Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2201 E. 2022/342 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/06/2019
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 16/02/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 04/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 04/01/2016 tarihinde, davacı idaresinde bulunan … plakalı motosiklet ile dava dışı … idaresinde bulunan ve davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı olan …. plakalı aracın karıştıkları kaza sonucunda davacının ağır şekilde yaralandığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 500,00-TL geçici iş göremezlik tazminatı ile 500,00-TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan ….. plakalı aracın Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasının davalı sigorta şirketi tarafından yapıldığını, kaza nedeni ile doğan zarardan davalı şirketin poliçe limiti ile sınırlı olarak ve sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, geçici iş göremezlik tazminatı talepleri yönünden sorumluluğunun bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere, zarar hesabı için seçilecek bilirkişinin aktüerler siciline kayıtlı kişilerden olması gerektiğini, kazanın oluşuna ilişkin kusur durumu ile davacı tarafın yaralanmasına ilişkin maluliyet durumunun yürürlükteki mevzuata uygun olarak belirlenmesi gerektiğini, davacının müterafik kusuru var ise belirlenerek tazminattan indirim yapılmasını ve SGK tarafından yapılan ödemelerin araştırılarak tazminattan düşümünün yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkeme; davacı idaresindeki motosiklet ile davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı olan….. plakalı aracın karıştıkları kazanın meydana gelmesinde davacı sürücünün %85 oranında, sigortalı araç sürücüsünün ise %15 oranında kusurlu olduklarını, kaza nedeni ile yaralanan davacının Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenen raporda, kalıcı maluliyetinin %24 ve iş göremezlik süresinin 270 gün olarak belirlendiğini, hesap bilirkişisi tarafından sürekli iş göremezlik zararının 28.037,68-TL, geçici iş göremezlik zararının ise 1.756,34-TL olarak hesaplandığını, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları uyarınca davalı sigorta şirketinin geçici iş göremezlik zararından sorumlu olmadığını belirterek, davanın kısmen kabulüne, geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, 28.037,68-TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu kaza nedeni ile geçici ve kalıcı iş göremezliğe uğrayan davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine karar verilmesinin yasal dayanağının bulunmadığını, reddedilen kısım için davalı taraf lehine vekalet ücreti takdirinin de usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; karara dayanak olan ve ….. Başkanlığı’ndan alınan 30/04/2018 tarihli raporun kendilerine tebliği edilmeden karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, aynı birim tarafından 09/10/2017 tarihinde verilen raporda maluliyet oranı %35.2 olarak belirlenmiş olmasına rağmen, hükme dayanak alınan raporda %24 olarak belirlendiğini ve raporlar arasındaki çelişki giderilmeden karar verilememesi gerektiğini, kaza sırasında kask ve koruyucu kıyafet kullanmayan davacının müterafik kusurlu olmasına rağmen bu konuda değerlendirme yapılmaksızın ve belirlenen tazminattan %20 oranında indirim yapılmaksızın karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun Bedensel zarar başlıklı 54. maddesinde “Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.”
Bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebilir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile geçici işgöremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli işgöremezlik, kalıcı sakatlık yada maluliyet nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85. maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” denilmiştir, aynı kanunun 91. maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir. 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı “Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi” olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde … tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, …, tüm tedavi giderlerinden değil, söz konusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi yada özel sağlık kuruluşlarında yapılan sağlık hizmet bedellerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere geçici işgöremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup, 2918 sayılı KTK.nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağı gibi, iyileşme süresince meydana gelen ve TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zarardan zarar sorumluları KTK.nın 85 ve 91. maddeleri gereğince araç işleteni ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası sorumlu olduğundan ve KTK.nın 98. maddesinde belirtilen SGK’nun sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında geçici işgöremezlik, bakıcı gideri ve tüm tedavi giderleri zararı bulunmadığından ve de yasa ile düzenlenmeyen hususun Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyecektir.
