Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2345 E. 2022/359 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

…..
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2019
NUMARASI ……
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 17/02/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı esas ve birleşen davacının davacıları vekili ile esas ve birleşen davanın davalıları … … … Sigorta Şirketi vekili ve … … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Esas davada davacılar vekili; 10.10.2015 tarihinde davalılardan … … … Sigorta şirketine İMMS ile sigortalı, … … adına kayıtlı ve dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın, bariyerli iki şeritli yolda önce karşı şeride geçtiğini, çekiciye bağlı … plakalı dorse üzerinde bulunan konteynırın dava dışı …’un maliki ve sürücüsü olduğu … plakalı aracının önüne düşmesi ve çarpması sonucunda meydana gelen ölümlü-yaralanmalı trafik kazasında Murat’ın aracında yolcu olarak bulunan davacılardan …’nun eşi, … ve … …’nın babası, … ve …’nin oğulları olan … …’ın vefat ettiğini, kazanın meydana gelmesinde …’ün asli kusurlu olduğunu, …’un kazada kusurunun bulunmadığını, … plakalı … …’e ait aracın … Sigorta A.Ş tarafından ZMMS ile; kasko sigortası kapsamında da davalı … … … Sigorta Şirketi tarafından İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalı olduğunu, müteveffanın Sakarya’da … … San. Türkiye A.Ş de çalıştığını, Ağustos ayı maaşının 2.591,17 TL olduğunu, 3 ayda bir maaş tutarında olmak üzere yılda 4 ikramiye aldığını, ZMMS … Sigorta A.Ş tarafından davacı eş … ve çocuklar … ve … … … için 12.01.2016 tarihinde 290.000,00 TL destekten yoksunluk zararı için ödeme yaptığını, müteveffanın geliri göz önüne alındığında eş ve çocukların destekten yoksunluk zararının tamamının ZMMS tarafından yapılan ödeme ile giderilemediğini belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00’er TL den 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, alacağa sigorta şirketi için temerrüt tarihi olan 09/12/2015 tarihinden itibaren, davalı … … için 10/10/2015 olay tarihinden itibaren ticari avans faizi uygulanmasına, davacı eş … için 40.000,00 TL, çocuklar … ve … …, anne … ve baba … … için her birine ayrı ayrı 15.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı … …’ten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 28.06.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile destekten yoksun kalma taleplerini davacı … için 326.352,80 TL’ye (İMMS için 137.994,74 TL), … … için 48.423,17 TL’ye (İMMS için 20.474,91 TL), … … … için 65.387,10 TL’ye (İMMS için 27.647,82 TL), … … için 31.802,41 TL’ye (İMMS İçin 13.447,11 TL), … … için 26.915,10TL’ye (İMMS için 11.380,59 TL), … … için 92.369,36 TL’ye (İMMS için 39.056,82 TL) yükseltmiştir.
Esas ve birleşen davada davalı … … vekili, haksız fiil yeri ve davalının ikametgah yeri olarak Kütahya Mahkemelerinin yetki olduğu, davada zaman aşımı süresinin dolduğunu, davalıya ait … plakalı aracın … Sigorta A.Ş ye ZMMS sigortalı olup, davanın adı geçen şirkete ihbarını talep ettiklerini, davalıya ait aracın karışacağı bir kaza için genişletilmiş kasko poliçesi ile karşılaşılması muhtemel manevi tazminat taleplerinin güvence altına aldığını, eldeki davanın konusunun doğrudan bu teminata ilişkin olduğunu, kazanın meydana gelmesinde davalının herhangi bir kusuru bulunmadığı gibi kusur yönünden rapor alınmasını, davacılara … Sigorta A.