Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2307 E. 2022/388 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/03/2019
NUMARASI :…..

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 17/02/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 24/02/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalı … … … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların desteği müteveffa … …’ın 06/06/2016 tarihinde çift taraflı trafik kazasında hayatını kaybettiğini, davacıların murisin eş ve çocukları olduğunu, davalının karşı aracın ZMSS poliçesini düzenlediğini belirterek davacıların destekten yoksun kalma maddi zararlarına mahsuben şimdilik 35.000,00-TL destek tazminatının (davacı eş … için 25.000,00-TL, … için 5.000,00-TL, … i,çin 3.000,00-TL, … için 2.000,00-TL olmak üzere) temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 25.02.2019 tarihli bedel artırım dilekçesi ile taleplerini davacı eş için 37.060,03-TL, … için 6.814,84-TL, … için 3.734,13-TL, … için 2.536,75-TL’sına yükseltmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; davalının poliçe limiti ve sigortalının kusuru oranında sorumlu olduğunu, aktüer siciline kayıtlı bir bilirkişi tarafından hesaplama yapılması gerektiğini, SGK’dan rücuya tabi ödeme olup olmadığının sorulması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, tüm dosya kapsamı ve deliller, kazaya karışan araçların kusur durumu, hesap bilirkişisi raporu kapsamı hep birlikte göz önünde bulundurulduğunda; 06/06/2016 tarihinde, saat 19:20 sıralarında davacıların murisi olan sürücü … … yönetimindeki kamyonetle … istikametinden Ankara istikametine seyri sırasında, orta refüjdeki otları sulayarak gitmekte olan dava dışı sürücü …’ın yönetimindeki dava dışı … Belediye Başkanlığı’na ait olup, davalı … … … Sigorta A.Ş.’ye ZMMS poliçesiyle sigortalı bulunan özel amaçlı arazöz aracının arka sol tarafına çarpması sonucunda ölümlü, maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, meydana gelen bu kazada müteveffa … …’ın %80 oranında asli kusurlu olduğu, dava dışı … Belediye Başkanlığı’nın ise olayda %20 oranında kusurunun bulunduğu, tarafların kusur durumlarına göre davacılardan …’nin 37.060,03-TL, …’ün 6.814,84-TL, …’nın 3.734,13-TL, …’nın 2.536,75-TL destekten yoksun kalma tazminatı talep haklarının bulunduğu, 28/11/2016 tarihinde davalı sigortanın davacı tarafça sunulan belgeler tamamlandığında hesaplama yapmasına rağmen davacı tarafa ödeme yapmaya yanaşmaması dikkate alınarak temerrüt başlangıcı olarak bu tarihin esas alındığı gerekçesi ile davanın kabulüne, davacı eş … … lehine 37.060,03-TL, davacı çocuk … … lehine 6.814,84-TL, davacı çocuk… lehine 3.734,13-TL, davacı çocuk … lehine 2.536,75-TL, destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihi olan 28/11/2016 tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalı sigortadan tahsili ile ayrı ayrı davacılara ödenmesine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili ile davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; kazanın meydana gelmesinde davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusurunun dosya kapsamında aldırılan kusur raporunda belirtilenden çok daha fazla olduğunu, sürücü Afgan’ın olay anında araç şartlarına uygun ışık donanımı ve aracının arkasında bulunması gereken uyarı levhasını bulundurmayarak kazaya sebebiyet verdiğini, nitekim bilirkişi raporunda da “Sürücülerin zamanında uyarılarak sağ şeride geçmelerini sağlamak için dava dışı belediyece çalışma alanının yaklaşımında sulamanın yapıldığı aracın arkasındaki uygun bir yere gece ve gündüz şartlarında kullanılabilecek yansıtıcı malzeme monteli sağdan gidiniz yazılı flaşlı ok donanımlı levhanın konulmasını ya da bu alanda