Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2282 E. 2022/819 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2019/2282 – 2022/819
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/2282
KARAR NO : 2022/819

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/05/2019
NUMARASI : 2015/357 Esas 2019/411 Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :

DAVALI :
VEKİLİ :
İHBAR OLUNAN :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Maddi ve Manevi Tazminat (Trafik Kazasından Kaynaklı)

KARAR TARİHİ : 31/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 01/04/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı, davalı … Genel Müdürlüğü ve davalı … vekilleri tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalılardan …’ın 30/06/2012 tarihinde İnönü Bulvarı Milli Kütüphane yanındaki kavşaktan karşıdan karşıya yaya olarak geçmeye çalışan müvekkiline sevk ve idaresindeki … plakalı … otobüsü ile çarptığını, kazaya karışan aracın davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkilinin çarpma sonucu ambulans ile … Eğitim ve Araştırma Hastanesinin acil servisine götürüldüğünü, hastahanede kalça kemiği kırılması nedeniyle farklı dönemlerde 3 defa ameliyat olduğunu, ameliyat sonrası kalça kemiğine ve el bileğine platin takıldığını ve 3 ay hastanede müşahede altında kaldığı, halen tedavisinin ayakta devam ettiğini, bununla birlikte müvekkilinin psikolojik tedavi de aldığını, davalı sürücü hakkında kaza nedeniyle Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2012/2183 Esas sayılı dosyası ile kamu davası açıldığını, daha sonra yeni açılan Ankara 17. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013/284 Esas sayılı numarasına kaydedildiğini, mahkemece yapılan yargılama sonunda 13/11/2013 tarihinde davalı …’ın 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini, sanığa verilen cezanın az olduğu gerekçesiyle dosyayı temyiz ettiklerini, müvekkilinin kaza nedeniyle maddi ve manevi büyük zarar gördüğünü ve gelir kaybına uğradığını, kazadan bir hafta önce asgari ücretle bir giyim mağazasında çalışmaya başladığını, kendisinin ve kısmen ailesinin geçimini sağlamaya çalışırken kaza sonucu ağır yaralandığını, uzun süreli iş gücü kaybına uğradığını, kalça kemiği kaynamadığından ayağında aksaklık olup, ayakta durmakta zorlandığını, bu nedenle ayakta olan bir işte çalışamadığını ileri sürerek, maddi tazminatın sigorta şirketi yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, ayrıca müvekkilinin maruz kaldığı elem ve manevi ızdırabın bir nebze de olsa dindirilmesi amacıyla 20.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi hariç diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacının ışıklı kavşakta kendisine kırmızı ışık yanarken geçtiğini, müvekkilinin yeşil ışık kendisine yanarken geçtiğini, bu halde davacının %100 kusurlu olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; davaya konu kazaya karıştığı ifade edilen … plakalı aracın müvekkil şirket tarafından trafik sigorta poliçesi ile sigortalandığını, davayı kabul etmemekle birlikte müvekkil şirketin sorumluluğunun poliçedeki limitler ve sigortalı araca atfedilebilecek kusur ile sınırlı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde; trafik kaza tespit tutanağında da belirtildiği gibi kazanın meydana gelmesinde davacının 8/8’de kusurlu olduğunu, davacının kaza nedeniyle işini kaybetmediğini, bu nedenle maddi zarara uğramadığını, ayrıca … otobüsünü kullanan …’ın müvekkilinin hizmet alımı yaptığı … A.Ş. Genel Müdürlüğü’nde İş Kanunu hükümlerine tabi şekilde şoför olarak çalıştığını, bu nedenle … A.Ş.’ye davanın ihbar edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacı yayanın 5 metre geride ışıklı yaya geçidi varken yol durumunu dikkate almadan geçmeye çalıştığı, araçlar için yeşil ışığın yanık olduğu gözetilerek mahkemece alınan raporda davacının kazada % 100 kusurlu olduğu, ceza dosyasında asli kusurun davacıda olduğu, davalı sürücünün tali kusurlu olduğu gözetilerek hüküm kurulmuş olup, kaza tespit tutanağında da her iki tarafa kusur verildiği gözetilerek itiraz üzerine İstanbul Adli Tıp Trafik İhtisas dairesinden rapor alındığı; yayanın % 85, sürücünün % 15 kusurunun olduğunun tespit edildiği, kaza tarihinde yürürlükte olan yönetmelik uyarınca P.M.F 1931 işaretli yaşam tablosuna göre asgari ücret üzerinden aktüerya bilirkişisinden rapor alındığı, ıslah tarihi itibarı ile ceza zamanaşımı süresinin dolmamış olduğu, davacının kazada asli kusurunun olduğu, yaralanma durumu, yaşanan korku ve endişe hali gözetilerek davacıyı zenginleştirmeyecek davalıları ödeme güçlüğüne düşürmeyecek oranda duyulan acı ve ızdırabın bir nebze telafisi için manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, TCK 68 ve 89 maddeleri uyarınca 10 yıllık ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek davanın kabulüne, 1.310,48-TL geçici, 21.929,84-TL kalıcı iş görmezlik bedeli toplamı 23.240,32-TL’nin davalı … Sigorta Şirketinden 14/05/2014 dava tarihinden, diğer davalılar … Genel Müdürlüğü ve …’tan 30/06/2012 kaza tarihinden yasal faizi ile müştereken müteselsilen tahsiline, manevi tazminatın kısmen kabulü ile 2.500,00-TL’nin 30/06/2012 kaza tarihinden yasal faizi ile davalılar … ve … Genel Müdürlüğünden tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde, 14/04/2017 tarihli kusur raporunda davacının tam kusurlu olduğu tespit edilmiş olduğu halde, 21.05.2018 tarihli ATK kapsamında, yaya …’e %85 oranında asli kusur atfı; sürücü …’a ise %15 