Ş tarafından toplam 290.000,00 TL ödeme yapıldığını, davacıların zararlarının tamamının bu ödeme ile giderildiğini eldeki davaya açmakta hukuki yaraları bulunmadığını, tazminat hesabında desteğin son bir yıllık gelirinin belirlenmesi ve bunun üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini ayrıca servis ve yemek ücretinin hesaplamada dikkate alınmayacağını, davacı eşin rapor tarihindeki evlilik ihtimalinin tazminattan düşülmesi gerektiğini kırsal kesimde yaşayan davacı çocuklar için destek yaşının 18 olarak kabulü gerektiğini, manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, yasal faiz istenebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Esas ve birleşen davada davalı … … … Sigorta Şirketi vekili, … plakalı aracın 28.08.2015-12.10.2015 tarihleri arasında davalı şirket tarafından birleşik kasko poliçesi ile sigortalı olduğunu, şirketin sorumluluğunun sigorta poliçesindeki limitler ve sigortalıların kusuru ile sınırlı olduğunu, ZMMS poliçesinin teminatı tükenmeden birleşik kasko sigorta poliçesine başvurulamayacağından zararın Trafik Sigorta Poliçesini tanzim eden sigorta şirketi tarafından karşılanması gerektiğini, davalı şirketin maddi tazminata ilişkin sorumluluğu bulunmadığını, kusur yönünden ATK’dan, tazminat yönünden de aktüer bilirkişiden rapor alınmasını, SGK ödemesi olup olmadığının ve desteğin müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiğini, ticari faiz talebinde bulunulamayacağını, sıralı sorumluluk gereği öncelikle ZMMS poliçesinin sorumluluğuna gidilmesi gerektiğinden davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davacı vekili; asıl davadaki iddiaları doğrultusunda müteveffa … …’ın vefat tarihinde eşi …’ın 9 haftalık hamile olduğunu, davacı … …’ın 03/06/2016 tarihi itibarı ile sağ doğduğunu, kazaya karışan aracın sigorta şirketi olan … Sigorta A.Ş.’nin ZMMS poliçesi gereğince eş …, çocuklar … ve … … … için 12/01/2016 tarihinde 290.000,00 TL sorumlu olduğu poliçe limitinde destekten yoksunluk zararı için ödeme yaptığını, zararın tamamı ZMMS’ca yapılan ödeme ile giderilemediğini, ayrıca davalı …’nin kaza tarihinde henüz cenin olduğu için destekten yoksunluk zararı olarak herhangi bir ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik davacı çocuk … için 1.000,00 TL destekten yoksunluk tazminatı ve 10.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi için temerrüt tarihi olan 09/12/2015, davalı … … için 10/10/2015 olay tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, alınan bilirkişi kurulu kök ve ek raporlarına göre asıl ve birleşen davanın davacıların murisinin araçta yolcu bulunduğu esnada 10/10/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde vefat ettiği, davacıların müteveffanın desteğinden yoksun kaldığı, kazaya karışan davalı … …’ün işleten ve maliki olduğu araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunun tespit edildiği, … …’ün araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğu, davacılara … plakalı araca ait dava dışı ihbar edilen … Sigorta A.Ş.nce düzenlenen ZMMS poliçesi kapsamında 290.000,00 TL ödeme yapıldığı, yapılan ödemenin güncelleme yapılarak hesaplanan değerinin mahsubu suretiyle davacıların zararının tespit edildiği, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun ZMMS ile karşılanmayan artan zararın poliçe limiti 250.000,00 TL ile sınırlı olduğu, asıl davanın hüküm fıkrasında davacıların zararı ayrı ayrı belirtilmiş olmakla toplam zararın maddi hata neticesinde yazıldığı, davalı … …’ün asıl davada sorumlu olduğu toplam tazminatın 498.880,58 TL olduğu, birleşen davada küçük … …’ın kaza tarihinde cenin olmakla birlikte 03/06/2016 tarihi itibari ile sağ doğması nedeniyle tazminat talep etme hakkı olup vefat eden babası … …’ın desteğinden yoksun kaldığı, kazanın oluş şekli, asıl ve birleşen davacıların desteklerinin ölümünden dolayı elem ve üzüntü duydukları, olayın meydana gelişi sosyal ekonomik durum araştırması da gözetildiğinde bir miktar manevi tazminata hükmolunması gerektiği ancak birleşen davanın davalısı sigorta şirketinin sigorta teminatı 250.000,00 TL olmakla manevi tazminat yönünden sorumlu bulunmadığı anlaşılmakla asıl ve birleşen davanın maddi tazminat yönünden kabulüne, manevi tazminat yönünden kısmen kabulüne, asıl davada maddi tazminat yönünden davalı … …’ten haksız eylem tarihi, davalı sigorta şirketi yönünden TTK 1427/2 madde atfı ile 1446 maddesi uyarınca temerrüt tarihinden faiz işletilmesine, birleşen davada … …’ten haksız eylem tarihinden, sigorta şirketi yönünden dava tarihinden itibaren kazaya karışan araç ticari olmakla avans faizi uygulanmasına karar vermek