Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2407 E. 2022/391 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/07/2019
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)

KARAR TARİHİ : 17/02/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 24/02/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşıdavalı … şirketi vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 12/11/2011 günü saat 02:00 civarında meydana gelen trafik kazasında …’nun sevk ve idaresindeki aracın, hatalı park etmiş bulunan kamyona çarptığını ve bu kaza sonucu …’nun hayatını kaybettiğini, müteveffanın davacı …’nin eşi ve davacı …’nın babası olduğunu, destek yönetimindeki aracın KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile davalı … şirketi tarafından sigorta edildiğini, ilgili sigorta şirketine 10/03/2015 tarihinde başvuru yapılmasına rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için 2,500,00-TL olmak üzere toplam 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 01.03.2018 tarihli artırım dilekçesi ile talebini davacı eş için 171.718,87-TL, davacı … için 28.281,13-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde, … adına kayıtlı aracın 23/09/2011 – 23/09/2012 tarihleri arasında davalı şirket nezdinde Karayolları Trafik Kanunu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ile teminat altına alındığını, sorumluluğunun poliçede yazılı azami teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere poliçede yazılı özel şartlar ve trafik sigortası genel şartları kapsamı ile sınırlı bulunduğunu, söz konusu poliçeden dolayı davalı şirketin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranmda olmak üzere bedeni zararlarda azami 200.000,00-TL sınırlı olduğunu, 06/12/2011 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda müteveffa sürücünün kanında 150 mg etanol 1,50 promil alkol bulunduğunun belirtildiğini, kanında 150 mg etanol alkol bulunan müteveffanın karıştığı kaza ile ilgili kazaya kansan aracın sigortalısının mirasçılara rücu haklarının bulunduğunu, söz konusu kazada hayatını kaybeden sürücünün tam kusurlu eylemi ile hayatını kaybetmesinden kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafından destekten yoksun kalma tazminatı istenebilmesi için müteveffanın davacıların desteği olduğunun ispatlanması gerektiğini, davacıların dava konusu kaza nedeniyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubunun gerektiğini, dava konusu kaza nedeniyle birden fazla kişinin zarar görmüş olması halinde teminatın paylaştırılması gerektiğini, davalının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile sorumlu tutulabileceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, müteveffa …’nun alkollü olarak kullanmış olduğu davalı şirket tarafından poliçe tanzim edilen aracı ile seyri esnasında yola dikkatini yeterince vermemesi, aracın hızını görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamasına bağlı olarak yüzde 75 oranında kusurlu olduğu, dava dışı araç sürücüsünün ise park ettiği aracın arkasına yansıtıcı yahut buna benzer görünür bir engel koymaması sebebiyle yüzde 25 oranında kusurlu olduğu, müteveffanın almış olduğu alkolün salt kazaya sebebiyet verecek derecede olmadığı dosya kapsamında ve ceza dosyasında alınan raporların bu olgularla örtüştüğü, meydana gelen trafik kazası nedeni ile davacıların desteği …’nun vefat ettiği, müteveffanın çalıştığı yerdeki 2011/Kasım ayı bordrosunda aylık ücreti, kazaya karışan tarafların kusur oranları, poliçe limiti, davacı eş ve çocuk ile dava dışı hak sahibi annenin destek payları dikkate alınarak hazırlanan denetime elverişli ve yargıtay içtihatlarına uygun bilirkişi raporuna göre, davacılardan …’nun 28.281,13-TL, davacılardan …’nun ise 171.718,87-TL destekten yoksun kalma tazminatı talep haklarının bulunduğu, davalı tarafın itirazlarının yerinde olmadığı, davalı … şirketinin davacıların talebinin karşılanamayacağını bildirdiği 12.03.2015 tarihinde mütemerrit olduğu, kazaya karışan aracın cinsi gereği avans faizi uygulanması gerektiği anlaşıldığından kısmi olarak açılan davanın mahiyeti dikkate alınarak davanın kabulü ile davacı …’na 28.281,13-TL destekten yoksun kalma tazminatının, 2.500,00-TL tutarının 12.03.2015 tarihinden, bakiye kalan tutarın ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte poliçe limitiyle sınırlı ve sorumlu olmak üzere davalıdan tahsili ile Ödenmesine, davacı …’na 171.718,87-TL destekten yoksun kalma tazminatının 2.500,00-TL tutarının 12.03.2015 tarihinden, bakiye kalan tutarın ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte poliçe limitiyle sınırlı ve sorumlu olmak üzere davalıdan tahsili ile ödenmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı … şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı …Ş. vekili istinaf dilekçesinde; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/1315 Esas – 2017/1239 Karar sayılı ve 01.11.2017 tarihli kararı ile “hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz” ilkesi gereğince desteğin kusurunun davacı mirasçılara karşı ileri sürülebileceğinin içtihat edildiğini, sigortalı araç sürücüsü ve sigortalı müteveffa …’nun kendi kusuruyla kazaya sebebiyet vermesi nedeniyle haksız ve dayanaksız davanın reddi gerekirken, davacılar lehine tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.11.2017 tarihli kararı ile; 2011 yılından itibaren kabul edilen müteveffa destek kusurunun mirasçı konumundaki davacılara yansıtılamayacağı görüşünden vazgeçerek 2011 yılı öncesi kabul edilen “hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz” ilkesi gereği müteveffa desteğin kazanın meydana gelmesindeki kusurunun destekten yoksun kalan mirasçılara karşı ileri sürülmesi gerektiği görüşünü kabul ettiğini,
Sorumluluk hukukunun genel ilkelerinden olan “hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz” ilkesi ve KTK’nın 86 maddesi gereğince zarar görenin ağır kusurunun, davalı şirket araç sürüsünün eylemi ile zarar arasındaki illiyet bağını kestiğini, kimse kendi kusurundan menfaat elde edemeyeceği gibi davacı mirasçıların da müteveffaların kusurundan menfaat elde etmesinin mümkün olmadığını, sigortalı araç sürücüsü ve işleteni müteveffa … meydana gelen kazada kusurlu bulunduğundan davalının tazminattan sorumluluğuna gidilemeyeceğini (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1315 Esas, 2017/1239 Karar sayılı ve 01.11.2017 tarihli kararı),
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/1315 Esas, 2017/1239 Karar sayılı ve 01.11.2017 tarihli kararında anılan tüm bu haklı gerekçeler neticesinde davalı şirket aleyhine açılan haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, sigortalı araç sürücüsü müteveffa …’nun yasal sınırın üzerinde alkollü iken araç kullanmış olması nedeniyle davalı … şirketinin müteveffanın mirasçılarına rücu hakkı bulunduğunu,
TBK 135. maddesi gereğince alacaklı borçlu sıfatı birleştiğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, 06.12.2011 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda müteveffa sürücü …’nun kanında 150 mg etanol 1,50 promil alkol bulunduğunun belirtildiğini, Kocaeli 1. Asliye Ceza Mahkemesi 2011/645 Esas ve 2012/513 Karar sayılı dosyasında, sigortalı araç sürücüsü …’nun 1.9 promil alkol olduğunun tespit edildiğini, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları “Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması ve Sigortacının İşletene Rücu Hakkı” başlıklı B.4.d maddesine göre sigorta ettirene, tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay, yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa” rücu hakkı olduğunu, aracın sigortalısı ve sürücüsü …’nun mirasçıları olan davacılara rücu hakkı bulunduğundan, TBK 135. maddesi gereğince alacaklı borçlu sıfatının birleştiğini,
Dava konusu kazaya sebebiyet veren tarafın ve kazaya neden olan diğer hususların belirlenmesine yönelik incelemenin, Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi tarafından yapılması gerektiğini, 25.09.2018 tarihli tek kişi tarafından hazırlanan kusur bilirkişi raporunun hükme esas alınamayacağını, kusur raporunda sigortalı araç sürücüsüne %75 oranında kusur yükletilmesini kabul etmediklerini, eksik inceleme yapılarak kusur oranları belirlenmiş olup, kazaya ilişkin kusur değerlendirmesi yapılırken etki edecek bütün hususların irdelenmesi gerektiğini, kusur değerlendirilmesi yapılırken; araç durumu ile ilgili tespitler, sürücü davranışları ve durumu ile ilgili tespitler, kaza yerindeki ipuçları ve bulgularının belirlenmesi ve tespit edilmesi, (fren izi vb.), asıl-tali yol tespiti ile görüşe engel olabilecek unsurların belirlenmesi, kazanın meydana gelmesinde sürücü davranış ve hareketlerinin kurallara uyumu veya ihlalinin tespiti, “ilk görünüş karinesi” ve “kazadan kaçış oranı” veya olasılığının tutanakta belirtilmesi, trafik kazası tespit tutanağı bilgilerinin eksiksiz ve doğru bir şekilde doldurulması, asli, tali veya diğer kusur durumları ile illiyet bağı tespitlerinin bulunması gerektiğini, raporda yeterli derecede araştırma yapılmaksızın, sigortalı araç sürücüsüne kusur izafe edildiğini,
