Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/240 E. 2021/1018 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2018
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )

KARAR TARİHİ : 27/05/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 11/06/2021

İlk derece mahkemesinden verilen karara karşı davalı … A.Ş. vekili ile davalı … tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinden yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla, dosya incelendi;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 25/06/2015 tarihinde … Büyükelçiliğine ait, davalı sigorta şirketine trafik sigortalı, diğer davalı … yönetimindeki aracın yaya olan davacıya çarpması sonucu davacının yaralandığını, davalı sürücünün olayda asli kusurlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirsiz alacak davalarının kabulü ile şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan (sigorta şirketi poliçe limitleri dahilinde sınırlı sorumlu olmak üzere) müştereken ve müteselsilen tahsilini, 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılar … ve Büyükelçilikten müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş; 09/07/2018 tarihli dilekçesi ile; dava dilekçesinde talep ettikleri 1.000,00 TL maddi tazminat talebinin 500,00 TL’sinin geçici iş göremezlik, 500,00 TL’sinin ise daimi iş göremezlik tazminatı olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 2.244,78 TL geçici işgöremezlik tazminatı ile 21.575,48 TL daimi iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 23.820,26 TL maddi tazminatın, davalı … Şirketi yönünden dava tarihinden, davalı … yönünden kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsilini, 50.000,00 TL manevi tazminat taleplerinin kabulü ile kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …’tan tahsilini talep etmiş; 13.07.2017 tarihli duruşmada davalı … Büyükelçiliği hakkında açtıkları davadan feragat ettiklerini beyan etmiş, davacı vekilinin vekaletnamesinde davadan feragat yetkisinin olduğu anlaşılmıştır.
Davalı Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde; dava konusu kazaya karıştığı ifade edilen aracın kaza tarihini kapsar şekilde ZMMS ile sigortalı olduğunu, davayı kabul manasına gelmemekle birlikte davalı şirketin sorumluluğunun poliçe limitleri ve sigortalı araca atfedilebilecek kusur ile sınırlı olduğunu, araçların kusur durumlarının tespit edilmesi gerektiğini, davacının kusurunun dikkate alınmasını, davacı tarafın maluliyet iddialarının değerlendirilebilmesi için Adli Tıp Kurumuna sevkinin gerektiğini, kusur ve maluliyet belirlendiğinde aktüer siciline kayıtlı uzman bilirkişiden rapor alınmasını belirterek davacının ticari faiz taleplerinin ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı …’a usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, davacının geçirdiği trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğu, davacı vekilinin ön inceleme duruşmasındaki beyanında … büyükelçiliği yönünden davalarından feragat ettiklerini bildirdiği, bu davalı yönünden tefrik kararı verilerek davanın mahkemenin başka bir esasına kaydedildiği, aracın 22/03/2015 – 22/03/2016 arasında davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğu, ölüm ve sakatlanma halinde kişi başına 310.000,00 TL teminat bedeli bulunduğu, kazanın poliçe tarihleri arasında meydana geldiğinin anlaşıldığı, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Adli Tıp Anabilim Dalı tarafından düzenlenen raporda; davacı …’ın vücut genel çalışma gücünden %11,2 oranında kaybettiği, 3 (üç) ay süreyle iş göremezlik halinde kaldığının mütalaa edildiği, bilirkişi kurulu raporunda, davacı yaya …’ın yaralandığı trafik kazasının oluşumunda 2/8 (%25) oranında, davalı araç sürücüsü …’un ise 6/8 (%75) oranında kusurlu olduğunun belirlendiği, aktüer raporunda; trafik kazası sebebiyle %11,20 oranında malul olan davacı … için kusur nispetinde 21.575,48 TL daimi iş göremezlik tazminatı, 2.244,78 TL geçici iş göremezlik tazminatı hesaplandığı, hesaplanan tazminatın poliçe limiti dahilinde olduğu, iş bu tazminatın ödenmesinden davalı sigorta şirketinin kazaya karışan aracın ZMMS ile sigortacısı olması sebebiyle ve diğer davalı …’un araç sürücüsü olması sebebiyle sorumlu oldukları, tazminata