oranında tali kusur atfı yapıldığını, kusura itiraz ettiklerini, kazanın davacı yanın geride olan ışıklı yaya geçidini kullanmak yerine ceza yargılaması kapsamındaki ifadesinde de bizzat belirttiği üzere zaman kaybetmemek için yaya geçidi olmayan yerden kontrolsüzce karşıdan karşıya geçmeye çalıştığı esnada meydana geldiğini, kazanın gerçekleştiği noktada metro çalışması olması münasebetiyle yolun 3 şeritten 2 şeride düşmesi ve … otobüsünün 15-20 metre sonra durağının olması sebebiyle hızı minimum düzeyde olup, hızının fazla olmasının da kesinlikle mümkün olmadığını, davacının sağlık durumuna ilişkin alınan Adli Tıp Raporu kapsamında davacı …’in çalışma ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının %15 olduğu, tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı ihtiyaç süresinin 4 ay olduğu ve geçici iş göremezlik süresinin 12 ay olduğunun belirtildiğini, bu raporun da gerçekle bağdaşmadığını, uyuşmazlığa konu kaza sonrası davacıda meydana gelen yaralanmanın %15 oranında çalışma ve meslekte kazanma gücü kaybına neden olacak mahiyette olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı … vekili istinaf dilekçesinde, müvekkil lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu, Adli Tıp Kurumu tarafından, müvekkilinin sürekli iş göremezliğinin % 15, geçici iş göremezliğinin ise 12 ay olduğunun tespit edildiğini belirterek manevi tazminat miktarı yönünden kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … Genel Müdürlüğü istinaf dilekçesinde, kusur oranını kabul etmediklerini, mahkeme masrafları, yargılama harç ve giderleri ile aleyhe vekâlet ücretinin Avukatlık Aşgari Ücret Tarifesi’ne aykırı ve hatalı şekilde hesap edildiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar sebebiyle maddi ve tazminat istemidir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda, 30/06/2012 günü saat 20:30 sıralarında sürücü … sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı otobüs ile İnönü Bulvarını takiben Ümitköy istikametine doğru seyri sırasında Milli Kütüphane kavşağını geçtikten sonra kaza mahalli Gökkuşağı Kamu Pazarı önüne geldiği sırada idaresindeki aracın sağ ön ve yan kısımlarıyla seyir istikametine göre yolun sağından soluna geçmek isteyen yaya …’e çarpması sonucu bahse konu trafik kazasının meydana geldiği, her ne kadar 14/04/2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Yaya …’in %100 (yüzde yüz) kusurlu olduğu, sürücü …’ın ise kusursuz olduğu belirtilmişse de, Adli Tıp Kurumunda alınan raporda; yaya …’in meskun mahalde alacakaranlık vakti bahse konu kaza mahallinde gerekli dikkat ve özeni yola verip, kaplama içerisinde seyreden araçların yakınlık ve hız durumlarını dikkate alarak, geçiş eylemini uygun bir anda kontrollü bir şekilde tamamlaması gerekirken bu hususlara riayet etmeden kontrolsüzce girmiş olduğu yol bölümünde seyir istikametine göre solundan gelen aracın sadmesine maruz kaldığı olayda asli kusurlu, sürücü … sevk ve idaresinde bulunan otobüs ile meskun mahalde alacakaranlık vakti seyri sırasında gerekli dikkat ve özeni yola verip, kaza mahallinde bulunan trafik lambası, levha durumu ve mahal şartlarını da göz önünde bulundurarak hızını yeterince azaltıp, görüş alanını kontrol altında bulundurması, yaya geçidi mahallinde kaplamaya girerek karşıdan karşıya geçmek isteyen yaya nedeniyle etkili tedbir alması gerekirken, bu hususlara riayet etmeyip almış olduğu tedbirde geç ve yetersiz kalması sonucu idaresindeki aracın sağ ön ve yan kısımlarıyla yolun sağından soluna geçmek isteyen yayaya çarpması sonucu gerçekleşen kazada alt düzeyde tali kusurlu olduğunun belirtildiği, bu tespitin kesinleşen ceza yargılamasındaki tespitlerle de uyumlu ve oluşa uygun olduğu anlaşılmaktadır.
Manevi tazminata ilişkin olarak, 6098 sayılı TBK.nın 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hâkimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Açıklanan nedenlerle, olay tarihi, kazanın meydana geliş şekli, kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün %15, davacı yayanın % 85 oranında kusurlu bulunduğunun gerek ceza dosyası, gerekse eldeki davada alınan ATK raporu ile belirlenmiş olması nedeniyle tarafların kusur oranları, davacının maluliyet oranı ve tedavi süreci, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde ve manevi tazminatın takdirinde TBK.nın 56. maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre davacı, davalı … Genel Müdürlüğü ve davalı … vekillerinin istinaf başvurularının HMK.nın 353/1.b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı, davalı … Genel Müdürlüğü ve davalı … vekillerinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalı …’tan alınması gereken 1758,31-TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 440,8-TL’nın mahsubu ile kalan 1.317,51-TL harcın davalı …’dan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine, istinaf eden davalı … Genel Müdürlüğü’nden alınması gereken 1.758,31-TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 439,58-TL’nın mahsubu ile kalan 1.318,73-TL harcın davalı … Genel Müdürlüğü’nden tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine, İstinaf eden davacıdan alınması gereken 80,70-TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40-TL’nın mahsubu ile kalan 36,3-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3-Başvuran taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 31/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip 61468

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.