Adli Tıp Kurumu Kanunu ve bu kanunun Uygulama Yönetmeliği ile trafik kazalarından doğan uyuşmazlıklarda trafik kazaları ile ilgili tahkikat dosyaları üzerinde incelemeler yaparak kazaya ilişkin kusur oranlarının bilirkişi raporu ile tespit edilmesi hususunda Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin görevlendirildiğini, davaya konu olan kazanın meydana gelmesinde etkili olan tüm unsurların irdelenerek tarafların kusur durumunun belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden rapor alınmasını talep ettiklerini, Nöroloji Uzmanı tarafından düzenlenen raporda; müteveffanın alkol düzeyinin kazaya etkisine ilişkin tespitlerde 1,00 promilin üzerindeki alkol oranının sürücülerde araç sürmeyi açıkça bozulacak derecede etkilediği, 1,5 promil alkolün “ayakta durma, yürüme ve konuşmada güçlük çekme, denge ve koordinasyonun kaybedilmesi, belirgin olarak sarhoşluk hali” olarak kişinin davranışlarına etki ettiği açıkça belirtildiği halde alkolün kazanın meydana gelmesinde salt etkili olmadığı kanaatine varılmış olmasının kabul edilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı eş … için %12 evlenme indirimi uygulanmış olmasını kabul etmediklerini,18 yaşından küçük 1 çocuğu bulunan davacı … için, yeniden evlenme ihtimali olan %17’nin %5’i miktarında indirim yapıldığını, doğru hesaplamada %17’nin %5’i alınarak ve elde edilen 0.85 rakamının %17’den çıkarılmasıyla sonuca gidileceğini, aksi düşünüldüğünde tek çocuğu olan davacının evlenme ihtimalinin %12 olacağını, davacı yan için yapılacak evlenme indiriminin %16.15 olması gerekirken %12 uygulanması nedeniyle 25.09.2018 ve 12.02.2019 tarihli hesap bilirkişi raporlarının hatalı olduğunu, Hesap bilirkişi raporlarında müteveffanın gelirinin %100 tutar üzerinden paylaştırıldığını, Yargıtay’ın yerleşik kararları doğrultusunda müteveffanın gelirinin, destekten yoksun kalanlara dağılış oranlarının tespitinde müteveffanın kazançlarının %70 tutarı üzerinden paylaştırılma yapılması gerektiğini (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 1990/12641 Esas – 1992/1813 Karar 18.02.1992 tarihli ve Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2002/4300 Esas – 2002/4803 Karar 23.05.2002 tarihli ilamlarında belirtildiği üzere “hak sahibi anne babaya 506 Sayılı Yasanın 24 maddesi gereğince gelir bağlanması için kuruma başvurulmalı, murisin gelirinden %70 oranında anne babaya pay verilerek hesap raporu alınmalı ve sonuca göre karar verilmelidir.” müteveffanın gelirinin %100 tutar üzerinden paylaştırılmasının hatalı olduğunu, hükme esas alınan hesap bilirkişi raporlarında müteveffa …’nun, davacı …’na 20 yaşına kadar destek olacağından bahisle hesaplama yapılmasının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Yerleşik Yargıtay içtihatları gereğince erkek çocukları için destekten yoksun kalma tazminat hesabında 18 yaşın dikkate alınması gerektiğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 05.12.2016 tarih, 2014/13858 Esas ve 2016/11121 Karar sayılı ilam), normal şartlarda erkek çocukların 18, kız çocuklarının 22 yaşına kadar destek tazminatı alacakları, çocukların yüksek okul okuyor olması yada okuması ihtimali varsa 25 yaşına kadar destek alabileceklerini (Yargıtay HGK 10/06/2015 tarih 2013/17-2343 esas 2015/1534 karar, 17. HD. 09/04/2015 tarih 2013/17627 esas 2015/5572 karar, 21. HD. 10/12/2013 tarih 2013/17221 esas 2013/23524 karar, 4. HD. 24/01/2011 tarih 2010/1818 esas 2011/512 karar sayılı ilamları), hesap raporlarında sağ olan anneye de ayrılacak pay dikkate alınarak hesaplama yapılmış olmasına katılmakla birlikte, raporun devamında poliçe teminat limitinin garameten paylaştırılmasında “annenin” destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmaksızın, poliçe teminat limitinin tamamının eş ve çocuğa ayrılmasının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, hesap raporunun, PMF-1931 tablosu dikkate alınarak yapılmış olmasının hatalı olduğunu, ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre yapılması gerektiğini, hesap raporunun, Sigorta Aktüerleri Yönetmeliği uyarınca Hazine Müsteşarlığınca yetkilendirilen aktüerler listesine kayıtlı, lisanslı aktüerler tarafından yapılması gerektiğini, Hukukçu-hesap bilirkişisi tarafından yapılan hesaplamayı kabul etmediklerini, bilirkişinin işin özelliğine göre uygun teknik bilgiye sahip olması gerektiği gibi hazırlayacağı raporun uzman olduğu konudaki özel ve teknik bilgiyi içerir nitelikte bulunması gerektiğini, hesap bilirkişi raporunda, müteveffanın aylık net ücretinin 2.026,15-TL kabul edilerek