davalı sigorta açısından 02/02/2016 dava tarihinden, davalı araç sürücüsü açısından 25/06/2015 kaza tarihinden itibaren yasal faiz talebinde bulunulabileceğinin değerlendirildiği, bilirkişi raporu dosya kapsamı ve delil durumuna uygun olduğundan hükme esas alındığı, tüm dosya kapsamından 25/06/2015 tarihinde davalı sürücü …’un yönetimindeki otomobil ile seyri sırasında, yaya davacı …’a çarpması sonucu davacının yaralandığı, davacının meydana gelen trafik kazasında % 11,2 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, geçici iş göremezlik süresinin 3 ay olduğu, kazanın oluşumunda, davacının %25 oranında, araç sürücüsü olan davalı …’un % 75 oranında kusurlu bulunduğu, davalı …’un sürücü, davalı sigorta şirketinin kazaya neden olan aracın ZMMS poliçesini düzenleyen şirket olduğu, aktüer raporuna göre 21.575,48 TL daimi iş göremezlik, 2.244,78 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 23.820,26 TL maddi zararın bulunduğu, bu zarardan davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, manevi tazminatın 6098 sayılı TBK 56 (BK 47) maddesinde düzenlendiği, somut olayda tarafların kusur durumları, olay tarihi, davacının yaralanmasının niteliği, paranın satın alma gücü göz önüne alınarak davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiğinden bahisle davanın kısmen kabulü ile, 21.575,48 TL daimi iş göremezlik, 2.244,78 TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 23.820,26 TL maddi tazminatın davalı sigorta yönünden 02/02/2016 dava tarihinden itibaren, davalı … yönünden 25/06/2015 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’tan alınarak davacı tarafa ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili ve davalı … tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; sigorta ettiren yönünden davadan feragat edilmesinin davalı sigorta şirketine sirayetinin dikkate alınmadığını, davalı şirketin teminatında olmamasına rağmen geçici iş göremezlik tazminatından sorumlu tutulduğunu, Türk Borçlar Kanunu 166. maddesi gereği, ifa sonucu veya ifa olmaksızın müteselsil borçlulardan biri yönünden yapılan feragatin; diğer borçluları da sorumluluktan kurtardığını, bu hususun Yargıtay kararlarında ve öğretide feragatin sirayeti olarak ifade edildiğini, ayrıca işletenin sorumluluğu ortadan kalktığı anda davalı sigorta şirketinin de ödeme yükümlülüğünün ortadan kalktığını, nitekim, davacı tarafın dosya davalıları ve müteselsil borçlularından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Büyükelçiliği hakkında davadan ve tüm alacaklarından feragat ettiğini, bu hususun mahkemece de kabul edildiğini, dolayısıyla, feragatin sirayeti gereği kendileri yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiği halde, aksi yönde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. … T. 20.12.2011 tarihli kararı); davayı kabul etmemekle birlikte; alınan kusur raporunun, hükme elverişli olmadığını, raporun trafik polis memuru tarafından düzenlendiğini, Yargıtay Yerleşik İçtihatlarında kusur raporlarının Adli Tıp Kurumu veya Makine Mühendisi bilirkişiler tarafından hazırlanmamasının bozma nedeni olduğunu (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 16.11.2009 gün… K. Sayılı ilamı), HMK uyarınca, çözümü özel ve teknik bilgiye dayanan konularda ihtisas sahibi kişilerin vereceği rapor esas alınarak hüküm kurulması gerektiğini, sonucu açık ve belli durumlar ayrı olmak üzere, trafik kazalarında kusur oranının uzman bilirkişi aracılığıyla belirlenmesi gerektiğini, uzmanlığı bilinmeyen trafik polis memurundan kusur konusunda alınan rapora dayanılarak hüküm kurulmasının doğru olmadığını, davacının müterafik kusuru dikkate alınmaksızın hüküm kurulduğunu, müterafik kusur indirimi taleplerinin reddi ya da kabulüne ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, her halükarda davacının müterafik kusurunun dikkate alınmasını talep ettiklerini, sigortalı araca atfedilen kusuru kabul etmemekle beraber, bir an için iddia edildiği üzere sigortalı aracın kusurlu olduğu kabul edilse dahi, davacının iddia olunan zararın meydana gelmesinde ve artmasında müterafik kusurunun dikkate alınması ve hesaplanacak tazminattan uygun oranda indirim yapılması gerektiğini, aktüer uzmanı hesaplarının