Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2477 E. 2022/598 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/2477 – 2022/598
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2477
KARAR NO : 2022/598

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/04/2019
NUMARASI : 2018/142 Esas 2019/335 Karar

DAVACILAR : …
VEKİLİ

DAVALI : … Sigorta Anonim Şirketi
VEKİLLERİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 10/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 17.03.2017 tarihinde davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsü …’ın neden olduğu tek taraflı kazada araçta yolcu olarak bulunan …’ın vefat ettiğini, davacının müteveffanın annesi olduğunu, kızının ölümü ile desteğinden yoksun kaldığını, dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru yaptıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada 40.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının 15.02.2018 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında 16.07.2018 tarihli talep artırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini 150.981,34 TL olarak arttırmış, 27.02.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile tazminat talebini 174.361,42-TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı vekili tarafından cevap dilekçesi verilmemiş, yargılama aşamasında kusur raporu alınmadan, hesaplama yapıldığını, kazanın meydana geldiği esnada ölen …’ın araçta yolcu konumunda olup, emniyet kemerinin takılı olup olmadığının belirlenmesini, aktüerya raporunu kabul etmediklerini, Hazine Müşteşarlığı tarafından kabul edilen bir aktüer uzmanı seçilerek hesaplamanın yaptırılması gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; dava dışı sürücü … idaresindeki … plakalı araç ile direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucunda takla atarak tek taraflı ölümlü trafik kazasına neden olduğu, kazada davacı …’ın desteği kızı …’ın vefat ettiği, kazanın oluşumunda araç sürücüsü …’ın % 100 oranında kusurlu olduğu, müteveffa …’ın kusurunun bulunmadığı, aktüer bilirkişi raporuna göre davacının talep edebileceği destekten yoksun kalma maddi tazminat miktarının hesaplandığı, ancak davacı vekilinin dava dilekçesi ve HMK’nın 107. maddesine göre belirsiz alacak davasında talebini 150.981,34-TL olarak arttırdığı, daha sonra davacı vekilince sunulan ıslah dilekçesi ile de talebin 174.361,42-TL olarak ıslah edildiği bilimsel verileri içeren ve denetime de elverişli bulunan bilirkişi raporu ve ek raporları dikkate alınması gerektiği belirtilerek davanın kabulü ile; 174.361,42-TL destekten yoksun kalma tazminatının 15.02.2018 temerrüt tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davalının zorunlu mali mesuliyet sigortasından doğan sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında olduğunu, mahkemece kusur raporu alınmadan sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuş olmasının hatalı olduğunu, öncelikle tarafların kusur oranlarının tespiti için kusur konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğini, … Genel Müdürlüğü’nün dava konusu kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunup bulunmadığının da belirlenmesi ve araçta meydana gelen teknik bir arızanın kazanın oluşmasına sebebiyet verip vermediği hususu da ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini, müteveffa …’ın araçta yolcu konumunda olduğunu, müteveffanın emniyet kemerinin takılı olup olmadığı hususunun da kusur oranlarının belirlenmesinde önem arz ettiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde kazanın oluş şekli incelenerek davaya konu kazada, davacının kendi can güvenliği açısından gerekli tedbirleri alıp almadığının, emniyet kemeri takmış olup olmadığının tespitinin yapılmasını, emniyet kemeri takmamış olmasının birlikte kusuru oluşturacağını, tazminattan indirim yapılması gerektiğini, dava konusu kaza nedeniyle talep edilen tazminat hesabı uzmanlık gerektirdiğinden, Hazine Müsteşarlığı tarafından kabul edilen bir aktüer uzmanı bilirkişiden rapor alınması gerektiğini, dosya yeni genel şartlara tabi olduğundan hesaplamanın TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre yapılması, iskonto oranı (teknik faiz) %1,8 olarak dikkate alınması gerektiğini, hükme esas bilirkişi raporunda hatalı olarak dava dışı baba …’ın payı davacı anneye eklenerek hesaplama yapıldığını, bu husus hatalı olup dava dışı