Nitekim Anayasa Mahkemesinin 17/7/2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK’nun haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Somut olayda davacının, kazaya bağlı yaralanması nedeni ile geçici iş göremezliğinin bulunduğu belirlenmiş olmasına rağmen yerel mahkemece, davalı sigorta şirketinin geçici iş göremezlik zararından sorumlu olmadığı gerekçesi ile talebin reddine karar verilmiş olması doğru olmamış; davacının geçici iş göremezlik süresine göre, yukarıda açıklanan nedenlerle, aktüer bilirkişisine geçici iş göremezlik tazminatı hesabı yaptırılarak karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
Adil yargılanma hakkının kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemelerden biri de, davada esaslı işlem olan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine ilişkin düzenlemedir. 6100 sayılı HMK’nun 280/1 maddesi “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” hükmünü içermektedir. Anılan tüm bu yasal düzenlemelerde, davada taraf olanların haklarının korunması amaçlanmış olup, tarafların yargılama süreçlerine etkin katılımının sağlanması ise, mahkemece yapılan tüm tebligatların usulüne uygun olması ile sağlanabilecektir.
Anayasanın 35 ve 36. maddeleri ile 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesi uyarınca, taraflar dinlenilmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden hüküm verilemez. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olur. Yine, 6100 Sayılı HMK’nın 280. maddesi son cümlesi gereğince bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edilmesi, 281/1. maddesi hükmüne göre de; tarafların bilirkişi raporunun tebliğinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecek durumda olmalarının sağlanması gerekmektedir.
Somut olayda, davacı tarafın talebi ile …. Başkanlığınca 09/10/2017 tarihinde Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlenen maluliyet raporu davacı tarafça dosyaya sunulmuş, mahkemece 25/04/2018 tarihinde alınan ara karar ile maluliyet raporunun Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe göre belirlenmesi için müzekkere yazılmasına karar verilmiştir. Davacı vekili 05/06/2018 tarihinde verdiği dilekçe ile hükme dayanak alınan ve Özürlülük Ölçütüne göre düzenlenen 30/04/2018 tarihli raporunu dosyaya ibraz etmiş, yerel mahkeme ise ara karara konu müzekkereyi rapor sunulduktan sonra 26/06/2018 tarihinde yazmıştır. Ancak, daha sonra maluliyet raporunun zaten sunulmuş olması nedeni ile müzekkeriyi geri istemiştir.
Davacı vekili tarafından ibraz edilen ve hükme dayanak alınan ….. Başkanlığınca düzenlenen 12/04/2019 tarihli raporda; davacının kalıcı maluliyeti %24, iyileşme süresi 270 gün olarak belirlenmiştir. Maluliyet ilişkin bilirkişi raporlarının UYAP sistemine taranmadığı ve davalı tarafa tebliği edilmediği görülmüştür.
Maluliyet raporunun alınış şeklinin HMK 266 vd. maddelerine uygun olmadığı, yerel mahkemenin, kaza nedeni ile davacının gördüğü tedavilere dair tüm kayıtların getirtilmesinden sonra, kazanın vuku bulduğu tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre davacının maluliyetinin tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu ya da Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp kürsülerine gönderilerek maluliyet raporunun alınması, ayrıca kaza anında davacının kask takmamasının yaralanmasına ve maluliyetine etkisinin bulunup bulunmadığı konusunda rapor düzenlenmesinin istenmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde, usulüne uygun olmayan bilirkişi raporunun hükme dayanak alınması yanında, bu bilirkişi raporunun davalı tarafa tebliği edilmeden karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmaması nedeni ile kararın kaldırılması gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda yeniden inceleme yapılarak ve sonucuna göre yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurularının KABULÜ ile; Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 03/06/2019 tarih, 2016/182 Esas 2019/516 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/1-a-6.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, davanın yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar harcının istek halinde yatıran tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde değerlendirilmesine,
6-İstanbul Anadolu 20. İcra Müdürlüğünün 2019/23732 Esas sayılı dosyasına yatırılan teminat mektubu miktarının yatıran tarafa iadesine,
7-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 16/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…..

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.