aslen Yargıtay kararlarına en uygun olduğunu, zira 3.6.2007 tarihli 5684 sayılı sigortacılık kanununa dayanılarak çıkarılan “Aktüerler Yönetmeliğinin” ilgili hükümleri uyarınca, bir kişinin aktüer ünvanı alabilmesi için belirli fakültelerden mezun olması, aktüer sınavını kazanması ve diğer işlemler sonucu aktüer siciline kayıtlı bulunması gerektiğini, hukukçu bilirkişinin hukuki mütalaa verebileceğini, matematik ve istatistik bilgisi gerektiren aktüer hesabını yapamayacağını, “aktüeryal hesabın” aktüerya uzmanının işi olduğunu, HMK md. 268/2 maddesinde “Kanunların görüş bildirmekle yükümlü kıldığı kişi ve kuruluşlara görevlendirildikleri konularda bilirkişi olarak öncelikle başvurulur.” şeklinde yapılan düzenleme gereği, aktüerya siciline kayıtlı sigorta aktüerleri de bu kişiler arasında yer aldığından, bilirkişilik hususunda öncelikle başvurulacak kişilerin aktüerler olduğunu, aktüer siciline kayıtlı aktüerya uzmanından rapor alınması gerektiği hususundaki itirazları değerlendirilmeden uzman olmayan bilirkişiden alınan rapora dayanılarak hüküm kurulduğunu, tedavi gideri taleplerinin SGK’ya yöneltilmesi gerektiğini, yeni genel şartlar gereği geçici iş göremezlik zararının sağlık giderleri teminatına alındığını, zira 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren genel şartlarda açıkça sağlık gideri teminatı kapsamındaki zararların … Kurumunun sorumluluğunda olduğu, sigorta şirketlerinin sorumluluğunun sona erdiğinin belirtildiğini, aynı şekilde KTK md. 98 gereği tedavi gideri taleplerinden SGK’nın sorumlu olduğunu, bu nedenle davacının talep ettiği geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddinin gerektiğini, gerek genel şartlar gerekse …’nun 07.02.2012 tarihli Trafik Kazalarına Bağlı Tedavi Giderleri konulu genelgesinde açıkça düzenlendiği üzere tedavi giderlerinden sigorta şirketlerinin sorumluluğu bulunmadığını ve bütün sorumluluğun …’nda olduğunu, davayı kabul etmemekle birlikte; davaya konu kazanın, iş kazası olup olmadığının araştırılmadığını, iş kazalarında … Kurumunun aylık gelir bağladığını ve bu gelirin peşin sermaye değerini davalı şirkete rücu ettiğini (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi ….K. No lu Kararı), davalı şirketin, peşin sermaye değerinin düşülmemesi durumunda mükerrer ödeme yapmak durumunda kaldığını, bu sebeple hesap raporunda …’nun yapacağı ödemelerin peşin sermaye değerinin hesaplanıp düşürülmesini talep etmelerine rağmen herhangi bir inceleme yapılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, TBK md. 55 gereği rücuya tabi SGK ödemelerinin tazminat hesabından indirilmesi gerektiğinin dikkate alınmadığını, SGK’ya müzekkere yazılmadığı gibi davacılara herhangi bir gelir bağlanıp bağlanmadığı hususlarının da incelenmediğini, davacının gelirinin ispatlandığı belgelerin de tebliğ edilmediğini, tazminatın ödenmemesi veya eksik ödenmesi nedeniyle, rapor hesap tarihi itibariyle yeni tazminat tutarının belirlendiğini, bu nedenle, hesaplamaya konu geçmiş dönem (bilinen dönem) zarar/ kazanç tutarlarına rapor hesap tarihine kadar geçen süreye sadık kalınarak faiz tahakkuk ettirildiğini ve hesap tarihi itibariyle güncel değerlerin hesaplandığını, rapor hesap tarihi itibariyle güncel değerler üzerinden tazminat hesabı yapıldığından, davacı tarafın faiz talebine yer olmadığını, ancak rapor hesap tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğinden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, sonuç olarak kaza tarihindeki verilere göre hesap yapılması halinde davalı şirkete karşı tazminata; temerrüt tarihinden itibaren faiz işletileceğini, ancak güncel veriler kullanılarak hesaplanan işleyecek dönem zararına ayrıca faiz işletilmesinin hakkaniyete aykırı olacağını, gelecek dönem zararına geçmiş tarihten faiz işletilmesini kabul etmediklerini, bu nedenle ıslah tarihinden, bu talep kabul görmez ise rapor hesap tarihinden faiz işletilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren hüküm kurulmasının dayanaksız ve isabetsiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı … istinaf dilekçesinde; sigorta ettiren yönünden davadan feragat edilmesinin kendisine sirayetinin dikkate alınmadığını, Türk Borçlar Kanunu 166. maddesi gereği, ifa sonucu