hesaplama yapılmasını kabul etmediklerini, 25.05.2016 tarihli … … Kurumu yazı cevabında, müteveffa …’nun 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerine tabi sigortalılığının bulunmadığının bildirilmiş olması nedeniyle, hesaplamanın asgari ücret üzerinden yapılması gerektiğini, Sigorta şirketlerinin tazmin etmekle yükümlü olduğu zarar “gerçek zarar” olup, anne ve babanın tazminat payının herhalde hesaplanarak tazminatın bölüştürülmesi gerektiğini, diğer hak sahiplerinin henüz tazminat talep etmediği, bu hak sahiplerinin alacaklarının zamanaşımına uğradığı gibi gerekçelerle tazminat hesabında dikkate alınmaması gerektiği şeklindeki bir düşünce ile hareket edilmesinin açıkça hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, anne ve babanın henüz destekten yoksun kalma tazminatı talep etmemiş olması, talep etmeyeceği anlamına gelmeyip, bu yönde bir savunmaya itibar edilemeyeceğini, poliçe teminat limitinin tamamının eş ve çocuğa ayrılmış olmasının hukuk kaidelerine açıkça aykırı olduğunu, garameten ödeme ilkesi gereğince, trafik kazası neticesinde vefat eden müteveffanın destek olacağı kişilerin birden fazla olması ve tazminat alacaklarının da sigorta sözleşmesinde öngörülen sigorta bedelinden fazla olması nedeniyle, zarar görenlerden her birinin davalı … şirketine yöneltebileceği tazminat miktarı isteminden, sigorta bedelinin tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirim yapılması gerektiğini,
Dava dışı anne-babanın sigorta şirketine henüz bir dava ikame etmemiş olması, dava açmayacağı anlamına gelmediğinden, onun payının da garame ilkesi gereğince dikkate alınması gerektiğini, davalı … şirketi tarafından dosyaya gönderilen yazı cevabı ekinde yer alan hasar başvurusu dilekçesinde, dava dışı anne … adına da destekten yoksun kalma tazminatı talebi bulunduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca da; yetişkin çocukların arada bir ziyareti, her türlü hastalık ve sıkıntılarında yardıma koşmalarının, ana ve babalarının desteği sayılmaları için yeterli olduğunu, müteveffa yaşasa idi anne ve babasına da destek olacağından Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca dava dışı anne ve babaya ayrılacak payın, garameten paylaştırmada dikkate alınması gerektiğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 22.12.2016 tarih, 2014/13767 Esas ve 2016/11822 Karar sayılı ilamı), zarar görenlerden her birinin sigorta şirketine yöneltebileceği tazminat miktarı isteminden, sigorta bedelinin tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirim yapılması gerekirken, dava dışı anne ve babanın talep edebileceği paylar, garameten paylaştırma ilkesi gereğince dikkate alınmaksızın poliçe teminat limitinin tamamı üzerinden davacı eş ve çocuk lehine hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Sağ kalan eşin yeniden evlenmesi durumunda, yeniden evlenme tarihine kadar olan süre ile sınırlı olarak destekten yoksun kalma tazminatına hükmedildiğini, bu nedenle sağ kalan eşin dava sürecinde yeniden evlenmiş olup olmadığı araştırılarak, yeniden evlenmiş olmasının tespiti halinde evlenme tarihine kadar olan süreyle sınırlı olarak tazminata hükmedilmesi gerektiğini, davacı …’nun dava sürecinde evlenip evlenmediği hususunun dosyaya kazandırılacak nüfus kayıt örneği ile belirlenmesi gerekirken, bu hususta herhangi bir araştırma yapılmadığını, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, davalı şirket aleyhine hükmedilen tazminat tutarına avans faizi uygulanmasına karar verilmişse de ancak yasal faiz ile sorumlu tutulabileceğini, avans faizinin ancak ticari işlerde uygulanacağını, poliçenin, Ticaret Kanunu çerçevesinde değil Karayolları Trafik Kanunu çerçevesinde oluşturulduğunu, nitekim K.T.K madde 90 “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında borçlar kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” denildiğini, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin davalarda yasal faize hükmedilmesi gerektiğini, davalı şirketin diğer şartların varlığı halinde ancak yasal faiz ile sorumlu tutulabileceğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince İstinaf edenin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
1-Somut olayda hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda PMF 1931 yaşam tablosu ve prograsif rant yöntemine göre destek tazminatı hesaplanmıştır. Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarının, hak sahibi davacı eş, çocuk ve dava dışı sağ annenin, müteveffadan destek alacakları süre esas alınarak hesaplanması gerekmektedir.
Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Önceki yıllarda bakiye ömür ve destek süresi Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, … … Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür ve destek sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas – 2020/8874 Karar sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 Esas – 2021/34 Karar sayılı ilamı).
Bu itibarla, somut olayda davacı eş, çocuk ve dava dışı sağ anne yönünden destek tazminatı hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılarak (hükme esas alınan 25.09.2018 tarihli hesap bilirkişi raporundaki veriler esas alınarak, bilinen dönem o tarihte sonlandırılarak ve davalı … şirketi lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) hak sahibi davacı eş, çocuk ve dava dışı annenin bakiye destek süresinin belirlenmesi ve buna göre tazminat hesabı yapılması gerekirken, yazılı olduğu gibi PMF 1931 yaşam tablosu ve progresif rant yöntemine göre tazminat hesabı yapılması doğru görülmemiştir.
2-Hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda desteğin oğlu …’nın orta öğretim gördüğü anlaşıldığından 20 yaşına kadar destek tazminatı hesaplandığı belirtilmiştir. Yargıtay uygulamalarına göre çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşları, okuldaki eğitim durumları, öğrenimlerine devam edip etmedikleri, okul başarı durumu, anne ve babanın yüksek öğrenim mezunu olup olmaması, içinde yaşadıkları … ve ekonomik koşullar, çocukların yüksek öğrenim görme ihtimali bulunup bulunmadığı ayrı ayrı değerlendirilerek, yüksek öğrenim yapacaklarının muhtemel olması halinde 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmayacaklarının muhtemel görülmesi halinde ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre erkek çocukları için 18, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Dosya kapsamından davacı annenin lise mezunu olduğu, destek olan babanın iş bankasında çalıştığı anlaşılmakta ise de, davacı çocuğun eğitim-öğretim belgeleri getirilmemiş, derslerdeki başarı durumu, hangi okulda eğitim aldığı, karne notlarının nasıl olduğu hususları araştırılmamış, davacılar ile desteğin … araştırması yapılmamıştır. Hesap bilirkişisi kendince çocuğun rapor tarihi itibari ile ortaokul öğrencisi olduğunu belirterek 20 yaş hitamına kadar tazminat hesaplamıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumda mahkemece yukarıda açıklandığı üzere davacı …’nın eğitimine ilişkin belge ve bilgilerin dosyaya kazandırılması, davacılar ve destek yönünden … araştırması yapılması ve daha sonra davacı çocuğun yüksek öğrenim yapıp yapmayacağı hususunda değerlendirme yapılarak üniversite eğitimi alacağının kabulü halinde istinaf talebinde bulunan davalı lehine oluşan usulü kazanılmış hakta gözetilerek en fazla 20 yaş hitamına kadar destek tazminatı hesabı yapılması, üniversite eğitimi almayacağının kabulü halinde 18 yaş hitamına kadar destek tazminatı hesaplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu hususta gerekli inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmadan, davacı … için 20 yaşa kadar destek tazminatı hesaplanması doğru görülmemiştir.
3-Destekten yoksun kalanların destek paylarını belirlerken desteğin gelirinin bir kısmını kendisine bir kısmını da eş ve çocukları ile anne ve babasına ayıracağı varsayılmalıdır. Bunun dışında destekten yoksun kalanlardan bir kısmının davacı olup diğer kısmının davacı olmadığı durumda talepte bulunmayan destek görenlerin paylarının da hesaplamada ve zararın teminat limitini geçmesi halinde garame hesabında göz önünde tutulması gerekmektedir. Destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında, destek payları doğru belirlenerek, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış/sağlayacak olduğu yardımın miktarı da doğru şekilde hesaplanmalıdır.