gerektiği kanısıyla asıl dava yönünden maddi tazminat isteminin kabulü ile; … için 326.352,80 TL (sigorta şirketinin 137.992,74 TL’sinden sorumlu olmak üzere), … … için 48.423,17 TL (sigorta şirketinin 20.474,91 TL’sinden sorumlu olmak üzere),… … … için 65.387,10 TL (sigorta şirketinin 27.647,82 TL’sinden sorumlu olmak üzere),… … için 31.802,41 TL (sigorta şirketinin 13.447,11 TL’sinden sorumlu olmak üzere),… … için 26.915,10 TL (sigorta şirketinin 11.380,59 TL’sinden sorumlu olmak üzere) toplam 498.880,58 TL’nin davalı … …’ten 10/10/2015 olay tarihinden, davalı sigorta şirketinden 15/01/2016 temerrüt tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, asıl davadaki manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile; … için 30.000,00 TL, … … için 15.000,00 TL, … … … için 15.000,00 TL, … … için 10.000,00 TL, … … için 10.000,00 TL’nin 10/10/2015 olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … …’den tahsili ile davacılara verilmesine ;birleşen dava yönünden davacının tazminat isteminin kabulü ile; … … için 92.369,36 TL’nin ( sigorta şirketi 39.056,82 TL’sinden sorumlu olmak üzere) davalı … …’ten 10/10/2015 olay tarihinden davalı sigorta şirketinden 03/11/2016 dava tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, Manevi tazminatın davalı … … yönünden kabulü ile 10.000,00 TL.nin davalı … …’ten 10/10/2015 olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, Manevi tazminat yönünden sigorta şirketine açılan davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı esas ve birleşen davanın davacıları ve esas ve birleşen davanın davalıları … … ve … … … Sigorta Şirketi vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Esas ve birleşen davanın davacıları vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Esas ve birleşen davada yerel mahkeme kararının temerrüt tarihi ve faiz başlangıç tarihi olarak hatalı olduğunu, gerekli tüm belgelerin İMMS Sigortacısı … … … Sigorta Şti’ne … Kargo ile gönderildiğini ve ihtarnamenin 30.11.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı sigorta şirketinin 8 iş günü bitiminde temerrüte düşmüş olması gerekirken 11/12/2015 itibariyle temerrüt gerçekleşmesine rağmen mahkemece 15/01/2016 tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesinin hatalı olduğunu,
Hükmedilen manevi tazminatların az olduğunu, fazla talebin reddine karar verilmesinin hatalı, yasaya, hakkaniyete aykırı olduğunu, zira müteveffanın hiç kusuru olmadığı, karşı davalıya ait aracın sürücüsünün tam kusurlu olduğu bir kazada davacıların eş ve oğullarının vefat ettiğini, bu nedenle kararın kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasını veya düzeltilerek onanmasını talep ettiklerini, … … için birleşen davada sigortaya karşı açtıkları manevi tazminat talebinin reddinin hatalı olduğunu, genişletilmiş ticari kasko sigorta içeriği incelendiğinde; teminat hakkında ” B-DİĞER BİLGİLER” kısmında manevi tazminat klozunun mevcut olduğunu, sigorta açısından bu talebin kabulü gerekirken reddinin hatalı olduğunu belirterek istinaf talebinin kabulü ile mahkemece verilen kararın kaldırılarak davacılar lehine yeniden karar verilmesini, kararın düzeltilmesini talep etmiştir.
Davalı … … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Tır sürücüsünün tam kusurlu olduğunu kabul etmediklerini, olayın meydana gelmesinde, davalı …’nin sahibi olduğu aracın sürücüsü …’ün hiç bir sorumluluğu bulunmadığından dolayısıyla davalı …’ye de herhangi bir sorumluluk atfedilemeyeceğini, ancak mahkeme aksi kanaatte ise, kesinlikle kabul yerine geçmemek üzere dava konusu aynı olay nedeni ile yürütülen Geyve Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016-188 E. s. dosyasında yapılan kusur incelemesinde, davalının …’nin sahibi olduğu aracın sürücüsünün asli kusurlu (6/8) oranında kusurlu bulunduğunu, bu durumda, aynı olaya ilişkin olarak farklı bilirkişi raporları arasındaki bu çelişkilerin giderilmesi gerektiğini, bu hususu da defalarca beyan etmelerine rağmen taleplerinin değerlendirmeye bile alınmadığını,