veya ifa olmaksızın müteselsil borçlulardan biri yönünden yapılan feragatin; diğer borçluları da sorumluluktan kurtardığını, bu hususun Yargıtay kararlarında ve öğretide feragatin sirayeti olarak ifade edildiğini, ayrıca işletenin sorumluluğu ortadan kalktığı anda kendisinin de ödeme yükümlülüğünün ortadan kalktığını, nitekim, davacı tarafın dosya davalıları ve müteselsil borçlularından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Büyükelçiliği hakkında davadan ve tüm alacaklarından feragat ettiğini, bu hususun mahkemece de kabul edildiğini, dolayısıyla, feragatin sirayeti gereği kendisi yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiği halde, aksi yönde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E…T. 20.12.2011 tarihli kararı); davayı kabul etmemekle birlikte; alınan kusur raporunun, hükme elverişli olmadığını, raporun trafik polis memuru tarafından düzenlendiğini, Yargıtay Yerleşik İçtihatlarında kusur raporlarının Adli Tıp Kurumu veya Makine Mühendisi bilirkişiler tarafından hazırlanmamasının bozma nedeni olduğunu (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 16.11.2009 gün … K. Sayılı ilamı), HMK uyarınca, çözümü özel ve teknik bilgiye dayanan konularda ihtisas sahibi kişilerin vereceği rapor esas alınarak hüküm kurulması gerektiğini, sonucu açık ve belli durumlar ayrı olmak üzere, trafik kazalarında kusur oranının uzman bilirkişi aracılığıyla belirlenmesi gerektiğini, uzmanlığı bilinmeyen trafik polis memurundan kusur konusunda alınan rapora dayanılarak hüküm kurulmasının doğru olmadığını, davacının müterafik kusuru dikkate alınmaksızın hüküm kurulduğunu, müterafik kusur indirimi taleplerinin reddi ya da kabulüne ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, her halükarda davacının müterafik kusurunun dikkate alınmasını talep ettiklerini, kendisine atfedilen kusuru kabul etmemekle beraber, bir an için iddia edildiği üzere kendisinin kusurlu olduğu kabul edilse dahi, davacının iddia olunan zararın meydana gelmesinde ve artmasında müterafik kusurunun dikkate alınması ve hesaplanacak tazminattan uygun oranda indirim yapılması gerektiğini, aktüer uzmanı hesaplarının aslen Yargıtay kararlarına en uygun olduğunu, zira 3.6.2007 tarihli 5684 sayılı Sigortacılık kanununa dayanılarak çıkarılan “Aktüerler Yönetmeliğinin” ilgili hükümleri uyarınca, bir kişinin aktüer ünvanı alabilmesi için belirli fakültelerden mezun olması, aktüer sınavını kazanması ve diğer işlemler sonucu aktüer siciline kayıtlı bulunması gerektiğini, hukukçu bilirkişinin hukuki mütalaa verebileceğini, matematik ve istatistik bilgisi gerektiren aktüer hesabını yapamayacağını, “aktüeryal hesabın” aktüerya uzmanının işi olduğunu, HMK md. 268/2 maddesinde “Kanunların görüş bildirmekle yükümlü kıldığı kişi ve kuruluşlara görevlendirildikleri konularda bilirkişi olarak öncelikle başvurulur.” şeklinde yapılan düzenleme gereği, aktüerya siciline kayıtlı sigorta aktüerleri de bu kişiler arasında yer aldığından, bilirkişilik hususunda öncelikle başvurulacak kişilerin aktüerler olduğunu, aktüer siciline kayıtlı aktüerya uzmanından rapor alınması gerektiği hususundaki itirazları değerlendirilmeden uzman olmayan bilirkişiden alınan rapora dayanılarak hüküm kurulduğunu, tedavi gideri taleplerinin SGK’ya yöneltilmesi gerektiğini, yeni genel şartlar gereği geçici iş göremezlik zararının sağlık giderleri teminatına alındığını, zira 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren genel şartlarda açıkça sağlık gideri teminatı kapsamındaki zararların … Kurumunun sorumluluğunda olduğu, sigorta şirketlerinin sorumluluğunun sona erdiğinin belirtildiğini, Aynı şekilde KTK md.98 gereği tedavi gideri taleplerinden SGK’nın sorumlu olduğunu, bu nedenle davacının talep ettiği geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddinin gerektiğini, gerek genel şartlar gerekse …’nun 07.02.2012 tarihli Trafik Kazalarına Bağlı Tedavi Giderleri konulu genelgesinde açıkça düzenlendiği üzere tedavi giderlerinden sigorta şirketlerinin sorumluluğu bulunmadığını ve bütün sorumluluğun …’nda olduğunu, davayı kabul etmemekle birlikte; davaya konu kazanın, iş kazası olup olmadığının araştırılmadığını, iş kazalarında … Kurumunun aylık gelir bağladığını