Somut olayda, dosya kapsamından, desteğin babası … …’ın, destekten çok önce 1981 tarihinde öldüğü, ancak annesi …’nun hayatta olduğu anlaşılmakta olup, hükme esas alınan hesap raporunda desteğin sağ olan annesi için destek payı ayrılmış ise de, adı geçen sağ anne yönünden desteğin kusuruna isabet eden destek tazminatı miktarı hesaplanmadığı gibi, davacılar için tespit edilen destek zararlarının, davalı … şirketinin ölüm halinde kişi başına teminat limiti olan 200.000,00-TL’sını geçmesi nedeniyle yapılan garame hesabına da desteğin annesi dahil edilmemiştir. Davalı sigortacı kişi başına ölüm halinde azami 200.000,00-TL olan tek limit ile sorumludur. Annenin destek tazminatı talebi olması halinde de (ki davalı vekili talep olduğunu ileri sürmüştür) davalının bu tek limitle sınırlı sorumlu olarak tazminat ödemesi gerekecektir.
Bu durumda mahkemece öncelikle desteğin tam vukuatlı nüfus aile kayıt tablosu getirilerek dava dışı annenin halen hayatta olup olmadığının ve davacı eşin yeniden evlenip evlenmediğinin tespiti ile desteğin annesi sağ ise bakiye ömür sonuna kadar, vefat etmişse ölüm tarihine kadar destek tazminatı hesaplanması, yine davacı eş evlenmişse yeniden evlendiği tarihe kadar, evlenmemişse önceki gibi destek alacağı süre gözetilerek destek tazminatı hesaplanması, daha sonra davacılar ve dava dışı anne için hesaplanan tazminatların, poliçe limitinden fazla olması halinde dava dışı annenin de garame hesabına dahil edilerek davalının garame hesabına göre sorumlu olacağı destek tazminatlarının tespiti ile (davalı … şirketi lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi hüküm kurulması da doğru görülmemiştir.
Kabule göre de davalıya trafik sigortalı, destek yönetimindeki aracın 2011 model … … otomobil olmasına göre davalının yasal faizle sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi avans faizine karar verilmesi de isabetli görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece, yukarıdaki bentlerde belirtilen eksik belge ve bilgiler tamamlandıktan gerekli araştırma, inceleme ve değerlendirme yapıldıktan sonra aktüer bilirkişiden yukarıda 1, 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan hususlarda 25.09.2018 tarihli aktüer bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihteki veriler esas alınarak (bilinen dönem o rapordaki tarihte sonlandırılarak) ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bir tazminat raporu alınması (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/2598 Esas – 2021/34 Karar Sayılı kararı ile içtihat değişikliğine gidilerek, TRH-2010 Yaşam Tablosu ile “muhtemel yaşam süresi” belirlendikten sonra “progresif Rant Yöntemi” uygulanarak “1/kn” formülüne göre %10 artırım, %10 indirim yapılmak suretiyle tazminat hesaplanması yöntemi benimsendiğinden), davacı …’nın eğitim durumu araştırılıp, değerlendirilerek 18 yada 20 yaş hitamına kadar destek tazminatı hesaplanması, desteğin hayatta olan annesine de desteğin gelirinden pay ayrılması, dava dışı anne için de destek tazminatı hesaplanması ve poliçe limitine göre garame hesabına dahil edilmesi, (davalı … şirketi lehine oluşan usulü kazanılmış hakların gözetilmesi) ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi hükmün esasına ve sonucuna etkili olan bu hususlarda gerekli deliller toplanıp, değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmakla, davalı … şirketi vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf taleplerinin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davalı … şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Yukarıda 1, 2 ve 3 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı … Şirketi vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile, HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.07.2019 tarihli,2016/354 Esas – 2019/837 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA
Davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kararın kaldırılma sebebine göre davalı … şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Davalı … şirketi tarafından yatırılan 1.115,50-TL ve 2.300,00-TL istinaf karar harcının talebi halinde davalıya iadesine,
3-İstinafa gelen davalı … şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
4-Konya 13. İcra Dairesinin 2019/8088 sayılı dosyasına yatırılan 285.147,74-TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
4-Kararın tebliği, kesinleştirme ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 17.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.