üzerinde reflektif donanım bulunan işaretçi (bayrakçının) görevlendirilmesini ve dava dışı sürücünün yaptığı sulama işinde işveren sıfatıyla daimi surette izleme ve denetlenmesinin sağlanması gerektiğinin belirtildiğini, işleten sıfatına haiz … Belediyesinin söz konusu tedbirleri almayarak, aracın sürücüsünün ise bu tedbirlerin alınmadığını bilerek ve başkaca önlem almaksızın yola çıkarak, dikkatsiz ve özensiz davranışıyla kazanın meydana gelmesine kusuruyla sebebiyet verdiğini, söz konusu tedbirler alınmadığından, destek fren tedbirine başvurmuş olmasına karşın kazayı önleyemediğini, dava konusu olaya ilişkin olarak ceza dosyasında aldırılan bilirkişi tarafından düzenlenen keşfe dayalı raporda sürücü … ile … Belediyesinin olayın meydana gelmesinde %70, desteğin% 30 kusurlu bulunduğunu, keşif yapılarak düzenlenen bilirkişi raporunun olayın meydana geliş şekline ve maddi gerçeğe çok daha yakın olduğunu, Yargılama sırasında ceza dosyasındaki raporun hükme esas alınması, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde kusur raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi talep edilmesine rağmen eksik inceleme ürünü olan 02.01.2019 tarihli rapora göre hüküm kurulduğunu, destek olayda kusurlu olsa dahi bunun davacılara yansıtılamayacağını, buna rağman bilirkişi raporunda kusur indirimi yapıldığını, davacıların desteğin eşi ve çocukları olarak zarar gören 3. kişi konumunda olduklarını, destekten yoksunluğun talep edildiği hakkın, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkı olduğunu, bu sebeple Destek %100 kusurlu dahi olsa zarar gören 3.kişi konumundaki davacılara yansıtılamayacağını, bilirkişi raporunda destek süreleri ve paylarının yanlış hesaplandığını, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları doğrultusunda desteğin evli ve çocuklu olması durumunda desteğe ve eşe 2’şer pay çocuklara 1 pay verilerek gelir paylaştırıldığını, çocuklarda ise erkekler için 18 kızlar için 22 yaşına kadar hesaplama yapılması; yüksekokul’da okuyor ya da okuma ihtimalleri varsa 25 yaşına kadar hesaplama yapılması gerektiğini, desteklikten çıkarılanın paylarının diğer paydaşlara eşit olarak dağıtılması gerektiğini, Somut olayda müteveffanın kızı … … her ne kadar kaza tarihinde küçük olması sebebiyle üniversite öğrenimi görmüyor olsa da, ailenin sosyal ekonomik durumu, diğer kardeşlerin yükseköğrenim görüyor olması gibi unsurlar değerlendirildiğinde, ileride yükseköğrenim göreceğinin kuvvetle muhtemel olduğunu, dolayısıyla 25 yaşına kadar müteveffanın desteğini alacağını, raporda ayrıca desteklik süre ve paylarına ilişkin hesap yapılırken çocukların tek tek desteklikten çıkması aşamasında 2028 yılına kadar hesaplama yapıldığını, fakat 2028 yılından itibaren yapılan anne, baba ve eşe ilişkin desteklik süre ve paylarında ise hata yapıldığını, müteveffanın anne babası işbu davanın tarafı olmayıp, taleple bağlılık ilkesi gereği anne babanın payının hesaplamaya dahil edilmemesi gerektiğini, bu hususlar gözetilmeden aldırılan hesap raporunun eksik olduğunu, davacı… için hükmedilen vekâlet ücretinin sehven yanlış yazıldığını, kararın hüküm kısmında adı geçen davacı lehine 2.715,00-TL vekalet ücretine karar verildiğini, oysa 2019 yılı AAÜT gereği hükmedilmesi gereken vekâlet ücretinin 2.725,00-TL olduğunu, kararın bu yönüyle düzeltilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … … … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; yerleşik Yargıtay kararları ve 6098 sayılı TBK md.55 amir hükmü gereği; … Kurumlarınca yapılan rücuya tabi ödemelerin, tazminat hesabından indirilmesi gerektiğini, davaya konu kazanın, iş kazası olduğunu, müteveffanın şoför olarak çalıştığı ve ekmek dağıttığı esnada kazanın meydana geldiğini, bu