ve bu gelirin peşin sermaye değerini davalı şirkete rücu ettiğini (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi …. K. No lu Kararı), peşin sermaye değerinin düşülmemesi durumunda kendisinin ve davalı sigorta şirketinin mükerrer ödeme yapmak durumunda kalacaklarını, bu sebeple hesap raporunda …’nun yapacağı ödemelerin peşin sermaye değerinin hesaplanıp düşürülmesini talep etmelerine rağmen herhangi bir inceleme yapılmamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, TBK md.55 gereği rücuya tabi SGK ödemelerinin tazminat hesabından indirilmesi gerektiğinin dikkate alınmadığını, SGK’ya müzekkere yazılmadığı gibi davacılara herhangi bir gelir bağlanıp bağlanmadığı hususlarının da incelenmediğini, davacının gelirinin ispatlandığı belgelerin kendisine tebliğ edilmediğini, tazminatın ödenmemesi veya eksik ödenmesi nedeniyle, rapor hesap tarihi itibariyle yeni tazminat tutarının belirlendiğini, bu nedenle, hesaplamaya konu geçmiş dönem (bilinen dönem) zarar/kazanç tutarlarına rapor hesap tarihine kadar geçen süreye sadık kalınarak faiz tahakkuk ettirildiğini ve hesap tarihi itibariyle güncel değerlerin hesaplandığını, rapor hesap tarihi itibariyle güncel değerler üzerinden tazminat hesabı yapıldığından, davacı tarafın faiz talebine yer olmadığını, ancak rapor hesap tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğinden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, sonuç olarak kaza tarihindeki verilere göre hesap yapılması halinde kendisi ve davalı şirkete karşı tazminata; temerrüt tarihinden itibaren faiz işletileceğini, ancak güncel veriler kullanılarak hesaplanan işleyecek dönem zararına ayrıca faiz işletilmesinin hakkaniyete aykırı olacağını, gelecek dönem zararına geçmiş tarihten faiz işletilmesini kabul etmediğini, bu nedenle ıslah tarihinden, bu talep kabul görmez ise rapor hesap tarihinden faiz işletilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren hüküm kurulmasının dayanaksız ve isabetsiz olduğunu, hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, takdir edilen tutarın tazminattan öncelikle sorumlu olan sigortalının fakirleşmesine, davacının da zenginleşmesine yol açacağını, BK’nın 56. maddesi gereğince özel durumlar gözetilerek adalete uygun bir manevi tazminata karar verilmesi gerektiğini, cezalandırma saiki ile hükmedilmediğinin şaibeli olduğunu, davacının kusuru ve tarafların SED dikkate alınması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davalı sigorta şirketi vekilinin, hakkındaki dava tefrik edilen araç işleteni … Büyükelçiliği yönünden davadan feragat edilmesi nedeniyle, feragatin davalı sigorta şirketine sirayet etmesi gerektiğine ilişkin istinaf talebinin incelenmesinde; dava, trafik kazası sonucu oluşan maluliyet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Feragat, 6100 sayılı HMK’nın 307. maddesinde belirtildiği üzere iki taraftan birinin (davacının) talep sonucundan vazgeçmesidir. Davasından feragat eden davacı, bununla, dava dilekçesinin talep sonucu bölümünde istemiş olduğu, haktan kısmen veya tamamen vazgeçmektedir. Davadan feragat, davacının mahkemeye karşı yaptığı tek taraflı bir irade beyanı ile olur ve tamamlanır. Feragatin geçerliliği için, bunun davalı tarafından kabul edilmesine veya feragate muvafakat etmesine gerek yoktur. Feragat sözlü yapılabileceği gibi yazılı olarak da yapılabilir. Ancak feragat beyanının açık olması ve davacının beyanından onun gerçek amacının davadan feragat etmek olduğunun açıkça anlaşılması gerekir. Anılan Kanun’un 123/1. maddesinde ise “davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir” denilerek davanın geri alınması müessesesi düzenlenmiştir. Davaya son veren taraf işlemlerinden olan davadan feragat ile davanın geri alınması, mahiyeti ve sonuçları itibariyle birbirinden farklı kavramlardır. Davanın geri alınması, ileride tekrar dava açabilme hakkını saklı tutarak davanın takibinden vazgeçilmesi olup burada, davacı talep ettiği haktan (talep sonucundan) feragat etmemektedir. Davadan feragat ise, talep edilen haktan, talep sonucundan vazgeçmektir. Davadan feragat davalının rızasına (muvafakatına) bağlı olmadığı halde, davacının davasını geri alabilmesi için davalının rızası şarttır. Davadan feragat