Tır malikinin işleten sıfatıyla kusursuz sorumlu olduğu ilkesinin hangi maddede yer aldığını merak ettiklerini, trafik bilirkişisi, kök raporun 3 ve 14. sayfalarında, araç maliki olan davalı …’nin 2918 s. KTK’nın 85. maddesine istinaden sırf işleten sıfatına sahip olması nedeniyle kusursuz sorumlu olduğunu kabul ettiğini, bu hususa açıkça itiraz etmelerine rağmen, ek raporlarda bu hatanın giderilmeyerek tekrarlandığını ve ortaya kabul edilmesi mümkün olmayan bir sonuç çıktığını, oysa kanunda böyle bir hüküm bulunmadığını, trafik kazalarında araç maliki için kusur sorumluluğu ilkesi geçerli olup, işletenin de sürücünün kusuru oranında sorumlu olduğunu, en basit kusur ilkesinden bile bihaber olan bilirkişinin verdiği bu raporlara itibar edilmesinin mümkün olamayacağını,
Son 12 aylık maaş bordrolarına göre, müteveffanın ortalama aylık kazancı 1.634,65-TL olarak tespit edilmesine rağmen, 3.188,54-TL üzerinden hesap yapılmasının hatalı olduğunu, bilirkişinin raporun 10. sayfasında, vefat tarihinden geriye doğru bir yıllık kazancın ortalaması hesabını yaptığı tabloda, ortalama kazancı 1.634,65-TL olarak bulduğunu fakat nasılsa, yemek ve servis bedeli ilavesi ile (bunun mümkün olmadığını aşağıda açıkladık) bir alt paragrafta kazancı 3.188,54-TL kabul ederek hesaplama yaptığını, bu da fahiş ve kabul edilemez bir hesap hatası doğurduğunu, net maaş (1.634,65-TL), asgari ücretin 3,048 değil, 1,561 katı olduğunu, hatta ve hatta sayın bilirkişi tespit ettiği hatalı tutar olan 3.188,54-TL’yi dönemin asgari ücretine bölerek, 3,048 kat sayısını elde ettiğini ve bunu da bilinmeyen dönem hesabında kullandığını, oysa müteveffanın ortalama net maaşı 1.634,65-TL olup, dönemin net asgari ücreti olan 1.045,60-TL’nin (evli, eşi çalışmayan ve iki çocuklu için agi dahil) sadece ve sadece 1,561 katı olduğunu (1.634,65-TL / 1.045,60-TL = 1,561 katı) bu kat oranının bilinmeyen dönemlerde kullanılması ile de ne yazık ki, gerçek zararın yaklaşık iki katı kadar bir zarar ortaya çıktığını, bu durumun kabul edilemeyeceğini, Yemek ve servis hizmetlerinin hesaplamaya katılamayacağını, eldeki dosya, davacıların, müteveffanın net kazancından ne kadar mahrum kaldıklarına ilişkin hesaplama yapılması gereken bir dosya olup bu sebeple, destek, hayatta iken işyerinin sağladığı yol ve servis imkanlarını tüketmek suretiyle faydalandığını, yoksa bu sosyal yardımların ölümden sonra davacılara aktarılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, bilirkişinin kıdem tazminatı hesabı yapar gibi giydirilmiş ücret hesabı yapmasının kabul edilemeyeceğini,
Davacılar … ve … … lehine destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapılırken, bu kişilerin kırsal kesimde yaşadıkları göz önünde tutularak destekten yoksun kalma sürelerin kendilerinin 18 yaşının ikmal ettikleri tarih ile sınırlandırılması gerektiğini, çocuklar için 24 yaşına kadar hesap yapılamayacağının, bilirkişinin, çocuklar için 24 yaşına kadar hesap yapmasının hatalı olduğunu, Yargıtayın, kırsal bölgedeki kız çocukları için evlenme yaşının 18 olduğunu kabul ederek hesap yapılması gerektiği görüşünde olduğunu,
Hak sahiplerinin, sürelerini ve pay oranlarını anlamanın mümkün olmadığını, hangi hak sahibinin ne kadar süre ile ve hangi oranda pay sahibi olduğu, hangi hak sahibinin hangi tarihte desteklikten çıktığı hususlarını tespit etmenin mümkün olmadığını, bilirkişinin bu hesaplamaları hangi veriler doğrultusunda yaptığı hususunu tartışması gerektiğini, eldeki raporun hükme esas alınması ile fahiş bir hukuk hatası ortaya çıktığını, örneğin, müteveffanın babası … … 1956 doğumlu olup, kaza tarihi olan 2015 yılında 59 yaşında ;yine müteveffanın annesi … … 1954 doğumlu olup, kaza tarihinde 61 yaşında olduğunu, bu davacıların hangi tarihe kadar destekten yararlandıkları, kendi bakiye ömür süreleri sonunda hangi tarihte desteklikten çıktıklarının belli olmadığını, rapor tepeden tırnağa kadar hatalı olduğunu, 59 yaşındaki … için 42.767,32-TL, ve 61 yaşındaki … … için 50.533,12-TL destekten yoksun kalma tazminatı çıkmasının izahının mümkün olmadığını,