çerçevede, 5510 sayılı kanun 18. ve 21. maddeleri gereği, geçici iş göremezlik ödemesi; hastalık ödemesi ve sürekli iş göremezlik nedeniyle iş kazası sonucu bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri, iş kazası sonucu vefat halinde kısa vadeli sigorta kolundan bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücuya tabi ödeme ve gelirlerden olduğunu, dolayısıyla; … Kurumuna yazı yazılarak geride kalan hak sahiplerine ödeme yahut gelir bağlanıp bağlanmadığı, rücuya tabi olup olmadığının sorulması, olay iş kazası teşkil ediyorsa iş kazası tahkikatı ve bildirimi yapılıp yapılmadığı incelenerek, davacıya gerekirse bu hususta süre verilmesi ve bağlanacak gelirin tespitinin bekletici mesele yapılması gerektiğini, aksi halde, davacıya davalı şirketten tazminat ödendiği gibi, … Kurumlarınca da aynı zarara ilişkin ödeme yapıldığını ve SGK mevzuatı gereği kendilerine rücu edildiğini, bu halde davalı şirketin aynı zarar nedeniyle mükerrer ödeme yapmak durumunda kaldığını, bu nedenle SGK’ya müzekkere yazılarak davacıya ödeme yapılıp yapılmadığının tespiti ile olay 5510 sayılı kanun md.13 uyarınca iş kazası teşkil ediyor ise davacılara iş kazası bildirimi yapmak üzere süre verilmesini; bağlanacak gelirin tespitinin bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2013/19087 E. – 2014/1337 K. 28.01.2014 tarihli kararı), olayın trafik-iş kazası teşkil edip etmediğinin incelenmesi, SGK tarafından davacıya rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığı; ayrıca olay iş kazası ise SGK’ya iş kazası bildirimi yapılarak gelir bağlanmasının talep edilip edilmediğinin incelenmesi gerektiğini, iş kazası ve SGK gelirlerinin tespiti ile SGK gelir bağlanmasının bekletici mesele yapılmasını, rücuya tabi gelirlerin tazminattan mahsubunu, her halde davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, bilirkişi raporunda yapılan kusur incelemesinde sigortalı belediyenin %20 ve karşı araç sürücüsü müteveffanın %80 oranında kusurlu olduğu yönünde tespitte bulunulduğunu, kusur oranını aleyhe kabul anlamına gelmemekle birlikte; davalı şirkete sigortalı araç sürücüsünün kusuru sonucu üçüncü kişilere verilen ve işletenin KTK uyarınca sorumlu olduğu zararlar için teminat sağlandığını, sigorta poliçesinin, işletenin KTK 85/1 maddesi uyarınca sorumluluğunu teminat altına aldığını, KTK 85/1 ‘de yer alan sorumluluğun, KTK kurallarını ihlalden kaynaklı zararlara ilişkin olduğunu, huzurdaki davada işverenin sorumluluğunun İş ve İşçi Güvenliği Mevzuatından kaynaklandığını, İşverenlerin ilgili mevzuattan kaynaklı sorumluluklarının temini için, ayrı bir poliçe türü olan işveren sorumluluk sigortası düzenlendiğini, bu neviden zararların, işveren sorumluluk sigortası teminatına dahil olduğunu ve karayolları zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi teminatına dahil olmadığını, işverenin, işçi güvenliğine aykırı eyleminden doğan sorumluluğunun, KTK m85/1 ile bağdaştırılamayacağını, bu nedenle, işverenin İş ve İşçi Güvenliği Mezuatına aykırı eyleminden kaynaklı %20 kusuruna düşen tazminattan davalı şirketin sorumluluğu bulunmadığını, sigortalı araç sürücüsü ve sigortalının işleten sıfatıyla kusur ve sorumluluğu olmadığından davanın reddinin gerektiğini, dava konusu olayın haksız fiilden kaynaklandığını, ticari iş niteliğinde olmadığını, bu nedenle davacı vekilinin avans faizine yönelik taleplerinin de reddi gerektiğini (Yargıtay 17. HD 2011/7758 Esas – 2012/6081 K. Sayılı 11.05.2012 tarihli ilamı), tazminatın ödenmemesi veya eksik ödenmesi nedeniyle, hesap tarihi itibariyle yeni tazminat tutarı belirlendiğini, bu nedenle hesaplamaya konu geçmiş dönem (bilinen dönem) zarar/kazanç tutarlarına hesap tarihine kadar geçen süreye