de yüksek hızla seyretmekle, sağ ön ilerisinde seyretmekte olan bisikletliyi gördüğünü beyan ettiği ve bisikletlinin birkaç kez sola manevra yaptığını beyan ettiği halde yüksek hızla seyrini sürdürmekle, bisikletliyi etkin olarak uyarmadığı gibi yine sola doğru manevra yapabileceğini ön görüp hızını düşürerek bisikletliye uzak mesafeden geçmeye çalışmamakla, hiçbir önlem almadan yüksek hızla bisikletliye çarpmakla, 2918 sayılı … Trafik Kanunu’nun 51. maddesi ile 52. madde (a) ve (b) bendi hükümlerine aykırı davranmakla, meydana gelen olayda ikinci derecede ve yüksek bir oranda kusurlu bulunmaktadır. Müteveffa bisikletlinin birinci derecede, araç sürücüsünün ikinci derecede kusurlu oldudu vönündeki görüse istirak edilmekle beraber olay yeri koşullarına göre yüksek hızla seyretmekte olan ve sağ ön ilerisinde seyretmekte olduğunu beyan ettiği küçük yaştaki bisikletliye yaklaşırken de hızını düşürmediği gibi bu bisikletliyi etkin olarak uyarmayan ve bisikletliye yakın mesafeden geçmeye çalışırken de bisikletlinin sola manevrası üzerine bisikletliye önlemsizce çarpan araç sürücüsünün kusur oranı düşük bulunduğundan bir miktar artırıldığı buna göre müteveffa …’in %60; sigortalı araç sürücüsünün %40 oranında kusurlu olduğu ceza dosyasında alınan ATK raporuna bu nedenle iştirak edilmediği” belirtilmiştir. 14.09.2018 tarihli ATK raporu, olay yeri CD ve resimleri, ceza dosyası, 10.07.2018 tarihli rapor ve taraf vekillerinin itirazlarının değerlendirildiği 04.02.2019 tarihli uzman bilirkişi heyeti raporu ve kusur durumu dosya kapsamına ve kazanın oluş şekline uygun bulunduğundan taraf vekillerinin kusura ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Tazminat hesabına ilişkin bilirkişi raporunun konusunda uzman aktüer bilirkişi tarafından düzenlenmesi, tazminat hesabında TRH 2010 ve prograsif rant yöntemi yerine, TRH 2010 ve 1.8 teknik faiz yönteminin uygulanması doğru değil ise de bu durumun davalı lehine olması, hükmün tazminat yönünden davalı tarafça istinaf edilmesi ve davalı taraf lehine oluşan usulü kazanılmış hak nedeniyle bu konunun incelenmemesi, küçüğün anne babasına destek olacağı, davacı tarafça dava açılmadan önce 16.11.2017 tarihinde davalı … şirketine başvuruda bulunularak zararın giderilmesinin istenmesi, davalı … şirketine başvurunun 20.11.2017 tarihinde tebliğ edilmesi ve davalı tarafından 22.11.2017 tarihinde evrakların kabul edilmesi, 27.12.2017 tarihinde hasar dosyası açılmış olmasına rağmen ödeme yapılamamış olması, davalı … şirketinin dava açılmadan önce temerrüde düştüğünün ve bu nedenle temerrüt tarihinden itibaren sigortalı araç ticari araç olduğundan ticari faizle sorumluluğuna karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmaması ve mahkemenin gerekçesine göre davacılar vekili ile davalı … şirketi vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun ayrı ayrı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar vekili ile davalı … şirketi vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davalı … şirketinden alınması gereken 3.968,17-TL nispi istinaf karar harcından, peşin alınan 993,00-TL nispi harcın mahsubu ile bakiye 2.975,17-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacılar ve davalı … şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme ve harç ikmali işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 17.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.