Davacı … için herhangi bir ödeme yapılmadığından, …‘nin garameten paylaşıma konu edilemeyeceğini, bilirkişinin 13.08.2018 tarihli raporun 2. sayfası ile sigorta şirketi tarafından yapılan ödemeyi garameten paylaştırdığını, ancak ne var ki, sigorta şirketinin ödeme yaptığı tarihte henüz anne karnında olup onun adına herhangi bir ödeme yapılmadığını, buna rağmen …’nin garameten paylaştırmaya dahil edilmesinin ise abesle iştigal olduğunu, sigorta şirketinin ödeme yaptığı tarih 12.01.2016 olup …’nin doğum tarihinin 03.06.2016 olduğunu, raporun denetime elverişli olmadığını, bilirkişi raporunun metin ve hesaplama kısımları, yeterli açıklama içermediğinden, hangi tutarın hangi metod ile nasıl elde edildiğini anlamanın mümkün olmadığını, denetime elverişli olmayan raporu kabul etmediklerini, bilirkişinin raporunu … gibi anlaşılması mümkün olmayan parametrelerle süslediğini ancak bu hususların neyi ifade ettiğini anlamanın mümkün olmadığını, alınan bilirkişi raporları davalı bakımından öyle büyük hak kayıplarına neden olmuştur ki bilirkişiler hakkında Ankara Adli Yargı ve Adalet Komisyonuna şikayet haklarını kullanacaklarını,
Hükmedilen manevi tazminatların çok fahiş olduğunu, 1977 tarihli İBK’da manevi tazminatın ölçüsünün ayrıntılı olarak belirlendiğini, buna göre hükmolunacak tazminatın alacaklı tarafı zenginleştirmeyeceği gibi borçlu tarafı da fakirleştirmemesi gerektiğini, hükmolunan tazminatların telafisi imkansız zararlar doğmasına davalının ekonomik yıkıma düşmesine neden olduğunu, manevi tazminatlar hususu değerlendirilirken, aynı olay nedeniyle yapılan yargılamada, Geyve Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016-188 E. s. dosyasında yapılan kusur incelemesinde, davalının sahibi olduğu aracın sürücüsü asli kusulru ( 6/8 ) oranında kusurlu bulunduğu gerçeğinin de göz ardı edilmemesi gerektiğini,
TRH tablosuna göre hesap yapılamayacağını, TRH tablosu esas alınarak yapılan hesaplamayı kabul etmediklerini, Yerleşik Yargıtay kararlarına göre PMF tablosunun esas alınması gerektiğini, bunun aksini gösterir herhangi bir karar da mevcut olmadığını, TRH tablosunun ise ancak ve ancak rücu davalarında uygulanabileceğini,
Ticari avans faiz talep edilemeyeceğini, eldeki davanın niteliği gereği ancak yasal faiz talep edilebileceğini, ticari avans faize hükmolunamayacağını, vekalet ücretlerinin hatalı hesaplandığını, davacı vekili lehine hükmedilen vekalet ücretlerinin hatalı, yine bundan başka davalı vekili olarak lehlerine hükmolunan vekalet ücretinin de tarife ile belirlenen tutarın altında olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … … Sigorta Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Dava konusu kazaya karıştığı ifade edilen … plakalı aracın davalı … Sigorta tarafından 28.08.2015-26.10.2015 vadeli … nolu Birleşik Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, öncelikle gelirin somut ve net bir şekilde tespit edilebilmesi için, kişinin anılan mesleği ifa ettiğinin açık olması, önceki iş yerlerinden personel dosyası, SGK hizmet dökümü gibi belgelerin getirilmesi, gerek görülürse iş yeri kayıtlarının incelenmesi gerektiğini, müteveffanın servis giderleri ve iş yerinde sunulan yemek parasının destek tazminatına dahil edildiğini, müteveffanın Ekim 2014 tarihinden Eylül 2015 tarihine kadar belirlendiği iddia edilen maaşların ortalamasının alındığını; ancak alınan ortalama net maaş 1.634,65 TL olmasına rağmen farazi olarak 3.188,54 TL üzerinden hesaplama yapılmasına itiraz ettiklerini, müteveffanın servis ve yemek ücretlerinin desteklere yansıtılmasının mümkün olmadığını, yol ve yemek ücretleri düzenli, süreli ve desteklere yansıtılan bir gelir olmadığını, maaşa farazi olarak herhangi bir gelir tespiti yapılmadan eklenen bu dolaylı gelire göre hesaplama yapılmasına ve hükme konu olmasına itiraz ettiklerini, bilirkişi hesap raporunda tespit edilen tazminat ve gelir fahiş olduğundan hatalı olduğunu bu nedenlerle yeni bir bilirkişi raporu alınması gerekirken hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yerleşik Yargıtay içtihadı uyarınca, anne babanın çocuklara destek olma süresinin, erkek çocukları için 18 yaşına gelinceye kadar, kız çocukları içinse kırsalda 18, şehirde 22 yaşına gelinceye kadar olduğunu, dolayısıyla hükme konu bilirkişi raporunda yaşı itibariyle müteveffanın çocuklarına 24 yaş üzerinden destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanamayacağını, bu hususta Yargıtay içtihatlarına aykırı olarak kurulan hükme itiraz ettiklerini, ek olarak destek talebinde bulunanın yüksek öğretim kurumunda olması halinde destek hesabı yapılacağı düşünüldüğünde dahi bu hususu kabul etmemekle birlikte; üniversiteye gitmeyen davacı yanların üniversiteye gideceği varsayımından hareketle hesap yapılmasının da hatalı olduğunu, bu nedenle tanzim edilen hesap bilirkişi raporları isabetsiz ve dayanaksız olduğundan hükme konu olması nedeniyle kararın kaldırılması gerektiğini, ayrıca dava konusu olay haksız fiilden kaynaklanmakta olup ticari iş niteliğinde olmadığını, bu nedenle davacı vekilinin avans faizine yönelik taleplerinin de reddi gerektiğini, Yargıtay 17. HD 2011/7758 E. 2012/6081 K. Sayılı 11.05.2012 tarihli ilamında ticari faize hükmedilebilmesi için kazaya neden olan aracın ticari niteliği bulunması gerektiği ve kazanın ticari faaliyet esnasında meydana gelmesi gerektiğinin belirtildiğini, bu nedenle ticari faize hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, tazminatın ödenmemesi veya eksik ödenmesi nedeniyle, rapor hesap tarihi itibariyle yeni tazminat tutarı belirlendiğini, bu nedenle, hesaplamaya konu geçmiş dönem (bilinen dönem) zarar/kazanç tutarlarına rapor hesap tarihine kadar geçen süreye sadık kalınarak faiz tahakkuk ettirilmekte ve rapor hesap tarihi itibariyle güncel değerlerin hesaplandığını, rapor hesap tarihi itibariyle güncel değerler üzerinden tazminat hesabı yapıldığından davacı tarafın faiz talebine yer olmadığı, ancak rapor hesap tarihinden itibaren faiz talep edebileceğinden temerrüt tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, sonuç olarak kaza tarihindeki verilere göre hesap yapılması halinde davalı şirkete karşı, tazminata; temerrüt tarihinden itibaren faiz işletileceğini, ancak güncel veriler kullanılarak hesaplanan işleyecek dönem zararına ayrıca faiz işletilmesinin hakkaniyete aykırı olacağını, gelecek dönem zararına geçmiş tarihten faiz işletilmesinin kabulünün mümkün olmadığını, bu nedenle ıslah tarihinden, bu talep kabul görmez ise rapor hesap tarihinden faiz işletilmesi gerekirken temerrüt tarihinden itibaren hüküm kurulmasının dayanaksız ve isabetsiz olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkemece verilen hükmün kaldırılmasına davanın reddine; aksi halde belirtilen hususlar dikkate alınarak yeniden hesaplama yapılmasına ve bu hesaplama doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Taraf vekillerinin HMK.nın 355. Maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Esas ve birleşen dava ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili 10.10.2015 tarihinde davalıların işleteni ve İMM sigortacısı olduğu aracın, davacıların desteğinin içinde bulunduğu araca çarparak ölümüne neden olduğunu belirterek, müteveffanın eşi ve çocukları ile anne-babası olan davacılar için (ZMMS tarafından yapılan 290.000,00 TL ödeme zararı karşılamadığı için bakiye) destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı … … … Sigorta Şirketi zarara neden olan davalı işletene ait aracın ihtiyari mali sorumluluk sigortacısıdır. … Araçları İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının 1. maddesine göre, sigortacı, zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçe limitinin dışında (üstünde) kalan miktardan başlayıp, ihtiyari mali sorumluluk sigortası teminat limitine kadar sorumludur. 2918 sayılı Kanun’un 85. maddesinde araç işleteninin sorumluluğu düzenlenmiş, işletenin ve araç işleticisi teşebbüsün sahibinin, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olacağı belirtilmiştir.