sadık kalınarak faiz tahakkuk ettirildiğini ve rapor hesap tarihi itibariyle güncel değerlerin hesaplandığını, hesap tarihi itibariyle güncel değerler üzerinden tazminat hesabı yapıldığından davacı tarafın faiz talebine yer olmadığını, ancak hesap tarihinden itibaren faiz talep edebileceğinden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kaza tarihindeki verilere göre hesap yapılması halinde davalı şirkete karşı, tazminata; temerrüt tarihinden itibaren faiz işletileceğini, ancak güncel veriler kullanılarak hesaplanan işleyecek dönem zararına ayrıca faiz işletilmesinin hakkaniyete aykırı olacağını, gelecek dönem zararına geçmiş tarihten faiz işletilmesini kabul etmediklerini, bu nedenle ıslah tarihinden, bu talep kabul görmez ise rapor hesap tarihinden faiz işletilmesi gerekirken 28.11.2016 tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin dayanaksız ve isabetsiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenlerin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler,mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan ve karşı aracın ZMSS şirketi aleyhine açılan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
1-Destekten yoksun kalanların destek paylarını belirlerken desteğin gelirinin bir kısmını kendisine bir kısmını da eş ve çocukları ile anne ve babasına ayıracağı varsayılmalıdır. Bunun dışında destekten yoksun kalanlardan bir kısmının davacı olup diğer kısmının davacı olmadığı durumda talepte bulunmayan destek görenlerin paylarının da hesaplamada göz önünde tutulması gerekmektedir. Destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında, destek payları doğru belirlenerek, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış/sağlayacak olduğu yardımın miktarı da doğru şekilde hesaplanmalıdır.
Somut olayda aktüerya bilirkişi raporunda, TRH 2010 tablosu ve 1.8 teknik faiz yöntemine göre destek tazminatı hesaplanmıştır. Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarının, hak sahibi davacı eş ve çocuklar ile dava dışı desteğin hayatta olan anne ve babasının, müteveffadan destek alacakları süre esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Önceki yıllarda bakiye ömür ve destek süresi Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, … Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak,ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür ve destek sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17. HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas – 2020/8874 Karar sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 Esas – 2021/34 Karar sayılı ilamı)
Bu itibarla, somut olayda davacı eş, çocuklar ile dava dışı desteğin sağ olan anne ve babası yönünden destek tazminatı hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılarak (hükme esas alınan 02.01.2019 tarihli hesap bilirkişi raporundaki veriler esas alınıp, aynı dönemde bilinen dönem sonlandırılarak, taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) hak sahibi davacı eş, çocuklar ile dava dışı anne ve babanın bakiye destek süresinin belirlenmesi (mahkemece öncelikle desteğin tam vukuatlı nüfus aile kayıt tablosu getirilip, desteğin anne ve babasının halen hayatta olup olmadıklarının tespiti ile hayatta iseler bakiye ömür sonuna kadar, vefat etmişlerse ölüm tarihine kadar destek tazminatı hesabı yapılması gerektiği gözetilerek, yine davacı eşin yeniden evlenmiş olması halinde evlendiği tarihe kadar destek tazminatı hesaplanması gerektiği, aksi halde desteğin ömür sonuna kadar tazminat hesabı yapılması hususuna da dikkat edilerek) ve buna göre tazminat hesabı yapılması gerekirken, TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz yöntemine göre tazminat hesabı yapılması doğru görülmemiştir.
