Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2371 E. 2022/630 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/2371 – 2022/630

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2371
KARAR NO : 2022/630

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/03/2019
NUMARASI : 2016/365 Esas 2019/220 Karar

DAVACILAR :

DAVALI : … A.Ş.
VEKİLİ :

MÜTEVEFFA : … –

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 10/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 31/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 27.03.2016 tarihinde davacıların desteği …’nin yolcu olarak bulunduğu aracın dava dışı bir araçla çarpışması sonucu destek …’in araçtan inerek çarpıştıkları araçtaki kişilerle konuştuğu sırada davalıya Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalı aracın, davacıların desteği …’ye çarptığını ve ölümüne neden olduğunu, davalı araç sürücüsünün kazada tam kusurlu olduğunu, vefat eden …’in geride kalan annesi, eşi ve çocuklarının destekten yoksun kaldıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik her bir davacı için 500,00 TL olmak üzere toplam 2.500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiş; 17.11.2018 tarihli bedel arttırım dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava değerini davacı … için 16.125,96 TL, davacı … için 55.156,40 TL, davacı … için 5.855,22 TL, davacı … için 7.761,21 TL, davacı … için 9.178,89 TL‘ye yükselterek anılan miktarlara temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması talep etmiş; 04.02.2019 tarihli dilekçesi ile de fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava değerinin davacı … için 20.720,20 TL, davacı … için 68.615,10 TL, davacı … için 7.772,78 TL, davacı … için 10.175,49 TL, davacı … için 11.962,63 TL olduğunu açıklamıştır.
Davalı vekili, davacıların desteğine çarptığı ve olay yerini terk ettiği iddia edilen aracın davalı şirkete 24.06.2015-24.06.2016 tarihleri arasında ZMMS ile sigortalı olduğunu, davalının sigortalıya ihbar edilmesini, desteğin araçta yolcu olarak değil yaya konumunda bulunduğunu ve somut olayda iki kaza olduğunu, kusur oranlarının iki kazaya göre ceza dosyası da istenerek tespiti gerektiğini, davalının sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğunu, davacı çocukların yaşları belirtilmediğinden öncelikle çocuklar yönünden davanın reddi gerektiğini, tazminat hesabının aktüer bilirkişi tarafından yeni Genel Şartlara göre hesaplanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, birbirini teyit eden raporların dosya kapsamına ve olaya uygun, yeterli ve gerekçeli oldukları görülerek hükme esas alındığı, buna göre müteveffanın olayda %75 oranında kusurlu olduğu, dava dışı sürücü …’nin ise %25 oranında kusurlu olduğunun kabul edildiği, aktüerya bilirkişisi rapor ve ek raporunun usul ve yasa ile dosya kapsamına uygun, yeterli, gerekçeli ve hüküm vermeye elverişli olduğu, davalı sigorta şirketi tarafından davacılara yapılan herhangi bir ödemenin bulunmadığı, SGK tarafından davacılara rücuya tabi ödeme yapılmadığı, aktüer raporuna göre olay nedeniyle kusur oranı da dikkate alınarak talep edilebilecek destekten yoksun kalma miktarının davacı … için 16.125,96 TL, davacı … için 55.156,40 TL, davacı … için 5.855,22 TL, davacı … için 7.761,21 TL, davacı … için 9.178,89 TL olduğu, belirlenen miktarların sigorta poliçe limiti dahilinde olduğu, davacıların dava dilekçesi ile dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesini talep ettikleri, her ne kadar aktüer bilirkişi ek raporunda tazminat miktarı daha fazla belirlenmiş ve bu miktara göre davacı vekili tarafından ikinci ıslah dilekçesi verilmiş ise de; davanın fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla kısmi dava olarak açıldığı, belirsiz alacak davası olarak açılmadığı, kısmi davada birden fazla kez ıslah yapılamayacağı anlaşılmakla, ikinci olarak yapılan ıslah dikkate alınmaksızın asıl raporda belirlenen miktar ve yapılan ilk ıslaha göre karar verilmesi gerektiğinden davanın (ilk ıslah dilekçesine göre) kabulü ile, davacı anne … için 16.125,96 TL, davacı … için 55.156,40 TL, davacı … için 5.855,22 TL, davacı … için 7.761,21 TL, davacı … için 9.178,89 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Hükme esas alınan kusur raporunda müteveffaya %75 oranında kusur izafe edildiğini, kusur oranı gözetilerek kurulan hükmün kabulünün mümkün olmadığını, 27.03.2016 tarihinde müteveffa ve arkadaşlarının meydana gelen maddi hasarlı trafik kazası sebebiyle araçlarının dörtlülerini yakıp ilk güvenlik önlemlerini aldığını ancak diğer güvenlik önlemlerini almaya zamanları yetmeden diğer ölümlü trafik kazasının