Davalı … … vekili, eldeki davada alınan 25.02.2018 tarihli bilirkişi raporunda davalı …’nin sahibi olduğu araç sürüsüne %100 kusur verilmiş olmasına rağmen aynı kaza nedeniyle, dava dışı davacılar tarafından açılan Geyve Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/188 Esas dosyasında yapılan kusur incelemesinde 17.05.2017 tarihli uzman bilirkişi raporunda, davalı …’nin sahibi olduğu aracın sürücüsünün asli kusurlu (6/8 oranında), davacıların desteğinin içinde bulunduğu araç sürücüsünün ise tali (2/8 oranında) kusurlu olduğunu, itirazları doğrultusunda bilirkişi heyetinden rapor alınmasını talep etmiş, davalı sigorta şirketi vekili de kusura ilişkin rapora itiraz etmiştir. Bu durumda Mahkemece davalıların kusura itirazlarının değerlendirilmesi amacıyla aynı kaza nedeniyle açılan Geyve Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/188 Esas sayılı dava dosyası da istenerek … Genel Müdürlüğü veya İTÜ gibi kurumlardan seçilecek konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi kurulundan kusur raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Destekten yoksun kalanların destek paylarını belirlerken desteğin gelirinin bir kısmını kendisine bir kısmını da eş ve çocukları ile anne ve babasına ayıracağı varsayılmalıdır. Bunun dışında destekten yoksun kalanlardan bir kısmının davacı olup diğer kısmının davacı olmadığı durumda talepte bulunmayan destek görenlerin paylarının da hesaplamada göz önünde tutulması gerekmektedir.
Destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında, destek payları doğru belirlenerek, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış/sağlayacak olduğu yardımın miktarı da doğru şekilde hesaplanmalıdır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş ve çocuklar ile anne – babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, anne ve babaya 1’er pay ayrılarak, böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile anne ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası … aile sistemine uygun düşmektedir. Çünkü … aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselecektir. Anne ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, anne ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, desteğin anne ve babasının sağ ve davacı olduğu gözönüne alınarak desteğin gelirinin destek, davacı eş ve çocuk ile desteğin anne ve babası arasında paylaştırıldığı, Yargıtay uygulamalarına uygun tazminat hesaplaması hususunda ayrıntılı ve denetime elverişli aktüer raporu alınarak (davalılar yararına oluşan usulü kazanılmış haklar da dikkate alınarak) sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, anılan ilkelere aykırı olarak (pay verilerek) hesaplanan tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda desteğin üç kızı, davacılar …, … …, … için 24 yaşına kadar babasının desteğinden yaralanacağı kabul edilerek hesaplama yapılmış ise de; Yargıtay uygulamalarına göre çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşları, okuldaki eğitim durumları, öğrenimlerine devam edip etmedikleri, okul başarı durumu, anne ve babanın yüksek öğrenim mezunu olup olmaması, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşullar, çocukların yüksek öğrenim görme ihtimali bulunup bulunmadığı ayrı ayrı değerlendirilerek, yüksek öğrenim yapacaklarının muhtemel olması halinde 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmayacaklarının muhtemel görülmesi halinde ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir. Somut olayda destek ve davacı çocuklar yönünden … araştırması yapılmamış, davacı çocukların eğitim durumu, derslerinde başarılı olup olmadığı, ders notları, not ortalaması, anne babanın eğitim durumu, sosyal konumları, gelirleri araştırılıp incelenmeden, çocuğun eğitim belgeleri getirilmeden, bu konuda belge ve bilgi temin edilmeden, yüksek öğrenim yapıp yapmayacağı hususu değerlendirilmeden, davacı kız çocukları için 24 yaşa kadar destek tazminatı hesaplaması yapan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece açıklanan hususlarda inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılarak davacı çocukların yüksek öğrenim yapmasının muhtemel olması halinde davalılar lehine usulü hak oluşturan 24 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmayacağının muhtemel görülmesi halinde ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabulü ile destek tazminatı hesaplanması gerekirken, yazılı olduğu gibi karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. 6098 sayılı TBK 53. maddesi ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse TBK’nın 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.