halinde, feragat edilen hak ileride tekrar dava konusu yapılamaz ve yapılır ise mahkemece feragat nedeniyle davanın reddine karar verilir. Davanın geri alınması durumunda ise, geri alınan dava ileride tekrar açılabilir. Davadan feragat ile davanın geri alınmasının hukuki sonuçlarının birbirinden çok farklı olduğu dikkate alınmak suretiyle, davacı tarafın hangi tabirleri kullandığından ziyade, davacının amacının (maksadının) davaya konu haktan (talep sonucundan) vazgeçmek mi yoksa davasını ileride tekrar açabilme hakkını saklı tutarak davasını geri almak mı olduğu dikkatlice incelenmeli ve davacı tarafın beyanı yorumlanmalıdır.
Eldeki davada davacı taraf, davaya konu edilen zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu iddia ettiği davalı araç işleteni … Büyükelçiliği, araç sürücüsü … ve aracın ZMSS şirketi olan … A.Ş.ne husumet yöneltmiş; davalı … Büyükelçiliği adına dava dilekçesinde yazılı adrese tebliğe çıkarılan dava dilekçesinin, muhatabın Büyükelçilik olması nedeniyle tebligatın … Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış ilişkiler Genel Müdürlüğü kanalı ile tebliği gerektiğinden iadesi üzerine ilgili genel müdürlük aracılığı ile tebliğ yapılmak istenmiş, … Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış ilişkiler Genel Müdürlüğü’nce verilen 22.09.2016 tarihli cevapta, tebligat evrakının Türkiye’den Yurt Dışına ve Yurt Dışından Türkiye’ye Gönderilecek Tebligat ve İstinabe İstemlerinde Uygulanacak Esaslara Dair 16.11.2011 tarihli, 63/3 sayılı Bakanlık Genelgesi ile Yurt Dışı Tebligat ve İstinabe taleplerinde Uyulması Gereken Usul ve Esaslara Dair Tebliğe uygun düzenlenmediği, tebliğ evrakının bakanlığa ulaşması muhtemel tarih ile duruşma günü arasında en az 3 aylık süre olması, evrak üzerinden verilecek karar ile belirlenecek yeni duruşma gününü havi evrakın gönderilmesi, ayrıca eksik yatırılan 23,00TL’nın yatırılması, bu hususların tamamlanması halinde evrakın gereği için ilgili makama gönderileceğinden bahisle iade edildiği anlaşılmıştır. Eksikler tamamlanarak yeniden … Bakanlığı Ulusarası Hukuk ve Dış ilişkiler Genel Müdürlüğü aracılığı ile tebliğ yapılması için 26.12.2016 tarihli müzekkere yazılmış, bu hususta yazılan müzekkereye henüz cevap gelmeden, 13.07.2017 tarihli duruşmada davacı vekili, davalı … Büyükelçiliği hakkında açtıkları davadan feragat ettiklerini beyan etmiş, mahkemece aynı celsede davalı araç işleteni hakkında davadan feragat edilmekle taraf teşkili sağlandığından ön inceleme duruşmasına geçildiği belirtilerek, davalı … Büyükelçiliği hakkında açılan davanın tefriki ile mahkemenin …… esasına kaydı yapılmış, 21.12.2017 tarihli …. sayılı karar ile davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Zarara sebebiyet veren sürücü, işleten ve ZMSS şirketi 6098 sayılı TBK.61 maddesi gereğince maddi zarardan müteselsilen sorumlu olup, davada davacı tarafından talep olunan maddi tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili talep edilmiş, davalı … Büyükelçiliğine yukarıda yazılı nedenlerle tebligat yapılamamıştır. Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, 6098 sayılı TBK.’nun 162 ve 163. maddelerine göre, borcun tamamından sorumludur. Nitekim, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 88/1 maddesinde trafik olayı nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. 6098 sayılı TBK.nun 167. maddesi uyarınca, sorumluların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu hakları mevcut olduğu gibi, 166. maddesi hükmüne göre de, sorumlulardan birinin zararı ödemesi halinde, diğerleri bu oranda borçtan kurtulurlar. Ancak müteselsil borçluların borçtan tamamen veya kısmen kurtulabilmeleri, alacaklının bilfiil tatmin edilmiş olması halinde söz konusudur. Bunun aksinin kabul edilebilmesi için ya alacaklının teselsülden açıkça feragat etmiş olması yahut da böyle bir feragatin durumdan kesin olarak anlaşılması lazımdır. Aynı Yasanın 168. maddesi hükmün gereğince, rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan her birinin ödediği miktar oranında alacaklının haklarına halef olacağı ve alacaklının diğerleri zararına, müteselsil borçlulardan birinin durumunu iyileştirdiği takdirde bu fiilin neticelerini şahsen tahammül edeceği açıktır.