baba … ile çocuk … aynı kazada aynı anda vefat etmiş olmaları sebebiyle babanın payının davacı anneye geçmeyeceğini, savcılık tarafından soruşturma dosyası kapsamında tutulan ölü muayene tutanağında dava dışı babanın ve kızın “ölüm saatinin 1-6 saat önce” olduğunun belirtildiğini, ölüm saatleri net belirtilmediği için konu kazada “birlikte ölüm karinesinin” uygulanması gerektiğini, baba ve çocuğun birlikte öldüklerinin kabul edilmesi halinde ise ölen kişilerin birbirinin desteğinden yoksun kaldığı iddia edilemeyeceğini, dava dışı babanın desteğinin davacı anneye geçemeyeceğinden mahkemece ilama esas alınan hesap raporunun kabulünün mümkün olmadığını, hükme esas teşkil eden hesap raporunun hatalı ve eksik olduğunu, davalı sigorta şirketinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile sorumlu olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davalı vekilinin HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkindir.
Davacı vekili, davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün neden olduğu tek taraflı kazada araçta yolcu olarak bulunan davacının kızı …’ın vefat ettiğini, davacının kızının ölümü ile desteğinden yoksun kaldığını belirterek destekten yoksun kalma tazminatı talep etmiştir.
Hükme esas alınan aktüerya raporunda; tazminat hesabı TRH 2010 yaşam tablosuna göre belirlenen bakiye yaşam sürelerine göre devre başı ödemeli belirli süreli rant formülüne göre hesaplanmış, desteğin olay tarihinde bekar ve çocuksuz olarak öldüğü, hak sahibi olarak annenin kaldığı kabul edilerek babanın payı anneye aktarılmış ve bilinen dönem tazminat hesabında olay tarihinden itibaren rapor tarihine kadar olan dönem hesabında rapor tarihindeki asgari ücret esas alınarak hesaplama yapılmış ise de bu hesap yöntemi Yargıtay uygulamalarına uygun değildir.
Olay tarihinde yürürlükte olan 2918 sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. Maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiğinden davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi ve tüm davalıların buna göre belirlenen tazminattan sorumlu tutulması gerekir. Ancak gerçek zarar miktarının, desteğin ve hak sahiplerinin olay tarihindeki bakiye ömürleri, destek alacakları süre, destek payları esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Destek ve Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, … Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, … Danışmanlık, … Üniversitesi ve … Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu kullanılarak (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) destek ve hak sahibi davacıların bakiye muhtemel yaşam sürelerinin, destek alacakları sürelerin belirlenmesi ve buna göre tazminat hesabı yapılması gerekmektedir
Bu nedenle mahkemece Yargıtay tarafından kabul edilen TRH 2010 yaşam tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesi ve progresif rant yöntemine göre her yıl için %10 artırım, %10 iskonto yapılarak tazminat hesabının yapılması ve desteğin olay tarihinde bekar olduğu, dosya kapsamında bulunan kaza tespit tutanağı, olay yeri inceleme tutanağı ve Cumhuriyet Savcılığı soruşturma dosyasına göre desteğin babası ile aynı kazada vefat ettiği, hangisinin daha önce vefat ettiğinin tespit edilemediği, bu nedenle babanın destek alamayacağı kabul edilerek Yargıtay uygulamalarına göre desteğin evleninceye kadar gelirinin %50’sini annesine ayıracağı, daha sonra evleneceği 2 pay kendisine, 2 pay eşine 1 pay annesine ayıracağı, en az iki çocuğunun olacağı bu durumda desteğe 2, eşe 2, çocuklara 1’er pay ve anneye 1 pay verilmek suretiyle tazminat hesabının yapılması ve mahkemece hükmedilen tazminata davacı tarafça istinaf kanun yolun başvuru yapılmadığından davalı yararına oluşan kazanılmış haklarda dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden eksik inceleme ile hatalı aktüer raporuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiş (Yargıtay 17 HD.2015/1435 E-2017/7729 K.sayılı ilamı), bu nedenle davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, belirtilen hususlardaki eksiklikler tamamlanarak yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yatırılan peşin harcın istek halinde yatırana iadesine.
3-İstinaf yoluna başvuran tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nun 353/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere 10.03.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.