2-Hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda desteğin kızları olan … ve … için dosyada üniversite eğitimi gördüklerine ilişkin belge olduğundan 25 yaşına kadar destek alacaklarının kabulü ile tazminat hesabı yapılmış ise de, davacı …’ün olay tarihinde 10 yaşında olması nedeniyle adı geçen davacı için 22 yaşına kadar destek tazminatı hesaplanmıştır. Yargıtay uygulamalarına göre çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşları, okuldaki eğitim durumları, öğrenimlerine devam edip etmedikleri, okul başarı durumu, anne ve babanın yüksek öğrenim mezunu olup olmaması, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşullar, çocukların yüksek öğrenim görme ihtimali bulunup bulunmadığı ayrı ayrı değerlendirilerek, yüksek öğrenim yapacaklarının muhtemel olması halinde 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmayacaklarının muhtemel görülmesi halinde ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiği kabul edilmiştir. Davacı …’ün eğitim belgeleri getirilmeden, bu konuda belge ve bilgi temin edilmeden, yüksek öğrenim yapıp yapmayacağı hususunda gerekli inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmadan, destek ve davacıların … araştırması yapılmadan davacı … için 22 yaşa kadar destek tazminatı hesaplaması yapılan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kaldı ki dosya kapsamında bulunan belgelerden davacı …’nın 2016 yılında Kastamonu Üniversitesi beden eğitimi bölümüne (4 yıllık) kayıt yaptırdığı, 2018 yılında ikinci sınıf öğrencisi olduğu ve yine davacı …’nın 2017 yılında Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri fakültesine (4 Yıllık) kayıt yaptırdığı ve üniversite öğrencisi olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda dahi ablaları üniversite eğitimi alan davacı …’ün de yüksek öğrenim yapmasının kuvvetle muhtemel olması nedeniyle adı geçen davacı için de 25 yaşa kadar destek tazminatı hesaplanması gerekirken, yazılı olduğu gibi 22 yaşa kadar yapılan tazminat hesabına göre hüküm kurulması doğru olmadığı gibi davacı eş yönünden yeniden evlenme ihtimalinin rapor tarihindeki yaşına göre belirlenmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi kaza tarihindeki yaşına göre değerlendirme yapılması da doğru görülmemiştir.
3-Davacı çocukların doğum tarihlerine göre destek alacakları sürenin tespiti gerekmektedir. Davacı … 30.03.1996, … 26.01.1998, … ise 28.11.2006 doğumludur. Buna göre davacı … için 30.03.2021 tarihine kadar, … için 26.01.2023 tarihine kadar, davacı … için (25 yaş yerine, 22 yaşa kadar destek tazminatı hesaplanması doğru değil ise de, adı geçen davacı için 22 yaşa kadar destek tazminatı hesaplanması gerektiğinin kabulü halinde dahi) 28.11.2028 tarihine kadar tazminat hesabı yapılması gerekirken, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda davacı … için 30.02.2021 tarihine, davacı … için 26.10.2023 tarihine, davacı … için doğum tarihinin 04.12.2006 olduğunun kabulü ile 04.12.2028 tarihine kadar destek tazminatı hesaplanmıştır. Bu durumda mahkemece davacıların doğum tarihlerinin doğru şekilde tespiti ile destek sürelerinin buna göre belirlenmesi ve tazminat hesabı yapılması hususunda rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi hatalı rapora dayanılarak hüküm kurulması da doğru değildir.