Bu durumda mahkemece, yargılamadaki bu süreç dikkate alındığında; … Büyükelçiliği hakkında tefrik edilen dava dosyası da getirilerek, bu davalı hakkındaki feragatın hangi nedene dayandığı hususu üzerinde durulup (taraf teşkilinin bir an önce sağlanması, tebliğ sürecinin ve dolayısı ile yargılamanın uzaması yada hakkın özünden vazgeçilmesi vb.), … Büyükelçiliğinden davacının davaya konu trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi zararının karşılanıp karşılanmadığı hususu da sorularak, karşılanmış olması halinde bununla ilgili belge ve bilgiler de temin edilerek, davacı vekilinin 13.07.2017 tarihli duruşmada davalı … Büyükelçiliği hakkındaki davadan feragat beyanının, usulü prosedür gereği kendisine henüz tebligat yapılamadığı için taraf teşkili sağlanamayan davalı … Büyükelçiliği hakkındaki davasını takip etmek istemediği için geri alma iradesi mi, yoksa davaya konu edilen alacağından (hakkın özünden) kısmen veya tamamen vazgeçme mahiyetinde feragat iradesi mi olduğu yönünde değerlendirme yapılarak, beyanın davanın geri alınması iradesini yansıtan bir irade beyanı olarak kabulü halinde, hakkın özünden feragati söz konusu olamayacağından davalı sigorta şirketine yönelik tazminat talebinin devam ettiği dikkate alınmak suretiyle karar verilmesi, davacı tarafın feragat beyanının, TBK’nın 168/2. maddesinde öngörülen nitelikte bir feragat beyanı olduğunun, hakkın özünden vazgeçtiğinin kabulü halinde ise davacı tarafın bir karşılık alıp almadığı, müteselsil borçlulardan araç işleteni hakkındaki davadan ve alacak haklarından feragat etmesinin, 6098 sayılı TBK’nın 166 vd. maddeleri çerçevesinde diğer müteselsil borçlu olan sigorta şirketine de sirayet edip etmeyeceği, feragat beyanının bu davalıyı da kapsayıp kapsamadığı hususu tartışılıp değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalı sigorta şirketi vekilinin açıkça bu hususa ilişkin itiraz ve beyanlarına rağmen, her hangi bir inceleme, tartışma, değerlendirme yapılmaksızın, gerekçe dahi gösterilmeden yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmediğinden davalı … A.Ş. vekilinin bu hususa ilişkin istinaf talebi yerinde görüldüğünden istinaf talebinin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine ve kararın kaldırılma sebebine göre davalı sigorta şirketi vekilinin sair istinaf talepleri ile davalı …’un istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı … A.Ş. vekilinin istinaf taleplerinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.11.2018 tarihli, …. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kararın kaldırılma sebebine göre davalı sigorta şirketi vekilinin sair istinaf talepleri ile davalı …’un istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 493.00TL, davalı … tarafından yatırılan 492.90 TL istinaf karar harcının talepleri halinde ilgili davalılara iadesine,
3-İstinafa gelen davalı sigorta şirketi ve davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
4Ankara 11. İcra Dairesinin sayılı dosyasına yatırılan 43.000,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 27.05.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

……

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.