meydana geldiğini, ölümlü trafik kazasına sebebiyet veren araçtan önce seyir halinde olan dava dışı … plakalı aracın, dörtlüleri yanan araçları görüp yavaşlayıp kazaya neden olmaz iken davalıya sigortalı … plaka sayılı aracın aşırı dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde kazaya neden olduğunu, yani engellenebilir bir kazanın, … plaklı sürücünün ağır kusuru nedeniyle meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesi engellenemez olsa idi diğer aracında duramayarak kazaya neden olabileceğini, ilgili kazanın meydana gelmesinde müteveffa ve arkadaşlarının tamamen kusursuz olduğunu, zira araçlarının dörtlülerini yakıp ilk güvenlik önlemlerini aldıklarını ancak diğer güvenlik önlemlerini almaya zamanları yetmeden …’nin ölümüyle sonuçlanan trafik kazasının meydana geldiğini, kaldı ki olayın görgü tanığı olan …’un beyanlarının tek başına dahi davalı sigorta şirketince sigortalı araç sürücüsünün asli ve tamamen kusurlu olduğunu gözler önüne serdiğini, bunun yanı sıra diğer tanık anlatımlarının da davalı sigorta şirketince sigortalı araç sürücüsünün ne denli kusurlu hareket ederek işbu kazaya sebebiyet verdiğini açıkladıklarını, tanıklar …, …, …, … ve … anlatımlarında “… plakalı aracın en sol şeritten hızı yüksek bir şekilde geldiğini, ilgili aracın frene basmadığını, frene bastı ise de çok geç bastığını ve durmayarak olay yerini terk ettiğini” beyan ettiklerini, tüm bu beyanları, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler göz önünde bulundurularak kusur tespiti yapılması gerekirken, dosyaya kazandırılan kusur raporlarının kes kopyala olarak oluşturulduğunu, hiçbir beyan ve itirazlarının değerlendirilmediğini bu duruma itiraz etmelerine rağmen raporu hazırlayan kişilerin diğer raporlardan kes kopyala yaparak rapor oluşturdukları için itirazlarının yerini bulmadığını, hükme esas alınan kusur raporlarının adaleti yansıtmadığını, kararın kaldırılmasını dosyanın … Üniversitesi’nin trafik kürsüsüne gönderilerek objektif bir rapor alınmasını talep ettiklerini, yerel mahkeme tarafından, ikinci bedel arttırım dilekçesinin ıslah olarak yorumlanarak ilk bedel arttırım dilekçesi üzerinden karar verildiğini, ancak dava konusundan da açıkça görüleceği üzere davanın belirsiz alacak davası olduğunu, HMK m.107/2 gereği bedel artırım birden fazla kez yapılabileceğinden bu haklarını kullanarak ikinci defa bedel artırım yapılmasında bir engel bulunmadığını, yerel mahkeme kararının kaldırılarak itirazları doğrultusunda inceleme yapılarak bedel arttırım dilekçesinin kabulü gerektiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/365 E. – 2019/220 K. sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacılar vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak davalının Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortacısı olduğu aracın davacıların desteğine çarpması sonucu vefat ettiğini belirterek müteveffanın annesi, eşi ve çocukları için destekten yoksun kalma tazminatı talep etmiş, mahkemece dosyada alınan üç adet kusur raporuna göre desteğin %75 kusurlu olması ve davanın kısmi dava olarak açılmış olması nedeniyle dava dilekçesi ve ilk ıslah dilekçesi gereğince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacılar vekili davanın belirsiz alacak davası olması nedeniyle ikinci ıslah dilekçesi doğrultusunda karar verilmesi gerektiğini ve desteğin kusursuz olduğunu belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
Dosyada mevcut 07.03.2017 tarihli Ankara ATK raporu, 22.01.2018 tarihli İstanbul ATK raporu ve 04.10.2018 tarihli … Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyet raporlarında özetle; 27.03.2016 günü, saat 01.45 sıralarında, davalı sigortalı araç sürücüsü …’nin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otomobil ile Fatih Sultan Mehmet Bulvarını takiben seyrederken, olay mahalli AFAD önüne geldiğinde az önce maddi hasarlı kaza yapıp (dava dışı sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı araç ile dava dışı sürücü … yönetimindeki … plakalı araçların karıştıkları kazada, destek … kazaya karışan …’in aracında yolcudur) henüz önlem almaya zamanı olmayan ve yol içinde bulunan araçları fark edip durmak istediği esnada yol içinde bulunan yaya …’ye çarpması sonucu ölümlü dava konusu olayın meydana geldiği, olay günü trafik kaza tespit tutanağının tanzim edilmediği ancak mevcut olan olay yeri görgü tespit tutanağı, olay yeri basit krokisi, ceza dosyası ve tüm ifadeler incelendiğinde davalıya sigortalı araç sürücüsü …’nin, sevk ve idaresindeki otomobil ile gece vakti seyrederken aracının hızını yük ve teknik özellikleriyle yol, hava, görüş ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmadığı, olay mahalline geldiğinde az önce maddi hasarlı kaza yapıp henüz önlem almaya zamanı olmayan, yol içinde bulunan araçları fark edip durmak istediği sırada yol içinde bulunan yaya (destek)…’ye önlemsizce çarpması sonucu meydana gelen olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı hareketiyle tali kusurlu (%25); yaya …’nin, az önce yolculuk yaptığı aracın maddi hasarlı kazaya karışması akabinde araçtan inip, önlemsiz bir ortamda, gece vakti yol içinde bulunmakla can güvenliğini tehlikeye attığı olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı hareketiyle asli kusurlu (%75) olduğunun belirlendiği, anılan raporların birbirini teyit ettiği ve somut olayın özelliklerine uygun bulunması nedeniyle hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Mahkeme karar gerekçesinde davanın “kısmi dava” olduğu kabul edilerek, kısmi davada birden fazla kez ıslah yapılamayacağı, 04.02.2019 tarihli ikinci olarak yapılan ıslah dikkate alınmaksızın asıl raporda belirlenen miktar ve yapılan 17.11.2018 tarihli ilk ıslaha göre karar verildiği anlaşılmaktadır. Yargıtay HGK’nın 2021/485 E. – 2021/971 K. sayılı kararında fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak açılan davanın “Belirsiz Alacak Davası” kabul edilip edilip edilemeyeceği değerlendirilmiş, gerekçesinde “Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya ise kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukukî ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109. maddesinde kısmi dava türü düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “Kısmi dava madde 109; (1) Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.(2) (Mülga: 1/4/2015-6644/4 md.)(3) Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez”. Kısmi dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmi dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu husus, davanın kısmi dava olarak kabulü için yeterli sayılmaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2003 tarihli ve 2003/4-260 E., 2003/271 K. sayılı kararı; ayrıca bkz., Pekcanıtez, H.: Medeni Usul Hukuku, C.II, 15. baskı, İstanbul 2017, s.1000). Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 16.05.2019 tarihli ve 2016/22-1166 E., 2019/576 K., sayılı kararında da benimsenmiştir. Belirsiz alacak davası niteliği gereği istisnai bir dava türü olmakla davasını belirsiz alacak davası olarak açan kişi bunu açıkça dilekçesinde belirtmelidir. Davanın fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak açılmış olması halinde dava kısmi dava olup, davanın, özel bir dava türü olan ve HMK’nın 107. maddesinde düzenlenen “belirsiz alacak davası” olarak açılması için dava dilekçesinde açıkça belirtilmesi gerektiğinden, kısmi dava niteliğindeki davada dava değeri ancak ıslah yolu ile ancak bir kez artırılabilir (Yargıtay HGK’nın 2021/485 E. – 2021/971 K. sayılı emsal kararı) bu nedenle kısmi davada dava değerinin artırılmasına yönelik ilk dilekçesinin talep artırım, ikinci dilekçenin ıslah olarak kabul edilmesine olanak da bulunmamaktadır.” denilerek, davanın açıkça belirsiz alacak davası olarak açılmadıkça, dava belirsiz alacağa konu edilebilecek alacak dahi olsa belirsiz alacak davası olarak kabul edilmeyeceği, dolayısı ile davacının verdiği ilk dilekçenin talep artırım dilekçesi, dava değerine yönelik ikinci dilekçenin ise ıslah dilekçesi olarak kabul edilemeyeceği kabul edilmiştir.
Somut olayda; davacılar vekilinin dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğuna yönelik bir açıklaması bulunmadığından “fazlaya dair dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla” açılan davanın kısmi dava mahiyetinde olması, 17.11.2018 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesini bir kez ıslah etmiş olmasına göre, HMK’nın 176/2 maddesi gereğince ikinci kez ıslah etme hakkı bulunmadığından ilk ıslah dilekçesi çerçevesinde davacının talepleri değerlendirilerek davanın esası hakkında karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından davacılar vekilinin anılan yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosya kapsamına, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve mahkemenin gerekçesine göre yerel mahkeme kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvuru harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinaf talebinde bulunan davacılardan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 44,40 TL maktu karar harcının mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yoluna müracaat eden davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 10/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.