Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2392 E. 2022/43 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:…
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/05/2019
NUMARASI ……
DAVANIN KONUSU : Maddi ve Manevi Tazminat

KARAR TARİHİ : 20/01/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 21/01/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … … A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 25/01/2013 tarihinde, müvekkilinin içerisinde yolcu olarak bulunduğu, davalı …’nın sevk ve idaresindeki, davalı … şirketi tarafından ZMMS ile sigortalı aracın, davalı …’ün sevk ve idaresindeki, … …Ltd Şti’nin işleteni olduğu ve davalı … şirketi tarafından ZMMS ile sigortalı aracın karıştığı kazada müvekkilinin yaralandığını ve maluliyetinin meydana geldiğini, zararlarından davalılarının sorumlu olduğunu, müvekkilinin SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri de olduğunu, ayrıca üniversite sınavlarına hazırlanan müvekkilinin 8 aylık yataklı tedavisi nedeniyle okula ara verdiğini ve bir yıl kaybettiğini, bu nedenle bir yıllık kazanç kaybı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 10.000,00-TL maddi tazminatın tüm davalılardan, 40.000,00-TL manevi tazminatın ise … şirketi haricindeki davalılardan kaza tarihinden itibaren işeleyecek olan yasal faizi ile karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesi ile davalılar … … ve … ….. A.Ş. hakkındaki tedavi gideri ve bir yıllık kazanç kaybına ilişkin taleplerini 26.322,10-TL olarak belirlediklerini bildirerek, davalılar … … ve davalı … … A.Ş.’den tahsili istemiştir.
Davalı … … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; kaza yapan her iki aracın da müvekkili tarafından ZMMS ile sigortalı olduğunu, sorumluluğunun … limiti kusur ve zarar ile sınırlı olduğunu, davacının kusuru, zararı ve maluliyeti kanıtlaması gerektiğini, savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davanın haksız olduğunu, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun olmadığını, diğer araç sürücüsünün kusurlu olduğu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … … vekili cevap dilekçesinde; Kazanın meydana geldiği tarihte müvekkilinin oğlu ile davacının … Kolejinde sınıf arkadaşı olduklarını, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurlu olmadığını, müvekkilinin, davacının tedavi sürecinde yanında olduğunu, müvekkilinin oğlunun arkadaşı olan davacı ile karne almak için okula gittiği sırada kazanın meydana geldiğini, müvekkilinin davacı ile ilgilendiği davacının maddi menfaat temin etmeye çalıştığını, ayrıca taşımanın da hatır taşıması olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ,,,, vekili cevap dilekçesinde; kazanın meydana gelmesinde müvekkiline ait araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın çift taraflı trafik kazası neticesinden meydana gelen cismani zarar nedeniyle maddi tazminat ve manevi tazminat istemi olduğu; Adli Tıp Kurumu’ndan alınan kusur raporunda, kazanın meydana gelmesinde davalı … …’a ait aracın %90 oranında, araçta yolcu olarak bulunan davacının ise %10 oranında kusurlu olduğu, diğer davalı …’ün ise kusurunun olmadığının tespit edildiği,,,,, Başkanlığı’ndan alınan raporda ise davacının kaza nedeniyle maluliyetinin meydana gelmediği, 6 ay süre ile iş göremez kaldığının, yaralanmanın ise estetik kusur mahiyetinde olduğunun tespit edildiği, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanından alınan rapora göre ise davacının SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinin 10.805,58-TL olduğunun hesaplandığı, aktüer bilirkişiden alınan raporda ise geçici iş göremezlik zararlarının %10 kusur indiriminden sonra 16.597,08-TL olarak hesaplandığı, davacının kendi kusur oranına göre hesaplanan tedavi gideri ve geçici iş göremezlik zararları toplamının 26.322,10-TL olduğu, %30 hatır taşıması indirimi yapıldığından ise davacının talep edebileceği miktarın 18.951,91-TL olacağı, davalı … … Anonim Şirketi ve davalı …’nın hesaplanan tazminattan sorumlu olduğu, diğer davalıların ise meydana gelen zarardan sorumluluklarının olmadığını, manevi tazminat talebi yönünden ise 15.000,00-TL manevi tazminatın hakkaniyet ve nesafet kurallarına uygun olduğu gerekçesi ile; davalılar … ve …. Ltd Şti hakkındaki maddi ve manevi tazminat davasının reddine, davalılar … ve … … A.Ş. hakkındaki maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 18.951,91-TL’nin davalı …’dan kaza tarihinden itibaren … şirketi yönünden ise 07/04/2014 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile tahsili ile davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 15.