4-Destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde destekten yoksun kalanlara ayrılacak paylar Yargıtay uygulamaları ile kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise desteğin gelirden eşi ile birlikte ikişer pay alırken çocuklara birer pay verileceği yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay çocukların her birine 1 pay, ana ve babaya birer pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası … aile sistemine uygun düşmektedir. Çünkü … aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselmektedir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 desteğe, %50 eşe pay verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanacaktır.Desteğin gelirinin 100 pay olduğunun kabulü ile bu 100 payın davacılar ile dava dışı hak sahiplerine dağıtılması, dağıtılan payların toplamının 100 olması gerekmektedir.
Somut olayda hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunda desteğin gelirinin davacı eş, çocuklar ile dava dışı anne baba arasında dağıtımında destek ve eşe 22’şer pay, davacı çocuklar ile dava dışı anne ve babaya 11’er pay verilmiş olup, payların toplamı 99 olup 100’e tamamlanmadığı gibi, dava dışı babanın destekten çıktığı tarihe kadar payların dağıtımının gösterilmediği, pay oranlarının da yerleşik Yargıtay uygulamalarına uygun olmadığı görülmüştür. Bu durumda destek, davacı eşi, çocukları ve dava dışı anne ve baba yönünden yerleşik ve kabul gören Yargıtay uygulamaları gözetilerek gelirden pay ayrılarak destek tazminatı hesaplanması için aktüer bilirkişiden rapor alınarak (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, hükme elverişli olmayan tazminat raporuna göre karar verilmesi de doğru değildir.
Kabule göre de davacı … lehine kabul edilen vekalet ücretinin 2.725,00-TL yerine, 2.715,00-TL olarak yazılması da doğru değildir.
Bu durumda mahkemece, aktüer bilirkişiden yukarıda 1, 2, 3 ve 4 nolu bentlerde açıklanan hususlarda 02.01.2019 tarihli aktüer bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihteki veriler esas alınarak (bilinen dönemde aynı tarihte sonlandırılarak) ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli ek tazminat raporu ya da konusunda uzman bir başka aktüer bilirkişiden yeni tazminat raporu alınması (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2020/2598 Esas – 2021/34 Karar sayılı kararı ile içtihat değişikliğine gidilerek, TRH-2010 Yaşam Tablosu ile “muhtemel yaşam süresi” belirlendikten sonra “progresif Rant Yöntemi” uygulanarak “1/kn” formülüne göre %10 artırım, %10 indirim yapılmak suretiyle tazminat hesaplanması yöntemi benimsendiğinden), davacı … için de 25 yaş hitamına kadar destek tazminatı hesaplanması, desteğin dağıtılan gelirinin toplamda 100 pay olması, payların yerleşik Yargıtay uygulamalarına uygun olması, davacı eş için rapor tarihindeki yaşına göre yeniden evlenme ihtimalinin değerlendirilmesi, davacı çocukların doğum tarihlerinin ve buna göre destek alacakları sürelerin doğru belirlenmesi (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi hükmün esasına ve sonucuna etkili olan bu hususlarda gerekli deliller toplanıp, değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmakla, davacılar vekili ile davalı sigorta şirketi vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf taleplerinin ayrı ayrı kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre istinaf talebinde bulunan davacılar vekili ile davalı sigorta şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Yukarıda 1, 2, 3 ve 4 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekili ile davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı kabulü ile HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.03.2019 tarihli, 2018/203 Esas – 2019/309 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA
Davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kararın kaldırılma sebebine göre davacılar vekili ile davalı sigorta şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Davacı tarafça yatırılan 44.40-TL maktu, davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 856,36-TL nispi istinaf karar harcının talep halinde ilgili taraflara iadesine,
3-İstinafa gelen davacılar ve davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
4-Davacılar ve davalı sigorta şirketi tarafından ayrı ayrı yatırılan 100,00’er TL gider avansından, kullanılmayan kısmın davacılar ile davalı sigorta şirketine ayrı ayrı iadesine,
5-Ankara 7. İcra Dairesinin 2019/8907 sayılı dosyasına yatırılan 101.000,00 TL teminat mektubunun yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 17.02.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
…..
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.