Destekten yoksunluk zararının hesabında müteveffanın gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Somut olayda davaya konu trafik kazası 10.10.2015 tarihinde meydana gelmiş, destek kazadan dolayı 10.10.2015 tarihinde vefat etmiştir. Desteğin sağlığında Sakarya … … AŞ’de çalıştığı anlaşılmış, davacılar tarafından çalıştığı işyerinden temin edilen 2014 yılı ekim ayından 2015 yılı ekim ayına kadar olan maaş bordrolarının temin edilerek dosyaya kazandırıldığı, bordroda maaşının aylara göre değişkenlik gösterdiği, anılan şirket tarafından 16.11.2015 tarihli yazıda da ayrıca işletme gideri olarak bir çalışanın Ekim 2015 tarihi itibarıyla günlük 8,70 TL(KDV dahil) yemek ücreti, 9,21 TL (KDV Dahil) servis ücreti olduğu (aylık ortalama 450,00 TL) belirtilmiştir. Hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda bordroda belirtilen maaşların ortalamasına göre desteğin gelirinin aylık 1.634,65 TL olduğu, yemek ve servis ücreti eklendiğinde 3.166,54 TL olup bu miktarın asgari ücretin 3.048 katı olduğu kabul edilerek bu miktar üzerinden hesaplama yapılmıştır. Davalılar vekili desteğin gelirine (ortalama aylık gelire ) ve ayrıca yemek, servis bedelinin ücrete eklenmesine itiraz etmişler, ancak ek raporda davalıların itirazı ayrıntılı olarak değerlendirilmeden aynı verilere göre hesaplama yapılmıştır. Eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna göre hüküm kurulamaz.
Bu durumda mahkemece desteğin işe girdiği tarihten, kaza tarihine kadar çalıştığı işyerinden tüm maaş bordroları ile SGK kayıtlarının getirilerek, yemek ve servis ücreti katılmadan gelirinin netleştirilmesi ve daha sonra destek tazminatı hesabı yapılması gerekirken (bilinen dönem yine 23.06.2018 tarihinde sonlandırılarak), bu hususlar gözönüne alınmadan, yazılı olduğu biçimde hatalı gelire göre destek tazminatı hesaplanması doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; kazaya karışan davalıya ait aracın ticari araç olması ve ticari faaliyeti sırasında kazaya karışması nedeniyle ticari avans faize hükmedilmesi doğru olmakla birlikte, esas davanın davacıları vekili tarafından 27.11.2015 tarihinde davalının işleteni olduğu aracın hem ZMMS olan … Sigorta AŞ’ne, hem de İMMS olan davalı … … … Sigorta Şirketine tazminat talepli başvuru yapıldığı, davalı şirkete tebligatın 30.11.2015 tarihinde yapıldığı ,bu durumun davalı şirketin de kabulünde olduğu (08.06.2017 tarihli cevabi yazı başvuru yapıldığı, hasar dosyası açıldığı, ödeme yapılmadığı belirtilmiştir ) anlaşıldığından esas davaya ilişkin olarak davalı sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihinin 15.12.2015 tarihi olduğu gözetilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlere, hükmün esasına ve sonucuna etkili olan bu hususlarda gerekli deliller toplanıp, değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmakla, esas davanın davacıları vekili ile esas ve birleşen davanın davalıları … … ve … … … Sigorta Şirketi vekillerinin anılan yönlere ilişkin istinaf taleplerinin kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre esas ve birleşen davanın davacıları vekili ile esas ve birleşen davanın davalıları … … ve … … … Sigorta Şirketi vekillerinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Esas davanın davacıları vekili ile esas ve birleşen davanın davalıları … … ve … … … Sigorta Şirketi vekillerinin istinaf taleplerinin KABULÜ ile Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.04.2019 tarihli, 2016/89 Esas – 2019/348 Karar (Birleşen Ankara 1.Asliye Ticaret mahkemesinin 2016/863 Esas 2016/651 Karar) sayılı kararının HMK.nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA
Davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kararın kaldırılma sebebine göre esas ve birleşen davanın davacıları vekili ile esas ve birleşen davanın davalıları … … ve … … … Sigorta Şirketi vekillerinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Esas ve birleşen davanın davacıları tarafından yatırılan 44.40 TL maktu; esas ve birleşen davanın davalısı … … … Sigorta şirketi tarafından yatırılan 4.269,38 TL nispi, esas ve birleşen davanın davalısı … … tarafından yatırılan 11.635,00 TL nispi istinaf karar harcının talepleri halinde yatırdıkları oranda adı geçen davacı ve davalılara iadesine,
3-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
4-Ankara 31. İcra Müdürlüğünün 2019/7800 esasına yatırılan 485.000,00 TL teminatın yatıran tarafa iadesine,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme ve harç iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 17.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…..

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.