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işeleyecek olan yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş hüküm davalı … … A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkeme kararında maddi hata olduğunu bilirkişi tarafından hesaplanan 26.332,10-TL’den hatır taşıması indirimi yapıldığında; 18.432,47-TL olacağını, bu durumda mahkemece tazminatın 18.951,91-TL olarak hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davacının kaza tarihinde 17 yaşında olup, geçici iş göremezlik zararı oluşmayacağını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca geçici iş göremezlik zararını kabul etmemekle birlikte geçici iş göremezlik zararının da müvekkilinin sorumluluğunda olmadığını, müvekkili yönünden temerrüt tarihinin dava tarihi olmasına rağmen 07/04/2014 kabul edilmesinin hatalı olduğunu, kusur raporları arasındaki çelişki giderilmeden karar verildiğini, ayrıca mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu, mahkemece gerekçeli kararda geçici iş göremezlik zararına hükmedildiği belirtilmişken, 22/01/2019 tanzim tarihli bilirkişi raporundaki hesaplamanın 1 yıllık kazanç kaybı hesabına ilişkin olarak belirlenen 18.441,20-TL olduğu ve %10 kusur indiriminin bu miktar üzerinden hesaplama yapılarak belirlendiğini, bu nedenle müvekkilinin sorumluluğunun açık şekilde belirlenmediğini, raporlar mahkemece değerlendirilmeden ve tartışılmadan karar verildiğini, dolayısı ile kararın gerekçesiz olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismini zarar maddi ve manevi tazminat istemidir.
HMK’nın 26. maddesi hükmü gereğince hakim, kural olarak tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Buna usul hukukunda; taleple bağlılık ilkesi denilmektedir. Taleple bağlılık ilkesi yargılamanın temel ilkelerinden biridir. Yargılama bu ve benzeri ilkeler ile şekillendirildiğinden, gerek taraflar gerekse hakim yargılamanın ilkelerini gözetmek durumundadır.
Mahkemece verilen karar, davacının talepleri çerçevesinde yapılacak yargılama ile değerlendirilerek verileceğinden mahkemece davacının talepleri ve taraflar arasındaki uyuşmazlık konuları tam olarak belirlemeli, gerektiğinde HMK’nın 31. Maddesindeki “Hakimin Davayı Aydınlatma Ödevi” kapsamında talepleri açıklatmalıdır.
Bu kapsamda yapılan yargılama neticesinde, uyuşmazlıkta haklılık durumunu değerlendiren ve tespit eden hakim, Anayasa’nın 141. maddesi ve HMK’nın 297. maddesi gereğince gerekçeli olarak vereceği karar ile tarafların haklarını, borç ve yükümlülüklerini belirlemelidir.
Kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesine uygun olmayacak şekilde kurulması ve bu şekilde kurulan hüküm denetlenemeyecek mahiyette olması (gerekçesiz olması), gerekçeli olmakla birlikte hükmün esasına etki edecek veya tarafların adil yargılanma hakkını kısıtlayacak şekilde çelişkili olması (kısa karar ve gerekçeli kararın çelişmesi; gerekçe ile hüküm fıkrasının çelişmesi veyahut dava dilekçesindeki talebe yönelik bir gerekçe bulunmaması gibi) kamu düzenine aykırılık oluşturduğundan ilk derece mahkemesi kararının öncelikle bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğinden, Mahkemece verilen karar öncelikle bu açıdan değerlendirilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki 6100 sayılı HMK’nın 297/1-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrasında hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan 297/1-c maddesinde; hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK’nın 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir.
Mahkeme kararının gerekçeli olması, dava konusu taleplere uygun gerekçeli karar verilmiş olması, mahkeme kararlarının talep konusu uyuşmazlıklarda esasta verilen kararlar açısından kesin hüküm oluşturması nedeniyle de önemlidir.
YHGK, 14.11.2012 tarihli ve 2012/583 Esas, 2012/789 Karar sayılı kararında “Kesin hüküm kural olarak hüküm fıkrasına münhasırdır ve gerekçeye sirayet etmez. Ancak gerekçe, hükme ulaşmak için mahkemece yapılan hukuki ve mantıki tahlil ve istidlallerden (deliller) ibaret kalmayıp, hüküm fıkrası ile ayrılması imkânsız bir bağlılık içinde bulunuyor ise, istisnaen bu kısmın da kesin hükme dâhil olduğunu kabul etmek gerekir” denilerek, kesin hükmün sadece hüküm fıkrası yönünden olmadığı, belirli durumlarda gerekçeye de sirayet edebileceği kabul edildiğinden, davacının ileride açabileceği hangi talepleri yönünden verilen kararın kesin hüküm oluşturacağının gerekçe kısımdan anlaşılabilir olması gereklidir.
Davacının talepleri ile gerekçeli kararın çelişkili ya da farklı olması, Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen, AHİM ve AYM tarafından “adil yargılama hakkı” kapsamında görülen “gerekçeli karar hakkı” ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca, anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksi düşünce ve uygulama yargının, yargıcın ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.12.2011 tarih 15-708 Esas, 737 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/ Yılmaz, Ejder; Medeni Usûl Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler.
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri ile kaza tarihinde lise son sınıf öğrencisi olan müvekkilinin, geçici iş göremezlik süresinden bağımsız olarak, meydana gelen kaza nedeniyle okuluna ara vermek zorunda kaldığından ve bir yıl kaybettiğinden bahisle söz konusu bir yıllık kaybını talep etmiş, kaza neticesinde sürekli maluliyeti meydana gelmediği, 6 ay süre ile iş göremez kaldığı tespit edilen davacının, talebinin de 22/01/2019 tarihli aktüer hesap raporunda, geçici iş göremezlik süresinden bağımsız olarak, bir yıllık kaybının meydana gelip gelmediği değerlendirilerek hesaplanmıştır.
Davacının dava dilekçesindeki ve ıslah dilekçesindeki talepleri de tedavi giderleri ve bir yıllık kazanç kaybına ilişkindir. Davacının kaza nedeniyle bir yıl kaybetmiş olmasına yönelik talepleri TBK’nun 54/1-(4) maddesi kapsamında “ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklanan kayıplar” kapsamında olup, “Geçici İş Göremezlik Zararları” ise TBK’nın 54/1-(2),(3) kapsamındaki zararlar kapsamındadır. Geçici iş göremezlik zararlarında, davacı çalışamadığı süre içerisindeki zararlarını talep edebilirken, ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklanan zarar açısından, meydana gelen maluliyetin oranı ve süresi kesin bir ölçüt olmayıp, bedensel yaralanmanın zarar görenin ekonomik geleceğine etkisi çerçevesinde zarar miktarı tespit edilir. Mahkeme gerekçesinde, davacının talepleri gerekçe kısmında geçici iş göremezlik zararı olarak kabul edilerek değerlendirilmiş ve hüküm kurulmuştur. Mahkemece davacının ekonomik geleceğinin sarsılmasına dayalı talebine yönelik, davacının bir yıllık kazanç kaybının oluşup oluşmayacağı, talep edilen sürenin makul olup olmadığı, davacının TBK hükümleri çerçevesinde davalılardan talep edip edemeyeceği ve davalıların bu zararlardan sorumlu olup olmadığına ilişkin değerlendirme yapılmamıştır.
Bu nedenle mahkemece, HMK’nın 297. maddesine uygun, tarafların iddia ve savunmalarını karşılar gerekçeli bir karar verdiğini söylemek mümkün olmadığından, davalının diğer istinaf taleplerinin de değerlendirilmesi mümkün görülmemektedir.
Bu itibarla, davalı … … A.Ş vekilinin istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-4-a maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın yeniden görülerek mahkemece davacının dava dilekçesi ve ıslah dilekçesindeki taleplerinin ve davalıların itiraz ve savunmalarının da değerlendiriliği, hatır taşımasının ne şekilde yapıldığının açıklandığı tarafların, İstinaf mahkemesinin ve Yargıtay’ın denetimini sağlayacak şekilde usulü kazanılmış haklarda korunarak, gerekçeli karar verilmesi için, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;

1-Davalı … … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 02/05/2019 tarihli 2014/473 Esas 2019/414 Karar sayılı kararın, HMK’nın 353/1-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Kararın kaldırılma sebebine göre, davalı … … A.Ş. vekilinin sair istinaf taleplerinin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı tarafından istinaf peşin harcı olarak yatırılan 580,00-TL istinaf karar harcının istek halinde istinaf eden davalıya iadesine,
4- Ankara 24. İcra Müdürlüğü 2019/8221 Esas sayılı dosyasına depo edilen 41.000,00-TL bedelli teminat mektubunun yatırana iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
5-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 20/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

……

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.